Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Bölüm 29. "İti̇raf..."

@matmazellyaziyorr

Keyifli okumalar...

 

Şarkı ;

Mabel matiz - Kömür...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Zamanın sevgisizliği ağır bir yük misali insanın üzerine çöreklenirdi. Sebebi bazen belirsiz olan acıların üstüne bindiği bir yaşamdı hayat...

 

Vakti zamanı kayıp günlerin ardı ardına kovalamaca oynar gibi bir birini kovalıyorken bugünün vakti sanki saatini yelkovan akrebi kovalamayı bırakmış gibiydi...

 

Aradan tamı tamına on saat geçmiş saatleri saymak harabeye çevirmişti. "Oğlum birşeyler ye ki güç olsun!" Solmaz hanım kaçıncı olduğun bilmediği sözleri tekrarlerken Hazar'ın öylece camdan içeriye bakıyordu.

 

Liya'yı yoğum bakıma almışlar ve bedeninden geçen her bir kabloyu nerdeyse ezberlemişti. Saatlerin durduğu vakitler olsa da Hazar bakmaktan hiç bakmamış ve sessizce minicikte olsa bir kıpırtısını görmek istediği için dikkatli bir şekilde Liya'yı izliyordu.

 

"Anne lütfen! Liya uyanmadan boğazımdan bir lokma bile geçmez! İstesem de geçeni geri çıkarırım..." Hiç bir şey istemiyordu.. Liya'nın uyanmasından başka hiç birşey.. Ve o da Liya'ya bağlıydı kablolar arasından hastahane yatağının üzerinde kızıl saçlarının beyaz yastığa dağıldığı yerde yosunlarının kayıp oluşunda sabırla aralanmasını bekliyor bir kez daha yosunların içinde kaybolmak istiyordu.

 

Parmaklarını cama yapıştırdı saatlerdir oturduğu yerden kımıldadı. Ayaklarını bile fazlasıyla yormuştu. Fakat bunu umursamıyordu sadece istediği şeyin Liya'nın yosunlarında kaybolmak istiyordu. Yine onun sinirini bozup tiriplerini atarak kızıl saçlarını savunması için nelerini vermezdi...

 

Derin bir soluk alarak arasan geçen fakat Hazar'ın hiç bıkmadan sabırla Liya'yı izlemeye devam etmişti tamı tamına yirmi üç buçuk saat olmuştu tam yarım saati kalmış ve hala Liya yeşil yosunları aralanmamıştı.

 

Doktordan izin alarak Liya'nın yanına girmişti giydiği yabancı hastahane kıyafetleri içerisinde tekerlekli sandalyesini kapının dışında bırakarak küçük adımlarla Liya'nın yanına ilerledi. Hastahane odasında olsa da kızıl saçlarının dağıldığı beyaz çarşafta bile muazzam gözüküyordu.

 

"Bak ben geldim!" Yatağın kenarına oturarak süt beyazı olan parmaklarına dokundu. "Uyanma vaktin gelmedi mi güzelim?" Direnen göz yaşlarını sanki hissedecek gibi hızla parmak uçları ile sildi. "Bekle bekle bir hal oldu be!" Hafif bir tebessüm etti. "Kızıl Şeytan... Çok uyumadın mı?" Sesi titriyordu. Sanki gidecekmiş gibi yokluğuna alışmak kendisine ağır bir yüktü.

 

Elinin üzerine minik bir öpücük koydu. Kalbinin sert atışlarını hissederken yavaşça onun elini kendi kalbinin üzerine koymak için biraz daha yaklaştı. "Bak sen gideceksin düşüncesi kalbimin bile en ağır yarası..." Elinin altında olan parmakları biraz daha bastırdı göğüsünde. "Gidersen!" Cümleler kifayetini kaybetmiş gibi suskunlaşmıştı. "Kaybederim..." Alt dudağını ısırdı. "Sen geldin benim inadıma inat yarama yara bandı oldun.." Sessizlik hakim oldu dudakları arasında cümleleri tükenir gibi.

 

"Uyan be inat etme bu kadar!" Eğilerek Liya'nın anlına dudaklarını hafifçe bastırdı. "İnat etsem ne olur ki?" Pürüzlü çıkan sesi duyduğunda kalbi hızla atarken bakışlarını çevirdiğinde yeşil yosunlarla göz göze geldi. "Bu sefer ben de keçi inadına binerim!" Derken dudaklarında mutlulukla bezenmiş bir tebessüm vardı.

 

"Yine kazanan ben olurdum!" Boğazındaki acı zorlasada dudakları arasından bir tebessüm peydah oldu. "Kazan hiç kaybetme! Yeter ki sen kazan.." Liya'ya karşılık olarak Hazar'da gülümsedi. Odaya giren doktorla oturduğu yerden kalkarak Liya'yı kontrol etmesine izin verdi.

 

Liya yavaşça gözlerini kapatırken Hazar hızla yaklaştı. "Neler oluyor!" Korkuyla Liya'ya bakarken bir şey olma düşüncesi onu fazlasıyla korkutuyordu. "Korkmayın lütfen dinlenmesi gerekiyor!" Hazar kaşlarını çattı. "Yirmi dört saattir uyuyordu.." Derken gözleri hala Liya'nın üzerinde dolanıyordu.

 

"Hastamızın dinlenmesi gerekiyor! Neyseki tehlike atlatıldı. Normal odaya alacağız." Küçük bir açıklamadan sonra hastasını kontrol edip çıkmıştı.

 

****

 

"Hadi bak bu son kaşık!" Sabır dilercesine Hazar'ın gözlerinin içine baktı. "Adam boğazım ağrıyor yeter doydum!" Sitemli bir sesle Hazar'a kızarken sanki Hazar duymamış gibi bir kaşık daha uzattı. "Hazar ağa!" Sesini yükseltince acıyan boğazıyla acıyla inledi. "Ağırmasına rağmen hala bağırmak için diretiyorsun! İnat etmeyi kes son lokmayı da iç!" Hala kaşık Liya'nın dudaklarına yakın bir şekilde dudaklarının arasına koymak için bekliyordu.

 

Sabırla derin bir nefes alarak kurtulmak amaçlı son kaşığı da içerek geri çekilmesini bekledi. Önündeki masayı geriye alarak çekti Liya'nın önünden elindeki peçeteye dikkatle dudağının kenarında olan çorbayı silmek amaçlı yaklaşmışken ona çocuk gibi davranan adama bakarken tebessüm etti.

 

Dudaklarına baktığı için neden güldüğünü anlamak için gözlerinin içine baktı. "Çocuk muyum ben?" Diyerek Hazar'ın sorusunu sormasına izin vermeden cevaplamıştı. "Hayır benim karımsın." Sesi fısıltılı olsa da Liya'nın kulaklarına ulaşmıştı. Kaşlarını çatarken başını iki yana salladı Liya! "Dini nikah olarak evet karınım! O kadar." Bakışlarını çekti hala onu izleyen Hazar'dan bir haber iken.

 

"Beni istiyor musun?" Bi anda duyduğu cümle ile şaşırarak Hazar'a çevirdi bakışlarını. "Anlamadım?" Dedi meraklı bakışlarla. "Karım olmak! Benim hayatıma dahil olmak... Yıllarını benimle geçirmek? Dünyana beni dahil etmek istiyor musun?" Sanki hayatında değilmiş gibi sorması Liya'nın kaşlarını çalmasına sebep olurken anlam verememişti.

 

"Zaten hayatındayım karınım!" Derken Hazar'ın neden bahsettiğini anlamazlıktan geliyordu. "Liya Harzemşah! Olmanı istiyorum gerçekten karım olmanı!" Yutkunarak baskılarını kaçırdı. Ne olmuştu da böyle sorular sormaya başlamıştı Hazar? "Neden fikirlerin değişti? Neden beni şimdi karın yapmak istiyorsun..." yavaş bir şekilde konuşuyordu boğazını fazla zorlamadan.

 

"Sensiz bir hayat..." itiraf etmek garip hissettiriyordu. "Sallanan boş bir salıncak gibi. İleri geri gidiyorum fakat hiç kimse gelip sallanmıyor! Issız ve soğuk!" Sanki cümleler ondan habersiz dökülüyordu dudakları arasından. "Yanımdasın fakat bir o kadar da uzaksın... Bir odada iki yabancıyız." Aklına üşüşen öpüşmeler gelirken yutkundu ve bakışları Liya'nın dudaklarına kaydı.

 

Biraz daha yaklaşarak aralarında kalan miliklikle durdu. "Sana ulaşmaya çalıştıkça yorulmak değil sende soluklanmak istiyorum." Dudaklarındaki cümleler son bulurken Liya'nın gözlerinin içine baktı. Sanki alacağı cevaptan korkar gibi tedirgin ve çekingen bir çocuk gibiydi.

 

"Soluklan! Bir daha geç kalırsan seni öldürürüm!" Cümlesinin sonunda milimlik alanı kapatarak Hazar'ın dudaklarına öptü. Sanki susuzluktan ölmüş iki beden bir birine ulaşmış ve kana kana su içer misali dudaklarının içerek bir birlerine hasret giderdiler.

 

Hazar'ın alt dudağını ısırarak kanatarak geri çekilmişti. "Bu acıttı." Dedi parmaklarıyla dudakları arasındaki kanı silerken! "Her geç kalışında daha da beterleri olacak Hazar ağa!" Keyifle dudakları kıvrılırken gözlerini kısarak Liya'nın yosun gözlerinin içine baktı.

 

"Söz veriyorum bir daha sana hiç geç kalmayacağım..." Aklına üşüşen düşüncelerle yutkundu. Boğazının ağrısını umursamadan "Rojda!?" Derken meraklı gözlerle Hazar'ın gözlerinin içine baktı. Hazar hafif bir tebessüm ederek Liya'nın yanağına dokunarak kendi canı acısının olmasına rağmen hala Rojda'yı düşünmesi onu yumuşacık yapmıştı.

 

"Merak etme! Güvende ve ailesinin yanında!" Diyerek Liya'nın derin bir nefes vermesini sağlamıştı.

 

"Demek benimle evlenmek istiyorsun.." Tek kaşını kaldırmış Hazar'ın gözlerinin içine bakıyordu. "Evet!" Mani olamadığı bir huzurla az önce öptüğü dudaklarının üzerinde gezdirdi parmaklarını. "Hiç çekinmeden istediğim dakika seni öpmek! Sana sarılmak kuytularında kaybolmak istiyorum Liya..." Liya beklemediği itirafla yanakları kızarırken yutkundu...

 

İnsan sevse de uzaktan yetmiyordu. Cevap bekler gibi Liya'nın gözlerinin içine bakıyordu...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Bölüm sonu!

Bir bölüm daha bitti.

Fikir ve düşünceleriniz nedir?

Oy ve yorumları eksik etmeyin.

Allaha emanet olun. 🫠📚

Loading...
0%