Oy, yorumlarınızı eksin etmeyin.
"Yüreğimde yer,
Ediniyor gibisin..."
☆▪︎☆▪︎☆
Davullar zurlanar vurulurken hayatım yeni bir hayata başlangıçına adım atıyordum. Bedenim titrese de, kalbim hızlı atsa da hayatım değişiyordu. Beni sevdiğini söyleyen bir adam benim hayatıma dahil oluyordu, gerçekten beni sevdiğine inanmalı mıydım? Bunu gün geçtikçe, beni hayatına dahil ettikçe öğrenecektim.
İlk adımımı yıllarımı geçirdiğim konaktan bir bebekken getirilip, gelinimle duvağımla ayrılıyordum, bir çok genç kızın hayalini süsleyen bir adam vardı, belki bazı insanların hayali olmuştu yanımdaki sıkıca koluna elimi doladığım adam! Merdivenlerden dikkatlice inerken direnmekte olan gözlerim dolmuştu, evleniyordum.
Yanımdaki bu adam tamamen kocam olacaktı. Bilmediğim bir konağa girecek, tanımadığım insanlar hayatıma dahil olacaktı. Ne kadar Zerda'yı tanısam da o kadar da çok samimiyetim yoktu, ve insanlar değişir miydi? İşte bunu bilemezdim, bazı insan dışarıdan başkaları için iyi olurken, içeriden nefret dolu olurlardı.
Mükemmellik sadece dışarıdaki insanlar için geçerli idi. Saygıyı hak etmeyen dışarıda ki insanlar iken bazı insanlar kapının ardında olanlara zarar verirdi. Dudaklarımı ıslattım, onun kolunda konaktan çıkmıştık, zor da olsa arabaya bindiğimiz de, benim gelinliğimin izin verdiği kadar o ön koltuğa oturmuş hemen yanına da ben oturmuştum. Kimse de bitmemiş herkes diğer arabalara binmişti, yanlızlık bir süre ikimizi de esir aldı, ne konuşacağımı bilemez bir şekilde yolu izliyordum.
"Korkuyor musun?" Sorduğu soruyla kendime gelirken sert bir şekilde yutkundum, korkuyor muydum? "Hemde fazlasıyla!" Ona da dürüst olmuştum açıkça dile getirmemle saniyelik bakışlarını bana kaldırmıştı. "Korkmanı gerektirecek hiç bir durum yok!" Arada bana baksa da çoğu gözü yoldaydı. "Elimde değil, yaşadığım hayatın üzerine yeni bir hayata adım atıyorum.." Sesim fısıltılı dökülmüştü dudaklarımın arasından çekiniyordum. "Haklısın, ama benden korkma Efnan! En son zarar verecek insanlardan biri bile olmam!" Dediğin de hafif bir içime su serpse de, çok etkisini göstermemişti.
"Anlamıyorum hala, senin beni sevebilmene.." Kara kaşları hızla harelerinin üzerine düştüğün de yutkundum. "Bu kadar mı? Kendini küçük görüyorsun, sevilmeyeceğine o kadar inandırmışsın ki! Söylediğim cümleler sana yalan gibi geliyor!" Açıkça dile getirdiği ile başımı salladım. Tam da söylediği gibiydi, belki başlangıç olarak insan kendisini sevmeliydi.
Ailem sayesinde kendimi hiç sevemiyordum...
"Kendini sev, ben seni seviyorum.." İtirafı yanaklarımı ısıtırken yutkundum. "Denerim.." İnsan kendini nasıl severdi ki, tutupta yanaklarımı mı! Çekseydim? Göz devirdim. Gerçekten nasıl sevilirdi ki, insan sevince gözünden sakınırdı, sevdiğini. Kendimi mi sakınmalıydım, derin bir nefes aldım. "Öf!" Hızla bakışları bana çeviren Berzan ile gözlerim irice açıldı. "Sorun mu var?" Meraklı sesi ile başımı iki yana salladım.
Daha sonra ikimiz de konuşmamıştık, saatler hızla ilerlemiş ve düğünün yapılacağı otele gelmiştik. Evet düğün Berzan'a ait bir otel de olacaktı, araba durduğun da önce Berzan indi. Kapıyı açsam da üzerimdeki gelinlik biraz zorlamıştı inmemi bu yüzden Berzan arabanın önünden dolanıp yanıma gelmişti. Belimden tuttuğun da ellerim de aniden omuzlarına yerleşmişti, bedenimi havalandırdığında tutup kaldırmasıyla ağır gelinliği ben bile zor taşırken Berzan, hem beni hem gelinliği taşımıştı.
Ayaklarım yere bastığın da, elim omzunda göğüsüne denk gelmişti. Hızla elimi ateşe deymişçesine çektim. Onunda bedeninin kasıldığını hissettiğimde çabuk çekmemin sebebiydi. Kara hareleri bir süre kahve rengi gözlerimde gezindi, uzun boyundan dolayı başımı kaldırmıştım. Ne kadar topuklu giysem de belirli bir sınırı olduğu için hala kısa idim yanında.
Başını eğip, nefesini yüzüme üflerken kirpiklerimi kırpıştırdım, neyin nesi olduğunu bilmeden hızla atan kalbim bedenimi titretirken bakışlarım kara harelerinde takılı kalmıştı. "Tamam bu kadar bakışma yeter, düğün başlayacak ve siz gelin, damat olarak katılmalısınız!" Şeyma'nın sesini duyduğumda Berzan'dan bir adım geri attım. "Ne o baldız kıskandın mı?" Berzan alaylı sesiyle Şeyma'ya dönmüştü. "Ne kıskancam, içeriye geçelim! Davetliler bekliyor. Eve geçince bir birinizi yersiniz!" Ayarsız dili yine iş başına gectiğin de, gözlerimi kocaman oldu. "Şeyma!" Uyarıcı ses tonuyla tısladığımda açık olan omzunu silkti. "Napayım ayrılmak bilmiyorsunuz!" Dişlerimi bir birine bastırıp sabır diledim.
"Kes sesini ilerle sen bizde geliyoruz!" Bu duruma tebessüm eden Berzan'ı fark etmiştim. Cenesinin kenarında yine kendini belli eden gamzeye öylece baka kaldım. Kendimi toparlamak için başımı iki yana salladım. "Hadi gidelim!" Kolunu yine üçgen haline çevirdiğin de neyse ki otelin çalışanları dışında kimse yoktu, "Hoş geldiniz efendim, sizin için ayırt ettiğim kral dairesine geçebilirsiniz!" Elleriyle önündeki ceket düğmesini kapatan adam başıyla selam vermişti.
"Tamam Kemal! Hiç bir eksiklik istemiyorum!" Kısa bir konuşmanın ardından Berzan ile asansöre doğru ilerlemiştik, çok sürmeden kata geldiğimiz de görmemişler gibi davranmak istemesem de her yerde kullanılan siyahlık dikkatimi çekiyordu, siyaha karışan beyaz o kadar güzel bir birlerini karşılıyorlardı ki, otelin her tarafı siyah ve beyazla kaplıydı.
Odanın kapısına geldiğim de elindeki kartla açıp geçmem için geriye çekilen görevli ile gelinliğin eteklerinden tutarak içeriye girdim, kısa bir hol karşılasa da koca bir yatak göz önüne serilmişti. Biraz daha geniş olan alanında koltuklar ve ortada bir masa hemen karşılarındaki duvarda da televizyon asılıydı. Garip olansa yatağın üzeri güllerle kaplıydı, boğazımı temizleyerek yatak dışında her yerde gözlerimi gezdirdim.
Açık olan balkondan tül perde sertçe savrulurken bu sefer adımlarımı o tarafıya yönlendirdim. Anında kıvırcık saçlarımı savuran rüzgarı arkama verirken tebessüm ettim içim deki tüm kederi almak ister gibi savurup durdu. "İyi misin?" Bakışlarımı arkama çevirdiğim de bedenini balkon kapısına yaslamış elinde içtiği içki ile bana bakıyordu. "İyiyim." Tedirgindim ama içimde bir yerlerde olan bir savaş vardı, kaybedip kazanacağım. Muamma olan savaşta yenilgilerim beni derbeder edecekti.
"Kızlara haber vermemi ister misin?" Esen rüzgara yüzümü çevirerek gözlerimi kapattım. "Gerek yok." Kısa bir cevapla aramızdaki konuşmayı sonlandırmak istedim ama sanki konuşmaya devam etmek istediğini açıkça belli ediyordu. "Peki, birazdan ineriz aşağıya." Başımı salladım bu sefer cevap vermeden nikahımız olmuştu bunu sadece tüm urfaya duyurmak için, evleniyorduk.
"Efnan seninle konuşmaya çalışıyorum, bana alışman için!" Güldüm, dudaklarım kıvrıldı. Gülüşüm sahteydi, gerçekten de beni çabucak kendine alıştıracak mıydı? "Ne bu acele? Kovalayan mı var!?" Birkaç adım da dibime kadar geldiğin de saçlarımın ardında nefesini hissetmiştim. "Evet seni ben, kovalıyorum." Kulağıma doğru fısıldadığın da, koca bir soluk aldım.
"Elimden kayıp gidecekmişsin, gibi." Sayıklar gibi konuştuğun da gelinliğim izin verdiği kadar yavaşça döndüm ona, kara hareleri tam gözlerime denk geldi, "Karınım artık, farkında mısın? Bendeki ısrarın sadece sevgiden ibaret mi?" Yüzünü biraz daha eğerek yüzüme yaklaştırdı. "Başka birşey, aklına gelmesin." Elini çenemin üzerine koyduğun da derince yutkundum tıklatılan kapı ile benden uzaklaşmış önde Berzan, ardında ben beraber kapıya doğru ilerlemiştik.
Kapıyı ardına kadar açtığın da görüş açımıza Miraç girmişti. "Ağam kusura bakmayasın, sizi aşağıdan bekliyorlar." Berzan'ın bakışları saniyelik bana dönse de geri Miraç'a dönmüştü. "Tamam koçum geliyoruz." Miraç bizden uzaklaşmaya başladığın da Berzan elini uzatmıştı. "Hadi karıcım, düğünümüze geç kalmayalım." Başımı iki yana salladım, iri eline küçük kalan elimi koydum.
Beraber asansörden inmiştik, herkes bize merakla bakarken bahçeli bir kısma gelmiştik çok insan çağırmamıştık, ağırlık Berzan'ın ailesinden ve benim akrabalarımdan. Yan yana kaldığımız da Berzan'la ikimizi çoğu insan tebrik ederken hafif çalan müzik kesildiğinde tanımadığım bir adam çıkmıştı.
"Kusura bakmayın, düğün ama gelinle damadı dans ettiğini hiç görmedik, az biraz salında dans etsinler. Sonra teşekkür edersin kuzen!" Berzan'ın kuzeni olduğunu anlarken ağır bir şekil de yanımıza ilerlemişti. "Mizgin!" Berzan'ın sert kızgın sesiyle yanımıza doğru yaklaşan adama dikkatle bakmıştım.
Berzan gibi kara saçlarını tersine taramış iri mavi gözleriyle hınzır bir şekilde Berzan ve bana bakıyordu. Berzan'la aynı olan boyuyla yarışır gibiydi. İri bedeni kıvrılan dudaklarıyla iki yanağında çıkan gamzesi, kalın kaşları mavi gözlerinin üzerine düşmüştü. Bileğine taktığı tespihle ağır abi durumuna düşüyordu, yanımıza yaklaşıp Berzan'la bir birlerine sarılmışlardı.
"Uzun zaman oldu!" Özlem dolu sesini bende duymuştum birkaç adım geriye giderek iri adamların sarılışlarını izledim. "Evet, sen hapse ben almanyaya! Duydum ki sevmişsin, evleniyorsun. Atladım geldim!" Titrek bir nefes alarak bakışlarımı kaçırdım utanmıştım. "Siktir lan! Evlenmesem geleceğin yoktu, anan yolunu gözlüyor sen ortalıkta yoksun?!" Berzan'ın başta ettiği küfüre şaşırsam da birkaç adım daha kaçtım. "Ayıp oluyor abi ya! Yenge yanımızdayken, gerçek yüzünü gösterme yoksa düğünden seni bırakır kaçar.." Alaylı sözleri gözlerimi onlardan çekmeme sebep olmuştu. "Yapmadığı şey mi?" Sayıklar gibi konuşan Berzan'ı ben duymuştum Mizgin'de duymuş olmalı ki kollarını çekerek şaşkınlıkla baktı.
"Oha!" Bakışları bana döndü. "En doğru kararı vermişsin yenge ama belli ki elinden kaçamamışsın.." Dudaklarını bir birine bastırıp hüzünle bana bakmıştı Mizgin. "Sus lan almayayım façanı aşağıya!" Berzan bir elini de sertçe başına geçirmişti. Mizgin'in "yenge ne zaman kaçmak istersen bana bi telefon et! Kurtarırım seni bu deliden!" Alaylı sesiyle Berzan'ın vurduğu yeri ovuyordu.
"Ben Mizgin Berzan'ın baba tarafından, memnun oldum." Elini uzattığın da tebessüm ederek bende tuttum. "Memnun oldum Mizgin, Efnan!" Tanışmamızı sessizce izleyen Berzan kötü, kötü bakışlarla Mizgin'e bakıyordu. "Ne zaman, kaçmayı düşünürsem ararım!" Bu dediğimle bakışlarımı Berzan'a çevirdiğim de şok içinde bana bakıyordu. "Efnan!" Uyarıcı ses tonu kulaklarıma ulaştığında Mizgin'le beraber kahkaha atmıştık ilk defa Berzan'ın yanında içten bir tebessüm olmuştu.
Bize doğru gelen Şeyma'yı gördüğüm de bir biriyle konuşan Berzan, Mizgin iş konusunda sohpete dalmıştı. "Efnan hadi, enişteyle çıkın bir dans edin." Sitemli Şeyma'nın sesiyle konuşan iki adamı da kendisine çevirmişti. "Merhaba hanım efendi, tanışalım mı? Ben Mizgin sen?" Rahatlığına şoka girerken Berzan alışkın gibi başını hızla iki yana salladı.
"Pardon? Ben sizinle tanışmayı düşünmüyorum!" Sert sesiyle bakışlarımın hedefi Şeyma olmuştu. "Hadi Efnan!" Beni ve Berzan'ı çekişirdiğinde Mizgin'i ardımızda bırakmıştık, "arkadaşın baya dobra çıktı." Karşı karşıya kaldığım Berzan'ın kara harelerine baktım. "Bende ilk defa böyle gördüm, şaşırtıcı! Beğenmedi mı acaba?" Merak dolu sesimle sağ elini avucunun içerisine almıştı.
Bedenim titrerken derin bir nefes aldım. "Kuzenim yakışıklı ama biraz boş boğaz!" Dediğin de bunu fark etmiştim, açıkçası Şeyma'da öyleydi. Bir elini belime yerleştirdiğin de bir adım daha yaklaştım. "Benim arkadaşımın da ondan farkı yok!" Sitemli sesime gülmüştü, yine çenesinin kenarında gamze belirmişti, yutkundum neden sürekli bunu fark ettiğimi de anlamıyordum.
"Gamzen.." Tek kaşını kaldırdı. "Eee?" Kara hareleri merakla bakarken bakışlarımı kaçırdım. "Çenenin kenarında!" Şaşırdı bunu kalkan kalın kaşlarindan anlamıştım. "Fark ettin mi?" Tebessüm oluştu dudaklarında ellerim omuzlarına yetişmeyeceği için göğüsünün üzerine yerleştirdim. "Fark edilmeyecek gibi değil..." Dediğim de daha da bir genişletti. "Tek fark eden sensin, çok küçük çoğu insan görmedi..." Bedenlerimiz salınmaya başladığı zaman utançla bakışlarımı kaçırdım.
Bu zamana kadar kimse gamzesini fark etmemiş miydi...
☆▪︎☆▪︎☆
Ay vallahi aklımdaki bölümü yazamadım.
1600 kelime oldu nerdeyse..
Bölüp yarın atacağım bölümü.
Yeni karakterimizi nasıl buldunuz?
Mizgin! Çok göreceksiniz.
Allaha emanet olun. ♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.69k Okunma |
1.05k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |