@matemliruh
|
Her gazetede yazıyordu koskocaman başlık; Bebeğimin zar zor hatırlıyorum her şeyi her şey feryatlarım ile başladı zaten az kişiydi en fazla topu topu 20 kişi vardı. “Hayırrr evladım benim” “HAYIR O ÜŞÜRR” diye feryat ettim ama nafileydi. “Fatih lütfen bir şey yap ben yapamam” dedim ona ama o resmen bir şey yapmadı herkes izledi ve Kartal Timi’ndeki resmen herkes ağladı. Yoktu o gelmedi beni terk eden Anıl gelmedi beni seveceğini söyleyen adam mezara bebeğimin oğlum’un mezarına gelmedi.. “ANNEM BENİM ANNEM” dedim mezarın başındaki tahtaya dokundum. Herkes dua ediyordu ve benim içimde tek bir şey vardı o ölmüştü ve ona ben daha sıkıca sarılamamıştım en önemlisi adını bile verememiştim. Derler ya babası ölene yetim annesi ölene öksüz derler o an anladım bebeği ya da çocuğu ölenlere niye bir şey denemediğini çünkü o acının tarifi yokmuş... Bebeğimdi o benim canımdan bir parçaydı ve bunu onun ölümünü kaldırmak için benim galiba ölmem gerekti. Mezara baktım ve toprağına dokundum; “Bebeğim oğlum benim benim oğlumsun sen” dedim sesim boğuktu zorla yırtınır gibi konuşuyordum. Bir an Avni yanıma eğildi ve toprağa elini sürttü. “Kartal Timi olarak her an her dakika isterse gecenin bir yarısı bizi arayabilirsin bunu unutma” dedi ve beni kendi yanına çekip göğsüne kafamı yasladı. “Affetme onu benim yaptığım hatayı yapma” dedi ve benden ayrıldı. Mezara baktım. Baktım ve daha uzun baktım. “Biz gidelim Gamze ile tek konuşma yapsınlar” dedi Fatih onun daha Duru acısı geçmemiş sesi titriyordu. Onlar uzaklaşma sesleri geldi ve Gamze bana sarıldı ve “Özür dilerim oğlunu koruyamadım ben” dedi ve saçları yüzüme değdi. “Özür dileme benden”dedim sesimdeki hüzün ve kaygı vardı. “Babanın anma töreni var” dedi tam duyulmaz sesiyle bir an durdum ve düşündüm. Bu yaşıma gelmemi sağlayan adamı tek kurşunla öldürdüğüm ellerime baktım. “Oğlum olmuş Gamze” dedim halen titriyordum. Gamze gerektiğinden fazla duygusuzdu. Bu garipti çünkü kendi adını bile kendi veren bir kadın olarak bu kadar duygusuz olması... “Bir şey s.. söy.. söyle Gamze” dedim resmen ayaklarına kapanıp yalvaracaktım. Gamze halen put gibiydi resmen beni umuruna takmıyordu. “Senin sevdiğin adam nerede?” dedi sesi biraz sinirli ve hüzünlüydü. “Ne demek istiyorsun?,sen Gamze oğlum öldü benim” dedim ve toprağını avucuma aldım. Ona yalvarabilirdim bana akıl vermesi gereken yerde bana o beni terk adamı soruyordu. Bir an üzüntümü bastırdım ve ayağa sinirle kalktım. “Ne demek o adam nerede ya benim çocuğum ölmüş anladın mı çocuğum” dedim titremem kesildi ve tekrar bağırdım. “Bana akıl verip acımı hafifleteceğine yaptığın şey anlamsız” dedim ve onu ittim. Resmen bedenim ve ruhum ondan nefret ediyordu. Bir an üstünü silkti ve bana emir verir gibi ses tonu hırıltı ile; “Tabi ya doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama şunu biliyor musun o gün sen ölseydin Anıl senin yerine başka bir kadınla beraber olacaktı aptal” dedi ve mezarın dibine ayağını vurdu. Bir an mezarın yanına tekrar eğildim. “Benim suçum” dedim kendi kendime... “Lanet olsun ona aşık olduğum geceye” dedim ve Gamze en acı veren şeyi söyledi. “Bebek Anıl’ın babasından” dediği an Anıl’ın niye feryat ettiğini anladım. “Baba dokunma onaa” diye Anıl’ın sesi kulaklarımı tırmaladı. Bir an bebeğimin mezarına baktım ve iç çektim. Daha o bana anne dememişti ve büyümemişti sevdiği kızları anlatmamıştı ve en önemlisi o daha benim kokumu içine çekmemişti. “Zehra” diyen Gamze’ye kızarmış gözlerimle baktım. “Ben de annemi küçük yaşta kaybettim ve bu umutsuzdu ama hızlıca alısacaksın” dediğinde ona baktım. Süzdüm üstü başı pisti ve kolay bir şeklide konuşuyordu. “Anlayamasın beni anne acısı ve evlat acısı farklı sana öksüz derler bana hiçbir şey” dedim sesim artık yetmiyordu. Ağlayamıyordum. Resmen tüm dünya sırtımda idi. “Zehra senin için üzgünüm” dedi ve Gamze uzaklaştı. “Oğlum bak ben varım annen” dedim beni duyabiliyor gibi anlatmaya başladı. “Baban yok ben varım ve şunu unutma bu hayata herkes anne ve baba olamaz” dediğim an biri saçlarımdan asıldı ve mezarlığın yürüme yerine attı beni.. “Demek herkes anne olamaz Zehra hanım ha dimi” dedi bu sinirli ses annemindi yani Kadriye... “Anne” dedim ve bir annem saçımdan sürüklerken üzüntünün verdiği yorgunluk yüzünden sadece bırakmasını umut ettim ve bıraktı. Bir an beni kolumdan tuttu ve tokat attı ve o an birkaç adım geriye gittim. Yanağımı tuttum ve ona baktım. Kendi kızına biri nasıl böyle yapabilirdi biri. “A...anne” dedim çaresizdim ve o bana bakmadan konuştu resmen nefret ettiğini kelimelerle bir ok sapladı kalbime.. “Sen benim kızım değilsin,baban haklıydı her zaman Tarık Kerem Kale’nin orada kalman gerekirdi hain...” dedi ve mezara baktı. “Allah yaşatmış sana aynı durumu sen benden abini aldın evlat acısı çektim sen de çek” dedi resmen kulağımın dibinde bağırıyordu. Bir an annem bana tokat atmak için elini kaldırdığı an elini tutan damarlı el ona fısıldadı. “Zehra’ya bir daha elini kaldırma Kadriye anne” dedi o an annem ben ve resmen her yerde herkes şaşkındı. “Ka..kayra sen oğlum” dedi annem ve ona baktığında kafamı kaldırdım ve onu süzdüm. Kumral saçları,ela gözleri,ona bakan herkesi büyülendiği erkek karşımızda;siyah bir pantolon ve onunla uyumlu siyah koyu bir gömlekti onun da kollarını kollarını dirseklerinin biraz üstüne çekmişti onun biraz aşağısına bakınca elinde bir poşet olduğunu gördüm. Bu kişi Kayraydı... Ortaokulda ve lise birinci sınıfa kadar okumuştuk ve sonra o annesi ölünce memleketine gitmişti yani Iğdır’a dönmüştü. Annem bir an onu süzdü ve sinirlenerek yüzüme baktı ve hiçbir şey yapamayacağını anlayınca bir an Kayra’nın yanından başladı. Bir an annem mezarlıktan çıkınca bebeğimin küçücük mezarına eğildim. Tüm acı o an göğsüme toplandı ve göğsümde acı hissetim acı ve ağrı ve en önemlisi çaresizlik... Bu acı aynı bir acıydı,bu acı tüm bedenimi kapladı. Bunları düşünemedim Ben onun öleceğini hiç hesaba katmamıştım. Anıl’ın benden ayrılacağını bilmiyordum. “Kader işte bizi tekrar bir araya getirdi” dedi kulağıma fısıldayan Kayra’nın nefesini boynumda hissetim. Acaba doğru muydu kaderleriniz yazıldıysa ne olursa olsun Allah karşılaştırır mıydı? Bir an elimi toprağa götürdüm,daha 19 yaşındaydım ama resmen şuan 60 yaşındaki insanlar kadar çaresiz ve yorgundum. “Zehra ben haberi alınca geldim çok üzüldüm” dedi sesindeki çaresizlik ve hüznü hissedebiliyordum. Avucumun içine bir miktar toprak aldım ve o an omzumda bir elle titredim. Bir an Kayra yanıma eğildi ve çocuğumun toprağından o da eline aldı. Bir an avucumun içindeki toprağı titreyen elimle burnuma getirdim. “Ben özür dilerim seni aramadım” dedi ve elindeki toprağı geriye bıraktığında benim o ağlamaktan kızarıp şişen gözlerime baktı. “Ağlama sana yakışmıyor” dediğinde kafamı iki yana salladım ve gözlerimden yaş akmıyordu bitmiş gibiydi ama tam göğsümün üstüne bir taş oturdu ve o taşın adı da pişmanlıktı. Tüm her şeyden pişmandım. Kayra ile sevgili kalmalıydım,belki o beni kırmazdı ya da o beni Anıl gibi paramparça etmezdi. “Kay...kayra” dedim sesimdeki titreme gitmişti ama halen her yerimden perişan olduğumu herkes anlayabilirdi. “Efendim göz bebeğim?” dedi sesinde eski samimiyetiyle sanki ben onu terk etmemişim gibi konuşuyordu. Beni en son annesi ölünce yani 2 sene önce aramıştı. Sarhoştu ve beni yanına çağırıyordu daha dün gibiydi o yalvarıcı sesleri... “Anne lütfen geri dön” “Anne oğlunu terk etti Zehra” “Senin el bebek gül bebek büyüttüğün oğlunu albay bozuntusu yüzünden terk etti” “Anne anne beni bırakma lütfen Zehra bana geri dönsün” “Ben yoruldum anne Iğdır’da onu arıyorum ama Hatay’a dönersem beni kabul eder mi kollarımda çizilecek yer kalmadı” dediği sesler kulaklarımda yankılandı. “Kayra beni e.. eve gö..türür müsün?” dedim sesim titrek ve ağzımdan kelimeler çıkmak zorunda gibiydi. Kendimi ifade etmem gerekti ve bu şekilde saatlerce konuşmak isterdim ama o an boğazımdan kelimeler zorla çıkıyor gibiydi.
𓃠𓃠𓃠𓃠𓃠𓃠 Koskoca 2 saat geçti ama ben oğlumu özlemiştim. Kartal Timi’nin olduğu Gamze’nin evinin önüne gelince içerideki bağırışları duyunca Kayra benim kolumu daha sıkı tuttu ve kapıyı tıkladı. Kapıyı açan kişi Murat’tı ve yüzünde bir akç çizik vardı ve yavaş adımlarla eve girdik. Kayra asla kolumu bırakmadı ve Melis ve Avni hesaplaşıyordu.
-Avni Bolucuk- Sesim titredi,boğazım düğümledi ve nefes alamadım ama onun karşısında yıkılmadım. “Sen benim gururumu hiçe saydın,ben Melis senin için kimseye bakmadım” dediğim an; Kelimeler yetmedi Sanki tüm dünya durdu ve beni kandıran ve bana hesap soran kadın aynı kişiydi. “Sen kuzenimi mi soruyorsun bana sen onu benimle sarıldığımı nereden biliyorsun?” dedim resmen boğazım yırtındı ve nefeslerimi alıp verdim. “Ben seni sevdim Melis hem de çok sevdim tüm dünya duydu sana olan aşkımı resmen ama sen beni zorla sevmiş gibiydin” dediğim an Melis yanıma geldi ve o an geriye adım atarken koltukta oturan Kayra ve Zehra’yı gördüm. “Avni ben özür dilerim” “Hiç özür dileme hiç özür dileme benden seni iğrenç kadın biliyor musun haklıymış herkes beni aşkınla kör ettin sen” sesimde inleme vardı resmen sesim ses tellerim susmak istiyordu. “Sen benim sevgimi asla hak-” dediğimde Melis çıkışır gibi “Devamını söyleme lütfenn” “Lütfen devam etme” dedi bir an dizlerinin üstüne çöküp bana yalvarmaya başlayacak gibiydi. Duygusuzca ona baktım ve harap olmuştu benim ona ilgi ve sevgi göstermemem onu kırmıştı. Ama haklıydım ve o sevgimin %0001’ini bile hak etmiyordu. Artık anlamıştım. Bir an mutfağa gittim ve masada duran ıslak mendilden alıp salona yürüdüm. Herkes nefesini tutmuş bana bakıyordu ve o halen yerdeydi. Bir an Zehra’nın yanına oturdum ve 6 yıldır her gün çizdiğim onun yaptığı melek resmini silmeye başladım. Bir an Zehra elime baktığında daha baskı uyguladım ve daha hızlı silmeye başladım. Bir an Melis yavaşça titreyerek yanıma süründü. “Avni silme onu” dedi sesinde korku vardı. “Sanane ya Allah Allah ya dediği lafa bak sevmiyorsan senden kalan her şeyi atacağım ve en önemlisi seni de de hayatımdan çıkarıcağım” dedim öfkem resmen tavandı. O beni sevmediyse ben de onu silerdim yıllarımı onun için harcamıştım ama boşunaydı. Bir an Murat ve Gamze evden sinirli gibilerdi çıktılar. Bir an Melis yakamı tuttuğu an onu yere attım ve yere savruldu. “Umurumda değilsin Melis Kahraman” dediğim anda Zehra ve Kayra bana baktığında onlara döndüm. Melis bir an kapıya kadar yavaşça kalkarak gitti ve bağırdı. “Keşke cidden ölsem Avni” dediği an sinir derecem tavandı ve resmen o an deliye döndüm tüm her yerimde resmen tüm kan akan yerlerimi sinir kaplamıştı ve küstahça bağırdım. “Geber Melis” “Geberme hatta sevdiğin adam inşallah benim kollarımda ölme numarası yaptığın gibi sevdiğin adam ölür ve mezarında ağlarsın bana yaşattıklarının aynısını yaşa inşallah lanet kadın” dedim evet ona beddua ettim ve bana yaşattıklarının yaşamasını istedim. “Lanet olsun seni cafe’de kurtardığım güne ve sana aşık olduğum geceye orospu” dedim resmen o evden çıktı ve sinirden duvara yumruklar attım. Acımıyordu onun beni kırdığı ve ihanet ettiğini öğrendiğim an kadar acımıyordu ellerim... Kayra bir an tam duvara tekrar yumruk atacakken elimi tuttu. “Avni yeter korkutuyorsun abi” dediğinde ona baktım ve ona sarıldım. Kayra hep açık sözlüydü ve hep derdi bu kız seni mahvedecek diye ama onu dinlemezdim... Bu saatten sonra eskisi gibi olmayacaktım bu kesindi. Bir an Zehra’nın oraya yürüdüm ve onun yanına oturdum ve konuştum. “Zehra ben kelimelerle ifade edemem sana olan senin halini anlayamam ama sen benim Melis öldüğünü sandığım akşam benim yanımdaydın ve hep öyle oldun." Ben senin acını anlayamam ama yanında her an olacağım istersen beni oğlun yerine bile koyabilirsin bana annelik yap buna bile razıyım ama beni bırakmadın ben de bu acı sonsuza kadar sürse bile yanında olacağım” dedim ve saçlarını okşadım o sadece yere baktı ve sustu. Gayet normaldi Hangi 19 yaşındaki genç kız sevdiği adamı kurtarmak için gittiği yerde tecavüze uğrayıp bebek doğurup onun daha kokusunu bile içine çekmeden onun ölüsüne bakar ve konuşabilirdi. Zehra’nın ne olursa olsun Kartal Timi ile onun yanında duracaktık ve ben o akşam söz verdim. O benim acımı kendi acısı gibi dert yandı ve acımı yenmem de yanımda oldu,ben de onun acısına dert yanacak ve acısını yenmesine yardım edecektim. |
0% |