@marziyelendim
|
"Hoşgeldin Sema kızım" dedi Nermin hanım hoş bir gülümsemeyle. "Hoşbuldum Nermin teyzem" Sema annesiyle göz göze geldi. Kadın onu bakışlarıyla azarladı. Genç kız oyunbozanlıkla göz kırptı anasına. Kadın esefle tövbe çekip kafasını çevirdi. Sakine hanım, Nermin hanımın dizini sevgiyle sıvazladı. "Gözün aydın komşum geldi gözünün nuru" Hanife semanın kulağına eğildi. " Annem abimi nur topum diye sever de" deyip ağzını kapatarak kıkırdadı. Sema da "bu önemli bilgi için teşekkür ederim" deyip gülüşüne ortak oldu. O kadar evlerine girip çıkmasına rağmen böyle bir şey duymamıştı. Demek ki mahrem alanlarında kullanıyorlardı. Hanife, sema'nın düşünceli halini anlamış gibi " abim bu sevme şeklinden pek memnun değil o yüzden başkasının yanında pek söylemez." " Ve şu an abinin istemediği o bilgi benim elimde" elinde büyük bir hazine varmış gibi tutuyordu. Kızlar kendi aralarında gülüşürken salonun kapısı gıcırdayarak açıldı. Yağlanması gerekiyordu. Kapıdan Fırat gözüktü. Kapıyı aşan boyu insanı kendine oldukça küçük hissettiriyordu. Sema üniversiteye gidince boy attığını düşünecekti ama sırık efendinin gitmeden önce de aynı olduğunu biliyordu. Dalyan öğretmenimiz uzun boyu ve aklıyla kızların akıllarını almakta ustaydı. İki ayrı niteliğin yekvücut olduğu nadir insanlardandı. Boyu uzun olanın aklı kısa olur derler vesselam. Fırat bütün saçmalıklara karşıt doğmuş gibi varlığıyla bunu yalanlıyordu. Her şeyde en iyi olmak gibi kötü özellikleri vardı! Sema nasıl bakıyordu bilinmez Hanife genç kızı hafif dürttü. "Gözlerinle öldürdün abimi. Hayır bari yumuşak bak bir şey var sancaklar." Sema, Hanife'nin de bu tatlı görümce hallerinden bıkmıştı. Abiye kız ararken neden en yakın arkadaşlardan başlanırdı! Gözlerini Hanife'ye dikti. Bu 'sus' demekti. Fırat'ın cilalı sesi duyuldu. "Hoşgeldiniz Sakine teyze" Sakine hanım hızla koltuktan kalkıp oğlu gibi kucakladı Fırat'ı. "Oyy ne çok özlemişim seni, köyümüzün gururu! Hoşbuldum hoşbuldum." Dedi tatlı tatlı sırtını döverken. Sema'nın başı yavaşça yere eğildi. Parmaklarıyla oynamaya başladı. Gözleri buğulanmasın diye çok savaş verdi. Öyle bir yutkundu ki bütün salonun duymasından korktu. Tırnağı etini fazla delmiş olcak ki hafiften kanlanmaya başladı. Kızarmayla başlayıp nokta nokta çukuru dolduran kan birikintisinin taşacağını zannetmiyordu. O ara aklına abdestli olduğu ve öğlenin okunduğu geldi. Genç kız kendine çok dalmış olsa gerek sohbet baya sarmış ve yönü değişmişti. Fırat oturduğu yerde pantolonunun paçalarına eğilerek kıvırmaya başladı. "Sakine teyze geldiğine çok sevindim. Ben şimdi cumaya yetişicem. Bak geldiğimde gitmemiş ol tamam mı?" Diyerek neşe saçtı. Sakine hanımın yüzü parladı. Evlatlarından biri bile okumamıştı. Şöyle göğsünü kabarta kabarta övgü dolu çocuklarından bahsedememişti. İçinde ukte kalan bu hissi Fırat'la yaşıyor, bilmeden çocuklarının kalbini paramparça ediyordu... Hanife de huyu üzerine hemen balıklama atladı. "Eee ana uzun zamandan sonra abimle cumaya gidelim. Hadi gülüm yedim yanaklarından." Fırat'ın şaşkın bakışları arasında kapıdan çıktılar. Kapıdan çıktıktan hemen sonra öfkeli gözlerini Hanife'ye dikti Sema. Arkadan Fırat geldiği için susmak zorunda kalmışlardı. Fırat şaşkınlıkla, " biz senle ne zamandan beri cuma kılıyoruz Hanife?" Düzgün Türkçesi sema'nın bedenine iğneler batiyormuş gibi hissettiriyordu. Köye ait olduğunu belirten bütün ipuçlarını özenle saklıyordu sanki. Ege'nin bağrında bu köyde yapbozun bir parçası gibi dursa da gittiği yerlerde değeri bilinmeyen kıymetli bir taş muamelesi gördüğüne emindi. Nadir bulunan güzellik ve zekaya sahipti. Ve içinden bunları geçiren sema ona artık methiye dizmek istemiyordu. Kendini hafiften cimcikleyip düşüncelerini geri tepti. Bu düşünceleri yüzünden insanlara geç kalıyordu. Bu kadar işlek bir zihne sahip olmakta onun imtihanıydı. "Köy camisine erkekler anca sığıyor sizin gelmeniz pek uygun düşmez. Hanife hala gitmekte ısrar ediyor olamazdı. "Abi lütfen lütfen" Sema Hanife'ye garip bakışlar atıyordu. Sema bu haldeyken Fırat, " Hem arkadaşın da istemiyor gibi görünüyor" dedi. "Benlik bir sorun yok çarşafımla her yere girebilirim." "Hayırdır senin dilin pabuç gibiydi, kestiler mi yoksa?" Sema hırıltılı bir nefes aldı. Gözleri alev almış bir çıra gibi tutuşmuştu. Fırat patavatsızlık ettiğini anlayınca bir adım geri gitti. Oldum olası bu küçük kızın öfkesinden korkardı. Utançla zaten kivirdigi pantolonun paçalarını bir kat daha katladı. "Şaka yapmıştım özür dilerim" dedi Sema'ya ithafen. Hanife gerginliği sezmiş, "eeee gidiyor muyuz?" "Başka zaman inşAllah güzelim, siz şimdilik abi kardeş gidin" Diyerek gülümsedi Sema. Fırat'ın o arada sormak için kivrandigi bir soru vardı. Hanifeyle göz göze geldi. Hafiften suratı asılmıştı. Sema ile hâlâ çok iyi arkadaşlar demek ki.. o zaman sorusunu Hanife de cevaplayabilir. Biraz daha sabır bakalım.. ... "Hanife üniversiteye gitmeyi düşünmüyor musun? " Fırat bütün dikkati ile kardeşini inceliyordu. "Bilmiyorum abi, burada üniversite büyülü bir yer gibi anlatılmıyor. Asla benim gibi olmayan insanlarla bir arada yaşamaya çalışmak bana korkutucu geliyor.. Biliyorsun, ilim öğrenmek benim için farklı bir noktada.." Hanife bi süre suskunlaştı. Söyleyip söylememek arasında kaldığı bir şey vardı. "Sorun ne? Babam mı istemiyor.." "Hayır hayır! Tam tersi neden bu kadar beklediğimi sorguluyor. Ben..ben-" " Sema mı?" Hanife hüznüne engel olamayan bi tavırla başını salladı. "Onu bu köyde yalnız bırakamam, onun tek arkadaşı, sırdaşı benken.. gözlerime öyle bakarken nasıl okumaya gidiyorum diyebilirim. Her okul lafını duyduğunda gözleri parlayan bir kıza bunu nasıl yapabilirim abi?" Fırat hayretle "Sema akıllı kız sınavı verememesi imkansız" "Tarla işlerinden annesiyle yevmiyeye gitmekten çalışmaya vakit mi kalıyor.." "Yazma kitap yazacak vakti var ama!" Hanife abisine garip bir bakış attı. Sanki gözleriyle 'onu anlamıyorsun' diyordu. "Bu onu hayatta tutan tek şey! Onu mutlu edecek şeyler yapmasına izin verilsin bari.. çocuk kitabı yazarı olmak istiyor.. ünlü bir edebiyatçı. Bunlardan haberin yok, kitaplarını gece yazdığından, artık ailesi sınava girme hakkı vermediği için ümitsizce tüm hayallerini yaktığından!" "Arkadaşımı canlı bir enkaz olarak görmekten canım yanarken bana sunulan konforla üniversiteye gidecek olmayı arkadaşlığımıza bir ihanet olarak görüyorum, şimdi anladın mı?" Fırat sessizce dinledikten sonra omuzları düşük bir şekilde "anladım" diyebildi.
|
0% |