@masiva_
|
Günler geçtikçe Efla’nın hayatında birçok şey aynı görünse de içsel dünyasında büyük bir değişim başladı. Asaf’ın ani gidişinin ardından altı hafta geçmişti ve bu süre zarfında Efla hem işine hem de ailesine daha fazla tutunmuştu. Sabahları erkenden fabrikaya gidiyor, çalışanlarıyla birebir ilgileniyor, yeni siparişlerin yönetimini en ince ayrıntısına kadar planlıyordu. Tekstil fabrikası, Efla’nın annesinden ona kalan en değerli mirastı ve Efla, bu mirası en iyi şekilde yönetmeye kararlıydı.
Asaf’ın gitmiş olması içini kemirse de bunu kimseye belli etmemeye çalışıyordu. Fabrikada ve şirkette yüzüne yerleşen güçlü duruşu, aslında içinde yaşadığı belirsizliğin maskesiydi. Akşamları eve döndüğünde ise Dilşah Hanım’la uzun sohbetler yapıyordu. Dilşah Hanım, Efla’yı artık bir gelin gibi değil, öz kızı gibi görüyordu. İkisi arasında sıcak bir bağ oluşmuştu ve Dilşah Hanım’ın sabırlı, şefkatli tavırları Efla’nın bu zorlu süreçte güçlü kalmasına yardımcı oluyordu.
Ancak her ne kadar işlerine ve aile bağlarına sıkı sıkıya sarılsa da, Efla’nın içinde dinmeyen bir huzursuzluk vardı. Asaf’ın nereye gittiğini bilmiyordu ve en büyük korkusu, onun sevdiği kadına gitmiş olmasıydı. Bu düşünce, her geçen gün zihninde daha da güçleniyor, bazen işine odaklanmakta zorlanmasına neden oluyordu.
Şirkette bir toplantı vardı bugün yine siyah giymiştim her zaman ki gibi siyah yüksek bel bol paça siyah body ve siyah topuklular hızlıca aşağı inmem gerekiyordu yoksa toplantıya geç kalacaktim tam aşağı indim çıkıyordum ki; Dilşah annem bir aşiret toplantısı olduğunu ve davetli olduğumuzu dile getirdi. Bu toplantılar, aşiretin ileri gelenlerinin toplandığı, önemli meselelerin konuşulduğu ciddi etkinliklerdi. Asaf’ın yokluğunda böyle bir toplantıya katılmanın ne anlama geleceğini biliyordum. İnsanlar benim hakkımda konuşacaktı; Asaf’ın gitmesiyle ilgili sorular sorulacaktı. Ama ben geri durmak istemedim. Ben bu aşiretin bir parçasıydım ve Asaf’ın yokluğu benim gücümü zayıflatmamalıydı. "Katılırım tabi ki anne"
Toplantı günü geldiğinde, Dilşah annem ile birlikte konağın geniş avlusuna adım attık. Toplantı, geleneksel bir şekilde, büyük bir çardak altında düzenlenmişti. içeri girdiğimde, herkesin bakışları benim üzerimdeydi. Bir anda odadaki fısıldaşmaların arttığını hissettim. Bazı yaşlı kadınlar birbirlerine bakarak sessizce konuşuyorlardı. O an kulağıma bir söz takıldı: “Asaf onu bırakıp gittiyse, demek ki ortada bir sorun var.”
Bu cümle, kalbime bıçak gibi saplandı. Kendimi güçlü tutmaya çalıştım, ama duyduğum her kelime içimdeki yarayı daha da derinleştiriyordu. Tam o sırada Dilşah Hanım, otoriter ve şefkatli bir ses tonuyla araya girdi: “Asaf’ın gidişi hakkında kimsenin bilmediği şeyler var. Bu konuda konuşmak yerine, Efla’nın burada olduğunu ve bu aşiretin bir parçası olduğunu unutmayın. Dedikodularla uğraşmak yerine, birbirimize destek olmalıyız.”
Dilşah Hanım’ın bu sert çıkışı, odayı bir anda sessizliğe boğdu. Kimse onunla karşı karşıya gelmek istemiyordu. Ancak bu sessizlik bile içimdeki karamsarlığı dağıtmaya yetmedi. Toplantı boyunca başım dik durdum, kimseye hissettirmediğim ama içinde büyüyen bir boşlukla orada oturuyordum. Yazar'dan... Toplantıdan sonra konağa döndüklerinde, Dilşah Hanım, Efla’ya sarılarak onun ne kadar güçlü olduğunu ve bu zorlu süreci de atlatabileceklerini söyledi. Ancak Efla’nın zihninde o an sadece bir şey vardı: Asaf. Nereye gitmişti? Neden gitmişti? Gerçekten sevdiği kadına mı gitmişti? Bu soruların ağırlığı altında gece boyunca uyuyamadı.
Sonraki günlerde Efla, yoğun bir mide bulantısı yaşamaya başladı. Başta bu durumu strese ve yorgunluğa bağladı, ancak rahatsızlığı giderek arttı. Dilan, bir gün konağa ziyarete geldiğinde, Efla’nın halini fark etti. “Efla, yüzün solmuş, kendine dikkat etmelisin,” diye uyardı onu. Ancak Efla, sadece işlerin yoğunluğundan kaynaklandığını söyleyerek geçiştirdi.
Bir sabah, bulantıları artık dayanılmaz bir hale gelince, Dilşah Hanım onu bir doktora gitmeye ikna etti. Doktor, birkaç basit test yaptıktan sonra sonucu açıkladı: Efla hamileydi. Bu haber, Efla’yı adeta şaşkına çevirdi. İçinde tarifsiz bir mutluluk belirdi, ama aynı zamanda büyük bir hüzün. Asaf’ın gitmiş olması, şimdi ona daha ağır bir şekilde çarpıyordu. Bir yandan Asaf’ın çocuğunu taşımak, ona umut veriyordu, ama bir yandan da bu mutluluğu Asaf’la paylaşamamak büyük bir boşluk yaratıyordu.
Aaa aaaa kızımız bebiş bekliyorrrrrr Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen 🧡♥️ |
0% |