Oy, yorum lütfen!
'Kırgınlığına ait olduğum,
Bir hayatım vardı.'
☆▪︎☆▪︎☆
Güneşin doğuşu gibi hayatımın da bir başlangıcı vardı, ama benim hayatım sandığımdan da mükemmeliyetçi bir dünya değildi. Ben mükemmel bir insan değildim, etrafımdaki çoğu insanın mükemmelikle beklemiyordum. Ama bana yara açmaları beni fazlasıyla yoruyordu kalbim yorgundu olanra kırgın, kızgındım bir boktan ibaret gibi geliyordu yaşadığım bu hayat.
Bakışlarım hızla ilerleyen arabadan sessizce dışarıyı izliyordum, yaşamak nedir bilmediğim bu dünyada nefes almaktan başka bir şey yapmıyordum. "Ne düşünüyorsun?" Berzan'ın meraklı sorusu beni kendime getirirken bakışlarımı ağırcana ona çevirdim. "Düşüncelerimin ne değeri var?" Sinirim kimeydi, evli olduğum adama mı? Savaşını verdiğim bu hayata mı? Hayat, insanlar beni ortaya almış bir oraya bir buraya savurup dururken canı yanan tek benimdim.
"Seviyorsa insan, değil düşünceleri hayatının her adımı değerlidir." Derin bir nefes alarak bakışlarımı ona çevirmiştim. Üzerindeki siyah gömleği kol kaslarını fazlasıyla kendini açığa çıkarıyor yana doğru taradığı katran karası saçları, esmer tenine yakışan siyahlık insanı kendine hayran bırakırdı. "Sevgine inanmıyorum, benim hayatıma dahil olman, aklıma başka başka düşünceler yer veriyor." Tek kaşı esmer tenine nazaran havalanırken bir adamın güzelliği bu kadar çokken, benim gibi biriyle neden olsun ki?
"Aklında ne düşünce var?" Meraklı sorusu ve saniyelik bana dönen hareleri hemen yola tekrar dönmüştü. "Hapishaneye neden düştün?" Hızla bakışları bana dönerken kara kaşları çatmıştı. Hemen ardından önüne döndüğün de boynunda belirgin bir halde kendini belli eden damarını görmüştüm. "Birini öldürdüm." Soğuk sesi kulaklarıma ulaştığında. Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken bu kadar açık olacağını düşünmemiştim yada bana bahaneler sunup 'yanlışlıkla' cümlelerini sıralamasını beklerdim.
"Şaşırdın?" Dediğin de kendime gelmek için derin bir nefes aldım. "Açıkça söylemeni beklemedim." Bana dürüst ise bende dürüst olacaktım. Tabi bu kadarını beklediğim bir dürüstlük değildi! "Yalan mı söylemem gerekiyor?" Eli direksiyon da sıklaşmıştı. Esmer teninin sıkılaştığında beyazlığından fark etmiştim. "Hayır, ne bileyim açık olman şaşırttı." Bakışlarımı yola çevirdim.
"Peki neden öldürdün?" Yüzüne bakmadım ama onun harelerini üzerimde hissedebiliyordum. "Yanlışlıkla oldu." Esir aldığı sesi hüzünlü olsada sonlarda tekrar kendine getirmişti. "Birini öldürmenin yanlışlığı mı olur?" Aklıma üşüşen Yusuf'un görüntüsü ile dolmuş kahve harelerim akmak için savaş veriyordu.
"Evet, isabet ettiği hayat gençliğimi aldı." Sesi sitem dolu olsa da hüzün kırıntısı vardı. Yutkunarak bakışlarımı dışarıya çevirdim. Bir kurşun beni sevdiğim adamdan koparmıştı o geceden sonra Yusuf'u bir daha hiç görmemiştim...
Sevdiğim adam öldüğü gün benim de tüm umutlarım, olan bütün güzelliklerim ölmüştü.
Hayat siyah beyazdan ibaret gibiydi, siyah insanı içine çeker beyaz yeni bir başlangıç sunardı. Ama ben gri olarak kalmıştım bir kolum siyahın içinde can çekişirken bir tarafım beyazın içinde hayata tutunmaya çalışıyordu.
"Daldın?" Beni kendime getiren cümlesiyle ona doğru çevirdim bakışlarımı. "Hiç öyle!" Sesimin normal çıkmasına çaba sarf ederken, harelerimde birikmiş akmak için savaşan yaşları parmak ucumla sertçe sildim.
Ondan sonrası sessiz geçmişti yolculuğumuz mehir olarak dahi oteli istemiyordum. Arabadan indiğimiz de ikimizde yan yana ilerliyorduk kalbimin sesi kulaklarıma kadar ulaşırken derin bir nefes alarak adımlarımı durdurdum. Birkaç adımda Berzan bana dönmüştü.
"Neden durdun?" Kara harelerine çevirdim bakışlarımı. "İstemiyorum." Açıkça dile getirerek anlamsız bakışlarına maruz kalmıştım. "Oteli istemiyorum." Dedim açıklayarak başta akıllıca gelse de otelin sahibi olsam da elime ne geçecekti? Zengin mi olacaktım! Berzan'dan ayrıldıktan sonra oteli ona geri verecektim.
"Saçmalama istersen!" Söylediği cümleyle omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Benim ki bi anlık gaflet, onayını dahi beklemiyordum." İçimde beni kemiren cümleleri dışa vurarak açıkça belirttim. "Onay verdim ve otel artık senin!" Sert sesine eklenen çatık kaşlarıyla kahve harelerimin içine bakıyordu.
"Ben otelini alırsam boşandıktan sonra sana geri vereceğim." Telkinimle tek kaşı ağır bir şekilde havalandı. "Otel senin!" İkazı üzerine kaşlarımı çattım. "Ben oteli istemiyorum, hem ailenin de onayı yoktur!" Dudağı kıvrılırken yine gamzesi ortaya çıkmıştı. "Mehir olarak istediğini biliyorlar. Bir oteli gitmiş çok mu?" Alayvari sesiyle gözlerimi irileştirdim.
"Az mı? Belki baban yıllarını vermiştir o otel için!" Sitemli bir şekilde yüksek çıkarmıştım bu kadar basit miydi? "Merak etme başka otellerim var, ve boşanmayı düşünme." Sonlara doğru sesi sertleşirken derin bir nefes alıp geri verdim. "Eninde sonunda boşanacağız, ve ben o zaman oteli geri vereceğim. Söz!" Kara kaşları harelerinin üzerine düştüğün de bir adım bana yaklaştı.
"Boşanmayacağız!" Neyi direttiğini anlamış değildim. Sessiz kalmıştım bu cümlesine çünkü eninde sonunda Noksan olan birinden boşanacaktı, hayatını yarım yamalak yaşayan bir insandım ve oda benimle yarım yamalak yaşayacak diye bir şey yoktu...
Eninde sonunda hayatına devam edecekti. O gidecek ve ben hayatıma devam edecektim, insan bilemezdi kaderinde nelerin olacağını, yaşayıp görecektik.
"Eninde sonunda olacak biliyorsun Berzan!" Dediğim de sabır çekerek önüne döndü. "Yürü sulugöz, İnada girmeyeceğim." Sabırlı sesiyle omzumu silkerek o önde ben arkasında notere girmiştik. Kendi dediğini kendi bildiğini yapacaktı, ama sonunda benden ayrıldığı zaman hayatına yeniden başlayacaktı. Bu hep böyleydi! Eninde sonunda benden boşanacaktı.
☆▪︎☆▪︎☆
Zamanın hızla geçip ardında bıraktığı insanları umursamadan ilerlediği günler gibiydi. Berzan'la noter işimizi bitirdiğimiz de! Eve geri dönmüştük, neyse ki Xate hanımın yine üzerime laflarıyla saldırıya geçmemişti.
Benimle ne gibi bir derdi vardı, işte bunu hiç bilmiyordum. Berzan şirkete gittiği için bende odamda tek kalmıştım, odam bu kelime bana yabancı olsa da artık zamanla alışmam gerektiğini biliyordum.
Beni kendime getiren telefonumun melodisi yankı yaptığın da elimi cebimdeki telefona atarak aldım. Telefon ekranında yazanla dudaklarım hafif bir kırptı belirirken ikinci çalışınca açmıştım. "Alo?" Vakit kaybetmeden çırtlak sesini kulaklarımı doldurmuştu. "Gelin hanımla mı, görüşüyorum?" Sitemli sesiyle sanki beni görecekmiş gibi omzumu kaldırıp indirdim.
"Evet buyurun benim?" Meraklı sesimle küçük bir kıkırtı kulaklarımı doldurdu. "Efnan! Evlendin aramaz oldun!" Sitemli sesiyle bağırınca göz devirdim. "Lan daha bir gün bile olmadı evleneli!" Bir kaç saniye sessizlik oluştu. "Olsun sabahına araman lazım!" Hızla kirpiklerimi kırpıştırdım Şeyma'dan daha manyak insan var mıydı? "Manyadın mı? Evlediğimiz günün ertesi sabahı seni niye arayayım?" Gelmiş resmen bana sitem ediyordu.
"Niye aramayasın! Koca delisi çıktın, başka bir şey demiyorum sana!" Allahım bu delinin elinden sana geliyorum. "Lan daha bir gün olmadı!" Diye bağırdım telefonda anlamak bu kadar zor olmamalıydı. "Tamam be! Onu boşver de gece nasıldı..." Hulyalı sesi merak arasında kalmıştı. "Ebenin körü sana ne benim gecemden!" Çık çıklama sesi geliyordu. "Ayıp ya sanki ne olacak anlatsan! Merak ediyorum işte." Diretmesiyle omzumu silktim.
"O bizim özelimiz!" Üzgünüm ama açıkça tutupta anlatamazdım, özel özeldi. "Iyi peki tamam!" Neyse ki daha da diretmemişti bu konuda bir süre daha konuştuktan sonra konuşmamız bitmişti. Havanın kararmasıyla aşağıya yemek için yardıma inmiştim, neyse ki kimse bir soru sorupta beni boğmamıştı.
Sofra hazır olduğun da aile bireyleri tek tek masaya toplaşmıştı. Herkes oturduğun da bende Berzan'ın yanına oturmuştum gerçekten de fazlasıyla açıkmıştım, şu hayatta en sevdiğim şey yiyipte kilo almayan bir vücuda sahip olmak işte bu benim için en iyisiydi.
Sessiz geçen akşam yemeğinden sonra herkes masadan kalkmıştı. Ben Zerda, Melek ile sofrayı toplamıştık, ardından çay koymuş odaya geçmiştik iş konuşan Berzan, Arat bey ve Behzat bir köşede sessizce filim izleyen Zühre hanım ve Zerrin babaanne vardı. Neyse ki Xate hanım yoktu olsaydı, anlamadığım bir şekilde yine bana laf sokmak için yer arayacağını açıkça biliyordum.
Bir bir herkes odasına çekildiğin çekingen bir şekilde bende odama çıkmıştım, bazı şeyler sandığım kadar kolay olmayacaktı. 23 yıl boyunca tek başına kalan ben artık bir odada kocamla beraber yaşamaya olacaktım. Yabancısı olduğum bir durum olsa da insanın zamanla alınacağına emindim.
Ağırca odamın kapısını açtığım da üzerinde sadece pantolon olan Berzan'ı gördüğüm de gözlerimi far görmüş tavşan gibi gözlerim kocaman olmuştu. "Ne yapıyorsun!" Bağırmamak için kendimi son anda digzinlemiştim. "Ne yapıyor gibiyim?" Soruma karşılık yönünü bana dönerken hızla kapıya yaslanıp gözlerimi sıkıca kapattım. "Bu odada bende yaşıyorum! Lütfen dikkatli ol." Sitemli sesimle onun gülüşünü karışmıştı. "Tamamen çırılçıplak değilim Efnan!" Sinirli sesi kulaklarıma ulaşsa da gözlerimi aralamamıştım.
"Olabilir, daha önce her gün çıplak erkek görmüyordum.!" Yutkunarak hafifçe tek gözümü açtım kaşlarını siyah harelerinin üzerine düşürmüş bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Bir de baksaydın! Baksaydın, da gözlerini yerinden çıkartayım." Sinirli sesiyle yutkunarak bedenimi biraz daha kapıya yasladım. "Lütfen üstünü giy." Hala çıplaktı, gülme sesi doldurdu kulaklarımı.
Ardından birkaç sesin sonunda dudaklarımın üzerinde hissettiğim nefesle bedenim kas katı kesildi. "Giymezsem ne olur?" Meydan okuyan sesiyle yutkunarak gözlerimi araladım. Kara hareleri sanki mümkünatı varmışçasına daha da bir zifiri olmuştu. "Giysen iyi olur." Sigara kokusu burnuma dolarken boğazıma oturan yumru yutkunmamı fazlasıyla zorlamıştı...
"Giymesem daha iyi!" Kedinin fare ile oynadığı gibi benimle oynadığının farkındaydım. "Yok giy sen." Kısık sesimle fısıldadığımda güldü. Bende bıraktığı etki onun hoşuna gitmişti belliki. Hızla ellerimi çıplak göğüsünün üzerine koyup hafifçe ittim, kımıldamayan bedeni kaşlarımı çattım. "Berzan!" Sinirli çıkan sesim onu fazlasıyla mutlu ediyordu. "Çekil lütfen!" Bu cümleden sonra neyse ki çok uzatmamıştı.
Bir adım geriye gittiği an temasımızı koparıp ondan uzaklaştım. "Aklın hep bende olsun," Alaylı sesiyle göz devirdim. "Dakka başı seni düşünemem." Dolaba yaklaşıp kendime gecelik alıp geri kapattım kaşları havalanmış anlamaz bir şekilde bana bakıyordu. "Düşünmelisin!" Rica dan çok emir gibiydi. "Bi ara düşünürüz!" Hızla vakit kaybetmeden üzerime gelen adımlarıyla küçük bir çığlık atarak kendimi banyoya atıp kapının kilidini çevirdim.
"Ulan Efnan!" Kapının arkasından gelen boğuk sesiyle engel olamadığım bir kıkırtı firar etti dudaklarımdan. "Ulan Berzan!" Sesim yüksek çıksa da kapının ardından geçirdiği yumrukla yerimden sıçradım. "Taklit yapma kadın!" Gülüşüm biraz daha genişlerken onunla uğraşmak sandığımdan da eğlenceli gelmişti.
Uzaklaşan adım sesleriyle üzerimdeki giysilerden kurtulup hızla suyun altına geçerek bedenimin rahatlamasını sağladım duştan çıktıktan sonra üzerimi giyinip bir süre kulağımı kapıya dayamıştım. Ses gelmeyince elim dudaklarımın üzerinde ağırca kilidi çevirip kapıyı açtım, sessiz odada aydınlatan ay ışığı ile etrafı görmek sandığımdan da zordu.
Hızla yatağa geçerek ince pikeyi kafama kadar çektim. "Uyu bakalım küçük fare!" Sesin geldiği yere dahi bakmadan bedenimi cenin pozisyonuna getirdim. "Fare değilim bir kere!" Yine durmayan dilime söverek sıkıca gözlerimi yumdum. "Görelim bakalım!" Yavaş yavaş bedenimi ele alan uykuyla gözlerimi sıkıca kapatmıştım uykunun kollarına...
☆▪︎☆▪︎☆
Ve bölüm sonu!
Ay bilmiyorum gittikçe yazmak zorlaşıyor.
İlk başlarda canlı yazan bana ne oldu bilmiyorum!
Berzan, Efnan?
Xate hanım?
Şeyma?
Bir sonraki bölümde görüşürüz.
Allaha emanet! ♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.69k Okunma |
1.05k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |