@masalindunyasi
|
8 BÖLÜM KURTLARIN SIRLARI
ALVİR KARAHAN
Ben alvir karahan kendi hayatıma zindan oldum. Kendi hayatımı kendim mahfetim. Öyle bir yerdeyim ki kafama sıkıp ölmeyi çok istedim. Ama beni dur duran iki şey oldu. Biri küçük kız kardeşim gonca diyeri ise hatamı önüne sermek kılına sarar gelmesini istemediğim şirin. Ama ne var ki vicdansız bir dünyada. Sadece iyilerin değil kötülerinde yaşadığı bir dünyada yaşıyoruz. Ben kendi elimle annemin ölümüne sebep oldum. Ben öldürmedim. Ama en büyük kötülüğü yaptım. Annemi ben öldür tüm.
13 sene önce
Karahan malikanesinde. Sıradan bir gündü. Kardeşim gonca daha bir aylıktı. Ben ile Altay abi olduğumuz için sevinçten deliriyorduk. Babam Altay’la bana. Bahçede kendimizi nasıl savunmamızı öğretiyordu. O sırada çok susamıştım. Eve doğru giderek mutfağa girerim bir bardak su içerek. Babamların yanına gitmek için yol alırım. Tam mutfaktan çıkacakken. Üs katan kurt duyularımla. Annemin sesini duyarım. Biriyle konuşuyordu. Evde kimse yoktu annemden başka. O yüzden durup dinemeye başlarım. ‘’şimdi gelemem diyorum. Anamıyor musun çocuklar gelmek üzeri.’’ Annem biriyle konuşuyordu. Ve bizden bir şeyler gizliyordu sanki. ‘’tamam akşam her kez uyuduktan sonra görüşürüz. Aynı yerde’’ diyerek telefonu kapatır. Annem benim varlığımı hisset memesi için evden hemen çıkıp kapının önün de şok yaşıyordum. Annem bir şeyler gizliyordu. Ve bizim öğrenmemizden korkuyordu.
Akşam olur. bilerek uyumuş numarası yaparak. Annemin bizim odamıza doğru geldiğinin ayak seslerinin geldiğini duyarım. Annem odamızın kapısını açar ve bize göz gezdirip. Gider. Birkaç dakika sonra yerimden hızlıca kalkıp annemin peşine düşerim. Gecenin bir vaktiydi ısız bir yere gider. Ormanın içine girmiştik. Nereye gidiyorduk. Yada annem nereye gidiyordu. Yıkılmış bir ev gelmişti karşımıza annem mi uzakta izleyerek o harabeye girdiğini fark ederim. Bir ağacın arkasına girip. Olduğum yerden gözlerimi kapatarak. Kulaklarımı daha da açıp annemin sesine odaklanırım. Annemin ayak sesleri kesilir sonra bir anda daha kuvvetli bir ayak sesi gelir. Sanki bir erkeğin ayak sesleriydi. O ayak sesleri de kesilir. Bir anda. Bunda bir iş olduğunu anlamıştım. Gözlerimi açıp ağacın arkasından harabeye doğru göz gezdiririm. Bir anda gözüme bir şey takılır. Oraya doğru gözümü dikip net bir şekilde anaya çalışırım ki. Bu annemdi annem biriyle öpüşüyordu. Annem bir adamla. Bu nasıl olur diyecekken. Beni duymasınlar diye elimi ağızıma götürürüm. Şok olmuştum. Annem babamı aldatıyordu. Ve bunu bu şekilde öğrenmiştim. Bütün vücudum buz gezmişti. O an adamın yüzünü fark ederim. O amcamdı.. benim öz ve öz amcamdı. Annem babamın kardeşiyle adatıyordu. Bu nasıl olur bunu nasıl yapa bilir. O an sinirden amcamı ve annemi öldürmek istiyordum. O kadar sinirlenmiştim ki gözlerim maviye ve dişlerimle pençelerim. Ortaya çıkmıştı. Elimi bir anda ağaca geçirerek. Ağaç yere yığılmıştı. O an annemin ve amcamın dikkatini çekmiştim. ‘’bu da neydi’’ der annem. Amcam ise etrafına harıl. Harıl bakarak kim olduğuna bakıyordu. Ben ise saha uzak bir yerden kurt dişlerimi sıkarak. Sinirle tam amcamın yüzüne bakıyordum. ‘’kim var orda hadi gidelim’’ diyerek annemin elinden tutup hızlıca oradan ayrılırlar. O an kafamı sinirle ağaca dayayarak. ‘’yemin ediyorum. Size bunu ödete cem.
Şimdiki zaman
Ve ödetmiştim. Annemi kendi ellerimle bir kurt adam avcısına vermiştim. Kur avcısı da hiç vakit kaybetmeden. Annemi öldürmüştü. Annemin ölümünden üç sene sonra babam öldükten sonra Altay bir yemin vermişti. Babamızın katilini ve annemizin katilini bulup öldürecekti. Yaptı da.
Hayat. Öyle bir şeydir ki en çok istediğiniz zaman gelsin diye sanki yıllarca beklersiniz. Ama hiç istemediğiniz bir zaman gelmemesi için dua edersiniz. Ama ne ki hayat size o zamanı birkaç dakikada getirir. Akşam olmaya başlamıştı. Güneş tepeden kaybolmuş ay yüzünü göstermişti. Saat yediye on vardı. Evde hiç olmadığı kadar bir sesiz. Ve korkutucu bir derecede hava esiyordu. O an herkesi çağırıp. ‘’şimdi gonca sen şirinle babamın gizli sığınağına gidecek siniz. Şirin boynundaki sonsuzluk kolyesini ne olursa olsun çıkarmak yok tamam mı’’ gözlerine bakmış onay gelmesini bekliyordum. O an bunu kabul etmesi için ne istiyorsa yapmasına hazırdım. Hiçbir şey demeden. Onaylamış bir şekilde kafasını salar ve gözlerini açıp kapatır. O an biraz olsun içimde tutuğum nefesi bırakmış daha iyi nefes aldığımı hissetmiştim. ‘’abi siz ne yapacaksınız’’ dediğin de gonca. ona uzunca gözlerine bakıp. Ondan sonra Altay’a döndüğümde bir köşede durmuş sigarasını yudumlarken. Ona doğru dönmüş yüzüne bakmıştım goncaya doğru tekrar dönüp ona yavaş adımlarla yaklaşıp. Yüzü avcumun içine aldığımda gözünden bir damla yaş akıp gitmişti. Anına küçük bir öpücük kondurup geri çekildiğimde kendini tutmaya çalıştığını anlamıştım. Ama ne var ki benim gözlerimde dolmaya başlamıştı. Sanki biri dokunsa kırılıp yok olacaktım. ‘’sen benim dediklerimi yap. Biz Altay’la buradayız. Koz koça yüz yılık malikaneyi yanız bırakamayız. Yamanın dedelerimizden tek kalan yeri yok etmesine izin veremeyiz ‘’ dediğimde yüzünden akan damla damla yaşlara baktıkça devam edemedim. ‘’hayır hayır abi bunu yapamazsınız beni bu hayata sizde yanız bırakamazsınız. Altay abi’’ dediğinde Altay’a doğru döner koşarak gidip Altay’a sarılır. Altay ise sıkıca goncaya sarılıp sakinleştirmeye çalışır. Ama hüngür hüngür ağlama sesi kulağımı doldurur. Gözümde akmak üzeri olan göz yaşım akıp gittiği anda arkamı dönüp hemen elimin tersiyle silerim. Sanki kendi nefesim boğasıma düğüm olmuştu. Nefesim kesilmişti. Nefes alamıyordum. Salondaki kapıya ilerleyerek bahçeye çıkan kapıyı iki elimle açıp sar zor olsa da ayağımı çime basarak sanki sakatmış gibi yürürken bir taraftan nefes almak için adeta tişörtü çekiştirerek. Boğasımı tutarak nefes almaya çalışıyorum. Ama ne eyler ki dünya kim olursan ol bazen sana da ağır gelir. Ben kurt adamdım kendi kendimi iyileştirme gücüm vardı. Ama hayat bana bir şey daha öğreti içimizdeki korku ve kapanmamış yaraları bile bir kurt adam değiştiremez. İyileştiremezdi. O an dizlerimi öne doğru atarak yere yıkılmıştım. Dizlerim çimene değerken ellerimle yüzümü kapatarak sesiz ce tutamadığım göz yaşlarımı kapatmaya çalışıyordum. Ama ne yaparsam yapıyım durmuyordu göz yaşlarım boğasım. Düğümden nefesimi kesiyordu. Sanki bağırsam bütün acılarım dinecekti. Ama ne var ki ona da hakım yoktu.
ŞİRİN KAYA
Sen bu sefer gerçekten öldün şirin. çıkış yolu yok. Kurtuluş yok. Kara gecede yapamadıklarını bu sefer yapacaklar. Babamı öldürdüler. Bana onca şey yaptı bu karahan. Ama yine de beni öldürmeden rahatlamayacaklardı. Ben babama verdiğim sözü tutmak için hayata kalmaktan yoruldum. Ama yıllar önce kendime verdiğim sözü tutmam gerekiyordu. Bana bunca şeyi yaşatan adamın kim olduğuna bu kadar yaklaşmışken ölemezdim.
an içimdeki nefreti bir kenara atıp. Alvirin arkasından giderim. Bahçeye çıkmıştı. Bende bahçeye doğru gittiğimde. Gördüğüm manzara karşısında gözlerim dolma başladığını hissetmiştim. Alvir yerde dizlerinin üstünde oturmuş elleriyle yüzünü kapatarak ağlıyordu. Ama yine sesiz ce yaşıyordu. Acısını. Yavaş adımlarla elimi nereye koyacağımı bilmiyordum. Bu eve ilk girdiğimde korkmamak için kendimi hep tutuyordum. Ama şu anda alvirin halini görünce. Evet şirin her şey bitti. Hayat bu kadarmış. Alvir gibi bir adam bile bu kadar korkuyorsa benim korkmam bir mucize olurdu. Yavaş adımlarla alvire doğru gidip. Omuzuna dokunurum. Evet. Bana dokununca bile korktuğum adama bu sefer ben dokunmuştu. Belki de bunca acıyı yaşatan adama dokunuyordum. Ama o an hiçbir şey umurumda değildi. Tek düşündüğüm alvire her baktığımda gözlerinde bana karşı bir dünya görmemdi. Ama şimdi gözlerinde tek gördüğüm göz yaşlarıydı. Alvir benim geldiğimi hissetmiş. Elimi tutarak yüzüne yaklaştırmış. Avcumun içine küçük bir öpücük kondurmuştu. Yüzüme bile bakamıyordu. Boynu sanki bir ölmüş dal gibi düşmüştü. Elimi çekerek. Bende dizlerimin üstüne oturarak tam gözlerinin içine bakarım. Ama alvir ise göz yaşlarını gizlemek için gözlerini benden kaçırıyordu. O an hissettiğim tek duygu. Aklımı karıştıran tek duygu. Onu görmekti onun ağlaması benim nefesimi kesiyordu. Acaba o gece. Bana bunca şeyi yaşatan alvirse o gece benim ona üzüldüğüm şekilde üzülmüş müdür. Ama ya alvir değilse. Ya Altay sa. Ama bir taraftan kalbim o gecedeki adamın alvir olmadığını söylüyor. Aklım ise hadi alvir değilse Altay ise. Ne olursa olsun onlar kardeş hem ikiz. Bana bunca şeyi yaşatan adamın kardeşiyle. Olacak bir şey değildir diyordu. Ama o an ne kalbimi nede aklımı dinemiyordum. Bedenim konuşuyordu. Alvirin yüzünden tutarak bana bakması için gözlerimi gözlerine dikerim. O an yeşil gözlerine baktığım huzur bulduğum dünya göz yaşlarıyla dolmuştu. İşte o an göz yaşlarımı daha fazla tutamayıp akmasına izin vermiştim. Alvir benimde ağladığımı görünce. Derin bir nefes alır ve zar sor ol olsa da. ‘’sarıla bilir miyim’’ dediğinde işte o an daha önce kalbime sapladığı oku bir anda çıkardı sanki. O an dünyada daha önce hiç bu kadar rahat bir nefes alamamıştım . çünkü . alvire sarılmış. Kafasını göğsüme bastırmış saçlarından tutmuş sıkıca sarılıyordum. Kokusu bana nefes oluyordu. Onun her kalp atışı beni hayata karşı ayakta tutuyordu. Sanki tek ruh iki bedendik.
Bir süre öylece kalırız sonra büyük bir kurt kükremesiyle olduğumuz konumdan doğrulup dona kalırız. Sesin geldiği yön çok yakındı. Geliyorlardı. Bir an Alvirle beraber. Birbirimize dönüp yüz yüze kalırız. ‘’git buradan şirin. Arkana bile bakmadan git’’ der alvir ben ise tam arkama dönüp gidecekken. Bir şey beni durdurur. Bir his anam veremediğim bir his bana kalmamı söylüyordu. Alviri yanız bırakmam gerektiğini söylüyordu. Allah benim cezamı verecek ama bu sefer kalbimi dinleyecektim. Alvire doğru dönük gözlerinin tam içine bakarım. ‘’hiçbir yere gitmiyorum Alvir bende sizinle savaşı cam’’ o an ilk kez yüzünde bir mutluluk belirtisi görürüm. İlk kez gerçekten Alvirin gözleri gülümsüyordu. Bu an karşılık bende gülüm serim. Sonra ‘’ok ve yay var mı ‘’ dediğimde yüzündeki gülümseme kaybolur ‘’Ok ve yay’’ der anamamış gibi. ‘’evet ben on bir yaşından beri ok atıyorum’’ deri m o ise etrafa bakınıp elini uzatır. Ve bana bakar. ‘’hadi o zaman gel sana ok ve yay veriyim. Okçu kız’’ der be ise gülümseyerek elini tutarım. O an öyle bir bakar ki bana. İki yılımı vermeye razıydım. Sonra hızlı adımlarla içeri doğru geri döneriz. Altay ile Gonca bizi bekliyorlardı sanki. Bizi el ele gören gonca şaşkınlıkla. ‘’abi’’ der Altay ise saçma bir gülümsemeyle ‘’o Altay koş. olaya gel’’ Altay bana ile alvire bakarak yüzünde saçma güllüm semesiyle. Kaş göz yaparak. ‘’hayırdır ne ara oldu bu’’ der ben utancımdan yerin dimine girerken alvir sert bir tavırla elimden çekerek yürümeye başlar Altay’ın yanından geçerken durur ve. Altay’ın o gülümseyen suratına bakar ve ‘’Altay kes sesini’’ der ve ondan sonra Goncaya döne. Gonca ise yüzünü gizleyerek gülüyordu. Sanki alvirde gülmek istiyordu ama dik durmaya çalışıyordu. Ağlayacak halimi se gülüyorduk. Sonra merdivenlerden aşağı inerek. Altay’ın yaralı olduğu odaya girerek ve ondan sonrada Alvir odada duran vazoyu sağa doğru çevirerek sanki bir kapının açılma sezi gelir. O esnadan alvir Altay’ın uzandığı masayı bir kenara çekerek şokla masanın altında gizli bir kapının açıldığını görür ve o raya doğru baktığımda aşağıya doğru inen bir merdiven görürüm. Alvir bir iki adım merdiven den indikten sonra bana dönerek elini uzatır ve. ‘’gel..’’ diyerek elini tutma mı bekliyordu. Ama o an çok korkmuştum. O an elini tutmaktan çekinirim. Ama çokta girmiştim bu olaya çoktan karışmıştım bu savaşa. Elini tutup yavaş adımlarla merdivenlerden ineriz. Aşağıya indiğimiz anda ağızım açık bir şekilden etrafıma bakıyordum oda kutu kadardı. Bir iki adım atsan biten bir odaydı ama her yerinden kılıçlar silahlar ve ok ile yaylar doluydu o sırada alvir elinde bir ok ile yayla gelir. Bana uzatarak. ‘’ bunlar işini görür mü ‘’ der ben ise şaşkınca kafamı salarım sondan sonra. ‘’burası’’ derim ama devamını getiremeden alvir araya girer. ‘’dedemin eseri’’ der. Ben ise elime aldığım oku yaya geçirerek. Alvire doğru tutarım alvir ise hiç korkmadan sırıtarak. ‘’ne o kalbime atığın oklar yetmedi de bunu mu deniyorsun’’ dediğinde şok olmuş bir şekilde alvire doğrul tuğum oku indirerek kekelemeye başlarım. ‘’ne alakası.. var’’ derken bile gülüyordu. Ben ise utancımdan yerin dimine girerken o ağısını gevşetmiş bir şekilde bana bakarak gülüyordu. Daha fazla dayanamayarak yukarı doğru merdivenlerden çıkarak alviri beklemeden odadan da çıkarak salona doğru giderim. Ama gördüğüm karşısında korku ile arkaya giderim. Tam o esnadan okumu çekerek. Bana bakan kişiye doğrulturum.
ALVİR KARAHAN
Utançla giden şirini takip ederim. O sırada kapıya ulaştığımda kurtların varlıklarını hissederim .hızlı davranarak ok atmak üzeri olan şirinin önüne kurt şekline bürünerek arkama alırım. Ama ne var ki karşımdaki şahız zadece saçma bir şekilde gülüyordu. Etrafa göz atığımda Altay’ı ve Goncayı alıp ellerini ve ayaklarını zincirlerle bağlamışlardı. Sinirle bağırarak. ‘’bu sefer sende ölüp babanın yanına gideceksin yaman’’ diyerek. Yamana doğru koşarım. Tam pençemle vuracakken bir anda arkama geçip. Pençesini çıkararak beni yere fırlatır. O anın etkisiyle karnımda bir ateş hissederim sanki. Yaman beni yaralamıştı. O an tam kalkmaya çalışırken etrafımı saran iki kurt kollarımdan tutarak ellerimi ve ayaklarımı zincirlerle bağlarlar. O an sadece zar zor aç tığım gözlerim şirine gider şirin elleri titremiş bir şekilde okunu çekmiş her kese doğrultmuştu. Yaman ise bana bakar ve sonra gözleri şirine gider işte o sırada yerden kalkmak istedim ama yaram çok ağır gelir ve beni tekrar yere yatırırım. Altay dan yardım isteyecektim ama ne yapa bilirdi ki. Gözlerim Altay’a kayar Altay ile Goncanı ağızlarını da bağlamışlardı. Söylesem de. Cevap veremezdi. İşte o an kendime ‘’işte bitti. Kardeşini şirini koruyamadan. Yolun sonuna geldik alvir.’’ Yaman ise yavaş adımlarla gülerek. Yaklaşıyordu. Şirin ise tir tir titriyordu. Kalbi öyle bir hızlı atıyordu ki kulaklarımda sadece şirinin kalp atış sesi ve nefes alış verişi geliyordu. Ama sanki nefes almıyordu. Çünkü kulaklarım sadece şirinin kalp atışlarıyla doluydu. ‘’yaklaşma. Yaklaşma dedim uzak dur benden’’ der şirin ama yaman ilerlemeye devam eder. ‘’yoyo.. ama sana hiç yakışmıyor bu ok ah alvir bu güzel kadına verecek başka bir şey veremedin mi’’ diyerek dalga geçiyordu. Şerefsiz. Dediğinde bir anda oku tam yamanın kalbine saplar şirin. Yaman acıyla arkaya doğru adım atar. Şirin ise korku ile fal taşı gibi acılan gözleriyle yaman bakıyordu. Yaman ise doğrularak kalbinden oku çıkarıp yere fırlatır dik durup kendini düzeltir. İşte o an şaşkınca bakan şirin elindeki yayı yere düşmüştü. Ben ise o kadar hareket etsem de zincirler çok güçlüydü. Zinciri kıracak dahi gücüm yoktu. Şirin elleriyle durdurmak için yaman sallarken. ‘’dur yaklaşma yapma..’’ yaman ise suratsız gülüşüyle yine şirine yürümeye başlar. Tam şirine dokunacakken. ‘’YAKLAŞMA DEDİ..’’ diyerek bağırır bir anda etrafını beyaz bir balon gibi bir şey sarar hava birden güneş kadar ışıklı olur. Şirinin ize sanki bir rüzgar varmış gibi her yeri uçmaya ve gözünden yaşlar akmaya başlar. Ellerini yaman durdurmak için kaldırdığı ellerini hala havada tutuyordu. Sonsuzluk kolyesi işe yaramıştı. O sırada yaman ise o gücün etkisiyle yere fırlatılmıştı. O sırada bütün kurt adamlar gözlerine değen o ışıkla gözlerinin korumak için ellerini yüzlerine tutmuşlardı. Şirinin gözleri kaymaya ve kapanmaya başlar ve bayılarak yere yığılır. Tabi onu koruyan çemberde gitmişti. O an şirini öyle görünce. ‘’ŞRİN..’’ diyerek bağırmıştım.
Om anın siniriyle bütün gücümü toplayıp elimdeki ve ayağımdaki bütün zincirleri kırıp yanımdaki iki kut adamı tutuğum gibi yara fırlatırım. Sonra yaman bakarak tama gözlerinin içine bakıp öyle bir kükrerim ki evde sesim yankılanır. Yaman doğru tam giderken bütün kurtlar etrafımı sararak beni tutarlar. ‘’yaman bırak alviri’’ diyerek bağırır Altay Gonca ise ağlayarak. ‘’yaman abi ne olur bırak abimi ‘’ der gonca ben ise Goncaya dönerek. ‘’GONCA YALVARMA BU ŞEREFİZ OĞLU ŞEREFSİZE’’ o an yaman gülerken bir anda kıp kırmızı olur ve sinirle. Şirinin yanına gider. Ve ‘’YAMAN UZAK DUR ONDAN BIRAK YAMAN’’ diyerek bağırırım. Yaman şirinin yüzüne vurarak onu uyandırmaya çalışır. ‘’kalk hadi kalk’’ şirin gözlerini yavaş yavaş acar açmaz yamanı görür görmez duvara doğru giderek dizlerini karnına kadar çekerek elleriyle kafasını saklar ben ise şirinin o haline görünce sanki suçluluk duygusu yaşarım. Çok özür dilerim şirin bunca acı çekerken ben senin acına daha da acı koydum. Ne yaşadın bilmiyorum ama bunun benimle ilgili olduğunu hissediyorum.
O an şirini öyle görünce sanki bütün gücümü alıp gitmişlerdi. Hareket etmeden öylece baka kalırım şirine. Yaman ise şirine yaklaştığı anda kurtlardan kurtulmak için harekete geçerim ama yine beni durdururlar. Yaman ise şirinin yanına gitmiş kolundan tutup yerden kaldırmıştı. Kaldırdığı an da. Da şirinin boğasına götürmüştü pençesini. ‘’YAMAN…’’ diyerek bağırırım. ‘’sakın yapma SAKIN..’’ der Altay. Gonca ise göz yaşını bir kenara bırakarak. ‘’hayır şirin’’ der Gonca. ‘’eftal kılıcı nerde. EFTAL KILICI NERDE ALVİR KARAHAN’’ diyerek bağırır yaman. Ben ise şirine odaklanmıştım sadece. O kadar korkuyordu ki ama bunu göstermemeye çalışıyordu. O sırada Altay. ‘’sakın alvir ‘’ der Altay. Yaman şişe kurt adamına işaret ederek kurt adam Altay’ın karnına vurmaya başlar. Altay’a baktığımda. Eftal kılıcını vermem için bakışlarıyla beni bitiriyordu. Ama ya şirin. Onun hayatı. Şirine döndüğümde ise sadece bana o kahve gözleriyle fal taşı gibi bakıyordu. Gözlerinde sadece tek bir şey görüyordum. Bırakma beni alvir. Diyordu. ‘’AH…’’ diye bağırırım. Şirine geri döndüğümde bu sefer ise gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. O an ben bile şirine baktıkça gözlerim dolmaya başlamıştı. Hayır ağlamayacaktım. O an tek bir şey beni şirinin gözlerinden uyandırır. Polis sesleri. Polisler geliyordu o an her kez susar ve sadece polisin seslerinin nerden geldiğine bakar. O sırada bir tane kurt adam koşarak gelir ve ‘’abi geliyorlar hem de dört araba polis geliyor’’ der. O sırada Altay ile Gonca gülmeye başlarlar ister istemez bende gülüp şirine bakarım. Kurtuldun şirin. Der şirin ise bana bakarak o da gülümseyerek ağlamayı bırakır. Sinirle gözlerim yamana döndüğünde sinirle bir tavırla bir sağına bir soluna bakıyordu. O sırada polisler açık olan kapıdan girerler ve o anda yaman ile sürüleri bir anda kaybolurlar. Kurt sürüler gittiği anda Altay Goncanın yanına gider ve sarılır. ‘’polis’’ diyerek girer ben ise şirinin yanına giderek tutarım ellerini ve sulu gözlerle şirine bakıp ona sarılmak için ‘’sarıla bilir miyim’’ dediğimde o ise ağlayarak kafasını sallar ve ben sarılmadan o sarılır bana o an bütün acılarım. Bütün her şey gider şirinin kokusu bana huzur veriyordu. O an bende göz yaşlarımı tutamayıp akmasına izin vermiştim. Kafamı şirinin boynuna sokarak derin bir nefes alırım. O sırada arkadan bir kadın sesi gelir. ‘’şirin’’ şirin kadının sesini duyduğunda benden ayrılarak kadına doğru döneriz. Şirin ise şaşırarak. ‘’derya’’ der. |
0% |