Oy, yorumlarınızı eksik etmeyin ♡
☆▪︎☆▪︎☆
Kaybettiğimiz bir yazgımız, yaşamak zorunda olduğumuz bir hayatımız. Zorluklara ne kadar göğüs gersekte zamanın da her zorluğun bir yenilgisi vardı, ben çok savaşta kaybetmiştim önce kendi hayatım elimden alınmıştı! Sonra sevdiğim adam gözlerimin önünde öldürülmüştü.
Ben ise sadece izlemekle yetinmiştim gücüm yetmemişti hatta ordan kaçıp gitmiştim ben her kaçtığım da yenilgimi kabul etmiştim, kaybettiğimi hissettiğim an kaçmıştım! Ardıma hiç bakmadan uzaklaşmıştım, arkamda bıraktığımı umursamadan.
Aynada yansıyan gözlerim ardında evler geçse de kahve gözlerim hep savaş için de olmuş, çoğu zaman kaybetmiştim. Yenilgilere alışık bir insan haline gelmiştim. Parmak uçlarımda akmaya devam eden yaşlarımı silerek koca bir solukla kendime gelmeye çalıştım, zor olsa da yutkunarak önüme döndüm.
"İki gün sonra yolcuyuz!" Başımı çevirerek arabayı kullanan Berzan'a döndüm. "Bu kadar çabuk mu?" Sanki ne söyleyeceğimi bilemiyordum! Bir yarım deli gibi korkarken bir diğer yarım deli divane olmuş etrafta koşuşturuyordu. "Beklemenin ne faydası var?" Saliselik bakışları bana dönmüş hemen geri yola çevirmişti. "Bilmem!" Dudaklarımı öne doğru uzatarak omuz silktim. "Sanırım her defasında ertelenince bi anda olması.." Aklından gezip dolanan dilime dökülürken sessizleştim.
"Artık ertelenmesi için hiç bir sebep yok!" Yolu izlerken cümleleri kulağıma ulaşmış donuk ve bulanıklaşmaya başlayan gözlerimin ardından onu izledim bir süre. "Nasıl ödeyeceğim?" Sakin tutmaya çalıştığım sesim bana hainlik etmiş ve titrek bir şekilde dudaklarımın arasından firar etmişti. "Neyi?" Anlamadığı yada anlamazlıktan geldiği ap açık belli ettiriyordu.
"Yıllarca uğraştığım, her defasında gönderilip üzüntümün sonunda umutlarımın yıkıldığında alıştım derken bi anda beni kurtardığın gerçeği için?" Cümlelerim minnet doluydu. Sinir etse de sebepsiz gelse bana beklenmedik belki, ama sonunda beni mutlu etmiş, bir kez daha umutlarımı yıkılmasına izin vermemişti. Araba bi anda durduğun da bakışlarımı hala üzerinden çekmemiştim kara hareleri harelerime tutunduğun da bir süre izledi saliselik geçen hüznü anlamlandıramadığım için sabırla onu bekledim.
Yanağımın üzerinde hissettiğim sıcak avucuyla sabırla beklemeye devam ettim. Belki de önceki ben olsaydım, hiç düşünmeden yanağıma dokunan eli sertçe iterdim. Sanki oda bunu bekliyor gibiydi, ama yapmadım ne söyleyeceğini dikkatle dinlemek için sabırla bekledim bir süre sanki zaman ilerlemeyi keserken kara hareleri kahvelerimde tutuklu kalırken bakışlarımı çekmek azap gibi gelmeye başlamıştı.
"Hakkettiğini sana vermekle yükümlüyüm!" Cümlelerinin gizliliğini anlamazken kaşlarımı çattım. "Ne demek oluyor?" Anlamazken merakla ona bakıyordum derin bir nefes alarak elini yanağımdan çektiğini düşünürken kaşımın üzerine yerleşmiş bir tutam bukleli saçımı yavaşça kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Kocanım be! Hayatımı sana adamayacağım da, kime adıyayım güzelim." Göz devirmemek için kendimi zor tutarken sırtımı arabanın koltuğuna yasladığımda temasımızı kesmiştim.
"Heh bi eksik kabadayılığındı." Hızla atan kalbimin sesini susturma çabalarına girmiştim, şimdi buda neydi hızla atan kalbimin anlamını çözemiyordum. "Bana öküz diyorsun ama, senden ala öküz yok güzelim." Hızla kirpiklerimi kırpıştırdım. "Yok daha neler! 'Al öküz lakabı da taktın, bakalım başka ne olacağız.' İç sesimin sitemiyle hızla başımı iki yana salladım. "Hadi in çok konuştun." Çenesi düşükte olduk daha bir eksiğimiz kaldı mı?
Araba kapısını kapatıp hızla inerken benden vakit kaybetmeden arabadan indim. "Dursana sen bi!" Arabanın birkaç adım ilerisinde durduğun da ağırca iri bedenini bana doğru çevirdi. Annesine sitem eden küçük bir çocuğa benziyordu. 'Anasını satayım, bir benzetmediğin o kalmıştı.' Kendiliğinden çatılan kaşlarımla. "Bi sus be sende!" Sitemli sesimle Berzan başını hafif yana atarak bana gözlerini irice açtı.
"Konuşmadım ki!?" 'Adam bizi deli sanacak sus bana cevap verme!' Sabır dileyerek içimde verdiğim savaş kadar Berzan'la savaşsaydım kazanırdım. 'Kızım saçmalama önündeki iri cüselli adamla mı? Yoksa ben mi? Bir kez daha sorgula istersen!' İç sesime hak verirken tekrar bakışları üzerimde olan Berzana çevirdim. "Haklı olmanı istemesem de hiç olmadığı kadar haklısın!" Yine dudaklarımdan firar eden cümlelerle Berzan'ın bu sefer irice açtığı gözlerinin üzerine kara kaşları düşmüştü. 'Tamam yakışıklı dedikte adam böyle de korkunç gözüküyor...'
"Seni ortapedik yerine, psikoloğa mı götürseydim?" Deli görmüş gibi bana bakarak konuşan Berzan'ı fark ettiğim de hızla başımı iki yana salladım. "Saçmalama istersen! Oradaki insanlarla ne işim var benim!?" Bu sefer ben kaşlarımı çatmıştım. "Yabancılık çekemezsin korkma!" Alaylı sesiyle yüzünde oluşan hafif bir tebessüm vardı. "Berzan ağa!" Küçük bir çığlık attığım da arkasını hızla döndüğün de hastahane de ben kaçarken şimdi onun kaçması ne garipti.
Kahkaha atarak arkasını dönüp uzun bacaklarıyla koşar adımlarla ilerlediğin de ona yetişmek zor olmasa da konağa ard arda girmiştik. 'Senden daha deli insanlar var sakin ol burda!' İç sesime hak verirken ikimiz de yan yana ilerlemiştim oda yüzündeki tebessümü silmiş ve eski suratsız haline geri dönmüştü.
Konuşmaların geldiği yöne doğru ilerlerken salonun hafif aralık olan kapısından ilerlemek isterken duyduğum cümlelerle adımlarım sekteye uğradı. "Berzan kendini bilmez! O sakat kızı alarak başımıza iş açtı. Ama geç değil! Arat ağa! Kuma olarak Ro-" Cümlesini tamamlamasına izin vermeyen Zühre hanım olmuştu. "Cümlelerine dikkat edesin Xate abla! Gelinime sakat diyemezsin! Allahın verdiği kaderiyse elden ne gelir. Oğlum Efnan'ı kendine uygun görüp istedi. Üstüne kuma gelmeyecek! Bunu anlaması gereken kişi sensin, yeğeninin kuma olmak yerine başka bir ağayla hanım ağa olsa daha mutlu olur." Beni savunmasını beklemezken dolan gözlerimle sessizce kapının ardında dinlemeye devam ediyordum.
Xate hanımın alaylı sesi kapının ardında yankı yapmıştı. "Sen yıllarca bana kuma olmadın mı? Geçinip gittik, o kız Berzan'a bir çocuk bile veremez! Vakit varken Rojda'yı isteyelim. Sakattan karı olmaz." Cümleleri ağır bir şekilde kalbime saplarınken güçsüzlüğüm kapının ardında haykıran kadının haklılığını pay biçiyordu. "Xate hanım! Oğlumun sözünün üstüne söz olmaz, karısına kurduğun cümlelere de dikkat et! Yeğenini de gönder geri. Burdan ona ekmek çıkmaz!" Arat ağanın da dahil olup beni koruması içim de bir yerlerde ılıklık hissetirirken.
"Gerçekleri söyleyeni köyden kovarlarmış!" Sinirle harmanlanmış alaylı sesi yankı yaparken bir adım geriye gittim. Savaşıp kaybetmek, yenilgiye uğramıştım ne zaman ağladığımı dahi anlayamazken burnumu çektim. Parmaklarımın arasına dolanan iri parmaklarla bir süre onlarda gezindi. Küçücük kalmıştı, damarlı elinin içinde küçük kalmıştı elim...
"Kimin ne söylediğinin bir önemi yok, başka insanların aklında ne gezerse gezsin, zikrini de değiştiremem hüznün sana uğramaması için elimden geleni yapacağım Efnan!" Sıkı sıkıya tutarken arkasında durduğumuz kapıyı hızla iterek ardına kadar açtı. Islak olan yüzümü parmak uçlarımla silip yerdeki halıyı izlemeye başladım. "Kaldır başını! Burda başını indirmesi gereken sen değilsin." Berzan'ın söyledikleriyle yavaşça kaldırırken hüzünle bana bakan Zühre hanıma denk gelmiştim.
"Xate hanım! Haddini yerini bil, karıma kurduğun cümleler hepsi bana edilmiştir. Buralara kadar yorduğun sevgili yeğenini geri gönder! Değil bir yıl sonra, canım son bulana kadar Efnan'ın üzerine kuma getirmem." Ne garipti hem hüznü yaşayıp hem kalbinde yeşeren mutluluğu yaşamak yutkunarak bakışlarım bana sinirle bakmaya devam eden Xate hanıma kaydı.
"Oğlumun aklını nasıl çeldin bilmiyorum ama! Bunun hesabını ödeyeceksin." Gözlerinin etrafına sürdüğü sürmelerle daha da korkunç görünürken yapmadığım bir şeyin bedelini bana ödetecekti bu kadın. "Xate kes sesini yeter.!" Arat beyin sesi salonda yankı yaparken bakışlarımı yavaşça çektim ondan kader her defasında yoluma başka acılarla el yordam gösteriyordu.
Kadına yaptığım hiç bir kötülük yoktu. Önceden kötü olmak buna mı denilirdi? Yanağımdan süzülen yaşa engel olamazken dudaklarım titremeye başlamıştı. Bir savaş veriyordum, ve hep olduğu gibi yine ben yenilgiye uğruyordum.
Hayat bu ya hep ben kaybediyordum!
Berzan önde ben arkasında ne çok hızlı nede çok yavaş bir şekilde merdivenleri çıkarken sonunda odaya geldiğimiz de kapıyı hızla kapatarak sırtımı kapıya yasladı. İri cüsesi gölgesine saklarken beni engel olamadığım yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu...
"Gidiyoruz!" Dolu olan gözlerimi kara harelerine çevirdim, anlamadığımı anlayınca avucumu yanağıma bastığında titreyen kalbimle süzülmek üzere olan yaşımı tutmuştu. "Önce İstanbula gideceğiz, ardından yurt dışına! İki gün beklemenin bir anlamı yok." Yutkunarak başımı salladım. Bedenimin üzerindeki gölgesini çektiğin de cebinden çıkardığı telefonu kulağına götürürken sakinleşmek için kendimi telkin ettikten sonra yanaklarımda ki yaşları hızla kuruttum.
Ağlamanın bana faydası yoktu, savaştığım bu hayatın yenilgileri beni derbeder etse de kaybetmeyecektim...
Yenilgiler her defasında yeniden ayağıya kalkmak ve savaşmak için bana güç verecekti...
☆▪︎☆▪︎☆
Ve bir bölüm daha geldi..
İki hafta gelmemişti, bu yüzden ikinci bölümümüz de geldi. ♡
Efnan? Berzan?
Zühre hanım, Arat ağa?
Xate hanıma ne demeli?
Not ; Bir karakterin adını değiştireceğim, Şeyma'nın bana yeni isim önerisinde bulunur musunuz? Diğer bölüm yeni isimle ♡
Allaha emanet ♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.69k Okunma |
1.05k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |