@matthiolagolge
|
mutluluk bu kadar yeter diyerek sizi bölümle başbaşa bırakıyorum:)) *** BENDEN BANA BÖLÜM 4: İKİ ZIT DUYGU
13. 07. 2014 Onunla tanışalı iki ay olmuştu. Bu sefer baş başa olmayacak, benim liseden arkadaşlarımla buluşacağım bir akşam yemeğinde bana eşlik edecekti. Üstüme mor renkte uzun beyaz puantiyeli, göğüs dekolteli bir elbise ile siyah stiletto giymiştim. Elime düz telefonumu koyabileceğim el çantası almıştım. Dudaklarıma da kırmızı renkte ruj sürünce hazır olacaktım. Onu bekliyordum, Buray'ı. Beni taksiyle gelip alacağını söylemişti. Telefonuma gelen 'geldim' mesajıyla aşağı inmiştim. Taksinin yanında ayakta dikilmiş beni bekliyordu. Sağ eli pantolonun cebindeydi. Siyah takım elbise giymişti. Çok yakışıklıydı. Yanına giderek selam vermiştim. Yanına gidene kadar beni süzmüştü. Taksiye bindiğimizde ise kulağıma eğilerek 'Çok güzel olmuşsun. ' demişti. Tek verebildiğim tepki kırmızı yanaklarla beraber hızlı hızlı kırpışan gözlerimdi. Tebessüm ederek bana bakmış, elinin tersiyle yüzümü okşamıştı. Taksiye ücretini ödeyerek mekana onun kolunda girmiştim. Arkadaşlarımla iyi anlaşacağı bir gün olmasını istiyordum. Asla ayrılmadığım Sahra, Melda' Zeynep ve Hale vardı. Hale hariç hepsi kavalyesiyle gelmişti. Halenin değimiyle kalbini gümleten adamı bulamamıştı. Dörtlü dışında kızlı erkekli yirmi kişi daha vardı. Masaya geçerek herkesi Buray'la tanıştırmıştım. Hepsine gülen yüzüyle karşılık vermiş, ellerini sıkmıştı. Dakikalar birbirini kovalamış, akrep ve yelkovan birbirini kovalarken saat ilerletmişti. Buray ile beraber o gün alkolsüz kokteyllerden içtiğimizi sanarak bir kaç bardak içmiştik ama hepsi de hafif alkollü içeceklermiş. Peş peşe içince bizi çakır keyif yapmıştı. Hafif hafif sallanıyor, birbirimize ve etrafa bakıp sırıtıyor bazen ise kahkaha atıyorduk. Bizi görenler de bize gülüyordu. Günün başında istediğim dileğim gerçekleşmiş, gece güzel geçmişti. Buray arkadaşlarımı, arkadaşlarım da Buray'ı sevmişti Mekandan ayrılmadan önce çalan slow şarkı da Buray beni dansa kaldırmıştı. O alkollü içecekten sonra ayakta duramayan ikimiz bir de dansa kalkışmıştık. Meğerse onun da benim gibi ilk alkolü tattığı gündü. Neyse ki sevmemişti. Ellerini belime sarmıştı, ellerimi omuzlarına koymuştum. Kafamıza göre salınıyor, bir şeyler deyip sesli kahkahalar atıyorduk. Hani derler ya 'o son kadehi içmeyecektim' diye işte o durumdaydık ama biz daha çok o kadehleri içmeyecektik. Mekanda ki herkes bize bakmış halimize gülmüş, videolarımız çekmişti hala o videolar bizde durur. Güzel anılardı. Sabaha kadar whattsap grubunda goygoyumuz dönmüş, sabah kalkınca da kimle konuşsam bunun dalgasını geçmişti. Dans boyunca birbirimizin ayağına basıyoruz, alakasız oyana bu yana eğiliyoruz. Video da ben bir ara kendimi ondan itip dönerken Buray eteğime takılıyor ve beraber düşüyoruz. Bunu ayık kafayla yaşasak muhtemelen sessizce arka masalarsan birine geçip oturacakken gülüp ayağa kalktıktan sonra dansa devam ediyorduk. Buray ile sonra ki gün hiç konuşmamıştık. İkimiz de içkili kafadan kurtulduktan sonra görüşmüş ve yumuşatmak için bizde kendimizle dalga geçmiş ve o günü maziye kaldırmıştık. *** GÜNÜMÜZ Sabah erken saatte kalktım. Eylem Hanım ile yaptığımız iş bölümünde payıma düşen kısmı dijitale aktarıyordum. Yatmadan önce annem mesaj atmış, kahvaltıya burada olacaklarının haberini vermişti. Onlar İstanbul'a girdiklerinde haber vereceklerdi. O zamana kadar da işlerimi halletme kararı almıştım. Buray hala uyuyordu. Onun da tatil günleri hafta sonlarıydı. Şanslıydı. Buray ile yemeğe gittiğimiz akşamdan sonra işlerimizi hafta sonuna bırakmamak için daha yoğun çalışmıştık ve sonunda cumartesi günü gelmişti. Sevincimi sevdiklerimle paylaşacak olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Birkaç saat su gibi akıp gitmişti ve annemlerin gelmesine çok az kalmıştı. Annemler biz geliyoruz demeden iki dakika önce işimi tamamlamış, Araz Bey ve Eylem Hanım'a mail olarak atmıştım. Bir sorun yoktu ki ikisi de geri dönüş yapmamıştı. Kısa bir duş alıp üstüme pantolon, tshirt giyip mutfağa geldim. Saati de böylece on iki yaptım. Buray hala uyuyordu. Annemler gelmeden kaldırayım bari yoksa kalkacağı yok. Buray'ın çocuk gibi mızmızlanmalarına aldırış etmeden onu kaldırıp mutfağa geldim. Buray da çok geçmeden arkamdan gelmişti 'Günaydın koca bebek' gözlerini kısarak yanıma gelip yanağımı hafifçe ısırdı. 'Günaydın koca anne' Alınmayacaktım. Kocaman olursam? Saçmalama Seher. 'Hayatım, sen kahvaltıdan sonra ultrason fotoğrafını koymak için zarflar almaya gider misin?' sandalyelerden birine oturmuş kahvaltılıklara alıcı gözle bakan Buray'ı dokunma diye de uyarmıştım. 'Tamam giderim. Seninkiler burada olacak ne ara tabakların altına koyacaksın hayatım?' güzel bir soruydu. Bunu düşünmem gerekiyordu 'Akşama kadar bir şeyler düşüneceğim hayatım. ' Aramızda sohbet ederken zil çalmış, haftalardır görmediğim annem ve babam gelmişti. Hızlı adımlarla kapıya gittim. Arkamdan Buray beni takip ederek geldi. Kapıyı yüzümdeki gülümsemeyle açarak ikisini de selamladım. 'Hoş geldiniz annem, babam' diyerek ikisinin de boynuna sarıldım. Onlarda beni sarmalamış 'Hoş bulduk kızım.' bu sarılmamızı bölen Buray oldu 'Hoş geldin anne, baba. Dışarı çok soğuk hadi içeri girin de üşümeyin. İçeri de hasret giderirsiniz.' Üçümüz de Buray'ın haklı olduğuna kanaat getirip birbirimizden ayrıldık, Buray çantalarını ellerinden alırken içeri buyur ettik. Kapıyı kapatıp içeri birkaç adım atıp 'Annem ya çok özlemişim.' diyerek annem ile tekrar sarıldık 'Hatun, kızlar babaya düşkün olur derler, Seherden yüzüm gülmedi bir tane...' annemin sert bakışlarıyla sözünü yarıda kesse de biz anlayacağımız anlamış olmamızla gülmemek için dudaklarımı kemirsem de çabamın yersiz olduğunu annemin bakışlarına bende maruz kaldığımda anladım. Babamın arkadan beline sarılıp sırtına başımı koydum 'Baba senin yerin bambaşka, bilmiyorsun sanki.' dedim ve dişlerimi omzuna geçirdim. 'Miden için mi kızım?' dedi, yüzünde mağdur olmuş gibi bir hava olsa da sesinden keyfinin yerinde olduğu gayet anlaşılıyordu. Küçük atışmalar, kahkahalar eşliğinde kahvaltıya gidelim dediğim de konu dağılmıştı. Uzun bir kahvaltı yaptık. Aile ile yapılan kahvaltıların önemi onlarsız yapılan kahvaltılarda anlaşılıyordu ve şuanın kıymetini her seferinde daha iyi anlıyordum. Kahvaltı sonrasında annem ile babam salona geçerken Buray söylediğim işi yapmaya gitti. Ben ise mutfağı topluyordum. Akşam yemeği için de internetten yemek tarifleri bakıyordum. Değişik şeyler yapmayı seviyordum, ailemde yeniliklere açıktı da bu bir sorun olmuyordu. Yemek yapmak için kollarımı sıvadığımda annem mutfağa gelerek babamın uyuduğunu söylemiş yardım etmek için işlerin bir ucundan tuttu. Birlikte kısa sürede dört çeşit yemek çıkarmıştık ortaya. Annemin de isteğiyle tavuk pilav vardı menüde. Geri kalan dördü internetten karar verdiğim yemeklerdi. Yemekleri bitirince yorgunluk kahvesi yaparak kapalı balkona çıktık. 'Nasıl gidiyor güzel kızım evlilik, iş?' bir elini bacağıma koymuş aşağı yukarı okşarken ağzımdan çıkacakları gözlerimin de onayladığını görmek için gözlerimin içine içine bakıyordu. 'Güzel anne. İşler yolunda bu sabah yeni bir projeyi teslim ettim. Pazartesi günü müşterilere sunacağız. Memnun kalacaklarından eminim. ' dedim, işim hakkımda ki düşüncelerimde yanlışlık sezmeyerek gözlerini açıp kapatmış tebessüm ederek 'En iyisini yapacağına eminim. Peki, evliliğin?' birkaç gün önce Buray'ın halini hatırlayarak yüzümde ki gülümseme solsa da hemen toparlayarak 'İyi anne sorun yok. ' annem tek kaşını kaldırarak bana bakmış anlatmamı istercesine ısrar bakışlarını üstüme dikmişti. 'Annem gerçekten iyiyiz. Sadece birkaç gün öncesine kadar Buray normal saatlerinin çok sonrasında eve gelir olmuştu, haberde vermiyordu ona biraz takılmıştım ama geçti. İş yerinde ki patron uzun uzadıysa toplantılar yapıyor. Şubelerden birinde sorun varmış. ' annem dizimi sıkarak 'Ah be kızım sen eşine güven, Buray oğlum seni çok seviyor. ' dedi, elimi annemin elinin üzerine koyarak gülümsedim 'Biliyorum annem, biliyorum. Bende seviyorum onu. ' Böyle başlayan sohbet uzun sayılabilecek bir süre kadar sürmüş ama kahvaltıdan sonra kırtasiyeye giden Buray hala gelmemişti. Annemle konuşmamızın üzerine içimde beliren o sese kulak vermek istemesem de Buray'a mesaj atmaktan kendimi alıkoyamadım. Gönderilen: Hayatım 'Hayatım, gelirken annenleri de al istersen. ' Arabayla gitmişti ve bu saate kadar gelmediyse herhalde kırtasiyeciyle lafa dalmış olmasa gerekti. İçimde ki sesi bu sefer bastıramadım. Mesajı atmamın ardından geçen yarım saatte gözüm sürekli telefona gitmiş gelmiş ve kırk yedinci dakikada dönmeyi başardı. Gönderen: Hayatım 'Konuştum hayatım. Annemleri almaya gidiyorum iki saate gelmiş oluruz. ' Mesajı sesli okuyarak bu sayede anneme de söyledim. Annemle yemekleri kontrol edip sofrayı hazırladık. Babam ise bir süre önce uyanmış kitap okuyordu. Buray'a bu arada bir mesaj daha attım. Gönderilen: Hayatım Zarfları tabakların altına koydum. Gelince annenlerle sohbet ederken çaktırmadan zarflara koyarsın. Annemle sohbet ede ede iki saati geçirdiğimizi fark etmemizi Buray'ın anahtarla kapıyı açtığında fark ettik. Buray'ın anne ve babasını selamlayarak içeri buyur ettim. Kayınvalidemleri çok seviyordum. Beni kızları gibi gördüklerini bana çok hissettiriyorlardı. Her seferinde sıkıntımın olup olmadığını sorarlardı sağ olsunlar. 'Hoş geldiniz anne, baba' ellerini öperek karşıda ki koltuğa oturdum. Esra anne ve Mehmet babayı görünce birazda yemekte oluşacak şaşkınlık, heyecan ve mutluluğun heyecanı içimi kıpır kıpır ediyordu. Bir şey anlamamaları için yüzüme heyecanımı yansıtmamaya çalışma çabam beni zorlamıyor da değildi. 'Haydi yemeğe geçelim.' diyerek sofraya çağırdım. 'Çorbaları da içtiğimize göre Buray servis tabaklarını alıp gelir misin? Çabuk dolduralım. ' hepsi aynı anda görsün diye Buray'a böyle demiş ve ondan geriye doğru saymaya başladım. On, dokuz, se. . . 'Kızım bu zarf ne?' sekiz, yedi 'Kızım cevap versene?' cevap veremiyordum. Buray açın siz dedi. Altı, beş, dört, üç, yüzlerinde ki meraklı ifadeler ultrason fotoğrafını çıkarınca anlık 'acaba' ya düşmüş hemen ardında kaşları havaya kalktı ve tek elleri çığlıklarını bastırmak için ağızlarına gitti. İki ve Bir. Annemler ayağa kalkarak hemen yanıma geldi 'Kızım gerçekten mi?' dediler. Babamlar ise yerlerinden kalkmadan ultrason fotoğrafına bakakalmışlardı. 'Evet, annelerim. Torununuz oluyor. ' küçük bir esten sonra 'Anne oluyorum. ' dedim. Buray da yanımıza gelerek üçümüze kollarının sarıldığı kadar sarılarak 'Baba oluyorum be' diye tabiri caizse böğürdü. Babamlar yerlerinden kalkarak yanımıza gelerek annemleri bizden ayırıp tek tek sarıldılar 'Sağlıklı olsun inşallah. Huzurunuzun artması dileğiyle çocuklar. ' dedi babamlar ortak ettikleri bir dua gibi. Çok sakin ve güzel dilekleri sunularak tekrar sofraya oturuldu. Annemlerin yüzlerindeki o şokla karışık mutluluktan anlıyordum ki hala tam anlayamamışlardı, anladıktan sonra ki büyük sevinç çığlıklarına şimdiden kendimi hazırlıyordum. Babamlar, annemler gibi yüksek çığlıklar ile sevinçlerini belli etmeseler de o ultrason kağıtlarının cüzdanlarında yerini alacaklarından emindim, arada açıp bakacaklarını da. Yemekte bir süre o şokla oturmuş sonrasında ufak ufak konuşmaya başlamışlardı. Bebekten konuşuyorduk. Nasıl öğrendiğimi, Buray'a nasıl söylediğimi gibi minik detayları da öğrenmek isteyerek tek tek soruyorlar böylece uzun bir sohbet oluyordu. Yemekleri bitirmiş, sofrayı toplamıştık. Adamlar salonda otururken mutfağı toplamak için annemlerle mutfağa gitmiştik. Tek kaldığımız ilk an önce benim annem sonra Buray'ın annesi adamların duymayacağı şekilde ufak çığlıklar atarak boynuma sarılmış, karnımı okşamışlar 'Hoş gelsin yavrum, hoş geldin bir tanem' demelerinin ardından küçük, tatlı dünür atışmaları yaşamaya şimdiden başladılar. 'Babaanneyi daha çok seveceksin değil mi?' diyen Esra anneye, annem 'Ne münasebet canım ben varken burada?' diye başlayan minik atışmaları rutinimiz olacağını şimdiden anlamış sadece gülümseyerek karşılık vermeyi uygun görsem de 'Annecikler, hepimizi çok sevecek benim çocuğum siz içinizi ferah tutun. ' aralarında ki atışmayı sonlandırmak için öyle demiştim ve öyle olacağına da emindim. Uzun ama güzel bir gecenin sonunda Esra anneler evlerine geçmiş, annemler ise misafir odasına geçmişti. Buray ile bende yatağımıza çekilip günün kriterini yapmaya karar verdik. Buray sırtını arkaya yaslayarak oturmuş elini karnıma koydu. Ben ise onun bacaklarına kafamı koyup yüzümü Buray'a dönerek yan şekilde uzandım. 'Çok sevindiler gerçekten.' diyerek konuyu ilk ben açtım. 'Sofradayken beklediğim gibi bir tepki vermediler, tutuldu hepsi resmen.' Buray'ın da dikkatini çekmişti demek 'Benim de dikkatimi çekti. Bence hepsi diğeri sessiz kaldı diye sessiz tepki verdiler çok büyük tepki vermiş olmak istemedikleri için ama ultrason fotoğrafını görünce yüzlerinde ki o şaşkınlıkla karışık mutluluk çok eğlenceliydi. O zaman gülememiştim ama şimdi gülebilirim.' Yüzleri gözümün önünde gelince istemsizce kıkırdadım. 'Babamlar sofrada sadece tebrik ettiler ama siz sofrayı toplarken sırtıma hayırlı olsun diyerek vururken sakat bırakıyorlardı az kalsın.' Buray'ın hayırlı olsun altından dayak yerken ki halini düşününce elimi ağzıma götürüp gülmemi tutamayarak kahkaha attım. Buray elimi ağzımdan çekerek avucumu öpüp sonra da dudaklarıma öpücük kondurdu. 'Aşkım ya, gülme.' diye yalancı serzenişte bulundu. Ne kadar gülme dese de gülmemi bastıramadığımı görünce 'Of tamam gül. O kadar hırpalamanın üzerine bir tonda nasihat ettiler. Sana iyi bakacağıma dair söz verdirttiler.' dediğinde yanağını tutarak eğilmesini istediğimi belirterek bende onu öptüm. 'Annemeler de küçük bir sevinç gösterisi mutfakta yaptılar ama onlar bana nasihat etmek yerine daha çok dünürcülük atışması yaptılar.' dedim ve fısıltıyla annemleri taklit ettim. Taklidime fazla dayanamayarak kahkaha atmasıyla Buray'ın ağzını elime kapattım 'Hayatım, annemler uyuyor. ' Avucumu ısırmasıyla elimi çekerek göğsüne hafif vurdum. 'Ne dedi babamlar sana?' dedim, az önce söylediğini istinaden. 'Neler demediler ki, sakın onu yaptırma şunu yaptır, sakın şöyle deme böyle..' dedi, elini hava da biraz sallayıp devam etti. 'Oo bir sürü şey' uzun uzun konuşmamıza devam ederken bu günü yüzümde ki tebessüm, içimde ki huzurla anılarıma ekledim. *** Annemlere söylememizin üzerinden yaklaşık bir, bir buçuk ay geçmiş, bebeğim üç buçuk aylık olmuştu. Karnım hala tam olarak ortaya çıkmamış, kilo almışım da göbeğim çıkmış gibi duruyordu. Kimseye de hala söylememiştik. Kızlar teyze olduklarını her tarafa duyurmak isteseler de onları bir şekilde zapt ediyordum ve tabii ki sürekli bir şeyler alalım istiyorlardı. Cinsiyet belli değil, belli olsun alırsınız deyip duruyordum. Bir ayda Buray ile bir çok bebek mağazasına gitmiş, ufak tefek birkaç bir şey almıştık. Buray, ona beyaz renk 'Ben babamı çok seviyorum' yazan yakalık, ben ise koyu yeşil tulum almıştım. Çok heyecanlıydım, evimizde bizim olan bir bebeğin sesini duymamıza son beş buçuk ay kalmıştı. Küçüklüğümden beri bebek kokularına bayılırdım ve ilk öğrendiğim andan beri kokusunu aşırı merak ediyordum. Nasıl kokacaktı acaba? 'Aşkım, hazırım ben çıkıyor muyuz?' Buray ile beraber bugün bebeğimizin cinsiyetini öğrenmek için doktoruma gidecektik. 'Geldim hayatım, Hadi gidelim.' Hastaneden sonra işlerimize gideceğimiz için ben altıma İspanyol kot pantolon giyerek üstüme beyaz gömlek onun üstüne de siyah bol örme desenli bir kazak giyerek dolgu topuklu, siyah ayakkabı ve golde takılarla kombinimi tamamladım. Ne çok klasik ne de çok spor olduğuma kanaat getirerek Buray'a döndüm. Buray ise bir tane bile kırışıklığı olmayan jilet gibi simsiyah pantolon ve ceket ile beyaz bir gömlek ve üstüne de bej rengi montunu almıştı. Spor siyah ayakkabılarını da giyerek bu ağır takıma bir sakinlik katmıştı 'Aşkım hayırdır bankaya genç hanımlar çok mu gelmeye başladı?' montumu giyerken espriyle karışık demiştim. İki haftadır hamileliğimi öğrenmeden önce ki geç gelişleri gibi yine geç gelmeye başlamıştı. Neden diye her sorduğum da ise patron şöyle patron böyle diyordu. Beş gün önce kendime yakıştıramasam da gece telefonunu kurcalamış fakat hiçbir şey bulamamıştım. Aklıma düşen düşüncelerle elimi boynumda gezdirerek derin bir nefes alıp geri verdim. Rehberinde ki kişileri bile kontrol etmiş, whattsaptan profillerine bakmış, sohbetlerini okumuştum. En çok sorunlu olduğunun söylediği şubenin patronu olan Nesli Hanım ile konuşmuştu. Toplantıyı nerede ve saat kaçta yapacaklarını konuşmuşlardı. Ondan sonra ise arkadaş grupları, bankada ki çalışan arkadaşlarıyla olan gruptan mesajlar vardı. İçimin rahatlaması gerekirken kendimi hala rahatlamış, bebeğinin cinsiyetini öğrenecek bir anne adayı gibi huzurlu hissetmiyordum. 'Hoş geldiniz Gözüpek çifti' Güler yüzle bizi karşılayan doktorumuzla selamlaşarak sedyeye uzanıp karnımı açtım 'Bu sefer cinsiyetini öğrenebileceğiz değil mi?' Buray elimi tutarak heyecanlı bir sesle doktora sordu 'Kendisini göstermek isterse, evet şimdi görme zamanımız. ' derin bir nefes almış ve sanki anlayacakmışım gibi gözlerimi ekrana çevirdim. 'Gösterir benim kızım kendini' diyen ise Buray idi. Buray ile iki gün önce cinsiyeti ne olacak falan diye konuştuğumuzda ise ikimizin de içinde kız olacağına dair bir his olduğunu söylemiştik. Bu gece rüyamda da siyahlı beyazlı bir elbise içinde simsiyah saçlı bir kızın ona doğru koşarak anne deyişini görmüştüm. Muhtemelen kısa ama bana çok uzun bir zamanmış gibi gelen süre sonrası doktor 'Hazır mısınız? Kendisi cinsiyetini gösterdi. ' demesiyle kafamı hızlı hızlı sallayarak Buray'ın elini daha sıkı tutmuş ekranda olan gözlerim doktorun yüzüne dönerek kitlendi. 'Hayırlı olsun hanım hanımcık bir kızınız olacak' demesiyle tuttuğum nefesimi geri vererek sevinç çığlığı attım. Buray ise doktorun dediğini bir an anlayamamış gibi kala kalsa da kısa bir süre verdiği esin ardından yüzüne bir gülümseme yerleşti. 'Teşekkürler Allah'ım. Ohh bee' diyerek yanıma gelmek için hareketlenip önce benim doğrulmamı sağlayıp sonra kollarını belime sardı. 'Siz toparlanın gelin bundan sonra ki süreç hakkında konuşalım. ' Doktorumuzla beş, on dakikalık bir konuşma yaptıktan sonra el ele hastaneden ayrıldık. İkimizin de ağzı kulaklarındaydı. 'Anneler hisseder lafı yalan değilmiş demek ki' Buray'ın dediğiyle içimde ki mutluluk aniden dışarı çıkmış yüksek sesle kahkaha atarak kollarımı koluna dolayıp omzuna yaslandım. 'Tabii ki hayatım. Hem ben bu gece rüyamda bir kız çocuğu da görmüştüm. Siyah saçları vardı.' Arabalarımıza gidene kadar heyecanlı heyecanlı konuşmamızı sürdürdük. Tam arabalarımıza binecekken Buray karşı kaldırımda ki gördüğü bebek mağazasını işaret etti. 'Bebeğimiz olacağını öğrendiğimiz de ilk kıyafetini almıştık. Şimdi de cinsiyetini öğrendik cinsiyeti için bir iki parça bir şey alalım mı?' Teklifine hayır diyebilmem çok zordu o yüzden kafamı aşağı yukarı olur anlamında sallayarak arabamı tekrar kitleyerek yanına gittim. 'Hadi babacık bu sefer ne alalım?' Mağaza da yeni doğan bebek bölüme giderek kız reyonunda ki bütün kıyafetlere bakmaya başladık. Burayla beraber minicik olan kıyafetlere, ayakkabılara tebessümle bakarken rengarenk seçenekler karşısında şaşkına döndük. 'Ne alacağıma karar veremedim resmen. Tavşanlı tulumlu, tütülü tacı mı?' elimde ki iki kıyafeti Buray'a göstermek için dönmüştüm ki onda da durum farklı değildi 'Bende de durum aynı hayatım. Şu şapkalara bak ya. Sen iki ben iki mi alsak?' kabul etmem için tatlı olmaya çaba gösteriyor ama başaramıyordu. Tabii ki de kabul edecektim yüzünün tatlı olup olmaması değil ben de kararsız kalmıştım. Parayı ödedikten sonra aldıklarımızı bagaja koyarak vedalaşıp işe gittik. Geçen ay Eylem ile beraber tamamladığımız projeyi müşteriler çok beğenmiş ve tavsiyeleriyle çevrelerinde ki bir çok kişinin evinin dizaynına katkımız bulunmuştu. Bugün de başka arkadaşları olan Burak Bey ve Çağla Hanım çifti gelecek isteklerini, beklentilerini konuşacaktık. 'Günaydın Eylem Hanım' ofise girince ilk göz göze geldiğim kişi Eylem Hanım olmuştu. 'Günaydın Seher Hanım, Araz Bey müşterilerimizle olan toplantıdan sonra sizinle görüşmek istiyor. ' kafamı onaylar biçimde sallasam da neden konuşmak isteyebileceğini düşünmüş ama bir şey bulamayarak hayırlısı olsun deyip odama geçtim. Montumu askıya asarken 'Eylem Hanım Burak Bey ve Çağla Hanım ne zaman gelecek?' ona göre işlerimle ilgili maillerimi kontrol edecektim. 'On dakikaya burada olurlar Seher Hanım. ' maillerime göz atmam için yeterli bir zamandı. 'Teşekkürler Eylem Hanım. Gelince toplantı odasına alıp bana haber verirseniz sevinirim. ' Çağla Hanım ve Burak Bey tam zamanında gelmiş ve net istekleriyle çok uzun sayılmayacak bir toplantı gerçekleştirmemize vesile oldular. Bir hafta sonra taslak bir çizim sunacağımıza dair sözleşerek vedalaştık. Araz Bey'in sekreteri, Araz Bey'in benimle görüşmek istediğini tekrar hatırlatmasıyla telefonumu ve not kağıtlarımı alarak Araz Bey'in odasına adımladım. Kapıyı çalarak kafamı uzattım 'Günaydın Araz Bey, beni çağırmışsınız.' Kağıtlara gömülü olan kafasını bir an kaldırarak bana gülümseyerek 'Günaydın Seher Hanım, gelin tabii.' dedi, içeri buyur etmesiyle koltuklara ilerleyerek masaya paralel duran gri renkli kumaş koltuğa oturdum. 'Burak Bey ve Çağla Hanım ile olan toplantımız çok iyi geçti. Net istekleriyle kısa ve öz bir toplantı oldu Araz Bey. Haftaya bugün taslak çizimimizi göstermek için randevulaştık haberiniz olsun. Eylem Hanım ile ortak çalışmamız olacak.' Toplantıyı özet geçerek Araz Bey'e gülümsedim. 'Toplantınızın güzel geçmesine sevindim Seher Hanım. Zaten sizin çizim yapacağınız bir projenin iyi olacağından şüphem yok. Benim konuşmak istediğim o proje değildi.' dedi, kaşlarımın çatılmaması için kendimi zorlarken başka ne konuşacağımızı aklımda şöyle hemen bir arasam da bir şey bulamadım 'Ne hakkında konuşacaktık Araz Bey? Daha önce bahsetmiş miydiniz?' Araz Bey gülümseyerek onaylamaz bir şekilde kafasını salladı. 'Hayır Seher Hanım. Mimar ofisimizin müdürü Hasan Bey projelerinizi iki aydır takip ediyordu. İki gün önce teslim ettiğiniz projenizle beraberde size bir teklifte bulunmak istiyor. Eğer kabul ederseniz sizi İzmir de ki ofisimizde müdür olarak görmek istiyoruz. Korkmayın yine çizim yapacaksanız ama unvanınız müdür olacak. Sizin gibi bir mimarın projelerde adının olmaması büyük kayıp' Araz Bey'in teklifi çok iyiydi, hem de oldukça fazla iyi ama şuan hamileydim, Buray'ın burada bir işi vardı. Nasıl giderdik? Ama heyecanlanmadan edemedim. Karnımda olan kızımdan dolayı oluşan mutluluk iş teklifiyle tekrar artmıştı 'Araz Bey onur duydum bu teklif için. Çok büyük bir şans ve elbette isterim fakat ben evliyim eşimle konuşmak isterim ve tabii ki bugün bir proje aldık. Hasan Bey içinde sorun değilse Burak Bey ve Çağla Hanım'ın projesini bitirene kadar sizden izin istiyorum sonrasında kararımı vermek istiyorum. ' Araz Bey gülümseyerek beni dinlemiş konuşmamın sonunda da kafasını aşağı yukarı sallayarak bana destek verdi 'Tabii ki Hasan Bey bugün ki toplantıdan haberi var. Hasan Bey de kabul ederseniz de projenizden sonra İzmir'e gitmenizi istiyor.' utanmasam ve karşımda patronum olmasa çığlık atarak zıplayacaktım. Tamam zıplayamazdım ama kesin büyük büyük çığlıklar atardım. Ayağa kalkarak tekrar teşekkür ettim, Araz Bey ile tokalaştım ve izin isteyerek odadan ayrıldım. Odama giderek hemen kızları görüntülü arayıp bu haberi vermek istiyordum. 'Selam kızlar.' Hepsi kocaman gülümsemeleriyle selam verdiler. 'Kız annesi selam, nasılsın?' odamın kapısı ne kadar kapalı olsa da seslerini duyan olmuş mu diye yine de ofiste gözlerimi gezdirmeden edemedim. 'Ya kızlar, çok iyiyiz.' hastaneden dönerken arabada aramış, konferansta hepsine kız olacağını söylemiştim. Sabahtan beri o kadar mesaj atmışlardı ki artık telefonu sessize almıştım resmen. Onlarda benim kadar heyecanlıydı. Bu ne kadar şanslı olduğumu bana her an hatırlatan bir olaydı. 'Bulantın falan yok değil mi?' Melda'nın hamileliği çok bulantılı geçmişti o yüzden bana sürekli midemin bulanıp bulanmadığını soruyordu. 'Yok kuzum, yok. Gayet iyiyim. Ben sizi onun için aramadım başka güzel bir haberim var. ' dedim, sandalye de iki tarafıma doğru sallanıp yüzümdeki gülümsemeyle onlara tek tek bakana kadar kısa bir es verdim. Hepsi üst üste ne oldu ne oldu diye sormaya başlamalarıyla daha fazla bekletmeden söyledim. 'Araz Bey, iş teklifinde bulundu. Hasan Bey, projelerimi uzun süredir takip ediyormuş ve artık İzmir'de ki ofisin müdürü olmamı istiyor.' Bir süre ne diyeceklerini bilemeseler de Jale 'Benim doğum günü dileğim kabul olmuş' diye bağırmıştı. Hepimiz buna gülsek de kızlar bir an hüzünlenmişti. Melda 'Ah be Seherim gidecek misin sen şimdi? O kadar istediğim yeğenim uzakta mı olacak ya?' derin bir iç çeksem de ben heyecan ve mutlulukta onlardan ayrı kalacağımı hiç aklıma getirmemiştim. Bu olasılıkla hevesim balon gibi aniden sönerek durgunlaştım. Zeynep 'Ya kızın modunu düşürmeyin. Onun hep hayaliydi biliyoruz. İzmir'den teklif geldiyse tabii ki gidecek.' Yarım saate yakın kızlarla konuştuk. İlk an ayrılacak olmamıza modumuz düşse de birbirimizi gaza getirerek hevesimi geri getirdiler. Sonuçta yeni yolla İstanbul-İzmir arası üç saat olmuştu. Kızlardan sonra annemlerle de kısa bir görüntülü arama yaptım. Cinsiyetini bebek mağazasındayken pembe kıyafetlerin resmini annemlere atarak söylemiştik. Annemlere Araz Bey'in iş teklifinden bahsetmeyip sadece nasıl olduklarını ne yaptıklarını sorarak kapatmayı tercih ettim. 'Seher Hanım, öğle yemeğine çıkıyoruz geliyor musunuz?' hastaneden sonra geldiğim için saat çok çabuk geçmiş öğlen iki olmuştu. 'Bende çıkacağım ama eşimin yanına gideceğim Eylem Hanım.' dedim, Buray ile sözleşmemiştik ama ona sürpriz yapabilirdim. Buray'ın sekreterinin numarasını tuşlayarak açmasını bekledim. 'Selam Ayşeciğim. Nasılsın? Buray bankada mı yoksa dışarı çıktı mı?' Buray ofisteyse onu kaçırabilirdim. 'Merhaba Seher Hanım, teşekkürler. Siz nasılsınız? Buray Bey ofiste bugün beşten sonra toplantısı var. ' İki aydır sürekli toplantılarda olan Buray için şanslı bir günümdeydim gerçekten 'Teşekkür ederim Ayşeciğim. Ben Buray'a sürpriz yapmak istiyorum. Sen söyleme ona ben öğle yemeğine çıkartmak için geleceğim.' Ayşe ile görüştükten sonra arabama binerek hemen Buray'ın iş yerine doğru sürdüm. Radyoda doğum günümde kızlarla söylediğimiz Serdar Ortaç'ın Karabiberim şarkısı çalıyordu. Şarkıya eşlik ederek on beş dakika da bankaya ulaştım. Arabayı park ederek arabadan inerek bankaya adımımı attım. Bankada ki kişilerle baş selamıyla selamlaşarak Ayşe'nin yanına gittim 'Tekrar merhaba Ayşe, ofisinde mi?' dedim, üst katta olan Buray'ın odasını işaret ederek. Ayşe beni görünce yerinde kalkarak beni selamlarken Buray'ın ofisinde olduğunu söyleyerek müsait olduğunu iletti. Buray'ın ofisine giden merdivenlerden adımlayarak çıktım. Kapalı olan kapıyı sessizce aralayarak içeri girdim. Sandalyesi kapıya ters şekilde oturmuş telefonda konuşuyordu. Benim içeri girdiğimi duymadı. O benim içeri girdiğimi duymadı, ben ise hayatımda başka kimseden duymayacağım kadar kalp, güven, gurur kırıcı cümleler duydum. Duyduklarımla beraber gerçekten tepe bir noktadan birisinin beni ittiğini ve o tepede olduğumu itildiğimde fark ettiğimi anladım. Birisi beni görünmeyen ipliklerle her haberde gökyüzünde bir kademe yukarı çekmiş o tatlı rüzgarın bana vurarak mutluluk vermesini, gülümsememi sağlamıştı. Buray ise o mutluluk balonumu telefonda ki kişiye dudaklarıyla sarf ettiği cümlesiyle patlatmış, hızlı inişe geçerek betona çakılmamı sağlamıştı. 'Aşkım, boşanacağım merak etme. Seher ile severek evlenmemiştim zaten. Ben ilk defa sana aşık oldum. ' 'Hayatım, senin dediği kızın benim olduğundanbile şüpheliyim. Benden olması çok düşük.' 💔
Buray'a sövme seanslarımız başlamıştır. Buyrunuz efendim |
0% |