@matthiolagolge
|
BENDEN BANA
BÖLÜM 8: İZMİR
Buray'ı o kadınla kafede görmemin üzerinden tam bir hafta geçti. Başka bir deyişle kadının abisinin Buray'ı dövmesinin üstünden tam bir hafta. Buray ve Büşra, kadının adı Büşra'ymış olaydan bir gün sonra öğrendim, Büşra'nın abisine yakalanınca abisi Büşra'ya bir sürü şey söyledi. Buray da adamla dalaşınca dayak yemesi kaçınılmaz oldu. Olayın dayak anına kadar her anını kamera almıştım. Buray'ın ilk yumruğu yediği an bile telefonumda vardı. İzlemesi çok keyif veriyordu.
Asıl keyif veren olay dayak yedikten sonra hiçbir şeyden haberi olmayan benim yanıma geldiği andan sonrasıydı. Akşam dokuz buçuk gibi gözünün biri mor, dudağı patlak, eli sargıdaydı. Vücudunda da moruklar, ezilmeler oluştu. İki gün rapor vermişti doktor.
Yolda gelirken düşündüğü belli olan ve gerçekten de habersiz olsam yemeyeceğim fakat beni salak görüyor olmalı ki çok düşünmediği yalana 'öyle mi olmuş? Yazık!' temalı söylemlerimle yanında olup arka planda yapmam gerekenleri sürdürmeye devam ettim.
Yeniden işe döndüğümde ise Araz ile elimde ki projeyi konuşmuştuk. İzmir'deki şirketten beni aramışlar ve yüz yüze görüşmek istemişlerdi. Seve seve kabul etmiştim. Bir hafta sonrası yani bugün için sözleşmiştik.
Bugüne kadar ki süreçte ise avukatımla görüşmüş, elimde ki son projeyi tamamlamış ve müşterilerime teslim etmiştim. Arada yaptığımız kaçamakların zamanı geldiğini düşünerek, İzmir gezimi birkaç gün uzatarak yolculuğuma kızları da dahil etmeyi ihmal etmemiştim.
Şimdi ise İzmir'deyim. Beş gün kalmaya kara vererek buraya geldik. Beş gün boyunca hem iş yapacak hem de onların tatiline eşlik edecektim. İşim pek yoktu en fazla iki gün sürerdi ama buraya yerleşmek istiyorsam bazı araştırmalar yapmalıyım.
Ev gibi...
Zeynep'in de bu tatili şimdi istemesinin amacı onların kafa izninden çok benim kafa iznine ihtiyacım vardı. Hem de Buray'dan ne kadar ayrı tutsa kardı. Buray'a İzmir'den yeni iş geldiğini ve şirketteki mimarlardan bir tek ben boş olduğum için Araz Bey'in beni gönderdiğini söyleyerek şüphelenme riskini ortadan kaldırmış oldum. Kızlarla arada böyle kaçamak, küçük tatiller yaptığımız için beraber gitmemizi yadırgamadı.
'Kızlar siz odalarınıza yerleşin bende burada ki patronla konuşup geleceğim.'
Zeynep ile gelmeden önce konuşmuştuk. Kızlara neden anlatmadığımı sormuştu cevap verememiştim. Sebebini bende bilmiyordum.
Kanamam olduğunu bile onlara haber verdirmemiştim. Evdeyken Zeynep'ten rica etmiştim söylememişti. İşteyken zaten sorun olmamıştı ama işlerimi hallettikten sonra onlara da söyleyecektim. Zeynep, onların desteklerinin çok iyi geleceğini söylemişti, haklıydı. İyi geleceğini bende biliyordum ama bir türlü söylemem gereken kelimeler ağzımdan çıkmamıştı. Sorun var mı dediklerinde 'var. ' diyerek anlatmaktansa 'yok' diyerek gülümsemeyi tercih etmiştim.
'Merhabalar Hasan Bey, nasılsınız?'
'Teşekkür ederim, evet az önce geldim İzmir'e. '
'Tabii, öğle yemeğine ne dersiniz Hasan Bey?'
'Görüşmek üzere. Yemeği yiyeceğimiz yerin adresini atarsanız bana sevinirim.'
Hasan Bey ile anlaştığımız saate daha beş saat vardı. Öncelikle kızlarla kahvaltı yapıp sonrasında hazırlanmam gerekiyordu. Kızlarla ortak grubumuz olan whattsap grubuna 'yemek salonunda buluşalım, kurt gibi acıktık.' yazdım. Sonuçta iki kişiydim ve iki kişilik acıkıyordum. Kurt yanımda hat etmiş.
Kızlarla açık büfeden istediklerimizi tabaklarımıza koymuş ve masaya oturmuştuk. 'Hasan Bey ile görüştün mü?' diyerek sohbeti başlattı Hale. Ağzımda ki lokmayı çiğnedikten sonra onu onayladım. 'Konuştuk. Öğleden sonra iki, üç gibi yemek yiyeceğiz beraber. Muhtemelen yarın da ofise giderim.' dedim. Kızlar da gerçekleri bilmediği için müşteri ile görüşeceğim sanıyorlardı.
'Seher, iş teklifi vardı sana. O iş ne oldu? Buray ile konuştun mu? dedi Melda. Şimdi değildi, şuan anlatamazdım. Biraz daha ertelemeliydim, birkaç gün daha. 'Buray ile paylaşmadım daha ama muhtemelen yemekte onu konuşacak Hasan Bey benimle.' demiş bulundum. Başka bir yalan söylememiştim bu sefer cümlemde ki her şey doğruydu. 'Ne diyeceksin peki?' demişti bu sefer Jale.
Kızlar beni zorlamak için her şeyi yapıyorlardı. Zeynep hiçbir şey demeden öylece yemeğini yiyor ve sorulara nasıl cevap vereceğimi dinliyordu. 'Buray ile konuşacağım yemeğe gitmeden son kararını versin diye. ' dedim. 'Siz ne yapacaksınız ben yokken?' dedim konu benim iş hayatımdan uzaklaşsın ve daha fazla köşeye sıkışmadan kaçayım diye
'Otelin havuzuna sen gelince gireriz diye konuştuk. Sen gelene kadar dükkanları gezeriz diye düşünüyoruz.' dedi Zeynep. 'Güze plan. Yemeğin çok uzun süreceğini sanmıyorum en azından ümit ediyorum. Alışverişiniz bitmeden yemek biterse gelirim yanınıza. ' dedim.
Yemekleri bitirir bitirmez odaya çıkarak uzun sayılabilecek bir duş aldım. Duştan bir buçuk saat oyalanmam sonucunda hızlıca kurulanıp bavulumdakilere bakındım. Gri renkte küçük bir yırtmacı olan etek, iki parmak kadar göbeği gösteren bluz ve üstüne de aynı renkte ceket giydim. Ayakkabı olarak siyah sivri topuk ayakkabımı giymiş, siyah küçük askılı çanta ve gümüş kolyeyle de kombinimi tamamladım.
'Ooo Mimar Seher Hanım, çok şıksınız. Güzelliğinizden gözlerini alamayacaklar ve yeteneğinizle beraber de işi size verecekler. ' demdi Melda. Jale, Zeynep ve Hale de beni utandırmak için ıslık çalarak alkışladılar.
'Evli ve hamile değil sanki kadına bak, bir içim su ya' dedi cümlenin sonuna doğru harfleri uzatarak konuşan Hale.
'Kızlar utandırmayın, tamam. Birkaç hafta sonra giyemeyeceğim muhtemelen şimdi giyeyim bari.' dedim. Hepsine tek tek sarılarak 'Hadi bana şans dileyin, bu işi ben alayım. ' dedim. Hepsi de bu isteğime şans dilemelerine gerek olmadığını zaten alacağımı söyledi.
Bana güvenmelerini seviyorum.
İyi ki varlar.
Hepsine gülümseyerek havadan öpücük atıp odadan çıktım.
Hasan Bey'in attığı adrese navigasyondan bakınarak otelin önüne indim ve valeden taksi çağırmasını rica ettim. Taksi on dakika da anca gelirken ve restoranda geçmemiz ise yarım saatimizi aldı. Anlaştığımız saatten beş dakika sonra vardım.
Restoranda girdiğimde garson Hasan Bey'in oturduğu masaya kadar eşlik etti. Hasan Bey gülümseme ile beni karşıladı. Beni görünce yerinden kalktı. 'Hoş geldiniz Seher Hanım. ' diyerek elimi sıktı. Mahcup bir gülümsemeyle karşılık verdim 'Geç kaldım kusura bakmayın. Yol bilmeyince aksilikler oluyor böyle. ' dedim. Hasan Bey önemli olmadığını buraya yerleşince zamanla alışacağımı söyledi.
Hasan Bey ile iki buçuk gibi başlayan yemekli sohbetimizde işi kabul ettiğim için çok sevindiklerini söyledi. Yarın ofisteki iş arkadaşlarımla tanışabileceğimi söylemiş ve yaptığım projelere ilgili fikirlerini söylemişti. En son ise Buray'ı sormuştu. Eşimin gelip gelmediğini, ne işle uğraştığını gibi detay sorular. Sadece boşanma arifesinde olduğumuzu ama İzmir'e gelene kadar halletmeye çalışacağımı söylemiştim. Evliliğimin bittiği için üzülmüştü, sanırım tek üzülmeyecek bir kişi vardı.
Yemekten ikimiz de güler yüzle ayrıldık. Yarın öğleden sonra ofise beklediğini söylemesiyle vedalaşarak mekandan ayrıldım. Buraya gelirken aldığım taksi durağının numarayı arayarak bir taksi istedim ve ardından Zeynep'i aradım.
'Selam güzelim. Benim işim bitti, ne yapıyorsunuz?'
'Selam canım. Dışarıdayız. Sana attığımız konuma gel. '
Sesi neşeliydi. Mutlu olmaları bana da yayılıyor gibiydi. Kızım da mutlu oluyordu, hissediyordum.
Teyzeleri iyi ki vardılar.
Söyledikleri adrese gittiğimde bir bebek dükkanıyla karşılaştım. Vitrinin bir tarafı kız kıyafetler ile doldurulmuşken diğer tarafı erkek kıyafetleriyle kaplanmıştı. Yüzümde istemsiz bir gülümseme ile kızları görmek için sokakta dolaştı. Onları göremeyince içeride olma ihtimalleriyle içeri girdim. Göz göze gediğim ilk kişi Melda oldu. Elinde minik sarı bir tulumla yanıma gelerek 'Seher, bunlar çok tatlı.' dedi. Zeynep, Jale ve Hale de ellerinde bebek kıyafetleriyle yanıma geldiler. Gözlerinde ki mutluluk ve heyecan beni de çok mutu ediyordu.
Benim heyecan ve mutluluğumu paylaşıyorlardı.
'Hepsini alalım dedik ama mantıklı tarafımız bebekler çabuk büyüyor ve gelen hediyesi de çok olur olduğu için içlerinden birkaç tane alalım dedik ama onu da başaramadık. '
Hallerine içten sesli bir kahkaha attım. Karnımı tutarak 'Kızım bak teyzenler şimdiden manyak olmuşlar.' dedim. Onlar da kahkaha attı.
'Kızlar anlıyorum sizi Melda'nın oğlu olacağı zaman nasıl delirmiştik. Ah ah ama şimdi Melda'nın da dediği gibi burada ki her şey güzel ama birer parça alalım. İstanbul'a giderken bir valiz de ona yapmak durumunda kalırız yoksa' dedim. Son cümleme hepimiz güldük.
'Seher haklı. Hem doğuma da çok var. Tüm hepsine bakalım çünkü durduramayacağım kendimi ama seçim yaparak alalım, haydi. ' kararımı destekleyen Jaleydi.
Hepimiz kız reyonuna giderek kıyafetlere, ayakkabılara, oyuncaklara bakıyorduk. Kızlar buldukları kıyafetleri önce bana gösteriyor sonra karnıma eğilerek 'Teyzoşum giyersin değil mi? Çok güzeller' gibi sözcükler ederek kıyafetlere bakmaya, karnımı okşamaya devam ettiler.
Haftaya beş aylık olacaktı. Aramıza katılmasına son dört ay kalmıştı. Heyecanım her giden gün artıyordu. Nasıl olacaktı saçı, gözü?
Bir saati aşan bir süreden sonra onu mu bunu mu alalım diyerek, bu da çok güzelmiş, buna bayıldım diye diye sonunda mağazadan çıktık. Herkes birer tane alacağım demiş olsa da en az üç parça eşya almışlardı.
Melda lacivert atlı poposunda ayıcık olan, turuncu ve mavili şapkalı ve krem rengi üstünde 'hadi beni gıdıkla' yazan bebek takımı alırken Jale morlu altlık ve eldiveniyle zemini pembe üstünde mor figürler olan zıbın ve şapkasını aldı. Zeynep, her ne kadar yaz ayına girecekken kışlık kıyafetler çok kalmasa da Hale ile o kadar kurcalamanın sonucunda kış bebeği olacak diyerek kışlık tulum almayı başardılar. Zeynep sıfır kol ve bacaksız olan yeşil tulumuyla içten giymesi için gömlek alırken Hale ise kahverengi sıfır kolu şortlu örme bir tulum aldı.
Hepsinin aldıkları birbirinden güzel ve şekerdi ki hangi birine baksam da sarılsam bilemedim. 'Kızlar bunların hepsi çok şeker, çok güzeller. Minicik bir bebeğin bir de bunların içinde olduğunu düşününce istemsiz ağlayasım geliyor. '
Kızlar 'kıyamam sana anniş ya' diyerek gelip beni kollarının aralarına alıp sıkı şekil de sarıldılar. 'Anniş ağlama hatta bakınız hava kararmış neredeyse gidip yemek yiyelim ve sonra havuza girme planımızı gerçekleştirelim. ' dedi Hale.
Kızlarla bebek dükkanından otele geleli iki saat olmuştu. Üstlerimizi değiştirerek yemek bölümüne inmiş ve güzelce karnımızı doyurduktan sonra kısa bir yürüyüş yapmıştık. Melda hamilelikte ki en büyük tavsiyelerinden biri olduğunu söylemişti.
Yarım saatte yürüdükten sonra odaya çıkmış bikinilerimizi giyerek havuza inmiştik. Saat geç olduğu için havuzda pek kimse yoktu. İki kadın iki erkek vardı onar da aile gibi gözüküyorlardı.
'Kızlar ben direkt gireceğim, siz?' saçlarını sıkı at kuyruğu yaparken konuşan kişi Melda idi. Çocuğu olmadan çıktığımız en uzun kafa tatiliydi. İki senedir üç günden fazla kız kıza kafa kaçamağı yapmamıştık.
Hale ve Jale, Melda'ya katılırken Zeynep ve ben şezlonglar da uzanmayı tercih ettik. Kızlar havuza girip havuzda kulaç atmaya başladılar. Aynı anda havuzun bir ucundan diğerine yüzerlerken üçüncü turda bu bir yarışa dönüştü. Bir tarafımız olmasa da Zeynep ile ortalığı kızıştırmak için farklı iki isim söyledik. Ben 'Haydi Hale, yaparsın' diye bağırırken Zeynep'te Melda'ya tezahürat ediyordu. İstese Jale'nin kazanacağını zaten biliyorduk çünkü lise ve üniversite de yüzme takımı kaptanıydı.
Kızları gülerek izlerken Zeynep yüzünde ki ifadeyi bozmadan bana hitaben konuşmaya başladı. 'Onlara ne zaman söyleyeceksin?' dedi. Kızlar şüphelenmesin diye gülümsememi bende bozmadım. 'İstanbul'a dönmeden anlatmak istiyorum ama bu sabah yemekte olmazdı, biliyorsun. Yeri değildi. ' dedim.
'Seher, kanaman olduğunu bile söylemedin onlara ' dedi. Cevap verecekken yanımıza Hale geldi ve bu konuşmayı sessiz bir antlaşmayla sonraya erteledik.
'Siz de gelin hadi.' dedi Hale, kollarımızdan çekiştirerek. Zeynep'in iki adım atmasıyla Hale'nin hışmına uğramış ve havuzun sularında kendini bulmuştu. Bana da yapacak olsa da kızım olduğu için bize yapmamıştı. Seneye iki defa yaparım diyerek gülerken havuza atladı. ***
Hale'ye tabii ki hayır diyemeyip ve havuza girmiştik. İki buçuk saat havuzda zaman geçirmiş, gülüp eğlenmiştik. Havuzdan çıktığımızda kulaç atmaktan hamlamış olan kollarımız sızlıyordu. Hepimiz sırayla duş almış ve havlularımızla yataklara serilmiştik.
'Uzun zamandır çocuklar gibi eğlenmemiştik. Birbirimize su fışkırttık be' diyerek kahkaha attı Melda.
'Sen çocuk yapana kadar yaptığımız aktivitelerdi. ' dedi sinsilikle. Melda'yı sinirlendirmek için dediğini hepimiz biliyorduk. Sedat ile Hale çocuk istiyorlardı ama bir türlü hamile kalamamıştı. Zamanı gelince onun da olacağına emindim.
'Oğluma kurban ol teyzesi. Oğuz'u sevdiğini biliyorum ayrıca onuna yeterince çocuk oluyorsun sen. ' dedi Melda. Hale ile birbirlerini gıcık etmek için ellerinden geleni bu yaşlarında bile yapabildiklerine gülmeden edemedik.
Çocukluk diye bahsettiğimiz şey biz izin vermeden bizden gitmez diye düşünen birisiyim. Kendini bilen her insan neyi nereye yapması, nasıl davranmayı bilirse çocukluk diye adlandırdığımız davranışları da nerede kiminle yapacağını bilirdi.
Bir anda konu bana döndü. İlk sözü alan kişi Jale idi 'Hamile hanım iş yemeğin nasıl geçti? Aldın mı işi?' dedi. Ardından Melda heyecanla yerinde kıpırdanarak bana döndü. 'Evet, mimar hanım projeyi kaptın mı?' dedi. Hale ise son soruyu soran kişi oldu. Tüm olayın başlangıcı ve sonu olan soru 'Araz Bey'in iş teklifini Buray ile konuştun mu? Son kararınız ne?' dedi.
Zeynep ile göz göze geldik. Gözlerini sıkıca yumup açtı. Bu hareket 'yeri geldi artık, anlat her şeyi' ifade ediyordu kafamla onu onaylayarak ve yerimde doğruldum.
Boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım. 'Kızlar, ben Buray ile hiç iş teklifini konuşmadım. Haberi yok yani. Buraya da yeni bir proje için gelmedik. ' dedim. Ve böylece onların soruları çoğaldı benim ise söyleyeceklerim.
'Nasıl anlatmadın? Neden? Buraya ne için geldik?' ile başlayan dizelerce haklı olarak merak ettikleri soruları sormaya başladılar.
'Kızlar dinleyin beni. Ben o gün sizinle konuştuktan sonra Buray'a sürpriz yapmak için bankaya gittim. Gittim ama o başka bir kadınla telefonda konuşuyordu. Beni aldatıyormuş bir senedir. Beni hiç sevmemiş. Miras için evlenmiş. İlk aşkı o kadınmış. Kızımızı hiç istemiyormuş. Kızımın ondan olduğundan bile şüphe ediyormuş, bende onu aldatıyor olabilirmişim.'
'Nasıl ya? Buray'ın seni ne kadar çok sevdiğini biliyoruz. Yanlış anlamışsındır.' dedi ilk olarak Hale. Melda ve Jale onu destekledi. Melda 'Zeynep desene, kızlar haklı. Buray seni seviyor diye.' dedi. Kızlar ne kadar inkar etsek de beni sevmeyen, aldatan bir eşimdi o adam.
Zeynep'in tepkisizliğine karşı onun bunları önceden bildiğini anlamaları çok uzun sürmedi ve diğer sorular art arda gelmeden başladığım konuşmaya devam ettim. Ben konuştukça onlar yerinde sallanmaya, içeri dolup taşmaya başladı. İçi dolanın gözleri de doldu ama benim karşımda ağlamak istemediler. Gözlerinde ki yaşlara akmaları için izin vermediler. İzinsiz akan yaşları benden gizlemeye çalıştılar. Kafalarını çevirdiler, gözlerini sıkı sıkı yumup hızlıca sildiler yaşlarını. En dirayetli duran, gözlerinin dolmaması için kendini sıkan gözlerine izin vermeyen tek kişi Jale oldu.
Kısacası beni dikkatle dinlediler, sonrasında sımsıkı sarıldılar.
'Özür dileriz, fark edemedik. ' dediler bir kere öptüler.
'Her zaman yanındayız' dediler iki kere öptüler.
'Biz, bize yeteriz!' dediler üç kere öptüler.
Her öpüşlerinde, her sarılışlarında gözlerinden yaşlar aktı, beli etmek istemediler bende anladığımı belli etmedim.
'Biz bize yeteriz' dedim bende onları defalarca öptüm.
Melda karnıma yatarak 'Teyzem dört gözle seni bekliyoruz, özellikle ben. Telaş yapmadan güzel güzel gel tamam mı?' diyerek karnımı öpüp okşadı. Hale, Jale ve Zeynep'te ellerini karnıma koyarak 'seviyoruz sizi' dedi. Hepsine kocaman sarılmak için tam hareket edecektim ki ben karnım da onlar ise ellerinde hissettiği minik bir 'pat' hareketiyle dona kaldık. İkinci kez olduğunda ise bende elimi karnıma koydum.
Kızım karnımı ilk defa tekmeledi. Hepimiz birbirimize bakıp kıkırdamaya başlamamızla kıkırtılarımız kahkahalara dönüştü. 'Teyzeleri kızım da sizi çok sevdiğini söyledi gibi duruyor. Değil mi kızım? Biz de onları çok seviyoruz. ' dedim. Hepsi karnımı tek tek öptü sonra ben onları.
'Bundan sonra ki adımların nasıl olacak? Ne yapacaksın planın var mı?' diye sordu Hale. Onaylayarak kafamı salladım.
'Planımı yürütüyorum bile. Avukat tuttum. Beni aldattığını gösteren bir videoyu kaydettim. İzmir'de ki iş teklifimi kabul ettim. Boşanma davasını açması için avukatla konuştum.' dedim.
'Oh! Boşanmana sevindim. Kimi kadınlar var el alem ne der, aman hata yapmış diyerek affediyor, susup oturuyor. Ya da çocuğum var diyerek boşanmıyorlar bilmemezlikten geliyorlar. Çok büyük hata ama maalesef yapanlar var. Böyle yapmadığın için seni tebrik ediyorum hayatım. Çocuğun da olsa başta onun için boşanmalısın. Boşanmalısın ki mutsuz bir ailede büyümesin. İleri de başına gelirse 'annem de böyle yapmıştı, doğrusu bu' dediği şey affetmek olmasın.' dedi Melda.
Çok haklıydı. Nice anneler vardı ki çocuğu, ailesi veyahut ekonomik nedenlerden dolayı boşanamıyor, affediyordu. En büyük hataları da bu oluyordu. Onların yetiştirdiği kızlar da ya aile korkusundan ya da annem de affetmişti diyerek karma şeklinde devam ediyordu. Boşanmanın kötü bir şey olmadığını yeri geldiğinde en iyi şey olduğunu anlayamayan kalabalık bir grup vardı, ne yazık ki.
Bu süreçte ilk defa Zeynep sessizliğini bozdu 'Videoyu kaydettin mi? Bakabilir miyiz biz de?' dedi. 'Tabii ki, telefonumdaydı, açayım bir dakika. ' diyerek telefonumu şarjdan alarak açtım videoyu.
'Bu kadın kim ya?' dedi
'Büşra adında bir kadın. Kim olduğunu bilmiyorum.'
Video bittiğinde 'Sonra ne odu tahmin edin?' dedim. Hepsi daha ne olmuş olabilir dercesine yüzüme baktılar 'Buray geçen hafta dayak yemişti ya' dedim ' Ever, tinerciler para istediğini ve vermeyince de dövdüklerini söylemişti.' kafamı sallayarak doğrusunu söyledim 'İşte doğrusu öyle değil. Büşra'nın abisi o gün kafeye geldi, bende fotoğraf çekmek için oradaydım. İşte abisi geldi bunları görünce Buray ile tartışıp dövdü. Hatta ilk yumruğunu yerken video çekmişim.' dedim.
Kızlarla birkaç saat daha konuşmaya devam ederken Buray'ın yumruk yediği videoyu açmakla başladım. Kızlara her detayına kadar anlattım. Sonrasında ise herkes dağılmış uyumaya diye gitmişlerdi ama herkes içine akıttığı göz yaşlarını dışarı vurmak için çekildiğini biliyordum. ***
Uyandığım da öğlen olmuştu. Hasan Bey ile öğlen ofiste görüşeceğiz diye sözleştiğimiz için kızlara gruptan mesaj atıp, yemek bölümünden de takside yiyebileceğim bir şey alıp çıkmıştım otelden.
Ofise giderken üstüme yatay ve dikey yönde örülme izleri olan bir elbise giymiştim. Önü geniş V şeklinde omuzlarımdan inerken boyu dizlerime kadardı. Belinden itibaren vücuduma tamamen yapışan elbise göğüslerimden bir tık bol duruyordu. Boynuma ince ikili kolye ve koluma da siyah saatimi takmıştım. Küçük inci küpelerimi de takarak saçlarımı dağınık topuz yapmıştım. İnce kısa topuklu bej rengi stilettolarımı da giyerek odadan ayrılmıştım. Ofise giderken trafik vardı o yüzden anca kırk beş dakika da gelebilmiştim. Yolda Hasan Bey'i arayıp haber vermiştim de sorun olmayacaktı neyse ki. Ofisin içine girdiğimde ofisin canlı renklerle döşendiğini görmek ben mutu etmişti. Kasvetli renklerin olduğu bir ortam da çalışmak pek iç acıcı değildi sonuçta.
Hasan Bey'in odasını sormak için yanımdan geçen benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bir hanımefendiyi durdurdum 'Merhaba. Hasan Bey ile görüşmem vardı. Odası nerede acaba?' dedim. Kadın, gayet hoş bir gülümseme ile sorumu cevapladı. Teşekkür ederek tarif ederek yolu ilerledim. Sekreteri olduğunu düşündüğüm hanımefendinin masasına ilerleyerek kendimi tanıttım. Geleceğimden haberi olduğunu söyleyerek Hasan Bey'in odasına aldı beni.
'Seher Hanım geldi Hasan Bey. dedi az önce tanıştığım Eda adında ki sekreter kız. Hasan Bey kıza teşekkür ederek içmek istediğim bir şey var mı diye sordu. Su cevabını vermem ile Eda odadan çıktı.
'Oturun lütfen Seher Hanım. Arkadaşlarınızla tanıştırmadan önce yemekte konuşamadıklarımızı konuşalım isterim.' dedi. İşin asıl konuşma yerine gelmiştik anlaşılan. 'Tabii ki, sevinirim. ' dedim.
'Seher Hanım, burada ki ofisimizin bir süredir müdürü benim fakat benim yurt dışına çıkmam gerek ve gözümü arkada bırakmayacak bir mimara, müdüre ihtiyacım var. Araz Bey ile bunu konuştuğumuz da bana sizi önerdi. Aylardır sizi ve projelerini gözlemliyorum. Çok iyi işer çıkarıyorsunuz. Demem o ki size burayı tanıttıktan sonra siz geldiğiniz an ben bu koltuğu size devredeceğim.' dedi. Çok büyük bir sorumluluktu. Müdür olarak geleceğimi biliyordum ama Hasan Bey'in gideceği ve her şeyi bırakacak olması. Büyük bir işti. Ama yapabilirdim.
'Hasan Bey öncelikle övgüleriniz için teşekkür ederim. Eksiklerim elbette vardır ama burada ki arkadaşlarla çok iyi işler çıkartacağımıza eminim. Ben en kısa sürede buraya temeli yerleşeceğim. Dün dediğim gibi özel hayatımda ki birkaç pürüzü düzettikten sonra burada olacağım. Başta da konuştuğumuz gibi üç hafta sonra buradayım. '
Konuşma sırasında Eda az önce istediklerimizi getirdi. 'Eda, Seher Hanımla tanıştın biliyorum ama ben buradan gittikten sonra ki yeni müdürün o olacak. Onun sekreteri olacaksın. Tabii Seher Hanım sizin için bir problem yoksa' diyerek bana yöneldi Hasan Bey. Eda'nın gözlerinde paniği gördüm. Endişesini gidermek için hafifçe gülümsedim. 'Tabii ki de sorun yok Hasan Bey. Eminim Eda Hanımla da iyi anlaşırız. Buraya alışmam da çok yardımı dokunacağından eminim. ' dedim Edaya doğru gülümsememi sürdürürken.
Eda, işten çıkarılmayacağının vermiş olduğu rahatlıkla omuzlarını biraz daha dikleştirerek dudaklarına sahici bir gülümseme yerleşti 'Elimden gelen her şeyi yapacağımdan şüpheniz olmasın.'
Eda odadan çıktıktan sonra kahvelerimizi içtik. Kahvelerimizin bitmesine yakın Hasan Bey, Edadan çalışanların hepsinin beş dakika sonra toplantı odasında olmasını söyledi. Tanışma zamanı şimdiydi.
Toplantı odasına geçtiğimizde odada toplam on bir kişi karşıladı. Hasan Bey'in odasında söylediğine göre ofisimizde dört tane stajyer üniversite son sınıf öğrencisi, dört tane mimar, bir tane genel sekreter, bir tane insan hakları müdürü ve bir de Eda vardı.
'Herkese merhabalar. Çok yoğun olduğunuzu biliyorum. Zamanınızı çok almayacağız. Bir süredir biliyorsunuz ki ben yurt dışına çıkacağım ve yerime yeni bir müdür arıyordum. Onu buldum ve sizinle tanıştırmak istiyorum. dedi. Beni göstererek konuşmasına devam etti 'Seher Gözüpek, yeni müdürünüz olacak. Üç hafta sonra aramızda, aranıza katılacak kendisini.' dedi. Herkes hoş geldiniz diyerek isimlerini söyleyip hangi departmanda olduklarını söyledi. Umarım unutmazdım.
Unutacaktım. Edadan çalışan arkadaşların da kişisel dosyalarını istesem çok iyi olacaktı.
'Tekrardan merhaba ve hoş buldum. Adım Seher, İstanbul'da ki işlerimi halletmem biraz zaman alacak o yüzden üç hafta sonra anca gelebileceğim. Despot bir yapım yoktur ama kuralcıyımdır, bilmenizi isterim. İşlerinizi titizlikle ve zamanında yaptığınızdan eminim, bu düzeninizi bozmanızı istemem. Sizden isteğim, bu hafta bana bu sene yaptığınız tüm işleri detaylı bir mail olarak atmanız. Eda'ya ulaştırırsanız o bana ulaştıracaktır. Buraya gelene kadar projelere hakim olmak isterim. Müşterileriniz hakkında ekstra bilmem gereken bir detay varsa lütfen eklemenizi rica ediyorum. Zamana birbirimizi tanıyacağımızdan eminim. Hasan Bey'in de dediği gibi çok yoğunsunuzdur Hasan Bey için de uygunsa işlerinizin başına dönebilirsiniz.' diyerek konuşmamı tamamladım.
Hasan Bey'in de onay vermesi ile herkes işinin başına döndü. Eda yanıma gelerek telefon numaramı ve mail adresimi alıp istediğim başka bir şey olup olmadığımı sordu. Çalışan arkadaşlarının kişisel bilgilerini de ekstra olarak mail atmasını rica ettim. Hasan Beyden izin alarak ofisten ayrıldığımda Melda gruptan bir adres ile beraber mesaj yolladığını gördüm.
Kimden: Melda'm
Canımın içi ofisten çıkınca haber ver
Bu adrese gel.
Kime: Melda'm
Canımın içi şimdi çıkıyorum ofisten.
Neresi burası?
Melda mesajımı anında gördü ama görüldü olarak bıraktı. Melda'yı arayacakken ekranda 'Buray arıyor' yazısı belirdi. Sakin olmak için derin nefes alıp verdikten sonra telefonu açtım.
***
ZEYNEP
Uyandığımda saat ikiyi geçiyordu. Seher'in dün anlattıklarından sonra kızları toparlamak bana kalmıştı. Ne kadar Seher'in yanında gülümseseler de saatlerce akmalarına izin vermedikleri göz yaşları ve boğazlarına düğüm olan hıçkırıklarına Seher uyuduktan sonra izin vermişlerdi.
Sakinleştiklerinde ise Seher'e nasıl destek oluruz, nereden tutarız diye konuşmuş ve İzmir de iş teklif ettiklerine göre bir tane de eve ihtiyacı olacaktı ama zamanı yoktu. Yarın, yani bugün o işteyken bugün ona ev bakacaktık. Şimdi ise kızlarla bir taksiye binmiş ve kahvaltıdayken araştırıp telefonda konuştuğumuz emlakçının gönderdiği adrese gidiyorduk.
Başlangıç için güzel bir evdi ama odalar çok kötüydü. Seher böyle bir ev istemezdi. İki, üç, dört derken toplam beş ev bakmıştık. Seher'e de en son içimize sinen iki evi göstermek için işe yakın olan evin konumunu atmıştık.
Seher'in bu iki eve beğenmeme ihtimali için emlakçıya Seher'in durumunu anlatmıştık. Üç hafta için de onun istediği gibi ev bulmamız gerektiğini de iletmiştik. Emlakçı da elinden geleni yapacağını söylemişti.
Melda'nın Seher'e görüldü attıktan sonra Seher onu aramıştı. Melda'ya zorla orasının neresi olduğunu sorsa da Melda gelince göreceğini söylemişti.
***
SEHER
Buray ile telefon görüşmesini kısa tutmak istesem de yirmi dakikamı almışı. Sonunda kapattığında ise Melda'yı aramıştım ama ne kadar sıkıştırsam da ağzından tek ip ucu alamamıştım.
Adrese baktığımda yürüme mesafesinde sayılabilecek bir uzaklıktaydı ama ayağımdaki ayakkabılarla değildi. Taksiye bindiğimde ise on dakika sürdüğünü görmüştüm. Para üstünü aldıktan sonra arabadan indiğimde kızlar bir adamla beraber müstakil bir evin önünde otuz iki dişleri gözükecek şekilde gülümseyerek bana bakıyorlardı.
'Hayırdır kızlar? Neşeniz bol olsun.' dedim. Gülümsemeleri sanki bulaşıcıydı. Onlara bakarken istemsizce bende gülümsemeye başladım. Hale elinin birini havaya kaldırarak parmaklarında tuttuğu anahtarı gösterdi. 'Madem üç hafta sonra buraya taşınıyorsun o halde bir eve ihtiyacın olacağını düşündük. Araştırmalara başladık. Seni bugün ilk gezdirmek istediğimiz ev tam arkamızda ki'
Beni düşünüyorlardı. Bana destek olmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
İstanbul'dan, onlardan uzaklaşıyorum diye biliyorum ki çok üzülüyorlardı ama benim için, geleceğim ve mesleğim için en iyisinin bu olduğunu bildiklerinden üzüntülerini belli etmiyorlardı. Destek oluyorlardı.
'Kızlar ya, of' diyerek hızlı adımlarla yanlarına giderek hepsine sarılıp öptüm onları. 'Siz olmasanız ne yapardım? Allah korusun. ' dedim.
'Deli kız, haydi sarılmaya son verelim de şu eve bir bakalım. ' dedi Zeynep. Hale önden giderek evin kapısını açmıştı 'Buyurunuz efenim, hoş geldiniz. '
Gülümseyerek içeri girdim.
Ev iki katlıydı. Üstünde iki tane oda ve bir banyo varken. Alt katta da mutfak, teras, küçük bir salon ve tuvalet vardı. Evin her şeyi A'dan Z'ye yapılıydı. Bu ev hem pahalı olurdu hem de benden bir iz taşıyamazdı.
Kızlara dönerek 'Kızlar ev şahane ama bu da benim için büyük sorun. Evle hiç bir şekilde oynayamam izin vermezler. Hem de çok pahalı olur kirası.' dedim. Kızar da onaylarken, fikir olsun istemiştik dediler.
Bir evleri daha olduğunu söyleyerek başka eve götürdüler fakat bu sefer evi ilk gördüğümde istemedim. Çünkü ev bir daireydi bilmem kaç katlı binanın dördüncü katıydı.
Emlakçı bu evi de benim elemem ile 'Arkadaşlarınız ay başında buraya taşınacağınızı söyledi. Nasıl bir ev arıyorsunuz bana anlatırsanız bende size ev araştırır bu süreçte de fotoğraflarını gönderirim. İsterseniz gelip görebilirsiniz de' dedi. Gülümseyerek 'Teşekkür ederim öncelikle. Öncelikle müstakil, küçükte olsa bir bahçesi olan bir ev arıyorum. Bana ilk gösterdiğiniz gibi boyutu bana yeter. Tesisatı iyi olsun, boyası iyi olsun yeter. Eşyalı olup olmaması önemli değil. ' dedim. Emlakçı beye bu hafta burada olduğumu söyleyerek telefon numaramı vererek kızlarla oradan ayrıldık.
'Kızlar biz çok açız gerçekten bir restoranda gidelim hemen, kahvaltı da yapamadım.' dedim. Zeynep beni azarlarcasına 'Ne demek yemedim ya? Yürü, yürü' diyerek internetten mekan aramaya başladı. 'İleri de puanlaması yüksek olan bir restoran var oraya gidelim isterseniz. Yürümüşte oluruz. ' dedi Zeynep. Hepimiz onaylayarak mekana gitmek için yürümeye başladık. ***
İzmir de dört günü de daha geri de bıraktık. Kızlarla dört gün boyunca gün içinde İzmir de gezilecek önemli yerleri gezmiş, emlakçının gösterdiği onu aşkın eve bakmış fakat hiç birini beğenememiştim. Üç haftaya kadar içime sinen bir ev bulmak için dua ediyordum sadece. Havuza girmiş ve kendimiz için alışverişe çıkmıştık.
Hasan Bey, 3 hafta sonra direkt bana müdürlüğü vermek için bu hafta buradayken prosedürleri gerçekleştirmişti. Eda istediğim mailleri bana atmış, yatmadan önce yarım saat kadar bakmıştım.
Şimdi ise kızlarla son kez yemek bölümünde yemek yiyorduk 'Beş gün aşırı hızlı geçti ya. Bir hafta daha yok mu?' dedi Hale. Melda oğlunu özlediğini bir an önce gitmek istediğini söylerken Zeynep polikliniğinde bekleyen hastalar olduğunu, yoğun iki haftanın onu beklediğini söylerken çalışmayı ve danışanlarını özlediğini de inkar etmiyordu. Ben ise sessizce onları dinliyordum. Ben, iş arkadaşlarımı özlemiştim. Çalışmayı da öyle. İzmir'e taşınmadan önce sadece Buray ile olan evliliğime son vermek için işlemlerle ilgilenmem değil işime ve arkadaşlarıma da ayrıca zaman ayırmam gerekiyordu.
Saatler geçmiş bavullarımızı toplayarak havalimanına gelmiştik. Uçağın kalkmasına son beş dakika kalmıştı. Uygulamalarımda ki bildirimleri son kez kontrol edip telefonumu tamamen kapatacakken Nermin Hanımdan mesaj geldi.
Her şey buraya kadardı.
Gönderen: Nermin Hanım
Seher Hanım boşanma davasını açtık. Buray beye en yakın zaman da mahkeme kararı iletilecektir. Mahkeme gününüz 2021 29 Mart Pazartesi sabah saat 11. 20'de.
Kızara dönerek 'Boşanıyorum. Nermin Hanım mahkeme günün almış, 29 Mart'a' dedim. Hepsi kırgın bir tebessümle bakarak bana koltuklarından sarılıyormuş gibi kollarını açtılar. Yanımda oturan Hale ise 'Ben hepsinin yerine seni kucaklarım. Hep mutlu ol arkadaşım. '
Ben sana tanışmaya geldim sen bana uğurlu
Temeli geldiğim de görüşmek üzere İzmir. . . ***
aksiyon ve dramaya biraz daha gaz veriyorum, hazır mısınız? |
0% |