@masalindunyasi
|
5 BÖLÜM SONSUZLUK KOLYESİ ŞİRİN KAYA 42 saat önce O fotoğraftan sonra katilimi kendi gözlerimle görmüştüm. kızlarla bilgisayar başında dona kalmıştık. ‘’nasıl yani on yıldır aradığımız adam aslında yanı başımızda mıydı. Der elif ben ise gözlerimden akan gözyaşlarını boş verip ‘’nasıl bunca sene fark edemedim.’’ derim Dilen elimi tutarak ‘’şirin ne yapacağız’’ der Dilan. ben ise o an kedimi toparlamam gerektiğini anlayıp. Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı silip derin bir nefes alır ‘’ onun beni kaçırmasını bekleyeceğiz’’ derim kızlar ise bu sözlerime karşılık ikisi de aynı anda ‘’sen delirdin mi.’’ Der Dilan ‘’Hayır’’ der elifte . ben ise sakince ayağa kalkıp kızların karşısına geçerim ‘’bakın ben yıllardır bu şerefsizi bulmak için yapmadığım şey kalmadı. Yapmadığımız bir şey kalmadı kızlar. Bakın beni korumaya çalıştığınızı biliyorum. Ama o şerefsiz. Önce babamı aldı benden sonra kadınlığımı’’ derken kendimi zor tutuyordum. ‘’ama en çokta ne canı mı yaktın biliyor musunuz ben on beş yaşımda anne olmadan çocuğumu aldılar benden kokusunu bile çekemedim içime yavrumun.’’ Derken akmak üzere olan gözyaşlarım daha fazla dayanamayıp akar gider. Kızlara baktığımda. bana bakamıyorlardı. Bana fark ettirmeseler de onlarında ağladığını biliyordum. ‘’şimdi o adamın benim peşimde hala neden olduğunu ve onu içeri tıkmak için elimizde kanıt olmasının tek bir yolu var oda ona daha yakın olmam gerektiğinin anlamına gelir. Şimdi size ta ilk günden beri söylediğim şeyi soracağım. benimle misiniz’’ deyip kolumu öne doğru uzatırım. Dilan ile Elif birbirine bakıp sonrada aynı anda kalkıp gülümseyerek ellerini. ellerimin üstüne koyarlar hepimiz aynı anda birbirimizin ellerini sıkıca tutup birbirimize bakarız. ‘’her zaman yanındayım canım’’ der Dilan ‘’sen benim kardeşimsin tabi ki de yanındayım her zaman’’ der Elif ikizine de sar zor olsa da gülümseyerek karşılık veririm. Ailem olmada dağ gibi kardeş bildiğim iki kız vardı. 48 saat sonra o telefonun ardından. Ağlayarak. Uyuyakalmıştım. Çok geç uyumuştum. Öyle vakti uyanmıştım. Neden benim hayatımı karartan adamın evinde bu kadar huzurlu uyumuştum. Öylenin yüzüme vurun güneşiyle ve huzurlu öten kuşların sezine uyanırım. Bayışmış ve esneyerek yatağım yerden oturarak öten kuşlara gider gözlerim. Hafif bir gülüş atarak yataktan kalkıp. Banyonun yolunu tutarım. Ben kendimde en çok sevdiğim şey gece olan şirin sabah kalktığında sanki hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmekti. Üstüme çeki düzen verip aşağı inerim. Öylen olmuştu ama onlar şimdi kahvaltı ediyordu. Merdivenin son basamağına geldiğimde yemek masasına doğru yavaş adımlarla ‘’öylen oldu farkında mısınız’’ derim bir an olsun Alvir yediği yemeğinden kafasını kaldırarak bana bakar. Hafif gülümseyerek. Sonra yine döner tabağına. Altay yüzüme bile bakmaz. Gonca bana gülümseyerek. ‘’gel yenge sen bir şeyler ye’’ der gonca, ben ise ‘’ben senin yengen değilim.. neyse’’ diyerek goncanın yanına gidip sandalyeyi çekip otururum. Gonca bana çay koyar ve yemeğine geri döner. Her kez bir tuhaftı neden se. benim bur da olduğumu görmüyorlardı sanki ‘’kıyamet mi koptu yoksa benim mi haberim yok’’ derim. ‘’yakında kopacak saten’’ der Altay. O an Alvir sert bir bakışla Altay diker gözlerini ama Altay umursamadan yemeğini yemeye devam eder. ‘’bu da ne demek ‘’ derim. O an Alvir çıkışarak ‘’hiçbir şey yaman bahsediyor sen bir şey yok’’ der yüzsüz bir şekilde. O an saten hayatımı mahfeden adama baktıkça boğmak istiyordum birde beni kaçırıp yalan söylemesi beni delirtiyordu. Daha fazla dayanamayıp derin bir nefes alırım. ve oturduğum yerden kalkıp. ‘’ben tokum size afiyet olsun’’ diyerek sinirli bir şekilde sanki koşar adımlarla bahçeye çıkarım. Alvirin arkamdan geldiğini anlamıştım. Ve aklıma bir şey gelir neden ona yaklaşmak için bu günü seçmiyorum. Fırsatı ayağıma kendim getirmiştim evet bir kurt adamı öldüremezdim ama onu kendime aşık ede bilirdim ve ona dünyanın en büyük aşk açısını yaşata bilirdim. Arkamda olduğunu bilerek. Arkama dönüp kendimi ona çarparım ve tam yere düşecekken elimden tutarak yere düşmemi engeller. Sonra öyle bir hızla ken dimi kendine çekerek vücuduna bastırır bu sefer o kanlı elleri belimi tutar ben ise iki ellemede ensesinde sararım. o kadar yakındı ki kafalarımız. bir birine değip duruyordu. Nefesini hissede biliyordum o yeşil gözlerine baktığım an yine bütün o nefret duygusu. İntikam. O kara gece. Hepsi bütün kötü anılar gider aklımdan. Sanki sadece ben ve o vardık . neden her gözlerine baktığımda. O bütün yaptıklarını unutuyordum neden? Ne kadar olmuştu biz böyleydik. Kendine gel şirin. Çekil. onu itip tokat at ve hesap sor. Neden yapmıyorsun.. ruhum içimi yerken. Bedenim onu bırakma diyordu. Alvir ise bunu fırsat bilerek bana daha da yaklaşır. Burunlarımız birbirine değiyordu. Dudakları daha dudaklarıma değmeden. hissede biliyordum. Nefesi nefesimi besliyordu sanki. Sonra elim sırtına kayarken sırtında o dövmenin olduğunu bilmek beni kendime getiriri. Tam dudakları dudaklarıma değecekken. Bir anda geri çekilip onu iterim. Bir iki adım gider arkaya. Ben ise sanki bu günü çok bekliyormuşum gibi. Onu yüzüne öyle bir tokat geçiririm ki yüzü sağa doğru gider. Bana doğru döndüğünde o son bakış benim canımı o kadar yakar ki. hayatım ilk defa bu hissi yaşıyordum. kalbim ona yakınken o kadar hızlı atarken. Neden geri çekildiğimde durmuş gibi hissediyorum. Hayır bu imkansız. Bu olamaz. Ben odan etkilenemem. Hayatımı karartan adamdan etkilenmiş olamam. O an hiçbir şey demeden koşarak. bahçeden eve doğru giderek içeri girerim. Salondan yukarıya doğru çıkmak için koşarak merdivenlere yönelirim. ‘’şirin’’ der gonca tam arkamdan gelmek üzeriyken Altay durdurur goncayı. Ben ise hiç kimseyi duymuyordum kendimden nefret ediyordum tek derdim odaya gidip kafamı duvara vurmaktı. Tek derdim bundan beş dakika evvel şerefsiz bir herife nasıl kendimi kaptırdığım için hesap sormaktı. Odaya geldiğimde hızlıca kapıyı kapatıp yatağa otururum ve yastığı elime alarak kafamı gömerim. yastıktan çıkarırım bütün kendime olan sinirimi. Sonra kafamı kaldırarak ‘’ne yapıyorsun sen şirin ah.. ne demek ondan etkilenmek o.. o senin hayatını mahvetti. Sen şirin en yapıyorsun’’ diyerek kendime kızıyordum adeta. Gözlerimden akan sel gibi gözyaşlarım umurumda bile değildi. Kapını açılmasıyla oturduğum yerden hemen kalkarım. Alvirdi bana yine buz gibi bakıyordu. ‘’çık dışarı’’ diyerek ona doğru adım atarım. Bu sefer tam gözlerinin içine bakarım ne kadar bedenim en gel olsa da şu an ki nefret duygusu yerine geçemiyordu. ‘’ÇIK DEDİM..’’ bu sefer bağırarak ve onu ellerimle iterek derim. O ise ani bir refleks ile kolumdan tutar sonra elleri ile iki ellimi sanki bağlayacakmış gibi tutar bileklerimden. ama sıkmaz bileklerimi acıtmamak için mi böyle yapıyordu. Sonra kafamı yüzüne doğru çevirdiğimde gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu. ben ise çırpınarak ‘’bırak beni bırak dedim hayvan herif bırak’’ derim o ise parmağını dudaklarıma götürerek. Beni susturur. ‘’şı.. sakin’’ diyerek bana doğru adım atıyordu. ben ise arkaya doğru adım atıyordum. ‘’yaklaşma bana yaklaşma dedim’’ ama beni dinemiyordu. İşte o suratını bana gösteriyordu bana yavaş yavaş. o bir tecavüzcü ve katildi bunu kimse değiştiremezdi. Artık Arafta değildim o kişi Alvir Karahan’dı O bana doğru her adım atığında ben ise griye doğru gidiyordum duvara çarparım. Artık gidecek yerim yoktu. Sonra ellerini duvara koyarak. Çıkmamı engelliyordu. Bu sefer olmaz bu sefer bana dokunamayacaksın. Bu sefer olmaz. Diyerekten cemimdeki bıçağı çıkarırım. ‘’bu nu o kadar uzun zaman bekledim ki şirin. sana dokunmayı. Kokunu. Gözlerine bakmayı . ve seni seviyorum demeyi o kadar bekledim ki şirin’’ diyerek beni daha da korkutuyordu elim ayağım titriyordu gözümden yaş akmaması için içimden dua ediyordum. Biraz daha yaklaşsa saplayacaktım bıçağı karnına. Bir eli benim çıkmamam için engelliyorken. diyer eli ise saçımdan bir tutam alıp burnuna doğru tutup koklar ve hafif gülümser. Ben ise korku ve donmuş bir şekilde kala kalmıştım. Biraz daha yaklaşırken ben ise daha da karnına doğru tutarım bıçağı. Tam o sırada kapı öyle bir kuvvetle açılır ki. Alvir ile ben gelen kişiye bakarız. ‘’bölmüş olmayım ama yaman geliyor hem de tek değil sürüsüyle’’ der Altay. Alvir se benden ayrılıp hızlı adımlarla kapıya doğru gider. Ve Altay’la beraber merdivenlerden hızlı adım inip giderler. ben ise daha fazla kendimi tutamayıp ve bedenim bu ağır yükü kaldıramayıp yere düşer. bir köşede dizlerimi karnıma doğru çekip hüngür hüngür ağlamaya başlarım. ben nasıl. Ben kendi hayatımın katilinin gözlerinin içine bakıp nasıl devam edeceğim. Ben kendimi ona aşk ettirmek için geldin buraya şirin ama ilk temasında böyle olduysam. Hayır ben bunu daha fazla dayanamam . ben bir daha o kara gecede yaşadıklarımı yaşamam. Ağızımı kapatıp sesiz ce ağlamaya devam ederim. Hani derler ya insan kaç ölür bazıları bir kere der. Bazıları bin kere der. Yada bazıları ise aşk açısı her saniye öldürür insanı. Ya ben ya ben kaç kere öldüm kaç kere yaşadığımı hissetim. Hiç on senedir benim için hayat akmıyordu. Hani bir söz vardır bazılarını yakar. Bazılarını ise sevindir. Ama bana büyük boşluk bırakır sanki karalık bir kuyuda sessizliğin boşluğu gibi. Yıkılıp üzülmek midir insanı insan yapan. yoksa mutlu olup pes etmemek midir insanı insan yapan. Ben kimim şu anda ne istiyorum diye kendimi yiyordum. Tek bildiğim beynimin unuttuğu. Ama kalbimin bir saniye bile unutmadığı acıyı. bana yaşatana yaşatmaktı, tek hedefim ve tek düşümdü. ‘’kalk şirin kalk sen değilsin ben asla pes etmem hadi’’ ayağım zar sor tutsa da ayağa kalkmıştım. Ellerimin tersiyle yüzümü ıslatan göz yaşlarını silerim sonra banyoya gitmek için yavaş adımlarla yürüyüp. banyoya girerim musluğu açıp. soğuk suyu yüzüme adeta fırlatırım. Kendime gelmemin tek yolu buydu çünkü. Sonra yanda asılı olan havluyu alıp yüzümü silerim. Havluyu bir kenara atıp kafamı kaldırdığımda aynadan kendime bakarım. ‘ ‘hadi bakalım şirin. seni daha neler bekliyor bakalım’’ deyip önce banyodan sonrada odadan çıkıp Aşağı inmek için. merdivenlere yönelirim.
ALVİR KARAN Salonda bir koşturma vardı. Ben kurt gücümü kullanarak. Gözlerim kapalı bir şekilde yamanın sürüsünün gelmesinin ayak seslerini diniyordum. Gittikçe çoğalıyordu. Onların gelme ayak sesleri gittikçe artıyorlardı. Sanki hepsi bir anda yürüyordu. ‘’abi her şey hazır’’ der gonca. Ben ise sesini duyduğumda gözlerimi açıp ona hafifçe gülümserim. ‘’tamam güzelim ne yapacağını biliyorsun dimi’’ derim. gonca ise kafasını sallayıp onaylar. O sırada merdivenlerden inan şirine kayar gözlerim. Yanımıza gelir ve ‘’şimdi beni iyi dine şirin’’ derim şirin ise hiç bir şey demeden diner beni. Yine canını mı yakmıştım’ ki sadece bana bakıp susuyordu. Yine o yaralı kalbini mi kırmıştım. Yoksa yukarda çok mu gitmiştim üstüne. Gitmiştim. Çünkü biraz bile olsa şirini tanıyordum. Şirin asla bu ortamda hele de zorla tutulduğu yerde asla sakin kalmazdı. Sadece o güzel boncuk gözleriyle beni sakince diniyordu. ‘’yaman geliyor hem de yanız değil.al bunu tak boynuna ve sakın çıkarma. Bu seni her kez den korur ve evet sen Goncayla dağdaki kulübeye gidecek siniz hadi gonca’’ kolyeyi elimden alır ve ‘’senden de korur mu alvir karahan’’ diyerek sanki kalbime bir bıçak saplandı. Gözlerinde bana karşı bir korku görüyordum. Ben onu ne kadar çok sevdiğimi göstermek isterken korkutmuştum. Ben hiçbir şey diyemeden üs gün bir ifadeyle kafasını sallar sadece O sırada Altay arkasına baka baka gelerek endişeli bir tavırla ve elinde sigarasıyla yanımıza doğru gelir. Bir yudum alarak sigarasından. ‘’çok geç geldiler bile. Hiçbir yere gidemez siniz’’ diyerek. Hepimize bir korku düşer. O an gerçekten korkmuştum çünkü canımdan çok sevdiğim iki kız buradaydı ve onları biraz sonra olacaklardan koruyamazdım. Peki şimdi ne yapacağımı bilmiyordum. sırada gonca yanıma gelerek koluma sarılır. Benim ise gözlerim şirine gider ona uzun uzun bakarak kendimi sakinde tutmaya çalışıp bir şeyler düşünüyordum.
HERKEZE MERANBALAR BEN KARA GECENİN İLK KİTABININ YAZARI MASAL NAJJAR haftaya GÖRÜŞÜRÜZ YENEEMEEYİ VE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYALIM SEVGİLER VE SAYGILAR.
.
|
0% |