Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Bölüm 12. 'Salıncak!'

@matmazellyaziyorr

Oy, yorum eksik etmeyin. ♡

 

 

'Talip olduğum hayat.

Acısını, da alıp gelmiş.'

 

 

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Hayatın size gümbür gümbür yaşatmak istediği gerçekleri vardı. Kimi zaman zorlukların baş koyduğu bu dünyada, bazen mutluluklara da yer verirdi. Sonra yaşama şansınız varsa! Güzel olanı yaşar bu hayattan göçüp giderdiniz ama hayat size bir zindansa. O zindandan ya sağ çıkarsınız yada hiç çıkamazsınız...

 

Ne hissetmeliydim. İçimde yeşermek için yer edinen bir çiçeği mi? Yada yenilerini bir kez daha açmaya çaba gösteren bir yara mı? Muammasına yer verdiğim bir arafın tam ortasında kalmıştım.

 

O gece çatı katına tırmanan adam yarın evleneceğim adam tamı tamına iki gündür ortadan bi anda kaybolmuştu... Bilmiyorum hayatımda oluşuna alışkanlık mı, edinmiştim yada bu hayatta ilk defa iyi davranan bir insan olduğuna mı! Kapılmıştım bilmiyorum... Engel olamadığım bir merak içerisinde hapis yaşıyordum...

 

Bedenimi saran bu beyaz elbise bir gelinlikti. Düğünüm yarındı, ve ben bugün son kez gelinliğimin son provasını yapıyordum. Ortadan kaybolan bir adet damat yokken benim hazırlık yapmamız boşa gibiydi. Kabullenmiş miydim, bu durumu? Galiba evet evleneceğime kabullenmiştim. Kaçışı olmayacak bir şeydi.

 

Hem kaçsam nereye gidecektim? Kim koruyup kollayacaktı. Kaçmak istesem, Berzan beni bırakır mıydı? Hayır! Kedinin fareyi kovaladığı gibi oda peşim sıra gelecekti. Buna o kadar ki emin olmuştum. "Gelin hanım hazır mısınız?" Daldığım düşüncelerden konuşan kadına sanki beni görüyormuş gibi başımı salladım. "Çıkıyorum." Başımı iki yana salladım düşünmek fazlasıyla yorucu bir işti! Ve ben bu işi yarın yapardım.

 

Mesela Berzan düğüne gelecek mi? Hah! Şaka ama gerçek. Sevgili damat bey katılır mı? Yavaşça gözlerimi kendi üzerimden çekerek açılan perdenin ardından geçtim. "Abla!" Çiyaklayan Rojbin'e sinirle bakarken gelinliğin eteklerinden tutmasaydım. Kesinlikle kulaklarımı kapatırdım. "Çok güzel olmuş..." Zerda'nın fısıltılı sesi kulaklarıma gelirken hayran bakışları üzerimde geziniyordu...

 

Gelinlikle hiç bir gelin çirkin olur muydu? Bilmiyorum ama çok gelinlik giyen görmemiştim. Ama her giyene yakışıyordu, bana yakışmış mıydı.? Aynadan bir süre kendime baktım ama gözüme çarpan yarıbuçukla kaşlarım çatıldı. "Eee tam istediğim gibi!" Boğazımı tıkayan bir şeyler hissedince temizledim. Ama gitmek bilmiyordu sanki yer edinmişti namussuz. "Su getirmemi ister misiniz?" Başımı sallarken kısa kısa öksürmüştüm. Olur olmadık yerlerde çıkmayı çok iyi biliyordu.

 

Birkaç yudum içerek gitmesini umduğum gıcık suyu bitirdiğim de gitmişti. "Biraz daha iyi misin?" Zühre hanımın sorusuyla hafif bir tebessüm ederek. "İyiyim Zühre hanım." Kısık bir sesle yanında oturan annemin kalkan tek kaşıyla bana bakıyordu. Sorması gereken sorunun sahibiydi.. "Zühre hanım mı? Efnan kaynanan o, anne diyeceksin." Dahil olmasa şaşıracaktım eksik kalmıştı çünkü...

 

"Zühre hanım ne dememi isterse onu derim." Kısa bir açıklama yaparak bu sefer sessizce bizi dinleyen Zühre hanıma döndü bakışlarım. "Kızım içinden nasıl geliyorsa! İster kaynana, ister Zühre hanım, isterse de Anne! İstediğin gibi." Anlayışlı sesi yutkunmama sebep olurken sanki annemle yer değiştirmiş gibi annem, kaynana kayınvalidem, annem olmuş gibiydi. "Teşekkür ederim." Aniden anne diyemezdim belki ama zaman neyi gösterir onu da bilmiyorum...

 

Neyse ki çok uzun sürmemişti gelinliğim baştan sona tekrar dikiliyordu. Ne kadar istemesem de olması zorunlu olduğu gerçeği vardı. Bu yüzden kendi zevkime göre seçmiştim hayal ettiğimden güzel olmuştu. Bir gelinlik ne kadar güzelse o kadardı işte...

 

İlerleyen arabada amedin kavurup kül ettiği topraklardan geçerken. Hayat insana zor olsa da bir şekilde yaşatıyordu. Zorluklara göğüs germesi gerektiğini biliyordu. Gün gün yaşatırken çoğu zaman anlamsız kalıyordu. Telefonuma gelen bildirimle bakışlarımı kucağıma çevirdim.

 

"Miraç birazdan seni almaya gelecek. Onunla gel! Seni bekliyorum."

 

Berzan'ın yazdıklarını okuduktan sonra cevap vermeden. Yan tuşuna basarak ekranımı kararttım. Hem ortadan kayboluyordu, sonra bi anda ortaya çıkıyordu. Nasıl bir adamdı anlamış değildim. Bi iyi iken bir anda kötüye dönüyordu. Bi yakın iken, bi anda aramızda dağlar kadar yol varmış gibi çok uzak oluyordu.

 

Ortamda sohpet eden Zerda, Rojbin'e kaydı bakışlarım. "Rojbin anneme söyle; Berzan gelmiş beni çağırıyor." Beyfendinin bir de ayağına gitmemiz gerekiyordu. Kısa açıklamama kıs kıs gülerken kaşlarımı çattım. "Ne bu sinir abla! Adam iki gün sadece İstanbula gitti iş için. Çok mu özledin! Yarın zaten hiç ayrılmayacaksınız." Söylediklerinin ardından bana bakarak Zerda'yla gülmeye başladıklarında göz devirdim.

 

"Yok canım ne özlemesi hödükler özlenir mi! Adamın sanki umrundayız. Gideceği zaman söylemez. Geldiği zaman haberimiz olmaz!" Sitemkar sesime daha da bir güldüklerinde omzumu silkerek cama döndüm. Laf anlatsam da anlamayacakları çok açıktı. Araba sonunda durduğunda Rojbin ve ben inmiştik annem gil önde geldikleri için onlar çoktan eve varmışlardı.

 

Rojbin konağa girdiğinde bir süre kapının önünde beklemiştim. Güneş kavursada içimdeki yangın kadar yakmıyordu beni neyse ki çok beklemeden Miraç gelmiş ve hızla ona doğru gidiyordum. Yabancısı olduğum ama yarın evleneceğim adama gidiyorduk. Garipti ama gerçekti her şey gibi bu konuda...

 

Arabaya bindiğim de Miraç'ın hızla sürmesi ile sessizce yola öylece dalmıştım. İnsanların elden ele oyuncak ettiği hayatımı seyre dalmıştım. "Nasılsın?" Miraç'ın sorusuyla düşüncelerimden sıyrılarak bakışlarımı ona çevirdim. "İyiyim. Sen nasılsın?" Değildim belki ama her şeye hayatımın gidişatına gittikçe alışıyordum.

 

"İyi diyelim iyi olsun," Dikiz aynasından göz göze geldiğimiz de hafif bir tebessüm vardı. Dudakları arasında! Tedirgin olduğumu mu düşünüyordu? Kimin umrundaydı. Ki benim duygularım kim önem veriyordu. "Melek nasıl kaç gündür göremedim?" Aklımdaki düşüncelerin bir kenara atmanın yolunu bulmak ne kadar da çaresiz bir insan olduğumu ap açık belli ettiriyordu.

 

"İyi oda çok şükür, az bi kuzenimle uğraşıyor." Sitemle sesi hafif beni güldürmüştü. "Kusura bakma ama Melek haklı. Siz gençsiniz evlenmiş boşanmış bir kadının sizde kalması hiç uygun değil." Burnumu soktuğum bu durum da dilimi tutamamıştım. Kadın dayanışması diye bir şey vardı. Belki ben şuan başka bir kadın hakkında ileri konuşuyordum ama haklılık payıma vardı. İnsanda düşünce olmazsa etraftaki insanlara zarardan başka bir şeyi yoktu.

 

Utançla başını sallarken yanan kırmızı ışıkta dikiz aynasından tekrar bakmıştı. "Haklısın ama benim elimden de bir şey gelmiyor! Tutupta evimden kovamam." Omuzlarını kaldırıp indirdi. Melek'in sitemi de haklıydı. Şuan çaresiz olan Miraç'ta vardı. Arafta kalmıştı her ikisi ve bu da ilişkilerine zarar veriyordu. Dudaklarımı bir birine bastırıp anlayışla başımı salladım.

 

"Sen yinede de Melek'e çok yüklenme oda kendince haklı yönleri var." Nerden geldiğini bilmediğim savunma dürtüsü içime yerleşmiş gibiydi. Başını salladığına araba tekrar harekete geçmişti. Konu kapanmış daha ne ben konuşmuştum nede o bir şey söylemişti. Hızla akıp giden yolun sonunda araba bağ evine benzer bir yerde durunca bakışlarımı Miraç'a çevirdim.

 

"Berzan ağam seni bekliyor." Başımı sallayarak arabadan inmeden önce. "Teşekkürler." Demiş ve çantamı koluma takarak inmiştim. Başlarda tedirgin olsam da konak kadar büyük olan bağ evi ağaçlık alanın içindeydi. Çimen ve toprağın bir birine karıştığı yollardan ilerlerken çok tatlı gözüküyordu. Çatı kısmındaki geniş üçgen ilk bakışta dikkatimi çekmişti. Baştan sona camla kaplıydı.

 

Bakışlarım bağ evinin yanında olan ağaçta asılı bir şekilde salanan salıncağı görünce yutkundum. Arkamı döndüğümde Miraç çoktan gitmişti yönümü çevirerek kapıya değil de gördüğüm ağaçta salanan salıncağa doğru ilerledim. Elimdeki çantamı hızla salıncağın köşesine doğru yere bırakıp tahtadan olan salıncağa oturdum.

 

Ayaklarımı yere basarak kendimi ittim. Yüzüme doğru savrulan rüzgar ile biraz daha ayaklarımla iterek daha da yükseğe çıkmaya çalıştım. Savrulan saçlarım sanki özgür rüzgarı arasına almış uçuşuyordu. Gözlerimi kapatarak rüzgarın özgürlüğünü yüzüme savunmasına izin verdim.

 

Küçük bir çocuğun mutluluğu vardı. Yüzüme savrulup duran özgür ruhumun acı haykırışları bi anda sarsıntıya uğrayıp duran salıncakla neyse ki sıkı sıkıya tuttuğum için düşmemiştim. "Beni çok beklettin." Erkeksi sesi kulaklarımı doldururken yüzüme savrulan saçlarımdan dolayı yüzünü net göremiyordum. "Ş-şey.." Kekeme gibi çıkan cümlelerime isyan ederken burnuma dolan sigara kokusu yakınlığı bedenimi bertaraf ediyordu..

 

İnsan iki günde özler miydi? İçimdeki bu kıpırtının sebebi neydi? Insani öldüren sigara kokusunu dahi özlemiştim. İnsan zararı olan şeylerin bağımlısı olurmuş, ben sigara içmeden bu adamın kokusuyla karışana bağımlı olmuştum...

 

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Bölüm sonu!

 

Fikir ve düşünceleriniz?

 

Gelinlik daha tam karar vermedim o yüzden çok anlatmadım.

 

Düğün de artık.

 

Efnan, Berzan?

 

Zerda?

Berzan'ın kardeşi

 

Rojbin?

Efnan'ın kardeşi

 

Miraç?

Berzan'ın şoförü (güvendiği adam!)

 

Zühre?

Berzan'ın annesi

 

Dila?

Efnan'ın annesi

 

Allaha emanet.♡

 

 

 

Loading...
0%