@marsmelegi
|
-" Hevesi ölmüş biriyim ben , zararım sadece kendime ... "
Almira'dan Biraz önce duyduğum şey doğru mu ? Şaşkın bakışlarımı Savaş'a çevirerek söylediği şeyin gerçekçiliğini ölçmeye çalışıyordum ama Savaş o kadar ciddiydi ki yalan söylemiyor gibiydi. -" Sen ciddisin ! Nasıl böyle bir teklif ile karşıma gelirsin . Sen beni ne zannediyorsun ! Durdur arabayı inmek istiyorum ." yüksek tonda kurduğum bu cümle onu sinirlendirmiş olmalı ki direksiyonu tutan ellerini sıklaşmıştı . -" O sesini alçalt !" tıslar biçimde konuşması gerçekten korkutucuydu. Arabayı hızlı bir şekilde yol kenarına çekip durdurdu. Cebinden çıkardığı sigarayı yakarak derin bir nefes aldı. Hem sigarasını içiyor hem de etrafı bir avcı misali gözlemliyordu . Ben ise ondan gözlerimi alamıyordum. Şaşırtıcı bir şekilde çok rahattı sanki bir kaç dakika önce " benimle evlen " diyen o değilmiş gibi. . Sigarayı dışarıya üfledikten sonra şahin gözlerini bana çevirdi . Parmakları arasında ki sigarayı bana doğru uzatıp salladı . Tehditkar tavrı ile geriye sıyrıldım . -" Ya isteyerek ya da zorla benimle evlenmek zorundasın. Seni bir şekilde ailemize almalıyım ve en mantıklı çözüm de bu !! " sesinde hiçbir duygu yoktu . Sanki bir iş anlaşması yapıyormuş gibi konuşuyordu ve bu beni sinirlendirmekten başka bir işe yaramıyordu. O sigara tutan eline bir tane vurup küllerinin pantolonuna düşmesini sağladım . -" Seninle evlenmek zorunda değilim . Hem ailenize girmek isteyen kim ? Benim hiç öyle bir düşüncem yok ." arabadan inmek için kapıyı uzanmıştım ki kilit sesi bütün arabayı sarmıştı . Neden kapıyı kilitlemişti ki ? Kapının kilitli olduğunu bilmeme rağmen hızlı ve şiddetli bir biçimde kulpunu açmaya çalıştım. Hemen yan tarafımda duran Savaş'ın sesini duyuyordum ama kendimde değildim . Kapıyı açmak zorundaydı . Bu arabadan hemen inmek istiyordum ama lanet kapı bir türlü açılmıyordu . Büyük ellerin bir anda omuzlarımı kavrayıp sallamasıyla az da olsa kendime gelmiştim. Ne zaman aktığını bilmediğim gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmış , hıçkırıklarım benden izinsiz bir şekilde çıkıyordu. -" Kapıyı aç lütfen! İzin ver gideyim ." hıçkırıklarımla zar zor kurduğum cümle karşısında Savaş kilidi açmıştı. Can havli ile arabadan inerek nerede olduğumuzu umursamayıp koşmaya başladım . O arabadan bir an önce uzaklaşmalı , kurtulmalıydım. Tam yeterince uzaklaştım derken elimden tutulmam ile dengemi kaybedip geriye doğru düşecekken, Savaş belimden sıkıca tutarak kendine çekmişti. Bir elim onun eli arasındayken diğer elimi nereye koyacağımı bilmemenin verdiği tedirginlikle yavaşça göğsüne yerleştirdim. -" Nereye gittiğini sanıyorsun ? " Savaş'ın sesi şaşırtıcı bir biçimde sakindi. Ama ben ona cevap verecek gücü kendimde bulamıyordum. Çok korkmuştum. Aynı yıllar önceki gibi kalbim yerinden çıkacakmışçasına bir his vardı. Bu his bedenimi bir türlü terketmiyordu. Her arabaya , taksiye bindiğimde aklım yıllar önceki o güne gidiyor , tedirginlik yuva yapıyordu bedenimde . En çok hasarı da kalbim alıyordu ya . -" Sana bir soru sordum Almira ! " -" Yetimhaneye gitmem gerek bırak beni . " kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım ama Savaş belimdeki elini daha sıkı tutarak hareket etmemi engelledi. -" Arabaya bin. " sesi itiraz istemiyorum dercesine çıkmıştı ama ben o arabaya binmek istemiyorum. -" Hayır o arabaya binmek istemiyorum." Konuşmam biter bitmez söylediğim şeyi umursamadan elimden tuttuğu gibi arabaya doğru götürmeye başladı. Ne kadar ondan kurtulmaya çalışsam da bir türlü elimi bırakmıyordu. -" Bırak elimi. O arabaya binmek istemediğimi söylemiştim. " ne kadar konuşsam da suratıma bile bakmadan yürüme devam ediyordu . -" Lütfen bırak beni ." fısıltılı bir biçimde ağlamaklı konuşunca adımları durdu. Keskin bakışları hızla bana döndü. Sinirleniyor gibiydi. -" Şimdi o lanet arabaya bineceksin ve şu lanet evlilik konusunu seninle konuşacağız . " diyip elimi daha sıkı tutarak yürümeye başladı. Arabanın yanına gelince ön koltuğu açıp beni bindirecekken derin bir nefes alıp konuştum . -" Arabayı kilitleme tamam mı ? " sorduğum soru karşısında hiçbir cevap vermeden beni koltuğa oturttuğu gibi kendini tarafına geçip arabayı çalıştırdı. Araba bomboş yolda geçip giderken içerisi sessizdi. Sadece nefes alış veriş seslerimiz vardı. Bu sessizlikten Savaş'ta hoşlanmamış olmalı ki sessizliği bozarak -" 2 Haftaya evlenmiş oluruz. " ben onun normal bir şey konuşacağını sanırken yine bu konuyu açmıştı. -" Hayır " sadece bir kelime umarım her şeyi anlamasını sağlardı. Ama verdiğim cevap onu hiç mutlu etmiş gibi değildi. Neden ısrar ediyordu ki. Mavi'den uzak duracaktım bunun beni ne kadar kahredeceğini bilsem de yapmak zorundaydım. O ancak ailesi ile mutlu olabilirdi. -" Sana cevap hakkı tanımıyorum . 2 Hafta sonra 18 yaşında olunca yetimhaneden çıkacaksın. Her şeyi o gün hallederim. " -" Ne demek sana cevap hakkı tanımıyorum. Söz konusu olan şey evlilik , oyun mu bu ya ? Hem ben 18 yaşımda evli bir kadın olmak istemiyorum ." Cümlelerim her zaman ki gibi onu sinirlendirmişti. Araba yetimhane sokağına girmesiyle kenara çekti. -" Ben de sana meraklı değilim. 2 yıl evli kalır Mavi bir şeyleri anlayacak yaşa geldiğinde de boşanırız. Zaten pek tipim de değilsin." sonlara doğru fısıldar bir şekilde konuşmuştu ama ben duymuştum. -" Sende benim tipim değilsin. Ama yine de evlenmek istemiyorum ." arabanın kapısını açıp dışarıya çıkacakken kolumu tutup çekti. Koltuğa sertçe çarpan sırtımla gözlerimi hırsla ona çevirdim . -" Sana 2 hafta mühlet veriyorum Almira. Günün sonunda sen bana geleceksin. " konuşması sırasında kolumdaki elinin gevşeyişiyle hızla ondan kurtulup arabadan indim. Cevap verme lüksünde bile bulunmadan hızlı adımlar atarak yetimhaneye girdim. ************** O konuşmanın ardından tam tamına 2 hafta geçmişti . Bugün benim doğum günümdü. Son 5 yıl doğum günlerimde yanımda hep Mavi olurdu ama bu defa yoktu. Yalnızdım. Yalnız olmak , sadece etrafında birilerinin olmaması demek değil ki. Yanında veya yanında olduğunu sandığın kişiler varken de yalnız olabilir, hissedebilirsin. Yanımızda birilerinin olması bizim yalnız olmadığımız anlamına gelmez. Ben kendimi doğum günümde yalnız ve çaresiz hissediyorum. Şu 2 haftalık süreçte her yerde iş aramıştım ama tuhaf bir şekilde hiç kimse bana iş vermiyordu. İsmimi duyan ya çalışan bulmuş oluyordu, ya da aradıkları aşçı kriterine uymuyordum. Bu ev içinde geçerliydi. İlanlarda bulunan evler dakikasında satılmış oluyordu. Bu aksaklıklar beni Savaş'ın teklifine sürüklüyordu. Bir yanım kabul etmemi söylerken , diğer tarafım bu teklife olumsuz yaklaşıyordu. Yetimhane müdiresi bana 2 hafta mühlet vermiş , bu süreç içinde ev bulup binayı terk etmemi nazik bir şekilde beyan etmişti. Cebimde beş kuruş para yoktu. Buradan gitsem kafamı sokacak , kalacak yerim yoktu. Kimsesizdim. Bu süreç içinde Nezaket ablaya olanların hepsini anlattığımda ne kadar onun ile birlikte yaşamamı ısrarla teklif etse de kabul etmemiştim. Nezaket ablanın bir oğlu vardı Ali. Biraz değişik bir karaktere sahipti. Sapık bakışları insanın midesini bulandırıyordu. Ve onunla uzun bir süre aynı ortamda, aynı evde yaşamak doğrusu beni korkutuyordu. Bunu Nezaket ablaya ne kadar istesem de dile getirmemiş , getirememiştim. -" Almira abla kaç saattir sana sesleniyorum duymuyor musun ?" beni düşüncelerimden ayıran Sıla'nın o cızırtılı sesi idi. Çatı kapısının orada dikilmiş , kızgın bakışları ile bana bakıyordu. -" Hayır Sıla duymadım. Bir sorun mu var ?" sorum sanki komikmiş gibi kızgın ifadesi yerine sırıtmaya başladı. Ardından bir elini saçlarına götürüp bir tutam aldı ve oynamaya başladı . -" Yoooo bir sorun yok. Sadece senden bir şey rica edeceğim o kadar . " devam et dercesine kafamı salladım. -" Yemekhanedeki tencereleri yere düşürmüş olabilirim. Diğer kızlardan yardım istedim ama hiçbiri yardım etmedi. Onları toplamama yardım eder misin ? Plissss " Sıla ve meşhur İngilizcesi şu durumda bile beni güldürüyordu. -" Yardım ederim de sen yine tencereleri düşürmeyi nasıl başardın çok merak ediyorum doğrusu ." Merdivenlerden inerken kurduğum cümle ile olduğu yerde durmuş ellerini iki yana açarak kafasını salladı . -" Bilmem .Galiba yanlarından geçmem bile düşmelerine yetiyor. Bir bakıyorum hepsi yerlerde." verdiği cevap ile kısa bir kahkaha attım. Birde ciddi ciddi cevap vermesi yok muydu ? Merdivenleri inip karşıdaki yemekhanenin kapısını açmamla üzerime doğru patlatılan konfetiler korkmama neden olmuştu. Bir elim kalbimin üzerinde şaşkınlıkla karşımdaki yüksek sesle doğum günümü kutlayan topluluğa baktım. Ortalarında Nezaket abla elinde ise kocaman üzerinde bir sürü mum olan bir pasta ile karşımdalardı. Uzun süre ayakta durmuş olmalıyım ki kızların isyan eden sesleri ile gülümseyerek mumlarını üfledim. Mumları da üflemem ile kızların tebrik cümleleri eşliğinde kocaman pasta paylara bölünerek dağıtılmış , şu an herkes masalara dağılmış sohbet eşliği ile pastalarını yiyorlardı. Açıkçası böyle bir sürpriz beklemiyordum. Geçen yıl Mavi ile beraber kendi doğum günümü kendim hazırlamıştım. O gün ne kadar güzel geçmiş , hiç bitmesin istemiştim. Ama her güzel şeyin bir sonu vardır değil mi ? Tıpkı şimdi ki gibi 5 yıllık güzel günlerim bitmişti. Aslında mutlu olmalıydım ama biraz bencil birisiyim galiba. Bu günlerin geleceğini biliyordum veya kendi aklımdan tahmin ediyordum. Hafiften anıların da etkisiyle gözlerimin dolmasıyla yanımda oturan Sıla sıkıca bana sarıldı ve kulağıma sanki ne düşündüğümü anlamış gibi fısıldadı . -" Almira abla anılar acı vermemeli. Savaş abi iyi birisi güven bana . " deyip benden ayrılmasıyla şok içinde ona baktım. Ardından dudağını ısırarak cebinden bir kağıt çıkarıp elimin içine koydu. -" Sana ne teklif etti bilmiyorum ama kabul et." göz kırpıp oturduğu yerden kalkıp koşarak diğer kızların yanına gitti. Elimin içindeki kağıt bir fotoğraftı. Mavi'nin buraya gelişinin 40.günü beraber çekilmiş olduğumuz bir kareydi. Bu fotoğrafı görmeyeli yıllar olmuştu. Bu tarz fotoğraflar Müdür , Müdirelerde bulunurdu. Evlatlık alındığında veya yaşını tamamladığında kendisine verilirdi. Az ileride Nezaket abla ile konuşan Müdire hanıma çevirdim bakışlarımı. O da zaten bana bakıyordu. Suratında bilmişlik taslayan bir gülüş vardı . Savaş'ın teklifinden onunda haberi olmuş olmalıydı. Bu gülüşte kabul et demenin başka yoluydu galiba. Ahh daha önce hiç bu kadar iğrenç bir gülüş görmemiştim. Müdire hanım elindeki içecekle Nezaket ablanın yanından ayrılarak bana doğru yürümeye başladı. Yanıma geldiğinde karşımdaki sandalyeye oturarak bakışlarını içeceğinden çekmeden konuşmaya başladı. -" Seninle pek anlaşabildiğimiz söylenemez Almira. Fazla konuşkan bir kızsın belki de bu yüzden anlaşamıyoruzdur " bir insan bu kadar mı saçma konuşur. -" Fazla konuşkan değil de , gerçekleri hiç çekinmeden söylediğimden olabilir Müdire hanım ." cümlem sanki çok komikmiş gibi sırıtmaya başladı. Elindeki kenarları ruj izi olmuş bardaktan içeceğini içip seslice yuttu . -" Gerçeklermiş !!. Patavatsızlık yapmaya bayılıyorum demiyorsun da . Ah Almira ah sen ve şu garip hareketlerin yok mu ? " -" Ne zamandan beri gerçekler patavatsızlık oldu ?" -" Beni kurula şikayet ettiğinden beri ." suratındaki sırıtma gitmiş yerini ateş saçan gözler almıştı. Demek karın ağrısı bunaydı. -" Mavi'yi gecenin bir yarısı benden habersiz onlara vermeniz yanlıştı. Kurul beni Mavi'nin bebekliğinden bu yana koruyucusu seçmişti. Onlar ailesi olsa bile en azından benim haberim olmalıydı. " -" Ne koruyucu ama .Her neyse sana bir şey demek için geldim. Biliyorum sana 2 hafta mühlet verdim ama çok üzülerek söylüyorum ki yarın burayı terk etmek zorundasın ." alayla söylediği şey karşısında kalakaldım. Bu kadın ne diyordu böyle ? Ben daha evi bırak iş bile bulamamıştım ki ! -" Ama ben henüz ev bulamadım , buradan çıktığımda gidecek bir yerim yok . 2 hafta mühlet vermiştiniz bana. Bu kararınızdan sizi vazgeçiren ne ? " -" O çok sevdiğin kurulun kararı bu . Sahi hiç gideceğin bir yer yok mu Almira ? Bunu bir düşün . Bu arada iyi ki doğdun. " o iğrenç sırıtması ile bana bakmış ardından da oturduğu yerden kalkıp gitmişti. Eminim ki kurulun bununla alakası yoktu. Bana karşı, onu şikayet ettiğimden beri daha bir acımasız , kötü davranır olmuştu. Şimdi ise beni Savaş'ın teklifini düşünmeye itiyordu. Peki kabul etmeli miyim? Düşüncelerim o kadar yoğunlardı ki boğuluyordum onların içinde. En iyisi hava almaktı . Oturduğum yerden kalkıp hızlıca yemekhanenin kapısından çıkacakken Nezaket abla ile çarpıştık. -" Nereye gidiyorsun böyle acele ile Almira " -" Az ilerideki parka gidip hava alacağım nezaket abla." -" Git kuzum git. Ama çok geç kalma Müdire hanımı biliyorsun." ona sadece kafa sallamakla yetinip yanından geçtim. Binadan çıkıp az ileride olan parka doğru yürümeye başladım. Park çok büyük ve çevresi ağaçlarla çevriliydi. Tam ortasında bulunan bankları oturduğunuzda kendinizi sanki ormanın içindeymiş gibi hissediyordunuz. Belki de bu yüzden bu parkı çok seviyordum. Her şeyden soyutlaşıp ruhumu dinlendiriyordum. Boş banklardan birine oturarak o güzel havayı içime çektim. Bir elim istemsizce boynumdaki kolyeye gitti. Mavi'ye söylediğim yalana bende kanmıştım. Sırf onu hissetmek için elim sürekli kolyemdeydi. Ama bunun işe yaradığını pek söyleyemem. Gözlerim istemsizce kapanmaya başladı. Hafif rüzgarın esmesiyle öyle mayışmıştım ki gözlerimi hiç açasım gelmiyordu. ************** Yakınımdan gelen köpek havlaması ile yerimden sıçramam bir oldu. Hafif uyku mahmuru çevreme baktığımda hala parkta olduğumu fark ettim. Hava kararmak üzereydi ve ben burada uyuyakalmıştım. Oturduğum banktan kalkmamla oturmam bir oldu. Bacaklarım oturmaktan uyuşmuş , karıncalanıyordu ve bu çok can yakıcıydı. Ben ayaklarımı oturduğum yerde hareket ettirmeye başlarken yan tarafımdan gelen kıkırdama sesi ile o tarafa baktım. Görüş alanıma giren yüz beni öyle korkutmuştu ki kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Yüzünde o iğrenç sırıtma ve karanlıkta bile parlayan gözleri ile Ali tam karşımdaydı. Kafası hafif yana yatırarak beni baştan aşağı süzdü . Gittikçe büyüyen gülümsemesi beni korkutuyordu . -" İyi ki doğdun Almiram. Seni bugün her yere aradım ve nihayet buldum . Seni görmek için buraya geldim. " çocuk sesi ile konuşması korkumu daha da arttırıyordu. Karşımdaki kişi ise bundan o kadar çok zevk alıyordu ki gözleri onu ele veriyordu. Oturduğum banktan korkudan kalkamıyordum. Ayaklarım hissizleşmişti. -" Almira neden öyle bakıyorsun. Beni sevdiğini bu kadar belli etme . Utanıyorum." söylediği her kelime midemi bulandırmaya yetmişti. Öyle ki son bir gayretle ayağa kalktım. -" Ali senin burada ne i-işin var ?" sesimin titremesine hatta bedenimin titremesine mani olamıyordum. Kısa bir süre etrafa baktığımda görünürde kimse yoktu ki yardım isteyeyim. -" Dedim ya lan seni görmek için buraya geldim diye. " çocuk sesi yerine bu sefer daha sert bir ses ile bağırarak konuşmuştu. Ne olduğunu anlamadan bir anda yanıma gelip kolumu tuttu. Sertçe beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma değdirecekken çırpınarak ondan uzaklaşmaya çalıştım. Bir yanda bağırıyor , bir yandan da kendimi ondan kurtarmaya çalışıyordum. -" Bırak beni ! Hayır uzak dur benden ! Yardım edin , bırak ! " boşta kalan elim ile ona ağlayarak sertçe vurmaya başladım. Ama o ise beni hiç kaale almadan şarkı söylüyordu. -"Dudağından öpücem, öpücem. Söylenme. Hadi bir öpücük veriyim doğum günü hediyesi olarak" hıçkıra hıçkıra ağlayarak ondan uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım. Ali yavaşça boynuma burnunu değdirip derin derin nefesler alıp vermesi ardında da hırıltılı sesler çıkartmaya başlamasıyla gözlerimi sımsıkı kapatıp nefesim kesilircesine çığlık attım. Bir anda kolumdaki elin yok olmasıyla gücüm çekilircesine yere çömeldim. Ali 'nin acı çektiğini belli eden bağırtı sesleri geliyordu ama cesaret edipte gözlerimi açamıyordum. Bir anda tek el silah sesi ile olduğum yerde sıçrayıp çığlık attım. Omzumda büyük bir el hissetmem ile geriye kaçacakken o el buna engel oldu ve sıkıca bana sarıldı. -" Bırak beni lütfen. Bırak" sesim çığlık atmamdan dolayı buğulu çıkmıştı. -" Almira benim hadi aç gözlerini " Savaş ? Duyduğum ses ona mı aitti ? Yoksa beynimin bana oynadığı bir oyun muydu ? -" Almira benim Savaş. Aç gözlerini !" yavaşça gözlerimi açmamla ile o siyah irislerle karşılaştım. Savaş karşımdaydı. Kurtarmıştı beni ondan . -"O.. o vardı biraz önce yanımda ... sen " ağlayarak konuşmaya devam edecekken beni susturdu . -"Sakin ol . Ben buradayım o yok ! " diyip yanımdan kalkıp beni kaldıracakken kolundan tutup ona sarıldım. Benim sarılmam ile bedeni kasılmıştı. -" Böyle kalalım . "
|
0% |