@masalindunyasi
|
ŞİRİN KAYA
Biz çocukken her şey çok kolaydı. Çünkü adı üstünde çocuk. Bir derdimiz yok. Hiçbir şeye takmak sorunda değildik. Kendimizin sorumluluğunu bile biz taşımazdık. Tek derdim bir çikolata için ağlamak olduğunu hatırlıyorum. Keşke şu anda o çocuk ola bilseydim. Keşke o çikolata için ağlamak olsaydı tek derdim. Şu an o günlere dönmek için canımı bile vere bilirdim.
Isız ve kap karanlık ormanda Alvirin bana sorduğu soruyla dona kalmıştım. İlk defa bana bu soruyu soruyordu. Sanki ne yaşadığımı. Neler çektiğimi bilmiyormuş gibi. Belki de bilmiyordur. Belki de o değildir. Bana bunları yaşatan. Belki de Altaydı. ‘’şirin sakin ol sana o kara geceyi yaşatan belki de Alvir değildir. Ama neden benim okul arkadaşım olduğunun yalanını söyledi. Ben hayatımda hiç görmedim ki Alviri. Nasıl olurda aynı okulda okumuş olurduk’’ diyerek kendi içi mi yiyordum sanki. Alvire. Doğru döndüğümde. ‘’şirin şirin iyi misin’’ diyerek bana sesleniyordu. Ben sanki bir uykudan uyanmış ve Alviri ilk defa görmüşüm gibi hissediyordum. Sonra bir elin kolumu sıktığını fark etiğim anda. Korkarak geri çekilirim. ‘’iyim.. yok bir şey iyim..’’ diyerek geri çekilirim. ‘’bak işte böyle oluyorsun. Şirin. Söyle bana ne olur. Sen acı çektikçe benim kalbime ok giriyor’’ diyerek elimi kalbine doğru götürdüğü anda. Kalbinin ne kadar hızlı atığını fark ederim sanki onun kalbi atıkça benim kalbim duruyordu. Bedenim geriliyordu. Ne olduğunu anamadan kahve rengi gözlerim. Her baktığımda bana hayat veren yeşil gözlerine gider. O an anlamıştım. Ben alvir karahana aşık oluyorum. Aşk neydi aşk nasıl bir şeydi. Deselerdi bilmiyorum derdim. Ama şimdi çok iyi biliyorum hem de kanaya kanaya. Çok iyi biliyordum. Fart etmeden bir damla göz yaşı gözümden akıp gitmişti. Alvir ise. Hiç vakit kaybetmeden akan göz yaşımı parmağıyla sili vermişti. ‘’bütün yaşadıklarını. Bütün acılarını. Ve bütün derdini bana yüklesinler. Yeter ki o gözlerine bile bakamadığım. Narin yüzünden göz yaşın akıp gitmesin.’’ Dediği anda sanki o ok tam benim yüreğime girmişti. Nefes alamıyordum. Sanki biri eliyle kalbimi sıkıyor muştu nefes alamıyordum. Kireç tutmuştu vücudum. O an aklıma o kara gece gelir yine bir perde gibi iner gözlerimin önüne. Yine kendini hatırlatıyordu sanki. O an bir rüyadan uyanır gibi. Gözlerim bir anda ondan çeki verip. Elimi kalbinin üstünden çeki vermiştim. Tam gitmeye yeltendiğimde. Son anda Alvir elimden tutarak beni durdurur. ona doğru döndüğümde. Tek benim yaşlı gözlerim olmadığını anladım. Alvirinde gözlerinden damla damla yaş akıyordu. Ne kadar göstermemeye çalış seda onunda yüzü yaşlarla yıkanmıştı. Sonra adeta yalvararak. ‘’ne olur bırak beni’’ ama bırakmaz bir iki adım atarak bana yaklaşır. Hala eli elimdeydi hiç bırakmıyordu. ‘’ne olur bırak. Şu an ikimizin de bunu kaldıracak gücü yok’’ dediğim anda elimi bırakır ben ise bir saniye bile olsa son kez gözlerine bakıp. Koşarak ormana doğru girip. Arkama bile bakmadan hızlıca eve doğru koşmaya başlarım. eve gidip kızlara olan bitten her şeyi anlatmam gerekiyordu. Ama ne diyecektim. Aslında bu lanet dövmeden ikiz kardeşinde de mi var. Aslında onlar bir kurt adam. Bunu söyleyemezdim. Söyle semde delirdiğimi falan söylerlerdi. Peki şimdi ne yapacaktım. Ben buraya alvir karahanı öldürmeye girmişti. Evet kızlara buraya delil bulmaya ve onu kendime aşık edep onun bana yaptıklarının karşılığını misliyle ödetmek istiyordum. Ama saten ödemişti hem de on senedir. Benim yüzümden aşk açısı çekiyordu. Ama beni nerden tanıyordu. On sene önce beni o kara geceyle mi tanıdı beni. Yoksa gerçekten de beni okuldan mı tanıyordu. Ya Altay. Of.. her şey birbirine girmişti. Kafam çorba olmuştu. Ya ne yapacaktım. Buraya Alviri öldürmek için girmiştim. Ama şimdi iki şüpheli. Tek bir bitmiş bir hayat vardı. Çok istiyordum. Buradan gitmeyi artık tek bir gün bile dayanamıyordum yalanlardan ikisinden biri benim hayatımı karartı.. ama hangisi olduğunu bilmiyordum. Bir yerden Alvire aşık olamaya başlıyordum. Ne kadar kendimden nefret etsem de kalbime söz geçiremiyordum. Tek çere evden gitmekti. Bütün yol boyunca bunu düşüyordum. Evin önüne geldiğimde kapı açıktı. Ses gelmiyordu. Korkudan titreyen elimle kapıyı daha da ittirip içeri girerim. Yavaş adımlarla. Kalbim ağızımda atıyordu. Gerimi dönmüşlerdi. İçeri girdiğimde salonda kimse yoktu. Bir anda aşağından bir şeyin düşme sesi gelir. O an elime ne bulduysam. Bir şey alıp aşağı doğru inerim. Merdivenlerden indiğimde bir kapı vardı kapı yarım açıktı. Birinin sesi geliyordu. Sanki acı çekiyordu. Bağırıp duruyordu. Bir anda içeri dalıp elimdekini havaya kaldırırım. Alvir ile Gonca. bir masada bağlanmış Altay’ı tutuyorlardı. Altay ise kurt ile sesler çıkarıyordu. Sanki açı çekiyordu. ‘’siz ne yapıyorsunuz. Sen nasıl buraya. O nasıl yaşıyor’’ diyerek cevap beklerim ama hiç biri cevap vermez. En sonunda Gonca gözlerini kaldırıp bana bakar. ‘’o dedemin el emeği yaptığı kutu değil mi sende ne işi var şirin’’ der. Ben ise hemen elimi havadan indirip kutuyu arkama doğru saklarım. Kafamı şaşkınca sallayarak. ‘’hiç öylesine merak etim’’ diyerek utanırım. Alvir ise bana bakmadan Altay’a sargı yaparken hafifçe gülümser. Ama bir an da eski haline döner ‘’bir tanem makası getirir misin’’ diyerek. Goncanın yüzüne bakar. ‘’tamamdır abi cim’’ diyerek kafasını sallar arkasındaki kapıyı açıp içeri girer. Ben ise Biraz daha yaklaştığımda yarası kapanmıştı. Ama hala kötü dururumdaydı kafam bir an arkasındaki dövmeye gitse de gözlerimi yumarak. Alvire dönerim. ‘’benim bildiğim kurtların iyileşme gücü var’’ diyerek. Alvirden cevap bekliyordum. O ise sanki beni duymamış gibi. Sargıyı sarmaya devam eder sonra yavaşça Altay’ı daha düz bir şekilde sırt üstü uzandırarak. Eline bir bez alır ve kanlı elini silerek. Bana doğru kaldırır gözlerini ve sanki hiçbir şey olmamış gibi net bir şekilde. ‘’bir alfa tarafından yaralandı. iyileşmesi zaman alacak’’ düz bir ses tonuyla der. Ben ise ona bir iki adım atarak. Tam bir şey diyecekken. Gonca girdiği odadan çıkar ve elinde makasla gelir. O sırada Altay bir şeyler sayıklamaya başlar. ‘’Anne.. anne bırakma..’’ diyerek küçük çocuklar gibi annesini istiyordu sanki. O an alvir yüzünü başka tarafa çevirir. Goncanın ise gözleri dolmaya başlar. Gözerinden okuya biliyordum onunda anne acısıyla yanıp tutuştuğunu. Altay damla damla ter dökerken. Bir taraf tan da kafasını bir sağa bir sola çevirerek annesini çağırıyordu. O an anladım. Annesini kaybeden. kim olursa olsun hep içinde anne özlemiyle acı çeken bir kişi olur yada kişiler. Ya ben. Ben hiç annemi görmediğim halde neden özlemiyorum neden içimde bir anne özlemiyle yanan bir ateş yok. Neden ben annemi hiç özlemiyorum. Neden babamın acısı benim hayatımın yarısını alırken. Annemin acısı benim hayatımdan bir şeyler alıp gitmedi. Annem ben daha iki yaşındayken beni ve babamı terk edip başka bir adamla kaçmış. Hayatımda annemi hiç tanımadım. Hiç görmedim. Ama bezen düşünüyorum. Şu an annem karşımda olsaydı. Ne derdim. Bu nu uzun yıllar düşündüm. Ama şu an anladım. Anneme tek bir şey sorardım. Anne ben isteme semde. Hayat benden aldı kızımı. Çok açı çektim ben daha on altı yaşındayken evlat acısının ne demek olduğunu örendim. Peki sen. Sen isteyerek daha iki yaşındaki evladını. Arkana bile bakmadan bıraka bildin. Peki nasıl dayandın. He.. nasıl dayandın evlat acısına. O an gözümden bir damla yaş akar. Fark ettiğim anda elimin tersiyle silip alvire doğru kafamı kaldırırım. Bana dikmiş gözlerini bakıyordu. Altay doğru döndüğümde. Mışıl mışıl uyuyordu. Ve Gonca onun üstünü bir battaniyeyle örtüyordu. Son kez Alvire doğru gözlerim kaydığında. Dolu gözlerle bana bakıyordu. O an daha fazla kendimi tutamayıp odadan. hızlıca çıkarım. Merdivenlerden. tam üç kat çıktıktan sonra kaldığım odaya girip kapıyı kapatıp kilitlerim. O an daha faz bedenimi tutamayarak yere bırakırım. Kapıya doğru ellimi koyarak sesiz ce gözlerimden akan yaşlara izin verip. Hüngür hüngür ağlamaya başlarım. o an kapını sesiyle. ağlamayı bırakıp. Yerden hızlıca kalkıp yüzümdeki sulanan gözlerimi silip. Derin bir nefes alıp. Kapıyı acarım. Simsiyah kotu ile tişörtü ile omuzları düşük bir adam bana bakıyordu. Alvir. ‘’bir şey mi oldu’’ dedim. o ise yorgun gözlerle bana uzunca bakıp ‘’iyi geceler demek için gelmiştim’’ diyerek. İçeri girmeden ben içeri doğru gidip yatağa otururum. O ise bana bakıyordu sadece. ‘’iyi geceler’’ yalan bir gülümsemeyle derim. Oda ise sar zor bir tebessümle. ‘’sen iyi misin’’ diyerek sanki sesi titrer ben ise kafamı sallayarak. ‘’iyim asıl Altay nasıl’’ derim. ‘’daha iyi’’ diyerek cevap verir sonra gözlerini bana dikerek bakar bir süre o an anladım bana değil gözlerime bakıyordu. Çok isterdim bende o yeşil gözlerinde kaybolup rahatlamayı. Ama hayır fazlasıyla yakındım saten ona daha fazla kendimi kaptıramazdım. Hafif öksürerek. Alviri rüyadan uyandırırım adeta. ‘’ben gidiyim o zaman artık bir şey olursa seslen yeter hemen gelirim.’’ Diyerek sanki beni uyarır. Yoksa benim için bu kadar mı korkuyordu. Kafamı evet anlamında sallayarak. ‘’tamam’’ diyerek Alvirin çıkmasını bekliyordum. ‘’tamam o zaman iyi uykular’’ diyerek elini havaya kaldırır ve ışığı söndürür. O an yerimden korku ile kalkarım. Tam Alvir kapıyı kapatacakken. ‘’SÖDÜRME..’’ diyerek bağırırım. Alvir ise ışığı geri yakıp bana doğru döner. ‘’şirin bir şey mi oldu’’ diyerek konuşur yine kapının önünden. Ben ise korku ile nefes alıp verirken. Alvire bu korkumu çaktırmamaya çalışıp. ‘’ışıklar açık kalsın’’ sakin bir şekilde derim. Alvir ise şaşkın gözlerle kafasını sallayarak. ‘’tabi tabi ki’’ diyerek. Kapıp kapatıp çıkar. Ben ise koşarak kapıya gidip kapıyı kilitlerim. Kapının önünde elimi kalbimin üstüne koyarak derin derin nefes alıp veririm gözlerimin yine dolmaya başladığını anlamıştım. Sabahın. Yüzüme delice vuran güneşle uyanırım. Elimi güneşe doğru tutarak güneşten korurum adeta gözlerimi. Ayaklarımı yere sağlam basarak banyoya doğru ilerlerim. Banyoya geçip ellimi yüzümü yıkarım. Kendime aynadan bakmaya bile cesaretim yoktu. Aydan adeta uzaklaşarak. Odaya geri dönüp dolabı açarım. Goncanın bana bıraktığı birkaç parça kıyafetten. Bir gırı tişört ile siyah bir kot geçirerek üstüme. Merdivenlere doğru yol alıp kahvaltıya salona inerim. İndiğim anda gonca kahvaltı yaparken Alvir ile Altay koltukta oturmuş içkilerini yudumluyorlardı. Altay bir elinde içkisini yudumlarken. Di yer elinde sigarasını içine çekiyordu. İkisi de sanki duvara boş boş bakıyordu. Ama kim bilir içlerinde ne fırtınalar yanıyordu. Önce beylerin yanına ilerleyerek. ‘’o bakıyorum da. Beyler daha çok erken değil mi.’’ Diyerek ikisine de göz gezdiririm. Alvir yüzüme bakar ve yine duvara doğru döner ve bakmaya davam eder. Altay ise bana bakar ve ‘’belki de son kadehlerdir. Yen gecik’’ der. Dalga geçer gibi. Ben ise öfkeyle nefes alıp veririm. ‘’bana bir daha yenge diyenin-‘’ derken. Bir anda ayağa kalkan Alvire gider gözlerim. ‘’tamam gezin artık Altay sen ne korkutuyordu kızları’’ der ben ise kızları derken. Goncanın olduğu tarafa arkaya doğru dönerek masada oturan ve gözleri dolu ile kireç gibi bir kızla göz göze gelirim. Gonca. Çok korkuyordu benden çok. Belki de tek bir sebebi vardı. Oda abilerinin yanında güvende büyürken. Ben korkuyla büyümemdi. Yani o kadar alışmıştım ki korku benim için artık bir bütündü sanki. O bana alışmıştı. Ben ise ona. Ama gonca buna alışık değildi. O korkuyla büyümüş olsa bilir kendini koruya bilirdi. Ama ben. Ben hiçbir zaman kendimi koruyamadım. Ne kaderden ne o kara geceden ne de hayatımın katilinin kim olduğunu bilmediğim halde karşımda duran. Bir kişiden. Sonra Alvir herkese tek tek göz gez dererek. ‘’yapılacaklar belli. Şirin sen ile gonca bizim eski çiftliğe gidecek siniz. Ben ile Altay ise eftal kılıcını vereceğiz’’ der. O sırada. Altay bir anda öfkeyle kalkıp Alvirin karşısına dikilir. ‘’hadi ya bak sen. En iyi çözüm bu mu’’ der Altay. Alvir ise Altay’a daha da gözlerinin içine bakar. ‘’başka yolu yok’’ diyerek Alvir. Sanki bağırıyordu. Ben ile Gonca olduğumuz yerde dona kalmış bir şekilde ikisini izliyorduk. ‘’aftal kılıcını. Yamana vermeni asla izin vermem Alvir. Başka bir şey bul’’ der sinirli bir tavırla Altay. Alvir ise Altay’ın yüzüne adeta bağırarak. ‘’BAŞKA YOLU YOK.. çok düşümdüm ama yok eyer o kılıcı vermesek hepimizi öldürecek’’ der. Altay ise arkaya doğru birkaç adım atarak. Güler. ‘’VAY BE.. vay Alvir karahan hayatında ilk kez korkuyor’’ der. Sonra yine birkaç adım öne doğru atarak. Alvirin tam gözünün içine bakarak. ‘’a.. pardon ilk korkaklığı değil amca mı da öldürememiştin ondadan bir korkak gibi kaçıp gitmiştin.’’ Der Altay o sırada Alvir öyle bir hızla Altay’ın boynundan tutarak arkasına çevirir. Goncayı göstererek. ‘’BAK ONA BAK.. nasıl korkuyla titriyor. Eyer küçük kız kardeşimize ve Şirine bir şey olmamasını istiyorsak. O lanet kılıcı vermemiz gerek.’’ Der Alvir o sırada Altay Alvirin kolundan kurtularak geri çekilerek. Sinirli bir şekilde. ‘’ya ne yapalım he o kılıcı verince. Ne olacak. Yaman itti. Kılıcı Ateş karakoca götürmeyecek mi. Ya sonra ateş elindeki de yer eftal kılıcı birleştirip bütün dünyaya hüküm etmeyecek mi’’ diyerek. Tek eli ile Alvirin omuzundan iterek. Geriye doğru gitmesini sağlar. Alvir ise bunun altında kalmayarak. Öyle bir çakar ki Altay’a Alya yere düşer. Gonca ise yerinden sıçrayarak. ‘’Abi..’’ diyerek koşarak gelir. Ben ise alviri durdurmak için önüne geçerek. Omuzundan tutarak onu sakinleştirmek için ‘’tamam sakin bana bak derin derin nefes al ve o ateşini söndür. Bunu böyle çözemeyiz’’ diyerek tam alvirin gözlerinin içine bakarım. Oda benim ben onu sakinleştirmek için çaba harcarken benim korkudan hızlı hızlı atan kalbim sakinlemişti. O sırada Alvir kulağıma yaklaşarak. ‘’sen mi beni sakinlemeye çalışıyorsun. Yoksa ben mi seni sakinleştiriyorum’’ der. O an duyduklarımla. Kalbim öncekinden daha hızlı atmaya ve diken. Diken olan vücudumla. Alvirin üzerimde olan bakışıyla yapa yanız kalmıştım. Altay’a doğru döndüğümde yerden kalkmış Alvire sert bakışıyla esiyordu. ‘’BEYLER.. lütfen bir sakin olun kavga ederek hiçbir şey kazanamayız tamam mı’’ diyerek ikisine de bakıyordum. İkisi de sakinleşmeye çalışıyordu. ‘’şimdi bu eftal kılıcının nerde olduğunu biliyor musunuz.’’ Diyerek. ikisine de bakarım. Altay kafasını. Alvire doğru çevirir. Ben de Alvire doğru dönerek. ‘’evet Alvir Eftal kılıcı nerde. En son sendeydi’’ der Altay. Alvir ise bir bana bir Altay’a bakarak. ‘’nerde olacak. Altay tabi ki de babamın gizli yerinde. Ona dokunamadığımı biliyorsun.’’ Diyerek cevap verir. ‘’ne demek dokunamıyorum. Neden’’ diyerek. Alvire söylerim Alvir ise. ‘’Eftal kılıcı lanetli bir kılıç alfa kurtları hariç her kez dokunamaz kolay kolay’’ der ve keser. Ben ise ondan hikayenin di yer yarısının anlatmasını beklerken koltuğa doğru ilerler ve kendini bırakır. Altay ise Alvirin yanına gidip oturur ve bir şeyler konuşmaya başlarlar. O sırada Gonca yanıma gelip ‘’ben sonra sana anlatırım’’ der ve abilerinin karşılarına geçerek. ‘’abilerim ne yapmayı düşünüyorsunuz’’ der gonca. O sırada Altay ile Alvir konuşmayı kesip goncaya doğru dönerler. Ben ise Alvirin yanındaki tekli koltuğa geçip sesiz ce dinemeye başlarım. çünkü ne desem beni cildiye almayacaklarını anlamıştım. Altay ise öne doğru kayarak eliyle Goncaya oturmasını söyler. Gonca ise de yer tekli koltuğa oturup dinemeye başlar. Her kez Altay’a bakar. ‘’size yamanın bir kızı olduğunu söylemiştim’’ der Altay. Yamanın bir kızımı vardı. ‘’evet ama kızıyla ne alakası var’’ der Alvir. ‘’işte kızı kaçırıp onu tehdit edip hem eftal kılıcını vermek sorunda kalmayız hem de bizden uzak duracak’’ der Altay. Ben ise şokla. ‘’Ne.!’ Derim. Alvir ise ‘’sen ne diyorsun ya. Hadi beyinsiz olduk sana uyduk diyelim. Bir şekilde kızının yerini bulduk diyelim. Hadi kaçırdık diyelim. Ya sonra ne olacak Altay’’ der Alvir o sırada. Altay oflayarak kafasını yere doğru eyip. Saçını iki eliyle tutar. Sonra da bize doğru dönüp. ‘’çok biliyorsanız siz bulun.’’ Der. Ve önümüze çözülemeyen bir soru veriri sanki. ‘’bir saniye’’ diyerek. Heyecanla. ‘’benim arkadaşım avukat. Yani ona haber veriri sem buraya polisleri getirmesi akşamı bulmaz’’ derim ama Altay buna karşılık kahkaha atar. Gonca ise oflayarak eliyle yüzünü kapatır. Alvire doğru döndüğümde. Bana bakıyordu. ‘’ne dedim şimdi ya’’ diyerek yanıt beklerim. ‘’sen bir şey demedin ama bu olmaz bu durdurmaz yamanı’’ der. Ben ise çıkışarak. ‘’neden olmasın polis el koyarsa en asından bir gün daha yaşarız’’ derim alvire doğru. Ama alvir bana değil önündeki boş duvara bakıyordu. O sırada Altay: ‘’şirin sen bizim kurt adamlar olduğumuzu unutun galiba. Biz polislere haber versek bile yamanı bu durdurmaz. Hadi durdu diyelim. Bizim hiçbir yerde kaydımız yok bizi kaçak biri olarak hapisse atarlar’’ der Altay. Kafam donmuştu ölmek istemiyordum. Hem daha asıl babamı öldüren. Ve bana bunca şeyi yaşatan damın kim olduğunu örenmeden olmadı. Saten bur da iki kişinin gözlerinin içe bakıp onların ve benim hayatımızın nasıl kurtulacağını düşünmek o kadar ağır geliyordu ki. Geriye doğru kendimi bırakarak. Derin bir nefes alıp. Düşünmeye başlarım. herkes de öyle yapar ama sonra. Kısık bir sesle Alvirden ‘’savaşıçaz’’
MERABALAR ARKADAŞLAR BU HAFTA İŞİM YÜZÜNDEN ÇOK YOĞUNUM. HEMDE HASTA OLDUM O YÜZDEN BU BÖLÜM BİRAZ KISA OLDU. HAFTA AYNI SAAT TE GÖRÜŞÜRÜZ. SEVGİLER VE SAYGILAR. |
0% |