@matthiolagolge
|
BENDEN BANA BÖLÜM 14 : GERİ DÖNDÜM
SEHER Ayna da saçımı düzeltirken kulağıma tuttuğum telefonun aradığım kişi tarafından açılmasını bekliyordum. Zeynep'in üç gün önce bana yaptığı konuşma ile yeni kararlar alarak aklı başında olan Seher'in geri dönmesi için elimden geleni yapacaktım. 'Ruhun darmadağınık olacak ama toplamak senin elinde. Yattığın yerde, gözyaşları ile de olacak şey değil. Güçlü yanını ortaya koy. İzmir'e gidecektin unutmadın değil mi?' Aklıma getirdiğim konuşmadan bir kesitle omuzlarımı daha dikleştirirken pantolonumun belini düzeltip telefonun ucundan nihayet ses geldi. 'Alo, Seher?' dedi Araz. Sesinde ki şaşkınlık çok net anlaşılıyordu. 'Selam Araz. Hala kovulmadıysam işe geri dönmeye karar verdim. Ofiste misin?' dedim. Şaşkınlığından dolayı kısa bir es veren Araz 'T-tabi ofisteyim, gel. Hepimiz özledik seni, hele müşterilerin. ' dedi, başta ki kekelemesi beni istemsizce güldürdüğünden Araz'ın kulağına kıkırtılarım ulaştı. 'İşten istifa etmişim gibi şaşırma lütfen. İki saate ofise gelmiş olurum. Avukatım ile görüşmem var.' dedim. Araz şaşkınlığını üstünden silkelemiş olmalı ki daha berrak bir ses ile beni onayladı ve telefonu kapatırken ofistekilere seslendiğini duydum. 'Seher, aramıza dönüyor arkadaşlar!' Kahvaltıya inmeden önce bir hamle daha yaparak aynanın karşısın bir ayağımı ileri uzatırken aynı ayağımın tarafında ki cebe de baş parmağım dışarıda kalacak şekilde elimi koydum ve aydan fotoğrafımı çektim. Instagram hesabıma girerek önce Buray'ın olan soyadım yerine aile soyadımla değiştirdim ardından az önce çektiğim fotoğrafın altına "Geri döndüm." yazarak post olarak paylaştım. Beyaz uzun kollu, boğazlı kazağımın altına bol, yüksel bel bordo pantolonumun yanına siyah kare küçük çantamı da alarak salona doğru adımladım. Annemin hazırladığı kahvaltı masasına otururken çantamı sandalyenin başına koydum. 'Kızım sen..?' dedi babam hevesli aynı şekilde şaşkın bir ses tonuyla. Annem de babam gibi şaşkınlıkla bana bakıyor aynı zaman da yanında oturan Zeynep'i dirseği ile dürtüyordu. Babama dönerek, masanın üstünde duran elinin üstüne elimi koyarak 'Baba, gamzeli güzel bir hanım çok güzel bir konuşma yaptı geçenlerde. Üç gündür de oraya koydum buraya koydum bazı kararlar verdim. Çalışmaya başlıyorum tekrardan.' dediğim de masada ki herkesin sadece dudakları yanaklarının iki yanından genişlemesi değildi olan şey. Gözleri canlanıp parıldamaya başladı. Gözleri, gözlerimi dolduran boğazımda yumru olan kişinin ilk haberlerini aldıkları kadar mutlu olmuşlardı. 'Annem, tabii git işe. Yine elinin, ruhunun güzelliklerini başkalarının evlerine de dokundur.' dedi. Ruhumun güzelliğinin şuan matem havasında olduğunu ona söylemek yerine gülümsedi. Babam gözleri ile sadece bana bakarken elinde ki elime derin bir öpücük kondurdu. beni anlıyordu, elimde ki dokunuştan, elimi öptü olarak gözüken ama ruhumda hissettiğim o öpücükte saklıydı hepsi. 'Oh be, Seher Rengin sahalara geri dönüyor. Mimarlar kaçılın!' dedi neşeli sesi ile Zeynep. Sonda ki kaçılın kelimesi ile ayağa kalkıp bir elini havaya kaldırması ise masada ki herkesi gülümsetti. '...için kan ağlasa da gülmeyi öğreneceksin Seher. ' Tam olarak böyle demişti Zeynep. Haklıydı her sözünde, her hareketinde o yüzden psikiyatriste gitmeyi de içimde olup bitenleri iyileştirene kadar dışarıya belli etmemeyi başaracaktım. 'Tamam şamatayı kesin de yiyip çıkalım. Avukatımla görüştükten sonra işe gideceğim. ' dedim. Hepsi onaylayarak yemek yemeye gömüldü. Bu süreçte onlara çaktırmadan yüzlerini inceledim. Annem ile dört gün önce yaptığımız konuşma aklımda aniden belirirken o anı bitmeden babamla olan konuşmamız zihnimi istila etti. Zeynep'in konuşması zaten bir kulağımda sürekli fısıltı olarak duruyordu. Doyduğumu hissedince sandalyeden ayaklanarak çantamı elime alıp Zeynep'e döndüm 'Sen çıkmıyor musun?' dedim. Kapıya kadar gel en azından. Ağzına attığı reçelli ekmeği yuttuktan sonra ağzını peçeteye sildi. 'Geldim geldim. Benimde işe gitmem gerekiyor haliyle. ' dedi. Bir an izinli diye korktum. Üstünde ki kıyafet her ne kadar işe gidiyorum dese de Zeynep bu iyi hissetmek için bile giyinmiş olabilirdi. 'Kapıdayım o halde ben. ' demiş ve annemle babamı öperek salondan ayrıldım. Portmanto da ki siyah, ucu üçgen gelen süet topuklu botlarımı ayağıma geçirmiş Zeynep'in hala gelmesini bekliyordum. 'Ya Zeynep hadi gel sene. ' Zeynep'i beklerken artık her şeyi bilmemin rahatlığını yaşadıkları için sosyal medyada ki özgürlüğüme kavuşmuş özgürce sörf yapıyordum. Hala önüme Buray ile ilgili haberler çıkıyordu. Şuan önüme çıkan ise Jale'nin ihanetini ortaya koyan bir haberdi. Bu haber ve benzerlerini önceden görmüş olsaydım gerçekten neler olabileceğini tahmin bile edemediğimden, öğrendikten sonra annemlere kızdığım ilk üç günden utandığımı söyleyebilirdim. İçimden annemlere teşekkür ederken akşam eve gelince de sesli söylemeyi aklıma not ettim. Haberi sessiz mırıltılar şekilde okumadan yine ve yeniden edemedim. Tekrar ve tekrardan yüzleşirsem daha çabuk iyileşirim gibi geliyordu. Resim de yer edinen sadece ben değil Buray da oradaydı. Başlık ise iç karartıcı "İÇ MİMARA KOCA ŞİDDETİ!" altında olayı aydınlatan metinde ise resmen her şeyi yazmışlardı. 'İÇ MİMARA KOCA ŞİDDETİ!' "Ünlü bir mimarlık şirketinde çalışan İç Mimar Seher Gözüpek, eşinin onu aldatması üzerine boşanmak istemişti. Eşi, her şeyi inkar ederek boşanmayı kabul etmemiş ve hamile eşini kaçırmış, boşanmaktan vazgeçirmeye çalışmıştı. Günlerce S. G'den haber alamayan ailesi, haber aldıklarında hastaneye koştular. S. G. geçirdiği kanama sonucu bebeğini kaybetmiş, psikolojik bir uyku ile uyuduğunu belirten doktorlar ne zaman uyanacağını söylememişlerdi. Günlerce Seher Hanım'ın bulunması için sosyal medyada konuşulup tartışılan, yardım edilen bu konuda yeni gelişmeler de meydana gelmekte ( . . . ) Olayda ki yeni gelişmelerden birinin S. G'yi aldattığı kişi çok tanıdık birisinin olmasıydı. S. G.'nin en yakın arkadaşı Jale Hanım. Jale Hanım, Buray Bey'e bulunmamaları için yardım etmesi ve sevgili oldukları mesajlaşmalar ve ev araması sonucunda ortaya çıkmıştı. Jale Hanım çıktığı mahkemece 3 yıl 5 ay tutuklanmasına karar verildi. Jale Hanım savunmasını yaparken ağladığı da iddialar arasında. Pişman olduğunu dile getiren Jale Hanım, kandırıldığını da öne sürdü. . . " Bu haberin postunun paylaşıldığı zaman benim hastane de olduğum zamanlara tekabül ediyordu. Annemlerin bu haberlerin bir yana benim hastanede olmam bir yana, kayıpla da baş etmenin zorluklarını yaşadığını düşününce karanlık olan ruhum daha boğuluyormuş hissediyordum. Beni karanlıktan kurtaran şey ise neşeli sesi ile yanıma gelen Zeynep oldu. 'Geldim iç mimarım. Beklettim kusura bakma. ' dedi. Ah deli kız. Koluma girdi ve işe gittiğim için benden mutlu olduğunu gizlemeyerek salınmasına eşil etmemle binadan çıktık. 'Seninle avukatın yanına gelmemi ister misin?' dedi. Kafamı reddettiğimi belli edercesine iki yana sallarken 'Gerek yok gamzelim. Sen işine git. Sadece senden bir isteğim...' derken duraksadım ve kendimi düzelttim. '... aslında senin istediğin ve benimde şimdi hazır hissettiğim için onayladığım psikiyatrist randevusunu alır mısın sizin klinikten?' dedim. Bu kararıma sevinen Zeynep önce ellerini dudaklarına bastırarak çığlığının önüne geçti ardından kollarını boynuma doladı 'Tabii ki alırım kızım, ne demek alır mısın? İlk işim bu olacak. ' dedi. Biz sarılmanın ortasındayken ikimizin de telefonları çaldı. Sarılmamızı sonlandırıp ekranlara baktığımız da Hale ve Melda olduğunu gördük. Telefonu açmadan vedalaşıp arabalarımıza geçtik. İkimiz de görüntülü aramaya katıldık. 'Selam kızlar. ' Arabayı çalıştırıp park yerinden çıkarken kızlara laf yetiştirmeye çalışıyordum 'Zeynep biz yanlış görmüyoruz değil mi? Seher şuan arabasında? Hem de saçı, makyajı yapılı bir şekilde' dedi. Melda'nın ses tonu babamdan bile şaşkındı. İstemsizce herkesin bu şaşkınlığına karşılık kahkaha attım ve duruma da Hale'nin şaşkınlığını ekranda görünce kahkahamı keserek açıkladım. 'Siz instagrama bugün girmediniz mi? Geri döndüğümü oradan duyurdum yaklaşık bir buçuk saat önce. Seher Rengin geri döndü kızlar. Şimdi avukatımla görüşmeye gidiyorum oradan da ofise gideceğim.' Hepsi memnun olduklarını belirten mırıltılar dökerken Hale bir anda sesini yükselterek 'O halde Seher Rengin'in dönüşünü kutlamak için akşama hazırlanıyoruz ve yeni mekanlardan birine gidiyoruz, itiraz yok. ' dedi. Sesinde ki neşe despot olmak isteyen sesini engelliyordu. 'Ben hiç itiraz etmem bilirsiniz.' dedi, Ateş var alo diye bağırasım geldi ama biliyordum ki çok sevdiği kocası oğluna bakardı. Zeynep ise 'Ben dünden razıyım bilirsiniz' dedi. Hepimiz gülerken hepsi benim cevabımı beklerken şerit değiştirmek için sinyal verdim. 'Tamam, benim içinde uygun. Bar, kulüp değil ama restoranda gidelim. Başka ülkenin mutfağına. Hiç yemediğimiz.' dedim. Güçlüyüm, iyiyim pozları dedim ama o kadar da yapamazdım. Hepsi halimden anlamışçasına bu isteğimi onayladı. 'Anlaştıysak eğer ben avukat ile buluşacağım yere geldim. Akşama görüşürüz. ' diyerek görüşmeye son verdim. Yan koltuktan çantamı alarak Araz ile konuşmamdan önce mesaj ile kararlaştırdığımız restoranda geldim. Kızlarla sık sık denebilecek kadar geldiğimiz bir mekandı burası. İçeri girdiğim de cam kenarında dışarıyı izleyerek kahvesini yudumluyordu. Masaya yaklaşan topuk seslerime dönen Nermin Hanım beni görünce nezaketen ayağa kalktı, elini uzattı. Elini sıkarak karşısına oturmak için sandalyeyi çektim. 'Merhaba Nermin Hanım. ' dedim. Tebessüm ederek karşılık verdi 'Merhaba Seher Hanım. ' 'Sizin içinde problem yoksa direkt konuya girmek istiyorum çünkü işe geçeceğim. Toplamam gereken, düzene koymam gereken tahmin edeceğiniz üzere çok şey var.' dedim. Nermin Hanım da onaylayarak 'Hiç problem değil. Mesajlarınızdan anladığım kadarıyla hastanede olduğunuz sürece de neler olduğuyla ilgili bilginiz var.' dedi. Kafamı onayladığımı belirterek salladım. 'Evet Nermin Hanım haberim var. Siz sadece hukuksal bölümüyle ilgili bana hastanedeki zamandan itibaren kısa bilgiler verirseniz sevinirim. ' dedim. Kafasını sallayarak başladı. 'Polisler genel şüphelerden dolayı herkesin telefonunu ararken Jale Hanım'ın Buray Bey ile mesajlarına denk gelmesi sonucu evi de arandı ve belli deliller toplanması ile tutuklandı. Geçtiğimiz günlerde mahkemesi görüldü ve hapis cezası aldı. Buray Bey, ilk davası görüldü ama siz olmadığınız için üç mayıs tarihine ertelendi. Aynı zaman da açtığınız boşanma davası ile birleştiği için de boşanma duruşmanız da aynı mahkemede üç mayıs tarihinde gerçekleşecek saat öğlen ikiye on kala. ' dedi be önünde ki dosyaları kurcalayarak bir kaç sayfa çevirdi. Dosyadan bir fotoğraf çıkartarak önüme koydu. 'Siz aldattığı kadın olarak çektiğiniz bu kareler hala dava dosyasında bulunuyor. Bunları Jale ile aldatmasına ek olarak da sunabiliriz. İsterseniz geri de çekebiliriz.' dedi ve duraksadı '... ama ben riske atmayarak kullanmamızı tavsiye ederim. Bilmeniz gereken bir diğer ayrıntı ise Buray bey sonunda antlaşmalı boşanmayı kabul etti.' dedi. Onu onaylarken 'Bu fotoğrafta ki kadın kimmiş peki? Beni bir tek bu konu da aydınlatabilen olmadı da' dedim. Yerinde diklenen Nermin Hanım, boğazını temizledi. Ben size ilk geldiğim gün, kapı tam kapanmamış. Size aldattığı kişi ile onu fotoğraflamanız gerektiğini bunu bir kereye mahsus yapabileceğini söylemiştim. Tüm konuşmalarımızı Jale Hanım duymuş ve Buray Bey'e söylemiş. Onlar da sizin onu takip ettiğinizi bilerek bir ajansta ki tanınmayan birisi ile antlaşmışlar. Sevgili rolü yapması istenmiş ondan' Bu kadarını hesaplayacak kadar benden nefret mi ettin Jale? Buray için en yakın arkadaşına ihanet etmiş yetmemiş bir de zarar görmemi bile göze almıştın. Hapse girmene sebep olacak kadar hem de. 'Seher Hanım iyi misiniz?' dedi, Nermin Hanım yerinden ayaklanarak. 'İyi olmaya çalışıyorum Nermin Hanım. Sizden bir isteğim olacaktı. Beni Jale ile görüştürebilir misiniz? Yüzleşmek istiyorum. ' dedim. İyileşmem için gerekiyor. Belki ilk gün daha yorgun hissedeceğim ama biliyorum ki yaralara tuz basmazsanız çok geç iyileşir. Tuz basılan yaralar daha çabuk iyileşir, iltihap kapmadan. 'Buna söz veremem Seher Hanım ama istediğinizden eminseniz duruşma öncesi ayarlamaya çalışacağım.' dedi. Kafamı sallayarak 'Başka bilmem gereken bir şey var mı?' dedim. 'Hayır Seher Hanım şimdilik bu kadar. Yeni gelişmeler olursa sizinle iletişime geçerim.' dedi. Sandalyemi geri iterek kalkarken çantamı ve montumu aldım. Nermin Hanım ile el sıkışarak kapıya yöneldim. 'Seher Hanım, Esra Hanım ve Mehmet Bey sizinle görüşmek istiyor. Bildiğinizi sandığınız gerçekler doğru olmayabilir. Siz onlarla konuşun bence o kısımları ilk ağızdan duymak istersiniz.' Adımlarım önce yavaşlarken çok geçmeden durdu. Hiç arkama bakmadan cümlesinin bitmesini bekledim. Söyleyeceklerinin bittiğini anladığım da ise hiçbir şey demeden restorandan çıktım. Arabaya bindiğimde kafamı arkaya yaslayıp öylece bekledim. Bahsettiği doğru bilmediğim gerçekler neydi? Konuşmalı mıydım? Akşam ki buluşmaya bir konu daha eklenmişe benziyordu. Arabayı çalıştırmadan önce telefonu elime alarak İzmir'de ki sekreterimi aradım. İşe dönüyorsam her yerde dönmeliydim. 'Merhaba Seher Hanım.' dedi, Eda. Sesinde tebessüm ettiğini anlayabiliyordum. 'Merhaba Eda. Aranızda katılacağımı söylediğim zamanı dışımda ki sebeplerden aksattığımı biliyorum ama genel değerlendirme olsun, yeni bilgiler olsun görüşmek konuşmak için bizim bölümümüzde ki herkesin katılacağı zoom toplantısı ayarlayabilir misin? Bugün olursa çok sevinirim.' 'Geçmiş olsun öncelikle Seher Hanım. İş arkadaşlarımın hepsi geçmiş olsun dileklerini iletmem için bir sürü not, mesajlarını direkt söz ile ilettiler. Şimdiden iletmiş olayım. Hepimiz sağ salim yanımıza gelmenizi dört gözle bekliyoruz. İstediğiniz toplantıyı da hemen ayarlamak için harekete geçeceğim.' dedi. Yeni iş arkadaşlarımı baya seveceğimi hissediyordum. 'Teşekkür ederim Eda. Arkadaşlara da teşekkürlerimi iletirsen sevinirim. Mayıs ayında sizinle olacağıma inanıyorum. O halde senden haber bekliyorum toplantı saati ile ilgili. ' dedim, kapatmadan hemen önce. Kafamın berraklaşmasını bir süre beklesem de başaramayacağımı anlayarak arabayı çalıştırıp, radyonun sesini yükseltirken kafamın içinde ki sesleri bastırmasını temenni ederek ofise doğru arabayı sürmeye başladım. Yolu yarılamışken arabanın içini telefonumun sesi doldurdu. Arabanın ekranında 'Hasan bey arıyor' yazısı belirdi. Eda'dan aradığımı öğrenmiş olmalıydı. Cevapla tuşuna bastım. 'Hasan Bey merhaba' 'Merhaba Seher Hanım. Geçmiş olsun. ' dedi. Teşekkürlerimi sunduktan sonra 'Sözleştiğimiz tarihte İzmir'e gelemedim kusura bakmayın lütfen. Hala benimle çalışmak istiyor musunuz?' dedim. Çalışmayı bırakmadığımdan haberi gitmişti ki beni arıyordu 'Elbette istiyoruz Seher Hanım. Hayatın akışında bazı sözler verildiği tarihin uygun olmadığını bize başka yollarla söyler. Biz sizi aramızda görmekten büyük mutluluk duyarız.' dedi. Yüzümde bir sırıtma meydana gelirken 'Bir daha ki sözümüz Mayıs'ın ilk haftası itibari ile kesin sizinleyim o halde diyelim mi?' Küçük bir kahkaha atan Hasan Bey 'Diyelim Seher Hanım, diyelim. ' dedi. 'Belki Eda haber vermiştir sizden önce onunla konuştum. Gün içinde zoom toplantısı istedim. Ben yokken olup bitenlerle ilgili bilgi almak için yapmak istediğim bir toplantı. Katılırsanız memnuniyet duyarım. ' dedim. Katılacağını belirtmesinin ardından çağrıyı sonlandırdık. Arabadan indiğimde o klasik dizi sahnelerinden birindeymiş gibi hissettim. Kaldırımda durup yolun karşısında ki ofis binasına bakarak burada ki anılarımı, arkadaşlarımı ve son gelişim gözlerimin önüne geldiğini, etrafımda ki insanların hızlıca geçip gittiğini hissettim. En son İzmir'e gitmeden önce gelmiştim. Arkadaşlarla küçük bir toplantı yapmış, çizimlerimin son halini Araz'a göstermiştim. Eylem Hanım ile kısa bir kahve molası vermiş ve tatlı bir sohbet etmiştik. Sonradan birkaç arkadaşımız daha katılmıştı sohbetimize. Ben kaldırımda bunları düşünürken bedenimin sarsılması ile düşüncelerim dağıldı. Sarsılma sebebimi ararken ayaklarımın ucunda kalçasının üzerine düşmüş doğrulmaya çalışan küçük bir kız ile karşılaştım. 'Ayşe! diye seslenirken hızlı adımlarla yanımıza gelen hanımefendi eğilerek kızının doğrulmasına yardım etti. 'Kusura bakmayın hanımefendi, elimden kurtulup koşmaya başladı aniden.' dedi beline kadar gelen saçları, yüzündeki mahcup gülümsemesi bulunan kadın. 'Hiç önemli değil hanımefendi, çocuk o olur böyle şeyler. ' dedim, ellerimi dizlerime koyarak isminin Ayşe olduğunu öğrendiğim kıza eğildim 'Annenin elini bırakma tamam mı? Canın acıyabilirdi.' dedim. Kıza tebessüm ettim. Gözlerine bakarken yanağını elimin tersi ile okşayıp tekrardan doğruldum. benim kızım olsaydı... Düşünme Seher, düşünme. 'Özür dileyim.' dedi, Ayşe. R harfi yerine 'y' diyordu. Tebessüm ederek ona el salladım ve caddenin diğer tarafına, ofisin olduğu tarafa geçtim. Güvenlik görevlisine selam vererek binanın içine girdim. Asansörün gelmesi ile ofisin bulunduğu katın düğmesine bastım. Burayı, arkadaşlarımı ne kadar sevsem de artık İzmir'in mesleki açıdan şans olmasının dışında başka etkenleri de vardı benim için. Hayatım da yeni bir sayfa açmak gibi. Beyaz ve temiz bir sayfa. Belki yaralarım hala geçmemiş olacak, belki hala kabuk bile bağlamamış olacak ama yara açanlar hayatımda olmayacaklar. Asansörün kapılarının açılması ile beraber ofise uzun zaman sayılacak bir süre sonra ilk adımlarımı attım. En son geldiğimde.. Elim istemsizce karnıma gitti. Omuzlarım gücünü kaybetmişçesine kendini bıraktı. Zeynep'in sözleri tekrar kulağıma geldiğinde ise önce elimi karnımdan çektim. Omuzlarımı tekrardan hala güçlüymüşçesine dikleştirdim. Beni ilk fark eden lavabodan döndüğünü tahmin ettiğim çizim ekibinden Jülide Hanımdı. 'Seher Hanım, hoş geldiniz' dedi, büyük bir neşeli ses ile. 'Hoş buldum Jülide Hanım. Nasılsınız, bensiz nasıl gidiyor?' dedim. Aynı anda beni fark edenler diğerlerine de haber vererek yanıma yaklaştı. 'İyiyim Seher Hanım. Öncelikle bütün arkadaşlarımın geçmiş olsun dileklerini onlar adına size söylemek istiyorum.' dedi, hepimizden gülme sesleri çıktı 'Geçmiş olsun. Bundan sonra bir daha kötü şeyler yaşamamanız dileğiyle.' dedi. Hepsine göz gezdirerek 'Hepinize ben çok teşekkür ederim. Hastanedeyken olsun, ondan öncesinde de ailemin yanında olmuşsunuz.' Biz böyle ayak üstü konuşurken birisinin ellerini birbirine vurma sesi ile kafalarımız arka tarafa doğru döndü 'Aşk olsun arkadaşlar hepiniz Seher'i kapıda karşılamış, sohbete başlamışsınız kimse de dememiş patrona da bir haber verelim. Ben size böyle mi yaptım?' dedi, telefon konuşmamızdan sonra ki coşkulu seslenişinden bahsediyor olmalıydı. Ben tebessüm ederek ona sataştım. 'Patron senle her zaman konuşuruz ya arkadaşlara öncelik lütfen.' dedim, Araz ise 'Ah,neyse. Hadi o zaman bugün Cumartesi zaten. Kapalı terasa gidelim aşağıda ki kafeden de içecek siparişi veririz. Seher'in işe dönmesi şerefine içecekler benden' dedi, tempolu alkışlamayı da ihmal etmedi. Herkes erken paydosu onaylarken içeceklerin Araz'ın ikramı olduğunu öğrenince onlarda alkışlayıp kral patron ya diye kısa bir tezahürat tutturdular. Herkes eşyalarını almak için masalarına giderken, Eylem yanıma geldiğinde trasa kadar aramızda küçük bir sohbet gerçekleştirdik. Eylem ile iş dışında bir yere gitmişliğimiz yoktu ama çok iyi bir iş arkadaşıydık. İşte gülüp, şakalaşırdık. Molalarda ise sohbetin yeri geldiğinde dedikodu yapmayı da çok iyi bilirdik. Burada en çok Araz'ı ve Eylem'i özleyecek olabilirdim. *** ZEYNEP Psikolog arkadaşımın kapısını tıklatmış girebilirsiniz dediğini duyarak da içeriye adımı mı attım. 'Müsait misin acaba beş dakika?' dedim. Kafasını sallayarak, eliyle de masasının önünde ki koltuğu gösterdi 'Tabii ki müsaittim Zeynep, gel lütfen.' Gösterdiği tekli koltuklardan birine oturdum. 'Nasılsın, nasıl gidiyor faslını maalesef geçeceğim çünkü danışanım gelecek affet beni bu seferlik lütfen. ' dedim. O da tebessüm ederek 'Sorun değil Zeynep, lütfen söyle. ' dedi. Seherden bahsedecektim. Seher karar vermişken, İzmir'e gitmeden bir psikologla konuşması gerekiyordu. 'Benim Seher diye bir arkadaşım var biliyorsun ki. Son zamanlarda da kötü şeyler yaşadı. Ve günler sonra bebeğinin kaybını kabullenmeye çalışmasının yanında toparlanmaya çalışıyor. Psikologla görüşmek istedi ama Mayısta İzmir'e taşınacak gibi duruyor. Senden ricam bir seansını ona ayırabilir misin?' dedim. Kafasını sallamış. 'Tekrar geçmiş olsun öncelikle. Tabii ki ayırırım. İzmir'e taşınacaksa orada da bir psikolog bulmak gerek tanıdığım arkadaşlarım var. Onlara yönlendiririm onu seans sonunda. Arkadaşımı da ön değerlendirmemi sunarım sen merak etme. ' dedi. Seher'in bu isteğini yerine getirebilmenin sevinci ile o büyük bir rahatlama yaşadım. Ayağa kalkıp masayı dolanarak Pelin'in yanına adımladım ve kollarımı boynuna doladım. 'Çok teşekkür ederim Pelin. Teşekkür ederim. ' dedim. Sırtımı okşayarak sarılmama karşılık veren Pelin 'Ben şimdi sekreterim ile konuşurum seans ayarlarım sana haber verir. ' dedi. Pelin'in odasından çıkarken hala teşekkür ediyordum. Seher'in iyileşmesine bir adım da yaklaştığını bildiğimden mutluluk duyuyordum. Yaralarını beraber saracağız Seher. Telefonumla Hasibe ablayı arayarak kulağıma götürüp açmasını bekledim. 'Efendim Zeynep kızım?' dedi, sesinde kontrol edemediği bir endişe yüreğinde bir acı vardı. 'Hasibe abla, sabah demiştin ya haber ver diye. Merak etme kızın eserikli değil sadece toparlanmaya çalışıyor.' dedim ve Seher henüz detay vermediği için bende ona çok detay vermeden sadece içini rahatlatmak için ufak bilgiler vererek telefonu kapattıktan danışanım için hazırlanmaya başladım. Günün son danışanını da uğurlamanın rahatlığı ve mutluluğu ile sandalyede kaykılmışken telefonumun çalması ile yerimden doğrulmak zorunda kaldım. Ekranda Seher'in avukatı Nermin Hanım'ın adı gözüme ilişti. Sabah Seher ile buluşacaklardı. Telaşlanarak telefonu açtım. 'Alo, Nermin Hanım?' dedim. Az önce mutlulukta oturduğum sandalyeden doğrulmuş huzursuz hissediyordum kendimi. 'Merhaba Zeynep' Hanım. Öncelikle Seher Hanım iyi merak etmeyin. ' dedi. Nefesimi verince fark ettim nefesimi tutuğumu. 'Sevindim Nermin Hanım. Peki siz beni niye aradınız?' dedim. Kadın genzini temizlercesine öksürdükten sonra 'Seher Hanım ile bu sabah buluştuk muhtemelen biliyorsunuzdur. Buluşma sırasında benden Jale Hanım ile görüşme sağlamamı rica etti. Bunu sağlayabilirim ama duruşma öncesi ona iyi gelir mi bilemedim size sormak istedim. Duruşma için pek iyi olmaz üstelik. ' dedi. Ah be Seher. Yüzleşmek istiyorsun biliyorum ama şimdi olmaz. 'Bana söylemenize sevindim. Bundan kimseye bahsetmeyin lütfen. Seher'e de davadan önce görüşme sağlayamayacağınızı duruşma sonrası tekrar deneyeceğinizi söylerseniz sevinirim. ' dedim. Yeni hatırlamışçasına bir de 'Bu arada bu konuşma elbette ikimiz arasında bir sır.' dedim. Onaylayan Nermin Hanıma iyi günler dileyerek telefonu kapattım. Arkandan belki iş çevirmek bu ama senin iyiliğin için. Şimdi olmaz. Olmaz. Kafamı masaya yaslayarak sekreterim odama girene dek orada kaldım. *** SEHER Terasta sohbet etmiş, ben yokken yapılan işler hakkında bilgilerimi güncellemişlerdi ve son kalan üç kişiyi de az önce terastan uğurlamıştık. Ben ve Araz kalmıştık. İçeceğimden bir yudum daha aldığımda telefonuma bir mesaj düştü Gönderen: Eda Seher Hanım, istediğiniz toplantı saat 15. 30 da gerçekleştirilecektir. Görüşmek üzere. Eda'ya teşekkür ettiğimi belirten bir mesaj atarken Araz'ın adımı söylemesi ile ona efendim derken mesajı göndererek dikkatimi Araz'a yönlendirdim. 'Geçen hafta size geldiğimizden beri seninle hiç konuşamadık. O günde soramadım birebir. Nasılsın?' dedi, gözlerinde ki merak pırıltıları o gün bir şey olmuş gibi bakıyordu. 'İyiyim Araz, yani olmaya çalışıyorum en azından. ' dedim. 'Zeynep ile Esra konuşmuş ama çok bir şeyden bahsetmemiş Zeynep. Bende senden öğrenmeyi tercih ettiğimden hem de Zeynep'i de daraltmak istemediğimden sormadım ona. O gün biz gittikten sonra ne oldu?' dedi. O gün neler olmadı ki Araz. Tanıdıklarımı tanımadığımı fark ettim. İçeceğimden bir yudum daha alarak gözlerimi kapattım. Sanki o anları bir kez daha yaşarmışçasına, kendime yaşadıklarımı unutmamak için tekrarlarmışçasına Araz'a geçen Cumartesi gününü anlatmaya başladım. Midemin bulantısı ile lavabonun başına çökmüş olsam da öğürmekten başka bir şey yapamadım. Annem diğerlerinin gelmesini engellemiş olmalı ki kapıda bir tek o vardı. Yerden doğrularak elimi yüzümü yıkadım. Annem yanıma iki sefer adım atmaya kalktı fakat ben ikisinde de elimi havaya kaldırarak durmasını sağladım. 'Sonra konuşacağız anne. Misafirlerimiz var. ' dedim, şimdi konuşmamalıydık. Misafirlerin gitmesini beklemeliydik. Sırası değildi. Konuşmayı sonraya erteleyebilirdim. Daha önce yapmıştım. Birkaç saat daha yapabilirdim. 'Salona geç anne. Üstümü değiştirip geleceğim. Kahvelerini nasıl içerlermiş sor bakalım." dedim, içimde ki çığlıkların aksine. Sorsana Seher! Sor, öğrenelim. Neleri bilmiyoruz daha? diyordu iç sesim, beklemeliyiz diye telkin diyordum iç sesimi. "Seher bak sana anlatamadık daha yeni...' diyordu ki sözünü fısıldayarak ama sinirli bir sesle kestim. Bana bir haftadır hiçbir şey anlatmadığın gibi şuan da anlatma anne, içeriye geç ve konuşacağımız zamanı bekle. dedim. "Tamam kızım. Peki iyi misin tuvalete koşturdun birden' dedi sesinde her annede olabilecek telaşlı bir ses vardı. 'Sorun yok, öğürünce istifra etme ihtimalime karşı lavaboya geldim.' dedim. 'Dolapta kıyafetlerimden kalmamış kolilere bakıyordum o arada geldiniz kokusu etkiledi herhalde' diye devam ederken kolilere baktığımı duyan annemin gözlerinin aniden büyüdüğünü ve koridorun diğer ucunda ki lavabonun olduğu tarafa baktı koliler buradan gözükmüyor anne, boynunu yorma. Sanki yeni bir aydınlanma yaşarmışçasına gözlerimi biraz daha açarken kafamı da sol omzuma doğru eğdim 'Ya da kulağıma gelen yeni bilgiler midemi çalkalamış olabilir, ne dersin?' dedim. Gözlerini kapatarak başını eğen annem sessiz bir sesle 'Senden saklamak durumundaydık. Başka çaremiz yoktu. Gözlerimin önünde bir kriz daha geçirmene izin veremezdim.' haklısın anne ama haklı olman suçunu ne kadar hafifletmeli? "Konuşacağız anne ama sonra, Hadi içeri geç.' "Kıyafet getireyim o halde sana. " dedi annem çatallaşan sesiyle. "Gerek yok anne, ben alırım. Sen misafirlerimiz ile ilgilen" dedim, ısrar edeceğini fark edince kararlı bir ses tonuyla ekledim. 'Lütfen!' yüzleşeceğiz anne ama şimdi zamanı değil. Seni anlayacağımı biliyorum ama bu kadar olayın içinde anlamak istiyor muyum onu bilemiyorum. Annem kafasını sallayıp misafirlerle ilgilenmeye gideli on dakika geçmiş veya geçmemişti ki bende önce Araz ve Esra başta olmak üzere gelen diğer iş arkadaşlarıma selam verip ardından koridorda ki kolilerden herhangi bir kıyafeti alıp kolileri de üst üste dizerek odama geçtim. Kızımın kolisini en üste koydum. Kıyafetlerimi giyip salona geçtiğimde ortamda ki hava samimiydi. Herkes birbiriyle bir şey konuşuyor, tebessüm ediyordu. "Hoş geldiniz tekrardan. Nasılsınız?" dedim, konuşmayı başa alarak. Arkadaşlarla sohbet ederken annemin gözetleyen kaçamak bakışlarını yakalıyordum. Annem baktığını kendince çaktırmayan gözleri sürekli üzerimdeydi. Bakışlarını bazen görmemiş gibi yapıyor bazen de içini samimi olmadığını anlayacağı gülümsemelerimden yolluyordum. "Biz kalkalım artık, sohbet sarınca saatin kaç olduğunu fark etmemişiz. Oğlanı annemlere bırakmıştık, onu alacağız daha. dedi kol saatine bakan Araz, Esra da onu onayladığında ve ayaklandılar. "Biz de kalalım Seher tekrar geçmiş olsun, Aramıza çabuk don lütfen. " dedi iş arkadaşlarımdan biri. Diğerleri de benzer dilekler de bulunarak vedalaştılar. Annem gideceklerini öğrenince hemen bana baktığında gözlerinde ki o ifade yüzümü başka yöne çevirmeme sebep oldu. Yüzleşmemize az kaldığını fark ederek irkilmişti. Anneme bakarak 'Biraz daha oturmanız için ısrar etmek isterdim ama, çocuk söz konusu olunca bir şey diyemiyorum. Arayı çok açmayın, oğlanı da alın gelin kısa zamanda' dedim. Annem de beni onaylayarak sehpalarda ki birkaç tabağı da alarak, salonu terk etti. Onları uğurlarken babamla göz göze gelmek için çabalasam da sanki bilerek gözlerini benden kaçırdığından ne kadar çabalasam da göz göze gelemedik. Onlar giderken babam da onlarla çıktı. İkisi de benden kaçmak için her şeyi yapıyordu. 'Anne gel ve artık konuşalım. ' dedim çamaşırları çamaşırlığa asarken. Yüzüme hiç bakmadan 'Baban da gelsin o zaman konuşalım. " dedi. Sesimi yükseltmek, tartışmak istemiyordum. Yeterince yorgundum. Hem de içten içe biliyordum ki hepsinin sakladığı bir sırsa bu iyiliğim için yapmışlardı ama benim bu kadar bile beklemeye takatim yoktu. Sesimi yükseldi. 'Anne! Yeter şunları bırak. elinde ki çamaşırları alırken yere fırlattım. 'Geç salona ve bana anlat!' dedim. Sesim gittikçe yükseliyor ve tizleşiyordu. Annemin hareket etmediğini görünce 'Hemen anne, anlat! Babamda kaçarcasına gitti. Asla göz göze gelemedim onunla zaten!' dedim. 'Kızım bak. . ' dedi, kısa bir es sonrası omuzlarını düşürerek pes etti. 'Tamam anlatacağım ama lütfen sakin ol. Sen on gündür kriz geçiriyorsun anne yüreğim kaldırmadı başka haberleri daha söylemeye. Bir haftadır eline telefon vermiyoruz, haberleri izlemiyoruz. Neden?' dedi. Soru soruyordu ama cevabını benden beklemiyordu belli ki çünkü bir nefes sonra kendi sorusunu cevapladı, yüksek sesle 'SENİN İÇİN!' dedi. Bağırdığını cümlesi bittikten sonra fark eden annem elleri ile yüzünü kapattı. Elleri yüzünde bir mühlet durduktan sonra 'Salona geçelim hadi. ' dedi. Onu kafamla onaylayarak salona geçerek, koltuğa oturarak annemin de yanıma oturmasını bekledim. Dakikalar dakikaları kovaladı annemin anlatmasını bekledim ama annem sadece salonda bir oyana bir bu yana gitmekten, elleri ile saçlarını karıştırıp derin nefesler alıp vermekten başka bir şey yapmıyordu. Daha dayanamadım. Koltuktan kalkarak boğazımı yırtarcasına bağırdım. 'Yeter artık! Ben çocuk değilim! Ben yaşayabileceğim en büyük acıyı yaşadım! Çocuğumu kaybettim ya çocuğumu! Daha ötesi var mı? Anlat artık!' dedim. Sesimin yeri göğü kapladığını dudaklarım birbiriyle buluşunca duvarlarda yankılanmasından anladım. Annemin vücudu put kesmiş olduğu yerde durmuş öylece bana bakıyordu. Hala bir şey demeyince sinirden mi duygusal boşalmadan mı anlayamadığım bir nedenden gözümden yaşlar boşalmaya başladı. Annemin yanına gidip ellerini tuttum 'Anne anlat artık lütfen. Sırlardan çok bunaldım. ' dedim. 'Anne kocam beni aldattı, kızımı kaybettim beni yıkabilecek bundan sonra ki tek olay sen ve babam. . . siz de bana ihanet etmediğinize göre yıkılmam ben anne, söyle. ' dedim. Senin içinden başka bir şey söylesin artık lütfen. 'Annem biz senin iyi. . . ' diyordu ki sözünü kestim 'Annem tamam anladım benim iyiliğim için sakladınız tamam da neyi sakladınız?' dedim. Kafasını onaylayarak dudaklarını araladı, bu sefer söyleyecekti. Sonra gözlerini kapatarak 'Ben yapamayacağım. Kızıma kendim bunları söyleyemem. Onlar değil ben üzmüş hissederim. ' dedi. Ne dersem diyeyim annem söylemeye yaklaşmayacaktı. Duvarın dibine çökerek dizlerimi karnıma çektim, kollarımı bacaklarıma sardım ve kafamı da kollarıma yaslayarak ağlamaya devam ettim. Kollarımı tutup sarsan Araz sayesinde kapalı olan gözlerimi açtım, bir hafta önceye giden ruhumu tekrar günümüze çağırabildim. Gözlerimden akan yaşları ise dudağıma değince fark ettim. Elimin tersi ile yanaklarımdakileri silerek masada ki peçete ile gözümde ki yaşları sildim. Göz makyajı yapmak istemememin içten bir sebebi varmış demek ki. 'Kötü oldun, sonra konuşalım istersen. ' dedi Araz. Başımı ona doğru eğerek dudaklarımda hüzünlü bir tebessümle ona teşekkür ettim 'Üzüldüm yalan yok ama iyileşmek için gerekiyor. Anlatmak iyi geldi üstelik teşekkür ederim. ' dedim. 'Su getirmemi ister misin?' dedi, sesinde endişe vardı. Krizlerimden birine şahit olmuş muydu? 'Hayır teşekkür ederim. O günde ben de annemde ağlarken Zeynep geldi. Ne kadar süre sonra geldi bilmiyorum ama babam da onunla beraber girdi eve. Zeynep beni sakinleştirip her şeyi anlattı. Buray'ı ve Jale'yi' dedim. Hah diyerek boğazımdan ses çıkardım 'En yakınlarım birbirlerine en yakın olmuşlar Araz' Son cümlemin üzerine başka bir şey demeden bir kaç dakika sessizce soluklanırken telefonuma yeni gelen mesajla bakışlarım telefonuma döndü. Eda toplantıyı hatırlatmak için mesaj atmıştı. 'Araz, İzmir'de ki ekiple toplantım var. O yüzden sana ayıp olmazsa ayrılıyorum. Esra'yı da al Zeynep'lere gel bu hafta olur mu? Oğlanı da tabii' dedim. Araz gülümsemişti. 'Ayıp olmaz tabii ki Mimar Hanım, kolay gelsin. Hasan Bey'e selamlarımı ilet lütfen. Esra ile konuşayım müsait olduğumuz bir gün için konuşalım olur mu?' dedi. Beni onayladığında ben elimi yüzümü yıkamak için toplantı öncesi lavaboya doğru adımlamaya başladım. Bir iki adım atmıştım ki 'İyi ki varsın Araz. Teşekkür ederim dinlediğin için. ' dedim. Elini göğsüne koyarak eyvallah diyerek beni gülümsetmeyi yine başardı. *** Toplantı başlayalı on dakika olmuş bu süreçte geçmiş olsun dileklerini, İzmir'e kısa sürede gitmem için dileklerini dile getirmişlerdi. Kısa bir sohbet yapmıştık şimdi sıra işe gelmişti. 'Ben Mayıs ayının ilk haftasında oraya temelli gelmeyi planlıyorum ama geldiğimde projelerden bir haber olmamak için sizden elinizde ki projeler, müşterileriniz ile ilgili kısa bilgiler vermenizi istiyorum.' dedim, çiftin evini kendi tarzlarına döndürmemizi istemeleri için bir proje ve bir ofis için başka bir projem mevcut elimde. İki hafta içinde ikisini de teslim etmeyi planlıyorum.' dedi. Ona teşekkür ederek başka birisini dinlemeye koyuldum. 'Şuan elimde tek projem var. Stüdyo dairesini daha kullanışlı hale getirmemi istiyor bir beyefendi. Hafta başında da yeni bir müşterimle de randevum var. ' dedi, ona da teşekkür ettim ve son sözü ise Eda aldı 'İzmir'e tanışma için geldiğiniz de istediğiniz son bir sene içinde ki proje ve müşteri bilgilerimizi özet halinde önemli notları belirterek mailinize atmıştım. Toplantı sonrası tekrar atacağım bilginiz olsun. ' dedi. 'Teşekkür ederim hepinize arkadaşlar. ' dedim, ekranda ki saate göz ucuyla baktıktan sonra devam ettim 'Sizi daha fazla tutmak istemem. Hafta sonu ve esai saatinizden sonrasını bana ayırdığınız için teşekkür ederim. Kısa zamanda görüşmek üzere. ' dedim. Hepsi ile vedalaşarak toplantıyı kapattık. Bilgisayarımı ve çantamı toplarken telefonumdan ses geldi. Eda bahsettiği maili güncel olarak tekrar atmıştı. Maili açıp dosyayı telefonu indirdikten sonra yarın rahat kafa ile incelemeyi aklıma not ettim. Arabaya binip, çalıştırdıktan sonra hareket etmeden önce kızları görüntülü aradım. 'Selam, hepiniz evlerde misiniz?' dedim. Hepsi bir ağızdan evet derken Zeynep 'Ben bile evdeyim sen hala neredesin acaba? Araz seni direkt mesaiye mi bıraktı?' dedi. Hepsi gülerken arabayı park ettiğim yerden çıkardım. 'Hayır tabii ki. Onunla kırk beş dakika kadar önce ayrıldık. Ben İzmir'de ki arkadaşlarla toplantı yaptım, o da şimdi bitti. ' dedim. Gırgır şamata yaparken trafiğin olmaması ile yolu hızlıca yarıladım, ofis eve çok uzak değildi zaten. 'Ben eve geldim sayılır, giyinmeye başlayın. Hepinize birazdan konum atacağım o restaurantta buluşuruz. Hint yemekleri yiyeceğiz. ' dedim. Hepsi onaylayarak telefonu kapattı. Kapının deliğine anahtarı sokmuş çevirirken içeriden kapıyı birisinin açması ile bir an sendeledim ve karşıda ki kişi tutmasaydı yüzümün üstüne kapaklanıyordum. 'Ya ne oluyor?' dedim düşmenin paniği ile. ' Ne olacak güzelim, özlemimden kollarıma düştün resmen. ' dedi ve kahkaha atmaya başladı. Gözlerimi devirerek doğrulup ayakkabılarımı çıkardım. 'Hadi hadi geç olacak hazırlanayım tutma beni. ' dedim. Montumu asıp o ne giyinmiş diye bakmak için Zeynep'e döndüğümde ise hala gri taytı ve bluzu ile durduğunu gördüm. 'Ya sen niye hala hazırlanmadın?' dedim, ellerimi istemsizce belime koyarak. 'Seni bekledim ya beraber hazırlanalım diye. ' dedi. Kafamı iki yana sallarken sabır dilemekten kendimi alıkoyamadım. Sabır dileyerek odaya gitmek için hareketlendiğimde arkamdan belime sarılan Zeynep çenesini de omzuma yasladı 'Sehercim lütfen ama aaa, hadi hazırlanalım ve kızlarımızla buluşalım. ' dedi. Sesini inceleştirip konuşması kulaklarımı tırmaladığından yüzümü buruşturmama sebep oldu. 'Tamam tamam konuşma öyle. Yürü de giyinelim. ' Odaya giderken annemle karşılaştık. 'Hoş geldin kızım. Zeynep söyledi dışarı çıkıyormuşsunuz. ' dedi. 'Evet anne, kızlarla buluşacağız. Yemek yiyeceğiz. ' dedim. Annemin yüzünde saklamaya çalıştığı bir gülümsemesi vardı anlam veremediğim. belki de sadece hayata döndüğüm içindir he Seher? *** Nasıl gidiyor kitap? Finale çok kalmadı bilginize :) |
0% |