Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Bölüm 15. "Umut Kırıntısı"

@matmazellyaziyorr

Keyifli okumlar...

Şarkı ;

Murat dağ -

Aklımı aldı gitti..

●○●○●○


Umut ekilen bir çiçek gibidir toprağa güzelce ektikleri çiçekleri güzelce sularsa yeni bir umut doğar dünyaya yeni bir nefes olurdu bir insanın umudu varsa hayat sanıldığı kadar zorluklara gebe olmazdı.


Zor olsa da kaybetse de en azından çabaladım. Vazgeçmedim istemeyen reddeden terk eden hor gören dilinden zehir eksik olmayan insanlara rağmen olan o küçük Umut için çaba gösterdim derdi insan.


Umudunuzu çiçeklendirin bahçelere çevirin ve hiç kaybetmeyin.


Dudakları kıvrılırken yüzü kızaran kocasının üzerindeydi. Liya'nın aradan geçen iki haftanın sonunda zorda geçse artık bir birlerine alışmışlardı. Ve hergün onunla beraber okula gelip çocuklarla vakit geçiriyordu.


Bu aslında Hazar'ın tedavisi için çok iyi birşeydi. Bir insanın önceliği psikolojisi sonrası çabaydı. Ve bunu çok güzel başarmıştı Liya "Hazır mısınız?" Hazar'ın bakışları bir an Liya'ya kaysa da tekrar Helin hanıma dönmüştü.


Başını aşağıya yukarıya salladı. "Ağır ağır çok zorlanırsanız hemen belirtin!" Liya dudalarındaki tebessüme rağmen içindeki endişe içinde saklıydı. "Tamam." Hazar'ın bakışları önünde olan alete çevrildi. İki yandan olan demirli tutanakları vardı ve Hazar başarabilirse adımlarını destek aldığı demirlere tutunarak ilerleyecekti.


Derin nefesler alarak hızla çarpan kalbini sessizliğe boğarak ellerini uzatarak demirlere doladı parmaklarını. Arkadan ona yardımcı olan başka bir hemşire destek olarak ayağıya kalkmasını sağladı. Hemşire arkasında ona destek olurken Hazar kendisini fazlaca zorladı. Yüzü iyiden iyiye kızarırken.


Daha fazla zorlanmasın diye Helin hanım dikkatle hastasını izlerken Hazar'a yaklaştı. "Bu kadarı yeterlidir. Hazar bey oturabilirsiniz." Diyerek başını salladı. Fazlasıyla zorlamıştı hastasını dinlenmesi gerekiyordu.


Helin hanım ve hemşireyi Liya yolculamak için çıkmıştı. Ağır ağır merdivenlerden çıkarken bugün fazlasıyla yorucu geçmişti. Ve gün geçtikçe daha da zorluyor gibiydi. Fakat Liya hiçbir şikayeti yoktu odasının kapısını ağır ağır açarken gördükleri ile kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı.


"Hazar!" Diyerek hızla yanına koşmuştu. "Bağırma yok birşey!" Kaşlarını çatarak. "Dalga mı geçiyorsun? Nasıl birşey yok!" Bazen söz dinlemeyen küçük bir çocuk gibi oluyordu kocası. "Yok işte sessiz ol!" Liya hızla Hazar'ın arkasına geçerek dengesini sağladı. "Sen hiç söz dinlemez misin! Be adam." Sinirle başını iki yana sallarken kolları sıkıca tutmuştu Hazar'ı.


Bakışlarını Liya'ya çevirdi. Hazar sanki dalgaların arasında kaybolmuş ve liman olarak yeşil yosunlara çarmıştı. Liya'nın burnuna gelen sigara kokusu ile kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Ne oldu?" Şaşkınlıkla baktığını anlayamamıştı Hazar. "Sigara kokusu.." Cümlesini yarıda kesmişti. Çünkü geçen şunca zaman içinde hiç Hazar'ın sigara içtiğini görmemişti.


"Hiç görmedim içtiğini." Omzunu silkti. "Sıklıkla olmasa da arada içiyorum." Kısa bir cevapla kestirip atmıştı. Başını sallayan Liya'da aynı şekilde pek üzerinde durmadı.


Burnuna dolan denizin esintili kokusuna karışmış sigara kokusunu farkında olmadan içine çekti. Fazlasıyla yakın duruyorlardı "Hadi!" Belli ki denemeden durmayacaktı peki oda ona uyardı. Denemek istiyorsa Liya'da yardım ederdi.


Hazar aldığı komutla başını sallayarak önüne döndü. Adım atmak için kendini zorlarken tüm kasları bir anda sertleşmişti. Yüzü gittikçe kızarırken bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmezken Hazar'ın kollarının şişmesi ve iyiden iyiye terlemesi yutkunmasına sebep olmuştu. Sanıldığı kadar kolay değildi fakat Hazar'ın ısrarı üzerine yardım etmişti.


Yoksa hiç durmaya niyeti yok gibiydi. "Biraz soluklan!" Bir anda sesini yükselterek söylemişti fazlasıyla zorluyordu. Ve kötü birşey olma düşüncesi bir yana Hazar fazlasıyla kızarmıştı. "Kendini çok zorlama lütfen. Yavaş yavaş acelemiz mi var?" Hazar başını kaldırarak yeşil yosunlara dalgınca baktı.


"Hayata geç kalıyor gibiyim.." Dudaklarını bir birine bastırarak burundan uzunca bir soluk verdi. "Yetişmesi fazlasıyla zor, gibi duruyor ama acele etmesem kaybedecek gibiyim." Yutkunarak bakışlarını tekrar önüne döndürdü. Neden bu cümleleri sıraladığını kendisi bile anlayamazken çokta üstünde durmadı.


Gerçekten de Liya ile okula gidip gelmek ona fazlasıyla çok iyi geliyordu. Günün sonunda vücuduna inen tatlı yorgunluk hissi ayrı bir garipti. İnsan yorulunca mutsuz olurdu! Peki ya Hazar neden yorgun olmasına rağmen mutlu oluyordu ki? İşte bunun çok güzel bir cevabı vardı. Çokça minik canavarlar öyle ki insanın hayatını farklı bir şekilde etkiliyorlardı.


Tatlı bir gülüş bile, farklı bir mutluluğun kanıtı gibiydi.


"İnsan hayatı sanıldığı kadar kolay değil. Merak etme geç kalmış değilsin! Herşeyin bir vakti ve zamanı vardır. Senin de vakti ve zamanın geldiğinde ayağıya kalkacaksın." İnsan inandığı şeye umudunu da koyardı. Umut kırıntıları bir bir yere düşse de sonunda yerde bile olsa yan yana olmaktan uzak duramazlardı..


"Sen gerçekten inanıyor musun?" Sesi merak doluydu. Kendisi bile hala inanmazken Liya'nın inanıp inanmaması neden onu meraklandırdığını sanki hiç bir zaman öğrenemeyecek gibiydi. "Neye inanıyor muyum?" Kaşlarını merakla çatmıştı. Bakışları da Hazar'ın omuzlarındaydı. "Ayağıya kalkacağıma.. İnancın var mı?" Kırıntıların umuda bağlamak için çabalıyordu.


"Rabbimizden ümit kesilmez! Buna sende inanır ve inanarak çaba gösterirsen neden olmasın? Sen inanmıyor musun?" İnanıyordu Liya Hazar gerçekten ayağıya kalkacağına inanıyordu. İşte bu inançtan dolayı çaba gösteriyordu. "Artık inanıyorum.." Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Gerçekten de Liya'nın cevabını merak ediyordu. Sanki Liya inanmasa onunda inancı kırılacak gibiydi.


Umudun nerde nasıl bir kapı açacağını Allah'tan başka kimse bilemez idi..


Bakışlarını tekrar ayaklarına çevirdi. Fazlasıyla onu zorluyordu sandığı kadar kolay olmayacaktı belli ki. Çünkü ayaklarını hiç hissetmiyordu ama buna rağmen çabasından da vazgeçmiyordu. Olması gerekiyordu bundan başka çaresi yoktu. Olmalıydı.


Bedeni yine kasılırken vücudu iyiden iyiye fazlasıyla zorlamıştı. Onu tutan Liya'da farkındaydı. Zorlandığının gel gör ki Hazar laf dinlemiyordu. Ve ayağını oynatmadan da durmayacak gibiydi. Biraz daha yaklaştı. Burnun genzini yakan sigara ve deniz kokusunu biraz daha soludu.


Yutkunmamak için kendini tutarken. "Hadi Hazar! Yapabilirsin inanıyorum sana." Fısıltılı dolu sesi kulaklarını arşınlarken bedeninden garip bir ürperti. Geçti ve başını hızla kulağının dibinde fısıldayan Liya'ya döndü. Ve bir anda yeşil yosunlara takılı kaldı mavinin deniz manzarası...


Sanki mavi sular saatlerce dalgalar arasında savrulup durmuş ve en sonun da bir yosunun üzerinde takılı kalıp dalga dalga savrulmuş gibiydi. Liya'nın da ondan farkı yok gibiydi. Şaşkınlıktan gözleri iyice açılmış yeşil gözleri mavinin denizliğinde sezerniş edip durmuştu.


Yutkunmak sanki insanın boğazına takılı kalmış bir yumru gibiydi. Dakikalarca denerdi insan yutkunmayı fakat sanıldığı kadar kolay muhafaza edilmiyordu.


Bakışlarını önüne çevirerek soluklandığı yosunların arasından çekti. "Umarım... İnancın boşa gitmez." Sözleri biter bitmez geri önüne döndü. Nefeslendikten sonra tekrar tüm gücünü sağ ayağına verdi. Olduğundan fazlaca kızarırken tüm vücudunu fazlasıyla zorluyordu.


Başarmaya odaklanmış kendini kaybetmiş gibi savaş veriyordu. Liya biraz daha yaklaştı hissettiği garip kalp atışlarını umursamadan yutkunarak yaklaştı. Hazar'a büyük çüssesini taşımak zor olsa da kollarıyla destek verdiği için tüm yük onun üzerine değildi fakat şuan düşündüğü ağırlığı değil umutlarının boşa gitmemisiydi.


Hem kendisi umut edip hem de Hazar ediyordu. İnsanın ettiği umut kırıntısı bir kere yok olursa dönüşü olmaz gibiydi. Umutsuzluk, çare olmuyordu. Umut tek çareleriydi..


Hafifçe sürtüğü ayağıyla kalbinin çarpıntısı kulaklarına kadar ulaşırken yaşadığı bu ilk adım onun için unutulmaz bir ilk adımdı...


●○●○●○

Bölüm sonu!

bÖlüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

​​​​​​oy-yorumlarınızı eksik etmeyin.

Allaha emanet olun 🍁📚


Loading...
0%