Yeni Üyelik
22.
Bölüm

BÖLÜM 20: SON

@matthiolagolge

 

 

BENDEN BANA

 

 

BÖLÜM 20: SON

 

Beynim cümlelerden kelime seçiyor gibiydi. 'Senden hoşlanıyorum Seher derken gözlerini kapattı. Sanki vereceğim tepkiden korkar gibi bir hali vardı.

İtirafıyla resmen donup kaldım. O gözlerini kapatınca bende istediğim gibi onu izleme fırsatı buldum.

Siyah saçları oldukça dağınıktı zaten iş dışında pek düzgün tuttuğu söylenemezdi. Çeneli yüzünde tek bir leke yoktu, gözleri büyük ve siyah renge sahipler. Vücut çalışmıyordu ama göbeği yoktu dediğine göre sadece yemeklerine dikkat ediyordu.

Ben dakikalardır tepki vermeyip sadece yüzünü incelediğimden olsa tek gözünü açıp bana bakmıştı. Belki de yanından öylece gittim sandı. 'Gittin sandım. ' dedi, tahminimin doğru çıkması ile dudaklarım hafifçe yanaklarımın iki yanına gerildi.

'Hayır gitmedim. ' dedim fısıldayarak. O da dudaklarımda ki gülümsemeye bakarak gerdiği vücudunu rahatlatmaya çalışıyor ama başarı sağlayamıyordu.

'Ben, tepki vermeyince. . . ' dedi ve sözünü kestim. Ben cevap vermedikçe o çok gerildiğini gözlerimle görüyordum. Elimi dudaklarıma dokundurup susmasını işaret ederek konuşmaya başladım.

'Altay, bende senden hoşlanıyorum' dedim ama onun benim gözlerime bakarak kurduğu cümleyi ben yere bakarak kurmuştum. Karşı tarafın tepki vermesini bekleme sırası bana geçmişe benziyordu.

Ben onun kadar sabırlı olamayarak kafamı yerden kaldırarak ona baktım. Dudakları hafif aralanmış hızlıca kırptığı gözleri ile şaşkınlıkla bana bakıyordu. Konuşmasının başında da demişti ya, benden bir ima görmedi için bu itirafı da beklemiyordu.

Hoşlandığımı yirmi dakika önce mezarlıkta itiraf etmişken Altay'ın yüzüne karşı inkar edemezdim ama korkularımdan, çekincelerimden ve hiç bahsetmediğim yaralarımdan bahsedebilirdim.

'Ama, sen yani' dedi daha doğrusu demeye çalıştı çünkü dediği hiçbir şey bir kelime etmiyordu. Haline gülerken konuşmayı ben ele aldım.

'Altay ama sen yani' diyerek onu tiye aldıktan sonra asıl diyeceğim şeye geri döndüm. 'Sende bir davranış veya ima da bulunmuyordun ve benim de bazı endişelerim olduğu için bir adım atma gayreti içerisine girmiyordum. ' dedim. Hala üzerinden atamadığı şaşkınlığı ile gülümsedi.

'Ben, nasıl denir bu bilmiyorum ama lütfen yanlış anlama. Senden hoşlanmaya başlayınca önce sosyal medya uygulamalarında sonrasında ise google arattım. ' dedi hala ikimiz de geriye adım atmamıştık ve birbirimizin dibinde dikiliyorduk ve söylediği şey ile bir buçuk sene öncesine ait çıkan haberler hakkında bilgisi var demek oluyordu.

'Sen biliyorsun yani' dedim gözlerimi tekrar açarak gözlerinin içine bakarak. Kafasını onaylarcasına salladı. 'Direkt duygularımı söyleyememem, ret cevabı alacağımdan korkmam ya da aramıza mesafe koymak isteyeceğinden önce beni arkadaş olarak tanımanı istedim ama Selim uzun süredir itiraf etmem için konuşuyor ki özellikle Zeynep' ile mutlu giden ilişkisinden beri bu katlanılmaz seviyeye geldi. Gerisini biliyorsun. ' dedi, kollarını açarak etrafa göz atarken. Sonra aklına gelen şeyle panik yaparak kendini açıklamak için telaşla konuştu 'Sana nazik ve iyi davranarak tavlamak ya da ne deniyorsa onu yapmak değildi amacım. ' dedi.

'Öncelikle nazik davranışların sadece bana karşı değil bunu bu beş ayda gözlemledim o yüzden endişe etmeni gerektirecek bir durum yok. Bunun yanında o gördüğün haberler. . . ' dedim ama devamını getiremedim. 'Bu gece uzun bir gece olacağa benziyor. ' dedim ve birkaç adım uzağımızda ki bankı göstererek oturmayı teklif ettim.

Üstümde ki çamurları hala sormamıştı. Şuan buna sevinsem abest mi kaçar?

Banklara yan yana oturduk. Bir süre karanlık gökyüzüne, sakin duran denize baktık.

'Altay, o haberlerin şurası veya burası yanlış diyebileceğim hiçbir yeri yok. Tamamen gerçek belki fazlası var çünkü hiçbir gazete sayfasında ruhumda açılan yaralardan, akan gözyaşlarımdan bahsetmemişti. ' dedim, konuşurken ona değil sahile bakıyordum zaten o da beni dinlerken karşısına bakıyordu.

'Hastaneden çıktıktan sonra kızımın kaybıyla derince sarsılmışken çok geçmeden arkadaşımın ihanetini de öğrendim. Savaşmaktan, güçlü durmaktan başka şansım yoktu, Zeynep' beni kendime getirdi ve işe geri döndüm. İzmir'e geleceğim çok önceden belliydi işlerimi yoluna koydum. Onu boşadım, hapis cezası aldığına şahit oldum ve İzmir'e temelli taşındım. ' dedim, ona baştan anlatıyordum çünkü anlatmak istediğim şeyi yanlış veya eksik bilsin istemezdim. Ruhumda yaraları iyileştiremediğim bir kadın olarak görsün istemezdim beni çünkü öyle değildim.

Aylar önce psikiyatriste gitmeyi bırakmış, ruhumda ki yaralar sadece geçmişten birer iz, anı olarak kalmışlardı. Gülerken artık gülüşlerim sahte değildi mesela. Ya da İkra'nın yanına gittiğimde ağlamak için gitmiyordum. Her annenin kızıyla dertleşmek istemesi gibi ben de oraya dertleşmeye, hayatımda olanları iyisi kötüsüyle anlatmaya gidiyordum.

Bu gece Altay'ı anlatmam gibi.

'Buraya geleli bir buçuk sene oldu, Mayısta tam iki sene olacak. Bu süreçte Zeynep'in tavsiyesi ile psikiyatriste gittim. Yabancı birisi ile konuşmak iyi geliyordu. Zeynep' ile ne kadar her şeyimi paylaşsam da sonuçta arkadaşımdı. Psikiyatristin desteği, işime olan bağlılığım ve Zeynep' başta olmak üzere ailem ve arkadaşlarımın desteği ile bu süreci de buraya geldikten dokuz ay sonra tamamen attım. Ruhumda ki o yaralar artık birer anıdan öteye gitmiyor. O yüzden bana bakarken ruhundaki yaraları saramamış bir kadın gömeni istemem. ' dedim.

Altay yüzünü bana çevirerek sıcak bir gülümseme bahşetti bana 'Seher seni hiç öyle görmedim. Beş aydır seni tanıyorum ve senin hep güçlü ve başarı yönlerini gördüm. Sadece yakınlaşırsam yanlış anlarsın ve aramıza mesafe koyarsın diye düşündüm. ' dedi. Onu anladığımı belirtmek için 'hım'ladım.

'Altay, kendime sesli şekilde itiraf etmemin üstünden iki dakika geçmemişti belki de sen aradın. Şuan bu itirafı yapabiliyor olmamın nedeni belki de budur. ' dedim ve yüzümü ona çevirerek kırık bir tebessümle konuşmama devam ettim.

'Seni, eski eşimle kıyaslamak gibi bir hataya hiç düşmedim, düşmem de bunu bil öncelikle çünkü söylediklerimi yanlış anlamanı istemem. Sana olan hislerimi kabullenip itiraf etmek çok zor oldu çünkü üç yılı aşkın süredir hayatımda olan kişiyi tanıyamamışken beş aydır tanıdığım birisine nasıl böyle hisler besleyebilir, güvenebilirdim diye kendime sorguluyordum. ' dedim, gözlerimin içinde bakmaya çalışan umut dolu gözlere gözlerimi kitleyerek konuşmamı noktaladım.

'Seher, korkularını anlayışla karşılıyorum. Korkularını, endişelerini de yanlış anlamam. Yaşadığın şeyler kolay olmadığı gibi verdiği zararlarda hafif değildir elbette. Ama duygularımın sende de karşılığı olması bana umut verdiğini mutlu ettiğini gecenin bir sonra ki itiraf olarak söylemek de istiyorum. ' dedi, dudaklarında asılı kalan gülümsemeyle beraber.

***

Gözlerinden gözümü nihayet çekmeyi akıl ettiğimde ne kadar zaman geçtiğini güneşin doğuşuyla fark ettim. İkimizin de hisleri, düşünceleri ile ilgili paylaşmak istediği birçok şey varmış ve birbirimizle açık açık konuşmak ikimizi de iyi gelmiş olduğunu hissediyordum. Gergin duran vücutlarımız rahatlamış, otururken dümdüz dururken konuşmanın ilerleyen saatlerinde ikimiz de tek bacağımızı kalçamızın altına alarak gövdemizi de birbirimize çevirmiştik.

Ona İkra'nın mezarından, ona ziyaretlerimden ve huzurlu olduğum yerin orası olduğunu da söyledim. O da kendime itiraf yerimin olmasına manidar ve anlayış dolu bir gülümsemeyle, gülümsemesine eşlik eden kafa hareketi sundu bana. İkra'nın mezarına gelmeyi, onunla tanışmayı istediğini söyledi. Bunu düşüneceğimi, uygun bir anda olabileceğini söylesem de kendi içimde gerçekten uygun an ne zaman acaba diye sormadan duramadım. Bu fikrimi de gecenin bir anında ona da açıkça dile getirdim. O da doğru zamanı anlayacağımı söyledi ve üstünde çok yorum yapmadı. Üstümde ki çamurları da muhtemelen fark etmiş ama mezarlık bilgisinden sonra sormak istemişti.

Nazik, anlayışlı ve sabırlı.

Her şeyi konuşmanın verdiği rahatlıkla ruhumuzdaki ferahlıkla gözlerimizi gökyüzüne çevirdik. 'Ne çabuk geçmiş zaman. Resmen güneş doğuyor. ' dedi, Altay. Onu onaylarken 'İyi bir geceydi teşekkür ederim. İçim rahatladı. ' dedim. Altay benden yana olan omzunu omzuma hafifçe değdirerek gülümsedi 'Ne demek, aynı duyguları paylaşıyoruz. ' dedi, ve bir an duraksadıktan sonra muzip gülümsemesini takınarak ekledi 'Her anlamda. ' dedi.

Gece boyunca tekrarladığı bir şey de buydu. Duygularımızın aynı olmasından dolayı içinden dolup taşacak olan mutluluktu.

'Evet Altay, her anlamda aynı. ' dedim bende omzumla boyum yettiğince benden tarafta duran koluna omzumu değdirirken.

Bir anda Zeynep'e haber vermediğim için merak edebileceği ama telefonumu arabada olduğu için aramışsa da duyamayacağım aklıma geldi. 'Zeynep' meraktan çatlamıştır kesin. ' dedim elimi alnıma vurarak.

Altay elini dizimin üstüne koyarak sakin olmamı söyledi. 'Selim beni aramadığına göre Zeynep' ile konuşunca anlamıştır ama Zeynep'in fırçasından yine de kurtulabilir misin orası senin bileceğin iş. ' dedi, tespitine gülerken 'Seninle olduğumu ve itiraflarımızı öğrenince yumuşar emin ol. ' dedim. Zeynep'in de bana yaptığı baskılardan ve benim sürekli inkar etmemden gece bir ara bahsetmiştim.

Kaşlarımı havaya kaldırarak ellerimi iki yanı doğru açtığımda 'Eve gidince benden haber alamazsan beni kontrol etmeye gel lütfen. ' dedim, Zeynep'ten korkuyormuş gibi yalandan bir sesle.

'Zeynep' sana bir şey yapmaya kalkarsa Selimle tehdit ederim. Sevdiğim kadını bırakmazsan sevdiğin adam zarar görür derim. ' dedi. Benim için kullandığı sıfatı sonradan fark ettiğinde benimle beraber onun da kahkahası dondu ve ikimiz de birbirimize bakarken bir anda gözlerimizi kaçırdık.

Otuz küsur yaşındasınız Seher, ne göz kaçırması Allah aşkına diye iç sesim şuan bana ikaz da bulunuyordu.

Banktan kalkarken 'İşte görüşürüz Altay. ' dedim ve vedalaşmak için onun da kalkmasını beklerken o ayağa kalkıp elimi ellerini arasına aldı, parmaklarımı parmaklarının arasından geçirdi 'Seher Rengin, elim elinizde benim sevgilim olur benimle dener misin?' dedi, bu kadar net ve şimdi bu teklifi beklemiyordum ama bütün gece duygularımızdan bahsetmişken hayır diyecek değildim.

Ellerimizin bir durmasına gülümseyerek baktım ve önce kafamla teklifini onaylarken sonra gözlerinde heyecan gördüğüm adamın gözlerinin içinde bakarak yeni doğan kızıl güneşin önünde ona evet dedim.

Bir evlilik teklifi değildi ama benim içinde şuan ondan daha değerliydi çünkü ben onaylamadan sadece duygularımızı ifade ettik diye sevgiliyiz demektense sormayı tercih etmişti.

Cevabıma bir an inanamasa da elimi tuttuğu elleriyle havaya kaldırarak dudaklarına götürdü ve dudaklarını ellerime sıkıca bastırarak öptü.

'Elimden geldiği her şeyi yapacağım ve bu yolda benimle yürümekten asla pişman olmayacaksın. ' dedi Sol elimi sağ avcunun içine alarak arabamın olduğu yöne doğru aynı anda adımlar atmaya başladı.

Yirmi sekiz Ekim iki bin yirmi iki tarihini sevmeye karar verdim.

***

'Sen akşamdan beri neredesin? Deliye döndüm burada!' dedi, kapının hemen karşısında salonda ileri geri gidip gelirken karşılayan Zeynep'.

Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde sevimli olmaya çalıştığım bir yüzle 'Canı benim anlatacağım. Sakin ol. Önce şu çamurlu üstlerimden kurtulayım geleceğim. ' dedim, üstümün çamurlu olduğunu ben söyleyince fark eden Zeynep' daha fazla evham yaparak aramızda ki kısa mesafeyi en hızlı adımlarla kapattı.

'Ne oldu? Sen niye çamurlusun?' dedi elleriyle kollarımı tutarken. 'Zeynep', endişelenecek bir şey yok gerçekten. Tam tersine güzel haberler getirdim. Üstümü değiştireyim sende bu süreçte bilgisayardan Hale ve Melda'yı görüntülü ara. Ara ki sonra neden hemen bize anlatmadınız diye çemkirirler bak. ' diyerek, yanağından öperek üst katta ki odamın yolunu tuttum.

Üstüme temiz kıyafetler giyerek kirlileri banyoya sepete attıktan sonra alt kata Zeynep'in yanına indim. Kızları görüntülü aramış ve benim eve geldiğim zaman ki halimi anlatarak kızları da evhama sürüklüyordu. 'Heey, Zeynep'! Sen psikologsun farkında mısın? Kendine gel. ' dedim koltukta bana yer açması için yana kaymasını beklerken.

'Tamam psikoloğum ama senin psikoloğun değilim. Anlat çabuk. ! dedi, Hale ve Melda' da Zeynep'ten edindiği yarım ağız yanlış bilgilerle Zeynep'e destek çıktı. .

'Öncelikle üstümde ki çamurlar mezarlığa gittim, günler önce de yağmur yağdığı için orada ki topraktan üstüme geçti. Bu konu da bir rahatlayın. ' dedim, Zeynep' elini göğsünün üstüne koyup derin nefes verdi ve gecenin kalanı neredeydim soru ile tekrar sinirlendi.

'Tamam mezarlıktaydın, e sonra neredeydin de gelemedin günün ilk saatlerine kadar?' dedi, onun evhamına hak vermeye çalışsam da yaşadıklarımızın üstünden yıllar ve yıllar geçmişti artık daha rahat olmalıydı ama biliyorum ki her gün haberlere çıkmaya devam birkaç dakika ekranlar da birkaç günde sosyal medya da gündem olan onlarca kızın haberini görüp duyunca yine olabilir endişesini taşımadan edemiyordu.

'Mezarlıktaydım eve gelecektim ki Altay aradı ve bir şey konuşmak için beni aradı onun yanına sokağın altında ki sahile gittim. Bütün gece de orada ki bankta oturduk sohbet ettik. ' dedim tek çırpıda. Çünkü buradan sonra ki sorgu evhamla değil büyük bir merakla olacaktı.

Zeynep' kameraya dönük otururken dediklerimle bir anda oturduğu pozisyonu değiştirerek vücudunu bana çevirdi ve bağdaç kurdu. Kaşlarını kaldırarak, yüzünde tüm dişlerini ortaya çıkaran bir ifade ile 'Sen ve Altay sahilde. Üstelik bütün gece sohbet ettiniz. ' dedi, Kameradan kızların o harfini uzatarak ıslık çalma sesleri de çok gecikmeden duyuldu.

'Dökül çabuk. ' dediler ve tüm geceyi anlatmaya başladım.

Heyecanıma ortak olan dostlarımın olması bir yana bana her zaman destek olmaları kendimi güvende hissettiriyordu.

'İşte böyle. Eve dönerken de deneme kararı aldık. Yani artık sevgiliyiz. ' dedim ve Zeynep' ile Hale ve Melda' adına da sıkıca sarıldık.

'Bizim yerimize de sarıl Zeynep'. ' dedi Hale

'Tebrik ederiz canım. Hak ettiğin sevgi ve değeri görürsün umarım. Mutluluklar. ' dedi, Melda'.

Zeynep' ise kulağıma 'çok yakışıyorsunuz' demekten başka bir şey demedi çünkü o zaten haftalardır duygularımı kabul etmem ve Altay ile konuşmam konusunda bana baskı yapıyordu.

Sonuç olarak dün ilişkimiz ile ilgili ilk zaferini kazanmıştı, Selimle beraber.

'Bu arada Selim'i ara istersen. O da en az senin kadar sevinmiştir diye düşünüyorum. Aynı baskıları o da Altay'a yapıyormuş. ' dedim, Zeynep' kurnazca bir gülümseme ile sadece yüzüme baktı.

'SEN BİLİYOR MUYDUN YANİ!' diyerek Zeynep'i koltuğa serdim.

Belki de 2022 bana uğurlu gelecektir.

***

Pazartesi gününe kadar Altay ile sadece mesajlaşmıştık ve birazdan onun da olduğu her ayın son günü yaptığımız sunumunu yaptığım toplantı da görüşecektik. Her zaman ki duygularımın yanında sevgilim diyeceğim adamla aynı iş yerinde çalışmanın verdiği tatlı heyecanı üstümde taşıyordum.

İşe gitmek için arabaya bindiğim de Altay aradı 'Efendim Altay' dedim, bir yandan aynaları kontrol ederken. 'Günaydın Seher' dedi, kendimi mahcup hissederek bende günaydın dedim ve bu sefer nasıl olduğunu sordum. ' İyiyim teşekkür ederim. İşe geçmeden önce yüz yüze sormak istedim ama maalesef uyuyakalmışım o yüzden telefondan sormak zorundayım. ' dedi, beni meraklandırırken 'Seni dinliyorum, Sor lütfen. ' dedim, olabilecek en kibar halimle.

'Dün sevgili olduğumu, bir ilişkiye başladığımızı şirkette de açıkça yaşamayı mı tercih edersin yoksa...' dedi ve sormaktan çekindiği için o duraksadığında ben sorusunun devamını getirdim. 'Yoksa gizlemek mi isterim, bunu sormak istedin değil mi?' dedim, ince düşüncesi karşısında ise mest oluyordum aynı zamanda.

'Evet çünkü ne bileyim belki yani' diye yine ne diyeceğini bilemediği anda sözünü keserek sorusuna direkt cevap verdim. 'Hayır Altay, gizlemek istemem. İkimiz de yaşını başını almış, kararlarımızın hesabını birilerine vermekle yükümlü kişiler değiliz. Doğru hissettiğimizi, doğrusunun bu olduğunu ikimiz de onayladık ve bu ilişkiye başladık. Gizlemek istemem o yüzden. ' dedim, hoparlörden gelen sessiz ama hissedilir nefes verme benim kıkırdamama sebep olurken neye güldüğümü sordu. Nefes sesinin geldiğinin farkında değildi. Onu geçiştirirken ofiste görüşürüz diyerek çağrıyı sonlandırdım.

Radyoda çok sevdiğim şarkılardan biri olan parça çalmaya başladığı anda arabayı ofisin önüne park ettim. Normalde inip ofise gitmem gerekiyordu ama kendime bugün bir istisna geçerek şarkının bitmesini bekledim.

'Günaydın herkese' diyerek ofise giriş yaptım. Herkes karşılık verirken odamın olduğu koridora girdiğim de karşıdan gelen Altay'ı görmem ile dudaklarımda bir gülümseme peydah oldu.

'Tekrar günaydın Seher' dedi, sevgili ibareleri kullanmaya ikimiz de şimdilik mesafeli duruyor gibiydik. O tepki vermemden çekiniyor ben ise ona en uygun ne diyebilirim diye ikilemde kalıyordum.

'Günaydın Altay' dedim ve her zamanki gibi selamlaştık ama bugün ki selamlaşmada ki fark. İkimiz de birbirimizin yanağını öpmektense dudağına minik bir buse kondurmayı tercih etti.

İkimizde geri çekildiğimiz de minik gülümsemeler sunarken birbirine 'Toplantıda görüşürüz' diye kısa süreliğine vedalaştık.

Aynı zaman da arkamdaki fısıldaşmaları duyabiliyordum. İlişkimizin dedikodusu ofise çabuk yayılacak gibi duruyordu.

'Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bu ay da istatistiklerimizi giderek arttırdığımız bir ay olmuş, iyi çalışmalar. ' diyerek, toplantıya son verdim.

İşimi seviyordum, iş arkadaşlarımı da öyle. İki kişi hariç buraya geldiğimden beri benim hakkım da kötü bir yorum da bulunmamış ya da fesatlık etmemişti. O edenler de geçen aylar da Selim'in işten çıkartması ile işten çıkartılmıştı çünkü iş ortamında bir katkıları olmadığı gibi dedikodu ve dolduruşlarla iş ortamında ki huzuru kaçırıyorlardı.

'Seher Hanım siz kalabilir misiniz sizinle bir şey konuşmak istiyorum. ' dedi, Altay zorlukla ciddi tutmaya zorladığı ses tonuyla. Bende konuşursam güleceğim için sadece kafamla onu onaylamıştım.

'Konuşmanız bitince gelin de yüz yüze tebrik edeyim sizi ya' dedi, Selim herkesin toplantı odasını terk ettikten hemen sonra. Altay abisine kalem fırlatırken 'Git lan şuradan' dedi

Selim gülerek üstüne atılan kalemden kaçarken bizi yalnız bıraktı. 'Akşam işten sonra bir şeyler yapalım mı?' dedi, bu her zaman ki iş dışında buluşmalarımızdan olmayacaktı çünkü artık arkadaş değil bir çifttik.

'Olur, nereye gidelim?' dedim ona bir adım daha yaklaşarak o gece ki gibi dip dibe dururken. Altay'ın gözleri hiç durmadan yüzümde gezerken 'Şık bir restoran mı olsun yoksa yeni keşfedebileceğimiz bir mekan mı?' dedi, cevabımı merak ettiği bir soru değildi muhtemelen ama ilk defa çift olarak yiyeceğimiz bir yer olacağı için yine de emin olmak için sormuşa benziyordu.

Ceketinin yakasında elimi gezdirirken 'Yeni, bomba gibi bir mekan keşfetmeyi yeğlerim. Karar verdiğinde nasıl giyinmemi mesaj atarsan sevinirim. ' dedim ve odadan ayrıldım.

İlişkimiz de sevgili olduk diye değişiklikler yapmamıza gerek yoktu. Nezih mekanlara gitmeyi tercih eden insanlar değilken sırf sevgiliyiz diye nezih bir mekâna gitmek durumunda değildik. O yüzden yeni keşfedilmeyi bekleyen bir mekân ilişkimi için çok güzel bir başlangıç olacağından emindim.

İş çıkışında vedalaşmış kıyafetlerimizi değiştirdikten sonra haberleşmeye karar vermiştik. İşten çıkmadan önce Altay gideceğimiz mekânı için yeterli şıklık tabirini kullanmıştı. Yani yemekleri övülen ama hiç gitmediğimiz nezih bir mekâna gidiyoruz demek oluyordu bu.

Birazdan beni alacaktı, son attığı mesajda öyle yazıyordu. Son kez kombinimi kontrol ederken Zeynep' odamın kapısını tıklattı. 'Girebilir miyim?'

'Gel Zeyno, gel. Kombin kontrolü yapıyordum bende tam. ' dedim ve tekrar aynaya döndüm. Çizmelerim takılarım hariç üstümde ki her şey mavi renkti. Maviyi seçmiştim çünkü bana gökyüzünü, denizi yani huzur ve mutluluğu anımsattığı için bu ilişkinin de onların verdiği duyguları tadabilmenin mesajını vermek istiyordum evrene.

'Maviler içinde süzülüyorsun bakıyorum. Pek güzel olmuşsun. ' dedi. Üstümde mavi bisiklet yaka tshirt ile mavinin aynı tonunda uzu kollu ceketim vardı. Altıma ise desen bakımından farklı mavi tonlarına hakim bir etek giydim.

Krem rengi, dizlerime gelen çizmelerimle beraber elime çizmelerimle aynı renkte dikdörtgen elde taşınabilir çantamı alacaktım. Kıyafetime eşlik eden takılarımsa gold renkli küpe ve üçlü yine gold olan kolye ve sol el parmaklarıma taktığım ince üç farklı yüzük eşlik ediyor.

'Teşekkür ederim Zeyno'm' dedim ve yatağın üstündeki telefonumdaki öten telefonumu alarak Altay'ın geldiğini bildirdiği mesajı okuyarak Zeynep' ile vedalaşarak çıktım evden.

'Çok, çok güzel olmuşsun. ' dedi, arabasının kaputuna yaslandığında beni görünce diklenen Altay. Ona teşekkür ederken onun üstündekilere göz atmıştım ve o da çok resmi olmayan ama spora kaçmayan parçalar seçmişti. Siyah kısa kollu tshirt, yine aynı renkte ceket ve siyah kumaş pantolonla beyaz klasik ayakkabılarını giymişti. 'Sende epey şıksın. ' dedim elimle kıyafetlerini gösterirken. O da gülümseyerek arabaya bindik ve seçtiği mekâna geldik.

Kapıdan içeri girdiğimiz de geniş masaların birbirinden uzak mesafelerde durduğu, koyu renklerin hakim olduğu ama konseptini tam tersine garsonların bembeyaz takımlarla servis yaptıkları bir yerdi ilk gözle bakıldığında.

'Garip bir yer. ' dedim, ilk yorumumda 'Yemekleri çok övülüyor, geçenler de arkadaşlarımın da geldiğini sosyal medyadan görünce seninle gelmek istedim. ' dedi, ayarladığı masaya geçerken hemen yanımıza gelen garsonun masaya koyduğu menüye göz atmaya başladık. 'Yemekleri de konsepti kadar garip değildir umarım. ' dedim, şüpheli bir sesle.

Altay yorumuma gülerken ikimiz de gözlerimizi meniye çevirdik. 'Bak alışık olduğumuz isimler var çok korkmamıza gerek yok sanki he?' dedi, onu mırıldanarak onayladığım da 'Peki çok iyi yaptığı yemeği neymiş? Tüyo almışsındır buraya geldiğimize göre. ' dedim, kendinden emin gülümsemesi ile kendi elindeki menüyü bana uzatarak menüden bir yemek gösterdi 'İşte bunu yiyeceğiz. Arkadaşlarım kesinlikle beğeneceğimizi söylediler. ' dedim, seçimi ona bıraktığımı söyleyerek menüyü masaya koyarken o da garsona gelmesi için eliyle işaret etti.

'Nasıl buldun?' dedi önümüzdeki tabaktan aldığım bir dilimin ardından 'Bence hoş ama benim damak zevkime göre biraz daha baharat konsa daha iyi belli eder kendini. Sence?' dedim, denediğimiz yer veya yemek ne olursa olsun karşılıklı yorum yapıp fikir alışverişi yapmamız beni çok mutlu ediyordu.

'Şahsen ben çok sevdim. Çok baharatlı sevmem özellikle acıyı' dedi yüzünü buruştururken. Ona gülümserken 'Acıya alerjin var diye biliyorum zaten. ' dedim emin olmak için tam focus yüzüne bakarken. Kafasını onaylayarak sallarken bu bilgiyi biliyor olmam hoşuna gittiği gözlerindeki parıltıdan dudaklarının ucundaki kıpırtıdan net belli oluyordu.

Yemeğimizi konuşurken soğutmuş ama yine de yemeyi bırakmamıştık. Bütün gece konuşmuş, birbirimizle ilgili bilmediğimiz bir sürü yeni bilgi edinmiştik bazı bilgilere şaşırırken bazı bilgilere çok belli oluyor ya gibi tepkiler vermiştik. Keyifli bir gecenin sonuna geldiğimizi anladığımız an da ise içtiğimiz içkinin verdiği çakır keyiflik gitsin diye karşı kaldırımda ki banklar da oturmayı teklif etmişti Altay. Onu kabul etmiş ve şimdi yine üç gün önce olduğu gibi güneş doğuyordu.

Biz hala konuşmaya, kahkahalar atmaya devam ediyorduk. İkimizin de sadece dudakları değil gözlerinin en derin yerleri bile gülüyordu. Ellerimiz sürekli diğerinin omzunda kolunda veya en basit eylemle parmaklarına dokunuyor okşuyorduk.

Bu sefer Zeynep'e haber vermeyi unutmadım.

***

Altay ile bazı geceler duygularımızı itiraf ettiğimiz gece gibi hala geceleri sahilde bazen başka bir yer de oturup uzun uzun düşüncelerimizden geleceğe dair hayallerimizden bahsediyorduk.

O gecelerden birinde benim bahsettiğim hayalimi gerçekleştirmek için Altay ikimize de verdiği izin ile Ege kıyısından başlayarak ince ince düşündüğümüz rotalı planımızı alarak ilk olarak Türkiye'yi gezmeye karar verdik.

Geçen hafta İkra'nın mezarına bıraktığım mektuptan ve orada yazan hayalimden bahsetmiştim. Önce Türkiye sonra yurtdışına gitme hayalimden.

Şimdi ise bavullarımızı hazırlamış İzmir'i bir süreliğine terk etmeden benim veda etmem, Altay'ı ise tanıştırmam gereken birinin yanına gidiyorduk. Direksiyonda ben, doğru zamanın geldiğinde anlayacağımı söyleyen Altay'ı İkra'nın mezarına götürüyorum.

Tabelalardan mezarlık yazısını gördüğünden beri sessizleşen ve ilişkimizde bir adım daha ilerlediğimizi hissediyor olsa gerekti ki gözlerinde dudaklarına yansımayan bir mutluluk vardı.

Arabayı mezarlığın giriş kapısının önüne park ettim. Ne ben inmek için kapıya bir hamle yaptım ne de o. İkimiz de bir süre durduktan sonra buraya neden geldiğimizi anlatmaya başladım.

'Bir Ekim gecesi bana doğru zamanın geldiğinde anlayacağımı söylemiştin. ' Hangi geceden bahsettiğimi anlayarak tebessüm etti 'Doğru zamanın geldiğini bir süredir hissediyorum ama bugün eminim. Kızımla tanışmanın zamanı. Benim, beni seven bir adamla olduğumu görmesi gerekiyor. Benim de o adamı sevdiğimi defalarca duysa da bir kez de o adam yani sen yanımdayken duymalı. İzmir'e kısa süreliğine veda ederken kızımla veda etmem gerekiyordu ve senin de kızımla tanışman. ' dedim.

Dudaklarına uzanarak kısa süreliğine dudaklarımı dudaklarına bastırdım ve arabadan inmemiz için arabanın kapısını ilk açan ben oldum.

Ellerimiz birbirine sıkıca tutunurken mezar taşlarının arasından geçtik ve ulu ağacın altın geldik. İkra'nın mezar taşının karşısında dururlar.

'Buradan bahsederken anlattığım ulu ağaç bu. Seni kızıma anlattığım, sana olan duygularımı kendime itiraf ettiğim ulu ağaç bu. ' diyerek konuşmaya giriş yaptım.

Sessizliğini koruyan Altay'a karşılık önce mezar taşına yaklaşıp taşa oturan ben oldum. Altay ayakta beni beklerken elimi uzatarak karşıya onun da oturması için işaret ettim.

'Kızım, aylar önce sana hoşlandığımı söyledim ve şu sıralar çok sevdiğim Altay abinle beraber geldik. dedim, onu sevdiğimi ilk kez söylediğim bir an değildi ama ne zaman dile getirsem ilk defa duyuyormuş gibi bana bakıyor ve gözlerini bana dikerek bu anın keyfini çıkarıyordu.

'Sana doğum günüm de bıraktığım kendime ilk mektuptaki hayalim vardı ya. Sana söz vermiştim kesin yapacağım diye. O yolculuğa Altay abinle çıkma kararı aldık. Bir süre İzmir de olamayacağım ama seninle her yerden konuşabilirim bunu biliyorum o yüzden bu konuda içim rahat artık. ' dedim avucumla nemli toprağı okşarken.

Altay boğazını temizleyerek İkra ile konuşmaya başladı. 'Merhaba ben Altay. Anneni çok seven o adam benim. Annen senden çok bahsediyordu beni de çok meraklandırıyordu. Sonunda seninle tanıştım, çok memnun oldum İkra. ' dedi mezar taşına eğilerek.

Gözlerimi çok sevgiden dolduran bu adama eğdiği kafasıyla saçını okşadım.

'Annen ile bu uzun yolculuğa çıkıyoruz ve bil ki anneni asla üzmeyeceğim. ' dedi.

Ona gülümseyerek baktığım birkaç dakikanın ardından sessizliği ayağa kalkarak yanına gidip göğsüne başımı koyacağım pozisyonda mezar taşında oturarak bozdum. 'Bütün endişelerime, korkularımı sabırla dinlediğin ve anladığın için teşekkür ederim sevgilim. ' dedim, Altay sadece saçlarıma üst üste birkaç öpücük bırakarak cevabını verdi.

Saçlarımı koklamayı es geçmedi.

Elimle göğsünü dürtükledim. 'Hadi çıkalım yola. ' dedim, ikimiz de ayaklandık yine el ele tutuştuk. Diğer elimle mezar taşını okşarken 'Görüşürüz annecim. ' dedim ve mezarlıktan çıktık.

Mezarlığa aylardır geliyordum. Birçok insanı ağlarken, dua ederken, dertleşirken görmüştüm. Hatta birkaçı ile kısa sohbetler bile etmiştim. Hepsi acılı birer anne, babaydı. Hepsinin her gelişinde gözleri biraz daha azalıyordu. Bir gün birisi bana sormuştu 'Gözyaşlarım artık akmıyor, onu unuttum mu?' diye. Sorusunu bir süre düşünmüştüm çünkü artık iyileşmiş kızımla konuşurken mutluydum ama onu unutmamıştım o yüzden kadına samimiyetle cevabımı verirken zorlanmadığımı hatırlıyorum.

'O zaman şimdi yolculuğa çıkma vakti. '

İnsanlar birbirini ya kötü günde ya yolda tanır derler. Yeniden tanışmak için hazır mısın Altay Acar?' dedim iddialı bir sesle kaşımın tekini kaldırırken. Altay bu halime kahkaha atarak cevabını verdi.

'Bu yolculuk sonrası beni daha çok seveceksin. ' dedi yolculuğun ilk dakikalarında arabayı ikimizin de kahkahaları doldurdu.

Yolculuk için ilk durağa gitmek üzere Altay arabayı çalıştırırken ben telefonumu arabaya bağlayarak müzik uygulamasından Adamlar grubunun Benden Bana şarkısını açtım.

***

 

 

Sana bu mektubu yaşlı ama çok tatlı bir çiftin evinden yazıyorum.

 

 

Altay ile beraber başladığımız yurt dışı gezilerinde İngiltere ve Brezilya'dan sonra şuan bulunduğumuz ülke İsveç.

 

 

En çok görmek istediğim ülkelerden birisi ve burası için yirmi günlük tatilimizin onuncu günündeyiz. Şehri on günde gidilmesi gereken öncelikli yerlerini gezerken tadım yapabileceğimiz yerlerde de tadım yaptık. Bazen sadece sokaklarda dolaştık. Balkonda oturan, pencereden bakan insanların görünüşünden onların hayatları ile ilgili kendimize hikayeler anlattık. Şimdi ise İsveç'in köylerinde bahsettiğim o tatlı çiftin evindeyiz.

 

 

Oda da yanan şöminenin sesi, kalemin yazarken çıkardığı hışırtı ile nefeslerimizin ritmik sesi odada hoş bir ahenk yakalamış durumda. Altay ise evin etrafında dolanmak için az önce amca ile dışarı çıktı birazdan gelir.

 

 

Altay ile 2023 yılının başında Türkiye'yi gezmeye başladığımız da yurtdışına çıkma hayalleri kurmaya başlamıştım ama hiç bu kadar çok yeri bu kadar kısa zaman da ve detaylı gezeceğimiz aklıma gelmemişti. Sohbetlerimiz sırasında ortak gezmek istediğimiz ülkelerin ismini söylesekte farklı ülkeleri görme isteğimiz de yok değildi.

 

 

İsveç'te ikimizin de hoşuna giden şey birkaç adanın köprülerle birbirine bağlanması ile yürüyerek her yere ulaşabiliyor olmamız . İnsanları da çok hoş. Eğlenmeyi seven insanlar.

 

 

Önceki mektuplarımda gezdiğimiz ülkelerden bahsetmiştim. İsveçte gezerken beni görkemi ile büyülen mimarlardan birisi Lund Katedrali oldu. Katedralin içerisine girince insanı büyüklüğü ile resmen etkisi altına alıp büyülüyor. Katedralin içerisinde ki el işi sandalye, masalar ve piyanoyu inceleyince insan titiz işçiliğin karşısında hayranlık beslemeden edemiyor.

 

 

Onu tanımanın bir diğer yolu yolculuk diye kafama not ettiğim bu yolculukta onun da baştan bana söylediği gibi onu bu yolculuklar da daha çok sevdim.

 

 

Aşık oldum.

 

 

Böyle desem şuan ki duygularımızı daha iyi ifade ederiz gibi duruyor.

 

 

Yaşımız iyice artmış olabilir ama vücudumuzda ki her şeyin her an değişmesi gibi ruhumuzda kalbimizde değişiklikler oluyordu. Onu önce arkadaş olarak sevdim sonra ondan etkilenerek hoşlandım, sevdim ve şimdi ona aşığım.

 

 

Tarihe bakıyorum da bugün tarih tam olarak 19 Temmuz ve günün bitmesine yarım saat var. Dokuz aylık ilişkimiz de hafif sürtüşmeler, fikir ayrılıkları her ilişkide olması gerektiği kadar olurken gece konuşmalarımız bizi yaralamadan ilişkimizi ilerletiyorduk.

 

 

Sevgi ve saygıyla beraberdik.

 

 

Birbirimizi dinliyor ve anlamaya çalışıyorduk.

 

 

Bu mektup senin eline ne zaman gelir Zeynep'im bilmiyorum ama telefonda henüz bahsetmedim bir konudan bahsetmek istiyorum.

 

 

Bu şehri gezdiğimiz on günde gittiğimiz bir sergide mimarlık şirketi olan projelerini hayranlıkla takip ettiğim meslektaşımla karşılaştık. Sohbet ettik, sergiden sonra üçümüz bir mekanda içkiler eşliğinde sohbet etmeye devam ederken İsviçre de yaşadığım bir hayat düzeniyle maddi, manevi ve mesleki olarak kendimi geliştirme yurt dışına açılmamın fırsatını sunan bir iş teklif etti.

 

 

Düşünmek için fırsat istedim.

 

 

Altay düşünecek olmama olumsuz tepki vermezsem evham yaptığının farkındayım ve bugün iyi veya kötü teklife vereceğim cevabı kesinleştirdiğim düşüncemi Altay ile paylaşacağım. Kararım ne olursa olsun beni destekleyeceğinden eminim. Bundan güç alarak zor da olsa bir karar verdim.

 

 

Şimdi Altay geldi, kapı sesini duydum. Bu mektubu en kısa sürede sana postalayacağım.

 

 

Selim'e sevgilerimi ilet.

 

 

Junior Zeynep'i benim yerime öp. Özledim zeytinimi.

 

 

Kendinize iyi bakın.

 

***

 

 

Ve finaldeyiz. Huzünlü bir kekim çünkü Seher'in bendeki yeri bambaşka. İlk kafamda canlanan, var olan değil fakat hijayesine ilk final verdiğim kişi kendisi. Acılarını gerçekten hayatta komşumuzdan, haberlerden maalesef ki duyuyor ve izliyoruz. Birilerine özellikle yaşıtlarıma ve küçüklerime söylemek istiyorum lütfen size değer vermeyen adamları bırakın. Kendinize değer verip en çok kendinizi sevin kızçelerim<3

 

 

Seher'in sonunu açık bırakmak istedim✨. Siz Seher'in iş teklifini kabul edip etmeyeceğine kadar vererek devamını kafamızda kurgulayabilirsiniz. Açık bırakmamın sebebi ise benim için hikayeler mutlu bitmez çünkü ölüm diye bir gerçek var ki iyi veya kötü her insanı bulacak ve aslında hepimizin hikayesi noktalanacak.

 

 

Seher'in hikayesini de ölümle , kötülükle bitirmek istemediğim için ucu açık bıraktım ♥️.

 

 

Seher'e veda etmek zor olacak benim için çünkü 2021den beri Seher ile beraberim. Onunla gülüp onunla üzülüyorum.

 

 

Benim için bu ucu açıklığın bile devamı var. Yoruma sizce cevabı ne olacak ve hayatının devamı nasıl ilerleyecek yazarsanız sevinirim🤏.

 

 

Okuyan , destek veren herkese teşekkür ederim.

 

 

Başka hikaye de başka karakterler de ve başka kurgular da görüşmek dileğiyle♥️.

 

 

Bir kez daha Seher'in hikayesine elveda dedik, ona her zaman söylemeyi tekrar ettiğim ve edeceğim gibi iyi ki varsın Seher🥹🫂

 

 

 

SON BIR DUYURUM DAHA VAR. WATTPAD DE YAYIMLAMAŞANSI BULAMADIĞIM FAKAT SENELER SONUNDA KURGUSUNU, HER ŞEYÎNİ BİTİRDİĞİM BİR KİTABIM VAR. GERİYE TEK KALAN ZİHNİMDEKI HALLERİNİ KELİMELERE DÖKÜP YAYIMLAMAK. GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ YAZDIM. SİZCE NE ZAMAN YAYIMLAMALIYIM? BEN HEYECANDAN ŞİMDİ BİLE ATMAK İSTİYORUM :) FAKAT BİR ŞEYEDAHA KARAR VERMEMİZ GEREKİYOR. KS VE BB GİBİ HER GÜN BÖLÜM GELEMEZ ÇÜNKÜ BÖLÜMLER HAZIRDEĞİL. HANGİ GÜN SİZİN İÇİN EN UYGUNU? YORUMLARA YAZARSANIZ SEVİNİRİM. HANGİ GÜN YORUM OLARAK FAZLA GELİRSE ONA GÖRE BİR PROGRAM YAPACAĞIM KENDİME<3

 

 

kendinize iyi bakın arkadaşlarımmm başka kitapta, dünya da görüşmek üzere✨️

Loading...
0%