Oy ve yorum!?
☆▪︎☆▪︎☆
Bir karar almıştık, iyisini kötüsünü düşünmeden! Belki çok insan yargılayacak, dilden dile dolaşıp derbeder edecekti hayatımızı... Hayatım da yapmak istediklerim her defasında başarısız olduğum gerçeği ile yüzleşmiştim! Şimdi yapmak istediğim beni ve hayatımı tamamen değiştirecekti.
Sanki yeniden doğmuş gibi olacaktım, yeniden hayata bir adım atacaktım. Yaşamak nasıldır, onu öğrenecektim geciktirdiğim her şeyi dibine kadar yaşamak istiyordum... Ben bu hayatı yenilgilerinde savaşarak kazanmak istiyordum...
"Efnan ne zaman çıkacaksınız?" Şilan'ın sorusuyla kendime gelirken sabahtan yağmaya devam eden yağmurda bir süre daha gezindi gözlerim. "Akşam dokuz gibi çıkarız uçak onda kalkacak Berzan'ın işleri olduğu için geç çıkacağız." Kısa bir açıklama yaparak uzandığım yatakta dönerek hazırladığım bavullara kaydı gözlerim. Sanki yıllık gidiyorduk, tedavimin ne kadar süreceğini bilmiyordum.
Ailesine haber verdimi onu dahi bilmiyordum. Sabahki konuşmadan sonra aşağıya hiç inememiştim. Öğlen olmuştu "keşke bende gelsem seninle! Gelsem mi acaba?" Hem keşke diyip hemde geleyim mi diye sorgulayan tek insandı. Başımı hızla iki yana salladım. "Gelip ne yapacaksın!?" Kızgın çıkarmaya çalıştığım sesimle bir süre sessizlik oluştu. "Sana yardımcı olurum, belki enişteden utanırsın." Nasıl bir tedavi sürecinin olacağını bile bilmiyordum...
Omzumu kaldırıp indirdim. "Bilmiyorum ki! Belki yardımcı kadınlar olur." Bir süre daha sessizlik oluştuğun da kısa bir hışırtı geldi kulağıma. "Ne yapıyorsun sen?" Meraklı sorumla kaşlarım çatılmıştı. "Oje sürüyorum!" Sitemli sesiyle gözlerimi devirerek kulağımdan çektim. "Tamam sen ojeni sür sonra konuşuruz!" Bir şey söylemesine izin vermeden kırmızı tuşa basarak telefonu yüzüne kapattım.
İnsanların yüzüme kapatmasından nefret etsem de Şilan ile bir birimize bunu yapabiliyorduk. Arkadaşlık, dostluk bunu gerektiriyordu belki de...
Boş boş bir süre daha odada gezinsem de canım sıkılınca odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim, bir yanım tedirgin olsam da Xate hanımın burda olması yine beni sivri diliyle yenmek istediği savaşına sokmak isteseyeceğini biliyordum ama bu sefer karşılık verecek bir yere sinmeyecektim.
Mutfaktan gelen tıkırtılar beni o yöne çekerken içeride sadece Melek'i görmüştüm. "Merhaba!" Çekingen olsam da başlarda benimle aynı odada benim iyiliğim için kaldığını bildiğim için rahat oluyordum. "Merhaba, hoş geldin birşey mi istemiştin?" Sizli bizli konuşmak yerine senli benli konuşması beni mutlu ederken tebessüm ederek mutfağa girdim.
"Hayır odada canım sıkılmıştı indim mutfaktan ses gelince buraya uğrayayım dedim." Kısa bir açıklama ile etrafta gözlerimi gezdirdim. "Yemek yapıyorsun galiba?" Önündeki malzemelere bir süre bakıp geri onun yüzüne çevirdim. "Evet akşam yemeğini hazırlıyorum." Elindeki işe döndüğün de başımı salladım yapacak bir işim olmadığı için birkaç saniye öylece ayakta durdum. "Yardım etmemi ister misin?" Bakışları tekrar bana dönerken tebessüm etti.
"Aslında yemekler hazır sadece salata kalmıştı oda malzemelerini doğuyorum." Bana açıkça bir işim yok derken başımı salladım. "Peki bize çay koyup kek yapayım." İşsizliğim o kadar belliydi ki başka bir çözüm bulamamıştım. "Olur mu öyle şey, elim boşalınca hallederim ben!" Dudaklarımı öne doğru uzatıp hızla bileklerimi kıvırmaya başladım. "Çay demlenmeden kek hazır olur." Vakit kaybetmeden hızla dolaba ilerleyip malzemeleri çıkarmaya başlamıştım.
"Yapışmaz bir tava verir misin?" Eğildiğim için gözüme çarpan kıvırcık saçımı kulağımın ardına sıkıştırdım. "Tava mı?" Garip sorusuyla tebessüm ettim. "Evet tavada yapacağım." Diyerek malzemeleri çıkarırken Melek'te alt dolapları açarak istediğim tavayı dezgahın üzerine koymuştu.
Kakao, yumurta, vanilya, kabartma tozu, tereyağı, süt dezgahın üzerine hepsini bir bir dizip bakışlarımı tekrar Melek'e çevirdim. "Bana bir karıştırmak için kab lazım, un, sıvıyağ, şeker lazım." Melek dediklerimi çıkarırken bende çaydanlığa su doldurup ocağa koydum. En sonunda üst dolaplardan bir çay, birde su bardağı aldım. "Yerlerini bilmeyince böyle oluyor, sözde sana iş çıkarmayacaktım." Tebessüm ederek söylediklerimle oda benimle aynı şekilde gülümsemişti. "Estağfurullah ne olacak." Elindeki malzemeleri koymam için kabı bana uzattığın da alıp bende malzemeleri bir bir koyarken tekrar gözümün üzerine düşen kıvırcık saçımla sinirle oflayıp kulağımın ardına koydum.
Melek'te bunu fark edip gülüp mutfaktan çıktı. Birkaç dakika geçmişti ki elinde siyah ve üzerinde pembe çiçeklerle bezeli yapmayı bana doğru uzatmıştı. "Bunu tak daha rahat edersin!" Başımı sallayıp hızla elinden alıp saçlarımın üzerine koyup iki ucunu saçımın altından sağı sola solu sağa geçirip çıkardım. "Kıvırcık olunca daha çok kabarık oluyor, teşekkür ederim." Neyse ki daha da çıkmamıştı.
Tüm malzemeler hazır olduğun da önce tavanın dibini iyice bir yağlayıp hazır olan malzemelerle tüm harcımı tavaya boca etmiştim, tüpün altını kısık bir şekilde açarak ona uyan bir kapak kapatarak sosunu hazırlamak için çıkarmış olduğum malzemeleri kullandım, Melek'in çıkardığı dolaba eğilerek gereken kabı bu sefer kendim çıkarmıştım. Onunda kendine göre işi olduğu için vaktini harcamak istemedim.
Süt, şeker ve kakaoyu karıştırıp onu da en küçük ocağa ekledim. Kaynayana kadar karıştırıp arada kekime bakarak kaynayan sosumu kenarıya bıraktım. Çayın suyu kaynayınca onu da demleyip altına biraz daha su koyup tekrar ocağa koydum. İyiden iyiye kabaran kekime parmak ucumla hafif baskı uyguladığım da elime bulaşmayınca altını kapattım.
"Vallahi kek oldu." Meleğin sesi şaşkın çıkarken gülümseyerek saniyelik ona döndüm. "Ben ilk denediğim de altına yapışmıştı yapa yapa elim alıştı! Kolay hem." Başını salladı oda salatayı bitirmiş tepsi çıkararak bardakları ve şekeri koymuştu. Soğumasına çok izin vermeden sosumu üzerine her tarafına yayılacak şekilde döktüm.
"Çay kaynayana kadar olur." Beraber dezgahı temizleyip etrafı temizlemiştik. "Nerden öğrendin?" İşimiz bittiği için ikimizde oturmuştuk. "Internetten baktım, evde canım sıkıldıkça bir şeyler denerim." Kısa bir açıklama yaparak gözlerine baktım bir süre. "Çok izin vermezlerdi, ama ben yinede yapardım." Omzumu indirip kaldırdım. "Kim?" Ne dediğimi anlamıştı, bilmiyorum ama acımaması iyiydi. "Annem yani sevmezdi öyle, hep odamda olmam onun için daha iyiydi." İnsanların beni görmesini istemezdi, görüpte utanmak istemezdi...
Dudaklarını bir birine bastırdı. "Burda istediğin kadar yapabilirsin, sana kimsenin karışmasına Berzan ağam izin vermez." Kocam olan adam izin vermezdi değil mi? Beni her şeyden koruyacak adam... Muhtaç değilim dese de içim dilim sanki bunu tastiklemez gibi sessizliğine çekilmişti.
Çay kaynarken soğuduğuna emin olduğum keki keserek Melek'in çıkardığı tabakalara servis etmiştim. Ayrı iki tabak ve iki bardak çıkararak çıkardığım tepsiyi dezgahın üzerine koyup dilimlediğim kekleri tabaklara koyup çay doldurdum.
"Bunları Zühre hanımla Zerrin babaanneye götürüp geliyorum." Melek ayağıya kalksa kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Otur sen salondalar değil mi?" Söylediğimi onaylayarak başını salladı. Derin bir nefes alarak mutfaktan ayrılıp parmak ucumda ilerlediğim için çayları dökmemeye dikkat ederek içeriye girdim. Açık olan hint dizisini dikkatle izleyenlere baktım hafif bir tebessüm ederek ikisinin de bakışları bana dönmüştü.
"Gel kızım." Elimdeki tepsiyi gören Zühre hanım ayaklanmasına izin vermeden. "Oturun lütfen." Elimdeki tepsiyi koltuğun üzerine koyarak sehpalardan çıkarıp önlerine koydum. Elime aldığım tepkiyle önce Zerrin babaanneye sonra da Zühre hanıma vermiştim. "Sağolasın kızım." Tebessüm ederek elimdeki tepsiyele birkaç adım geriye çekildim.
"Afiyet olsun umarım beğenirsiniz." Zerrin babaanne birkaç saniye bana bakıp Zühre hanıma dönmüştü. "Elline sağlık, yormasaydın kendini Melek yapardı." Zühre hanımın dedikleriyle bakışlarımı onda sabitledim. "Teklif etti, çok zor değildi, beş on dakika da hazırladım." Başını sallayan Zühre hanım tabağı eline alarak çatalıyla bir dilim yedi.
"Güzel olmuş gerçekten eline sağlık." Gülümsemem daha da genişlerken başımı sallayıp salondan çıkıp mutfağa ilerledim. Melek'te çayları koymuş beni bekliyordu. "Başlasaydın keşke." Elimdeki tepsiyi tezgahın üzerine koyup yerime oturdum. Oda bir çatal alarak ağzına attı. Bakışları bana dönerken hafif bir tebessüm etti. "Bayıldım! Ellerine sağlık." Ondan sonrası zaman hızla akıp gitmişti izlediğimi hissettiğimde bakışlarım hızla kapıya kaymıştı.
Omzunu kapıya yaslamış dikkatle beni izleyen bir Berzan beklemiyordum. Bedenini hafif yorgunluktan çöktüğü o kadar belliydi ki! Ceketini çıkarıp eline almış iri bedeninden firmalamak isteyen vücuduna gömleği sanki dar gelmişti kollarını da sıyırmıştı yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. 'Adama yiyecek gibi bakıyorsun...' Başımı hızla iki yana salladım, uğramaması gerek iç sesim yine ortaya çıkmıştı.
'Nolcak canım, kocamız sonuçta!' Hızla kirpiklerimi kırpıştırdım arkası dönük olan Melek Berzan'ı görmediği için kafasını çevirince görmüş hızla yerinden kalkarken. "Hoş geldiniz ağam." Onun arkasından Miraç tebessüm ederek karısına bakıyordu. Berzan birkaç adımda içeriye geçerek Melek'i geçip bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Oturduğum yerden kalkarak.
Bir süre kara hareleri takip ettim başımdaki çiçekli yazmada dolaşıp tekrar bana dönmüştü, dudağının kenarı hafif bir yukarıya kıvrılırken bakışlarım onda gezinmeden durmuyordu. Birkaç adımda dibime geldiğin de yüzüm kızarırken yakınlığı fazlasıyla bana sıcak bastırıyordu. Gözlerimi uzun boyundan dolayı yukarıya kaldırıp gözlerinin içine astım.
"Başındaki yazma yakışmış," elini uzatarak omzumun üzerinden duaran kıvırcık saçımı parmakları arasına aldı yavaşça iterek düzene soktu. "Evinin hanımı." Sanki beni utandırmaya yemin etmişti bu adam kirpiklerim hızla kırpıştırdım. Fazla yakın ve fazla sıcaktı, omzumda bıraktığı dokunuşunun sıcaklığı çekse bile hissedebiliyordum...
Sanki üzerimdeki etkiden memnun olur gibi iki dudağının kenarları kıvrılmıştı. Başını biraz eğerek nefesini kulağıma üflerken titreyen ellerim kendimden bağımsız omuzlarında durmuştu. "Öyle bakmaya devam edersen, etrafta olan hiç kimseyi umursamadan! Öperim seni." Gözlerimi kocaman olurken şaş olmuş bir şekilde boşluğa asılı kalmıştı.
Başımı biraz yana atarak arkasında baktım, Melek ve Miraç bir biriyle ilgilendiği için ikimizi duymamıştı, bi anda boynumda hissettiğim ıslaklıla bedenim titrerken kaskatı kesilmiştim, Berzan söylediklerine davet hazırladığımı zannedip boynumu öpmüştü, asıl olan ben sadece bizi izlediklerini sanmıştım...
'Eee adama yol açarsan olacağı bu!' Nefesini boynuma üflediğinde kirpiklerimi kırpıştırarak kocaman oldu gözlerim. "N'apıyorsun!" Sinirli kısık sesiyle kıvrık olan dudakları daha da kıvrıldı. "Karımı öpüyorum, ne yapabilirim ki?" Bi anda gözleri parıldadı, çapkın sırıtışı dudaklarında yer edinmişti. "Başka şeylerde var, amma velakin zamanı gelince!" Kara harelerinin daha da koyulaşması utanarak izlerken transa girmiş gibi harelerinde gezindi kahvelerim...
Birkaç adım geriye giderek kendime gelmeye çalışmıştım, üzerimde bıraktığı etki onun hoşuna gidiyordu... Mutfağın bahçeye çıkan kapısından kendimi atarken adam gittikçe daha da mı? Şey oluyordu... 'Utanma söyle,' Alay eden iç sesimle yutkundum. 'Şehvet dolu..' Yağan yağmur yazmamı ıslatırken. "Oha ya!" Benden bağımsız cümleleri dudaklarımın arasından firar ederken parmaklarımı dudaklarımın üzerine bastırdım.
"Hasta olmadan gir içeriye!" Berzan'ın sesi kulaklarıma geldiğin de arkamı dönerek ona baktım. Yağan yağmur beni ıslatırken kararmış havaya bakışlarımı çevirdim. "Yağmuru sevmez misin?" Konudan bağımsız çıkan kelimelerimle gözlerimi kapatarak yüzümü ıslatan yağmuru hissettim. "İnsanın dökemediği göz yaşları olarak düşünürüm ben..." Ellerimi iki yana açarak yavaşça etrafımda dönmeye başladım.
Biliyorum döndükçe başım çabuk dönerdi ama yağmurun tadını çıkarmak istiyordum. "Hasta olursak hesabı sen verirsin!" Sitem dolu sesiyle ne zaman geldiğini anlayamamıştım. Gözlerimi açtığım da birkaç adım kalmıştı aramızda o mesafeyi de kapatarak elini bana doğru uzattı. Dudaklarımı öne doğru uzatıp omzumu silktim. "Bir yağmurdan hasta olacak kadar hassas değilim." Hiç düşünmeden uzattığı elinin içine parmaklarımı yerleştirdim. Bir birimize yaklaştığımız da elini belimin üzerine koyarak bi anda bedenimi yükseltip yüzümüzü aynı hizada sabitledi.
"Sen hassas isen bilemem." Ne yaptığını artık sorgulamayı bırakmak istiyordum. Olduğu gibi yaşamak istiyordum nedensiz nasılsız... ıslanmış kara kirpiklerinde gezindi, hayatıma dahil olan bu adamı benim için bir ödül müydü? Anlamış değildi, bir gerçek vardı ki Berzan gün geçtikçe beni kendine hapsediyordu...
Bedenimin altında hissettiğim iri bedeni kaskatı kesilmeme sebebiyet vermişti. "Sakin ol!" Bunu hissetmiş gibi fısıldamıştı. Gözümün önüne gelen perçemimi boşta kalan elini uzatarak geriye itti, çekmedi elini yanağımın üzerinde tutuklu kaldı öylece benim onu izlediğim gibi oda beni izliyordu...
Üzerimize yağan yağmur bizi sırıl sıklam etse de umursamıyorduk, yavaşça bedenimi bedeninin üzerinden indirirken. "Ayaklarını ayaklarımın üzerine bas!" Neden söylediğini bilmezken başımı sallayarak dediğini yapmış ayağının üzerine ayaklarımı eklemiştim. Ayağım çıplak olduğu için ıslak yere basmamı engellemişti.
Eli belimde ayaklarının üzerinde ayaklarım bedenim bedenine yaslıydı. Ayaklarını hareket ettirdikçe o ne tarafa ilerlerse bende onunla beraber ilerliyordum...
Ayaklarının üzerinde yağmurun altında sırılsıklam olurken dans ediyorduk...
☆▪︎☆▪︎☆
Sonunu bende beklemiyordum!
Efnan'ın kek tarifini aldınız mı?
Deneyen olursa yazsın 😂
Ad değişti, Şeyma artık Şilan oldu
Melek? Tatlı kız ya...
Berzan'a ne demeli? Ne ettin adamım ya! Aklımızı alıyor utanmaz...
Allaha emanet ♡
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
13.69k Okunma |
1.05k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |