Yeni Üyelik
34.
Bölüm

Bölüm 34. "Çocuksu!"

@matmazellyaziyorr

 

Keyifli okumalar...

 

Şarkı ;

Yıldız Tilbe & Çabuk Olalım Aşkım...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

İnsan hayatına dahil ettiği gerçeklerle yaşlanır saklı olanlar bir bir ortaya dökülür saklı kalmazdı. Yürek ne kadar inkar etse de bir gerçek saklandıkça kor olur büyür kör ederdi insanı yara berelerin arasında hayıflardı.

 

Zorluklarla ortaya dökülmek için gün sayar bir anda açılan ve dökülen yapraklar gibi insanların yüreklerini yakar sessizce süzülürdü. Bir tüy kadar hafifken, öte yandan bir hançer misali düştüğü yeri keskin ve derin yara izi sunardı.

 

Hazar parmak ucunu dokundurarak Liya'nın kızıl saçını yavaşça kenarıya iterek yüzünün her bir milimini incelemeye başladı. Geçen zaman yaşanan olaylar bir bir unutulurken insanın içinde derin bir yara bırakırdı.

 

Belki de uzun süreliydi. Belki hiç unutulmayacaktı, ama geçecek bir yara bile bir süre kanar tazeliği ile iyileşmeye başlar kabuk bağlar dökülen yaranın yerine yeni bir deri kaplardı.

 

Belki de izi kalırdı...

 

Aradan geçen iki günün ardında Liya nerdeyse toparlanmıştı Hazar'da aklında olan düşünceleri harekete geçirmek için gün kolluyordu. Hazırlattığı sürpriz sadece sahibini bekliyordu. Kirpiklerinin üzerinde gezindi yeşil yosunlarını kaplamıştı. Elmacık kemiğinde dolaştı minik minik çillerde dolandı bir süre...

 

Bu kadının her bir yerini ezberine kazımak istiyordu...

 

Hemde hiç olmadığı kadar istiyordu bunu. Yüzünü yaklaştırarak çillerini öptü derin bir nefesle parmakları arasına aldığı kızıl saçlarını kokladı... Beyaz yastığın üzerine naiflikle serpilmiş hayranlıkla izliyordu.

 

Dokunmadan, koklamadan, sevmeden geçemiyordu. Ne yapmıştı bu kadın ona bunu da hiç bilmiyordu.

 

Farklı bir peri masalının içinde kayboluvermişti... Ve hiçte pişman değildi Hazar bu durumdan.

 

"Ne zaman sevmeyi bırakacaksın..." Uykulu bir sesle gözlerini kırpıştırarak araladı Liya. "Ölünce!" Bi anda duyduğu cümle ile hızla parmaklarını sert bir şekilde Hazar'ın dudaklarının üzerine yapıştırdı.

 

"Ölünce ne ya!" Çemkirerek yavaşça başını kaldırdı. "Sevmeyi bırakmayacağım anlamında!" Kendini açıklamak isterken daha da bir batırıyordu. "Ölüm kelimesini duymak istemiyorum lütfen!" Sinirle bakışlarını hayranı olduğu mavi denizlere çevirdi.

 

Hızla başını salladı Hazar "Tamam tamam bir daha söylemeyeceğim." Diyerek kolları arasına çekti Liya'yı. "Yine benden erken kalktın. Nasıl yapıyorsun? Yada şöyle mi sormalıyım? Hiç uyumuyor musun?" Başını hafif geriye çekerek yüzlerini denk getirdi. "Yanımda dünyanın en güzel kadını varken uyumak ne haçettir." Tebessüm ederek yeşil yosunların arasında kayboldu.

 

"Uyu biraz izlemek yerine buna da ihtiyacın var Hazar!" Sitem ederek biraz uzaklaştı. Fazlasıyla sıcak olmuştu. "Sen beni merak etme yeterince uyuyorum ben." Dudaklarını öne doğru büzdü. Çocuk gibi olan Hazar'a kaşlarını kaldırdı Liya. "O ne öyle dudaklar?" Ondan uzaklaşan Liya'ya yaklaştı hızla Hazar.

 

Çocuksu bir ses çıkararak; "Acıdı öpte geçsin." Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez bir şekilde Hazar'ın maviliklerine baktı. "Çocuk gibisin Hazar!" Sitemi sesine yansımıştı. "Sadece senin yanında çocuk oluyorum ne yapayım?" İnsan en çok sevdiğine nazlanırdı. Burda nazlanması gereken Liya iken Hazar yerini çalmıştı resmen.

 

Gözlerini devirerek bakışlarını Hazar'ın dudaklarına çevirdi. "Çok mu acıdı?" Merak dolu sesine karşılık olarak Hazar hızla başını salladı. "Çokkk!" Sondaki 'K' harfini uzatmasına tebessüm ederek başını iki yana salladı Liya sanırım bu adamın çocuksu hallerine alışabilirdi.

 

Yaklaşarak minik bir öpücük kondurdu. Hızla çekilince Hazar kaşlarını çatarak yatakta ters döndürüp hızla Liya'yı altına aldı. "Napıyorsun Haza-" Cümlesini bitirmesine izin vermeden minicik öpüp kaçan dudakları sert bir şekilde esir aldı.

 

Birkaç saniye şokun ardından sert ve tutku dolu öpüşmeye dayanamayarak karşılık vermişti Liya'da. Bir süre öpüştükten sonra son bir öpücük daha koyarak kendinden geçmiş bir şekilde ayrıldılar.

 

"Minik bir öpücük doyurmaz beni her öptüğünde hasreti olduğum dudakları benden mahrum etmeye kalkma!" Sersem bir şekilde bakan karısının dudaklarını bir kez daha öptü. "Ya uzun öpeceksin yada bir kerede sert!" Cümlesinin sonunda ona öylece koyulaşmış gözlerle bakan karısıyla başını iki yana salladı.

 

"Ben gitsem iyi olur yoksa sen böyle baktıkça iyi şeyler olmaz!" Hızla üzerinden kalkıp banyoya doğru ilerledi. Hala öylece yatakta uzanmış olan karısına bakarak başını iki yana salladı. "Kendine geldiğin zaman hazırlan sürprizim var sana!" Konuşmasının ardından banyoya girerek kapıyı ardından kapattı.

 

Öylece sarhoş bir şekilde tebbesüm ederek Hazar'ın söylediği son cümleyi neyse ki duymuştu. Öyle ki söyledikleri ve uyguladıkları onu başka diyarlara yolcu ediyordu.

 

Hızla üzerindeki ince çarşafı çekti kafasına kadar. Garipti ama çok hoştu bu hoşnutluk arşınlıyordu ve onu çok mutlu ediyordu. Bedenini döndürerek çarşafı iyice kendine sardı ve başını Hazar'ın yastığına gömdü utanç şimdi şimdi yanaklarına nüfus edip yakıyordu.

 

"Anladık hayransın da! Yastığımı da rahat bırak. Sarılmak istiyorsan ben varım yastığa gerek yok!" Başını iki yana sallayarak daha da utandırdığı karısını ardında bırakarak odadan ayrıldı.

 

Kapanan kapı ile hızla yataktan fırladı. Yanan yanaklarını serinletmesi gerekiyordu. Banyoya girerek yüzüne sertçe su çarptı rahatlamak için bir kaç saniye aynadaki yansımasına baktı. Liya dudakları arasından eksik olmayan tebessüme garipsememek elinde değildi.

 

İnsan ne oldum demeyecekti. Ne olacağım diyecekti. Rutin işlerini hallederek hızla odaya girip dolabından gözüne çarpan ilk elbiseyi eline aldı.

 

Omuzları kalın askılı göğüs üstünde fırfır detaylı ve dizinin bir karış altında olan sarı elbisesini askılığıyla alarak banyoya hızla geri döndü. Vakit kaybetmeden üzerini giyerek merdivenlere yöneldi. Adımları ağır olsa da kalbinin alel acele çarpışını birinin duymasından korkar gibi ağırdı adımları.

 

Son basamağa geldiğinde saat geç olduğu için kimse yoktu Hazar dışında. Telefonuyla uğraştığı için onu görmemişti yanına vardığında ancak fark edebilmişti. Yanına oturunca Hazar'da elindeki telefonu cebine koydu.

 

Dudaklarına yerleşen tebessümle "Sonunda gelebildin!" Sessizce kulağına fısıldamıştı. "Bi an yastığımla sevişeceksin sandım!" Liya arsız olan kocasına gözlerini kocaman açarak ısınan yanaklarını başka tarafa bakarak saklamaya çalıştı. "Susta kahvaltını yap Hazar!" Sert sesiyle kızaran yanaklarını saklayarak kahvaltısını yapmaya başladı.

 

"Kış uykusuna kalmışsın gelin! Bu saatte kahvaltı mı olur?" Ayşe yine çatacak yer ararken Liya sabır çekerek kahvaltısını etmeye devam etti. "İstediği saatte kalkar istediği saatte kahvaltı eder seni niye ilgilendiriyor yenge!?" Hazar merak dolu bir sesle Ayşe'nin gözlerinin içine baktı.

 

"Yeni gelin ya Haz-" Hazar hızla cümleyi yarıda keserek. "Yenge seninde ilk evlendiğin zamanlarda akşama kadar yatıyordun? Annem anlatırdı." Ayşe bozulmuş bir şekilde gözlerini devirerek hızla ordan ayrıldı.

 

Liya onu koruyan kocasına baktı. "Ben kendimi korurum ama muhatap olmak istemedim." Hazar zeytini ağzına atarak çiğnedi. "Biliyorum ama benim yanımda laf sokmaya kalkarsa cevabını alır." Hazar'ın son söylediğinden sonra ne Liya nede Hazar konuşmuştu.

 

Kahvaltı bittikten sonra beraber arabaya bindiler. Liya heyecan ile nereye gittiklerini bilmeden yolu izliyordu birkaç defa Hazar'a sorsa da söylememişti fazlasıyla inatçı bir kocası vardı.

 

Sessiz geçen yolculuğun sonunda araba durunca vakit kaybetmeden arabadan inmişlerdi.

 

Liya kaşlarını çatarak etrafı incelerken gözlerine çarpan yazı ile kirpiklerini kırpıştırdı. "Hazar!?" Bakışlarını hızla Hazar'a çevirdi. "Efendim Liya!?" Şaşırmış hali ile dalga geçer gibi. "Burası..." Cümleleri tükenir gibiydi.

 

"Nikah kıyacağız! Evlenmek için başvuracağız."

 

Ona şaşkınlıkla bakan kadına tebessüm etti...

 

☆▪︎☆▪︎☆

Bölüm sonu!

Fikir ve düşünceleriniz nedir?

Sınır 40 oy 40 yorumdur ♡

Allaha emanet ♡

 

 

Loading...
0%