Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2. "İsteme.."

@matmazellyaziyorr

 

 

Keyifli Okumalar...

 

☆▪︎☆▪︎☆

Hayat bana ağır silesini tam on bir yaşındayken vurarak büyütmek zorunda bırakmıştı.

Gecelerimi gündüzlerime katmıştı. Bir zamanlar küçük yaşta yağan karın altında oynarken düştüğümde hayatım tamamen kararmış ve hiç eskisi gibi olmamıştı. Yerinden çıkan kalçam hayatımın bir izi olarak bende ömür boyu kalacağını bilemezdim...

Ailem o zaman bana çok değer verirlerdi. Eski de kaldı çünkü...

Gezmediğimiz doktor gitmediğimiz hastane kalmamıştı. Hepsi bir farklı dil dökerken hayat o zorlukları ile beraberinde beni de büyütmüş tedavimin hiç birinden sonuç alamamıştık sonra tek başına kalmaya başladım. Ailemden uzaklaştım onların bana olan sevgileri verdikleri değeri bir bir gözlerinden düştüm...

Halbuki hiç bir suçum yoktu. Onlar çektikleri kadar bende kaderimin kadersiz alın yazısını çekiyordum...

Sanki hayatın bana bir oyunuymuş gibi birde başıma Sezer üşüşmüştü. Kısa olduğu için topal olan ayağımdan dolayı kimsenin beni alıp sevmeyeceğini bu hayatta sadece o isteyebilirdi. Benim birini sevmeye hakkım yoktu, yada bir başkasının beni sevmesine...

Yarıbuçuktu ben ona bu adı takmıştım. Tam onbir yaşımda yaşadığım bir düşme sonucu hayatımı kararttı. Derin bir nefes alırken ağrıyan kaburgalarımla iki büklüm olmuştum. Kardeşim Rojbin ne kadar almaya çalışsa da onun elinden hiçbirşey gelmemişti.

Babamın elinden alması gereken insanlar sadece bir seyirciydi. Gözümden süzülen yaşı sertçe silerken bu hayatta neden geldiğimi ve hayatın bana bunca süre işkenceler çektirdiğini hala anlayamamıştım.

"Abla!" Duyduğum sesle kendime gelirken penceremin önünden hafif döndüm. Elindeki ilk yardım çantasını ile gözleri dolu dolu bana Rojbin'e gülümsemeye çalıştım. Fakat sızlayan dudağımla bu sefer acıyla inlemiştim. "İyiyim!" Dedim bir çırpıda hiç iyi değildim. Sadece kendimi kandırırken karşımdaki bana değer veren insanı da kandırmaya çalışmıştım.

"İyi olmaya çaba gösterme! İyi değilsin işte!" Oturduğum yerden kollarımı tutarak yatağıma doğru sürüklemesine izin vermiştim. "İyiyim güzelim! Yada sadece alıştım." Gözlerinin elaları hüzünle bakarken üzgündü. Ama beni düşünen tek insanın bile üzülmesini istemiyordum. Şuan elimden birşey gelmediği için ne kadar konuşsam da fayda etmeyeceğini biliyordum.

Bu yüzden sessiz olarak onun yaralarımı sarmasını bekledim. Acısa, da canım titrese de bedenim elimden geldiğince gizledim yaralarımı. İnsanın vücudundaki olan yaralardan en çok yüreğindeki acımasız insanların gerçekliği daha çok yakıyordu.

Bir yandan canımı yakmamaya çalışsa da acıyan yerlerimde dudaklarımı bir birine bastırmıştım. "Kaç abla!" Rojbin'in bir anda söylediği ile dumura uğrarken şaşkınlıkla bakışlarımı onun gözlerine çevirdim. "Rojbin nereye giderim! Midyattan dışarıya hiç çıkmadık bu zamana kadar!" Serzenişim ile hızla bana doğru döndü.

Ellerini ellerimin içine aldı. "Abla gitmezsen. O adam senin peşini bırakmayacak!" Bir çırpıda söyledikleri haklılığının bir gerçekliği vardı. "Rojbin ben.." Dilim varmıyordu. Fazlasıyla korkuyorum cesaretli olan yüreğim bir kuşun son çırpınışları gibiydi. "Biliyorum korkuyorsun! Ama en azından o adamdan kurtulursun! Başka çözüm bulamıyorum. Hayatını mahvedecek kaç kurtar kendini!" Korku dolu elaları damlacıklarla birikmişti.

Sıkıca sarıldım. Korkuyordum ama bu adamla evlenirsem de hayatım sanki çok mükemmelmiş gibi daha da beter olacaktı. Çözümü olmayan bir kader anlıma yazılmıştı güçsüz bedenim benden güçlü olanlara meydan okuyamıyordu.

"Kaçacağım Rojbin! O adamın istediği gibi karısı olmayacağım. Kurtulmak istiyorum belki zor olacak ama yeni bir hayat kuracağım." Ağrıyan bedenime inat çıkan güçlü sesimle dik durmaya çalışıyordum. "İşte benim ablam! Bir çözüm bulacağız. Ve burdan kaçıp yeni bir hayat kuracaksın!" Sesindeki tınısı bana güveni. Gözlerimin dolması ile hızla tavana çevirdim bakışlarımı.

"Hayat benim hayatım, yaşamak istediğim hayatı kaderimi kendim belirleyeceğim." Parmak uçlarımla yanaklarımdan süzülen yaşları silerken onunda benden farksız olmadığını biliyordum. "Sümüklü olduk iyice ha!" Dedi bir çırpıda yanaklarını silerken. "Hemde ne sümüklü!" Biz böyleydik işte acıların en ağırı boynumuza ağır bir urgan gibi dolanmışken güçlü durmayı bilirdik biz beraber oldukça güçlüydük.

Hayat bizi ayırdığı zamana yaklaşmıştı. Ya ben gittikten sonra Rojbin'e yüklenirlerse! Derin bir nefes aldım bunca zaman hep zararı ben görmüş olabilirdim fakat Rojbin'in zarar görmesini asla istemezdim. "Rojbin ya ben gittikten sonra sana zarar verirlerse!" Korkuyla atan kalbim sesi kulaklarıma kadar ulaşmıştı. Canımdan öte olan kardeşimin tırnağına bile zarar gelmesini istemezdim.

"Hayır abla! Sakın öyle düşünme bana zarar vermezler. Sen beni düşünme şuan düşünmen gereken nereye gideceğin. Olmalı beni düşünürsen bu yolda ilerleyemezsin!" Biliyordum ben gittikten sonra onun canını yakacaklardı. Ne kadar öyle birşey olmayacağını söylese de ben ailemi biliyordum.

Tüm cesaretim kırılırken başımı hızla iki yana salladım. "Gitmeyeceğim. Sana zarar vereceklerini bile bile gidemem Rojbin!" Tek nefeste onun elalarının içine baktım. "Abla!" Ayırdığımız bedenlerimizi tekrar birleştirirken daha da bir şidetlenmişti. "Ne olur bir kezde kendini düşün! Ve bu acımasız olan kaderin oynuna gelme! Nolur benim için git. O adamın sana neler yapabileceğini aklımdan bile geçiremiyorum.!" Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından. Kabullenmek zor olan kaderin bu yazısını yaşamak zorundaydım...

 

☆▪︎☆▪︎☆

İki gün sonra...

Zaman yavaş yavaş ilerlerken tüm yaralarım kapanmaya yüz tutmuştu. Bu akşam herkes uyumaya gitti vakitte. Hazırlamış olduğum bavulumla hiç bilmediğim yollara zorunda olduğum hayat için ilk adımımı atacaktım.

Gelen misafirler beklemediğimiz bir duruma sokarken herkes merakla gelecek olanları bekliyorlardı. Daha önce de adını ve şanını duyduğum ŞahinKara aşiretinin neden bize geleceğini bilmiyordum. Köklü bir aileye sahip olan bu aşiret dışarıdan mükemmel bir aileye sahiplerdi. Berzan ŞahinKara daha önce adını duyduğum insanların yüreğine korku salan bir ağaydı.

Fakat şu vardı ki! Hapishaneye düşmüştü. Tam tamına dörtyıl süre aşkın hapis hayatı yaşamış ve gelen af sebebiyle hapisliği sona ermişti. Kimse bilmezdi derin bir sır gibi saklıydı herşey bunca yıl adını duyduğum insanların korktuğu bu adamı hiç görmemiştim. Bi yanım merak etse de bir yanım şuan bunu düşünmemem gerektiği için aklımı başka yöne çeviriyordum.

Ben bu gece bu konaktan kaçacaktım...

Bunu ben ve Rojbin'den başka hiç kimse bilmiyordu. Bir bilinmezliğin içine düşmek beni fazlasıyla korkutuyordu. Ama elimden gelen başka bir çare de olmadığı için hayatın bana sunduğu zorluklardan dolayı sus pus olmuştum... Şuanki hayat benimdi ve bu hayatı ben yaşayacak kendim için savaşacaktım...

Yine her daim olduğu gibi misafir geldiği için odamdan hiç çıkmazdım. Ailem benden utandığı için beni her seferinde odamdan çıkmamam için ağır bir şekilde ikaz ederlerdi. Benden utanan bir aileye sahiptim fakat guruldayan midemin sesiyle derin bir nefes aldım. Sabah yaptığım kahvaltı ile durduğum için açtım açlığa dayanamayan bir bünyeye sahiptim Rojbin'in de şuan da misafirlerle ilgilendiğini bilmeme rağmen hızla yatağın üzerindeki telefonumu aldım.

; Rojbin! Bana birşeyler getirebilir misin? Misafir var diye aşağıya inemiyorum.

Gönderdiğim mesajla en az beş dakika beklemiştim susmak bilmeyen midemin gurultusu artık beni benden alırken oturduğum yerden kalkarak hızla odadan ayrıldım. Kimseye görünmeden ekmek arası yapıp hemen odama geri dönebilirdim.

Hızla mutfağa ilerleyip sessizce kendime birşeyler hazırlamıştım. Birine yakalanmamak adına korkuyla atan kalbimle sessiz bir şekilde odama çıkmak için merdivenlere yöneldim.

"Efnan!" Duyduğum sesle yüzümü buruştururken yakalanmanın verdiği korkuyla elimdeki içi su dolu olan bardak yeri boylamıştı. Utanç bir şekilde gözlerimi yere düşürdüğüm suya kayarken yutkunarak bana seslenen kişiye doğru döndüm. "Zerda!" Dedim bir çırpıda boğazımı temizleyerek yakalanmıştım!.

"Seni görmeyeli uzun zaman oldu nasılsın?" Kibar bir şekilde söyledikleriyle tebessüm ederken utanç bakışlarım onun kahve gözlerine değmişti. "Iyiyim sen nasılsın kusura bakma lütfen!" Cümlelerim biter bitmez hemen yere düşürmüş olduğum bardakları toplamak için eyilmiştim ki! "Efnan ben hallederim." İmdadıma yetişen Hüsna'ya tebessüm ederken başımı salladım. Ve elimdeki canım ekmeğimi hüzünle onun eline bıraktım.

"Asıl sen kusura bakma ben seni korkuttum galiba!" Hüzünle yerdeki cam parçalarını toplayan Hüsna'ya çevirmişti. "Yok sorun değil." Konu şuan hemen kapanmalı ve benim indiğim merdivenleri geri çıkıp burdan toz olmam gerekiyordu. Kesinlikle ailemden kimseye yakalanmamam gerekiyordu çünkü başıma bela alacaktım.

"Liseden sonra seni göremedim okulu bıraktı demişlerdi.? Oysa derslerin gerçekten çok iyiydi." Meraklı bakışları gözlerimin içine bakıyordu. İnsan nasıl derdi ki ailesinin zoruyla okuldan alındığını. "Pek hevesim yoktu ya okumaya!" Yalan! Koca bir yalandı. "Hayırlısı olsun gelsene sende içeriye." Beni davet eden Zerda'ya bakarken ne yapacağımı bilmez bir şekilde bir odaya bir ona baktım.

"Be..n" Titreyen sesimle ne diyeceğimi bilemedim. Elini koluma dolayarak beni kendisiyle beraberinde içeriye sürüklemişti. Korkuyla atan kalbim odaya attığım adımdan sonrasının kaçışı yoktu. Beraber oturma odasına girdiğimizde herkes yerinde oturmuş koyu bir sohbetin içine dalmıştık sessizleşen ortamda herkesin bakışları bizdeydi.

Ecelimi aç midem yüzünden kendi ellerimle hazırlamıştım...

Bize bakan insanları umursamamaya çalıştım. Korkuyordum bu gece onların gittikten sonra bu sefer babam beni öldürürdü. Zerda yerine geçerken utansamda ilk başta Zerrin hanımın Zerda'nın babaannesinin elini ardından Zühre hanımın elini öpüp Rojbin'in yanına kaçarcasına gitmiştim.

Ölümcül ezip geçen annemin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Uzun bir süre sohpet edildi be bana sorulan sorulara cevap veriyordum. Odada babam ve abim dışında Arat ağa Zerda'nın babası ve kardeşi Behzat vardı. Onlar öylece sohpete geçmişken kaçmanın Bir yolunu arıyordum. "Asıl ziyaretimizin sebebine gelelim Cevahir ağa!" Destur isterken Arat ağa bakışları babamın gözlerinde dolandı. "Tabi buyurasın! Arat." Arat ağa başını bir saniyelik Zerrin hanıma çevirdi. Başını hafif sallayan Zerrin hanım sessiz bir onay vermiş gibiydi.

Arat ağa tekrar babama dönerken söze girmişti bile ; "Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızın Efnan'ı oğlum Berzan'a istiyorum!" Durmuş olan zamanın yeniden akıp gitmesini umarken ortamın sessizliği ağırdı...

 

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Bölüm sonu!

Durduramıyorum kendimi...

Ne kadar yazarım onu da bilmiyorum.

bir sonraki bölümde görüşürüz...

Allaha emanet!

Loading...
0%