Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 10. "Yumru"

@matmazellyaziyorr


Keyifli okumalar.


Şarkı ; Orhan Ölmez

- Su misali


•○•○•


İnsan aldığı nefeslerle mi hayatta olduğunu hissederdi? Anlamsız gelen yaşamak mıydı? Nefes alan bir insan duygusuzca yaşar mıydı? Yaşanmıştı. Hepsi tek tek bir çok insanın üzerinde test edilmişti. Ve yara alanlar olmuştu. Şuan da hayatı ot gibi yaşamak gibiydi. Bazı insanlar için de.


Hafifçe bedenini esneterek yataktan ayaklarını sarkıtarak indi. Bakışlarını arkasına çevirdi Hazar'ı beklerken boş olan pencereye bir süre şaşkınca bakıp başını hızla iki yana salladı.


Hızla odasındaki banyoyu kullanarak rutin işlerini halledip. Üzerini siyah kont pantolon ve yeşil bir bulüz giyerek odadan çıkmıştı. Bugün hafta sonu olduğu için daha okul başlamamıştı.


Merdivenin sonunda geldikten sonra mutfağa uğramadan bakışlarını etrafta gezdirip aradığı kişiye denk gelince tek kaşını kaldırdı. Hazar masada tek başına oturmuş öylece önündeki kahvaltılığa dalmıştı. Sakin adımlarla kocasına doğru ilerledi boğazını temizleyerek geldiğini fark ettirdi.


Hazar öyle derin dalmıştı ki! Gelen Liya'nın boğazını temizlemesi bile fayda etmemişti. Sanki düşünceleri boş beleş bir boşluk gibiydi. Yaşanan hayat ottan beterdi buna rağmen nefes alıyordu insan. Tabi buna yaşamak denirse..


Onu fark etmeyince kaşlarını çattı. "Hazar!?" Sesi sinirli çıkmıştı. Fakat bu Hazar'a fayda etmemiş gibiydi. "Dünyadan Hazar ağama!?" Bastırarak bitirdiği cümleler sinirini açıkça belli ediyordu.


Şimdi ne diye sinirlenmişti ki? Gözlerini devirerek oturacağı sandalyeyi sertçe çekti. Bunun üzerine yerinden sıçrayan Hazar'la göz göze geldi. Mavi gözlerindeki boşluk garip hissetmesine sebep olmuştu. Sanki siniri uçup gitmiş yerine gelen boş gözlerin garipliği içindeki duyguları boğazından asılmış ve bacaklarında sallanmış hissiyatına bırakmıştı.


Kirpiklerini hızla kırpıştırdı. Hazar'da gözlerini Liya'dan çeker önüne döndü. Bir süre sessizlik geçti aralarından sanki yeminler edilmiş gibiydi. Ne gelen vardı nede giden Liya başını merdivenlere doğru çevirdi. Fakat kimse yok gibiydi sessizce kahvaltısını yapan kocasına çevirdi bu sefer bakışlarını.


"Evdekiler nerde?" Diyerek merakını ortaya koymuştu. Bir kaç saniye geçmesine rağmen hala cevap vermeyen Hazar'a tüm bedenini çevirdi. "Sessizlik yemini ettiysen söyle de ona göre davranayım!" Kaşlarını kaldırmış bir şekilde Hazar'dan bir cevap bekledi.


Hazar derin bir nefes alarak susmak bilmeyen Liya'ya döndü. "Evdekiler bir süreliğine bağ evine gittiler!" Kısa bir açıklamadan sonra geri önüne dönmüştü.


Liya aldığı cevapla başını sallayarak önüne döndü. "Neden ki?" Anlamlandıramayan bir ses tonuydu sorusu.


Hazar elindeki çatalı sakin bir şekilde tabağın üzerine koydu. "Herkesin keyif kahyası değilim! Sormak gelmedi. Gelin hanım! Ah pardon hanımağam bir dahakine inşallah." Sinir bozucu bir cevapla kahvaltısına geri dönmüştü.


Liya mümkünatı oldukça gözlerini kısarak devirdi. "Ya keşke keyiflerinin kahyası olsaydın! Da sorsaydın ne iyi olurdu." Bazen bu adamı anlayamazken sinirlerini bozmaktan başka birşey bilmiyordu.


Hazar hızla bakışlarını Liya'ya çevirdi. "Emredersiniz! Bir dahakine öyle yaparım!" Sinirli bir şekilde kirpiklerinin üzerine düşen kaşlarının altından baktı.


Uzunca bir soluk vererek kahvaltısına devam etti. Nedeni bilinmez bir şekilde bu adamla anlaşamıyordu ters olan bir durumda değil fakat adamın İnatçılığı bencilliği bir birine karışınca kabullenemiyordu.


Aynı durumu Hazar ağa da yaşıyordu fakat aralarında farklı düşüncelerle kaplıydı. Hiç kimsenin ona acımasını istemiyordu hayatında olmaması gereken bir kadın girmişti. Mecburen hayatını devam ettirecekti ne kadar zor olsa da tartışmalı geçse de herşey olacağına varacaktı.


Sinirle elindeki çatalı bıraktı. Kahvaltıya başladığından beri sessizce ilerliyordu. Tek sıkıntı sağ elini yaraladığı için solak olmadığı için onu biraz zorluyordu. Birine muhtaç durumuna düşmek canını fazlasıyla yakıyordu.


Bir insanın ona acımasını acıdığı için sevmesini istemiyordu.

Acıkmak duygusunu iliklerine kadar hisseden bir insandı. Ve daha fazla başka insanlar tarafınca acınan bir insan olmak istemiyordu. Tüm gerçekler bundan ibaretti hayatın adil olmadığı bu zaman da onu düşen pay acıyan insanların göz bebeklerinin içine bakarak.


Kanlaşmış okyanus gözleri öylece boş bakıyordu. Sebebi yoktu belki bilinmezliğin peki ya göze çarpan bir insansanız bu da demektir ki size acıyan insanlar daha da çok çoğalırdı. Ve sizin elinizden hiç bir şey gelmezdi insanlar hayatını yaşarken siz sadece oturursunuz yaşanacak hayat varken siz bilinmezliğin içinde kaybolursunuz! Ve sizin kaybolduğunuzu yakınınız sizi gerçekten seven insanlar fark eder peki ya diğer insanlar.


Para uğruna yapmayacakları şey yoktur bu hayatta.

Hayata savrulmak için doğumuş gibiydi. Her bir insanın umutsuzluk içinde kurulan anlamsız cümlelere sahipti. Bile isteye olamamıştı yaşamak herkesin hakkı iken bu hak onun elinden alınmıştı.


Sanki bir çocuğun elinden alınan bir çikolata gibi sessiz kalmıştı. İçinde bir burukluk yaşayamadığı anlamış gelen hayatın bir hiçliğiydi.


Önündeki çatalın alınmasıyla kaşlarını çatmıştı. Bakışları hızla yanına kayarken mümkünatı varmışçasına daha fazla çattı kaşlarını bakışları çatalı alan kişiye kayarken Liya yavaşça çatala batırdığı peyniri yavaşça Hazar'ın dudaklarına doğru yaklaştırdı.


Hazar hızla sol kolunu kaldırarak engelledi. "Ne yaptığını zannediyorsun!?" Sesi olduğundan sert çıkmıştı.


Liya biraz daha yaklaştırıp dudaklarına değdirdi. "Ne yapıyor gibi duruyorum?" Bir kez daha bastırdı dudaklarına.


Hazar başını geriye çekerek dudaklarına bastırılan peynirden uzaklaştı. "Çek şunu kendim yiyebilirim!" Sesi sertliğinden ödün vermeden sert çıkarmaya devam etti.


"Şu dediğin nimet! Biliyorum yiyebileceğini fakat şuan öyle gözükmüyor! Ne zaman iğleşirsen o zaman kendi başına yiyebilirsin... Şuan inat etmek sana bişi kazandırmayacak!" Koca bir bebek gibi fazlasıyla inatçıydı. Küçük bir çocukla ilgilenir gibi ilgi gösteriyordu.


Başını önüne çevirdi. Gözlerini sola doğru yatırıp Liya'ya bir göz attı. Ardından yavaşça dudaklarını araladı. Dudaklarının arasındaki peyniri çiğnerken sanki yutamayacak kadar büyüyordu. Ayaklarının sorunu yetmezmiş gibi birde avucunu yaralamıştı. Birine yine muhtaç olmuştu bu durum canını daha fazla sıkarken tekerlekli sandalyesinin düğmesine basarak çalıştırdı.


"Nereye daha kahvaltın bitmedi!" Liya kaşlarını kaldırarak sandalyesini geriye itti. Yavaşça ondan uzaklaşan Hazar'a bakarken. "Boğazımda büyüyen yumruları yutkunmak zorlarken daha fazla büyük lokmalar yutmak ne mümkün..." Sessiz fisıltısını duymuştu Liya bu adama anlam veremiyordu.


Başını iki yana sallayarak bir süre giden adamın arkasından baktı. Geri önüne dönerek tek başına kaldığı masaya öylece boş gözlerle bakmaya başlamıştı iştahı kaçınca yavaşça ayağıya kalkarak kendi tabağını ve Hazar'ın yarım bıraktığı tabağı alarak mutfağa ilerledi.


Şilan ve Meftun beraber anne kız sohpet eşliğinde kahvaltılarını yapıyordu. İçeriye giren Liya ile ayağıya kalkmıştı ikisi de Liya burukça tebbesüm ederek elindeki tabakları dezgahın üzerine koydu.


"Lütfen rahatsız olmayın afiyet olsun.." Diyerek Hazar'ın dediği şuan ona da olmuştu yutkunmak şuan o kadar zor gelmişti ki! Boğazındaki büyüyerek onu boğuyordu. Yutkunmasına engel oluyordu hızla adımlarını hızlandırarak boş olan terasa çıktı.


Herkesin ayrı bir can acısı vardı. Kimi kendi hayatındaki acıların ağırlığı altında ezilirken kimisi de olmayan insanların acıları altında ezilirdi. Gözlerinden süzülen yaşlara engel olmazken esen rüzgar gözyaşlarını savuruyordu.


Hızla gözlerini kapattı sanki rüzgar gözünden süzülen damlayı engel olma imkanı varmış gibi kurutmaya çalıştı esen rüzgarla.


"Hanımağam?" Arkasında duyduğu sesle hızla gözlerindeki yaşları sildi.


Arkasını dönerek Ahmet ile göz göze geldi. "Doktor hanım geldi." Liya anlamaz bir şekilde Ahmet'e bakmaya devam etti. "Hazar ağamın doktoru Murtaza Ağam görüşeme ayarlamıştı." Diyerek aklındaki tüm sorulara bir cevap vermişti.


"Gelsin Ahmet!" Nasıl bir yol bekliyordu. Hiç bilmiyordu fakat gerçekten bu koca adamı iyi etmek istiyordu.


Hayat engelli olunca yaşamamadan anlam kazanmazdı. Hayat nefes alarak mutlu olarak yaşanırdı. Belki çabası boşa olurdu fakat o çaba için elinden geleni yapacaktı.


En azından yaptım, denedim oluru varsa olurdu zaten.

Denenenip olmadıysa kabuldü fakat denemeden vazgeçmek onun nazarında yoktu.

En azından bir çaba sonucunu bilmeliydi.


Şöyle birşey de vardı.

Engelli olsan da mutlu olabilirdi insanlar.

Belki zorluydu, belki engeldi.

Bu engel yaşamaya değildi kendini kısıtlamayaydı.


○●○●○

Bölüm sonu!

Evet bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Yine hep olduğu gibi biter bitmez! Yayındayız!

bol yorum ve yorum istiyorum!

Allaha emanet olun! Patroniçelerim... 💮📚


Loading...
0%