Yeni Üyelik
4.
Bölüm

BÖLÜM 2: DOĞUM GÜNÜM

@matthiolagolge

 

BENDEN BANA

 

BÖLÜM 2: DOĞUM GÜNÜM

 

***

'İYİ KİĞ DOĞDUUUĞN' dediler koro halinde kızların hepsi. Muhtemelen Halenin yaptığı pasta ile berber hepsi kapıda ellerinde pasta ile bizi karşıladılar. Karşılama şeklimiz değişse bile nerede, kimle olduğumuza bakmadan çocukluğumuzdan kalma alışkanlığımızla beraber kimin doğum günü ise diğer dördümüz koro halinde iyi ki doğdun diye bağırırız, şimdi onların yaptığı gibi.

'Teşekkür ederim bir tanelerim. ' i harfini uzatarak bende onlara sarılmıştım. Kimin eli ne kadar yetiyorsa oradan sarılmış kocaman bir top olmuştuk. 'Her sene ve senede beş kere bu merasimi yapmaya üşenmiyor musunuz?' dedi bunca yıldır devam eden garipser tavrıyla. Bizim ona cevap vermediğimizi görünce yine ve yeniden pes ederek 'Gel abi ya, kalır bunlar öyle' dedi, bu isyankar sesin sahibi Melda'nın eşi Kemal idi. Bizim bu mıç mıç ilişkimize sürekli isyan ediyordu. Her yükseldiğinde ise 'görüşmeyelim ya' diyordu ama biz Kemal'e tamam der miydik? Asla! Yirmi yıl boru değil sevgili isyankar Kemal. En son Buray'ı içeri alarak kapıyı kapatarak bizi dışarıda bıraktılar.

Biz küçük bir top olmuşken bana yeni yaşımla ilgili dualarını etmeye başladılar. Melda 'Umarım anne olursun' dedi. Tabii kendininkine arkadaş arıyordu. Yeni yeni emeklediği çocuğa bazen 'canavar' benzetmesi yapıyordu. Jale 'Terfi alırsın inşallah' dedi, İnşallah gülüm inşallah. Zeynep' 'Annenler umarım bir an önce İstanbul'a taşınırlar' ah Zeynep, ah. Annemin yemeklerine ayrı bir düşkünlüğü vardı ve sırf Silivriye canı annemin yemeklerini çektikçe gitmeye üşendiği için bu sene ki dilek hakkını bunun için kullanmışa benziyordu. Kafamı iki yana gülümseyerek salladım 'Yeni yaşım için dileğin bu mu gerçekten?' dedim. Hale ise toplu dua etti 'Kızların dualarına katılıyorum Allah'ım.' En çok güldüğüm Hale oldu. Tanıştığımızdan beri aramızda ki en üşengecimiz oydu ve bu otuz yaşına gelmesine rağmen bu özelliğinde bir gram bile eksilme olmadı ama artma olmadığına söz veremem.

Kahkahalarımız eşliğinde birbirimizin tiklerin dokunup eve, salona geçerken dudaklarımızdan dökülen kahkahalar hala devam ediyordu. Kahkaha seslerimize Hale'nin eşi Suat 'Neye gülüyorsunuz? Söyleyin de biz de gülelim?' dedi. Bu replik size bir yerden tanıdık geliyor mu? Evet, doğru tespit Suat bir öğretmen hem de matematik öğretmeni. Bazen bizimle matematik için sıkı bir savaşa giriyor ama tek yandaşı eşi Hale olduğu için fazla direnemiyor.

Çemberi bozarak adamlara döndük. 'Dilekler hocam, dilekler. Bizim aramızda. ' dedim. Zeynep' ise 'Aa ne kadar terbiyesizsin Seher. Hocaya denir mi öyle?' dedi, cümlenin sonuna kadar hepimiz kendimizi zorla tutmuş olsak da sonunda hepimiz gür kahkahalarımızı bıraktık. Suat önüne dönerek sadece kafasını sağa sola tasdik etmez biçimde salladı.

Jale ve Zeynep tekli koltuklara otururken Hale eşinin yanına geçip oturdu. Melda da eşinin yanına geçmeden omzuna dokunabilmek adına durduğum yerde hareketlenerek mutfağa geçerken omzuna iki kere dokundum. Bu bizim aramızda Çocuklar Duymasın da ki Haluk gibi 'mutfak' demekti. Melda' gözlerini belerte belerte baktıktan sonra sadece gülümsedim. Her şey yolunda demekti.

Bu bilginin en çok Melda'yı mutlu edeceğine emindim. Doğum günüm için ettiği dilek çoktan kabul olmuştu. Bir bebeğim olacaktı. Melda mutfağa gitmek için kimin ilk yanından geçerse onun omzuna dokunacak. Omzuna dokunduğu kişi ise Melda'yı sessizce takip etmek için ayağa kalkacak yanından geçen kişiye dokunacak bu sıralama hepimiz toplanana kadar devam edecek. Konu kimse bunu ilk o başlatıyor oluyordu genelde ve ben sağımda ayakta duran Melda'nın omzuna iki kere dokunarak başlatmış oldum.

İki dakika sonra ellerinde pasta ile mutfağa sırayla giriş yaptılar. Hepsi aynı anda fısıltılı bir sesle anlarmışlarcasına 'dökül' dediler. Koro gibi takılmamız bu yaşımızda dalga konusu olsa da sonuçta sadece yakın çevremiz biliyordu.

'Sıkı durun. Derin nefes. Çığlık atmak, aşırı tepki vermek yok.'

Hepsinin gözüne bakarak söyledim. Hepsi derin nefes aldılar ama vermeyi unuttular 'Salaklar nefeslerini tutmayın. Çığlık atmayın yeter. ' dedim, ciğerlerinin sonuna kadar doldurdukları havayı tek seferde sesli bir şekilde boşalttılar. Dördününde aynı ana nefesini boşaltması rüzgarın uğuldama sesine benzedi.

'Hadi artık anlat'

Hale anlat ısrarlarına başlamışken arkadan beylerin sesi gelmişti ilk önce seslene Hale'nin eşi Suattı 'Gelsenize!' dedi salondan yüksek sesle. 'Geliyoruz hayatım. Tabakları hazırlıyoruz. ' dedi Hale seslenen eşine istinaden. 'Bir yandan tabak hazırlayalım, yalanımız belli olmasın. ' Zeynep'e kafamızı sallayarak herkes iş bölümü alarak işin bir ucundan tuttu. Tabakları hazırlarken içerde ki beylerin duymaması için fısıldayarak konuşmaya devam ediyorduk.

'Melda, duan kabul oldu. ' dedim ve sessizleştim. Sadece bunu dememle beraber kiminin elinde kaşık kiminin elinde borcam varken öylece bana baka kaldılar. 'Oha!' dedi dördü tek tek sırayla şaşkınlıklarını belirterek.

'Allah'ım sana şükürler olsun. Bu kadar çabuk beklemiyordum. ' bu tepki anlayacağınız üzere Melda'ya aitti. Elinde ki borcamı tezgaha bırakarak gelip bana sarıldı. Melda'yı takip eden diğerleri de küçük seslerle tepki vererek beni kutladı ve sarılmayı ihmal etmediler. Kucaklamayı bıraktıktan sonra tabaklamaya döndük.

'Buray biliyor mu?'

'Ne zaman öğrendin?'

'Nasıl anladın?'

'Buray'ın tepkisi ne oldu?'

Kızların soru bombardımanın da ölmemek için hemen tüm soruları cevapladım.

'Kızlar sakin olun ve Buray'a çaktırmayın. Ona daha söylemedim çünkü buraya gelmeden bir saat önce öğrendim hamile olduğumu. Buray'a da özel bir anda söylemek istedim. Yarın akşam yemeğe çıkalım diyeceğim. Orada söyleyeceğim. Reglim gecikti, oradan anladım. Doktora gidip hamilelik testi yaptırdım. Dört gibi de hastaneden aradılar.'

Kızlar kulaklarını bana vermiş dinlerken bir yandan tabakları hazırlıyorlardı. Dudaklarında aptal sırıtmalarıyla bana dönmüş tekrar tekrar tebrik etmişlerdi. 'Kızlar çok tatlısınız, teşekkür ederim ama yüzlerinizde ki aptal gülümsemeleri silin, yarın buluşup mini kutlama yaparız. ' Hepsi kafasını sallayarak onaylayarak, hayali öpücük attılar hazırladığımız tabakları salona götürmek için mutfaktan çıkmadan hemen önce.

'Hele şükür ya, neredesiniz?' dedi Suat. Buray'a dönerek 'Bak kesin dedikodu yaptılar. ' tekrar bize dönerek 'Kimi ya da kimleri çekiştirdiniz hanımlar?' hepimiz gözlerimizi devirirken Jale erkeklere cevap verdi. 'Suat valla senin bu çenen beni diğer erkeklerinde böyle olma ihtimalinden korkutuyor. Sus azcık be. ' evet Jale sonra Zeynep grubumuzda ki diğer bekardı

'Tamam bir tanem geldik işte. ' Hale eşinin yanağından öpüp susması için pay vermişti resmen. 'O zaman film seçin. Kemal ile beraber biz dörde indirdik ihtimalleri ' dedi ve işaret parmağıyla önce kendisini sonra Kemal'i göstererek cümlesine devam etti 'sonrası malum. ' cümlesinin sonunda ki ağız burun bükmelerden belliydi ki sonu tartışmaya dökülmüştü. 'Hangi filmler son dörde kaldı?' dedim Buray'ın yanında ki boşluğa otururken.

Son dörtte ki filmleri Hale sıraladı. Liste de bir paranormal, üç tane komedi ve bir tane de romantik komedi filmi vardı. 'O zaman paranormal olanı izleyelim. ' dedi inli cinli film sevdalısı Zeynep' adlı arkadaşımız.

Jale ise bu fikri keskin bir şekilde reddetti. 'Saçmalama. Kemal ne akılla son dörde bıraktınız şunu? Olmaz. ' dedi. Tanıştığımızdan beri beşimizin ortak yapmadığı tek şey paranormal ve korku filmi izlememek oldu. Ben ve Zeynep paranormal, korku sevsek de diğerlerimiz için aynı şeyler geçerli olmadığı için zaman bulabildiğimiz de Zeynep ile tek başımıza izlerdik korku filmlerini.

'Kızlar siz böyle seçemeyeceksiniz. Doğum günü kızı olan Seher mi seçse?' dedi, bu seneki tartışmaya noktayı koymayı isteyen Kemal. Bu tartışma her doğum gününde buraya bağlanıyordu. Repliği söyleyen değişiyor ama replik asla değişmiyordu.

Me Before You'yu izlemeyi seçtim iki saat önce çünkü paranormal filmi Zeynep ile komedileri ise kızlarla daha önce izlediğimiz filmlerdi. Şimdi filmin bittiği belirten jenerik şarkı eşliğinde akıyordu. Güzel ve akıcı bir filmdi. Filmin yarısından sonra her romantik filmde olduğu gibi Buray'ın göz kapakları gözlerini örtmüştü. Neyse ki Gökhan ve Suat grupta romantik karşıtı olan Zeynep ve Buray tarafında değildi de keyifle izledik.

'Baya güzeldi film ya. ' dedi fikrini belirtirken bacaklarını esnetmek için yerinden kalkan Suat. 'Buray'ın ne düşündüğünü bir merak ediyorum sormayın.'

'Seher kocan sevmiyor biliyorsun, neden romantik seçtin ya?' kocamı ileri sürerek isyan eden kişi Zeynep idi. Diğer filmleri izlediğimizi o da biliyor ama romantik komedidense tekrar aynı filmleri izlemeyi tercih edeceğe benziyordu. 'Çoğunluk mühim. Koca moca tanımam. ' dedim ve Zeynep'in yüzünü görmek için koltukta öne kayarak işaret paramağımla kızları tek tek gösterdim 'Ayrıca hatırlatırım biz diğer filmleri izledik. Bir daha izlemektense yeni bir film izlemeyi tercih ettim.' dedim. Açıklamamla beraber Zeynep'in yine de diğer filmleri tercih etmemi söylemesiyle beraber ufak bir Zeynep'in üstüne gitmeler eşliğinde tartışma oluştu.

Aramızda sürüp giden tartışma bir şekilde sonlandırdıktan sonra Halelerin evinde ne kadar oyun varsa oynayarak saati on iki yaptık. Son oyunu da bitirmemizle beraber ne yapabiliriz diye oturmuş içeceklerimizi yudumlarken dahiyane bir fikir ortay atıldı.

'Kareoke yapalım' fikri ortaya atan Melda'ydı. Kızlar olarak sevsek de erkekler seslerimizden pek memnun değillerdi.

'N'olur söylemeyin!' dedi Suat yalvarır ses tonuyla

'Hayatım söylemeseniz mi?' dedi Kemal tedirgin ses tonuyla.

'Geç oldu, bir daha ki doğum gününde söylersiniz. ' dedi bıkkın bir halde Buray. Kutu oyunlarına başlarken uykusunu bölmüştük.

Başlayan ikna çabalarına girişmişlerdi beyler ama vazgeçmeyeceğimizi onlarda biliyordu yaptıkları bu ikna çabası sadece biz vazgeçirmeye çalıştık ama olmadı demek için yapılan bir ikna çabasıydı.

'. . . Karabiberim vur kadehlere

Hadi içelim, içelim her gece

Karabiberim vur kadehlere

Hadi içelim, içelim her gece

Zevki sefa, doldu gönlüme

Hadi içelim, acıların yerine. . . '

Melda' açılış şarkısını Serdar Ortaçtan Karabiberim ile yaptı. Ben Sibel Can ile devam ettirirken Zeynep Yalın, Hale Ajda Pekkan ve Jale ise Kenan Doğulu ile kareokeyi noktaladı.

'Şükür yarabbim. ' Kendi kendine konuştuğunu sanan Suat'ın kullandığı cümle şarkını tam bitiş yerine geldiği için ortamda oluşan ani sessizliğin sonucunda duyulmuş bulundu. O yüzden salonda ki tüm gözler Suat'ın üzerinde her an dövecekmiş gibi bakan beş çift gözün hapsindeydi.

Sesinin duyulduğunu beş çift gözden anlayan Suat ellerini havaya kaldırarak 'Teslim oluyorum, acı çektirmeyin yeter. ' diyerek gözlerini yummuş bekliyordu. 'Off neyse, hadi hediye faslına geçelim. Hediyelerinizi getirin. ' dedi içimizden bir ses, bıkkın ve bir o kadarda yılgın ses tonuyla. O kişi Buray idi. Söyleyişi ve ses tonu çok hoşuma gitmese de kısa bir süre yüzüne bakarak boş vermeyi tercih ettim. 'Evet sonra dağılırız zaten. ' dedim. Buray, gitmek istiyordu anladığım kadarıyla ve daha da doğum günümü batırmasını istememekten ziyade arkadaşlarımın da keyfini kaçırmasını istemiyordum.

Moodumu düşürmek istemesem de Buray'ın mimikleri, ses tonu, duruşu beni geriyordu. Bakıldığında halinden memnun dursa da günün genelinde bana yaydığı enerji iyi hissettirmediği oldukça aşikardı. Filmi de bir nebze o yüzden romantik seçmiştim, mayışacağını biliyordum. En azından iki saat huzurlu zaman geçirir, ortamda ki atmosferi de bozamaz diye düşünmüştüm istemsizce.

'Al bakalım.' ilk hediyesini uzatan Melda oldu. 'Umarım otuzuncu yaşında nasip olur.' demişti yüzünde ki muzip ifadeyle beraber. 'Ne aldın kız öyle?' diyerek hediye paketini açmakla uğraşıyordum. Hediye paketini açtığımda içinde gördüğüm şeye bol kahkaha atasım geldi. Nasıl bir isteği varsa benim de çocuğum olsun diye duası bebek, hediyesi ise bebek patiğiydi. 'Olunca mı alsaydın acaba?' tek kaşımı kaldırarak sormuştum. 'Artık yaparsınız umuduyla aldım ya.' dudaklarını bükerek konuşmuş, çok çirkin olmuştu.

'Ay tamam sıra benim hediyemde, al' bu sefer uzatan Zeynep idi 'Güzel günlerde kullan.' Dedi, büyük bir paketti. 'Tahmin ettiğim şey ise kimse Zeynep'i geçemez bilginiz olsun. ' gözlerimi kısarak konuşmuştum. 'Ne sandın gülüm. Ben hep bir numarayım. '

Saçlarını arkaya atarak konuşan Zeynep'e 'Haklısın bir tanem umarım bu hediye de senin gibi bir numaradır.' şüphen var mı bakışlarını atan Zeynep'in göz hapsinde paketi açtım. İçinden haftalardır dilimde dolanan kitap seti çıktı. Gözlerimi sonuna kadar açarken istemsizce nefesimi ciğerlerime çektim. Zeynep' 'Hayatım acaba nefes mi alsan?' dediğinde ciğerlerimde ki nefesi kafamı onaylarken geri verdim. Kitaplara bir süre baktıktan sonra yerimden kalkıp çığlık atarak boynuna sarıldım 'Tahmin etmiştim ya. Sen bir tanesin Zeynep'

Yanağına sesli bir öpücük kondurduktan sonra 'Kusura bakmayın kardeşlerim kitaplarla aşk yaşamak istiyorum.' dedim.

Hediyeleşme faslı alınanların çok güzel olması ve benim onlara dakikalarca bakmam nedeniyle uzun sürmüş, saati bir yapmıştım. 'Kalkalım mı artık? Geç oldu. ' dedi Buray. Bugün ki halini beğenmediğim için çok üstelemeyerek kafamla onu onayladım. İşte bir problemi vardır düşüncesine kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Bugüne kadar hiçbir doğum günümde böyle bir şey yapmamıştı. O da bizimle beraber neşe ve mutlulukta hepimizin doğum günü partisine katılır ve sabahlardı. Bugün gerçekten başka bir şey olduğunu, evden çıkmadan önce işten kötü bir telefon aldığını ve onun verdiği kötü enerji ile davranışlarının istemsizce böyle olduğunu kendime empoze etmeye çalışırken gitme fikrini sadece kafamla onaylayarak kızlarla vedalaşıp evden ayrıldık.

***

Gece eve gidince üstümüzü değiştirince direkt uyuduk. Bugün hastaneye gideceğim için Araz Beyden izin almış, projeyi evden takip edeceğimi de ifade etmiştim telefonda konuşurken, Araz Bey de sorun olmadığını belirterek izin verdiğini söyledi. Kızlara ise öğlen randevum olduğunu belirten mesaj atmış öğle yemeklerinde buluşma kararı almıştık.

Buray uyanmadan kalkıp ikimiz için kahvaltı hazırlamıştım. Çayları da koydurunca Buray'ı uyandırmak için odaya çıktım. Odaya girince Buray'ı işe gitmek için hazırlandığını gördüm. Önüne geçip kravat ve yakasını düzelterek konuştum.

"Günaydın aşkım. Kahvaltı hazır, hadi yapalım." ellerim saçlarına gitmişti ki saçlarının da ıslak olduğunu fark ettim. "Hayatım, sıhatler olsun."

"Günaydın, teşekkür ederim ama ben kahvaltı yapamayacağım erkenden bir toplantım varmış. Sekreterim aradı." dedi. İçimde huzursuzluk hissetsem de o sesi bastırıp gülümsedim. "Tamam hayatım ama atıştırmayı unutma." yanağına öpücük kondurarak odanın kapısına ilerledim.

Mutfağa gidip Buray'a doldurduğum bardağı boşaltırken Buray'ın ayakkabılarını giydiğini duydum. Kapıya giderek montunu ona verdim. "Buray, akşam kaçta gelirsin?" tekrar bana dönerek "Geç dönerim. Bugün toplantılarım var."

Dün gece içimde çığlık atmak isteyen o fısıltılar tekrar meydana çıktı. Onlara kulağımı kapatarak Buray'a hayırlı işler diledim. Akşam dışarıda yemek yiyerek söylemeyi düşünüyordum ama evde bile beraber yiyemeyecektik anladığım kadarıyla.

Mutfağa geçerek karnımı doyurduktan sonra çalışma odamıza geçtim. Odamız diyorum çünkü evde ki bir oda bir hayli büyüktü biz de ikiye bölünecek şekilde tasarlamıştık ve tek oda içinde ikimizin de birer odası var gibi olmuştu. Genellikle odaya hakim bir renk yoktu. Ortak renk olarak ahşap vardı. Parke, dolaplarımız ve masalarımız ahşaptı. Masalarımız birbirinden farklıydı. Benim masam çizim için uygun olan masalardandı Buray'ın ise L şeklinde ofis masası vardı. Masalarımız karşılıklı duruyordu. Ortada iki kanatlı bir pencere vardı. Masamızın arkasında duvarlarımız ise bize aitti. Benim masamın arkasında küçüklü büyüklü çizimler, resim çerçeveleri varken Buray'ın arkasında ki duvarda boylu boyunca dosyaların olduğu dolap vardı.

Masama geçerek tabletimden işten gelen maillere bakmak için elime almıştım. Gelen maillerime bakarken spam kutusunda bir işaretini görünce ilk ona girdim. Gönderen kısmında random bir isim yazınca yanlış geldiğini düşünerek maile bakmadan sildim.

İşle uğraşırken saat çoktan on ikiyi çeyrek geçiyordu. Odama giderek hemen hazırlanmaya koyuldum. Üstüme kırık beyaz bir kazakla altıma siyah kot pantolon giydim. Saçlarımı açık bırakarak saçlarımı tutsun diye kafama bere geçirdim. Ayağıma da siyah bilekte botlarımı giyerek çıktım.

Evlendikten sonra kredi çekerek aldığım, gözüm gibi baktığım arabamla beraber hastanenin yolunu tuttum. Hastaneye giderken radyoyu karıştırırken Göksel'in Hayat Rüya Gibi şarkısı denk geldi.

'Bütün bir ömür ah ile dolar / İnan ki gençlik güldente solar.

Sevil de sevme ağlama ağlat / Yoksa zehr olur bu tatlı hayaaat'

Trafiğin olmayışıyla randevumdan on dakika önce hastaneye geldim. Kadın Doğum katına çıkınca bir elleri göbeklerinde diğer elleri sevdiklerinde veya diğer çocuklarında olan bir çok kadın gözüme ilişti. Kocaman göbeklerine rağmen yüzlerinde ki tatlı gülümsemeyle karınlarını okşayan kadınları görünce ellerim karnıma gitti. Heyecanımı artık daha net hissediyorum.

Ön kaydımı yaptırdıktan sonra sıranın bana gelmesini beklemiştim. Adım tam randevu saatimde okunmuştu. 'Seher Gözüpek' diye seslen doktor hanımın asistan hemşiresiydi. Yerimden kalkarak odaya girdim. Doktorla merhabalaştıktan sonra ultrason için kontrole geldiğimi ilettim. Masaya uzanmış kazağımı karnımın üstüne sıyırdım. Jeli sıktıktan sonra karnıma ultrason aletini değdirince istemsizce ürperdim.

'Soğuk mu geldi Seher Hanım?' tebessüm ederek sorduğu soruya sadece kafa sallayarak cevap verebildim. Koridorda beklediğim her an daha çok heyecanlanmış odaya girince ise heyecanım daha çok katlanmıştı.

"Yeni hamile annelerin bu tepkisi her zaman oluyor. Şimdi küçüğe bakalım. İlk ultrasonuz değil mi ?' sorunun cevabı kolay olsa da heyecandan bir an bocalafım. 'Evet doktor hanım. İki gün önce kan tahlili vermiştim dün öğleden sonra da sonucu geldi. Bende hamilelikle ilgili bilgiler almak istedim. Ne kadarlık?' ardı ardına sıralamışdığım soruları gülümseyerek dinleyen doktor hanım ultrason ekranından gözlerini ayırarak bana dönerek jeli silmem için ise peçete uzattı.

'Öncelikle tekrar hayırlı olsun Seher Hanım bir dahakine babasını da yanınızda görmeyi çok isterim. Şuan haberi yok sanırım." dedi. 'Evet, bu akşam söyleyeceğim. Bir daha ki randevuya o da gelir eminim ki."

Kafasını sallayarak onaylayan doktor hanım 'Bebeğiniz iki aylık. Herhangi bir sorun da gözükmüyor. Beslenmenize, suyunuza ve tabii ki hareketlerinize de dikkat ederseniz sorunsuz bir hamilelik geçirirsiniz gibi gözüküyor. Şimdiden net bir şey söyleyemem tabii ama şu anlık her şey yolunda. Hamileliğinizin tüm süreci böyle geçer umarım.'

Teşekkür ederek hamilelikte yenilmesi ve yenilmemesi gibi genel bilgiler edinerek ilk ultrason fotoğrafımızla hastaneden ayrıldım. Tabi ki de doktor bana bilgileri anlatırken çaktırmadan ses kaydına almıştım. Önemli bilgileri müsait bir anımda ajandama aktaracaktım.

Arabayı çalıştırmadan önce kızları telekonferansla aldım. 'Selam kızlarım. '

Hepsi bir ağızdan 'Selam' diye bağırarak kulağımın bir kaç saniye duymamasına vesile oldular. 'Çıktın mı hastaneden?' soruyu soran Melda idi. 'Evet teyzesi, şimdi çıktık. Öğle yemeğini nerede yiyelim diye aramıştık.'

Öğle yemeklerini her zaman yedikleri yere gitmeye karar vererek hastaneye yarım saat uzaklıkta ki Limon kafeye sürmüştüm arabayı bu sefer Billie Ellish eşliğinde.

Kafeye geldiğimde dördü de oradaydı bana ise frambuazlı chesscake sipariş vermişlerdi. Yanına ise küçük bir mum dikmişler küçükte not iliştirmişlerdi 'En iyi anne adayına' yazıyordu. Dördüne de kocaman kocaman sarıldıktan sonra tatlımdan bir dilim almış ve ilk ultrason fotoğrafını onlara göstermiştim. Zeynep 'Çok minnak yaa' dedi ultrason fotoğrafına hüzünle mutluluk karışımı duygularla bakarken.

Melda ise Zeynep'e cevaben 'Tabii küçük olacak kızım'

Loading...
0%