3. Bölüm

3. BÖLÜM

Marselkalp
marselkalp

KEYİFLİ OKUMALAR

🍀

 

"İyi misin, nefes nefesesin.” dedi Yavuz.

“Odamdan ses geliyor. Sanırım fare var.” dedi Nazelif hâlâ mahcup sesiyle.

“Ödümü kopardın kızım, sana bir şey oldu sandım.” dedi Yavuz gerçekten duygularını dile getirerek.

“Özür dilerim.” dedi Nazelif bir kez daha.

Anahtarını kapının arkasından alan Yavuz kapıyı kapatıp Nazelif’in evine doğru yürüdü. Kendi evinin aksine cıvıl cıvıl döşenmiş eve kısaca bakıp ardından gelen Nazelif’e döndü. “Odanda mı dedin?”

“Hıhı.” dedi Nazelif.

Ev planları aynı olduğundan odayı bulmak zor olmamıştı. Daha çok mor renkle dizayn edilmiş odaya da kısa bir bakış attı ve sesin geldiği yöne ilerledi. Aradığı fareyi bulması zor olmamışken kaçmadan yakalamaya çalıştı. Ancak elinden kaçan fare kapıya doğru ilerlerken Yavuz kapının önündeki Nazelif’e seslendi. “Kapıyı kapat!”

Sadece üzerine gelen fareye odaklanmış olan Nazelif, Yavuz’u duymamıştı bile. Hızlıca kapıya koşan Yavuz, Nazelif’i kapıya yapıştırıp kapıyı kapattı. Kapıyla Yavuz arasında kalan Nazelif artık farenin nerede olduğuna takılmıyor, Yavuz’la kendi odasında bu kadar yakın oluşuna odaklanıyordu.

“Yavuz?” diyebildi Nazelif.

“Nazelif?” diyebildi Yavuz.

Bu yakınlığa dalmış olan Nazelif andan kurtulmak için etrafına bir bakış attı. Yatağında gördüğü fareyle midesini tutup “Fare yatağımda.” dedi ve Yavuz’un kollarına doğru bayıldı.

Kolları arasındaki Nazelif’e kahkaha atan Yavuz uzun bir aradan sonra böyle gülmüştü. Nazelif’i yavaşça yere uzandırıp yataktaki fareye yöneldi. Sakince yürüyüp tek hamlede kuyruğundan yakaladı. Eline alıp dışarı çıktı. Anahtarı alıp kapıyı kapattı ve aşağı inip onu ağaçlığa bıraktı. Kısa sürede eve geri dönüp anahtarla kapıyı açtı. İçeri girip lavaboya yöneldi. Ellerini yıkayıp tekrar Nazelif’in odasına gitti. Yerde yatan kadını görünce bir kez daha güldü. Yere çöküp bir elini sırtına, bir elini de bacaklarına yerleştirip kendiyle birlikte onu da kaldırdı. Başta yatağına yatırmayı düşündü ama sonra Nazelif’in o çarşafları yıkamadan yatmayacağı düşüncesi aklına geldi ve salona doğru yürüdü. Onun evinin aksine gayet düzgün olan odaları görünce bu kez kendine güldü. Yavuz ne de güler olmuştu...

Nazelif’i üçlü koltuğa yatırıp kolonya aramak için mutfağa gitti. Birkaç çekmeceye baktıktan sonra sonunda buldu ve salona geri döndü. Nazelif’in yüzüne gelen saçlarını geriye yatırıp eline kolonya döktü. Bir bebeğe dokunuyormuş gibi yavaşça yüzüne sürdü. Ardından koca elini fındık burna getirip kolonyanın kokusunu almasını sağladı ve ardından “Nazelif?” dedi.

Cevap gelmedi.

“Bir kez daha Nazelif?” diyen Yavuz evin bu kadar sıcak oluşundan rahatsız olmuştu. Ya da rahatsız olmak istemişti. Bu sıcak, samimi hayat; yuva gibi hayat ona göre değildi.

Timin dedikleri geldi aklına. Oluru var mı diye düşündü. Şu an karşısındakinin Nazelif değil de eşi olan Nazelif olabileceğini düşündü. Yuvasındaki kadın diye geçirdi. Gerçek bir yuva, gerçek bir aile; sıcacık bir ev, yemek tüten bir ocak. Gelince onu karşılayacak bir eş...

Sonra aklına üvey annesi geldi. Babasını Yavuz’la aldatmayı teklif eden üvey annesi. Neyin hayaliydi ki bu; Yavuz hiç bir kadınla yapabilir miydi ki? Kadınlara nasıl güvenebilirdi ki artık? Nasıl yuva kurabilirdi ki? Babasının onu yanlış anladığı o gün aklına gelmeden bir kadınla nasıl yaşayabilirdi ki...

“Yavuz?” dedi burnunda gördüğü koca ellere bakan Nazelif. Yavuz’un gözleri mi dolmuştu?

Ellerini hâlâ Nazelif’in burnu üzerine bırakmış, düşünceleriyle cebelleşen Yavuz, Nazelif’in uyandığını fark edince dolu gözlerini sildi. “İyi misin?” diye sordu.

“Ben iyiyim.” diyen Nazelif tereddütle devam etti. “Sen iyi misin?”

“İyiyim.” dedi sinirli ses tonuyla.

“Ağlamak kötü bir şey değil Yavuz.” dedi Nazelif.

“Bunu bana neden anlatıyorsun?” diye sordu Yavuz.

“Gözlerinin dolduğunu gördüm.” dedi Nazelif.

“Yanlış görmüşsün.” dedi Yavuz bir kez daha sinirle.

Dalga geçen sesiyle konuştu Nazelif. “Bana mı ağladın?”

“Hee işim yok sana ağladım.” dedi Yavuz da dalga geçerek.

Aklına gelen fareyle “Fare!” diye bağırdı Nazelif.

Nazelif’in yanı başına çökmüş olan Yavuz “Korkma korkma gitti.” dedi gülerek.

“Gerçekten mi?” diye sordu Nazelif.

“Gerçekten.” dedi Yavuz hâlâ sırıtarak.

“Her şey için teşekkür ederim.” dedi Nazelif minnetle Yavuz’a bakıp.

“Hâlâ teşekkür ediyorsun.”

“Böyle alıştım.” dedi omuz silken Nazelif.

“İyi değil.” diyen Yavuz oturduğu yerden tek hamlede kalkıp üçlü koltukta uzanan Nazelif’e baktı. “Ben gideyim artık.”

“Teşek-” Yerinde doğrulan Nazelif tam teşekkür edecekken Yavuz’un bakışlarını görüp sustu. Ayağa kalkıp geçirmek için koca adamın arkasından yürüdü. Kapının önüne varınca “Yavuz?” dedi.

Efendim der gibi baktı Yavuz.

“Anlatmak istersen dinlerim.” dedi Nazelif, Yavuz’dan gelecek olumsuz cevaba rağmen.

“İki konuştuk diye sana bir şeyler anlatmak zorunda mıyım?” diye sordu Yavuz.

“Değilsin tabii. Sadece söylemek istedim.” dedi Nazelif mahcupça.

Nazelif’i mahcup gören Yavuz buna rağmen devam etti. “Sana anlatacağım bir şey yok, iyi geceler.”

Kapıyı açıp hızlıca evden çıkan Yavuz kendi kapısını açıp içeri girdi. Nazelif’in kapıyı kapatmasını beklemeden kapıyı kapatıp ona bakan Çakır’a doğru eğildi. “Yine kalp kırdım oğlum.”

“Sen de mi kızdın bana?” dedi bu kez de.

“Ben de kendime çok kızdım.” diye devam etti.

“Ne yapayım birine bağlı olmak düşüncesi bile korkutuyor be Çakır’ım.” dedi.

“Her şeye rağmen güzeldi oraya gitmek...” Derin nefes aldı. “Orada gülümseyecek çok sebep var.”

“Aman tim bu geceyi duymasın...”

Ertesi Gün

Sabah sabah işe gitmek, kaç yıl geçmiş olmasına rağmen, Nazelif için hâlâ çok zor bir şeydi. İşini seviyordu ama uyku her zaman daha güzel geliyordu. Çalan alarmı kapatıp lavabonun yolunu tuttu. İşlerini halledip giyinmek için odasına gitti. Dünkü fare aklına gelince midesi bulandı ve çarşafları hızlıca topladı. Sonrasında dolaptan çıkardığı siyah, kalın askılı, göbeği azıcık açık kazağı üzerine geçirdi. Altına da beyaz pantolonunu giyinip en kalınından olan çorabını seçti. Soğukluk ayaktan geçerdi sözüne dayanarak yaptığı bu işlem sonrası siyah kısa kabanını eline alıp odadan çıktı. Aklına gelen Yavuz’la modu düşerken kendini toplamak için güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdi.

Hızlıca yiyip bitirdiği kahvaltı sonrası çantasını da alıp evden çıktı. Karşı evin kapısının önündeki alımlı kadını görünce az çok ne olduğunu anladı. Erkeklerin böylesine rahat oluşuna sinir olurken bunu dışa da yansıttı. Açılan kapının ardındaki Yavuz, Nazelif’e göre, hiç olmadığı kadar kötü bir şekilde sırıtırken kısa sürede Nazelif’i fark etti. Nazelif’i fark edince yüzündeki gülümsemesi yerini durgun bir ifadeye bıraktı. Kadını tam şu an göndermek ve sadece Nazelif’le sohbet etmek istedi. Ancak bunu yapmanın sadece Nazelif’e bağlanmak olduğunu düşünerek bundan vazgeçti.

“Sen içeri geç.” Yavuz’un kadına söylediği sözlerle Nazelif’in midesi bulanırken hızlıca asansörü çekti. Dün gece böylesine bir adamı evine aldığı için kendine kızarken sinirle asansörü bekledi.

Pişkin pişkin “Günaydın yok mu komşum?” diyen Yavuz’a ters ters bakan Nazelif, yüzüne yalancı bir gülümseme takınıp “Günaydın.” dedi.

“İşe mi?”

Yavuz’la olan sohbetini kısa kesmek için “Çok geç kaldım.” diye cevap verdi.

Yavuz’un başını sallamasıyla eş zamanlı gelen asansöre binen Nazelif, böyle bir komşuya düştüğü için büyük bir sabır çekti. Aşağı inince dün gördüğü adamı, Kaan’ı, bir kez daha gördü.

“Merhaba.” dedi Kaan.

“Merhaba.” dedi Nazelif.

“Kaan ben.” Elini uzatırken devam etti. “Kan da derler.”

“Nazelif ben de.” Elini uzatan Nazelif kısaca tokalaşıp geri çekti.

“Yavuz abim evde mi, gördünüz mü acaba?” diye sordu Kaan.

Gördüğü hâlde neden “Hayır görmedim.” dediğini bilmeyen Nazelif “Kusura bakmayın acelem var.” diye devam etti.

Belki de ortamı bozulsun istiyordu.

“Peki iyi günler Nazelif.” deyip binaya ilerledi Kaan.

Kaan’ın binaya giriyor oluşuna neden sevindiğini bilmeyen Nazelif hızlıca hastanenin yolunu tuttu. Evine pek de uzak olmayan hastaneye varması pek uzun sürmedi. Kabanını çıkarıp yerine kuruldu ve gelen hastalarla bir bir ilgilenmeye başladı.

İçeri giren Yavuz nedendir bilmiyor, kaç dakikadır sadece Nazelif’i düşünüyordu. Birine bağlanıyor düşüncesi aklına gelince karşındaki kadına daha da yaklaşmaya başladı. Ama yine de kadını buradan göndermek istiyordu.

Çalan kapıyla bir sabır çeken Yavuz kapıya ilerledi. Delikten gördüğü simayla bir kez daha sabır çekip kapıyı açtı. İçeri adımlayan Kaan’a engel olan Yavuz “Git işim var.” dedi.

Yavuz’da bir şeylerin değişip değişmediğini fark etmek isteyen Kaan hızlıca söze girdi. “Nazelif’i gördüm.”

“Eee?” dedi Yavuz.

“Rengi atmıştı, bayılacak gibiydi. Akşam hâlini sor. Ne de olsa komşun abi.”

Numarası da yok, arardım diye iç geçirmişti Yavuz. Gerçekten bunu düşünmüştü. Ayrıca kendi yüzünden olduğunu düşünmeden de edemedi. Ama bu düşünce çok kısa sürdü çünkü Yavuz, Nazelif’in neyiydi ki...

Belli ki bir şeyi vardı. Hasta mıydı acaba? Canı bir şeye mi sıkılmıştı? Dünkü gibi yine bayılmazdı değil mi? Bunların hepsini düşünen Yavuz muydu...

“Tamam sorarım.” dedi Yavuz.

Dışarı hiç belli etmeden, içten içe iyice sevinen Kaan bu kez Yavuz için bir şeylerin değişeceğine inanmıştı. En güzel yıllarını en kötü şekilde geçiren Yavuz bu kez iyileşecekti. Kadınlara olan nefreti belki de yok olacaktı. On dokuz yaşında yaşadıkları bir hayal olarak kalacaktı.

Bu kez başaracak mıydı? Nazelif’le birlikte bunu başaracak mıydı? Kaan buna inanmak istiyordu. Bu kez olsun diyordu.

“Tamam o zaman ben gideyim sana iyi eğlenceler.” dedi Kaan.

“Kan?” dedi Yavuz.

“Efendim abi?”

“Bu kızı göndersene.” diyen Yavuz ayakkabılıktaki kabanını alıp evden çıktı. Hayretle Yavuz’a bakan Kaan başını sallayıp bir şey demeden arkadaşının gidişini izledi.

Evden çıkan Yavuz bunu neden yapıyordu bilmiyordu ama şu an hastaneye gidiyordu. Ayakları onu arabaya, araba da hastaneye götürüyordu.

Hastaneye varan Yavuz fiş kestikten sonra sırasını bekledi. Uzun bir bekleyişin ardından gelen sırayla ayağa kalkıp Nazelif’in odasına yürüdü. Ne diyecekti bilmiyordu. Niye geldi hiç bilmiyordu...

“Yavuz?” dedi Nazelif hayretle. Şu an görmeyi beklediği en son kişi karşısındaydı.

“Yaram dünden beri çok ağrıyor da.” dedi Yavuz. Oysa hiç ağrımıyordu.

“Kanamış mı?” diye sordu Nazelif.

Başını olumsuzca iki yana salladı Yavuz. “Hayır.”

“Sana ağrı kesici krem yazayım.” dedi Nazelif.

“Olur.” dedi Yavuz.

Kremi yazan Nazelif reçetenin fişini ona uzatırken “İyi olduğuna emin misin?” diye sordu.

“İyiyim, teşekkür ederim.” dedi Yavuz.

“Teşekkür ederim?” diye sordu Nazelif.

“Hıı.” dedi Yavuz aynen öyle der gibi. “Kaan seni görmüş sabah, iyi değilmişsin rengin atmış.”

“Evet midem bulanıyordu sabah.”

“Şimdi iyisin değil mi?” Yavuz’dan beklenmeyen hareketlerdi bunlar.

“İyiyim.” dedi Nazelif. “Yavuz?” diye devam etti.

“Efendim?” diye sordu Yavuz.

“Neden böylesin?”

Durup biraz düşündü Yavuz. “Nasılım?”

“Bir öyle bir böylesin. Büyük ihtimal bunu dedim diye beni tersleyeceksin.” Nazelif’in düşüncesi aksine konuştu Yavuz. “Belki bir gün, belki bir gün anlatırım...”

Akşama Doğru

İş bitmiş, Nazelif de bitmişti. Adeta üzerinden tır geçmiş gibi hissediyordu. Ya da geçmiş ve bunu unutmuş diye düşünüyordu. Bu düşüncelerle ayağa kalkıp kabanını aldı. Tam odanın çıkışına ilerlerken kapı çaldı. “Gel.” demesiyle içeri can dostu Ada girdi. Bugünlerde fazla fazla şoklanmalar yaşayan Nazelif “Ada!” diyerek adeta çığlık attı.

“Nazom!” diye bağıran Ada’nın da Nazelif’ten pek bir farkı yoktu. Sıkıca birbirine sarılan ikili bir dakika kadar böyle kaldıktan sonra ayrılıp konuşmaya devam ettiler.

“Sen nasıl buldun beni?”

“Arayarak.” Espri yapmak Ada’nın işiydi. “Ne demişler, arayan mevlasını da bulur belasını da.”

Kahkaha atan Nazelif “Ada yaa!” deyip arkadaşının koluna girdi. Onu da kendiyle birlikte sürüklerken kapı bir kez daha çaldı. Nazelif babasını karşısında görse şaşırmazdı artık. “Gel.”

İçeri giren Feyza hemşireydi. “Merhaba.”

“Merhaba Feyza.” dedi Nazelif.

“Nazelif hocam bugün benim doğum günüm. Nişanlımın arkadaşları gelecek. Tek kız olmaktan açıkçası çekiniyorum. Müsaitseniz sizi ve arkadaşınızı da beklerim.” dedi Feyza, Ada’yı gösterip.

“Yaa nice yıllara.” diyen Nazelif açıkçası pek gitmek istemiyordu. Tanımadığı ortamda ne yapacaktı ki...

“Geliriz kız.” diye atıldı Ada.

Ada’ya hayretle bakan Nazelif bu kadar istekli olan arkadaşı için uzatmadan “Peki.” dedi.

“Çok teşekkür ederim.” Feyza’nın sözüyle Nazelif’in aklına Yavuz geldi. İçten içe gülümserken zihninde ‘Çok teşekkür iyi değil.’ sözleri yankılandı.

Küçük bir vedalaşma sonrası evin yolunu tutan iki arkadaş kısa sürede lojmana ulaştı. Soğuk yoldan sıcak eve giriş yapmak ikisini de rahatlatırken Ada’nın aklında tek bir soru vardı. “Nazelif ben akşam ne giyeceğim yaa?”

“Dolabım emrine âmâde adaçayım.” Nazelif’in sözüyle kahkaha attı Ada. “Benim altmış iki kilom senin narin bedenli kıyafetlerine sığar mi hiç?”

“Abartma Ada ya aramızda sadece beş kilo var, olurlar.”

“E deneyelim bakalım.” diyen Ada tek tek odaları gezip Nazelif'in odasını buldu. En bollarından birkaç elbiseyi eline alıp denemeye koyuldu. En sonunda siyah, gümüş boncukları olan diz üstü elbiseyi seçip onu denedi. Bunun tam olduğuna karar verip Nazelif’e elbise aradı. Arkadaşının gözleri gibi yeşil olan elbiseyi incelemeye başladı. İnce askılı, azıcık göğüs dekoltesi olan elbisenin boyu da dizin bir karış üstündeydi. Vücudu sarmayan, oturtmalı elbise tam Nazelif’likti. “Umarım abartı demez.” diyen Ada “Nazom!” diye devam etti.

Odasına gelen Nazelif, Adanın elindeki kıyafete bakıp “Hiç olmaz.” dedi.

“Ya niye yaa?”

“Çünkü biraz açık ve abartılı.”

“Değil gülüm değil.” diyen Ada denemesi için Nazelif’e tutuşturdu. Zar zor deneyen Nazelif, elbise içinde âdeta bir peri kızı gibi olmuştu. Suyun üstündeki yeşil demet çiçeği gibiydi.

“Güzel ama abartı ya sanki.”

“Bak ben de bunu giyeceğim.” diyen Ada kendi kıyafetinin de abartı olduğunu kanıtlamaya çalıştı.

Ada’nın tatlı iknalarına dayanamayan Nazelif “Seni mi kıracağım Ada kuşum.” dedi.

Akşama doğru hazırlanmaya başlayan ikiliden ilk hazır olan Nazelif oldu. Kapıdan çıkınca karşısında Yavuz’u gördü. “İyi akşamlar.”

“İyi akşamlar.” dedi Yavuz.

Yavuz’un neden kumaş pantolon, beyaz gömlek giydiğini içten içe merak eden Nazelif bunu dışarı yansıtmamayı başardı. Ancak Yavuz için aynı şey söz konusu değildi. “Nereye böyle?”

Bir kere Yavuz gibi olmak isteyen Nazelif ne kadar ‘Sana ne.’ demek istese de diyemedi. “Partiye.” diyerek biraz meraklandırmak istedi.

“Partiye?” dedi Yavuz soru sorarcasına. Hafif sinirle devam etti. “Bırakayım seni, partiye!”

“Yok teşekkür ederim arkadaşım aracıyla gelmiş.” Ada’dan bahseden Nazelif’in aksine Yavuz’un hiçbir şeyden haberi yoktu. Dayanamayıp “Kimmiş bu arkadaşın?” diye sordu.

O an kapıdan çıkan Ada’yla nedendir bilinmez Yavuz sesli bir nefes aldı. Neredeyse mutlu olmuştu kadın arkadaşa.

“Merhabalar.” dedi Ada içinden bir maşallah derken.

“Merhaba.” dedi Yavuz.

Asansöre binen üçlüden şu an en meraklıları Nazelif’ti. Yavuz, nereye, gidecekti...

“Ada ben.” dedi Ada.

“Yavuz.” dedi uzatılan eli sıkan Yavuz.

Bize gelince dağ ayısı, diye iç geçiren Nazelif hâlâ Yavuz nereye gidecek diye düşünüyordu. Sorsa mıydı?

“Yavuz?” dedi Nazelif.

“Buyur?” dedi Yavuz.

“Sen nereye?” diye devam etti Nazelif.

“Özel bir davete.” diyerek hafif sırıtan Yavuz’a baş sallamakla yetinen Nazelif az çok ne olduğunu tahmin etmişti. İstemsizce modu düşerken asansörden ilk çıkan o oldu.

Ada’nın aracına bindi ve yan koltuğa kurulan arkadaşına döndü. Meraklı gözleri görünce “Başla.” dedi.

“Kim bu?” dedi u harfini olabildiğince uzatarak.

“Komşu.” dedi Nazelif.

“Ya Naz yaa?”

“Hiç boşuna beğenme Ada; evinde her gün bir kız olan cinsten. Şu an da bir kıza gidiyor pislik.”

“Nazom?” dedi Ada.

“Hı?”

“Sen hayırdır kız, kıskandın gibi?” diyerek kahkaha atan Ada’nın aksine Nazelif çok sinirliydi. “Ne kıskanacağım o malı be.”

“Vay vay kankama bak ya, âşık da oldum de düşüp bayılayım!”

“Oha Ada! Sür de hediye alalım geç kaldık.” Nazelif’in sözüyle başını sallayan Ada aracı sürmeye başladı.

Kısa sürede mağazaya ulaşan iki arkadaş en güzelinden iki hediye alıp tekrar araca bindiler. Feyza’nın attığı konuma basıp evin yolunu tuttular. Beş-altı dakikalık bir yolculuk sonrası konuma ulaştılar. Araçtan inip ikinci kattaki daireye çıktılar. Zili çalıp beklerlerken Ada söze girdi.

“Nazom ya seninki süperdi ya.”

“Benimki kim?” diye sordu Nazelif sinirle.

“Yavuz işte.” diyen Ada, Nazelif’in korkutucu bakışlarını görünce geri adım attı. “Senin komşu işte yani. O anlamda seninki."

“Süper olması karaktersiz olmasını gerektirmez. Ha eğer karaktersizse de bizi ilgilendirmez.” dedi Nazelif özlü söz söyler gibi.

O an kapı açıldı. Kapının ardındaki kişi Yavuz’du. Yavuz’la yaşadığı tesadüflere iyice şaşıran Nazelif aklını kaçırmaktan korkuyordu. Ya da bir ihtimal daha gelmişti aklına; hemen dile getirdi. “Sen sapık falan mısın?”

Nazelif’i karşısında görmeyi beklemeyen Yavuz, Nazelif gibi bir yakıştırma yapmasa da o da iyice şaşırıyordu bu tesadüflere. “Bu durumda sapık olan sensin. Benim önce bulunduğum ortama sonra sen giriş yapıyorsun.”

Kaan belirdi kapıda ve “Oha.” dedi Nazelif’i görünce.

“Ben de içimden bir çüş demiştim.” diyen Ada da Yavuz’u görmeye en az Nazelif kadar şaşırmıştı. Ama şu an daha önemli bir konu varsa, o da Kaan’dı.

“Merhaba.” dedi Kaan’a dönüp.

“Merhaba.” dedi Kaan karşısındaki kıvırcık saçlı, ela gözlü kadına bakıp. Fazlasıyla alımlı bulduğu kadına centilmence davranma adına içeri davet edip kabanını aldı ve Yavuz’a atıp Ada’yla içeri geçti.

Nazelif’le Yavuz hâlâ kapıda dikilerken ilk konuşan Yavuz oldu. “Demek parti dediğin Feyza’nın doğum günüydü.”

“Demek özel davet dediğin Feyza’nın doğum günüydü.” dedi Nazelif de yüzündeki gülümsemeyle.

“E gelmeyecek misin?” diye sordu Yavuz kapıda dikilen Nazelif’e. Hâlâ içeri girmediğini fark eden Nazelif botunu çıkarıp ev için getirdiği topuklu ayakkabısını ayağına geçirdi. Kabanını çıkarıp elinde tutarken Yavuz’dan pek bir centilmenlik beklemiyordu. Yan kısımda gördüğü portmantoya kendinin ve Yavuz’un elindeki Ada’nın kabanını asıp saçlarını düzeltmeye başladı.

Nazelif’i hep toplu saçla görmüş olan Yavuz ilk kez açık görmüştü. Beline kadar uzanan saçlarının pırasadan farkı yoktu. Dümdüz saçlar adeta pırasayı andırırken rengi de daha güzel görünüyordu. Kabanının altındaki kıyafetiyse gözleri gibi yemyeşildi. Göğüs dekoltesi ve boyu biraz dikkat çekse de Nazelif’e çok yakışmıştı.

Yavuz’un kendisini izlediğini fark eden Nazelif’in eli ayağına dolaşırken bunu belli etmeden söze girdi. “Feyza nerede?”

Nazelif’i makyajlı da ilk defa görüyordu Yavuz. Ona göre Nazelif makyaj yapmamalıydı. Zaten güzeldi, neden daha da dikkat çekici oluyordu ki? Yavuz’a neydi ki...

“Giyiniyor. Yani giyinmişti de üzerine meyve suyu döktü Selim.”

“Selim?” dedi Nazelif.

Nazelif’in sırtına ve doğal olarak saçlarına hafifçe dokunan Yavuz “Gel seni arkadaşlarımla tanıştırayım.” dedi.

Bu inceliğe tebessümle cevap veren Nazelif, Yavuz’la birlikte içeri yürüdü. İçeri girince gördüğü manzaraya biraz şaşırdı. Çünkü Ada hiç tanımadığı insanlarla iki dakikada can ciğer olmuştu. Hele Kaan’la kuzu ciğerdi.

“Gel Nazom.” dedi Ada.

Odadaki insanlardan iki sima ona yabancıydı. İkisi de aynı anda söze girdi. “Merhaba.”

“Merhaba.” dedi Nazelif.

Yavuz söze girdi. “Şu cılız olan Selim. Şu iri yarı olan da Feyza’nın nişanlısı Tuna. Şu oynağı da biliyorsun, Kaan.”

“Arkadaşlarını bu kadar iyi tanıtan biri daha görmedim.” dedi Nazelif hayretle.

“Biz alıştık bakma sen.” dedi Kaan.

Küçük bir gülümseme eşliğinde Ada’nın yanına oturan Nazelif’in hemen yanına da Yavuz kuruldu. Ada’nın diğer yanındaki Kaan’la birlikten üçlü koltukta toplam dört kişi oturmuş oldular. Diğer ikili koltukta da Tuna’yla Selim vardı. Tuna’nın yanında da bir tane sandalye vardı. Bekar evi olunca alan da doğal olarak dar olmuştu.

Rahat oturmak isteyen Yavuz kolunun birini Nazelif’in arkasına atıp bir bacağını da kırarak diğer bacağının altına yerleştirdi. Bu şekilde Nazzelif’in alanı daralırken Yavuz hâlinden memnun gibiydi.

Meyve suyunun dökülmesi Feyza’ya daha da yaramıştı. Çünkü az önce giydiği kıyafette pek rahat olmamıştı. Şimdiki elbisesi daha rahat ve daha da şıktı. “Ya hoş geldiniz, kusura bakmayın beklettim.”

Adeta Yavuz’a yapışmış olan Nazelif zar zor kalkıp Feyza’ya sarıldı. Aynı anda Ada da kalkıp sarılmak için sırasını bekledi. Ona sıra gelince Nazelif tekrar yerine oturdu. Yavuz’un bacağına tekme atıp atmama arasında kararsız kalırken en iyisi sözle söylemek dedi ve Yavuz’a doğru dönüp kulağına fısıldadı. “Az biraz yayılmasan mı?”

🍀

Merhaba canlarım.

Nasılız bakalım?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, hoşça kalıın.

Instagram: marsel.000000

Bölüm : 02.12.2024 21:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...