
Günlerden Sevgililer Günü’ydü ve aşkın zirvesinde olan Baran, Nevzat’ın kardeşi Ülkü’ye, elinde bir buket karanfil ile okula girdi. Ancak o an gördüğü manzara, tüylerini diken diken etti.
Ülkü, başka bir erkekten kırmızı bir gül alıyordu. Hem de aşkın simgesi olan o kırmızı gül…
Baran, olduğu yerde donup kaldı. Gözleri Ülkü’ye takılı kalmıştı ama bu kez başka bir his vardı içinde. Bıkkınlık… Ülkü’nün yüzündeki ifade, karşısındaki Boran’dan bıkmış gibi görünüyordu. İçindeki ateş, bir anda buz gibi soğudu.
Tam o an, duyduğu bir cümle kalbine bıçak gibi saplandı: "O gözlerinin her bakışı, bir aşkımızın işareti, ljubov moja."
Baran, son kelimenin anlamını bilmiyordu ama Ülkü’nün gözlerindeki kırgınlığı hissedebiliyordu. Sanki onu kaybediyordu. Sanki Ülkü, ondan vazgeçme ihtimali… Ve bu ihtimal bile Baran’ı içten içe öldürüyordu.
Baran, doğrudan sağ elindeki yumruğu sıktı ve adım atacakken, bir an, Ülkü’nün Boran’a söylediği söz onu durdurdu.
"Beni tanımıyorsun." Ülkü’nün bu lafı bir an için içine huzur verdi. Elindeki karanfil ile Ülkü’nün arkasında belirdiği sırada, Ülkü hafifçe kafasını kaldırdı ve önüne düşen gölgeyi gördüğünde, içinde, her yerinde hesaplanamayan mutluluk kelebekleri uçuşmaya başladı.
Boran, bir an Ülkü’nün gözlerinin içine bakarak, Baran’ı sinirlendirmek için geveledi: "Ülkü aslında bu gece sizin evde," dediğinde, koşarak kaçmaya başladı. Ülkü ona anlamsızca bakarken, belinin arkasından Baran’ın eli önüne geldiğinde, bir buket karanfili görünce yüzünde bir gülümseme oluştu. Baran bir an onun saçlarını öptü, ama arkadan bir ses duyuldu.
"ŞEREFSİZ!"
Bir an Baran yere düştü, Ülkü elindeki buket ile geri çekildi ve bir an Baran’a baktığında, bedeni titredi.
Baran’ın üstünde Nevzat’ı gören Ülkü’nün elinden karanfil buketi düşerken, bir an Nevzat, Baran’ın yüzünde bir yumruk hissetti. Burnu kanamaya başladı, Ülkü orada dondu.
Abisi neden sevgilisine saldırmıştı?
"Ne oluyor lan?" Baran yerde kanayan burnuna rağmen, bir an Nevzat’a yumruk attı. Geriye gidip, Ülkü’nün kolundan tutarak onu koruma içgüdüsüyle o ortamdan uzaklaştırmaya çalıştı. O sırada arkalarından bir ses yükseldi:
"Ülkü ve Baran, DURUN!"
Ülkü’nün kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu, gözleri korkudan genişlemişti. Baran’ın koşmasına eşlik ederken, okulun arkasına gittiler ve bir kaç kişi onları arıyordu.
Baran, Ülkü’ye burnundan akan hafif kanı ve onun korkmasına rağmen sarılırken, yere oturduğu sırada Ülkü’yü kucağına çekti.
"Seviyorum seni miniğim."
"Ağlama, buket orada mı kaldı?" Baran, konuşurken onu rahatsız etmeden endişeyle mırıldanırken, onun o lavanta kokusunu içine çekerken resmen büyülenmişti.
Bir an Ülkü gülmeye başladı. Kahkahalarının arasında konuştu: "Karıştırdı seni Boran ile."
Baran şaşkınlıkla bakarken, aklında tek bir düşünce vardı: Baran, Ülkü’nün asla şansı olmamıştı. Onun kaderiydi Ülkü…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 37.86k Okunma |
1.72k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |