29. Bölüm

29. BÖLÜM

Marselkalp
marselkalp

 

 

Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen. Gerçekten çok emek vererek yazıyorum ve tek motivasyon kaynağım oy ve yorumlarınızdır.

 

KEYİFLİ OKUMALAR

🍀

"Yavuz sen gerçekten çok fırsatçı bir adamsın." Aslında sözleri yalnızca sözde kaldığı için komiğime bile gidiyordu ama Yavuz'un bunu bilmesime gerek yoktu.

Sırıtarak yanımdan ayrılıp mutfağa doğru ilerleyen Yavuz'un ardından ben de adımladım ve şok içinde Kaan'a baktık. Çünkü Kaan menmene yumurta kırmış, menemeni yapmış ve dörtte üçünü de bitirmişti.

Bu arada iyi ki malzemeler yanmamıştı.

"Gelin gelin." diyerek sağ olsun (!) bizi de sofraya buyur eden Kaan bir kez daha menemene gömülürken ben de fırına baktım. Birkaç dakikası daha olduğunu fark edince Yavuz'un yanındaki sandalyeye oturup iştahla menemen yiyen Kaan'ı izledim. Tavayı önünden çeken Yavuz "Bize kalmadı lan!" dedi.

Elindeki ekmek parçasıyla eli havada kalan Kaan'la içim cız ederken söze girdim. "Ben yemem zaten soğanlı."

"Yiyeceksin." diyen Yavuz ekmeği bandırıp ağzıma kadar getirdi. Ekmeğin arasındaki soğana tip tip baktığımda kahkaha attı Yavuz. "Korkma seni yemez."

Bu kez Yavuz'a tip tip bakarken elindeki ekmeğe ağzımı yaklaştırıp hızla ağzıma attım. Normal menemenden pek bir farkının olmadığını görürken Kaan'ın sesi geldi. "Bak Nazo kıymet bil. Yagıçım bir gün bana eliyle yemek yedirmedi."

"Git sana karın yedirsin." dedi Yavuz.

"Bu arada Ada evde mi?" 'Karın' sözcüğünden hemen sonra 'Ada' demesi benim de Yavuz'un da gözünden kaçmazken ikimiz de ses etmedik ve sorusuna cevap verdim. "Evet evde."

"E onu da çağıralım." diyerek ayaklanan Kaan hızla mutfaktan çıktı. Kısa sürede de kapının açılma sesi gelirken odak noktamı Yavuz'a çevirdim. O zaten bana bakıyordu. Gülümseyip söze girdim. "Ne oldu?"

"Sana bakmam için illa bir şey mi olmalı?"

"Yani böyle çok derin bakıyorsun?" dediğimde gülümsedi Yavuz. Küçük bir gülümsemenin ardından devam etti. "Hayatım sayende düzene girmiş. Sana başka türlü nasıl bakılır ki?"

"Ya Yavuz!" Son harfi iyice uzatırken Yavuz sandalyesini bana yaklaştırıp parmaklarının arasına burnumu kıstırdı. "Yapma şöyle tatlılıklar!"

Yine sonunu uzatarak konuştum. "Nasıl?"

"Bak yine yapıyor!" diyen Yavuz burnumu serbest bırakıp elini yanağıma yerleştirdi. Baş parmağıyla göz altımı ve yanağımı okşarken kedi gibi gözlerimi yumup yanağımı eline daha çok bastırdım.

Ada ve Kaan'ın sesini duymamla Yavuz'dan beş metre öteye kayıp menemene ekmek bandırdım. Ada ve Kaan mutfağa giriş yapınca onlara yakalanmanın, diğer bir ifadeyle Ada'nın diline düşmememin, sevinciyle onlara baktım.

"Aaa kankim de mi buradaymış?" diyen Ada sanki benden bihabermiş gibi davranırken ona uyarak söze girdim. "Evet buradaymışım ya ben."

"Gel baldız menemene bayılacaksın. Gerçi soğudu da ama olsun yine güzel." diyen Yavuz sandalyemi güçlü kaslarıyla kendine doğru çekince Ada'ya yer açmış oldu. Ada açılan yerden geçip az önce Kaan'ın oturduğu sandalyeye oturup elimdeki ekmeği aldı. Menemene banarken şaşırarak Ada'yı izledim. İyice kendi evinde gibi hisseden Ada komiğime giderken zavallı Kaan ayakta söze girdi. "Bir şeyler mi yapsak?"

Ağzı dolu olan Ada eliyle ağzını kapatıp "Ne gibi?" diye sordu.

"Bilmem mesela poligona gidip atış yaparız. Yani bence öğrenmek istersiniz?" Kaan'ın sözüyle başımı olumsuzca iki yana salladım. "Bugün olmaz çünkü babam beni Ozan abisiz göndermiyor. Ozan abinin de bugün İlkay'la evlilik yıldönümü olduğu için ben bugün bu lojman sınırlarından çıkamam."

"Burada kalın işte bir film izleriz." Yavuz'un sözüyle "Belli bir saate kadar." dedim. Çünkü babam gelmeden buradan kalkmalıydık.

İç ses?

Hı?

Ben Yavuz'la nasıl evleneceğim, babam buna nasıl müsaade edecek?

İç sesten cevap gelmeyince kaderime terk edilmiş gibi hissedip söze giren sevgilimi dinledim. "Saat kaçta gelir baban?"

"Kaçta demişti Ada?" diyerek topu Ada'ya attığımda tüm gözler Ada'ya döndü.

"Saat beş gibi gelirim demişti."

"Tamam o zaman ne izliyoruz?" Kaan'ın sözüyle eş zamanlı mutfağa Çakır giriş yaptı. Direkt Yavuz'un yanına giden Çakır'la hepimiz tebessüm ederken Ada'nın çığlık atma sesi geldi. Yerimde sıçramama sebep olan bu davranışıyla gözlerim Ada'ya dönünce sandalyeye çıkmış olduğunu gördüm. Yavuz kahkaha atmaya başlayınca "Ada bir şey yapmaz." dedim.

Kaan da beni desteklerken gidip Çakır'ın yanında yere çöktü. Başını okşarken söze girdi. "Bak çok insancıl."

Ada az önceki adrenalinine oranla şu an daha sakindi. "Onu dışarı alsak?"

"Hayır Ada." dedi Kaan ve devam etti. "Korkunu hemen şimdi yenebiliriz."

Ada'nın yanına giden Kaan elini uzatıp Ada'nın sandalyeden inmesine yardımcı oldu. Sonra da Ada'nın korkak adımlarıyla Çakır'a doğru yürüdüler.

Onlar Çakır'la ilgilenirken Yavuz elindeki telefonu bana uzatıp "Esra'ya alacağım, seçer misin?" dedi.

"Fiyat aralığı?" diye sorduğumda hızla söze girdi. "Fiyat önemli değil."

Ekrandaki birbirinden güzel kolyelere bakarken biri fazlaca gözüme çarptı. Çiçek detaylarıyla süslenmiş kolye ne ağırdı ne de basitti. İkisinin ortasındaki o mükemmel uyum gibiydi.

"Bu bence, fiyatı da iyi." dedim alt kısımda yazan 2500 ₺'ye bakarken.

"Emin misin, beğenir mi Esra?"

"Beğenir canım, çok güzel."

"Canım diyen o ağzını öperim." Kısık sesle söylemesi bir kez daha Ada'nın diline düşmememi sağlarken sevinçle telefonu Yavuz'a uzattım. Telefonu kapatıp cebine atan Yavuz, Çakır'ın başını okşayan Ada ve Kaan'a baktı.

"Rahat bırakın oğlumu, hadi kahvaltıya oturun." Yavuz'un sözüyle ikisi de ayaklanırken onlardan kurtulan Çakır da koşarak odayı terk etti.

***

Kahvaltımızı hızlı bir şekilde bitirip aynı hızla oturma odasına adımladık. Ne seçeceklerine karar veremeyen Ada ve Kaan film arayışına koyulurken ben de sevgilimin yanında oturdum.

"Yabancı film izleyelim." Ada'nın sözüyle Çocuklar Duymasın Haluk'a büründü Yavuz. "Mis gibi Türk filmleri varken yabancı da ne?"

"Önce konu seçelim." diyen Kaan hızla devam etti. "Korku nasıl?"

"Hayır ya ben sevmem." dediğimde Yavuz konuştu. "Bana sarılırsın sevgilim."

Ada ve Kaan hafiften gülerken Ada yakınarak söze girdi. "Ya tontiş amcam size nasıl onay verecek ya?"

"Tontiş mi?" Yavuz ve Kaan'ın aynı anda konuşmasıyla bu kez gülen ben oldum.

"Bakmayın babam aslında çok tontiştir."

"Yavrum biz aynı kişiden bahsediyoruz değil mi?" Yavuz'un tek kaşı havada sorduğu soruyla sırıtmam daha da büyüdü. "Evet."

"Ya gerçekten Tahsin amca mükemmel ötesi biri. Ama işte senle yıldızları barışmadı enişte."

"Severim böyle şansı." diyen Yavuz yüksek ihtimal şu an zihninde tontiş bir Tahsin Albay çizmeye çalışıyordu. Kaan'ın da ondan pek farkı yokken bu işin içinden çıkamayacaklarını biri onlara söylemeliydi.

"Tamam o zaman romantik komedi izliyoruz." diyerek konuyu direkt çözüme bağlayan Ada Netflix'i açarken ben, Yavuz ve Kaan da yerlerimize rahatça yayıldık.

"Ya Ada çok salak saçma bir şey olmasın lütfen." dediğimde Ada elini göğsüne koyup "O iş bende kanka." dedi.

Ada'ya peki madem bakışı atarken Yavuz bir kolunu koltuğun sırtına koyup bana döndü ve bir bacağını katlayıp rahatça oturdu. Arkamdaki kolu bana güven aşılarken gözlerinin derinlerine bakıp tebessüm ettim.

"Tuna ve Feyza nikah tarihi alacaklarmış." Kaan'ın sözüyle gözlerim sevinçten açılırken "Ya ne güzel." dedim.

"Biz de alsak mı?" Çüş be Yavuz! Hele bir babam öğrensin önce. Adamın yüreğine mi indirelim!

"Yavuz ciddi misin?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Hem de çok." diyen Yavuz eline bir tutam saçımdan alıp yüzüme doğru üfledi.

"Araya girmiş gibi olacağım ama enişteciğim o iş biraz zor." Ada'nın sözüyle hâlâ saçımla ilgilenen Yavuz bakışlarını benden ayırmazken Kaan'ın sesi geldi. "Biz ne zorluklar gördük Yagıçı'yla Ada'cığım. Duysan nevrin döner."

Cığım?

"Canım valla Tahsin amcam gibisiyle karşılaşmamışsınızdır."

Canım?

Ada ve Kaan'ın birbirlerine gönderdikleri üstü kapalı sözleri bir tek ben anlamıyordum değil mi?

"Biz ne Tahsinler gördük ne albaylar gördük. Siz kime ne anlatıyorsunuz?" diyen Yavuz bakışlarını benden ayırıp Kaan'a döndürdü. "Kardeşim bilir."

"Tabii bilirim." diyen Kaan tüm bakışları üzerine çekince devam etti. "Bir kere bir komutanımız vardı. Tabii rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin. Adam kıl biriydi. Böyle yani bir şey yokken bile sataşırdı. Neyse cennet mekan... Bir gün Yagıçıma yanına gelmesini söyledi. Sonra o arada bizim sırada başka kıl bir oğlan var, Yagıçıma sataştı. Yagıçım ne yaptı biliyor musunuz?"

"Ne yaptı?" diye sordum.

"Adamın ağzına çaktı hem de kıl komutanın önünde."

"Salak, gerizekalı!" dedi Yavuz. "Anlata anlata bunu mu anlattın. O kadar başarımız var, sen bunu mu anlattın?"

Yavuz'un tepkisi ben ve Ada'nın kahkaha atmasına sebep olurken Kaan bizi göstererek söze girdi. "Bak güldüler sonuçta."

"Salaklığımıza güldüler." diyen Yavuz ortamı toparlamak adına sözü Kaan'dan devraldı. "Bir keresinde de bir komutanımız vardı. Bize haksızlık ettiğini kabul edip bizden helallik istemişti. Biz kimleri kimleri yola getirdik."

"İşte o gün anladım ben… Yagıçım susarak da kazanır. Onu yenmenin tek yolu yok saymak. Ama yok sayamazsın, çünkü varlığı bile adamı terletir.” diyerek özlü söz söylediğini düşünen Kaan bir kez daha bizi güldürürken lanet olası kapı çaldı. Babamsa artık bizim Yavuz'la evlenme işi öteki tarafa kalırdı.

Ben ve Ada tedirginlikle ayağa kalkınca Yavuz "Sakin olun bir." dedi.

Tam o an fark ettim de Kaan bizden daha tedirgindi. "Yagıçım karnıma ağrılar giriyor yine."

"Seni nasıl asker yaptılar." diyen Yavuz sakin tuttuğu sesiyle odanın çıkışına yürüdü. Elimle onu durdurup "Yavuz!" dedim. Seni tanımak güzeldi.

Zil bir kez daha çaldı. Art arda, durmadan, sinirle...

Zilin sinirli sesi olur mu demeyin çünkü şu an tam da sinirli ses hâkimdi.

"Sonunu düşünen kahraman olamaz." diyen Yavuz hızla devam etti. "Açacağım kapıyı, diyeceğim ben senin kızını seviyorum."

"Yagıçı yapma! Yanında emaneti varsa aşkın uğruna tahtalı köye yollanırsın." diyen Kaan bile beni güdüremiyordu şu an.

"Siz bana bırakın." diyen Yavuz kapıya doğru bir adım daha attı. Bu kez önüne geçip onu durdurdum. "Yavuz vallahi bu kez çok kötü şeyler olur."

"Olsun anasını satayım. Ne olacaksa olsun artık. O da rahatlasın, biz de rahatlayalım." diyen Yavuz kollarımın arasından sıyrılıp hırsla çalan kapıya ulaştı. Küçük bir nefes alıp kapıyı açınca ben ve Ada sıkı sıkı birbirimize sarıldık. İçeri giren Nevin teyze bende şok etkisine sebep olurken Yavuz sinirden kahkaha atmaya başladı. Nevin teyze, Selim ve herhalde Selim'in kardeşi olan Sinan anlamazca bize bakarken ilk konuşan Kaan oldu. "Ne hakkınız vardı da benim sindirim sistemimin içine ettiniz?" Nevin teyzeye döndü. "Sen hariç teyzem."

"Ne oldu Kan abi kan şekerin mi düştü?" diyen Sinan, Kaan'ın bu hâline otuz iki diş sırıtırken abisi tarafından başına küçük bir şaplak yedi.

"Geçin içeri geçin." diyen Yavuz hâlâ sinirden gülüyorken Nevin teyze konuştu. "Evladım sizin ateşiniz mi var, neye gülüyorsun Yavuz oğlum?"

"Geç teyzem geç de Kan sana ballandıra ballandıra anlatsın." Yavuz'un sözüyle herkes içeri adımlarken kaç saniyedir tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarı bıraktım.

"Biz Tahsin Albay geldi sandık." diyen Kaan'ın beti benzi atmıştı valla.

"Korkmayın abi biziz." diyen Selim ortamı yatıştırmaya çalışırken Kaan hiddetle karşı çıktı. "Sus lan biz neyden korkacağız! Ananın yanında da lan dedirttin lan."

"Tamam abi ne kızıyorsun?" diyen Selim oturma odasına doğru adımlarken bizlerin de aklına yeni gelmişçesine biz de arkasından yürüdük.

Herkes bir yere otururken ekrandaki öpüşmeli görsel niyeyse ilk Sinan'ın dikkatini çekmişti. "Açın da izleyelim."

Ayağına bakan Nevin teyze muhtemelen terlik arıyordu. "Bak terliğim de yok."

"Anne ya bu kadar insan içinde terlik mi diyorsun!" dedi Sinan.

Celallenme paşam!

"Siz hayırdır ne oldu teyzem?" Kaan'ın sözüyle elini diğer eline vurdu Nevin teyze. "Oy ben nerelere gideyim... Hangi dağa taşa çıkayım..."

"Hele söyle ne oldu?" Yavuz'un sözüyle Nevin teyze tam anlamıyla Yavuz'a dönüp taramalı tüfek moduna geçti. "Bu oğlanın kaydını buraya aldım ama ilk günden disiplinlik olmuş be oğlum."

Anlaşılan Sinan'ın CV pek temiz değildi.

"Lan kerata sen nasıl uslanacaksın?" diyen Yavuz her zamanki çatık kaşlı bakışına büründü.

"Yavuz abi vallahi benim suçum yok-"

"Sus len suçun yokmuş! Oğlum niye müdürün telefonunu saklayıp soğuk sıcak oyunu oynuyorsun? Saklayacak bir şey mi kalmadı?" Nevin teyzenin sözüyle Selim ve Sinan hariç herkes kahkaha attı.

Müdürün telefonuyla oyun şov! Mükemmel...

"Ne yapayım Yavuz abi kıl kaptım işte adama."

Kıl kapan kapana...

"Bu tek olsa tamam diyeceğim." Nevin teyzenin sözüyle bu kez Ada konuştu. "Başka ne yaptı?"

"Müdürün odasının kapısını kırdı." dedi Selim.

Fazlaca sabıkalı olan Sinan açıklama yapmaya çalıştı. "Arkadaşlarım dedi ki müdür içeride sıkışmış, ben de kurtarmak için şey ettim. Ama içeride müdür yokmuş. Bunda benim suçum yok. Beni oyuna getirdiler."

"Niye sen acaba?" diyen Selim kardeşinin yaptıklarına çok sinirlenmişti.

"Hani biz anlaşmıştık seninle?" diyen Yavuz oturduğu yerde düzelip devam etti. "Hani artık vukuat yoktu?"

"Abi o sözü diğer okulum için vermiştim." diyen Sinan bence tam dayaklıktı.

"Lan oğlum seni dövelim diye mi yapıyorsun?"

Yani ben Selim'i ilk defa böyle sinirli görmüştüm ama sonuna kadar hak veriyordum. Çünkü Sinan gelin beni dövün diyordu.

"Tamam abi kızma ya bir daha olmayacak." dedi Sinan.

"Zaten bir daha olursa bizzat ben geleceğim okuluna." Nevin teyzenin sözüyle Sinan ağzına fermuar çekip iyice köşesine sindi.

Herkes suspus olurken "Yavuz?" dedim. Ada'nın koluna girip devam ettim. "Biz gidelim."

"Niye ya kanka?" Ada'nın sözüyle kısık sesimle konuştum. "İçimde kötü bir his var. Babam gelmeden gidelim."

"Peki kankacığım." diyen Ada sözümü dinleyip ayaklanırken Yavuz'la Kaan da kalktı.

"Ada bak başka zaman telafi edelim." Kaan'ın sözüyle başını salladı Ada. Onlar kendi aralarında ayaküstü sohbete devam ederlerken ben de Yavuz'a tebessüm edip dış kapıyı açtım. İki adım atmıştım ki asansörün kapısı açıldı. İçime oturan öküzün boşuna olmadığını anlarken babamla göz göze geldim. Babama bir şeyleri anlatmanın vakti gelmişti de geçiyordu...

Babamın Yavuz'a attığı ölümcül bakışlar beni bile stres ederken Yavuz'a kısık sesimle sakin olmasını söyledim. Bu kez kavga çıkmasın, lütfen!

Babamı yeni fark eden Kaan ve Ada sohbetlerini kesip fırtına öncesindeki sessizliğe odaklandılar. Şekilden şekile giren Kaan elini karnına götürürken Ada ileri atıldı. "Amcam hoş geldin!"

"Hoş bulmadım ama." diyen babam gözlerini Yavuz'a kilitlemişti. "Senden çok rahatsız oluyorum."

Dudak büzdü Yavuz. "Öyle mi?"

Yavuz'un babamı umursamaması babamı daha da gererken Ada'nın ardından ben de dışarı çıktım. Hırkamın cebindeki anahtarı havaya kaldırıp "Baba eve geçelim lütfen." dedim.

Babamın bu kez daha sakin olması içime az da olsa su serperken evin kilidini açmaya koyuldum. Kilidi hızla açıktan sonra babama döndüm. "Hadi."

Yavuz'la birbirlerine attıkları ölümcül bakışları görmezden gelmeye çalıştım ve aralarına etten duvar ören Ada'nın babamın koluna girişini izledim. Ada'yı da, beni de kırmayan babam sessiz bir şekilde eve adımlayıp ayakkabısını çıkardı. İçeri girip bizim girmemizi bekledi.

İçeri girdiğimde dönüp Yavuz'a buruk da olsa tebessüm ettim ve gözünü yuman sevgilimin verdiği huzurla kapıyı kapattım. Bakışlarım hızlı bir şekilde sinirli babama dönerken "Baba bir şeyleri konuşmamız gerek." dedim.

Babam ne söyleyeceğimi hissetmiş olmalı ki başını iki yana salladı. "Dinleyeceğim bir şey yok."

Babamın dediklerini umursamadan konuşmama devam ettim. "Yavuz ve-"

"Hayır dedim Nazelif duymak istemiyorum." Sinirle holde dolaşan babam birkaç turun ardından yerinde sabit durup devam etti. "Dinleyecek bir şey yok!"

"Baba bunun yalnızca bir kız babası kıskançlığı olmadığını düşünüyorum." dediğimde aramızda sessizce duran Ada başını aşağı yukarı salladı.

"Bunun altında başka bir şey var?" dedim soru sorarcasına.

"Bir şey Yok Nazelif!"

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi yumup tek nefeste konuştum. "Baba biz Yavuz'la birbirimizi seviyoruz."

Gözlerimi aralayınca en az benim kadar tedirgin olan Ada'ya baktım. Ortamı yumuşatmak adına tam ağzını açmıştı ki babam ondan önce davrandı. "Böyle bir şey olamaz. İzin vermiyorum."

"Neden baba neden? Yavuz'la derdin ne?" Art arda sıraladığım sorularıma bir cevap bulamayacağımı düşünürken "Çok mu merak ediyorsun?" dedi babam.

Bunu beklemediğimden olsa gerek ilk birkaç saniye afalladım. İçeri adımlayan babamın ardından adımlayıp koltukta yan yana oturduk. Ada da karşımızdaki koltuğa oturunca babam yeniden söze girdi. "Tülin halanı hatırlıyor musun?"

Hayal meyal hatırlıyordum. Hayatını mahveden bir sevgilisi vardı. Tülin halam denince akla katil sevgili de geliyordu. Çünkü bize böyle anlatılmıştı. Ankara'yı halama dar eden katil adam...

"Evet, hatırlıyorum." dedim bu duruma anlam veremezken.

"Peki katil sevgiliyi hatırlıyor musun?" diye sordu babam.

"Evet." dedim hızla.

Hani şu elini kolunu sallaya sallaya dışarıda gezen p*ç!" dedi babam.

"Evet baba bunları biliyorum ancak Yavuz'la ne alakası var? Yavuz'un da o adam gibi biri olacağını mı düşünüyorsun? Olmaz babam, Yavuz gerçekten iyi-"

"Yavuz'un o adam gibi olacağı düşüncesi değil beni sinirlendiren."

"Peki ne baba, neden bunları anlatıyorsun bana?"

Arkasındaki yastığı çeken babam koltukta biraz daha geriye gidip ellerini önünde birleştirdi. "O p*ç adam Yavuz'un babası!"

"N-ne?" dediğimde tek afallayanın ben olmadığını fark ettim. Elini ağzına kapatan Ada da en az benim kadar şok içindeyken dudaklarından sadece bir "Efendim?" lafı dökülmüştü.

Halamı hayattan alan ve Yavuz'a hayatı dar eden adam aynı kişi miydi? İki yaralı insanın sebebi olan adam Yavuz'un babası mıydı?

"Evet Nazelif duydun işte. Halanın mahvolan hayatının tek sebebi Yavuz'un babası Galip Cihangir..." dedi ve devam etti babam. "Soyadını duyduğum günden beri seni ondan uzak tuttum çünkü ben bir canımı daha kaybedemem."

Can yalnızca öldürülerek alınmazdı. Can nefes bitince bitmezdi. Ölüm çırpınışları görülmeden ölüme inanılmazdı ama insan yaşarken de ölebilirdi. Halamı yaşarken öldüren o adam katildi. Halamın canını yakan adamla canını alan adam aynı kişiydi. Yavuz'un hayatına, gençliğine, karabasan gibi çöken adam bir katildi. Hayatları katleden, insanları yok eden bir katildi.

Ama burada Yavuz'un bir suçu yoktu. Ne de olsa insan ailesini seçemezdi, değil mi?

"Baba..." dedim yalnızca. Başka bir şey demek içimden gelmezken derin bir nefes aldım. Çünkü duyduklarımı sindiremiyordum. Kendince haklı olan babamı Yavuz'un iyi biri olduğuna nasıl inandıracağımı hiç bilmiyordum. Bu karmaşık çemberden kimseyi kırmadan nasıl sıyrılacağımı bilmiyordum.

"Şimdi anladın beni değil mi kızım?"

"Anladım baba... Ben seni hep anladım ama sen Yavuz'u anlamak istemiyorsun." dedim hâlâ üzerimdeki şoku atlatamamış vaziyetteyken.

"Hâlâ Yavuz'u savunacak olamazsın değil mi Nazlı Elif'im? O ailenin kirli kanını kanımıza bulaştıracak değilsin değil mi güzel kızım? Artık babana hak vermenin vakti geldi değil mi babasının gülü?"

"Baba burada Yavuz'un bir suçu yok. Hem zaten Yavuz babasıyla görüşmüyor."

"Görüşmese kaç yazar kızım! Damarlarında dolaşan kan aynı kan! Kirli kan..."

"Yavuz'un, babası gibi olmadığını anlaman gerek baba. Çünkü ben Yavuz'la hayatımı birleştireceğim. Seni kırmak beni binlerce kez öldürür. Bu yüzden seni de Yavuz'u da üzmeden bir orta yol bulmak istiyorum. Yavuz'un, babası gibi olmadığını sana ispatlamak istiyorum."

"Üzgünüm kızım ama ben sütten çıkmış ak kaşık olduğunu bilsem bile kızımı o adama emanet etmem. Hayatını onunla birleştirmemen için elimden geleni yaparım da kızımı bir katilin oğlunun önüne bırakmam. Damarlarındaki o kirli kanla ikinci bir meleğimin daha hayatına zarar gelmemesi için gerekirse o adamla düşman olur ama yine de sizin evlenmenize müsaade etmem. Onunla senin arana set çekerim de seni bir heves uğruna yakmam!"

🍀

Evetttt beklemediğiniz olaylar zincirine başladık bilee. Bakalım babamız bu yolda neler yapacakk! Siz Tahsin Albayı haklı buldunuz mu, yoksa Yavuz'un temiz kalbine inanıyor musunuz? Buraya yazın olur mu❤️

Yeni bölümde görüşünceye dek hoşça kalınn!

Instagram: marsel.000000 (Insta kanalımızda 200 kişi oldukk ve bazen yeni bölümlerden kesitler atıyorum orayaa.)

 

Bölüm : 27.07.2025 18:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...