20. Bölüm

Bölüm 20. 'Kanlı Çarşaf!'

Sunbaeee
matmazellyaziyorr

Oy, yorum. ♡

 

 

 

"Yabancısı olduğum,

 

Duyguların esiri oluyorum.."

 

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

 

İlerleyişini çözemediğim bir hayatım vardı, dur durağı olmayan ama zorluklarının altında beni ezip geçeceğine inandığım bir gerçekti bu. İstediklerimi kabul etmişti, şaka gibiydi ama Berzan oteli bana mehir olarak vermişti.

 

Ellerim titrerken kalbim hızla atıyordu, neden bu durumda dahi olduğumu anlayamıyordum. Bu adamın beni gerçekten sevdiğine inanamıyordum, yoksa beni sevmese neden versin? Artık bana yük gibi gelen gelinliği taşımak zor oluyordu. Ortamda sadece o kadın kabul etmemiş, ama Berzan sözünün üstüne söz söylememesi gerektiğinin altını çizerek konuyu kestirip atmıştı.

 

Şimdi onun odasında, başıma takılı olan beyaz ve kırmızı dudağımın altında sıkıntıdan patlayacaktım. Başım kapalı olduğu için etrafı da inceleyememiştim, peki ya delicesine atan bu kalbimin sebebini neydi. Korkuyordum delicesine hayatıma dahil olan bu adamdan bana böylece fütursuz bir şekilde oteli mehir olarak vermesi dahi, beni avutmamıştı.

 

Fazla mı istemiştim? Gözlerimi sıkıca yumdum. Kapıda kıpırtılar duyduğum da avuçlarımın arasında olan gelinliğimi daha da sıkmaya başlamıştım. Kapının kapanma sesi kulaklarıma ulaşmıştı, ardından asım sesleri kulaklarımı doldurmuştu bedenim titrese de, üzerimdeki gelinlik fazlasıyla ağır gelse de ayakta durmaya devam ettim.

 

Birkaç adım da yanıma geldiğin de uzun boyundan dolayı başımı ağır bir şekilde kaldırdım, solukları gelinliğimin üzerinden tül perdelerime vurup yüzüme ulaşıyordu, kalbimin pır pır atışı kulaklarımın pasını siliyordu. Hafifte olsa gördüğüm elini uzatarak göğüsünün içerisinden ceketinden içerisinden orta boylarda kırmızı bir kutu çıkardı. Derin bir nefes alarak hareketlerini izlemeye devam etmiştim, titriyordum bu durum içim de yaşadığım koruya tabi mi? Yoksa heyecandan dolayı mı? İşte bunu tam olarak çözemiyordum.

 

Yanımız da olan yatağın üzerine koydu kutuyu, yönünü tekrar bana döndüğün de meraklı bakışlarımla tül perdelerimin ardından ona bakıyordum. Sanki hasretiyle yanıp tutuştuğu bir durum varmışçasına tül perdemin eteklerinden tutup kaldırdı, kara hareleri ile çarpışan kahvelerim, bedenimi korkuyla titretirken bir süre gözlerimin içine baktı. Sanki sessizliğimiz gözlerimizin konuşmasına sebebiyet vermişti, biz susmuş gözlerimiz dilini uzuncana açıp konuşmaya başlamıştı.

 

Bıraktığı kutuya geri dönerek alıp yavaşça önümde durdu, sanki dilim lal olmuş ve konuşmak nedir unutmuş gibiydim. Tanımaya yüz tutmuş bu adam dan hiç tanımadığım, yabancısı olduğum bu koca konaktan hayatım yeni baştan başlamıştı. Yeniden başlamıştı, hayatım bitmek tükenmek bilmeyen gerçekleri vardı, karşımdaki adam benim tamamen tüm hayatım olmuştu.

 

Elini kaldırıp gözlerimin önüne süzülmüş kestane, kıvırcık saçlarımı yavaşça iterek elini yanağımın üzerinde bekletti. "Benden korkma!" Susmuştum bir kelam edemiyordum. "Belki, beklediğin değilim. Ama artık bunun da bir önemi yok!" Gözlerimi kapatıp açtım. Kara kaşları kara harelerinin üzerine düşmüş bir şekilde harelerimin içine bakıyordu. Elini yanağımın üzerinden çekerek, elindeki kutuya yöneldi. Yavaşça aralayarak içersin de olanı çıkardı, hafifçe kaldırdığın da gözlerimin önüne serilen altın beklerdim, genel de çok evliliklerde öyle olurdu.

 

'Adamın elinden tüm malvarlığını alırsan sana da bu kalır!' İç sesimin haklılığı ile kaşlarımı çattım, ne münasebet canım. 'Sanki ben fakir kalmışım gibi konuşma alan benim zaten!' Kendi kendime konuştuğumu fark edince başımı iki yana salladım, kendime gelmek amaçlı dikkat kesilerek elinde tuttuğu sarmaşığı andıran kolyeye baktım. Bir kadın figürü vardı, ona sıkıca sarılmış bir erkek, ve bir birlerinden kopamasın diye etrafını sıkıca dolanmış sarmaşık yaprakları zincirlerini kadar yaprak gibi etrafa savrulmuştu.

 

"Bütün dünya sana sırtını dönse de, burda sana sarılmak için her daim bekleyeceğim." Dediğin de kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerinin içine baktım. Elindeki kolyeyi biraz daha bana yaklaştı ellerim anında saçlarımın üzerine gitti, sigara kokusu burnumu yakarken sert bir şekilde yutkundum... Ona nazaran kokusuna karışmış hafif toprak kokusu burnumu yakarken nefes almak sandığımdan da zor olmuştu. İri esmer parmakları açıkta kalan boynuma çarparken aniden ellerimi üzerindeki cekete yerleştirdim.

 

Kulağıma doğru gelen nefesi bedenimi ürpertmiş tüm tüylerimi şaha kaldırmıştı. Yakınlığı fazlaydı hemde çok fazla kalbimin hızı kulaklarıma kadar gelirken soğuk metalin yavaşça üzerime oturduğunu hissettiğim de kolyeyi taktığını anlamıştım. "Çok yakıştı." Fısıldar gibi nefesi kulağıma üflemişti. Daha da bir sıkı tuttum ceketini kalbim hızlı atıyor nefes almak bile zor oluyordu.

 

"Ne kadar dokunmak isteyip, sende kaybolma düşüncesi harika olsa da! Zamanı bekleyeceğim, senin bana gelmeni bekleyeceğim Efnan!" Fısıltılı sesi, nefesi kulaklarıma vururken titreyen ellerim üzerindeki hala tek dayanağım gibi tutuyordum. "Hadi üzerini değiştir, gelinlik ağır gelmiştir." Komutuna uygun bir şekilde hızla başımı sallamıştım, bedenim donmuş gibi bir milim dahi hareket edemiyordum.

 

"Yoksa... Şimdi mi istersin?" Alayvari sesi kulaklarıma tekrar ulaştığın da tüm bedenim şaha kalkmıştı bir elini belimin üzerine doğru yol alacağını hissettiğim de bedenim kasılmış, ve olan tüm temasımızı kesmiştim. "Şey... Be-ben üzerimi!" Anlamsız olan cümlelerimi yarıda kesmiştim haylazca dudaklarına yerleşen tebessümü, açıkça içimde yaşadığım duyguyu onun beni bu hale getirdiğini bilmek, fazlasıyla hoşuna gitmişti.

 

Birkaç adım geriye giderek etrafta hızla gezdirdim, gözüme çarpan ilk kapıya hızla ilerledim. "Çabuk kaçıyorsun karıcım!?" Sesindeki bu tınısı kalbimi hoplatırken adımlarım durmadan kapıyı açıp hemen ardından kapatmıştım, ben kapatır kapatmaz onun kahkahası tüm odayı doldurmuştu. Melodik bir sesi andırıyordu kahkahası insanın hoşuna gidecek bir tına sahipti. "Öküz ne olacak!" Sessiz haykırışım duymadığını düşünürken söylediği ile rengim atmıştı. "Öküz ha, sen ordan çıkmayacak mısın!" Gözlerim irileşti duymuştu resmen beni!

 

Derin bir nefes alarak başımı hızla iki yana salladım. "Ne yapacak sanki!" Sitem dolu sesim bu sefer daha kısık çıkmıştı. Elim istemsiz boynuma takılan kolyeye gittiğin de kalp ritmim normale dönmeye başlamıştı. Sarmaşıkların etrafını sardığı, kadın ve erkek figürü garip bir şekil de hoşuma gitmişti. Avucumda sıkıştırarak boynumda salınmasına izin verdim etrafa göz gezdirdiğimde neyse ki banyoya girmiştim, aynı oteldeki gibi olan siyah ve beyaz tonları aralara karışmış altın sarısı rengiyle garip bir şekilde uyum sağlamıştı.

 

Yan tarafta olan valizi gördüğüm de içim de büyüyen korku bir anda uçup gitmişti, neyse ki valizim vurdaydı. Vakit kaybetmeden valizi açıp içerisinden kendime uygun bulduğum geceliği çıkarmıştım, neyse ki valize jartiyer koymayı düşünen Şeyma'yı galip edip ben kendim yerleştirmiştim üzerimdeki gelinliği fermarunu açıp bedenimden salı verdim. Üzerimde Berzan'ın taktığı kolye dışında hiç birşey kalmadığında hazır ettiğim suyun altına girmiştim.

 

Bir süre banyo yapıp rahatlamıştım, üzerime kırmızı tavşanlı geceliğimi giymiştim altı şort, üstü asıklıydı. Bir süre daha oyalayıp dişlerimi fırçaladım, daha yapacağım bir şey olmadığından iyiden iyiye gelen uykum bedenimi daha da bir halsiz kılarken yutkunarak kapıya ilerledim. "İnşallah uyumuşsundur!" Sitemli sessiz fısıldayışım yavaşça kapıyı araladım. Bakışlarım karanlık odada gezindi, yeni fark ettiğim geniş koltukta üzerine gecelik giymiş olan Berzan'ı görmüştüm gözleri kapalı olduğu için bir soluk vererek yavaşça çıktım banyodan.

 

Ağır ve sessizce yatağa doğru ilerledim yatacak başka bir yer yoktu. Hızla ilerleyip yatağın içerisine girdim bedenim soğuk olan yatağı ısıtmak için ayaklarımı bir birine sürttüm, başımı hafifçe aşağıya çevirerek Berzan'a baktım, fazlasıyla huzurlu bir uykuya dalmıştı anlaşılan. "Beni izlemeyi kes ve hemen uyu!" Itiraz istemeyen sesi bedenimi kaskatı kestirirken kapalı olmasına rağmen onu nasıl izlediğimi anladığını anlayamamıştım.

 

"Sen.." Ne diyeceğimi bilememiş bir şekilde şaşırmıştım. "Nefes solukların beni izlediğini açıkça belli ettiriyor.!" Kaşlarımı bu sefer çattım, bu adam manyak mıydı? "Aklından geçeni tahmin edebiliyorum. Ama değilim şimdi, gelip yanında koynunda uyumamı istemiyorsan uyu Efnan!" Boğazıma yerleşen yumruğu yutkunmak fazlasıyla zor olurken hızla gözlerimi kapattım.

 

'Adam bildiğin zır deli, sapık yahu! İşimiz iş bizim!' Haklı olan iç sesime mani olamıyordum, bedenim yavaş yavaş mayışırken uykunun kollarına bedenimi bırakmıştım günün bana getireceklerinden habersiz...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Kapıda duyduğum tıkırtılar beni uykumdan ederken uyu mahmuru olan gözlerimi ovdum. "Kış uykusuna mı! Uyudun uyan gelin." Duyduğum cümlelerle şaşkına uğrarken yavaşça ayaklarımı yataktan sarkıttım benden önce hışımla kalkan Berzan'la anlamaz bir şekilde kapıya baka kalmıştım.

 

Sabahın köründe neydi bu gürültünün sebebi, birkaç adım atarak Berzan'a yaklaştım kapıyı açmıştı. "Hayrola ana!?" Sert meraklı sesi adını bilmediğim kadındaydı. "Hayır mı, şer mi öğreniriz oğul! Veresin çarşafı!" Şaşkınlığa uğrarken eski adetlerin hala yapıldığı bir gerçek tokat misali çarpmıştı, kadının söyledikleri ile Berzan'ın bedeninin de kasıldığını sırtından açıkça görmüştüm.

 

"Yok çarşaf ana!" Sinirli sesi duyduğum da yutkundum bu durumun olduğunu bilmesine rağmen bana dokunmamıştı dahi kalbimde akan ılık sıcaklıkla kalbim hızla atmaya başlamıştı. "Kusurlu mudur!?" Kadının kurduğu cümle ile rengim atarken avucumu sıktım hala bu duruma düşen kadınlar vardı, duyguların umrunda olmadığı bir gerçekti.

 

"Haddini bilesin Xate hanım, ana dedik bağrımıza bastık, ama şunu da unutma ana namusuma dil getirmeye kalmayasın! Yok çarşaf falan!" Sertçe kadının yüzüne çarptığı kapıyla ikinci şokumu yaşamıştım. Arkasını döndüğün de hareleri harelerime tutunmuştu sinirli olan bakışları bir süre üzerimde gezinirken adımları bana doğru geliyordu.

 

Ne yapacağımı bilmezken, refleks olarak adımlarımı sarsak olsa da geri geri gitmeye başlamıştım. "Bir daha böyle bir durum yaşamayacaksın! Kusura kalma." Başkasının hatasını kendisine kesmişti. O bana doğru gelirken adımlarım durmuştu, dibime kadar geldiğin de başımı yavaşça onun yüzüne çevirdim.

 

Uykunun yeni yeni yüzünü aydınlattığı, yüzü hafif gözlerinin altındaki şişlik sınırı gözlerinin yavaş yavaş yumuşamasını izledim. İri elini yanağım ve boynumun arasına koymuştu, titreyen kalbim gerilemeyen adımlarım öylece kara harelerinin meraklı bakışları altında kalmıştım.

 

"Özür dilemesi gereken sen değilsin." Benden bağımsız cümlelerim meraklı olan bakışlarım harelerinde geziniyordu. "Xate hanım babamın ilk eşi." Yaptığı açıklama ile şaşkınlıkla kalkan kaşlarıma mani olamamıştım çok bilen insan olduğunu sanmıyorum bu durumu, parmakları hala yüzüm de gezinirken yutkunarak daldığım düşüncelerime onu esir ettim.

 

Yavaşça yaklaşarak kulağımın dibinde durdu terleyen ellerimi üzerimdeki geceliği tutunurken yutkunmak bile zor olmuştu. "Günaydın, sulugöz!" Mahmuru sesi kalp ritmimi değiştirirken kulağıma fısıltısı ulaşmıştı. Bi anda dudaklarını elmacık kemiğimde hissettiğim de şoka uğrayan bu sefer tüm bedenim olmuştu. Beni öpmüştü...

 

"G..günaydın!" Titrek cümlem hoşuna giderken nefesinin hala yüzüme vuruyordu. "Her sabah senden alacağım, aklında bulunsun beni ancak her sabah öptüğüm de yeniden başlar hayat benim için." Cümleleri kulaklarıma ulaşırken ısınan yanaklarımla titreyen kalbim nefes alamamı bile zorlamıştı.

 

Beni her sabah öpecek miydi? Alışık olmadığım bir durumdu bu, Berzan her sabah şakağımdan öpücük çalacaktı...

 

☆▪︎☆▪︎☆

 

Garip mi oldu?

 

Ay şu sıralar iki kitabımda da garip bölümler yazıyorum.

 

Kızıl Şeytan final yapmak üzereyim, o sırada da buna bölüm çokluğu yapmak istiyorum. ♡

 

Bir bebeğim, bitmek üzere...

 

Berzan'ın yaptığına ne demeli?

 

Efnan sizce bu durumu bekliyor muydu?

 

Allaha emanet. ♡

 

 

Bölüm : 02.11.2024 10:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...