15. Bölüm

Bölüm 15. 'Gelinim...'

Sunbaeee
matmazellyaziyorr

Oy, yorumlarınızı eksik etmeyin. ♡

 

 

'Gel gör ki, hayatın

 

Bize sundukları ile

 

Yaşıyorduk.'

 

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Kaybettiğimiz zamanı bize verecek biri yoktu! Gece gündüzü kovarlar gündüz, geceyi bu döngü hiç değişmez dönüp duran ay, ve güneş insanların hayatını bir bir tüketirdi. Ve bunu fark eden sadece insanlar olur, bazılarının biç umrunda olmazdı. Çünkü yaşamak insanların gözünü kör eder, bu dünyadan göçüp gideceği! Gerçeği gün yüzüne çıkmazdı.

 

İşte hayat bu kadar basit gelirdi. Nefes alırsın yaşarsın gerisinin bi önemi yoktu! Tükendi gücüm, hayallerim, hayatım. Yaşamak istediğim ne varsa bir bir kağıt üzerinde çizdiğim kağıt parçasıyla hayatımı mahkum ettim. Ben imzayı attım, hayatım bitti. İkinci yenilgimi de aynı gün yaşamıştım! Savaşacak bir hayatım sanki yok gibiydi.

 

Mutluluk ardı arkası kesilmeyen! Heyecanlar hapis almıştı beni hayatına... Rojbin, mutluydu ben değildim. Şeyma, mutluydu. Ben değildim Melek, Miraç mutluydu. Ben değildim... Hayatımı adayacağım artık bir kocam vardı. Boynuma dolanmış ağır bir yılan gibi dolanıp beni boğdu! Yaşattı ama nefessiz bıraktı, yaşıyorum ama nefesim bana yetmiyordu...

 

Verilen ad evli oldu. Karı, koca oldu! Ben yine yenilgiye uğradım. Herkes heyecan için de oturduğu masada mutluluk için de yemek yerken benim boş bakışlarım kimse görmedi, demek istediğim buydu. Başka insanlar mutlu ise bir diğer insanın hüznüne ortak olmak yerine kendi mutluluklarına olduğu gibi yaşardı gözü kör gibi...

 

Oysa benimkisi. 'Mutluluk göz yaşısıydı..' Ne mutlu bir insandım oysa ben, de bir tek kendim fark etmemiştim mutluluğumu... Havalara uçtuğum mutluluğumun... Biz evlendik hayat devam etti, ben sessizce masama oturdum insanlar bir şeyler yaptılar! Zaman geçti hava karardı davullar zurnalar vurdu.

 

Kadınlar etrafım da döndü, ben kırmızı perdenin ardından öylece onları izledim. Ağlamam gerekirken tükenmiş yaşlarım içime, içime aktı. Her perdemi kaldırdıkların da ruhsuz bakışlarımı görmediler! Ağlamamı beklediler bir damla bile süzülmedi. İnsanlar deli gibi oynadı bir ara yanıma Berzan geldi boş gözlerim kara harelerine döndüğün de artık kocamdı.

 

Hangi cümleleri kursam bu hayatta beni kurtarırdı. En son beni çıkaran Şeyma'yı hatırlıyorum ne oynadım, sanki kendi kınam değil de yabancı bir insanın kınasında öylece ruhsuzca izliyordum. Üzerime atılmış kırmızı perdenin ardından! Şeyma ile geldiğimiz yerde elimi bıraktığı zaman bakışlarım ona dönmüştü.

 

"Efnan, ne oluyor sana?" Meraklı sorusu kulaklarıma ulaşırken kalbim bile atmayı bırakmıştı. "Evleniyorum!" Bir çırpıda boğazımı dahi zorlayan kısa bir cümle kurmuştum. "Onu biliyorum! Kendine gelecek misin?" Kirpiklerimi kırpıştırdım göz pınarlarım kupkuruydu. "Kendimdeyim!" Ellerini sarı saçlarının arasından geçirip iki yana doğru sıktı. "Kendindesin! Ağlamıyorsun!" Güldüm ama dudaklarım kıvrılmadı. "Ağlamamı mı istersin?" Ellerini saçları arasından çekip göz göze gelmemizi sağladı.

 

"Çok duygusuzsun! Bir duygu yaşa, diri diri gömülmüyorsun!" Sert sesi benim için korktuğunu belli ediyordu. "Tam da gömülüyorum!" Sabır dilercesine gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Daha ne olduğunu anlayamadan elleri omuzlarımı tuttu. "Kendine gel! Kendine, Sezer denen piçe gitmiyorsun! En azından seni sevene gidiyorsun!" Dediğin de kaşlarım havaya kalktı. "Kim beni seviyor? Berzan mı? Güldürme beni Şeyma!" Diyerek kıvrılmasını sağlayamadığım dudaklarım hafifçe oynadı.

 

"Lan o zaman adam niye evleniyor seninle! Ailesinin bile haberi yoktu, bi anda ortaya çıkmışsın. Adam hapisteyken bile seni takip ettirmiş!" Kaşlarım tersini yapıp kahve harelerimin üzerine düştü. "N-nasıl!" Titreyen sesimle başını aşağıya yukarıya salladı. "Ailesinin isteği değil, kendi isteğisin! Buda sevmek oluyor. Aylarca, yıllarca sevmek..." Dudakları kıvrıldığında bakışlarımı kaçırdım.

 

"Saçmalama Şeyma! Adam beni niye sevsin." Yabancısı olduğum bir duygu tam yüreğimin üzerine otururken yutkunmak sandığımdan daha da bir zorlaştı. "O zaman seni niye yıllarca takip ettirsin, ailesinin istediği başka bir kız olmuş. Sendeki bu ısrarın sebebi ne sence?" Yutkundum bunca şeyi nerden biliyordu. "S-sen nerden?" Kalbim kuş misali atarken şaşkınlık beni esir almıştı. "Duydum! Dedikodu, ailesinin dumunu seni takip ettirdiğini de! Miraç ile Melek konuşurken duydum." Boğazımda ki şey neydi bilmiyorum ama büyüyüyordu.

 

Bu yutkunmamı dahi engelliyordu! Gerçek olamazdı değil mi, bir adam neden beni sevsin? Berzan neden beni sevsin ki? Yabancısı olduğum bir gerçek gibi su yüzüne çıkarken kirpiklerimi kırpıştırdım.

 

Elleriyle omuzlarımı sıktığı zaman kahvelerimi gözlerine çevirdim. "Kendine bunu yapma artık! İyi yada kötü, seni sevdiği bir gerçek Efnan." Başımı iki yana sallarken bu durumu hala kabul edemiyordum! "B-beni niye sevsin!" Kekeme olan dilim cümlelerimi bitirmeme son anda izin vermişti. "Görünüşün hiç bir önemi yok, bazı insanlar kalpleri sever buna inan artık." Onunda gözleri dolmuştu, benim için üzülüyor, aynı zaman da çok mutlu oluyordu.

 

Sıkıca sarıldı! Karşılık verdim ona. "İnanmak istediklerim beni çok yaralıyor." Sevmeyi öğrendiğim tüm uzluvlarıma kadar hissettiğim adamı yıllar önce kaybetmiş, kendimi hayattan tamamen soyutlamıştım sadece nefes alıyordum. "Yaraları saracağın bir adam var artık." Başımı açıkta kalmış omuzlarına bastırdım. Engel olamadığım direnmek için savaş verdiğim kahvelerimdeki yaşlara engel olamamış ardı ardına verdikleri savaşta ben kaybetmiştim.

 

"Efnan!" Duyduğum sesle kollarımı Şeyma'dan çekip yavaşça üzerimde ki elbisenin izin verdiği kadar döndüm. Meraklı siyah hareleri karanlık olan havada bile parıldıyordu. "Sizin kınada olmanız gerekmiyor mu? Burda ne işiniz var!" Sert sesi ile yutkunurken derin bir nefes alarak bakışlarımı harelerinden çektim. "Enişte bey, kısıtlıyacak mısın? Ayıp oluyor ama ya!" Saçmalıklarını dizen Şeyma'ya saniyelik bakıp geri önüme döndüm.

 

"Kısıtlama değil baldız! O şerefsizin başınıza iş açmasını istemiyorum. Tek başına burda olmanız uygun değil!" Şeyma anlayışla başını sallarken bir birlerine bu kadar çabuk alışıp enişte-baldız kelimelerini kullanmak kolay olması garibime gitmişti. "Haklısın enişte, gel gör ki! Gelinini kendine getirmeye çalışıyordum." Topu bana attığın da çatık kaşlarımın ardından Şeyma'ya baktım.

 

"Niye gelinimin neyi var?" Meraklı sorusu ve kara kaşları kara harelerinin üzerinde yerini almıştı. "Bir şeyim yok!" Diyerek konuyu savurup sarmaladım saçma sapan bir konuyu uzatmak istemiyordum. Sürekli kullandıkları gelinin, gelinim sinirimi bozmaya başlamıştı. "Tamam Şeyma! Yürü gidiyoruz!" Şeyma'yı kendimle sürüklemek için kolumu uzatmıştım ki Berzan beni durdurmuş o benim kolumu tutmuştu.

 

"Şeyma sen git biz birazdan geliriz." Şeyma'ya başımı iki yana sallayacağım vakit. "Tamam enişte!" Diyerek beni orada bırakıp gitmişti. Kalbim boğazımda atarken benimle ne konuşacağını bilmiyordum. "Efnan!" Sanki adımı ezberliyordu. Utanç dolu olan bakışlarımı kara harelerine çevirdim.

 

"Biliyorum, sevdiğin bir adam değilim!" Kurduğu cümle ile kaşlarım merakla kaldırdım. "Ama saygı duyacağım, seni koruyacağım, hayatın benim elimde değil! İkimizin elinde olacak. İyi yada kötü, zorlukları birlikte aşacağız." Bakışlarında ki yoğunluk kalbim hızlandırırken ne diyeceğimi bilemez bir halde ona bakıyordum. Benden bir beklentisi yoktu, hayatıma dahil oluyordu ama hayata devam etmem için evliliğimizin zorunluluk değil bana bahşedeceği, rahatlığı sunuyordu...

 

"Bu hayatın zorluğu, olacak olan kolaylığını hayatıma alacağım adamla olsun istemiyorum." Gerçekleri yüzüne vurmak istiyordum! Hayatımı mahvederken beni sevdiğine inanmıyordum. Dil döken Şeyma'nın duydukları gerçek değildi. Bi adım daha yaklaşarak sigara kokusu genzimi yakmıştı.

 

"Ama ben istiyorum, hayatımın seninle son bulmasını." Çarpıcı sesi kalbimi hızla attırırken yutkunarak nutkum tutulmuştu....

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Ve bölüm sonu!

 

Gün geçtikçe bölüm sıklığı olacaktır.

 

Kızıl Şeytan (Berdel) bittikten sonra buna sıklıkla bölüm gelecektir.

 

Allaha emanet. ♡

 

 

Bölüm : 16.10.2024 15:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...