@matemliruh
|
Okulda sırama oturuyorudum ki Sevda hoca içeri girdiğinde tüm öğrenciler ayağa kalktı. Sevda hoca masaya oturup yoklama almaya başladığında Alperen arkamdan "gıt gıt gıdak ben orospu Zehraa"derken Sevda hoca Alperen'ne baktığında Alperen sustu ve Sevda hoca yanıma geldi ve elime dokunup beni tahtaya çıkarttı. "Zehra'cım başın sağolsun küçük ama sana sınıfcak bir hediye aldık" dediğinde elindeki poşeti uzattı. Sevda hoca bana sarıldığında sıcaklık hissetim ve kapı çaldı hem de 2 defa çaldı. "Gir" dediğinde Fatih içeri girdiğinde ona baktım,o ise direk Sevda hoca'ya bile bakmadan "Sevda hocam Zehra eşyalarını toplasın mezuniyete kadar 2 hafta okula gelmeyecek" dediğinde arkadaşlarıma baktım. Baktım.baktım ve baktım sadece baktım. Sevda hoca kafasını kaldırıp;"Kim yolladı sizi Fatih asker" dediğimde Fatih cevabı "Anıl Gökalp Taşkın"diyince Emirhan ile göz göze geldik aklımda şu şarkı çaldı. "Gözler onu arar" "Kalbin onu düşünür" "Tercih yap sonra üç kalp birden ölür" resmen kafamdaki müzik buydu. Tamam anlamında kafamı salladım ve sıramdaki çantamı alıp Fatih'in sınıftan çıktı ve Sevda öğretmene sarıldım. Arabaya geldiğimizde ön koltuğa oturdum ve Fatih arabaya binince bana"Duru ile sevgili olduk ve evlenicez" dediğinde ona baktım. "Demek evet dedi Duru güzeli" dedim ortamı bozmadan... Askerler herşeydir burada küçük bir yerde yaşamak sınıra yakında yaşamak. Babam beni bu Vatanın evlatları askerlere emanet etti. Güvenliğim için tüm askerleri peşime takmak ister ama 14 yaşında kaçırıldığımda eli kolu bağlı oturmak zorundaydı. 1 yıl boyunca ağzımdan laf almaya çalışmışlardı ve işkence ettiler ama dayandım. O an annemi,babamı ve abimi unuttum ama Anıl'ı unutamadım çünkü;onu unutursam ölürdüm bu savaşın zaferi onunla kazanmam gerekirdi. Anıl yanımdaydı ve her zaman yanımda kalacaktı. Fatih ile arabayla giderken uykum geldiğinde gözlerim kapandı ama gözlerim uykum var diye kapanmamıştı.
Fatih benim uyduğunu düşündü ama ben uyumamıştım,sahi ya bana ne olmuştu. "Zehraa uyan sevgilim çatışmaya gitmeden son defa sana sarılıyım" dediğinde elime değen bir el hissettim. Biri ağlıyordu ve bu kişi Anıl'dı.
Gözlerimi araladığımda odada Anıl ve Gamze vardı. Gamze sarışın ve mavi gözlüydü.Babası o daha çok küçükken birini bıçaklamıştı,o yüzden hapise girmişti ve hiç bir zaman ondan haber alamamıştı.
"Anıl ağlama" dedim boğuk bir ses tonuyla ve o an kolumdaki seruma kaydı gözüm...
"Gamze askeri hemşireye söyle sevdiğimin kolundaki serum bitti." dediğinde Gamze'ye sert bir bakış attı ve bana dönerek lafa devam etti.
"İmkanımız bu kadar yoksa elimde olsa seni bu yataklarda yatırmam sevdiğim" dediğinde yüzüm kıpkırmızı oldu ve resmen dağlar delindi.
O bana aşıktı ve ben ona 15 yaşından beri aşıktım yani duygularımız karşılıklıydı.
Ona aşkımı içimde 4 hatta 5 sene tutmuştum.
Onu her gördüğümde gözlerim parlıyordu yada ne parlaması ben ona bir kitaptaki kadın karakter aşığı kadar aşıktım.
Ona olan aşkımı bastırmak için bir çok kişiyle flört ettim ama olamadı resmen sırılsıklam aşık olmuştum.
Bir an bile tebessüm etmeden;
"Sevgilin var mı yüzbaşı" dedim imalı bir sırıtışla tam o an yanıma bir sandalye çekerken cevap verdi.
"Yok ama senin ile olurum" dedi dudaklarını yukarıya doğru kıvırarak tam o an elimi kaldırdım ve toprak olmuş saçlarını okşadım.
O yavru kedi gibi bana bakarken bir ses duydum ve iç sesim dedi ki
Yakalandık çek elini kafasından bunu diyen iç sesimle babam ile göz göze geldik.
"Baba nasılsın ben bugün taburcu olacağım" dediğimde bana bakan keskin ve nefret dolu bakışlarını fark ettim.
Babam bana hep sevecen bakardı niye benden nefret eder gibi bakıyordu anlamıyordum.
Babam Anıl'a baktığında Anıl kafasını kaldırdı ve babamla göz göze geldiği an babam odayı terk etti.
Anıl'a baktığım dudaklarımda bir basınç hissetim ve bu Anıl'ın dudaklarıydı.Tam bu an tüm şansımı Anıl'a karşılık verdim.
Her yerim yanıyordu ve terliyordum beni öperken bir çenemi tutup daha fazla ve daha sert öptüğünde nefes alamadım ve o an ikimiz de birbirimizin kokusunu içine çektik.
Pis bir ter kokusu,toprak kokusu ve vanilya kokusu onun bu kokusun aşık oldum.
Dudaklarımı zar zor ondan ayırdığım da gözlerimiz kesişti ve bana bakarak tek bir şey dedi.
"Benimle ol Albay kızı" derin bir nefes alışı sesi
"Benim ol sadece benimle ve benim ol lütfen" dediğinde saçlarını oynamaya başladım.
"Benim abimden başka onun da ablasından başka sevenimiz yoktu..."
Bana bakarak "Bazen onlar ölmese bile öksüz ve yetim kalırız birtanem" dediğinde benden ayrılıp gözlerini sildi ve ayağa kalkıp bana gülerken odaya Aynur hemşire girdi.
Serumumu yavaşça çıkartıp Anıl'a baktığında ona cilveli bir sırıtış attığında Anıl'a baktım.
O bana bakıyordu ve Aynur'u önemsemiyordu...
Aynur söze başladı; "Vereceğim ilaçları 1 hafta kullansın yeterli" dediğinde elindeki listeyi Anıl'a uzattığında Anıl sesini kalınlaştırarak "Listeyi masaya bırak Aynur Hemşire ben oradan alırım"
ve bir cümle daha "İşine devam et ve ben yakında gideceğim ablam'a dersin bir durum olunca" dediğinde sol elini kalbinin üstüne koyduğunda alttan alttan bana bakarak gülümsemesini o Aynur cadısı gördü ve ben direk havaya baktım.
İkimizde çok utanmıştık ve o yüzden birbirimizin yüzüne bakmamalıydık.
Aynur hemşire odadan çıktığı an Anıl sandalyeye oturup bana baktığında söz girdim.
"Çıkar mısınız benimle yüzbaşı?" dedim sesli bir gülüşe
"Çatışmaya mı geleceksin dağa benimle?" dedi şaşkın bir ifadeyle yüzünü ekşilti.
"Sevgilim olmak ister misin anlamında ne yapayım ben dağda bayırda" dediğimde gözlerini kapatıp elini üstünde gezdirdiğinde gözleri kapalı bir şekilde
"Avni şaka değil dimi bu sen Zehra'sın ve ben vurulmadım kan kaybetmiyorum." dediğinde heyecandan yerinde duramıyordu elleri ve ayakları tir tir titriyordu.
"Evet yüzbaşı söyle bakalım sevgilim misin benim?" dediğimde beni yataktan kaldırıp beni kucağına alıp döndürürken cevabını verdi.
"Olurum tabi ama ben askerim beni göremesin" dediğinde bir an kalbime bir ağırlık oturduğunu hissettiğimde gözlerimi kapatıp ben yapabilirmiyim diye düşündüm ve ben gözlerimi açınca ona baktım.
"Asker ol ben senin yanına gelirim ve beklerim" dediğimde beni yavaşça yere bıraktı ve tam o an kapı açıldı ama umurumda değildi hiç bir şey bu anımı bozamazdı ama kapıdan gelen ses ile oraya baktık.
"Yüzbaşım sevgili mi yaptı oo? diyen Fatih'in arkasından içeriye gelen ses
"Ne yenge mi var?" diyen Murat'ın üstüne atlayan sesin sahibi ile göz göze geldik.
"Hangi kız baktı yüzbaşım kızı tebrik edeceğim" Avni tabi ya buranın eğlence kaynağıydı.
Fatih 1.89 boylarında hafif kumrala kaçan esmer saçları ve onu öne çıkaran ela gözleriyle en öndeydi ve onun lakabı "Fato"idi.
Fatih'in tek sevdiği kişi Duru'ydu ama bir çoğu kız Kartal timindeki Üsteğmen Fatih Tokgöz'ün peşindeyken o sadece Anıl'ın ablası Duru Taşkın'a aşıktı.
Murat aralarında en küçük rütbeli Astsubay Kıdemli Başçavuş Murat Çetiner'di. Boyu 1.80'di ve onun da masmavi aynı Gökçen kitabındaki Gökçen gibi masmavi gözleri vardı ve sarışın ve esmer gibi karışık bir ton saçları vardı. Bir de Sevda hoca'ya aşıktı ama Sevda hoca yapamadı,asker birini istemiyordu ve o gün benim ve abimin yanında sadece o zaman ağladığını görmüştüm.
Bize hıçkırarak "Ben askerliğimden bile istese vazgeçerdim ama o bunu anlamdı ben onu çok sevdim oğlum" diye kendini paralamıştı.
Avni ise bu timin ilk ve en çok acı çekeniydi.
"1.82 boyuyla kumral saçlarını kimseye dokundurmamıştı ve o sadece bu dünyaya acı çekmek için gelmiş gibiydi.
Teröristler onun sevdiğini gözleri önünde evlenme teklifi ederken vurulunca asla kendine gelemedi.
Melis'e deliler gibi aşıktı ama ne demişler kader mutsuzları yazar Melis ölmeden önce ona bir kaç şey demiş.
"Mutlu ol ben ölüyorum diye gülümsemeni soldurma"
"Cenazemde ağlama ve hep gülümse"
Avni evlenirim seninle" dediğinde onu mezarlıkta görmüştü.
Avni hep gülmesinin ve herkes tarafından alay konuşu olmasının sebebi buydu.
Bana hep "Melis'e çok benziyorsun kaderin benzemesin" derdi ve tek bana dokundururdu saçlarını Melis ölünce bir süre beni ona benzetti diye benimle yüz yüze gelmezdi.
Anıl'ın sesiyle bu anlatımlar kesildi.
"Benden küçük olsan bile seviyorum ve Albay'ıma yetiştireni keserim ve onu söyle bir sikerim ki yürüyemez değil yatalak olur sevdiğim ile arama gireni sikerim kısaca ve en önemlisi bizim dışımızda başkasının yanında ona yenge diyeni kendi ellerimle kan kustururum teröristlere kan kusturduğum gibi"
derin bir nefes sesi hırçın bir sesle devam
"ve diyen olursa işten kaytardığınızı söylerim tamam mı lan?" dediğinde hepsi bir ağızdan ayaklarını yere vurup "Emredersiniz Yüzbaşı" dediğinde yer yerinden oynadı.
Biz 6 günahsız can ve kartal timindeki olanlar olarak bu olayı saklayacaktık.
"Üsteğmen Avni Bolucuk"
"Üsteğmen Fatih Tokgöz"
"Astsubay Kıdemli Başçavuş Murat Çetiner"
"Teğmen Yusuf Kale"
"Yüzbaşı Anıl Gökalp Taşkın"
ve ben "Zehra Gümüşçü" bu aşkı saklayanlar 4 kişiydi ama aşkı yaşayan 2 kişi Anıl ve bendik.
26 Mayıs -Görev gününü ve sonrası-
"Ben gideceğim sevdiğim ama yakında geleceğim sen mezun olmadan geleceğim" dediğinde ona sarıldım ve kokusunu içime çektim.
Bir an nefesini verdiğinde "Ben ölürsem" dediğinde devamını bile dinlemeden işaret parmağımı dudaklarına götürüp ona bakarak "şşt öyle deme sen ve kartal timi sağ salim buraya geri geleceksiniz" dediğimde daha fazla sarıldım ondan ne kadar ayrı kalacaktım bilmiyordum.
Kaç ay,yıl,hafta yada gün bilemiyorduk ama tek dileğim onun en kısa sürede geri gelmesini istiyordum.
"Anıl gitmesen ben yapamam gitme" diyerek yalvardım ama nafile bana baktı ve yavaşça geriye adımlar atarak "Bize ihtiyaçları var bu milletin" dedi ve diğer askerlerin oraya giderkken gözden kayboldu.
"Anıl" diye bağırdım ve tekrar
"ANILL"
"Anıll" ve Anıl yanıma koştuğunu gördüm .
Bana bakıp;
"Ne oldu aşkım?" dediğinde eline bir fotoğraf koydum ve onu izledim fotoğrafa bakıp cebine koydu ve gözden kayboldu.
-1.ay-
Yemek yiyemiyorum okullar tatil oldu ve ondan haber yok
Anıl'a tonlarca mektup yazdım ama onsuz yapamıyordum.
Abim ve babam eve gelmezken rahattım ama Anıl için her dakika endişeleniyordum.
1.ay sadece evde Duru ile konuşuyordum ve yemek yemem kısıtlamıştım.
-2.ay-
Haber yok ne Kartal timi ne diğer askerler bir şey demiyordu.
Herkes aklına en kötüsünü getirmezken ben her akşam saatlerce ya şehit olduysa korkusuyla uyuyamıyordum yada Duru da aynıydı ama gizliyordu.
Bu ay yine binlerce mektup ama hepsi bir kutudaydı yani özlem kutumda...
3.ay
Sabah Duru'nun sesiyle uyandım.
"Kapıda Fatih var kalk çocuklar geldi" ne o gelmişti hasretim bitmişti.
Yeni doğmuş bir bebek gibi daha yeni kanatlarını çırpıp uçan kuşlar gibiydim.
"Anıll aşkım" diye açtığım kapıda sadece Avni,Murat ve Fatih'i gördüğümde yüzüm düştü ve nefes alışverişlerim derinleşti.
"Yenge biz geldik" diyen Avni gülümseme bile olmadan diğerleri yanımdan sessizce geçip salona geçtiler.
"Aşkım sen mi geldin?" diyen Duru'nun Fatih'e sarılmasını hissetim.
Hala kapıda on beklerken o konuşma benim yüreğimi paramparça etti.
"Anıl nerde Fatih?" dedi Duru
Avni direk atladı mutsuz bir ton ile; "O kayboldu aslında biz 1.ayda gelecektik ama aramalara katıldık" dediğinde onlara döndüm ve bir feryat tüm evi ayağa kaldırdı.
"ANILLL"
Ne olacaktı ben onsuz ne yapacaktım kaybolmuştu ve ben o an ölmüştüm...
|
0% |