Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm

@matemliruh

Ben ölüydüm,Anıl yoksa bir ölüydüm daha fazlası olamazdım...

 

-Kartal Timi ve asker çatışmalarının anı-

 

"Oğlum arkadan dalın biz ön taraftan vurup dikkat dağıtırız" dedim Anıl ve arkasında sayısız asker bu ülke için canını verirken.

 

"Tamam biz tim olarak gidiyoruz siz oyalayın" dedi Avni yüksek bir sesle

 

Kartal Timi koşarak ve hızlıca giderken Anıl ve diğer askerler son hız mermilerini sıkıyorlardı.

 

Anıl göğsüne gelen bir kurşun olmadı yıkılmadı...

 

İkinci kurşun tam karnına...

 

Üçüncü kurşun yine karnına geldiğinde Anıl yere düştü.

 

Ahh diye inlerken gözlerini kapattı ve tam o an sevgilisinin masum gülüşü aklına geldi.

 

"Dayanmam gerek onun için" derken yerde sürüklenmeye başladı

 

Bir patlama sesi Mayın patlamasıydı bu Anıl nerde duysa iyi tanırdı bu sesi...

 

"Oğlum" dedi adını bile unuttuğu askere asker direk ateş etmeyi durdurup eğildi.

 

"Efendim Yüzbaşım yaralan mısınız ben sizi helikoptere" dediğinde lafı yarıda kaldı.

 

"Hayır gitmeyeceğim ama sizden iki isteğim var"

 

"Evet komutanım" dediğini duyduğum anda bir mayın sesi

 

"İlki son ana kadar savaşın ve bu ülkeyi kimseye vermeyin"

 

"Emredersiniz"

 

"İkincisi bu mektubu Zehra Gümüşçüye ulaştır o bu vedayı hak etmiyor" dediğimde asker elimdeki mektubu alıp yavaşça iç cebine koydu.

 

Asker silahına atılıp tekrar ateş etmeye başladığında yere ileriye doğru süründüm.

 

Bir yandan da gözlerimin önüne Zehra'nın gülüşü aklıma geliyordu bir zamandan sonra gücüm kalmadı.

 

"Zehra sevgilim beni affet" derin bir nefes alışı ve Zehra'nın fotoğrafını kalbime bastırdım.

 

"Galiba ben ölüyorum yani ölene kadar seni sevmiş oldum yavrum" dediğimde kafama art arda üç defa vurdu ve burnuma bir eter kokusu geldi.

 

-29 Haziran-

 

"Anıl mı geldi?" derken kapıya koştum.

 

Lanet olası Fatih yine o Duru'ya bakıp gülümsediğinde benim kafamı okşadı.

 

"Duru evlilik tarihini haletim" derken Duru'nun yanına gidip onu kollarının arasına alıp iki tur döndürdü.

 

Evet Fatih abi Duru ablaya açıldı ve evleneceklerdi ne güzeldi.

 

Salona geçen Fatih ve Duru mutluklarını kapının oradan izliyordum.

 

Duru abla ve Fatih abi net olarak çok iyi bir karı-koca olacaklardı.

 

Kapıyı kapatıp yavaş ve bitkin adımlarla salona geldiğimde kapının eşiğinde durup Duru ve Fatih'in konuşmalarına kulak misafiri oldum.

 

"Bulunamayacak her yeri arıyoruz ama nafile resmen Anıl'ı yer yarıldı içine girdi desek olur" dediğinde Duru'nun sesi titriyordu.

 

"Ben ne diyeceğim Zehra'ya bunu dersem yemeden içmeye yeni başladı yine kesilir ve üzüntüden yataklara düşer yine" dediğinde Duru ve Fatih sıkıca sarıldığı anda Anıl ve ben en son o göreve gitmeden önce aynen böyle içli sarılmıştık.

 

"Fatih abi beni" dediğimde Duru'dan ayrılıp bana dikkatlice baktı ve direk;

 

"Benden ne istiyorsun yine söyle bakalım" dediğinde yüzündeki sinir ve mutlu olma çabasını gülüşe döndürmeye çalıştı.

 

"Ben üniversite mezuniyetine katılmasan olur mu,bir de ben artık bu evde kalmak istemiyorum."

 

dediğim anda Fatih sesini düzeltip "Gitme mezuniyete ama bu evde kalacaksın" dediğinde ağlamaya başladım.

 

"Ben" diyen titreyen sesimle odama koşarken kapı çaldığında kapıyı açtım.

 

Babamdı.

 

"Zehra hadi sen de salona gel benimle" dediğinde elimin tersiyle babam görmeden göz yaşlarımı sildim ve salona geçtik.

 

"Albay'ım hoş geldiniz Duru size çay koysun" dediğinde babam

 

"Hayır gerek yok" derken iki tane zarfı masaya bıraktı ve söze başladı.

 

"Ben bir süre yokum Zehra size emanet" dedi ve kapıdan hızlıca çıktı.

 

Ne olmuştu babam bana ne sarılmıştı ne de yüzüme bakmıştı.

 

"Bunlar ne?" dediğimde birine elime alıp içindeki kağıdı açtım.

 

"Merhaba Ben Anıl Anıl Gökalp Taşkın sevgilim bu mektup sana ulaştığına göre ben yanına yokum demektir. Benden ümidi kesebilirsin ama arkamdan ağlama,yemekten kesilme,yataklara düşme üzüntüden anladın mı güzel gözlüm. Şunu unutma bana ne zaman ihtiyacın olduğunda benim koca yürekli Kartal Timim senin yanında olacak ve Fatih ve Duru evlensin iznim var benden kaçmaz Fatih'in o bakışları ve hepiniz ben bulunana kadar mutlu olun yada öyle davranın bu benim ve sizden istediklerimdir. Elim zaten benim sadece pistir toz topraktır senin o temiz güzel ellerini tutamazdım. Ben sadece silah tutarım ama sen benim silahım elimdeyken tek vurulduğum kadınsın bunu unutma

 

Güzel Gözlüm'e"

 

Mektubu okurken gözyaşlarıma hakim olamadım resmen bana ayrılık mektubumu babam getirmişti.

 

Diğer kağıdı elime yavaşça aldım derin bir iç çekerek açtım.

 

"Hatay'da yaşayan kızım olmayan pislik terörist Kerem Tarık Kale'nın kızı" devamını okuyamadım.

 

Bir Fatih elimdeki kağıda baktı ve "Senin ailen de mi?" dediğinde kafasını kucağıma koydu ve uzandı.

 

"Ne sende mi?" diye sorduğum anda her yer buharlaştığında kucağımda Fatih abi yoktu.

 

Etrafa bakınırken iki el silah sesi ve bir çığlık attım.

 

"FATİH ABİİİİ"

 

"DURU ABLAA" dediğimde Fatih ses verdi.

"Zehra ve Duru yere yatın ben sizi bulacağım" dediğinde aklıma mutfaktaki silah geldi.

Mutfağa doğru süründüğümde burnuma garip bir koku geldi.

 

Mutfaktaki silahı alıp salona döndüğümde Anıl karşımdaydı.

"Defol Duru ve Fatih nerede?" derken silahı ona doğrultum.

"Yanıyoruz ve senin canın yanacak yandıkça seveceğim derken sen yan demedim" dedi ve kayboldu.

Biri kolumdan tutup beni evden çıkarırken elimdeki silahı yere düşürdüm.

Evden çıktığımda Fatih'i gördüm ve beni direk evin önüne koydu ve eve girmek isterken onu tutan Avni ve Murat'ı yere itti.

Önce Murat'ı yere itti Avni zaten Murat'ın üstüne düştü.

"Duru sevgilim neredesin?"diye tüm gücümle bağırdığımda ökşürdüm.

'DURUUU" bağırışım tüm evi sardığında Duru'nun kolyesini gördüm.

1 hafta önce biriktirdiğim parayla aldığım kolye maddiyat değil manevi değer onun için önemli olsa bile ona cebimdeki tüm parayı verip bunu almıştım.

Hemen elime alıp arka cebime attığımda salona daldım.

O oradaydı,tekli koltukta yatıyordu.Tam gidecekken tahtalar yere düştü ve omzunu sıyırdı.

"Dayan Duru lütfen" her yer yanıyordu. Kendi ellerimle yaptığım hediyeler ve biraz daha burada kalırsak biz...

Zar zor tahtalarının altından ve üstünden geçtim ve Duru'yu kucağıma aldığım anda nefes alıyordu ama çok kan kaybetmişti.

Koşuyordum ve bir an başım döndüğünde Duru'nun eşarbımın

elime alıp kokladım ve Duru'nun ağzını kapatım.

Gücüm kalmamıştı ama dayanmak zorundaydım.

"Biz evleneceğiz bak 2 gün sonra dayan" diye haykırıken kapıya vardığımda Duru'ya bakarak ağlamaya başladım.

"Fatih abi"diye yanıma koşan Zehra'nın yanından son hız geçtiğimde ambulans'a koştum ve Duru'yu sedyeye yatırarak konuşmaya çalıştım.

"Duru Taşkın 30 yaşında kan grubu A eras pozitif,hiç bir şeye alerjisi yok ve onun 1 derece kalp yetmezliği var onun yetmezliği var" konuşurken zar zor ayakta durup konuşmaya çalıştım.

Yanan eve baktım,her şeyimiz o evdi.

Eve bakarkken evin önünde Duru'nun eşarbını gördüğümde son hız oraya koştum hem de titreyerek...

Duru'nun eşarbını alıp burnuma yaklaştırdığım anda iki el silah sesi ve sonra göğsümde bir acı ve yere düştüğümde her yer kararırken sağ elimde tuttuğum ve asla bırakmadığım Duru'nun eşarbı...

"Fatih Abi lütfen uyan ben tek kalacağım yine yoksa" diyen Zehra'nın acılı sesi

Fatih ambulans ekibi çağırın" diyen şaşkın Murat

"Abim şehit oldu sen ölme ben yapamam"dediğini duydum Zehra'nın başka ses yoktu.

 

😢😢

"Ameliyata halen Duru ve Fatih uyanana kadar bekleyeceğiz" diyen Avni bana bakarak hepimiz perişandık.

"Duru Taşkın'nın yakınları"diyen hemşirenin oraya koştuğumda göz altlarım mosmordu.

" Ne oldu iyi mi?"diye gelen ses Gamze'indi.

Eski FCA ajanı ve Kartal Timi üyesiydi ve şimdik 27 yaşında bir avukatlık bürosunda çalışıyordu.

Her halinden uzaktan geldiği ve duruşma sonunda geldiği belliydi.

"Gamze hanım ve Zehra hanım" dedi hemşire titriyen sesiyle

"Maalesef kurşunlardan biri Duru hanımın kalp damarlarını parçalamış ve kalbi fazla duman'a dayanamamış o yüzden ne yaptıysak olmadı o" dediğinden Gamze emir verircesine "Sus deme anladık" dediğinde ellerim titrediğinde ağladığımı görmesinler diye havaya baktım.

"Ağlama sen de"dedi Anıl'ın hayali ona baktım ve kafamı omuzuma yasladım.

"DURU İYİ Mİ?"diye gelen sesle arkamı döndüğümde Avni ve Murat yanımıza sert adımlarla koşuyorlardı.

"Ölmüş" dediğimde Avni ve Murat bir an durup kaskatı kesildiler.

Bize yemek yapan,bizi koşulsuz seven ve benim dizinde ağlayıp Anıl'a olan aşkımı anlatacağım kişi yoktu.

 

"Fatih uyanmış az sonra Murat konuşacak onunla" dediğinde Avni'ye bakıp sessizce yüzüne baktım.

 

 

-Fatih odası konuşma-

"Murat Duru iyi mi?" diye sordum ve boğazımı zar zor temizlerken elime baktım.

Duru'nun eşarbı elimdeydi.

Tüm ameliyet boyunca elimde tutmuştum.

"iyi Duru" dediğinde bana sahte bir gülümsemeyle baktı.

"Ben seni yormayayım da Duru'ya bakayım" diyip odadan kaçarcısına çıktı.

"Söyleyemedim" diye kafasını iki yana sallayan Murat

 

-Morg konusu-

 

Morg'un kapısına geldiğimde adam'a bakarak "Duru Taşkın'ı göreceğim abi lütfen" dediğimde gözümdeki yaşı elimin tersiyle sildim.

İçeri girdiğimde adamı takip edip bir morg yerinin kapağını açtığını izledim.

Duygusuzca ve ruhsuzca onu izlerken adam Duru'nun üstündeki beyaz örtüyü omuzlarına kadar indirip bana baktı.

"Duru Lütfen uyan"diye dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladığımda adam omuzuma dokunarak söze başladı.

"Bak yavrum ben 10 yıldır buradayım ve ne ölümler duydum,bu kadar ağladığına göre ailenden biri ama sen böyle ağlarken seni görüyor olsa o çok üzülürdü" derken nefesini vererek devam etti.

"Ben oğlum,karım ve kızımı bu morgta gördüğümde tek bu sefer ağladım" dedi ve yanımdan ayrıldı.

"Duru uyan ben Anıl'a ne diyeceğim ya da Fatih'e ne diyeceğim?,evlenecektiniz Fatih'le"dediğimde kalkıp o inci taneli saçlarını sevdim.

"Anıl seninle ölecek ama yaşamaya çalışacak"hıçkırdım.

"Ben yanında olacağım"dedim ama ağlamadım sadece söze devam ettim onu süzerkken;

"Anıl ya orada öldüyse ben kime güveneceğim ya da bana kim bakacak o sevdiğim adam öldüyse" dedi ve titriyerek sol elimi yüzüne dokundurdum.

"Ya Anıl beni suçlarda" dediğimde kapıya titriyerek vardım.

Adam'ın yanına gidip ona baktığımda adam sorduğu soruyla beni benden aldı.

"Annen mi yoksa ablan mı yavrum?" kendimden emin bir şekilde "o benim ablam"dedim gülmeye çalışarak dışarı çıktım.

Yavaşça koridorda gezerken arkadan gelen ses ile durdum.

"Zehra koş Anıl bulundu" diyen ses Murat'ın o cilveli aptal sesiydi.

"Murat"

"Avni"

"Yusuf"

ve en önde Avni vardı.

Az önce morgdan ablasının yanından gelmiştim.

Avni,Murat ve Yusuf bana sarılarak hep bir ağızdan "Yenge" diyorlardı.

"Yenge yenge mükemmel bir planımız var Duru mezara girdiği anda" diyen Avni'nin kafasına vuran Murat elindeki kağıdı bana uzattı.

Alıp açtğımda Anıl'ın her yeri kanıyordu ve bu fotoğrafı bize yollamışlardı.

Bir yazı vardı söyle yazıyordu;

"Naber kaltaklar bu askerinizi yani yüzbaşını geri istiyorsanız bizim olanı geri getirin yani Albay kızı diye gezen kızı aslında Kerem Tarık Kale'nin kızını yani bizim olan kızı bizi verdiğiniz taktirde bizde bu aptal yüzbaşını veririz ama diyorsanız biz elimizdeki Fahişden memnunuz derseniz yüzbaşı'nın bu sikik beynini dağıtır size postlarız"

Mektubu okuduğumda yüzüm buz kesti.

"Yenge seni vericez gibi yapıp hepsini gebertip Anıl'ı da seni de kurtarıcaz" diyen Murat'a baktığımda emin bir ses tonuyla onlara bakıp direk bağırarak konuştum kendimden hiç olmadığım kadar emindim.

"Biriniz Fatih'i oyalsın diğerleri cenaze işlemlerini halletsin çabuk olun ve Anıl'ı kurtalarım" dediğimde hepsi bir ağızdan

"Peki Zehra hanım" dediğinde Avni koşarak Fatih'in odasına koştu ve gözden kayboldu.

 

Ablası ölmüştü ama sevdiğim adam ölmeyecekti çünkü onun ölümü benim ölümüm ve yıkılışım olurdu.

 

Tercihimi yapmıştım Anıl'ı kurtaracaktım.

 

 

 

Bu bölüm bu kadar uzun ve üzen bir bölüm oldu...

Acaba Fatih Duru'nun ölümünü kaldırabilecek mi yoksa kaldıramayacak mı?

Ya Anıl kurtarılacak mı kurtarılma esnasında ne olacak?

Zehra abisinin mezarına gidince ne olacak?

Kerem Tarık Kale kim?

Bunların cevabı diğer bölümlerde sizi seviyorum

 

 

Loading...
0%