@matemliruh
|
Acım dinmedi ama ben mutlu görünmeye çalıştım. İçimdeki ateş sönmüyordu hatta günler geçtikçe daha da artıyordu. Keşke çok fazla keşkem vardı. Keşke;2 yıl önce babam dedi diye Kayra’yı terk etmeseydim. Keşke;Duru o lanet saldırıda ölmeseydi ve Fatih ile evlenseydi,dünyayı gezme şansı olsaydı. Keşke;Melis Avni’ye ihanet etmeseydi de o halen ölü bilseydik. Keşke;Bebeğimi kurtarabilseydim ve en büyük keşkem de şuydu;Anıl Gökalp Taşkın’a aşık olmaktı... Ölmek istedim,sanki nefeslerimi kendime cehennem etmek istedim.Gözlerden yaşlar akmasa da üzüldüğünü sizlere demese de paramparça olur insan bunu öğrenin. Yaşamak istemedim bu hayatta tek bir zerrem bu hayata kalmak istemiyordum. Her an dua ettim. Hepsinin bir kabus olması için ama değildi bunu biliyordum. Tüm yaşananlar gerçekti Maalesef... Umut çiçekleri sadece kırılınca ve çaresizken solardı ve benim umut çiçeğim bu gencecik yaşımda solmuştu ya da ben o çiçekleri soldurmak için uğraşmıştım... Bilemiyordum. Bir an ayakta durmak için duvara tutunduğum anda salonda herkesin gözleri bendeydi. Bir an Kayra’ya baktığım an onun da bana endişeli bakışını gördüğümde tebessüm ettim. Bir an etrafa bakındığım da tekli koltukta uyuyan Gamze’yi fark ettim. Gözlerinin altı şişmişti bu da demek oluyordu ki ağlamştı. Avni yanıma adım attığında yer az da olsa sarsıldığı an Avni benim kolumu tutup kendine çekti ve kolları arasına alıp kulağıma mırıldandı; “Zehra pasta yapalım mı?” dediğinde sesindeki çocukça mırıldanmayı ve isteği duyunca zar zor gülümseyerek konuştum. “Ol-ola-bilir” dediğimde sesimdeki çaresizliği herkes fark edebilirdi. “Oley be ağla Kayra benim annem yapıyor” dedi Avni Kayra’ya dönerek Avni beni mutlu etmek için çocuk taklidi yapıyordu. Benim oğlum ölmüştü ve o benim bebeğimin kaybettiğimi biraz acımı hafifletmek için bana benim oğlum gibi davranıyordu. Acım hafifliyordu ama ömür boyu geçmeyecekti... Bir an Kayra’nın yüzü düştüğünde acısını anlamıştım ama onun üstüne gitmedim. “Kayram sen de bize katıl ne dersin hem kek yaparken bir kişi daha gerekir” dedim hafif üzüntü ve heyeanlı sesimde baskın bir üzüntü vardı. Adımlarım yavaştı o an Kayra’yı kolundan tutup kendime çektiğim anda Avni ve Kayra’ya aynı anda sarıldım. Bir an cüce gibi kaldığımı hissetim. Hissetmedin Zehra;zaten öylesin.. Bir Avni mırıldandı;”Zehra görevim var birkaç ay yokum yani ben,Murat ve Yusuf yokuz” dediği anda gözlerindeki özlem ve hüzün belliydi. Bir an mutfağa adım atmak için yürüdüğüm an Avni ve Kayra arkamdan minik adımlar atarak arkamdan geliyorlardı. Birkaç dakika sonra kek yapmak için malzemeler tezgahtaydı ve Avni sevinçten yerinde duramıyordu. “Hadi yumurta kıralım” dediği an Avni yumurtayı tezgahın ucuna vurup cam kaseye yumurtayı kırdı ve hepsini 4 yumurtaya yaptı ve bana baktı. “Zehra ben karıştırıyım mı?” dediğinde tel çırpıcıyı eline alıp yumurtayı karıştıran Avni çok mutluydu. Çocukça bir mutluluk... “Karıştırma ben yapıcam” dedi Kayra mızmız bir çocuk gibi; “Yapma ben yapıcam işte” dediği an resmen Kayra tel çırpıcıyı çekti Avni’nin elinden Avni hemen fevri bir hamleyle ondan almaya çalıştı. “Ver şunu asker!!!” dedi Kayra mızmızlanarak “Hayır vermem ben” dedi “Ver şunu” diye birbirlerini itelemeye başladılar. O an arada kaldım sanki iki tane erkek çocuğum vardı kavga ediyorlardı. 28 yaşındaki Avni ve 20 yaşında olan Kayra çocuğa dönüşmüş kavga ediyordu. Kafa ağrısı gruba katıldı... Avni sinirle;“Ver şu çırpıcıyı Iğdır bebesi” dediği an Kayra bir an onu ittirdi ve Avni tezgaha tuttundu. “Yeter ben karıştırcam” dedim çaresizdim. “Yeter dedim kavga etmeyin!” bir an sesim çıkmadı ama onlar itişti. Bir an Avni ve Kayra ciddileşti. “Hayır hayır kavga yok” dediğimde bir an yere savruldum. Bir an yere düştüğüm an kafama gelen tel çırpıcıyla ikisi de bana baktı. Bir an gözyaşlarım akmaya başladığında içimdeki çocuk ortaya çıktı. “Gidin başımdan” diyerek ayağa dikilip odama koştum. Bir odama girip kapımı kapattığım an ağlamam şiddetlendi. Ben çaresizdim 19 yaşında değildim ben resmen 70 yaşındaki biri kadar derdim ve üzüntüyüm ve keşkelerim vardı. “Anne,baba,abim,Anıl ve bebeğim hepsi beni bıraktı” dedim kendi kendime. “Allahım canımı al ne olur dayanamıyorum” derken yere eğilmiş ağlıyordum. Ama şu bir gerçekti,Allah kuluna dayanamayacağı acıyı ve derdi vermezdi. Bu işin de bir hayırlı yanı vardı; Anıl’ın beni terk etmesi,abimin şehit düşmesi ve canımın parçası olan oğlumu benden alırken beni sınıyordu. Keşke abimi ve oğlum benden almasaydı benden... Bir süre ağladım ve saatlerce yerde oturdum.
-Anıl Gökalp- Ama iyiyim cidden ve ruhum hafiflemiş gibi ondan ayrılalı 1 ay olduğunu hissediyorum ama bir ömür gibi sanki onda ayrı kalmam. Zehra’dan sonra gün yüzü çok gördüm. “Şebnem canım” dedim salonda ayağa kalkıp emin adımlarla onun yanına gittim. Mutfakta bir şeyler yaparken beline sarıldığımda sıcaklık hissetim. “Efendim Anıl” dedi o sesi naif ve sarhoş edici gibiydi. Bir an üstündeki elbise’ye baktığım an onu süzdüm. Gözlerim doldu. Zehra’nın askeriye binaya girdiği ilk gün tim ile tanıştığı gün giydiği papatya desenli ince işlemeli nakışlı tül hoş bir pembe elbiseydi. Aynısıydı. Benzerlik değildi ve dünyada ne kadar aynısı olsa da o elbise her zaman onun kalacaktı. “Şebnem elbise yeni mi?” “Evet biliyor musun bir yollamış buraya ben de sen yolladın diye giydim” dediği an kimin yolladığını anladım. Mantığımda ve zihnimde tek bir isim vardı. “Zehra” O yollamıştı buna emindim. Niye yapmıştı bunu? Neden Şebnem’e bu elbiseyi yollamıştı? Bunları düşünürken bir an Şebnem konuştu; “Zehra beni aradı dün gece açtım konuştuk biraz” dediği an dünyam tersine döndü. “Neden açtın ki o kızı” diye haykırdım. “O kız aramıza girmek için sana yalan atar Şebnem” dediğim an birkaç adım geri gittim. Şebnem onu savunur gibi bakınca damarlarımda akan kan sinirle doldu gözlerim alev aldı. “Neden açtın ha mutluluğumuz bozmak isteyen biri o” dediğim an onu geri ittim.
“Anıl kız perişandı ve bebeği de ölmüş kızın ben bir kadınım ne kadar senin geçmişin onunla iyi ya da kötü olsa da ben ona destek olmalıydım” dediği an aynı Zehra gibi kollarını göğsünde birleştirdi. Bir an kolundan tuttup kendime çektim Şebnem’i ve dudaklarını dudaklarıma bastırırken sinirimi hafifletip tutkulu öpüşmemizde ellerimi onun ince beline doladım. Tutkulu öpüşmemizi bozan şey tek bir kapı tıklatmasıydı. “Ahh yine kim?” diye haykırdım ona bakarak Şebnem kapıya yürürken ellerimi onun belinden çekip onun gidişini inceledim. “Vatan’a ihanet eden sevdiğine ihanet niye etmesin ki Vatan’nını sevmeyen bir kadını asla sevemez” bu ses Yusuf’un sesiydi. Piç Yusuf o ne arıyordu burada lan ?… Bir an Yusuf,Murat ve Avni’ye baktığımda bir an Avni bana sert bir tokat atınca geriye savruldum ama yere düşmedim. “Vatan haini seni en sana abi dedim ya ben sana saygı duydum lan!!” diye bağıran Avni yaklarımı tuttuğu an Şebnem bize bakıyordu. Sadece bakıyordu. Avni beni duvara fevri bir haraketle sertçe beni duvara yapıştırdığı an gözlerinin içindeki alevi ve öfkeyi gördüm. İlk defa sinirle haraket etmişti,galiba Melis’in hayatta olması ona dokunmuştu. Hayat düzeni alt üst olmuştu. “Murat fotoğrafı ver” dediğinde Murat cebinden fotoğrafı çıkardığında Avni yüzümü eline aldığı fotoğrafa çevirtti. “Bu ne lan orospu çocuğu kızın evinin önünden şu orospuyla el ele nasıl geçersin lan Zehra benim kardeşim gibi ciğerim yandı lan sen yapmasın dedim ama yapmışın lan” dediğinde nefesini yüzümde hissetim. “Avni ben o gün sarhoş-” sözümü kesen kişi Yusuf’tu. “Değildin lan piç kardeşim lan benim Zehra lan öz kardeşim niye sen biliyordun lan ben kardeşimi aradım yıllarca sen” dediğinde ona baktım ağlıyordu Yusuf ağlıyordu. Hem de hüngür hüngür hıçkırarak yıllardır ona demediğim gerçekle yüzleşiyordu. “Lan ben Zehra’ya aşıktım lan aşıktım insan bilmeden kardeşine aşık olur mu ben onun başkası olduğu için aşık oldum lan kardeşim o benim canımdan daha değerliy-”o an lafını yarıda kesti ve bir şey varmış gibi susstu. Yere dizlerinin üstüne eğilirken Murat ve Avni bana sinirle bakıyordu. “O benim canımdan bir parça lan ben ona eskiden aşkımı söyledim lan kardeş olduğumuzu nasıl derim ben ona abinim nasıl derim” dediğinde Yusuf kafasına vurdu. “Biliyordun kardeş olduğumuzu bizim ama bana izin verdin sapık gibi hissediyorum” “Onu kendi ellerimle ben tecavüzcülerin önüne verdim lan” dediği an kafasına tekrar vurarken Murat bir an Avni’ye bakıp beni bırakmasını göz ucuyla gösterdi. Bir an Avni yakamı bıraktığı an hafifledim. “Abiyim ben yüzbaşı sevdim ben onu çok hem de rüyalarıma girdi o kız benim ama vazgeçtim senin gibi bir an aptalca bir sebeple değil” dediğinde Yusuf’a doğru adım attığımda Avni önümde dikildi. “Senin gibi sevdiğim bebeğini kaybettiğinde değil ben onu kardeşim olduğu için sevmeyi bıraktım” dediği an dışarıdan 2 el silah sesi geldiğinde hepimiz donduk ve bir çığlık… “SAMETTT” |
0% |