Yeni Üyelik
5.
Bölüm

BÖLÜM 3 : BİZDEN BİR CAN

@matthiolagolge

 

Otuz yaşımın ilk gününde anne olacağımı, içimde bir canlı olduğunu ve artık sorumluluklarımın arttığını hissetmiştim. İkinci günü bu his ve sorumluluğu, mutluluğu Burayla paylaşmıştım. Ne kadar şanslıydım ki Buray da benim kadar heyecanlanmış ve sevinmişti. Sarılmalar, bol kahkahalar sonrasında yatağa geçmiştik. Yatakta sonrası için küçüklü büyüklü, akıllıca ve saçma bir sürü hayal kurmuş kendi kendimize gülmüştük. O bir kızı olsun istiyordu, öyle demişti. Ona düşkün bir kız çocuğu. Bu hayalleri kurarken saatin kaç olduğunu kaçırmış, gece üçte uyumuştuk. Sabah kalkması ise bir hayli zor olmuştu.

 

Alarmı duyarak kalkarak kahvaltı hazırlamaya mutfağa geçtim. Bebeğimin olduğunu bilerek hazırladığım ikinci kahvaltıydı. Burayla bildiğimiz ilk kahvaltı. Menemen yapmış, çayı demlemiş ve kahvaltılıkları doldurarak Buray'ı kaldırmaya gittim. Dün çok yorulmuştu bir de üstüne gece sohbetiyle az bir uykuyla duruyordu. Ona doğru uzanırcasına yatağa eğildim. Yanağına saçlarımı sürterek onu huylandırıyor bir yandan da 'Babacık, babacık' diye sesleniyordum. Önce yüzünü ekşitmiş, elimi ve saçımı itmeye çalışsa da benim de tekrar tekrar yapmamla ayılmak zorunda kaldı. Beni aniden sırt üstü çevirerek beni altına altı 'annecik annecik' diyerek gıdıklamaya başladı. 'Tamam, taamaamaam. haahahha tamam n'olur' kahkahalarımın arasından kesik kesik konuşsam da başarmış olmalıydım ki gıdıklamayı bıraktı. 'N'oldu annecik? Pes ettiniz hemen?' gözlerimi kısarak ona kötü bakışlarımı attığımı varsayıyordum ki yüzümde ki gülümsemeyle pek işe yaramıyordu.

 

'Babacık siz de işe gitmeyi düşünmüyorsunuz herhalde?' derin nefes sayılacak bir nefes aldıktan sonra 'Babacık, annecikle beraber kalmaya karar verdi. Bir haftalık izne çıkayım diyorum. Hem bir süredir işlerin yoğunluğundan beraber vakit geçiremiyoruz. Ne dersin?' sorusuyla beraber yetiştirmem gereken çizim aklıma gelince dudaklarımı bükerek konuştum 'Maalesef babacık anneciğin yetiştirmesi gereken çizimler var. İşe gidelim olur mu?' derin nefesini bu sefer benim yüzüme veren Buray 'Annecik ne diyorsa o olsun bakalım. ' birbirimizi öperek yataktan doğrulup soğuyan menemen için mutfağa indik.

 

Radyoyu kısık sesle açmış, çalan hareketli ilk şarkıyı kahvaltı da eşlik etsin diye bırakmıştım. İşte son olan durumlardan bahsederek ve dün gittiğim doktor kontrolünden bahsetmemle kahvaltıyı sohbet eşliğinde sürdürdük. Doktorun ses kaydını da ayrıca dinletmiştim. 'Yokmuş gibi hiç hissetmedim sayende.' kıkırdayarak 'Hep senin için kocacım.'

 

Kahvaltımızı yapmamızın ardından sofrayı toplarken o da iki haftadır ortaya çıkardığı yeni alışkanlığı olan sabah duşunu almaya gitti. Kahvaltı sofrasını toplamak uzun sürmemesiyle kıyafet odasına işe gitmek için kıyafet seçmeye gittim.

 

Dolaptan koyu gri bir gömlek ile yüksek bel siyah pileli pantolon giydim. Gold tokalı kalın kemerle gold kolyeyi kombinlemekte karar kıldım. Gömleğimin ilk üç düğmesini açık bırakırken, saçlarımı düzleştirip salık bıraktım. Klasik model sırt çantamı da alarak içine iş yerinde lazım olur diye toka koymayı ihmal etmedim. Telefonumu ve cüzdanımı da içine koyduktan sonra çalışma odama giderek çizim çantasına dün çizdiğim çizimleri ve notlarımı koyarak Buray'a seslendim.

 

'Hayatım, hazırlandın mı? Ben ayakkabılarımı giymeye gidiyorum' çok geçmeden yatak odanın kapısından ceketini düzenleyerek Buray çıktı. 'Geldim hayatım. Hadi çıkalım.' ben önde o arkada merdivenlerden inerek ayakkabılarımızı giydik. Ben sarı renk çivi topuk bot giymişken o ise klasik siyah ayakkabı giydi. Kapıyı arkamızdan kitledikten sonra vedalaşarak kendi arabalarımıza binip işlerimize gitmek üzere yola çıktık. İşe mesai saatinden on dakika sonra gelebildim. Geldiğim yolda trafik kazası vardı ve uzun süreli bir trafiğe sebep olmuştu. Kapıdan girince benimle beraber aynı projede görev alan iş arkadaşım Eylem yanıma geliyordu. Elimle selam vererek günaydın dedim.

 

'Günaydın Seher Hanım. Dün hastaneye gitmişsiniz sorun yoktur umarım. ' meraklı bir arkadaştı farkındaydım. Sorun olmadığını belirtmek için tebessüm ettim 'Sorun yok Eylem Hanım. Grip olmuştum daha da kötü olmadan hastaneye gitmek istedim. Malum çizimler beklemez.' dedim, yüzünde beliren tebessüm ile haklı olduğumu söyleyerek dün ki toplantıdan konuşmaya başladık. Dün ki toplantıda aldığı notlar odasında ki dosyada olduğu için konuşmamıza odasında devam etmeyi teklif etti. Odasında konuşurken Araz Bey geldi.

 

'Günaydın Hanımlar. Lak lak yapmayı sevmeyen iki hanımefendi. Ne güzel bir iş disiplini bu. ' diyerek birde kafasını kapıya dayamış isyan eder gibi konuşuyordu. Eylem ile beraber Araz Bey'in bu hallerine sessiz kahkahalar attık. 'Günaydın Araz Bey' ilk Eylem sonra ben günaydın demiş sonrasında Eylem ile konuşmamıza katılıp katılamayacağını sordum.

 

'Olur. Hem senin çizimlerini de görürüm. On beş dakika sonra başka projeyle ilgili toplantıya gireceğim. ' kafamızla onaylarken, Eylem, neler içeceğimizi sordu. Araz Bey sabah kahvesini isterken ben hamileliğimden dolayı çay istedim. Neyse ki normalde de kahve çok tüketen birisi olmadığım için dikkat çekmedi. 'Eylem, çizim masana çizim taslaklarımı koyabilir miyim?' masasını kullanmak için izin alarak masasında ki eşyaları itelemiş, dün çizdiğim ve yapabilecek, tasarılarının nasıl olacağıyla ilgili notlarımı çıkardım. 'Araz Bey, Eylem Hanım bana dün ki toplantıdan bahsediyordu. Mail üzerinden de notlarını iletmişti. Dün notlar üzerinde biraz çalıştım. Nasıl olabileceği ile ilgili notlarda çıkardım. Onları inceleyelim isterseniz sonrasında konuşalım. '

 

Araz Bey ile başlayarak Araz Beysiz devam ettiğimiz mini toplantımız saatler sürmüştü. Eylem ile oturmuş çizimlere tüm günümü vermiştik. Üç gün sonra çizimleri dijitale aktarmamız ve sunmamız gerekiyordu. Çizimlerden başımı kaldırdığımda artık saat iki olmuştu. 'Eylem Hanım, öğle yemeğine gidelim mi? İki olmuş saat. ' Eylem de masaya koyduğu kafasını kaldırarak 'O kadar olmuş mu ya? Şu sonradan projelerinde isteklerini değiştiren müşterilere kıl oluyorum gerçekten ya. Boynum ağırmış.' dedi, isyan ederken bir eliyle boynunu ovuştururken. Haklı olabilirdi belki ama müşteriydiler sonuçta böyle konuşmamalıydı. 'Onlarda zaman geçirecekleri yerin güzel olmasını istiyorlar haliyle. Hadi çıkalım. '

 

Masayı kısmen toparladıktan sonra çantalarımızı ve kabanlarımızı alarak odadan çıkıyorduk ki Araz Bey ve sekreteri Aysel Hanım ile koridorda karşılaşmamızla yemeğe beraber gitmeye karar verdik. Yemeği arka sokakta ki Çin Lokantasında yemeye karar verdik. Çin yemeklerini severdim ama karnımda ki minik şey sever miydi acaba? Olan olacak hesabıyla lokantaya ilerledim.

 

Yemekleri sipariş etmiş, bugün ki toplantılar son durumlar hakkında konuşmuştuk. Yemekler geldiğinde Buray aradı. 'Hayatım, ne yapıyorsun? Sorun yok değil mi? Yorma kendini. ' tatlı bir tebessümle onun bizi düşünüyor olmasını dinledikten sonra ona genel bilgi verip yatıştırdıktan sonra kapattım.

 

Akşam altıda artık işten çıkıp eve geçtim. Çıkarken Buray'ı aramıştım ama cevap vermedi. Bende eve geçtiğimi belirttiğim mesaj attım. Canım makarna ve köfte istiyordu. Malzemeler evde olmalıydı. Eve gidip onu yapacaktım. Buray Bey de aramama döner ise gelmesine yakın ona da köfte pişirirdim.

 

Saat sekiz olmuş, yemek yemiş, doktorun ses kaydını ajandama geçirmiş ve dolapta duran boş tuvallerden birini çıkararak çizim yapmaya karar vermdim. İnternetten ne çizsem diye araştırma yapıyordum. Buray bankayı kapattıktan sonra bir-bir buçuk saat daha kaldıktan sonra bankadan çıkar ve bu saatlerde eve gelmiş olurdu. Ha geldi gelecek diye beklerken kapının deliğine giren anahtarın sesi ve kapının açılma sesi geldi. 'Hayatım, Seher ben geldim. ' Buray'ın sesiyle telefonu masaya bırakarak aşağı indim.

 

Buray'a salıp öperken hoş geldin demiş 'Aradım açmadın. Bugünde geç geleceksin sanıp yemeğini ısıtmadım. Sen geç üstünü değiştir ben hemen ayarlayayım. ' Buray da teşekkür edip neden açamadığını telefon sessizde olduğunu ve aramamı hiç görmediğini söyleyerek açıklamıştı.

 

Son köfteyi de tavadan alırken Buray mutfaktan içeri girdi. 'Hayatım, kimseye söylemeyelim dedik ama ailelerimize de mi söylemeyeceğiz?' tabağını ve suyunu masaya koyarak bende karşısına oturdum 'Onlara söyleyelim tabii ki hayatım. Onlarda üç yıldır torun da torun deyip duruyorlar. Hepsine bir arada söyleyelim ne dersin?'

 

Buray yemeğini yerken konuşmuştuk. Hafta sonu ikimizin ailesini de bizim eve çağırarak yemek eşliğinde söyleyecektik. Tabii önce benim annemleri arayıp hafta sonu Çatalcadan gelebilecekler mi onu öğrenmem gerekiyordu.

 

'Aloo annecim, nasılsın?' ile başlayan telefon konuşması kırk beş dakika havadan sudan, babamlardan konuşmakla geçti. Sonunda 'Anne, hafta sonu Yelda anneleri akşam yemeğine davet etmeyi düşünüyoruz. Sizde gelir misiniz? Hep beraber olalım istiyoruz. ' dedim.

 

Olumlu cevap ver anne lütfen.

 

'Dur kızım babana sorayım. Bir planımız yok diye biliyorum ama habersiz evet demeyeyim. ' ne annem ne de babam birbirinden habersiz en ufak bir şey yapmazdı. Hesap vermek gibi değildi birbirleriyle her şeylerini paylaşmak hoşlarına gidiyordu. Telefonun ucundan babamın da sesini duydum. 'Olur hatun, gideriz. Selam söyle Seher ile damada' gülümseyerek 'Aleykümselam babacım, Buray'ın selamı var.' Annem hemen ileterek babamın onayladığını söyledi. Buray da bizimkilerin onay verdiğini anlayınca Yeliz anneleri aramaya gitti.

 

Yatağa uzandığımda bugün ne çok yorulduğumu fark ettim. Sırtımı Buray'ın göğsüne yaslayarak yattım. Buray da belimden sarılarak kafasını boynuma koydu. 'Hayatım, ailelerimize nasıl söyleyeceğiz?' Yeliz anneler de gelmeyi kabul etmişti yemeğe. Ben ise detaylarda kaybolmamak için kendimi tutmaya çalışsam da pek başarılı olamıyordum. 'Bana yaptığın gibi zarfa koyarız hayatım. Tabakların altına koyarız onlar gelmeden önce. ' kafamı salladım. Bu fikir beni heyecanlandırdığını hissettim 'Bu fikri sevdim, olur. ' Biraz daha sohbet ederek sabah işe gideceğimizin bilinciyle uyuduk.

 

Sabah yine Buraydan önce kalktım. Önce çayı üstüne koyarak kirlileri yıkamak için çamaşır odasına gittim. Bu ev iki kattan oluşan bahçeli bir evdi. On sekiz yaşımda ki hayal ettiğim gibi bir ev değildi ama imkanlarımızın yettiğince kendimizi içinde mutlu hissettiğimiz bir ev haline getirmiştik. Evde üç oda vardı. Yatak odası, çocuk odası ve misafir odasıydı. Çamaşır odası ise depo alanı gibi bir yerdi biz de onu çamaşır odası haline getirmiştik.

 

Kahvaltıyı hazırlarken bu sefer krep isteyen canıma ayak uydurdum. Yoksa buna aşermek mi deniyordu? Bu aşermekse umarım daha çok hamur işi şeyler aşermezdim. Krep tabağını da masaya yerleştirdikten sonra odaya çıkıp Buray'ı uyandırdım.

 

Bu sabahta kahvaltıdan önce duş almak istedi. Artık sinirlerimin zıpladığını fark ederek itiraz kabul etmez tavrımı belli edip önce kahvaltı sonra duş diyerek kahvaltıya indim. Hiç konuşmadan kahvaltımızı ediyorduk ki Buray 'Hayatım tamam özür dilerim. Hadi bak yüzüme. Hem benim sana bir sürprizim var. ' sürprizi merak ederek ama hala affetmemiş bir şekilde kafamı ona çevirdim.

 

'Meraklı karım benim. Bu merakın beni her zaman kurtarıyor.' yerinden kalkarak yanıma gelmiş, önümde dizlerinin üstüne çökerek ellerimi tutup öptü. 'Akşama bir film için bilet aldım. İki kişilik. Karım bana eşlik eder diye düşündüm. İyi düşünmüş müyüm?'

 

Kaşlarını kaldırmış, alttan alttan bakarak söylemişti. Sinema filmlerine bayıldığımı biliyordu. Biraz daha sürdürmek için çenemi havaya kaldırmış ama göz temasını kaçırmamıştım. 'Olur. Kocama sinema da eşlik ederim. Hangi film?' dedim, hala tripli olduğumu belli eden bakışlarımla. 'Bilmiyorum' diyerek ağzına fermuar yaparak tekrar yerine oturdu.

 

Kahvaltıma son vererek odama giderek işe gitmek için giyinmeye çıktım. Arkamdan 'İş yerinden atacağım konuma gidersin. Orada buluşuruz, ona göre giyin hayatım' dedi. Dolabıma bakınmış ve bu sefer de üstüme mavi renk yarım kol bir kazakla altıma kalın, siyah dizlerimde bir etek giydim. Dün taktığım sırt çantamı tekrar alarak içindekileri kontrol edip kapıya gittim.

 

'Buray, ben çıkıyorum hayatım.' dedim, Buray merdivenlerden inerek yanıma geldi. O da duştan yeni çıkmıştı, saçlarından su damlıyordu. Ayaklarıma beyaz spor ayakkabı giyerek, kabanımı da alıp Buray ile vedalaşarak ve ayrıldm. Hangi filme gideceğimizi çok merak ediyordum. Güzel bir film seçmiştir umarım.

 

İşe gitmiş ve sadece yemek molalarında odamdan çıkmıştım. Tüm gün yoğun bir şekilde çizim yapmıştım. Müşterilerimizin çizimlerimden ve ortaya çıkan şeyden memnun olmaları beni de mutlu ediyor ve daha çok çizim yapmak istiyordum. Bu iş yoğunluğunda ne zaman akşam olduğunu anlayamamıştım. Buray'ın akşam yedi buçukta beni arayıp işten çıktığını, benim nerede olduğumu sormasıyla anlayabildim. Buray'a durumu anlatarak hemen toplanmış ve Araz Bey ile görüşerek işten çıktım. Attığı konum Mecidiyeköy'de ki AVM sinema salonuydu. Arabayı oraya sürmeye başladım. Geç kalmamak için haritayı açmış, en kestirme yolları tercih ettim. Anca sekiz buçukta orada oldum. Trafik yine yer yer vardı anca bir saatte gelebilmiştim. Arabayı park edip Buray'ı arayarak olduğu yeri öğrendim. O yarım saat önce gelmişti. Beklettiğim için özür diledim. Bir yere geç gitmekten nefret ediyordum, çok mutsuz oluyordum bir yere geç kalınca. Hem de yarım saat? Kendime sinirlenmem için çok yeterli bir süreydi.

 

Seçtiği film Tenet isimli bir filmdi. Film başlamadan önce yorumlarına bakmıştım oldukça fazla seveni vardı. İlk başlarda kafam bir hayli karışsa da zamanla kafamda olan biteni oturtmuş ve oldukça sevmiştim. Değişik bir konusu vardı. Gerçek hayatta da böyle bir şey olsa neler olabileceğini düşünüp kısmi bir dehşet yaşamıştım. Film tam iki buçuk saati ve molalarla beraber üç saatti bulmuştu bitmesi. Saat gece yarısı olmuştu. Jenerik akarken filmin etkisinde öylece jeneriği Buray'ın omzunda izliyordum. 'Hayatım film çok güzeldi. Teşekkür ederim. ' yanağına bir buse kondurduktan sonra tekrar başımı omzuna koydum. 'Sabah ki hatamı telafi ettik diyebilir miyiz?' demesiyle kaşlarımı havaya kaldırarak 'Eh, diyelim bakalım baya iyi filmdi çünkü.' dedim.

 

Jeneriğin bitmesiyle AVM'den çıkarak arabalarımıza binip arka arkaya eve doğru gittik. Hemen üstümüzü değiştirip yatağa uzandık. Akşam yemeği için çok geç bir saat olduğu ve aç hissetmediğimiz için pas geçtik. 'Hayatım, yarın da akşam yemeğine çıkalım mı?' karnıma eline koyarak 'Miniğimi kutlayamadık beraber.' elinin üstüne elimi koyarak onu onayladım. 'Olur hayatım. Yarın ki restorandı ben seçip sana mesaj atarım o halde. Orada buluşuruz.' anlaşmış ve gözlerimizi yarına açmak için kapamıştık.

 

Sabah rutinlerimizi bugün de gerçekleştirip kahvaltımızı da yaptıktan sonra giyinip hemen evden çıktık. İşten bugün erken çıkmayı planlıyordum. Kızlar sabah mesaj atmıştı. İki gündür işlerden falan hiç konuşamamıştık. Çay tatlı bahane sohbet etmeyi istememizle buluşmaya karar vermiştik.

 

Erken çıkamazsam falan diye akşam yemeği için yanıma giyeceğim kıyafeti alıp bagaja koydum. İşte ise bej rengi bol paça yüksek bel pantolon ile pantolonumun bir tık koyu renginde sweatshirt gitdim. Aynı renkte bir kaban giyerek spor ayakkabımla tamamladım. Takı olarak akşam yemeğinde giyeceğim kombine uygun takılar taktım.

 

İşlerimi kızlarla antlaştığımız gibi saat dörtte bitirdim. Buray'a ise öğle arasında ki yemekte seçtiğim restoranın konumunu atmış ve sekizde orada ol diye not düşmüştüm. Kızlarla lak lak ede ede saatin nasıl geçtiğini anlamazdım bize de bir iki saat yetmez diye sekiz demiştim. 'E anlat, Buray' nasıl söyledin?'

 

Çay bardağımı masaya bırakarak onların meraklarını gidermek üzere konuşmaya başladım. 'Yemeğe çıkmayı düşünmüştüm hatta evde yemek yapmayı ama beyimiz o gece çok geç geldi bende bir zarfa ilk ultrason fotoğrafını koyup 'Melda Teyzemin duası kabul oldu yazarak altına da büyük harflerle baba yazdım. Hatta kameraya çekecektim ama şans eseri kameraya arkası dönük oturdu. Kapıda bende duruyordum bana da sırtı dönüktü. İlk bir an kaldı sonra Seher diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Beklemiyordum düştüm hatta' elimli yüzümü kapatarak fesupanallah dedim. Kızlar ise düşmeme hem güldüler hem de endişeyle bir şey olup olmadığını sordular. Devamını da anlattıktan sonra 'Hafta sonu da ailelerimizi çağırdık bir de onlara söyleyeceğiz. Başkasına söylemeyi düşünmüyorum, sizde eşleriniz hariç kimseye söylemeyin lütfen. Karnım belirginleşince söylerim.' dedm, kızlar tamam demiş Sahra da 'Aileleriniz ne kadar sevinecek senelerdir torun deyip duruyorlar. Bir aileleriniz bir de Melda zaten.' dedi. Hep beraber gülerken bu tespite hak verdik. Kafenin oyun alanında oynayan Berk'e bakarak 'Şöyle oynayacağı anları hayal bile edemiyorum. ' dedim. 'Ah, ah Berk'in anlayacağını bilsem gidip söyleyeceğim o da benimle beraber sevinsin ona arkadaş geldiğine.' masa da tekrar kahkahalarımız yükseldi. Melda elimi karnına koyarak fısıldadı 'Teyzecim, sağlıklı gel.'

 

Amin teyzesi amin.

 

Kızların yanından yediye çeyrek kala ayrılıp eve geçip üstümü değiştirdim. Üstüme mini, etekleri uçuş uçuş olan zemini siyah üstünde pembe güller olan göğüs dekolteli bir elbise ile diz üstü ince topuk siyah çizme giydim. Arabayla gideceğim için soğuğu pek aldırış etmiyordum. Kabanımı giyecektim zaten.

 

Evden çıkmış bu sefer ben Buray'dan önce restoranda gitmiştim. Buray gelene kadar siparişi bekletmiş ama menüden ne sipariş edeceğime karar vermiştim. Şuan canım balık istiyordu. Taze hangi balık varsa onu yiyecektim. Restoranın kapı açılma sesiyle kapıya dönmemle Buray'ın içeri girdiğini gördüm yerimden kalkarak Buray'ı bekledim. 'Hoş geldin hayatım' birbirimize sarılıp, dualarımızı birbirine dokundurduk.

 

'Hoş buldum hayatım. Günün nasıldı?' Buray garsona bakması için elini kaldırırken karşılıklı oturduk. 'Yoğundu hayatım ya. Senden önce de kızlarla buluştum. İki gündür onlarla da buluşmamış, konuşmamıştık. ' Buray bir şey diyecekken gelen garsonla ağzını geri kapattı.

 

'Ne alırdınız efendim?' benim alacağım şey belliydi. 'Taze balığınız var mı?' garson kafasını onaylayarak 'Var efendim.' dedi 'Ben o zaman taze hangi balık varsa ondan bir porsiyon ve ayran alayım lütfen.' garson istediklerimi not düşerek Buray'ın isteklerini söylemesini bekledi. Buray da kararsız kalmış olmalı ki menüye bir bakmış ve garsonu daha bekletmemek için 'Hanımefendinin isteklerinden bende alayım, birde ortaya salata tabağı lütfen.' garson siparişleri alarak yanımızdan ayrıldı.

 

'Ne diyecektin hayatım, garson gelince yarım kaldı.' hatırlamışçasına kaşları havaya kalktı. 'Kızlar biliyor mu hayatım bebeği?' kafamı onaylayarak salladım. 'Evet hayatım. Doğum günümde öğrendim bebeği biliyorsun. Kızlarla da o gün paylaştım. ' kafasını sizi gidi sizi gibi sallayarak 'Gökhan size mutfakta dedikodumu yapıyorsunuz derken bunu konuşuyordunuz demek' sessizce kıkırdadım.

 

'Evet hayatım, ne yapayım çok heyecanlanmıştım ama sana da belli etmemeye çalışıyordum, baş başa söylemek istiyordum.' bebekle ilgili bir süre daha konuşmuş, sohbet etmiştik. Yemeklerin gelmesiyle kısa bir süre sessizlik olmuş daha sonra işlerden bahsetmiştik. 'Bankanın diğer şubesinde ki sorun giderildi mi hayatım?' ağzında ki lokmayı yutmaya çalışırken kafasını olumsuz anlamda sallamış yuttuktan sonra ise 'Hayır hayatım. Hatta o yüzden bu hafta içinde bir ara şubenin bulunduğu şehre gidebilirim. Patron biraz bahsetti ama daha kesin değil.' dedi, kafamı sallayarak 'Kaç gün kalırsın peki belli mi?' diye sordum.

 

'Hayır hayatım ama çok sürmez diye tahmin ediyorum. Patronla beraber gideceğiz bir de sekreterlerimiz olacak. İki gün falan sürer diye düşünüyorum. Sen ne yaptın son aldığın projeyi?' lokmamı ağzıma koymadan 'Harıl harıl onu yetiştirmeye çalışıyorum yarın da çizimi tamamlayıp dijitale geçirmem gerekiyor. Öbür gün müşterilere sunacağım. Umarım beğenirler.' Masanın üzerinden elime ulaşarak eline alıp avucumun için öpmüştü. 'Sen yaparsın da olmaz mı? Merak etme beğenecekler. '

 

Yemeklerimizin bitiminde birer tatlı yemiştik kalkmadan önce ise restoranda çalan şarkıyla beraber Buray yanıma gelip belini hafifçe bana eğerek elimi tutmuş üstünden öperek 'Hanımefendi bu dansı bebeğimle bana bahşeder misiniz?' dedi. Yüzümü kaplayan gülümsememle kafamı hafifçe sağa eğerek 'Tabii ki beyefendi. Sizinle dans etmekten memnuniyet duyarım.'

 

İki eliyle belimi sıkı sıkı tutarken bende iki elimi omuzlarıma koydum. Sağa, sola doğru salına salına dans ediyorduk. Bizimle beraber birkaç tane daha çift kalkmıştı. 'Hayatım kaçmayacağım merak etme.' kaçacakmışım gibi sıkıca belimden tuttuğu için onunla alay etmeden duramadım. Cümlemin üzerine belimde ki ellerini hafifçe gevşetti.

 

'Ah pardon hayatım.' yanağına bir buse kondurarak başımı omzuna yasladım. Çenesini kafama yaslayarak kısık sesle konuşmaya başladı. 'İlk dansımızı hatırlıyor musun?' dedi, sorusuyla dudaklarımda bir gülümseme oluştu, hafızam o anıyı öne getirirken sanki gözlerimin önünde belirdi. Nasıl hatırlamazdım?

 

Bol rezillikli o dansı hatırlayıp utanmamla yüzümü göğsüne yaslayarak kıkırdadım. 'Nasıl hatırlamam? Kaçıncı yemeğimizdi? Üç müydü? Evet, evet üç. ' dedim. Aklıma o an geldi. Sonrasında sahilde oturup kendimizle çok dalga geçmiştik bunu hatırlayarak kafamı göğsüne iki kere vurup onun sesini taklit ettim 'Sarhoş adamlar gibiydim tüm gece. İnsanlar beni keş sandı. ' ikimiz gülüşmüş ve ikimizde o an o anıya giderek sessizleşmiştik.

 

İki şarkı boyunca dans etmiştik. En son yorulmamla beraber eve gitme kararı almış, hesabı isteyerek eve gitmek için tekrar arabalarımıza binmiştik.

 

Yarın ailelerimiz gelecekti. Çok mutlu olacaklarını biliyordum. Yüzlerinde ki gülümsemeyi hatta mutluluktan ağlayacaklarından emindim.

 

Seni seven kocaman bir aile olacak bebeğim.

Loading...
0%