@matmazellyaziyorr
|
Keyifli okumalar... Oy olayı çok uzadı. Bir bölüm daha yayında! yeni yayınladığım kitaba da bakmayı unutmayın.. Şarkı ; Söyle sunam
☆▪︎☆▪︎☆ İnsan en çok kaybetmekten korktuğu insanı kaybederdi. Gitmez, bitmez, dediğimiz insanların yokluğuna alışa alışa yetişir yenisinin yeri dolsa da kaybetmenin doruğunu yaşar yokluğundan korkardık. İnsan büyümek isterdi her adımında düşüp dizini yaralarken bile yeniden kalkarken yeni düşüşler sanıldığı kadar ağır olmazdı. Çünkü alışırdı insan düştükçe tek başına yaralarının kendisinin sarması gerektiği bilir yeni ve yeniden tutunurdu. Belki amaç yoktu ruh bedeni çoktan terk etmişti. Ama yaşamak nefes almak için bir amacı yoksa insanın hayatın bir ottan başka hiç bir şey olmadığının farkına varamazdı... Bazen de herşeyin tersi olur mutluluğun dibine kadar vurur görmediği, duymadığı, bilmediği mutluluğa ev sahipliği yapardı. Bakışlarını etrafta gezdirmişti insan sevdikçe, sevildikçe güzelleşiyordu. "İnsan sevdikçe ve sevildikçe!" Sessiz bir fısıltı gibi dudakları arasından firar ederken. "Hak edene!" Duyduğu sesle yerinden sıçrarken hızla arkasını döndü. Ela gözlerle karşılaşmak onu durumu uğratırken yutkundu. "Senin burda ne işin var?" Kendinden beklemediği yüksek bir sesle konuşmuştu. Giray tek kaşını kaldırarak zeytin misali iri gözlerin içine baktı. "Sorgu sual?" Meftun yeni farkına varmış gibi yutkunarak kirpiklerini hızlı hızla kırpıştırdı. "Şey.." Ne diyeceğini bilmez bir şekilde cümlesini sonlandırdı. "Ney?" Diretmese onunla konuşmak yerine yine kaçacağını biliyordu Giray. "Burda bir anda arkamda benim cümlelerime karşılık vererek" Derken bile saçmalamayı çok iyi başarıyordu. Neden böyle olduğunu kendisi bile kestiremiyordu. "Hazar kontrol etmem için gönderdi." Dedi dudaklarını yarım yamalak tebessüm peydah ederken. "İyiki de gelmişim." Bu sefer kendisi sessizce fısıldamıştı. Neyse ki Meftun onu duymamıştı. Başını sallayarak yaptığı işe geri dönmüştü. Meftun daha fazla konuşmanın da bir anlamı yoktu kontrol edip giderdi sonuçta değil mi? "Bi beyaz bi kırmızı eklesen olmaz mı?" Bakışlarını hızla Giray'a çevirdi. Başını iki yana salladı. "Hayır kırmızı, tek ve bir kısma da beyaz!" Dedi sakin bir sesle herşey ona göre ayarlanmıştı. "Ama bence benim dediğim gibi yap bir kırmızı, bir beyaz!" Dedi direterek çünkü öyle daha güzel olacaktı. Sabır dinlenerek gözlerini kapattı bir süre ardından açarak onu izleyen ela gözlerin içine baktı. "Nasıl istendiyse öyle yapıyorum! Lütfen işime karışma." Dedi daha fazla diretmesini istemeyerek Meftun. "Benim dediğim gibi daha iyi ben Hazar'ı bir arıyayım! Da değiştirelim." Cebinden hızla telefonu çıkarırken Meftun kocaman gözlerini daha da irileştirdi. Bu adamın eceli olmak istiyordu şuan tam da şuan bunu istiyordu. Ani bir hareket yaparak Giray'ın elindeki telefona atladı. Fakat takılan ayağıyla Giray'a çarpmış ve Giray'da ne kadar güçlü olsa da bir anda ona çarpan Meftun ile dengesini sağlayamayıp beraberinde cimenliklerin üstüne düşmüşlerdi. Giray yere Meftun'da onun üzerine düşmüştü. Burnu Giray'ın yanağına çarpmıştı. Acıyla inleyen Meftun derin vur nefes almaya çalıştı. Burnu çok pis zonkluyordu. "Yanağın demirden mi? Burnum kırıldı." Dedi şuan nasıl bir durumda olduklarının bile farkında değilken. Giray kaşlarını çatarak gözlerini sıkıca yumup acıyla inleyen Meftun'a biraz yaklaşarak. Elini Meftun'un ağrıyan burnuna dokundurdu hokka burnu hafif bir kızarmıştı. "Neresi acıyor?" Ucuna dokununca hızla gözlerini açan Meftun Giray'la fazlası ile yakın olduklarının farkına varmamıştı. "Dokunduğun yer tam orası." Dedi küçük bir çocuk gibi Giray'ın üzerinde olduğunu umursamadan. Giray bir elini Meftun'un beline attı bir diğer eliylede çenesini tuttu. Ve bi anda beklenmedik birşey yaptı. Öptü bildiğin Meftun'un burnunun acıyan kısmını öptü. Bir kez daha duruma uğrarken şoka girmiş bir şekilde zeytin gözlerini irice açtı. "Se..Sen!" Dedi cümleleri kifayetsiz kalırken. Şok olmuş bir şekilde irice gözlerini aralamıştı. "Ben?" Dudakları kendiliğinden kıvrılmış bir şekilde Meftun'un gözlerinin içine bakıyordu. Sanki az önce öpen Giray değilmiş gibi keyifliydi. Öptüğünün farkındaydı. Fakat biraz çıldırtmaktan ne zarar çıkardı ki!? "Kalk!" Sert bir şekilde kaşlarını çatmış ve üzerinde olan Giray'ı itmişti. Bir milim dahi yerinden kımıldamadı. "Giray!" Sesi hala kızgınken keyifli bakışlarının altındaydı. "Bu kadar hırçınlık niye?" Sesindeki meraka engel olamamıştı. Anlam veremediğini şey Meftun'u çıldırtmak gibi bir amaca sahip gibiydi. "Sence sen benim üstümde iken neden çıldırıyor muşum acaba ben!?" Tek kaşı yukarıya doğru kavislenmişti. Sanki hiç farkına varmamış gibi şaşkınca kaşlarını kaldırdı Giray. Daha deminden farkında olmasına rağmen umursamamıştı. "Ah pardon! Hiç ama hiç farkında değilim." Cümleleri bile yalancılığını ardında saklayamazken. Hala üzerinden kalkmamıştı. Sabır çekerek bakışlarını gökyüzüne çevirdi. "Kalksana!" Yüksek sesle bağırınca gülmemek için kendini zor tutan Giray hızla üzerinden çekildi. Teslim olur bir şekilde elleri havadaydı. "Sakin ol bak kalktım." Meftun gözlerini devirerek yavaşça uzandığı çimlere oturur vaziyete geldi. "Allah'ım sen sabır ver!" Dedi vakit kaybetmeden Giray'da. "Amin!" Demişti. Bu adam kesinlikle onu çıldırtmak için gelmişti. Başka bir açıklaması olamazdı çünkü adam bildiğin delirtmek istiyordu sabır taşı misali onu test ediyordu sanki. "Lütfen işime karışma ve ne işin varsa hallet git! Ama benim işime değil!" Tepesinde olan adama gözlerini kısarak bakmıştı. Güneşin tam önündeydi ve yüzüne yansıdığı için kısık bakmıştı. "Senin işine karışmazsam bir gün yaşamaz burası!" Dedi hafif bir dalgaya vurarak kendini beğenmez şekilde gösterdi. Gözlerini devirdi Meftun! "Ne gördün de böyle diyorsun?" Merak dolu bakışları uzun boyundan dolayı kaldırdığı bakışlardaydı. "Daha önce bir projeyi mükemmel yapmak yerine mahvettiğini duymuştum." Hızla birkaç adım uzak olan adamın dibinde durdu. Başını yukarıya kaldırarak güneşin ışığını iri bedenin ardına saklamıştı. "Başkasının yapılan hatası. Benim üstüme atılmıştı! Bana sormadan beni yargılaman.." Bir kaç saniye sessizleşti. "Ama neyse sen bildiğinle git!" Vakit kaybetmeden tekrar işine dönerken Giray'ı öylece ardında bırakmıştı. ☆▪︎☆▪︎☆ Günler bir birini kovalarken ağaya verdiği cevaptan sonra ne Liya nede Hazar bir daha bu konuyu açmıştı. Koca bir sessizlik olmuştu aralarında Hazar yine olduğu gibi camın kenarında oturmuş sessizce gökyüzüne bakıyordu. Aklına gelen anılarla öylece dalıp gitmişti. Düğün gecesinden. Bir gün önce... Hazar tekerlekli sandalyesini ileriye doğru sürerek babasının gözlerinin içine baktı. "Şartımı kabul edersen ancak öyle evlenirim baba!" Sert sesi öylece yankı yaparken baba oğul karşı karşıya kalmıştı. Murtaza ağa dikkatlice oğluna bakıyordu. "Dinliyorum seni Hazar!?" Meraklı bakışları Hazar'ın üzerinden çekmeden dikkatle isteyeceği şeyi bekliyordu. Başını dikleştirerek boğazını temizledi ve emin bir bakışla. "Dini nikah sadece olacak! Resmi nikah olmayacak! Bir gün başka birini seversem resmi nikaha o sahip olacak bu kadın benim karım olarak sadece dini nikahlı olarak bilinecek!" Son cümlelerinin ardından şaşkınlıkla kendisine bakan babasının üzerindeydi. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Böyle birşeyi nasıl kabul ettireyim?" Dedi sert sesiyle ağalar kabul ederdi. Peki Adar ağa? O ne derdi kesinlikle kabul etmezdi böyle birşeyi. "Bizi bu duruma kim düşürdüyse bedelini ben ödemem o kadın evime girse de koynuma asla..." Tekerlekli sandalyesi çevirerek arkasını döndü. "Kardeşinin de nikahı olmayacak! Bunu mu istiyorsun." Bedelse her iki tarafında tekrarınca ödemesi gerekiyordu. Sessizleşti ortam Murtaza ağa artık anlamıştı sesiz bir şekilde boyun eğerek odadan ayrıldı. Beklerdi. Biliyordu Dilan'ı geri gelecekti... Kim bilebilirdi ki hayatın altını üstünü... ☆▪︎☆▪︎☆
Ve bölüm sonu!
Fikir ve düşünceleriniz?
Oy ve yorumlarınızı eksiltmeyin.
Bu bölüm Meftun ve Giray ağırlıklı oldu..
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Allaha emanet olun 🫠 |
0% |