Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm

@matemliruh

-Avni Bolucuk-

“SAMETTT” diye gelen çığlık sesi Melis’indi.

Bir an Anıl’ın yanından ayrılıp koşarak Murat ile Şebnem’i kenara iterek dışarıya koştuk.

Melis’in kollarında bir adam en fazla 25 yaşındaydı.

Bu Samet Gemici eskiden ortaokulu aynı sınıfta okumuştuk.

“Samett” diye haykıran ben çaresizce onun Melis’in orada olmasına bakmadan yanına eğildim.

“Kalk oğlum kalk” diye haykıran Murat endişeyle etrafa bakınırken çocukluk arkadaşım eskiden deliler gibi aşık olduğum kadının kollarındaydı.

“Samet aşkım kalk nolur evlenme teklifine evet diyorum” dediğinde Melis’in yüzü endişe ve hüzünle dolduydu.

“EVET EVLENİRİM SENİNLE!!”

“Samet kalk nolur ben yapamam” dediği an Samet’e baktım.

Bir an geriye adımlar attım.

Bedduam tutmuştu.

Ona ettiğim beddua sen de benimle aynı şeylere yaşa dediğimde sinirliydim.

“Avni nolur bir şey yappp” dediği an Melis’e şokla baktım.

Bir an gözümün önüne geldi.

 

-6 yıl önce-

“Melis benimle evlenir misin?” dedim ona dizlerimin üstüne çökerek evlenme teklifinin sevinciyle ve o bana gülerek baktığı an kalbim yerinden çıkmıştı ve gözlerim sevinçten ilk defa sevinçten doldu.

Duygusal değildim ama Melis evet diyecek diye seviniyordum.

Melis heyecandan titrerken ağzını cevaplamak için açtığı an yüzüm kana bulandı ve Melis kollarıma düştü.

“Melis sevgilim” bir an kollarım titredi ve nefes alamadım.

“AV-Nİ” diye inlediğinde göğsüne baktım.

Hayır olamazdı Melis’in bembeyaz elbisesi ve üstündeki papatya desenleri kana bulanmıştı.

Kan ve ölüm çok yakındı.

“Bende kal nolur” dediğim an onu kucağıma alıp etrafa bakındım.

Kimse yoktu hatta bir hayvan dahi yoktu.

“Dayan sevgilim” dediğimde Melis acıdan kıvranıyordu.

“Avni ben ölürsem-” dediği anda Melis’in konuşmasını hatta inlemesini durdurdum.

“HAYIR ÖLMEYECEKSİN SEN ANLADIN MI?”diye haykırdım.

“Ben ölsem bile her an gül ve üzülme olur mu?” dediği an Melis gözlerini kapattı.

 

Bir an onunla koşmaya başladığımda resmen her adımım onun yaşaması için yalvarıyordu.

Yalvarmak için ses mi çıkması gerekiyordu tüm dünyanın duymasa da yüzündeki ifade ile de yalvarabilir miydik?

“Yalvarırdık” bir an etrafa bakarken ayağım bir yere takıldığında Melis’e sıkıca sarıldım ve onun zarar görmemesi için kendimi siper ettim.

“MELLİS” dedim çaresizce hırçınca konuştum.

Bir an toprakta sürünürken onu göğsüme bastırdığım an kafamı taşı çarptığımda kafamda ölümle eşit bir acı hissetim.

-Şuan-

Murat koşarak Melis’in ve Samet’e seke seke koşarken Melis’e güldüm.

Garipti.

Mutluydum.

Sizin de yağlarınız eridi dimi??

Bir an sadece izledim Melis’in acı çekmesi hoşuma gitmişti.

Melis haykırırken herkes onun ve Samet’in başına koşarken geriye geri adım attım.

Ondan vazgeçmiştim ve beni kandırdığı gece gibi ben çaresizken onu da çaresiz bıraktım.

“Avni ner-eye yardım et nolur?” dediği an Melis kolumu tuttu ve yerdeydi dizlerinin üstünde yalvarıyordu.

“Kimsiniz?” dedim onu tanımıyor gibiydim.

“Avni ben senin ciğerini-”

“Değilisin” dedim gür bir sesle Murat,Anıl ve Şebnem;Samet’in başında ona müdahale ediyordu.

“Sen bir aptalsın Melis Kahraman”

“Seni sevdiğim her güne lanet olsun”

“Sen beni bu aptal adam yüzünden bu zengin bebesi için terk ettin fark ettiysen” dediğimde karnını tuttu.

“Avni bebeğim onun babası o ne olur”

“Sen annenin karnındayken annen de babanın vurulusunu gördü”

“Ya o gün sen ölseydin ve şuan aynı durumdayım” dediği anda durdum.

Beni zayıf noktamdan vurmuştu...

Annem bana hamileyken babam ona papatya toplamış ve getirdiği an tam o an vurulmuş.

Babam Ali Kemal Bolucuk o gün ölmüş sessiz biriymiş babam benim...

Annem de konuşkan bir kişiliktir.

Babam sessizce ölürken annem çığlıklar ve feryatlar koparmış.

Babam sessizce ölürken bile annemin karnına dokunup “Adı Avni olsun” demiş.

Annem her an mutluluk çığlıkları attığı adama bakarak bu sefer ölmemesi için feryat etmiş...

“Beni o yaramdan vuramasın” dedim hırçınca bir an titredim ve geriye dönerek koşmaya başladım.

Anıl

Murat

Samet

Şebnem ve Melis’i orada bırakıp koştum.

Ayaklarımın koşacak dermanı yoktu ama direndim.

“Baba”

diye mezarın taşına sarıldım.

“Baba beni kır-dılar”

“Oğlunu üzdüler”

“Sevmediler aralarına almadılar” diye feryat ettim.

D:14/09/1981

Ö:08/07/2008

Ruhuna El Fatiha

Yazıya gözlerimle okudum.

“Baba Melis’e ettiğim beddua tuttu onun da sevdiği öyle bana yaşattığı acının aynısını yaşıyor” dedim şikayet eden çocuk gibiydim.

“Onun bana yaşadıkları çok ağır baba annem ile kavga ettik” dedim sesim zorla çıkarken;

“Bana pezevenk dedi sonra” nefesimi ağır ağır verdim.

“Sonra beni istemedi ben onu döver miyim baba?” sordum ama ortalık sessizdi.

Yüzümdeki kar maskesini çıkarıp mezarının üstüne koydum.

“Baba ben anneme kıyamam ama o bana sen de baban gibisin beni döversin dedi sen anneme hiç vurdun mu?”

Sordum

Cevap gelmedi asla da gelmeyecekti.

-Zehra-

Elimde birkaç alışveriş poşetiyle askeriye uzaktan baktım.

Anıl’ı gördüğüm an Kayra elimi sıkıca tuttuğunda içim ısındı.

Kayra’ya baktım, o da benim yüzüme bakıyordu.

Kayra’yı ilk defa bu kadar sakin ve gülerken görüyordum.

Bir an etrafa bakınırken kalbim acıdı çünkü gördüğüm görüntü benim için imkansızdı.

Anne,bebek ve babası çok güzel bir görüntüydü.

Bir an ellerime baktım

Hem babam denen adamı öldüren hem de bebeğim ölünce onu sıkı sıkı tutan ellerime baktım.

Bir an Kayra kolumu dürttü;

“Hadi eve gidelim yoruldun çok fazla” dediği anda halsizce ve halen ağlamaktan şişmişti gözlerim...

Bir an ona o halimle bakınca Kayra bir an benim belime dokunup kendine çekerken mırıldandı;

“Seni eve kadar sırtımda taşıyım mı?” dedi küçük bir çocukluk ve istek vardı sesinde.

Bir an bir şey diyecekken bir an önüme geçip dizlerinin üstüne çöküp sırtını işaret etti.

Bir an onu mutlu etmek için bir an yanına yürüdüm ve ellerimdeki poşetlerle boynuna tutunup sonra ayaklarımla beline sıkıca sarıldım.

Bu hareketi en son 2 yıl önce ben hasta olduğumda beni sırtında aceleyle taşıdığında yapmıştım.

O gün de bu kadar çaresiz ve mutsuzdum.

2 gün önce yağmur yağmıştı ve Kayra gelmedi diye onu yağmurun altında saatlerce beklemiştim.

Sonra da o endişeyle beni 2 gün okulda göremeyince onu gecenin 02.40’nda kötü olduğumu yazınca koşarak gelmişti.

O akşam fırtına vardı ama benim ateşlendiğimi duyunca 1 saatlik yoldan gelmişti ve beni sırtında hastaneye götürmüştü.

Bir an benim düşmemem için beni sıkıca tuttuğunda içimdeki ısınmıştı.

2 sene önce gibi ısınmıştım.

Ben hep üşürdüm ve o da beni ısıtırdı.

Sizin sevdiğinizi değil, sizi seveni ve sizin için canını ortaya koyan birine aşık olun...

Bir an askeriye onun sırtında giderken etraftakiler bize dik dik bakıyordu.

Dedikodu

Asla adım çıkar demeyin insanlar ne derse desin isterse ahlaksız desinler onlar sizin yaşadığınız acıyı anlamazlar.

İnsan insanı yaşadığı acının acısını yaşarsa anlar...

Bir an askeriye giderken Gamze ve Avni’yi yan yana gördüm.

Konuşuyor gibiydiler.

Murat ve Gamze artık yoktular...

Onları yıllardır abim dediğim Yusuf Mert harcamıştı..

Bizi de Anıl’a Yusuf Mert harcamıştı.

Ona abim demiştim

Onun için canımı verirdim

Ama o hem sevdiği kadına hem de yıllardır kardeşi sandığı bana oyun oynamıştı.

Ona dediğim akşamı hatırladım.

 

-O akşam-

Yusuf Mert’e gülerek çayını uzattığımda yatağına oturdum.

“Abi” dedim heyecanla ama korku da vardı üstümde o an abim çayından yudum alarak bana gülerek baktı.

“He deli kız ne var lan abisinin gülü” diye sorunca nefes vererek başladım.

Kalbimde küçük titremeler vardı.

“Ben birine aşığım” dedim heyecanla sırıttığım an gözleri fal taşı gibi açıldı.

Kayra’dan sonra başkasıyla olmam biraz garibine gidecekti.

“K-kime?” dedi sesi gergindi.

“Anıl”

“Bizim timdeki değil dimi?” abim o soruyu sorunca bir an yüzüm utançtan kızardı.

“Şey” dediğim an

“Ney Zehra?!!” sinirle konuştu.

“O abi ben ona aşık oldum” dedim tek nefesle bir an yüzüm kırmızı domatese döndüğü an elindeki bardağı yere düşürdü.

“Sen aptal olmalısın aranızda 8 yaş var abicim” dedi endişeli ve sinirliydi.

“Olsun ben aşığım” dediğim an abim tebessüm etti.

“O sana bakmaz hem o senin gibi kızlarla takılmaz hem yakında o da seni bırakır” dediği an gözlerimin içine baktı.

“O sana göre değil”

“O fikri kafandan at”

“Yoksa ben bu olayı babama derim ve onu ordudan atar ve en uzak yere yollatırım” dediği an hem emir hem de tehditkar bir sesi vardı.

Bir an gözlerim doldu.

Anıl’ı görememek mi?

Buna katlanamazdım.

Bir an abim yataktan kalkıp duvarıma baktığında daha çıkarmadığım mektuplar vardı.

Kayra’nın bana yazdığı mektuplar...

Bir an elini bantlardan birine götürüp bir an hızlıca kavradı ve çektiğinde duvardaki mektuplar yırtıldı ve bir an ümitsizce hepsini sökerken onu durdurmaya çalışmadım.

“Abi yapma” dedim mırıldandım.

Bir an dinlemeden duvarımdaki kağıtları söküp önümde yırttı.

Bir an gözlerim doldu.

Hayır onlar benim 2 yılımdı.

Sadece arkadaşına aşık olduğum için yapmıştı.

“Keşke abim olmasaydın”

“Keşke ölsen”

“Geber inşallah” dedim sinirle ağzımdan neler çıktığını bilmiyordum.

Asla da ağzımdan sinirle ne çıkacak bilemezdim.

Bir an abim bana bakmadan konuştu;

“Amin” dedi abim soğuktu.

“İnşallah Gamze de sana bakmaz”

“Keşke hep o aptal adamların elinde kalsaydım”

“Kurtarmana gerek yoktu”

“Öl geber hatta Gamze’nin düğününden sonra öl”

dediğim ama o günden sonra beni asla askeriye götürmedi.

Götürse de Anıl’dan uzak tuttu beni.

Onunla son kavgamızdı.

Onunla son defa kavga ettik bundan habersiz onca laf ettim ona...

-Şuan-

Bir an arkadan ses işittim;

“Bu da bebeği öldü diye üzülmüyor vicdansız bu kız resmen bu sefer de Kayra’ya yanaşıyor” dedi kumral bir çocuk o an Kayra’nın boynuna sıkıca sarıldım.

10 dakika sonra eve gelmiştik.

Kayra birkaç laf duymuştu ve hiç laf etmemişti.

Onun huyu budur;Benim yanımda kimseye kızmaz ama sonra ben yokken ağzına sıçardı.

Bir an yavaşça sırtından indim ve ona baktığımda yüzündeki huzursuz ifadeyle bakışını gördüm.

“İstersen görüşmeyelim” dedim poşetleri kanepeye bıraktım.

“Neden?” dedi tek düz sesle o an direk cevap verdim.

“Adın çıkar senin de benimle”

“Çıksın çıkarsa çıksın”

“Ama se-” sözümü yarı da kesti.

“Olsun ben seni her halinle severim isterse adın çıksın ben sana aşığım halen seviyorum” dediği an benim kolumdan tutup kendine çekti.

“Ve bebeğin için üzülüyorsun bunu da biliyorum ve bunların hepsini içinde yaşıyorsun her zaman da böyle olacak”

dedi ve yüzümü inceleyerek devam etti.

“Her zaman güleceksin ama içindeki fırtınaları kimseye demeyeceksin bu da biliyorum” o an bana sarılınca şoka girdim ve saçlarımı okşadı.

“Benimle tekrar olur musun?” dedi Kayra o an geri çekilip yüzümü inceledi ve o an bir şey ekledi.

“2 yıl önceki gibi olalım ama şimdik beni asla terk etme olur mu?” diye sorunca gözlerim doldu.

Benden onu asla terk etmemi istiyordu.

O bana ömür boyu benimle ol diyordu.

Acını anlayamam ama her an yanında olurum diyordu.

Bir an ona sarıldım ve ayaklarımı onun beline doladığım an kulağına fısıldadım; “Evet” dediğim an şokla bakakaldı.

Artık hayatımı onunla devam edecektim.

Kayra ve Zehra’nın aşkı tekrar hayat mı bulmuştu?

Bunu zaman gösterecekti.

Gece gözlerimi yıllar önce yazdığım mektuba diktim ve okudum.

“Sevgili Zehra şu an mutlusun ve 11 yaşındayım ve gelecekte bu mektubu oku halen Kayroşumuz ile arkadaş mıyız ya da aşık olduğumuzu açıkladık mı?

Ya da mezun olup doktor olmak için üniversite seçimi yaptık mı?

Halen abimizi seviyor muyuz o gıcık bir abi ama güzel bir insan...

Kayra ile sevgili miyiz?

Şuan 13 yaşından devam edelim.

Kayra ile sevgili değiliz ama ona aşığım halen...”

Mektubun yarısından sonra yazı yoktu ve arka sayfayı çevirdim.

“16 yaşındasın uzun zamandır sana yazamadım ama Kayra ile sevgiliyiz ve mutluyuz el ele bile tutuşmadık ama o da bana aşıkmış.

Kötü bir şey oldu biliyor musun babam beni Kayra’yla ayırdı.

Aşkımız 2 yıl sürdü şuan 19 yaşındayız ve o an ölecek gibi hissettik.

Anıl ile sevgili olduk.

Sevgili olduk ya onunla o abim ölünce yanımda oldu.

Her zaman mutlu olman dileğiyle...” o an gözlerim doldu ve o an aşağıdan gelen seslerle titredim.

Loading...
0%