@matthiolagolge
|
BENDEN BANA
BÖLÜM 6: KORKU
Gözüme vuran ışıkla beraber gözlerimi birkaç kırpmadan sonra aralayabildim. Gözüme vuran ışık, güneş ışığıydı. Nerede olduğuma anlam veremeyerek etrafa hızlıca göz gezdirdim. Odayı tararken gözümü ovalamak istediğimde kolumda ki sorumu fark ettim. Hastaneydim. Hastanedeydim ama neden? En son ne olmuştu? Gözlerimi sıkıca yumarak hatırlamaya çalıştım. Bebeğimizin cinsiyetini öğrenmiştik, terfi almıştım. Sonra, sonra... Hatırlamak için boş olan elimle alnımı dürterken aniden tüm olanlar aklıma gelmiş, içimde korku, telaş hisleri kendini belli ederek nefesimin teklemesine sebep oldu. Buray beni aldatmıştı. Araz Bey ile yemek yemiştik. En son ise kanamam olduğu zihnime düştü. Kanamam vardı. Elim hızla karnıma gitti ve küçük fısıltılar halinde 'bebeğim' diye inlercesine çıkan sesim git gide yükseldi. Kısa sürede avazım çıktığı kadar 'bebeğim' diye bağırmaya başladım. Ya ona bir şey olduysa? Ya onu kaybettiysem? Allah'ım alma onu benden. N'olur, n'olur! 'Bebeğim, bebeğim, bebeğim...' Yakarışlarım arasında kapının açılma ardından kapanma sesini duydum. Oda da hızlıca yanıma yaklaşan ayak sesleri ve ardından çıkan cümle Buray'ın 'Seher, hayatım' demesi oldu. Sesi telaşlı geliyordu. Onun bana seslenmesi benim için hiçbir şey ifade etmediğini ona cevap vermek istemediğimde anladım. Bebeğim, kızım nasıldı? Benimle miydi? Beni terk etmiş miydi? Karnımda ki ellerimi tutarak 'Sakin ol Seher' diyor onun sesiyle daha da öfke dolduğumu bilmeden beni kendince sakinleştirmeye çalışıyordu. Ellerimde ki ellerini ittirerek daha çok bağırdım. Sakinleştiremeyeceğini anlayan Buray, dışarı çıkarak doktoru çağırdığını duydum. Kısa sürede odaya giren doktor hanım yanımda ki sandalyeyi çekerek ellerimi tutup sakin bir sesle konuşmaya başladı. Tek kelimesiyle içime su serpmişti. 'Seher Hanım ben kadın doğum uzmanı Merve Öz. Bebeğiniz iyi merak etmeyin. Derin bir nefes alın lütfen. Evet, evet. Derin nefes alın, verin. ' dedi. Merve Hanımın dediği gibi nefes alıp vererek biraz daha sakinleştim. Ellerimi karnımdan yine de çekmedim. Ne zaman aktığını bilmediğim göz yaşlarımı Merve hanım peçete yardımıyla sildi. 'Seher Hanım, sakin olun lütfen. Bebeğiniz iyi durumda ama' işte o ama insanlığın belalı bağlacıydı bence. Ama neydi? Ama, ama, ama. 'Ama ne? Ne aması? Neyi var?' sesim her sorumda yükselirken, her soruda ellerim daha sıkı sarıldı karnıma. 'Seher Hanım, hastaneye geldiğinizde kanamanız vardı. İlk üç ay da olan kanamalar çok tehlikelidir. Stres, yorgunluk gibi üzücü şeylerden uzak durmalısınız.' dedi. Kısa bir es verdikten sonra konuşmasını sürdürdü. Bu sefer sesi az öncesine göre bir tık daha kısıktı. 'Yoksa düşük ile karşılaşabiliriz.' Telaşla yerimden doğrulurken kolumda ki serum canımı acıttığı için dudaklarımdan acı bir inleme döküldü. 'Nasıl, neden kanamam oldu? Ne yapmam gerekiyor?' dedim, sesimde ki korku gözle görülecek derecedeydi. 'Seher Hanım kendinizi yormamanız, stres yapmamanız, ağır kaldırmamanız gerekiyor. Kontrole gittiğiniz doktorunuza da yarın gidip görünürseniz çok iyi olur.' Merve Hanım odadan çıkınca Buray yatağın kenarına oturup elimi tuttu. Telefonda konuşurken dedikleri aklıma geldikçe midem kalkıyor, elimi elinden çekmek istiyordum. Elimi çekmemek için kendimle ayrı bir savaşa girerken gözlerimi kapattım. 'Hayatım, çok korkuttunuz beni.' Kafamda ki ses hunharca kahkaha atarken ona katılmak istesem de kendimi tutmayı başardım. 'Araz Bey getirmiş seni hastaneye. Gece buradaydı ama doktor hanım sabaha kadar uyutacaklarını söyleyince eve gönderdim.' dedi. Araz'ı teşekkür etmek için aramalıydım, hastaneye o getirmişti. 'Buray ben dinlenmek istiyorum.' Buray ile olabildiğince konuşmak istemiyorum. Aniden ağzımdan bir şey kaçacak diye korkuyorum. O her konuştuğunda, göz göze geldiğimiz de veya gördüğümde 'neden ya?' diye bağırmak isteğim körüklendiğini hissediyorum. Serumum yarım saat sonra bitse de uyuduğum için uyandırmamışlar. Serumdan sonra bir saat daha uyumuşum. Şimdi ise evdeydik. Ben yatak odasında uzanırken Buray yemek hazırlayacağını söyleyerek mutfağa gitmişti. Kimsenin geceyi hastanede geçirdiğimden haberi yoktu. Gece olduğu için ve ikimizin de sağlıklı olduğunu öğrenince Buray kimseye haber verip telaşlandırmak istememiş. Doğru yapmış. Şuan kimse ile konuşup durumu anlatmak istemiyorum. Ailelerimizi zaten telaşa sokmak istemem hem de annemler başka bir şehirdeyken. Kızlarla ise neden bilmiyorum ama içimden hiç konuşmak gelmiyordu. Araz'a, Buray'ın beni aldattığını anlatmak için akşam yemeğine çıkarken de bunu sorguladım. Neden ilk kızlara gitmedim? Neden onların omuzlarında ağlayıp teselli bulmadım? Neden diye sordum ama cevap bulamadım. Müsait değildik, o an Araz vardı dedim kendi kendime ama ya şimdi? Neden hala kızları aramadım? Neden onları eve çağırmadım? İşteler diye mi? Belki. Telefonun çalmasıyla kafamda ki düşünceleri kovalayarak yatakta doğruldum. Arayan Ara'ın ta kendisiydi. Efendim diyerek açttım telefonu. 'Seher, selam. ' dedi. Sesi tedirgin geliyordu. Dün akşam beni son görüşünde ki tavrımdan olsa gerekti. 'Nasıl oldunuz?' bebeği kaybedip kaybetmediğimi nasıl soracağını bilememişti ama nazik bir kalbi vardı. Tebessüm ederek cevapladım. 'Teşekkür ederiz Araz. Kızımda bende iyiyiz. Sen nasılsın?' telefonun ucundan sakince nefes verdi. 'Sevindim iyi olmanıza. Bende iyiyim. Eşini arayacaktım sabah hastaneye gelmek için ama telefon numarasını almayı unutmuşum.' dedi. Buray da vermek istememiş olabilirdi. 'Senin telefonunu aradım ama kapalıydı. dedi. Mahcup hissettim kendimi. 'Şarjı bitmiş olmalı Araz. Eve iki saat önce geldik. Serum bittikten sonra çıkarttılar bizi.' 'Sevindim iyi olmanıza. Ben ofistekilere sen hamileliğini demedin diye yine demedim haberin olsun. İki gün izinli biliyor herkes.' dedi. Araz'a teşekkür etmem gereken çok şey birikiyordu. 'Teşekkür ederim Araz. Kimseye söylemek istemiyorum gerçekten. İzin içinde hayır diyemeyeceğim doktor dinlenmem gerektiğini söyledi.' dedim. Düşük yapma tehlikem olduğunu söyleyemedim. Belki de tamamen izin vermesinden korktum bilmiyorum. 'Önemli değil Seher. Yeni sırdaşımsın unutma.' dedi. Sesi alaylıydı. Beni de güldürmeyi başardı. Dudaklarımda ki varla yok arası tebessümümle konuştum. 'Sırdaşım seninle daha iç açıcı konular paylaşmak isterim tabii.' dedim. 'Nötrlemiş olabilirsin kızının haberiyle.' istemsizce elim karnıma gitti. Kızımı konuşmanın heyecanıyla gülümsemem kendini belli etti. 'Sende haklısın.' 'Ben seni daha çok rahatsız etmeyeyim sen dinlen. Bugün dinlen yarın sen müsait olunca ziyaretine geleceğim zaten.' dedi. Beklediğimi söyleyerek vedalaştık ve telefonu kapattık. Yatağa tekrar yatarak telefonu elime aldım. Instagram'a girmiş birkaç kişinin hikayesine bakmış, instagramdan çıkıp twitterda gündemde neler var diye göz atarken whattsaptan gelen mesajla oraya geçtim. Gönderen: Sis 🖤 Güzelim konuştun mu Buray ile iş konusunu?
Gönderilen: Sis 🖤
Hayır kara kızım konuşamadım. Gönderen: Sis 🖤 İşte misin? Buluşalım öğle arasında.
Gönderilen: Sis 🖤
Yok kara kızım, evdeyim.
İzinliyim bugün. Gönderen: Sis 🖤 Neden izinlisin? İyi misin?
Gönderilen: Sis🖤
Öğle aranda gel, bekliyorum. Gönderen: Sis 🖤 Tamam güzelim. Geleceğim.
Zeynep'e onu beklediğime dair attığım son mesajla beraber odaya Buray girdi. Elinde bir tepsi vardı. Yemek kokusu geliyordu. 'Hayatım biraz yemek ye, dün geceden beri bir şey yiyemedin.' dedi. Doğru diyordu. Kızım için yemeliydim. Kafamı onaylayarak sallarken yattığım yerden doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. Yemeği yerken Buray da yatakta kendi yerine oturdu. Yemek boyunca beni izlemiş ama sesini asla çıkartmamıştı. Çorbamı bitirince artık dayanamayarak kaşığı tepsiye bırakarak ona döndüm 'Neden beni izliyorsun yemek yerken?' dedim. 5 senelik ilişkimiz de ilk defa hayatım demedim. Kısa süre içinde de tamamen bundan kurtulmak istiyordum. Her şeyi bilerek ama bilmiyormuş gibi yapmak çok zordu. Midem hamilelikten değil ama bu durumdan çok bulanıyordu. 'Çünkü, çünkü çok korktum. Sana ve kızımıza bir şey olacak diye çok korktum. ' dedi. Yüz ifadesi gerçekten üzülmüş, korkmuş olduğunu belli ediyordu ama bundan emin olamazdım. Daha doğrusu artık yalan söylediğini biliyordum. İyi bir oyuncuydu. Beş senedir sevilmediğimi bir an bile hissettirmedi sevmediği halde. Kutlamak gerekti. 'Korkma demeyeceğim çünkü bende çok korktum. Sabah doktor dedi ya düşük riski var diye. korkum daha çok arttı. İyi bir anne olamayacak mıyım acaba düşüncesini aklımda dönüp durdu. Neyi yapamadım?' elimi karnıma koyarak konuşuyordum. Buray gerçekten korkuyor muydu bilmiyordum ama ben çok korkuyordum. Kızımı kaybetmekten. 'Sen bir şeyi yanlış ya da hatalı yapmadın. Hayatın akışında olması gerekiyordu oldu. Bu saatten sonra ne yapmamız gerektiğini doktorumuzdan öğreneceğiz ve bunu da atlatacağız. Altı ay sonra minik Seher kucağımızda olacak.' Buray elini elimin üstüne koydu. İkimizin eli de karnımdaydı. Kızımızı tutuyordu. Dün o telefon konuşmasını duymasam sözleri o kadar güzel gelirdi ki korkularım geçerdi ama Buray konuştukça korkularım alevleniyordu. Korkularım alevleniyordu çünkü onu boşayacaktım. Kızımı daha dünyaya gelmeden babasından ayıracaktım. Bunu ona yapmaya hakkım var mı ya da babasız bırakmalı mıyım gibi evhamlara kapılmıyordum çünkü kendim için doğru olanı yapmalıyım. Buraydan boşanmalıyım. Benim korkum doktorun stresten uzak dur dediği halde bu karmaşa da bunun nasıl olacağıydı. Öğrenmem gereken, yapmam gereken bir çok şey vardı. İlk ikisi ise boşanma avukatıyla görüşmem gerektiği ve Buray'ın beni aldattığını ispat etmekti. Kiminle aldattığını önemsiyor muydum? Hayır. Mühim olan beni aldatmış olmasıydı. Mühim olan beni sevmemiş olmasıydı. Mühim olan kızımızı istemiyor olmasıydı. Mühim olan, olmayan ve yapmam, yapmamam gereken şeyler sıralayıp, kendi dünyamda cebelleşip dururken kapı çaldı. Muhtemelen gelen Zeynep' idi. 'Güzelim, selam.' kapıdan kafasını uzatarak yüzünde ki hafif tebessümle konuşuyordu. İçeriye gelmesini söylemem ile kapıyı ardından kapatarak yatağın ucuna oturdu. 'Selam Zeyno. Nasılsın?' dedim yatakta doğrulurken. 'İyiyim güzelim ama sen nasılsın? Buray bile işe gitmemiş bugün. Neyin var? İyi mi kızınız?' dedi endişeyle. Burak da gerçekten endişelenmiş ve korkmuş muydu? Korkmuş gibi mi yapmıştı? Annesi ve babası acaba evlilik şartından sonra çocuk şartı da mı koymuştu? Bu sorunun da cevabını bulamayacaktım muhtemelen. Belki de bulurdum. Aklımda ki düşünceleri atmak için kafamı sağa sola hızlıca sallayarak dikkatimi tekrar Zeynep'e verdim. Karnımı okşarken 'İyiyiz şimdi teyzesi. Dün Araz ile yemekteydik. Kanamam oldu...' derken sözümü kesti. Korkmuş bir ses tonuyla yerinden kalkarak yanıma gelip oturup elimi tuttu. 'NE! Nasıl? Bize neden haber vermediniz?' dedi. Hafif sesi yükseldi. Karnımda ki elimle elini tutup karnıma götürdüm. 'Teyzoş biz iyiyiz sakin ol. Buray, ben normal odaya alınınca kimseyi gece gece endişelendirmemek için haber vermemiş. İlk senin haberin oldu şuan. ' dedim. Elini karnıma biraz daha bastırıp 'Teyzoş seni bekliyoruz he biz. ' dedikten sonra sıkıca bana sarıldı. Sesinde sakın terk etme bizi cümlesinin anlamı vardı. Anladım. 'Teyzoş altı ay sonra kucağımıza almak için her türlü konforu sağlayacağım merak etme. ' dedim. Kafasını omzumdan kaldırmadan 'Doktor ne dedi? Neden kanaman olmuş?' diye sordu. Gözüm istemsiz kapıya gitti. Buray orada mı diye bakmak için halbuki kapının kapalı olduğunu biliyorum. Sarılmamızı sonlandırarak yanağını öperken konuştum. Stresten olabilir dedi doktor. Dinlenmem gerektiğini, ağır kaldırmamam gerektiğini falan söyledi. Dikkat edeceğim ve altı ay sonra bizimle olacak.' dedim. Onun beni sakinleştirmesi gerekirken ben onu sakinleştiriyordum. Bu gerçekle beraber kıkırdadım . Zeynep ise bu gülüşümün sebebini sordu. 'Senin beni sakinleştirmen gerekirken ben seni sakinleştiriyorum Zeyno.' dedim. Mahcup olarak kafasını öne eğdi. 'Haklısın be annecik ama ne yapayım. Tutamadım bir an.' dedi. Gülümseyerek önemli olmadığını söyledim. Bir süre sadece el ele tutuşup öylece durduk. Arada karnımı arada saçlarımı okşadı Zeynep. Yarım saat geçmişti ki içeriye Buray girdi. 'Hanımlar bir isteğiniz var mı? Buray şefiniz mutfakta' dedi. Zeynep gülerek 'Sen ne anlarsın yemekten? Bırak ben yaparım.' dedi dalga geçercesine. Buray gerçekten de yemek yapmaktan bir şey anlamazdı. Bana hazırladığı yemekte hazır mercimek çorbası ile iki gün önce evde hazırladığım yemeklerdi. Buray ile Zeynep' kısa bir atışma yaşadı. Zeynep'in haklı olduğundan da çok üste çıkamayarak 'aman aman' diyerek odadan çıkarken kapıyı kapattı. Zeynep kapanan kapının ardından sessizce bakıp sonra dönüp bana baktı. Yüzümü birkaç dakika izledi. En sonunda 'Yüzümde bir şey mi var? Ağzımda yemek kalıntısı mı kalmış?' diyerek ellerimle ağzımı yokladım. 'Ağzında değil ama gözlerinde bir şeyler var. ' dedi. Anladı. Ne olduğundan emin değildi ama bir şeyim olduğunu anladı. İnkar mı edecektim yoksa kabullenip anlatacak mıydım? Zeynep hem en yakın arkadaşım hem de çok iyi bir psikiyatristi. Bana yardım edebilirdi. Neden en yakınım dediğim, neredeyse kundaktan beri tanıştığım kişilere, kızlara, anlatmaktan kaçınıyorum bilmiyorum. Kendime bu sorunun cevabını veremedim ama Zeynep'ten başlayabilirdim anlatmaya. Zeynep beni anlardı. Zeynep beni bir kadın olarak, en yakın arkadaşım veya psikoloğum olarak değil yaşadığı şeylerden dolayı da anlardı. Zeynep'e anlat Seher hadi. Sorusuna uzun süre cevap vermeyip dümdüz yüzüne baktığım için daha tedirgin olan Zeynep beni dürterek 'Soruma cevabımı aldım ben. Bir şeyin var ama o gözlerinde ki şeyin sebebi....' cümlesine devam etmeden önce kapıya anlık göz attı. 'Gözlerinde ki şeyin sebebi Buray deeğil mi?' dedi. Gözlerimi kapatarak gözümden akan tek damla ile sorusunu yine sessizce yanıtlamış bulundum. Sorunumuzun ne olduğunu bilmese dahi sımsıkı sarıldı. Gözümden akan yaşı birkaç tane daha takip etti. Kafalarımız birbirimizin omzunda sarılırken Zeynep 'Şimdi anlatmak ister misin?' anlatmak isterdim elbette ama Buray'ın duyma ihtimalinden tedirgin oluyordum. Sorusuna cevap olsun diye 'hı hı' dedim. Bir süre cevap vermemişti galiba anlatmamı bekledi. Sırtımda bekleyen eliyle beni dürtüp 'Anlat bir tanem.' dedi. Fısıldayan bir sesle 'Buray var evde şimdi olmaz. O yokken anlatabilirim ancak.' dedim. Buray ile olan sorunumun Buray'ın da bildiğini düşündüğünden bu tedirginliğime bir anlam veremeyerek sarılmama bir son verdi. 'Nasıl yani? Buray ile sorunun var ama Buray bilmiyor?' kısa bir es verdikten sonra 'Dün veya bugün olan bir şey değil diye tahmin ediyorum. Dün sabah kontrole gittiniz bugün de zaten hastaneden geldiniz. ' diye sorguluyor. Sesli düşünüyordu. Bana soruyor ama nereyi atladığına anlam verememişti. 'Buray'ın haberi yok çünkü onunla bu kırgınlığımı daha paylaşmadım. Yaptığı şeyin farkında olmadığımı sanıyor. Kontrolden sonra oldu. Sizinle konuştuktan sonra.' dedim. Buray'ın beni aldattığını, benim ve kızımla ilgili düşüncelerini asla tahmin edemezdi. Beş yıldır tanıdığımız Buray öyle biri değildi. 'Ne yaptı? Sen neye alınsan kırılsan direkt konuşursun. Çözüme kavuşsun istersin.' dedi. Sessiz olmasını işaret etmek için işaret parmağımı dudaklarıma bastırarak kapıyı kontrol ettim. 'Buray muhtemelen bugün işe gitmez. Ama yarın mecbur gidecek. Toplantıları var beyimizin. O gidince ben sana mesaj atarım gelirsin olur mu?' dedim. O dinlemeden rahat etmezdi bende artık canım dediğim birine anlatmak istiyordum. Beni anlasın istiyorum. En iyi anlayacak kişide Zeyne olacağına emindim. 'Ben bugün bir yere gitmiyorum. Danışmanlık merkezimden izin alırım yarın çok görüşmem yoktu. Onları diğer güne aktarırım. Ne sorunun varsa küçük değil belli ki.' dedi. Küçük değildi, sırtımda bir dünya olmuş beni resmen kamburlaştırmıştı. 'Israr etmeyeceğim biliyorum dinlemezsin. Benimde işime geliyor bu sefer.' dedim. Benim dolabımdan giyinecek bir şeyler almasını söyleyerek dinlenmek için tekrar uykunun kollarına bıraktım kendimi. Gözümü açtığımda gece olmuş yanımda ise Zeynep yatıyordu. Komidindeki telefonu aldığımda saatin akşam on bir buçuk olduğunu gördüm. Gözlerim sonuna kadar açıldı. Resmen bir gün boyunca uyumuşum. Kızımla beraber yorgunluğun verdiği bir ruh hali olsa gerekti ama üç aydır ilk defa bu kadar çok uyudum. Su içmek ve Buray'ın nerede olduğuna bakmak için yataktan kalktım. Zeynep'in üstünü tamamen örtüp odadan sessizce çıktım. Zeynep'im beni bırakmamak için gitmediğini tahmin ediyordum. İş yerini arayıp izin alacaktı ama uyuduğumdan hiçbir şeyden haberim yoktu. Ne yaptı acaba? Ya da Buray'a ne dedi de yanımda yatmasına izin verdi? Buray yatağından başka yerde kolay kolay yatamazdı. Odaları geze geze salona geldiğimde Buray'ı L koltukta yatarken buldum. Mutfağa gidip su içerek tekrar odama geldim. Yorganın altına girerek öylece durdum. Onca saat uyumadan sonra uyku namına hiçbir kırıntı haliyle yoktu. Ne kadar dönüp dursam da bir faydası olmuyordu. Yataktan kalkarak çalışma odama gittim, teslim etmem gereken projeye devam etmem akıl sağlığım için de iyi olacaktı. Madem İzmir'e gidiyordum İstanbul'da ki işlerimi olabildiğince çabuk halletmeliyim. Saatler nasıl geçti bilmiyorum ama kulağımda ki kulaklıkla günün ilk ışıklarına şahitlik etmiş, proje de büyük sayılabilecek bir ilerleme kaydetmiştim. Az önce Zeynep'i kontrol ederek hala uyuduğunu gördüğümde ise işime devam ettim. Bugün kahvaltı hazırlayasım gelmiyordu. Midem bulanıyor gibiydi. Çizime hala devam ederken çalışma odamın kapısı aralanırken odaya Buray girdi. 'Hayatım günaydın.' diyerek yanıma gelip bana sarılarak yanağımdan öptü. Ne kadar ittirip defol diyesim geliyor olsa da çok aşık bir çiftmişiz gibi karşılık verirken diğer normal günler gibi sohbetine eşlik ettim. Ne yaptığımı, nasıl olduğumuzu sordu. Zeynep'in burada olacağını ona söylediği için bugün ki toplantılara katılması gerektiğini söyleyerek de işe gidip gidemeyeceğini sordu. 'Yok hayatım sen işe git. Biz iyiyiz. Zeynep'te benimle olacakmış zaten. Biz kız kıza takılırız.' dedim. Ben istemezsem gitmezmiş öyle dedi. Yalan korkusuna yalandan inanmış gibi yaparak doğru dediğim tek şey gitmesinin problem olmadığıydı. Yeter ki evden gitsin. Buray'ı evden yollarken Zeynep'te o arada uyanmıştı. Kahvaltı etmek istemediğimi söylesem de kızın için diyerek ikimize mini bir kahvaltı hazırladı. Kahvaltıyı atıştırırken bakışlarını sık sık yüzüme çevirse de ben baktığımda gözlerini kaçırıyordu. Anlatmamı istiyordu. Ben ise yemekleri boğazımıza dizmemek için yemekten sonraya saklıyordum. Ben kahvaltı tabağımı bitirip lavaboya koyarken telefonum çalmaya başladı. Arayan kişinin adını görüp, çağrıyı cevapladım. 'Alo Araz?' Halimi hatırımı sorarken akşam eşiyle ziyarete gelmek istediğini belirtti. Ona beklediğimi söyledim. 'Seher, avukat arkadaşımla konuştum. Bu duruma ilgili bir arkadaşı olduğunu ve bugün müsait olduğunu söyledi. Öğleden sonra duruşması varmış. Müsaitsen öğleden önce buluşmayı onaylayacağım?' dedi. Derin bir nefes verdim Araz'ın konuşmasından sonra. Nefesimi tuttuğumu bile fark etmedim. Heyecan, mutluluk ve beklentilerle başladığım bu yolculuğa kırıklar, gözyaşları ile veda ederek bitiriyordum. Bitirmek için birkaç saat sonra bilir kişi diyeceğim birisiyle konuşacaktım. 'Araz ben evden çıkamam biliyorsun ama avukat buraya gelirse sevinirim.' dedim. Zeynep avukat kelimesini duyar duymaz yerinden kalkıp yanıma geldi. Gözlerinde onlarca soru işaretini görebiliyordum. Kolunu tutarak sakin olması için sıkmıştım belki de kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum bilmiyorum. 'Olur Seher. Avukat Nermin Hanım bilgin olsun. Bilgisine güvenebilirsin okulundan dereceyle mezun olmuş bir avukat.' 'Teşekkür ederim tekrar Araz. Saat dörtten önce gelsin bana yeter. Buray eve gelirse falan karşılaşmasınlar.' dedim. Saati bana mesajla ileteceğini söyleyerek kapattı. Zeynep ne kadar baskı yapmak istemese de telefonda avukat kelimesinin geçtiğinden beri yediği dudaklarını bırakarak 'Ne avukatı, ne oluyor?' demeden edemedi. Bugün, Zeynep'e anlatacaktım, içimde ki zehri biraz daha akıtacaktım. Bugün, noktayı koymak için neler yapmam gerektiğini konuşacak ve harekete geçecektim. Bugün, hikayelerde geçen 'hayatımın ikinci kısmı için birincisine nokta koyuyorum' dedikleri yerden önce ki durağa geliyordum. Virgül atacaktım. Bugün, hayatımın mutlu olduğum anlara sebep olan kişiyle bağlarımı nasıl kopardığımı anlatırken ama dediğim yerden sonra nokta koymadan önce ki yerdeydim. Bugün benim için her şeydi. Kızım için korktuğum, Buray için ise ikimiz için attığım o imzayı kendim için geri alma günümdü. Bugün kızıma daha çok sarılacağım gündü. Kızım, benden sana seni hiç üzmeyeceğim. *** Nasıl gidiyor? |
0% |