@matmazellyaziyorr
|
Merhabalar! Kitap daha önce yazılmıştı aslında fakat beğenilmedi ve bende kaldırdım. Bu sefer herşey değişerek tekrar baştan yazmaya başladım! Umarım bu sefer sevilir. Neyse çok uzatmayalım. Keyifli okumalar... Şarkı ; Aynur Doğan - Dar Hejiroke ☆○☆○☆ Karanlık gökyüzünde bir yıldız kaysa parçalara bölünüp papatyaya dönüşüp genç kızın kızıl saçlarına konmak ister gibiydi. Hiç bir şeyden habersiz gökyüzünde ki yıldızları izlerken Liya her gün olduğu gibi bugünün de huzuruyla derin bir nefes daha aldı. Urfanın serin esintisi bedenini ürpertirken parmaklarını omuzlarına sürttü. Bir anda kalbine oturan ağır bir acıyla parmakları kalbinin üzerine koydu. Kaşlarını çattı gözlerini yumarak derin nefesler aldı. Fakat acısı geçmemişti kızıl saçları yüzünü kapatırken Parmaklarıyla geriye doğru savurdu. Beline kadar gelen up uzun kızıl saçları annesine benzediğini söylerdi babası bu yüzden hiç kesmek istemiyordu. Zaten kendisi de çok seviyordu kızıl saçlarını. Bir anda kapının sertçe çalmayısla olduğu yerden hafif bir sıçramayla bakışları avluya kaydı. Kapı çoktan açıldığı için girenleri görmemişti ayağındaki pembe peluş tavşanlı terliklerini sürterek kapısına koştu çünkü bağırış sesleri geliyordu. Merdivenleri hızla inerken üvey annesinin kendini yırtan yüksek seslerini oturma odasından geliyordu. "Sen sonuçlarını düşünmeden! Nasıl böyle bir şeye kalkışırsın Boran!" Bakışları içeriye kayarken üvey annesinin saçlarını tutmuş önüne doğru eğilmişti. Abisi Boran'la göz göze gelince genç adam yeşil harelere öylece takılı kalmıştı. Pişman olmak istemiyorken peki ya bu iş başına büyük bedeller getirecekti. Yutkundu. "Biliyorsun ki bana vermezlerdi ana!" Bu sefer yanındaki sevdiği kadına kaydı. Berrak kalbi kuş misali çarparken korkudan donmuştu. Şimdi ne olacaktı? Onlara kesilen hüküme boyun mu eğeceklerdi. Avucunu sıkan sevdiği adama çevirdi bakışlarını güç almıştı yutkunarak başını dik tuttu. "Ula eşşoğulu eşşek! İstedin mi? De vermediler! Başına ne iş açtın farkında değil misin?" Bu sefer de babası konuşmuştu. Her şeyin farkındaydılar halbuki. Ölümü bile göze almışlardı. Yaşlı yorgun gözleri Liya kızına kaymıştı. Oysa her şeyden saklamıştı güzeller güzelini şimdi ne olacaktı. Oğlunun ölümüne mi göz yumacaktı? Yoksa kızının mı... Liya anlamaz bir şekil de babasının gözlerinin içine bakıyordu. Acı vardı ona gamzesi çıkacak kadar gülümseyen yeşilçimenli babası hüzünle doluydu. Bedeni ürperdi kalbi boğazında atarken korku yutkunmasına bile izin vermiyordu. "Baba ne ol-" sözünü kesen iki el ateş sesi duyuldu. Herkes yerinden şıçrarken beklenilen olmuştu işte azraili kapının dışında bir kelle almak için bekliyordu. Konağın kapısı sertçe açıldı. Kapının önünde sayılmayacak kadar çokça adam ve onlara doğru uzatılmış silahlarla karşılanmıştı. "Berrak! Boran. Çıkın dışarıya kimseye zarar gelmeden!" Berrak hızla yerinden sıçrarken gelen Murat amcasıydı. Adar ağa açtığı evin kapısıyla gözlerinin önüne serilen silahlarla korkusu içine nüfus etsede belli etmeden adamların üzerine yürüdü. "Ne yaptığını zannedersin Murat ağa!" Sesini olduğunca sert çıkarmıştı. "Benim ne yaptığımı çok iyi bilirsin Adar! Töremizi ne çabuk unuttun! Uzatma Adar! Ver ikisinin kararını ağalar topluluğu verecek!" Sesi içerinin duyacağı kadar yüksek çıkarmıştı Murat ağa'nın. Adar ağa gözlerini yumdu bu yük fazlasıyla ağır gelmişti yapacak bir şeyi yoktu. Omuzları yorgunlukla çökerken el ele Boran, Berrak çıkmışlardı. Evden Feride hanım oğlunun ardından çığlıklar atarken onu tutan adım atamayacak güçsüzlüğü dolanmıştı iki bacağına da. Berrak ve Boran'ın anlında silahla Karadağ konağına götürülmek için bindirilirken Liya öylece onaları izliyordu. Buraya istanbul'dan bir sene önce gelmişti kendine pay edilecek hayattan habersiz. Ayaklarına dolanan kadınla şaşkınlıkla bakarken. "Liya! Tek sen durdurabilirsin sana yalvarıyorum! Oğlumu Boran'ımı kurtar..." Sesi sonlara doğru kısılmıştı. Yutkundu. Bu kadın ondan ne istiyordu? Kendi hayatını? Kendi hayallerini? Geri gitti birkaç adım. Bunu yapamazdı. Kendi hayatını mahvedemezdi. "Be..ben yapamam!" Kaybolan Sesi sonunda ortaya çıkmıştı. "Sen bunu Boran'a borçlusun sen bunu babana borçlusun Liya!" Ne yaptığını kestiremiyordu. Oğlunun ölümüne göz yumamazdı. Başını hızla iki yana salladı. "Ben kimseye birşey borçlu değilim!" Diye bağırdı. Liya babasıydı onu büyütecekti elbet onu Boran'da öz olmasa da aynı adamın çocuklarıydı. "Adar senin öz baban değil!" Bir anda duyduklarıyla şoka giren Liya öylece Feride hanıma baka kaldı. "N..ne saçmalıyorsun sen!" Sesi bile zar zor çıkmıştı. Ne diyordu onun ilk aşkı öz babası değil miydi? Bu bu mümkün değildi! "Gerçekler Liya... Borcunu ödeme vakti. Hepsi yalandı... Liya sana bunca zaman babalık yapan adama borcunu ödeme vakti." Yutkundu Liya ne dudakları aralanıyordu birkaç kelam etmek için nede yerinden bir milim dahi oynuyordu. Şoka girmişti tüm uzluvu. Ne yapacağını kestiremiyor kulaklarında 'senin öz baban değil' cümlesi ardı ardına dizilip. Gözlerinin önüne getirdiği çocukluk anılarını her vuruşta bir bir ayna gibi tuzla buz ediyordu. Yeşil gözlerinden süzülen yaşları silmeye bile gücü yokken ayağındaki pembe peluşlarla çıktı. Urfanın dar sokakları arasında kaybolmak ümidi ile koşmaya başlamıştı. Her sokakta ona Adar ağa ile yaşanan anıları gözlerinin önüne sererken artık koşmak çok güçleşmişti. Sanki koşsa söylenenler zamanın arasında kaybolup ona çarpmayacak hızla ilerleyecekti. Dakikalar bir birini kovalarken gücü yetmeyince sertçe dizlerinin üzerine düştü. Duydukları gerçek değildi! Öz babasıydı. Adar ağa yutkundu kabullenmek istemese de duyduğu sözlerle kulaklarını çınlatıyordu. Bunca yılı filim şeridi misali gözlerinin önünden hızla geçerken rüzgar sanki gerçekliği hissettirir gibi sertçe yüzüne tokat misali çarpmıştı. Toprağa bulanmış beyaz elbisesiyle adım adım ilerlemeye başladı. Ne demişti üvey annesi 'borcunu ödeme vakti Liya!' Yapacaktı. Adımlarını Hızla atarken koşmaya başlamıştı ayaklarına dolanan elbiseyle az daha yere düşecekken son anda kendisini toplamıştı. Elbisesinin tutarak koşmaya başlamıştı. Kızıl uzun saçları rüzgardan savrulurken yeşil gözlerinden süzülen yaşları rüzgar bir bir siliyordu. Farkındaydı. Fakat Boran abisi için bunu yapacaktı ne kadar öz olmasa da aynı babanın kardeşleriydi biliyordu taki üvey annesi gerçekleri söyleyene kadar Boran abisinin ölümüne göz yummayacaktı üvey annesi gibi değildi ki abisi ona kötü davranmazdı ki... Arabaların kalabalık olan konağın önüne gelince kalbi göğüs kafesini yerinden çıkaracak şekilde çarpıyordu. Birazdan yapacağı şeyden ölesiye korkarken başka şansı yok gibiydi. Konağın kapısı sonuna kadar açıkken hızla girdi erkek seslerinin geldiği yere doğru hızla içeriye girdi. "Karar verilmiştir. Berdel olmadığı göre! Ölüm hükmü verilmiştir!" Ağaların hepsi başını sallayarak onaylanmıştı. "Berdel olacak!" Sözünün üstüne söylenenle Murtaza ağa kaşlarını çatarken herkesin bakışları uzun kızıl saçlı kıza kaymıştı. "Sende kimsin!?" Tüm erkeklerin bakışları Liya'ya kayarken yutkunarak başı dik bir şekilde tüm ağaların yüzüne baktı. En son babasında kalmıştı bakışların da yapma der gibiydi. "Ben Liya Dağdeviren!" Herkes şaşkınlıkla bu kıza bakarken kimse tanımazdı. Adar Dağdeviren yıllarca saklamıştı kızını büyütmüş okutmuştu kimse bilmezdi ikinci bir kadından kızının olduğunu taki bu zamana kadar bundan sebep korumak istiyordu. Ama becerememişti kızını bu zalim kaderden koruyamamış kollayamamıştı. Yıkılmışlıkla oturdu kaldı yerinde ne bir şey söyleyebiliyordu. Nede başka bir şey yapabiliyordu kelepçeler vurulmuştu bile suskun ağzına. "O zaman tez zaman da kurulsun! Boran, Berrak, Hazar ve Liya'nında nikahı kıyılacak berdel olacaktır!" Vermişti. Boynuna kalın bir urgan gibi dolanmıştı Liya'ya ağır gelecekti. Ama taşımaya gücünü verecekti boyun eğmeyecekti. ☆●☆●☆ Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Daha önce wattpad'de bir yazardım. Uygulama aktif olana kadar burda yazmaya karar verdim keyifli okumalar. Allaha emanet olun 📚🫠 |
0% |