@matemliruh
|
-Gamze- “Ne oldu yine ya ne?” üstümdeki ceketin yakalarını düzelttim. “Murat ne oldu ya?” diye onu ittirdiğim an sadece yüzüme baktı ve güldü. Sadece bana baktı ve güldü. “İsimsiz kadın” dediğinde hiçbir anlamadım ve ona baktım. “Yusuf Mert haklıymış sana aşık olmakla” dediğinde beni bana aşık olan adamın adını söyleyerek onu savundu ve devam etti. “İddia bitti artık sen ile bağım kalmadı” dediği an Fatih’i görüm bize yaklaştı ve elini Murat’ın omzuna koydu. “Ben kaçıyorum yurt dışına gideceğim” dediği an ikimiz de şaşırdık. Ne ne yurt dışı ya manyak... “Ne yurt dışı ya aptal” dedi Murat Fatih’in elindeki bavula bakarak resmen o an ikimizin de gözlerinin feleği şaştı. “Evet Duru evlenince yurt dışını gezmek isterdi ve bu hayali gerçekleştiriceğim” dediğinde çok umutluydu. “Kardeşim sen dil biliyon mu sanki?” dediğinde Murat sinirden güldü. “Biliyom ben Duru ile çalışmalara başlamıştık ve eskiden almanca,ingilizce ve fransızca biliyordum.” dediğinde resmen Murat onun gitmesini istemiyor gibiydi ama Fatih’in kararı kesindi. “Kardeşim be tim sensiz olmaz ki” dedi Murat resmen sesindeki incelik hissediliyordu. “Oğlum ben burada kalamam Duru benim gitmemi isterdi” dediğinde gözlerim onu süzerken ona yaklaştım ve kollarımı açıp sarılırken kulağına fısıldadım. “Hoşça kal Fatih Tokgöz” dedim o da bana konuştuğu an; “Her şeyi sana sonra açıklayacağım yalancı yüzbaşı’nızı rezil edeceğim” dediği an benden ayrıldı ve ne demek istediğini anlamamıştım. Fatih Murat’a bakıp güldüğünde Murat’ın gözleri kal der gibiydi.. Onlar Kartal Timi’nden fazlasıydı. Onlar aileydi. Onlar isimleri bilinemese bile KARTAL TİMİ diye anılan 6 kişilerdi. "Üsteğmen Avni Bolucuk" "Üsteğmen Fatih Tokgöz" "Astsubay Kıdemli Başçavuş Murat Çetiner" "Teğmen Yusuf Kale" "Yüzbaşı Anıl Gökalp Taşkın" Uzman Er Yusuf Mert Gümüşçü onlar bir tim’in aile olmuş haliydi.
6 günahsız can ve binlerce anı... İlk Zehra’nın Tim ile tanışması ve onların kendileri gibi davranışı gözümün önüne geldiği an güldüm. Herkes biliyordu ki Kartal Timi’ndeki herkes biliyordu ki hepimiz şuan yaşama hevesi yoktu. Yusuf Mert ölünce Zehra’nın feryat etmişti ve annesi de öyle ama ben sadece uzaktan izlemiştim. Fatih yanımızdan uzaklaşırken bir an Murat onun kolunu tuttu ve bağırdı. “GİTME ALLAH BELAMI VERSİN GİTME FATİH BENİ DE AL” dediği an şaşırdım. Kaderler ne kadar birlikte yazılsa da çaba ve sevgi yoksa kader isterse dünyayı terse çevirirse bile iki kalp isterse olur ama biri ister de biri istemese kıyamet gününe kadar olamazlar ve bir kalp her zaman acıyı çeker... Fatih Murat’ı bırakıp yavaşça gözden kaybolduğu an sinirlenerek Murat’ın yanına gittim. “Murat” dedim fısıltıyla Murat bir an beni geriye itti ve bağırmaya başladı. “SENİ LANET İNSAN” “GEBER İNŞALLAH” “Benim vurulmam senin suçundu” dediği an kalbimde bir sızı hissetim. “SENİN YÜZÜNDEN BEN YÜRÜYEMEYEBİLİRDİM” dedi haklıydı ama ben ona aşıktım. “Ne saçmalıyorsun sen ben sana aşığım” dediğimde bana tokat attı ve o an küçük bir kız gibi gözlerim doldu. Resmen uğuruma canımı verecek adam sadece bir olay yüzünden bana vurmuştu. “SEN BA....NA VUR..--DUN” dedim sesimden üzüldüğüm hatta paramparça olmalıydım. Bir an Murat tekrar tokat attığında sol gözümden yavaşça birkaç damla düştü. Kendimi o an çok aşağılanmış ve değersiz hissetim en önemlisi kimse bana aşkla bakmamıştı sadece bunlar benim beynimin bana ilgiyi aşk zannetmişti. “Sen bana ilgi gösterince” dedim ve nefes aldım ve devam ettim gözlerimden yaşlar ilk önce yanaklarıma değiyordu ve sonra yer düşüyorlar iken konuşamama devam ettim. “Sadece bu aptal beynim ilgini aşk zannetti,Murat” dedim o an Murat konuşmaya başlamadan önce sırttı. “Yusuf Mert senin ilgisiz kalmanı istemedi bana söz verdim diye yaptım” dediği an Yusuf Mert’in o gülen yüzü gözümün önüne geldi. O benim ilgisiz kalmamam için birini görevlendirmişti ve ben onu hiç aşık olmamıştım. Bir an Murat cebinden bir katlanmış olan kağıdı bana uzatırken sessizdi. “Bunu Yusuf Mert vermemi istedi sana artık ayrıldığımıza göre okuman gerek”dedi ve elime tutuşturup gitti gözden kayboldu. Kağıdı titreyerek tuttum ve yakınlardaki parka yürüdüm. Kimsecikler yoktu Bir banka oturup titreyerek okumaya başladım ve o an şoka girdim.
-Sevdiğim ben Yusuf Mert sana çok aşığım ilk önce bunu söyleyim sana ve sonra bu notu okuyorsan ben ölmüşümdür Üzülmesin bilirim ama ben sana olan aşkımı anlatmak isterim sana benim notumu oku lütfen...” devamını okurken göz yaşlarım kağıdın üstüne düşüyordu. -Ben senin o güzel gülüşüne aşık oldum,senin kendini hep korumana ve kelimelerin anlatamayacağı kadar çok şeyine ama kısaca ben seni sen oldun diye sevdim. Belki şuan yanında değilim sana doyasıya bakamazdım ama yukarıda her zaman sana doyasıya izliyor olacağım Zaten pek elim yatkın değil bu yazma işlerine flört işlerine de pek ilgim yoktur ama ne güzel demişler; ama sen beni görmedin Kelebek buketi herkesin kim yaptı bunu sana dediği senin de bilmem diye Murat’ın yaptığını düşündüğün buketi ben yapmıştım. Sen onu gördün hep o seni hak etmese de sen hep Murat dedin Kim bir şey yaptı sana aklına gelen kişi oydu Ama ben pes etmedim sana aşkımı görevden sonra açıklayacaktım bu mektubu da yıldızları izlerken yazıyorum senin gibi güzel ve narinler her zaman sorardın ya bana güzelin asıl diye ben sana nasılsın diye zorla Zehra’ya sordurur sonra birkaç saat sonra cevap verirdim ya o güzelim ve senin güzelin kim dediğinde hep sana baktım ben... İstersen söv bana şuan ama ben senin ben ölünce ilgisiz ve mutsuz kalmanı istemedim hiç hem de hiç o yüzden Murat’a ölürken dedim söz verdirdim. Ben önce kelime- i şehadeti sonra senin adını söylemeden ölmeyi istemem bir tanem.. Sana her zaman ve her yerde aşık olan adam... (Her zaman mezarıma gelip dertleşe bilirsin sessiz olurum o zaman konuşmam söz:))” yazıyordu. Benim her zaman Murat’a yüklediğim sevgiyi o bana sessizce ve gizlice yüklemişti. Bir an titremem kesildi ve yere bakıp ayağa kalktım. Adımlarım kendimden bağımsız mezarlığa girip onun mezarına yürüdüm. Yusuf Mert Gümüşçü’nün mezarının baş ucuna oturdum... “İnsan sevdiğini kaybedince olgunlaşır derdi hep o ben onun aşkına karşılık vermedim hem de hiç karşılık vermedim. -Zehra- 1 hafta geçti o öleli resmen ayakta cenaze gibiydim. O için gelen Kartal Timi’nin getirdiği kıyafetlere sarılıyordum ve karnıma bakıp zar zor titriyordum. Kayra her anımda yanımdaydı ve Kartal Timi’ndeki Anıl hariç herkes beni güldürmeye çalışıyordu ama Ben ve Avni ağlıyorduk. “Zehra anne” dedi Avni yine bir haftadır bana taklit yapıyordu ve onun saçlarını okşarken aklıma oğlum geliyordu. Bu sefer harap olmuştum. Normaldi bu şey ama resmen bu duygular her acıdan bedenim ve ruhumu terk etmeyecek gibiydi. Kayra ve Avni mutfaktaydı ve ben yatakta başımı yastığa dayamış tavana bakıyordum. İçeriden gelen sesler boğuktu ama bir kaçını duyabiliyordum. “Yemek yemedi yine dimi?” diye soran Avni’nin sesi endişeliydi. “Evet 1 haftadır böyle hep kabuslarından oğlum diye uyanıyor gecenin bir yarısı yemek yemiyor zaten halsiz kalıcak” Kayra bu lafları dediğinde içeride bir sessizlik çöktü. Bir an bebek kıyafetini koklamaya başladım. Çaresizlik Pişmanlık ve milyonlarca keşke lafı... “Oğlum benim” dedim sessizce fısıldadım kendi kendime ve o an kapı çaldığında biri kapıya baktı ve içeriden birkaç fısıltı geldi. O an yatakta göz yaşlarım boşaldı ve ağlamaya başladım resmen kalbim parçalanıyordu. Hayır ölmediğini kabul edemiyordum Onsuz hiçbir şey düşünmeye çabalamıyordum ve odaya giren ayak sesleriyle daha fazla ağlamam arttı. Artık 1 haftadır ağladığım için gözyaşlarım bitmişti ve artık hıçkırayabiliyordum. Tir tir titreyerek hıçkırıyordum. Nefesim kesilir gibiydi ve o an saçlarımda bir el hissetim ve o el çok tanıdıktı. “Kay- kayra” dedim titriyordum ve o an gözlerim kısıktı mos mordu ve o an kıyafeti daha sıkı sarılıp saçıma dokunana baktım ve o an çığlık atmak istedim. Bu kişi Anıldı ve elindeki poşeti yere koyduğunda artık ağlamam umurumda değildi yatakta doğruldum ve onun hizasına gelmek için ellerimle destek alıp çenemi yukarı kaldırdım. “Ne ne arıyo...sun burada?” dedim sesimden bitkinlik belli olsa bile güçlü durmaya çalıştım. “Senden kalan bir şey istemiyorum ama başın sağolsun” dediğinde bir an ona sarılıp saatlerce ağlamak isterdim ama yaptıkları çok ağırdı. “Sevgilim oldu” dedi yine nefesi suratıma çarptı. “Onun adı Şebnem aynı senin gibi ama o benim isteklerimi karşılıyor” dediğinde kalbim zaten kırıktı ve onun üstünden resmen arabayla geçmişti. Ne demek o isteklerimi yerine getiriyordu.. Kafamda cümleleri toparlamak için düşünüyordum. “Tamam” dedim sadece onu süzdüm ve elindeki poşete gözüm kaydı ve poşet şeffaf olduğu için bizim fotoğraflarımız vardı ve onları bana verecekti. Ellerimle yaptığım o çiçeği ve saatlerce uğraştığım kağıttan çiçek vardı ve o an gözlerim doldu ve konuştum. “Al onları yak bana verme nolur verme ben atamam da yakamam da” dedim ve kıyafetleri kenara attım ve poşeti bana uzatınca yere fırlattım. “DEFOL O KADININ YANINA BANA AŞIKMIŞ BİR DE” dedim boğazım yırtınıyordu. “Tamam ama bana aşık mısın halen Yusuf Mert benden nefret etmeni isterdi” dediğinde komodinde duran abimin fotoğrafına baktım ve sesim titredi. “Neden beni terk ettin şerefsiz?!” dediğim an bana ciddi ve net bir cevap verdi. “Yusuf Mert’e sözüm vardı Zehra hayatını alt üst etmemliydim ama o hayata ve dünyaya uymadı planım” dediğinde gülümsemeye çalışarak; “Evet uymadı” dediğinde bir an beni izledi. “Bir daha bana ve Kartal Timi’nden bir üyeye zar verip üzüp kırarsan adlarını ağızlarını alıp kötü bir şey dersin” dedim nefesimi derice verdim “O TARIK KEREM KALE’NİN KIZI YA DA ALBAY KIZI MI DERSİN BİLMEM AMA BU KIZ SENİN ECELİN OLUR ANIL BEY” dediğimde ona keskin bir bakış attım. Artık o benim düşmanım gibiydi... |
0% |