Keyifli okumalar..
Oy, yorumları unutmayalım. ♡
"Küçük bir kelebeğin,
Ömrü kadardı hayatım.."
☆▪︎☆▪︎☆
İnsanın savaştığı, bu hayatta kaybetmek adı altında bir gerçeği vardı. Düşlediğim hayat elimin altında sessiz bir şekilde kayıp giderken benim çaresizliğim gün yüzüne çıkıyordu. Bazı şeyleri kabullenmek gerekiyordu belki, de zor olduğunu bildiğim gerçekler hayatıma dahil olmaktan hiç çekinmemiş. Direnmekten vazgeçmeme sebebiyet vermişti.
Bakışlarım aynaya yansıyan görüntüme kaymıştı. Üzerimde düz beyaz bir elbise sadeliği, beyazlığı saflığı ortaya dökerken her şeyin simsiyah olşunu kabul etmek istememem beyaz elbisenin bile siyaha dönüşmesini sağlardı, olacak tüm gerçeklerle.
Sabahın erken saatinde önce nikahımız kıyılacak ardından! Kına olacaktı. Ve yarın düğün, ne kadar da kolay bir şeydi değil mi? Kabul etmek istemese de kendiliğinden gerçekleşiyordu. Her şey gözler önünde olup bitiyordu.
Yavaştı adımlarım, insanların heyecandan ölüp bittiği durumda! Benim durgunluğun baş tacıydı. Severek değildi! Mecburiyetti. Atışı olan kalbim bile sakinliğin dibine vurmuştu, yeniden baştan başlıyordu her şey...
Konaktan çıktığımız da yanımda Rojbin, Şeyma ve Delal vardı. Karşı taraftan da Zerda, Melek gelmişti. Ve daha önce hiç görmediğim bir kadın gelmişti. Herkes arabalara dağılırken Miraç'ın kullandığı arabaya Melek, Rojbin, Zerda ve Şeyma gitmişti. Ben, Berzan, Delal ve tanımadığım kadın binecektik.
Delal arabanın ön kapısına açıp oturmak için yeltendiğin de. Midem kalkmıştı, kendisini iğrenç bir şekilde pazarlamak istiyordu belliki! "Sen arkaya otur!" Yanımız da olan kadın konuştuğun da renkten renge giren Delal'e gülmeden edemedim. Bana da izin vermedi, zaten öne oturmak gibi bir niyetim de yoktu.
Somurtarak arkaya geçen Delal, ardından kadın oturmuştu. Berzan bakışlarını bana çevirdiğin de yutkundum. Arabanın sürücü koltuğuna geçmesi için önden gitmek yerine bana doğru ilerledi, yanım da durduğun da kirpiklerimi kırpıştırıp bakışlarımı onun kataran karası harelerine çevirmiştim.
Uzun boyundan dolayı hafif boynunu eğerek, biraz daha yaklaştı. Kalp denilen şeyi sessizliği bu kadardı öyle hızlı atmaya başlamıştı ki, sanki bir anda nefes almayı kesmiştim. "Fazla güzel olmuşsun, bugün önemli bir gün olduğu için izin veriyorum sulugöz!" Yutkundum bana mı, karışıyordu? Yoksa ben mi ona karışıyordum bilmiyorum put gibi öylece bakar olmuştum. Şaşkın, ve öylece dalmış halim hoşuna gitmişti dudağı kıvrıldığında cenesinin kenarındaki gamze yine kendini belli etmişti.
Sigara kokusu burnumun direğini sızlatırken, sanki tiryakisi gibi fark ettirmeden derin bir nefes aldım. Buna fazlaca ihtiyacım vardı! Benden ses seda çıkmadığı için bir birimize öylece dalmışken korna sesiyle kendimize gelmiştik, birkaç adım da geriledim. Nerden geldiğini, bile anlamadığımız korna sesi ikimizi de kendimize getirmişti.
O arabanın etrafında dolandığın da bende arka kapıyı açarak beyaz elbisemi ellerime doladım. Ne de güzel ve duruydu, yutkundum ayağım zorlasa da arabaya oturmuştum. "Hele şükür bindiniz!" Yine tanımadığım kadın konuşunca başımı öne doğru eğip yutkundum. Bu kadının bizle derdi neydi? Berzan sabır çekerek arabayı çalıştırmıştı.
Hiç kimseden ses çıkmamış ve sessizce ilerlemiştik arada bakışlarımı dikiz aynasına çevirdiğim de sanki, bunu fark ediyor! Ve oda aynı anda bakıyordu. Katran karası hareleri bedenimi ürpertirken neler olduğunu çözemiyordum, hayatımın ilerleyişine yetişemiyordum. Savaştığım bu kaderimin oynunda galibi ben gelmiştim.
Amed topraklarında ilerleyen arabadan kaderimin boynumu eğdiği, gerçeğini gün yüzüne çıkarmak için arabanın tekeri her çukura batıp çıktığın da gerçeklerle beni baş başa bırakacaktı. Oysa insanların içleri kıpır kıpır olurdu bu durumlar da tarifi edilmeyecek bir mutluluk gibiydi. Peki ya benim için? İçim kıpır kıpır olmuyordu! Garip bir hüzün vardı. Geçip giden yollar hiç bitsin istemiyordum.
Bu günden sonra kendimden geçeceğimi biliyordum. Ne kadar zor olsa da benim için yeni hayat olacaktı, zorunlu kaldığım bir hayat... Ben insanların beni zorla sürüklediği bir hayat istemiyordum! Benim de söz söyleme hakkım vardı! Herkesin mutluluk diye giydiği bu beyazdan elbiseyi ben neden, neden kefen diye giyiyorum...
Kabul etmek şu hayatta yapabileceğim en zor şeydi. Ama biliyordum nikah olduktan sonra kabullenmiş olacaktım! Ben kaybetmiş yenilmiş olacaktım. "Durdur arabayı!!" Beklenmedik bağırışım arabadaki herkesi bana çevirmişti. Deli gibi korkuyordum hayatımın bana ızdırabı, boynumu bükük bırakıyordu.
"Durdur dedim sana!" Arabanın kapısını yarıya kadar açtığım da toprağın birkaçı içeriye girmişti. "Efnan!" Delal ve kadın çığlık atarken o ismimi haykırmıştı. Acı bir fren gibi durduğun da kabullenmek istemiyordum! Hayatımın bir zindana dönüşmesini istemiyordum. Özgürlük dediği beni hapis etmekten başka birşey değildi! Hızla indiğim de Berzan'da inmişti hızla arabanın arkasına geçmiştim.
Toz toprağın ardında bıraktığı araba izleri göz önüne düşerken üzerimdeki elbise artık beyaz değildi, toz toprak içerisinde kalmıştı. "Delirdin mi! Ne yapıyorsun sen!?" Bağırışı kulaklarıma ulaştığında titreyen bedenim korku için de çırpınan yüreğim, dolu gözlerimin ardından öylece bakabildim. "Efnan!" Dişlerimi bir birine bastırdım. "Ne Efnan, Efnan! Ne hayatım sizin elinizde bir oyuncak mı!? Kim nereye isterse! Kim nasıl isterse... Çuval gibi ordan oraya savuruyordu." Kızardığına emin olduğum yüzüm süzülen yaşlar artık yüzümdeki makyajdan eser yoktu. Kara kaşları katran karası harelerinin üzerine düşmüştü.
"Söylesene!? Hayatım o kadar basit mi, uğrunda beni diri diri gömmek basit mi!?" Durduramıyordun kendimden geçiyordum. Da hayatımdan geçemiyordum... Söyleyecek bişiyi yoktu. O sustu, ben ağladım! Zaman geçti hayat ilerledi. "Basit değil! Yaşamanı istiyorum. Dilediğin gibi, mutlu olmanı!" Bir birine dolanmış kestane saçlarımı yüzümü açmak için geriye ittim.
"Neden! Neyinim ben senin? Neden bendeki bu ısrarın!?" Koca soluklar alıp verirken. Göğüsüm kalkıp iniyordu. Birkaç adımda dibime kadar geldi. Başımı kaldırdığım da onun harelerinin de kızardığını gördüm ağlamamak için mi! Diretiyordu? "Bunun için çok erken sulugöz, öğreneceğin gerçekler için çok erken!" Ardı ardına attığı cümleler yine suskunluğa ev sahipliği yapmıştı.
"Yine susuyorsun! Yine, her şey için geç oluyor! Benim hayatım için geç oluyor. Görmüyor musun?" Süzülen yaşlarım yenilerini eklerken ellerim göğüsüne benim için sert olsa da onun için fayda etmeyen yumruklar atıyordum. Savaşım buraya kadardı, direndim ama yine kaybettim. Başımı kaldırdım katran karası hareleri dolmaya yüz tutmuş gibiydi. "Benim hayatım, olmasın... Benim hayatım çok basit! Ben savaşamam, ilk yenilgide kaybederim..." Dediğim de boğazımda ardı ardına gelmek isteyen hıçkırıklar vardı.
İri elleri yanaklarımı bulduğun da, ilk defa bu kadar yakındık. Sigara kokusuna karışmış garip kokusu burnumu yakıyordu. "Hayatın basit değil! İlk savaşta beraber kazanır, yada beraber yeniliriz..." Bir damla daha süzüldü anlatmak istediğim, anlamayışı beni yenilgiye uğratmıştı. O belki fark etmemişti ama ben ilk savaşımı kaybetmiştim....
"Ben ilk savaşımı kaybettim..." Fısıltılı sesim ona ulaşmış yanaklarımda olan elleri gerilmişti. Ellerimi bileklerine koyarak temasını kestim! "Sen bu cümleyi kurduğun an ben ilk savaşımı kaybettim Berzan ağa... İlk yenilgim sensin, şimdi bana beraber savaşmaktan bahsetme." Anlamak istemiyordu, elimden alınan özgürlüğümü anlamıyordu.
"Savaştığın hayatı yenilgiye uğratan ben değilim! Senin mutluluğunu istiyorum." Güldüm hatta minik bir kahkaha attım ya ben delirdim yada o delirmişti. "Senden benim hayatıma dahil olmanı istemedim! Benim hayatımı kurtarmanı beklemiyorum..." Sinirli bakışlarım kara harelerinin içine bakıyordum...
"Kurtarmak zorundayım!" Sert bakışları üzerimde gezinirken benim ondan daha sinirli halimle kara harelerine kenetledim kahvelerimi. "Zorunda değilsin! Nedir bu zorunluluk! Seni bana mahkum eden ne? Yeter artık dök sende kurtul bende." Bağırışım ormanın ortasında yankı yaparken artık her şeyi öğrenmek istiyordum. Elleri kollarımı tutarken tutuşu canımı yakmıyordu! Kızaran beyazları sinirli harmanlanmış kara hareleri sanki bir şeyler anlatmak istiyor, aynı zaman da susuyordu.
"Geçmiş bizi, bize bırakmaz..." Yine sebebi olmayan cümleler ve beni arafın ortasına hapis eden yanlızlık. Geldi geçti zaman, hayat elleri arasında oyuncak gibi oynarken durdurak bilmedi sonunu hazır eden bu yaşamak sonunu getirmedi anlamı olmayan cümleler arasında..
☆▪︎☆▪︎☆
Sonunda bitti.
KŞ Berdel i düzenlediğim için anca atabildim.
Bir sonraki inşallah daha erken atacağım. ♡
Allaha emanet. ♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.69k Okunma |
1.05k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |