@masiva_
|
Asaf’ın yalvarışlarını duymamak için odama çekildim, kapıyı kilitledim ve kendimi yatağa bıraktım. İçimdeki öfke ve hayal kırıklığı bir türlü dinmiyordu. Saatler geçmişti, ama Asaf kapının önünden ayrılmamıştı. Sabaha kadar bekleyecekti, biliyordum. Oysa ben, onu affetmeye hiç de hazır değildim. İçimde büyüyen bebekler, beni her geçen gün daha da güçlendiriyor, verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu hatırlatıyordu. Artık ne hissettiğini görmek istemiyordum. Bir süre uzak kalmaya ihtiyacım vardı, sadece kendimi ve bebeklerimi düşünmek istiyordum.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, konağın bahçesine indim. Hasan Ağa verandada oturuyordu. Yüzü her zamanki gibi ciddi ve düşünceliydi. Ona doğru yaklaştım, sessizce karşısına oturdum. İçimde Asaf’a karşı hala büyük bir kırgınlık vardı, ama Hasan Ağa’ya duyduğum saygı bunu bastırıyordu. Derin bir nefes alıp, söyleyeceklerimi toparladım. “baba” dedim sakin bir sesle, “bir süre babamın yanında kalmak istiyorum. Hem bu süreçte dinlenmem, hem de biraz uzak kalmam gerekiyor.”
Hasan Ağa, bu talebimi duyar duymaz kaşlarını çatmıştı. Ama beni dikkatle dinledi, söyleyeceklerimi bitirmemi bekledi. Sonra derin bir iç çekti ve başını hafifçe sallayarak konuştu. “Efla, seni anlıyorum kızım. Asaf’ın seni bu hale getirmesine kızgınsın, hem de çok haklısın. Ama aşiret için de, senin için de zor zamanlar bunlar. Yine de, Aziz Ağa’nın yanında olman seni rahatlatacaksa, gitmene izin veririm. Ama unutma, burası da senin evin.”
Bu sözleri duymak beni rahatlatmıştı. Hasan Ağa’nın onayını almak benim için önemliydi, çünkü aşiretin içindeki düzenin bozulmaması gerektiğini biliyordum. Başımı hafifçe eğerek ona teşekkür ettim ve babamın evine gitmek üzere hazırlanmaya başladım.
Asaf ise bu kararı duyduğunda adeta çılgına dönmüştü. O akşam kapımı çalmış, beni durdurmak için her şeyi denemişti. “Gitme, Efla. Lütfen! Nereye gidersen git, seni yalnız bırakmayacağım. Seni kaybetmeye dayanamam,” diyordu. Ama ben kararlıydım. Ona doğru dönüp, “Asaf, her şeyi mahvettin. Şu an bana en çok lazım olan şey senin burada olmaman. Bir süre yalnız kalmalıyım,” dedim. Sözlerim sertti, ama o beni dinlemedi. Efla, Hasan Ağa'nın izniyle babasının konağına doğru yola çıktı. Babasının konağına vardığında, Karan kapıda koşarak onu karşıladı. Küçük kardeşinin yüzündeki mutluluk, Efla’nın içindeki sıkıntıları bir nebze olsun hafifletti. İçeri girdiklerinde Karan’ın elinden tutarak, "Hadi bakalım, önce biraz oyun oynayalım, sonra ödevlerine yardım ederim," dedi. Karan sevinçle Efla’yı odasına sürükledi, birlikte oyuncak arabalarla oyun oynadılar. O sırada, Efla'nın kafasında hala Asaf ve onun dönüşüyle ilgili sorular dönüp duruyordu, ancak kardeşiyle vakit geçirmek ona biraz da olsa huzur veriyordu.
Akşam yemeğinden sonra Karan, okul ödevlerine başlamak üzere masasına oturdu. Efla, kardeşinin başına geçip ona matematik problemlerinde yardım ederken, içindeki anne şefkati daha da yoğunlaşıyordu. Karnındaki bebekler kıpırdandıkça, Asaf’a karşı duyduğu öfkeyle birlikte bu yeni hayatın sorumluluğunu da hissediyordu. "Onlar için güçlü olmalıyım," diye düşündü.
Gece ilerlerken, babasının sessizce yanına geldiğini fark etti. "Kızım, seni burada görmek bana huzur veriyor," dedi Aziz Ağa. Efla, babasına içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Burada olmak bana da iyi geliyor, baba," dedi.
Ancak Efla ne kadar babasının evinde olsa da, Asaf onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Her gün farklı bir bahaneyle peşine düşüyor, konağa geliyor, bir şekilde onunla konuşmaya çalışıyordu. Ama Efla, henüz ona karşı bir adım atmak istemiyordu. Asaf’ın kapısında bekleyip, defalarca özür dilemesi bile, onun güvenini yeniden kazanmasına yetmiyordu. Her gece kapıma geldi, her seferinde yalvardı, beni dinlememi istedi. “Efla, seni seviyorum. Seni ve çocuklarımızı kaybetmek istemiyorum,” diyordu. Ama ben artık onun sözlerine inanmıyordum. Yaptığı hatalar, söylediği her şeyin önüne geçmişti. Ona güvenmiyordum. Bu durumdan kurtulmak için daha fazla zamana ihtiyacım vardı. Babamın yanında kalmak, bana bir nebze olsun nefes aldırmıştı. Ama Asaf’ın peşimden gelmesi, her seferinde karşıma çıkması, bu süreci daha da zorlaştırıyordu.
Bir akşam, Asaf yine kapıdaydı. Babam, ona sert bir bakış attı ama ses çıkarmadı. Onunla baş etmek benim işimdi, bunu biliyordu. Kapıyı açtığımda Asaf, gözlerimin içine baktı. “Efla, lütfen beni dinle. Gitmem gerektiğini biliyordum, ama seni asla bırakmak istemedim. Sen bana bir şey söylemedin… İkizlere hamile olduğunu bilseydim, her şey farklı olurdu. Ama sen de bana hiçbir şey anlatmadın,” diyerek beni suçlamaya çalıştı.
Bu sözler kanıma dokundu. Ona bir adım yaklaşarak, gözlerine baktım. “Asaf, sen gitmeyi seçtin. Bana hiçbir şey söylemeden, bir sabah çekip gittin. Şimdi geri gelip her şeyi düzeltmek mi istiyorsun? Ben hamile olduğumu öğreneli çok oldu, ama sen o zaman neredeydin?” dedim. Sözlerim sertti, ama gerçekti. Bu konuşma, ikimizin de canını daha çok yakacaktı, biliyordum.
Asaf, sessizce başını öne eğdi. Yaptıklarının ağırlığını kabul etmiş gibiydi, ama bu beni tatmin etmedi. Artık kolay kolay affetmeyecektim. O gece yine kapının önünde bekledi, ama onu içeri almadım.
Diriririririririm diri diri diriririririm neyse neyse son beş bölümüm okunmamış üzülüyorum 😔😔 ZAten bitireceğim bu kitabı uzun tutmayacağım
|
0% |