@matthiolagolge
|
BENDEN BANA
BÖLÜM 1: KENDİME İLK MEKTUBUM
11. 01. 2008 Bu benim ilk mektubum! Kalemi elime alış sebebim ilk kez bir mektup oldu. Yolda yürürken ya da bir film de tam bilmiyorum ama zamanın birinde kulağıma çalınmış olmalı ki üniversite sınavıma çalıştığım şu günler de doğum günüm de kendime bir mektup yazmaya karar verdim. Neden bu mektubu yazdım ben acaba diye düşünürsem diye girişi böyle yapmak istedim:) malum ben çok unutan biriyim. Hey sen! Yani yıllar sonra ki ben. Bu mektubu üniversiteden mezun olmuş, işinde bir yerlere gelmiş olacağımı tahmin ettiğim otuz yaş doğum günüm için yazıyorum. Bugün doğum günümüz ama üniversite sınavına az zaman kaldığı için büyük telaşla ben dahil kızlar da ders çalışıyor o yüzden yarın sadece telefondan haberleşeceğiz. Öncelikle söyleyeyim üniversite de hedefimiz mimarlık bölümü. Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Otuz yaşındayken de hala o kadar hoş geliyor mu? Mimarlık kazanabildik mi Seher? Şuan mimarlık mesleğini mi icra ediyoruz? Umarım öyledir çünkü on sekiz yaşımın harap olduğunu düşünmek istemem. On sekiz yaşımla otuz yaşım arasında nasıl farklar var Seher? Hatırlıyor musun kendini? Hayat iyi davranmıştır diye düşünerek bu mektubu yazdığımdan hatırladığını varsaymak istiyorum. Unutkanızdır ama otuzumuzda 2021 yılında olacağız bir çözüm bulunmuştur unutkanlığa diye düşünmek istiyorum. Benim kızlardan da bahsettim onları da sormamazlık olmaz pek tabii. Onlar hala benimle değil mi? Melda, Hale, Jale ve Zeynep. Hala benimle beraberler değil mi? Beraber kahkaha atıyor delicesine eğleniyoruz? Birbirimiz de bolca sır, bolca anı ve bolca kahkahamız saklı olduğundan eminim. Hayallerimiz de sadece otuzumuz da değil altmışımızda da beraber olmak var (: başarabildik mi sence? Bu seneye bakma ama doğum günlerimizi akşam beşten sonra toplanıp kutlarız, gelenek gibi oldu. Hala öyle mi? Hala toplanıyor muyuz? Biz Seher hala o enerjik, mutlu kız mıyız? Ağlamayı sevmeyen ne olursa olsun gülümsemeye çalışan kız mıyız? Hayata hep "oldu artık koy göte" diyor muyuz? Valla 18 yaşıma kadar bu felsefe işime yaradı umarım otumda da bu felsefeye sahip bir Seher vardır. Mektup böyle yazılmaz muhtemelen ama ne yapayım ilk mektubum ve ne yazmam gerektiğini bilmiyorum tabii bir de kendime yazıyor olmamın rahatlığı olsa gerek üstümde. Hem yazdıkça geliştiririm belki de bilemeyiz. Neyse otuz yaşımda gülmeme bir sebep daha olur. Tabii bu mektubu unutmazsak :D en iyisi mail hazırlayayım o zaman. Oluyor mu ki öyle ya? Bunu araştıracağım. Hem artık her sene yazacağım. On dokuz yaşımda kaç yaşıma yazsam? Bu arada on sekizli Seher'i unuttuysan diye söylüyorum ergenliğimizin zirvelerindeyiz şu ara umarım pişman değilsindir benden otuzlu Seher. Hedeflerin, hayallerin ve isteklerin neler hatırlıyor musun? Ne kadarını başardın? Nerelerdesin? Unutkansındır sen (ben) hatırlatayım. On sekizimde ki sana bize bir geri gelelim. Şuan ki çalıştığım sınav üzerine mimar olmak, sınavdan sonra çocuk gelişim kursuna gitmek hayalimiz. Çocukları çok seviyorum/z ( hala öyle mi?) Yurt dışına gezmeye hayalimiz var. Pasaport çıkar mı acaba? Bizi önemseyen, değer veren biriyle olmak hayalimiz. Ve her üniversite adayı gibi kendimize ait olan, kendi zevkimizle döşenmiş bir eve sahip olmak. Ah tabii bir de unutkan olmamak. Bu son maddeye bir çare var mı bilmiyorum. Tekrar söylüyorum umarım bulmuşsun otuzlu Seher♡
İyi bak kendine sevgili ben
Kendime Mektup Bir
11. 01. 2008'dan 11. 01. 2020'ye
***
11. 01. 2021 Otuz yaşıma yazdığım ilk mektubumun yüzümde o zaman ki his ve düşüncellerimi de düşününce dudaklarım da gözlerimi elmacık kemiklerimin içinde kaybedecek kadar büyük bir gülümseme oluştu. İlk mektubu yazdığım o zamandan bu zamana kafa yapım pek değişmemişti sadece yaşın getiri ve götürüleriyle dışarı da daha olgun bir bireydim hepsi bu. On sekizli Seher'in de istediği gibi hayatımda ki felsefem hala "olan oldu koy göte gitsin" çünkü biliyordum ki olan şeyi geri getiremezdim şimdi ne yapacağımı düşünmek daha önemliydi. İnsan dediğimiz biz varlıklar ne geçmişte ne de gelecekte yaşamıyorduk. Önemli olan şimdisiydi. Şimdi yaptıklarım ile geleceğimi kurtarabilirdim. Unutkanlığıma o zamanlar çok sinir olduğumu hatırlıyorum ve şimdi ki halime şükrediyorum. Yapacağım işleri, toplantıları ya da verdiğim sözleri unutuyordum genelde yani çoğunlukla. Bunları unutmamak için de her an her yerde o an not alıyordum. Evde bir duvarıma orta boylu kara tahta vardı aylık notlarımı ona alırken plan defterime günlük notlarımı alıyorum. Yani evet on sekizli Seher bir yolunu buldum unutmamanın. Unutmamla bağlantılı söyleyeceğim bir şey daha Seher, mimarlık bölümünü kazandık, ikincilikle mezun olduk yetmedi senelerdir düzenli olarak özel bir kurumda çalışıyorum. Ah tabii ki arkadaşlarımı hatırlıyorum. Unutmak mümkün mü? Birazdan Buray ile yanlarına gideceğiz, doğum günümü kutlamaya. Bu gelenek hala sürüyor. Akşam beşten sabahlara kadar. On sekizli Seher'in hayallerini sadece mektupta yazanlar olarak değil genel olarak düşününce hayallerimin çoğu gerçekleşmişti. İstanbul'un en iyi üniversitelerin birinde okumuş, mimarlık kazanmış, mimar olmuştum. En büyük hedefimi tamamlamıştım. . Beni seven ve bana değer veren bir adamla birlikteydim hatta son üç yıldır evliydim. Yurtdışına çıkmıştım. İş içindi ama çıkmıştım sonuçta. Gezmeye gidememiştim daha. Maalesef üniversite de ayrı bir eve çıkmamıştım ama sevdiğim adamla ortak bir ev dizayn etmiştim. Seher, sana üzücü bir haberim var hala unutkanlığa çare bulamadılar ama ben kendi paçamı kurtarma yolunu buldum. Notlar, notlar ve notlar. Kendi kendime yazdığım mektubu okurken kendi kendimle konuştuğumu hisssetmenin yanında gerçekten Seher'in istediği gibi bir hayata sahip olduğum için kendimi tebrik eerrken buldum. Bu sefer bende otuz bir yaşıma mektup yazmaya karar vererek elime kağıt kalem aldım. Otuz bir yaşıma hiç yazmış mıydım? Bu detayı düşünmeye kendime fırsat vermeden kendi kendime omuzlarımı silkeleyerek yazmaya karar verdim. En fazla tek sefer de , farklı yaşlarımdan mektup okurdum. Yeni kağıt ve kalemi alarak otuz bir yaşıma yazmaya başladım. Az önce okuduğum mektuba ithafen birkaç bir şey söylemiş sonrasında ise aldığım yeni haberi, karnımda ki candan bahsetmiştim. Bebeğimle ilgili hayallerimi aktarmış ve orada neredeyse bir yaşında ki bebekle havaların nasıl olduğunu sormuştum. En son ise otuz bir yaşım da aile fotoğrafı çekerek başka bir yılın zarfına koymamı söylemiştim. Küçük harflerle ise ismimin altına kız veya erkek olursa ne isim vereceğimi not ettim. Kağıt kalemi bırakmamla beraber Buray'ın sesi kulaklarımı doldurdu. "Bir tanem hazır mısın?" sesi gülümsememe yetiyordu. "Geliyorum bir tanem, hazırım. " dedim mektubumu zarfa koyup çekmeceye koyarken. Ayağa kalkarak odamızda ki duvara yaslı, uzun, dar siyah çerçeveli aynaya son kez bakarak giyindiğim kıyafetimi ve saçlarımı düzelterek odadan çıktım. Merdivenlerden inerken Buray'ı salonda elleri pantolonun cebinde yürürken gördüm. Benimle uyum yakalamak için kombinin de ton farkı olsa da aynı renkte giydiği pantolon ve kazağıyla görünümüyle onu süzdüm. Altına siyah kot pantolonla üstüne siyah kazak giyerek kahverengi ceketle tamamlamıştı. Sportif ama şık bir hava yakalamayı yeniden başardığı bir kombindi Bense içime kahverengi uzun kollu kazakla üstüme derin V yaka, kalın sıfır kollu dizlerime gelen siyah bir elbise giyerek saçlarımı at kuyruğu yapmayı tercih ettim. "Çıkalım mı hayatım?'' dedi, merdivenlerin son basamağından indiğimde beni görür görmez. Beni beklerken biraz sıkılmışa benziyordu. Yanına giderek gömleğinin yakasını düzeltiyor gibi yaparak bedenimi bedenine yaslayarak konuştum. 'Beklettiğim için kusura bakma doğum günü kızı olarak biraz özenmek istedim. ' dedim, diyemedim ki karnım da bulunan varlığa ilk mektubumu yazmış bulundum diye. Buray önce beni süzmüş sonra ellerini belime dolayarak yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırarak konuştu 'Sen her halinle güzelsin tabii de bu elbise pek yakışmış sana karıcım. ' dedi burnunu burnuma sürterek fısıltılı bir sesle. Onun iltifatına kıkırdayarak cevap verdim ve gömleğinde ki ellerimi belimde ki ellerine götürerek yüzümü gözlerimiz denk gelecek şekilde kaldırarak gülümsedim. 'Çıkalım mı hayatım?' diye sordum. Buray, gülümseyerek öpememiş olduğu dudaklarıma bakarak kafasını olumlu anlamda salladı 'Çıkalım tabii hayatım, çıkalım.' dedi ve ellerimi üzerine koyduğum ellerini belimden çekerek tek elimi iri avucunun içine aldı. Ayakkabılarımızı giymek için ayırdığımız ellerimizi kabanlarımızı yanımıza aldıktan sonra arabaya gidene kadar tekrar birleştirdik. On sekizli Seher, yüzümüz hiç ekşimedi değil ama solmasına izin vermedik bilgin olsun. Gülümsemek daima en güzeliydi, sevdiklerinle. Ya da henüz hiç solmadı Seher. Henüz. . . Asıl hayat hikayem otuz yaşımda başlıyormuş sadece ben farkında değilmişim. |
0% |