Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 10. 'Hastahane'

@matmazellyaziyorr

oy, ve yorumlarınızı unutmayın. ♡

 

 

 

 

 

'Zamanın acımadığı, bu

 

 

Dünya'da insanlar mı? Acıyacak.'

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Tik tak, tik, tak.. Camın ardından yelkovan ve akrep bir birini kovalarken hayatımızın ne kadar da basit olduğunu gösterebiliyordu. Acımasız olan bu hayatın birde bize vakitler sunduğu gerçeği her defasında hatırlatıyordu insana.

 

Gelip geçici bir hayatım vardı. Sadece bu hayatı diğer insanlar gibi normal yaşayıp bu dünyadan göçüp gitmek istiyordum. Önce büyüyecektim, sokakta istediğim kadar çığlık atıp diğer kızlar gibi akşama kadar oynayacak sonra toz toprak içerisinde evime gidecektim. Annem az bişi azarlasa da dayanamayıp bana sarılacaktı. Sonra biraz daha büyüyüp okula başlayacaktım. Yeni arkadaşlar tanıyıp hayatımın mücadelesine başlayacak. Yetişkin bir genç kız olacaktım. Ardından mesleğimi elime aldıktan sonra tesadüfen hayatıma giren ve bir birimize deliler gibi sevip, saygı duyacağım bir adam tanıyacaktım. Onunla bir aile kurup dört tane çocuk dünyaya getirecektim. Sonra yaşlandıkça torunlarımı sevecektim, zaman geçtikçe bu dünyadan göçüp gidecektim.

 

Ben fazla şey istemişim! Kaderime ağır gelmiş gibiydi. Ki! Beni daha ağır şeylerin altında ezmeye and içmişti. Dönen başım hayatın benim elimde olmadığını ve bu dünyada daha fazla yaşamamam gerektiğini kanıtlıyordu... Kirli ellerin bana dokunduğunu, değil tenimde hayatımda aklımda bile hissetmek istemiyordum. Üzerimde ki ağırlık bir anda hafifledi, gözlerimi açamıyorum sanki açarsam güçsüzlüğüm önüme gelip kahkahalarla gülecekti.

 

Bir süre sonra yanağıma dokunan birini hissettim. Ama ben gözlerimi açmak istemiyordum. Bu hayatın ağır yükünü daha fazla taşıyamıyordum, ne kadar güçsüz olduğumu her defasında yüzüme vuruyordu. "Efnan! Aç gözlerini bi ses ver kadın!" Duyduğum ses bana tanıdık geldiği kadar yabancıydı. "Özür dilerim geç kaldığım için! Özür dilerim..." Bedenimin havalanmasıyla hala başım dönerken zorladım gözlerimi açmaya ama bu sefer güneşin yakıcılığı gözlerimi daha sıkı kapatmama sebep olmuştu.

 

Her şey bana inattı, ben direndikçe hayat yine savuruyordu. Küllerimi etrafa hiç acımadan savuruyordu...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Ertesi gün..

 

Gözlerimi açmak istiyorum ama beni zorlayan bir şey vardı. Gözlerimin üzerinde bir ağırlık bu hafi dünyanın güçsüzlüğünde beni ezmek için yer ararken ben direnmeye devam ediyorum. Ne için? Yşamak için! Peki bana izin veriyorlar mıydı? Zehiri içmedim ama zehirden daha beter bir hayat yaşatıyorlardı...

 

Direnmekten yorulduğu bu hayatımı kimse görmüyordu. Herkes daha fazla nasıl acıtabilir yada yaralayabilirim diye daha çok gün arıyordu...

 

Birkaç çırpışta gözlerimi yakan ışığın yakıcılığı sonunda neyse ki aralayabilmiştim. Etrafta gözlerimi gezdirdiğimde bi hastahane odasının içerisinde tek başımaydım. Derin bir nefes aldım gözlerim hızla dolarken aklıma üşüşen düşüncelerle bir damla hüzülüp yastığıma damladı. Ardından bir damla, daha bir kere daha yanlarımda duran avuçlarımı sıktım. Kolumda olan serum canımı yaksa da hiç umursamadan daha da bir sıktım. O minicik acıdan daha ağırlarını yaşıyordum...

 

Kapının açılma sesini duydum ama hiç oraya bakmadım. Adım sesleri gelirken yatağımın dibinde duran adama kaydı bu sefer gözlerim. Kaşları kara gözlerinin üzerine düşmüş gözlerimin içine bakıyordu. Elini uzattığı an refleks olarak çektim. Yutkunmak bile artık zorlaşırken yanaklarımdan süzülen yaşlar çoğalmıştı. Başımı çevirerek dışarıdan yansıyan güneşe baktım oysa ne kadar da parlak, ve duru duruyordu...

 

"Bir gün boyunca uyuttular seni!" Sesi gelse de dönüp bakmadım. Bir gece acımı unutmamı mı sağladılar? Gülmek istedim titreyen dudaklarıma tezat. "Uyutsalar da hiç uyanmasam.." Fısıltılı sesimi duydumu bilmiyorum ama ne o konuştu. Nede ben bir kelime edebilmek için dudaklarımı araladım. Ağlayışım bile sessizdi, acıyı çeken bendim çığlıklarım yankı yapması gerekirken yine susmak zorunda kalan bendim...

 

Sanki yaşadıklarım basit bir insanın hayatında yer edinmişti..

 

"Efnan?" Gözlerimi yavaşça yansıyan güneşten çekip onun kara gözlerinin içine baktım. "O p!çi öldüreceğim. Hala nişanlı bir kızın peşinden koşmaya üstüne üstlük..." Yarıda kesilen cümlesine anlamsızca baktım. Bi anda ellerini ellerimin arasına koyduğunda kaşlarımı çattım. "Buna asla izin vermem, sana zarar gelmesine izin vermem. Korkma tamam mı!?" Sert sesi ve mimikleri bunu açıkça belirttiği için yutkundum.

 

"Beni korumak için niye bu çaban?" Pürüzlü sesim koca bir yumru boğazımı tıkatmıştı. "Nişanlımsın yakın bir zaman da! ŞahinKara aşiretinin gelini olacaksın.. Benim karım!" Kalbim hızla atarken korkulu dolu bakışlarım anlamsızca onun yüzüne bakıyordum. "Beni nişanlın olduğum için, ve aşiretine gelin alacaksın diye mi?" Kaşlarım çatılırken kara gözlerine çevirdim bakışlarımı. "Sulu göz! Bazen seninle ne yapacağımı düşünüyorum." Başını iki yana salladı. "Herhangi biri dahi olsan kurtarırım seni o şerefsizin elinden. İstediğin kadar yabancı.. Ol bu benim kitabımda yazmaz!" Yeni yeni fark ettiği şeyle yavaşça ellerini ellerimin arasından çekti. "Güçsüz birinin üzerinde güç kullanacak insana adam demem ben! Bu kadın, çocuk, erkek! Ne olursa olsun.." Hızla burnumu çektim.

 

Dalmış gözleri gözlerime çıkardı. "Hele ki sensen.." Hızla gözlerimi kırpıştırdım. "Bakma öyle! Cevap bekledikçe umutsuz kalma." Oturduğu yerden hızla kalktı. " Uyandığını doktora haber vereceğim." Başka bir cümle kurmadan hızla odanın kapısını açıp ardından kapattı. Bir gün boyunca uyuduysam benim ailem nerdeydi? Yutkunarak gözlerimi sıkıca kapattım.

 

Hızla açılan kapıyla bakışlarımı geri araladım. "Kuzum.." Şeyma'nın sesi kulaklarıma ulaşırken sanki dolan gözlerim az dolmuş gibi daha da bir bulanıklaştı. Hızlı kapıyı kapatıp adımlar atarak yatağa oturdu. Gözleri bir bir gözlerimi tararken bedenimi hızla kendine çekip sıkıca sarıldı. En ihtiyacım olan şey şuan da buydu ne kadarda güçsüz bir insandım.

 

Şeyma doladığı kolları hıçkırıklarımla eşlik ederken bende sıkıca doladım kollarımı. "Korkma, korkma yanındayız.." Eskiden yanındayım diye kız şimdi yanındayız diyordu. Berzan'ı kast ettiğini fark edebiliyordum. "Hiç birşey olmadı. Berzan yetişmiş zaten!" Dedi bir çırpıda insanın vücudundaki yaralardan çok içinde bir yerlerde yara açılırdı. İşte bu da en ağırı olurdu... "V-vücüdümda değil belki!" Oturan ağır yumru sessizleşmeme sebep olmuştu. "P-Peki ya! İçimde olan deprem..." Soru dolu sesimle bedenimi daha da bir sardı.

 

"Geçecek! Söz veriyorum hepsi geçecek..." Gülmek istedim zar zor kıvrılan dudaklarım bunun tersini gösteriyordu. "G-geçti diye a-adlandırd-dığımız herşey kalıyor Ş-şeyma!" İnsanın yüreğinde yara olarak. Bir zaman geliyor ki hatırlıyor geçmişi acı kayıplarını unutmaktan bazen korkuyor insan gerçekleri. Bazen de iyiki de geçip gidiyor diyor insan...

 

Çoğu hatıralarımı silmek isterken çoğunu da! Geçmişten bir anı olarak kalmasını istiyordum... Acı ama bazı anılar öyle güzeldi ki silinmeye kıyamayacağım gerçeklerle en iyi dosttu...

 

"Biliyorum! Üzgünüm insanların her defasında sana yara açtığı zaman engel olamadığım için üzgünüm..." Sanki o birşey yapabilirdi. Suçlu o değildi ki! Acımasız insanların açtığı yaraların sebebi değildi... "Ü-üzülme! Alıştım.." Tek nefeste söylediğim ne kadar da acınasıydı. "A-alışma!" Elleri saçlarımın üzerinde gezinirken ilk defa sadece bu kadar bir annenin sevgisine muhtaç olduğumu fark ettim.

 

"A-anne sevgisine ilk defa. B-bu kadar muhtacım.." Sessizce söylediğim duydu mu bilmiyorum. Kaç dakika geçti. Kaç zaman akıp gitti biz öyle kalıp ağladık bilmiyorum ama dünyadaki hiç bir şeye değişmezdim... Çalan kapı ile ikimiz ayrılarak gözlerimizdeki yaşları sildik. 'Gir' dedim.

 

Berzan ve yanında doktor gelmişti. Ardından içeriye giren Rojbin'i görünce derin bir nefes aldım. "Abla nasılsın?" Korku dolu sesini duyduğum da yutkunarak tebessüme zorladım kendimi. "Bayılmışsın niye bu kadar uzun sürdü onu bile anlamadım!?" Meraklı sesimle bakışlarımı hızla Berzan'a çevirdim. Kara gözleri sessizce bizi izlerken gözlerini kapatıp açtı. "İyiyim canım." Sesim pürüzlü çıksa da iyidim. Yada iyi olmaya çaba gösteriyordum.

 

"Endişe etmenize gerek yok tetikler yapıldı. Pansuman yaptırmanız gerekiyor onun dışında başka. Bir sorun yok taburcu olabilirsiniz." Doktorun kısa bir açıklaması ardından odadan çıkıp gitmişti. "Halletim çıkış işlemlerini hazırlan çıkalım." Berzan'in açıklaması ile derin bir nefes alarak başımı salladım. Odadan çıkan Berzan ile Rojbin ve Şeyma bana yardım etmişlerdi.

 

Hastahaneden sonunda çıkıp eve vardığımızda sevinmek istesem de beş karış suratı ve çatık kaşlarının ardından bana acımasızca bakan annemle göz göze kalmak ne kadar da istemesem de ondan da kurtulup hızla merdivenlerden çıkıp odama gelmiştim. Odamda bana ait olan banyoya girerek üzerimdeki tüm kıyafetleri çıkardım. Hepsi yeniydi ama bana ait değillerdi. Sağol suyla küveti doldurduktan sonra üryan kalan bedenimi hızla suya deldirdim başta bedenim titresede, hatta dişlerim kırılana kadar gebersem de çıkmadım suyun içerisinden.

 

Bu kendime verdiğim bir cezaydı. Biliyorum eğer ki kendimi çimmeye başlarsam canım daha çok yanacaktı. Bedenim o kirli ellerin arasında düşüncesi yara bere içerisinde bırakırdı. Su alıp götürmez miydi? İlla canımı yakmak zorunda mıydım? Şuan bile yanarken başımı da suyun içine gömdüm. Nefessiz kalıyordum tüm bedenim çırpınmıyordu bile. Bi anda ayaklarım çekilince gözlerimi araladım oydu yine kirli elleri ile bana dokunmaya çalışıyordu. Ben çırpınıyordum ama beni kurtaran yoktu bi anda kendimi geri çekmekle koca nefesler alarak öksürmeye başladım.

 

O yoktu, hayal görmüştüm su çok yuttuğum için öksürüklerim durmazken gözlerimden akan yaş dönen başım, tahammülsüz kalmıştı. Gücüm bu kadardı ben suyun için de bile savaşı kaybediyordum...

 

Adaletin yok olduğu bu hayatta, bir adalet ben yazamıyordum...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Bölüm hakkında fikirleriniz.?

 

Bu diğer kitabımdan farklı ve duyguları biraz daha yoğun olacaktır.

 

Berzan hakkındaki fikirleriniz?

 

Efnan hakkındaki?

 

Şeyma hakkındaki?

 

Rojbin peki?

 

Bir sonraki bölümde görüşürüz..

 

Allaha emanet. ♡

 

 

Loading...
0%