@matmazellyaziyorr
|
Keyifli okumlar.. Şarkı ; Sezen aksu ; Yetinmeyi bilir misin? ☆•☆•☆ Sayılı bir hayatın içerisinde adım adım ilerliyorduk. Kimimizin ayağına takılan taştan düştüğü yerden kalkamazken kimimiz de düştüğümüz yerden kalkar defalarca düşsekte direnir yeniden dener olmayacağını bile bile savaşırdık kazanan olur bazen bazen de kaybeden. Boğulmak adı altında nefessiz kalmıştı Liya. Yutkunarak dudaklarını bir birine bastırdı. "Yemin ederim bunların hiç birini bilmiyordum." Söylerken sesindeki tınısı bile acının fısıltısı gibiydi. Tekerlekli sandalyesi ile biraz daha Liya'ya yaklaşarak arkasında durdu. "Kim isterdi ki?" Dudakları titrerken konuşmakta zorluk çekiyordu. "Bir kadın yüzünden başka bir kadın!" Sanki kendi annesinden bahsetmiyordu. Değişik bir duyguya hapis olurken sanki bu onu koruyacak gibiydi. "En büyük suç babamda... Onu kesinlikle haklı görmüyordum." Kirpiklerini kırpıştırdı. "Annem, babam, babamın eşi de suçlu!" Süzülen yaşlar gözlerini bulanıklaştırmıştı. "Burda suçlu ben olamam değil mi?" Derken arkasını döndü. Hazar ile göz göze gelirken sessizce onu dinlediğini biliyordu Liya. "Senin hiç bir suçun yok! Kendini suçlama." Gözlerinin rengi solmuş bir yeşili andırıyordu. Liya yutkunarak Hazar'ın tam yakınına giderek Hazar'ın kucağına oturdu. Her ikisi de bir birinin gözlerinin yoğunluğunda kaybolurken süzülen gözlerdeki yaşları silme isteği ile parmak uçlarını Liya'nın yanağına dokundurdu. Liya dokunuş ile gözlerini kapatırken bir damla daha süzüldü şuan ne yaptığı neden yaptığı umrunda dahi değildi. Kaybolduğu bu duyguların arasında çıkmak için bir uğraş gibiydi. "Suçsuzum dimi ben?" Hala kendini sorguluyordu. "Suçun hiç yok!" Ciddiyet içinde gözlerinin içine bakarak söylemişti. Liya'nın hala kendini suçlaması yanlıştı. Hayatındaki insanlar yanlıştı Hazar'a göre Liya çok saf ve masumdu bu kadar insanın içinde kaybolmayan bir vicdana sahip idi. Hızla dudaklarını Liya'nın dudaklarına bastırdı. Sanki boşlukta sallanıyor gibiydi. Bir dalın tutmasına ihtiyacı varmışçasına Hazar'ın dudaklarının arasında kendini kaybetmek istercesine araladı. Hazar birkaç saniye beklemişti eğer Liya istemezse çekecekti fakat Liya'nın dudaklarının hareketi ile kendisine verilen komutla bir birlerinin masum öpüşmelerinde kaybolmuştu. Oysa her iki çiftin de içerisinde kaynayan farklı duygular kendilerini belli ediyordu. Liya farkında olmasa da gün gün Hazar'a alışıyor ve kalp ritminin kontrol edemez bir hal almıştı. Sevmek, aşık olmak nasıl bir duygudur bilmezdi ki. İkisi de nefes nefese dudaklarını ayırdılar. Kızıl saçlarının arasından parmaklarını hafif hafif gezdirdi. "Kendini sakın suçlama.. Senin hiç bir suçun yok" Sertçe yutkunurken Liya annesinin ve babasının yaptıkları hata.. Ne düşüneceğini hiç bilmiyordu. Sanki ne tarafa dönse yüzüne kapıyı çarpıp kapatacaklarmış gibi hissediyordu. Kollarını bir anda Hazar'ın boynuna sardı sanki Hazar'dan başka gidecek kimsesi yokmuş gibi. Başta şaşırsa da Hazar'da elini beline koyarak biraz daha kucağında oturtup kollarını doladı. "Sanki gidecek kimsem yokmuş gibi... Senden başka!" Sesi fısıltıdan ibaretti Liya'nın Hazar duymaz sanırken Hazar söylediklerini duyar duymaz hafif bir tebessüm ederken bir yanı da buruktu. Babası da vardı Liya'nın tek kendisi değildi ki! Bi anda silmiş olamazdı fakat yaralandığı ap açık belliydi. "Bunu sevdim." Dudakları Liya'nın kulağına yakın olduğu için Liya başını geriye çekerek Hazar'ın yeşil yosunlarına baktı. "Neyi sevdin?" Derken sesindeki merak gözlerindeki hüznü unutmak ister gibiydi. "Garipsin Liya!" Ona uydu ve hüznünü ardına atmak için konuyu değiştirmişti. "Nasıl yani?" Merakla Hazar'ın gözlerinin içine bakıyordu. "Bi anda çok sert, korumacı, şeytan, uysal, akıllı, hüzünlü... Duygular arasında kaybolup duruyorsun?." Gözlerini kırpıştırarak Hazar'ın yeşil yosunlarına baktı. "Duygu karmaşası içerisinde kayboldum.!" Kızıl kaşlarını kavisledi. "Bulurum!" Parmakları Liya'nın saçları arasında canını yakmadan geziniyordu. Yüzünü Hazar'ın yüzüne yaklaştırdı Liya. "Ya gidersem!?" Neden böyle bir konu içerisinde ve saçma sorular sorduğunun bile farkında değildi. "Geldin, kokun kokuma karıştı. Gitme fikri varsa def et çünkü buna izin vermem!" Derken sesi kendinden emindi Hazar'ın. Yutkunarak Hazar'ın huzuruna ortak olmak üzere olan yosun gözlerinin arasında kayboldu. Mavi ucu bucağı olmayan denizler arasında kayboluvermişti Liya nedeni olmayan bir dürtü ile hayatına giren bu adam onun yavaş yavaş herşeyi olmaya başlamış gibiydi. ○●○●○●○ "Küçük bir adım daha!" Dudaklarını sertçe bir birine bastırıp tüm gücünü verdi. Son adımını da atarken yorulan kollarını serbest bıraktı. Bedeni sertçe yere düşerken yüzü ter su içinde kalmıştı. "İyi misiniz? Hazar bey." Yanına yaklaşan doktora yüzüne yapışan saçlarının arasından baktı. "Hemde hiç olmadığım kadar iyiyim!" Derken dudakları yukarıya kıvrılmıştı. Gün gün biraz daha hayata tutunmak için sebepler buluyor ve adımları gün gün daha da güçlü oluyordu. Bunların en büyük sebebi de Liya oluyordu. Hayat hiç beklemediğimiz bir anda mutluluklara gebeydi. Bu gebelik sanki ömrümüzün sonuna kadar devam edecek ve yaşamımızı yeniden başlatacak bir başlangıçtı. "Hazar bey. Sonuçlarınız gerçekten çok iyi! Kaslarınız gelişimi gittikçe güçleniyor. Böyle devam ederseniz birkaç güne artık tekerlekli sandalyeyi kullanma gereği bile duymayacaksınız!" Bakışlarını konuşan doktoruna çevirdi. Duydukları onu mutlu ederken hayatındaki değişikliklerin onu etkilediğinin farkındaydı. Hayat yara bereleri sarmak için sebepler verirdi. Ve biz insanlarda o sebeplere tutunur yeniden başlardık hayatımıza zor olsa da devam edeceğimiz bir sebebimiz olurdu. Ahmet'in yardımı ile oturduğu yerden kalkmıştı. Hazar tekerlekli sandalyeye doğru gideceği sıra başını iki yana salladı. "Yürüyerek gidelim Ahmet!" Derken sesi kendinden emin çıkıyordu. Doktor hanım başını iki yana sallayarak "Hazar bey lütfen aceleci davranmayın!" Uzun zamandır beklediğinin farkındaydı. Doktor hanım aceleci tavırları ters bir harekette bulunmasına sebep olabilirdi. "Beklediğim vakit gelirken bana acele deme doktor!" Sesindeki güçlü tınısı artık eski Hazar'ın yerine geri oturmaya başladığının kanıtıydı. Ahmet ile beraber duşa girmişlerdi ne kadar tek istese de hala biraz daha dengesini sağlayabilen bir insan değildi. Bu yüzden birinden destek alması gerekiyordu. Kısa bir düşün ardından üzerine siyah bir tişört ve altına da rahat bir eşofman giymişti. Gözleri tekerlekli sandalyeye kayarken "Ahmet tekerlekli sandalyeyi götür burdan!" Artık görmek istemiyordu. Ne kadar doktoru vakit var dese de Hazar artık uzun yılların acısını çıkarırcasına ayaklarından sert basıyordu yere. "Ağam dok-" hızla cümlesini sert bir dille yarıda kesti. "Ahmet! Sadece söz dinle açıklama yapma!" Derken sesi sertti. Ahmet başını sallayarak tekerlekli sandalyeyi de alarak odadan ayrıldı. Hazar'da rahat bir şekilde yatağına uzanırken gözlerindeki yeniden başlayan ışıltıya engel olamıyordu. Kapı bir anda açılırken kalın kaşları mavi deniz gözlerinin üzerine düşmüştü. Nefes nefese kalan Ahmet ağasına bunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu sanki. "Ağam Liya hanımağam.." Duyduklarından hemen sonra koşarak yukarıya geri çıkmıştı. "Noluyor Ahmet Liya'ya noldu?" Uzandığı yataktan refleks olarak kalkarken meraklı gözleri Ahmet'in hızla nefes alıp verişinde geziniyordu. "Polis almış Hanımağamı!" Kaşları yukarıya doğru kavislenirken anlamaz bir şekilde Ahmet'in gözlerinin içine bakıyordu. "Taksit taksit anlatma şunu Ahmet!" Sesi fazlasıyla yüksek çıkarken kafayı yemek üzereydi. Adımları yavaş olsa da sonunda Ahmet'in yanına ulaşmış sinir ve merak içinde gözlerinin içine bakıyordu. "Okulda bir çocuk Kaybolmuş! Hanımağamın sınıfından." ☆•☆•☆ Bölüm sonu! Fikir ve yorumlarınız nedir? Bölüm sınırı 30-35 geçince gelir. Yeni bir kitap yazmayı düşünüyorum bu kitap bitince o süre zafınca da bölüm biriktireceğim ona. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Allaha emanet olun. 🫠📚 |
0% |