Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@matthiolagolge

oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen <3

☀️☀️

Dakikalar geçmiş, çalışan kız ikinci kez çaylarımızı tazelemişti. Biz ise çekingenliğimizden dolayı bakışamıyor hatta konuşamıyorduk. Masaya gelene kadar ki en uzun bakışmamız az önce ki itiraf ettiğimiz de ağzımızdan çıkanları birbirimizin gözlerine bakarak söyleyip, dinlediğimiz dakikalardı. Şimdi ise birbirimize ciddi olduğumuzu belirttiğimiz dakikadan beri sessizlik içinde karşılıklı oturuyor, çayımızı yudumluyorduk.

'Aslı, benim kız arkadaşım olur musun?' dedi, çayı yudumladığım anda karşımda oturan Tunahan. Şaşkınlıkla gözlerim sonuna kadar açılmış ve anlık nefesimi tuttuğum ve aynı anda çayı yutmaya çalıştığım için çay boğazıma kaçmış beni öksürük tutmuştu.

'Şey affedersin, helal.' telaşlanmış ve ellerini nereye koyacağını bilemeyerek bana nasıl yardım edeceğini bilmemezliğin verdiği panikle etrafına bakınmış, oturduğu sandalyeden kalkıp bana doğru bir adım atmış fakat ikinci adımı atmaktan vazgeçmişti.

Üst üste öksürdüğüm kısa anın sonunda derin derin nefes aldım ve karşımda telaşlanmış adama baktım. 'Korkuttuğum için kusura bakma. Nefesime kaçtı çay galiba.' dedim, onu endişelendirdiğim için mahcup hissederek. Oturduğu yer de sağa sola birer kez sallandıktan sonra konuştu. 'Ben özür dilerim, aniden münasebetsiz bir soru sordum.'

Sorusu münasebetsiz değildi, muhtemelen sessiz kaldığımız dakikaların içinde ne demesi, ne konuşmamız gerektiğini bilemeyerek endişe etmiş ve en sonunda telaşla o soru ağzından dökülmüştü. Ona tebessüm ederek cevap verdim. 'Olurum.'

Bakışları beni buldu, ilk an neye olur dediğimi anlamadı ama sevinçle parlayan gözlerime değince ve dudaklarımda ki minik tebessümü görünce sorduğu soruya dediğimi anladı. Benim gülümsememden daha büyük gülümseyerek kafasını önüne eğdi. 'Teşekkür ederim.'

Kahkaha atmak istemiş fakat mahcup hissedeceğini düşünerek kahkahamı tutup elimle ağzımı kapatarak gülümsememi de görmesini engelledim. Sorusuna gülmediğim için mi yoksa başka bir şey demeden olur dediğim için mi teşekkür etti bilmiyorum ama cevap vermeden çayımdan bir yudum daha aldım.

'Seni telefonuma artık Kalp Sızım olarak kaydetmemeliyim galiba, erkek arkadaşım.' dedim, sesimde serpişen mutlulukla beraber. Önüne eğdi başını yanağının sağ tarafına toplanan dudaklarıyla gülümsedi. 'Bende senin ismini değiştirmeliyim sanırım, Hanımefendi.'

İkimiz de birbirimize gülümsedik.

Yine sessizlik oluştu. Ne konuşmamız gerektiğini bilmiyorduk ama ayrılıp gitmekte istemiyorduk. Konuşmasak da birbirimizin sessizliğine ortak olup biz haline gelmek için başka bir yol olarak görüyorduk.

'Voleybol maçına geleceksin değil mi?' dedi, yalan söylediğim bir konu olduğu için yanaklarım kızardı ve başımı önüme eğerek konuştum. 'Evet geleceğim, Tunahan Ateş taraftarı olarak.'

Sessizce kıkırdadı 'İkinci maçtan taraftar elde etmeyi başardım he' dedi, ona gülümsedim ve hiç hesaplamadığım kelimeler döküldü dudaklarımdan 'İlk maçta bile taraftarın hazırdı Tunahan'

Gözlerini hızlı hızlı kırpıştırıp bana baktı ve kafasını eğerek beni doğruladı. 'Doğru, kalbi iyiliklerle dolu olan bir Hanımefendi vardı.'

Ona gülümsedim ve 'Daha önceden bir spor geçmişin var mı?' dedim, çay bardağını dudaklarına götürürken cevapladı 'Lisedeyken basketbolla ilgilenmiştim kısa dönem.' kafamı sallayarak onaylamış ve 'Belli' dedim istemsizce gelişmiş vücuduna bakarak.

Ne yaptığımı ve ne dediğimi fark etmemle hemen bakışlarımı yere, çimenler çevirdim. Göz ucuyla ona kısa, kaçamak bir bakış attım. Dediğime karşılık verecek diye çekinsem de Allahtan beni duymamazlıktan gelmiş ve beni utandırmamak için tebessüm dahi etmemişti.

İnceliğine karşı gülümserken zihnine düşen neyse hatırlamış olmalı ki kafasını hızlıca bana doğru kaldırdı. 'İmamı münafıklar takımına koyan sensin.' dedi ve içimi hoş eden, kalbimi ısıtan gür bir kahkaha attı. Bende sessizce gülümsedim.

'Evet o dahi benim.'

'Babana bunu yapma fikri nereden çıktı?' sorusunu yönelttiğinde bunu ilk yaptığım ana doğru zihnim yolculuk etti. 'Aslında komik bir anı, o an ki düşüncelerimle elbette değildi.' diyerek gülümsedim zihnime düşen o günle beraber. 'Lise zamanlarımdan birinde atışmış ve benim konuşmama kararımla aramızda soğukluk vardı. Teyzemler, amcamlar, dayımlar falan topluca pikniğe gitmiştik. Babamla da bir gün önce ki yaptığımız saçma sapan bir tartışmadan dolayı dediğim gibi soğuğuz, konuşmuyoruz. Amcamlar benim voleybola ilgimi biliyorlardı. Hadi oynayalım dediler. Oynarken teyzemler sonrasında dayımlar katıldı. Çember halindeydik. Dedim hadi gruplaşalım ve maç yapalım.' dedim, kuruyan boğazım ıslansın ve soluk alayım diye çayımdan bir yudum aldım. Fark ettim ki Tunahan neredeyse hiç gözünü kırpmadan, dudaklarında ki tebessüm gözlerinde ki dinginlikle pür dikkat beni dinliyordu. Ona da gülümseyerek tekrar devam ettim konuşmama.

'Maç deyince iki dayım oyundan çıktı. Kaybederseniz bizden bilirsiniz dediler çünkü gerçekten kötü oynuyorlardı.' iki dayımın da voleybol oynayamamazlıklarını hatırlayınca kendimi tutamadan sesli bir kahkaha attım.

'Dayımlar çıkınca oyuncu eksikliğimiz oluştu ve bu sefer de babamla annem oyuna dahil oldu. grubun adı ne olsun diye düşünürken babamı sinirlendirmek için olduğum takıma müminler, babamın olduğu takıma da münafıklar olsun dedim.'

Tunahan takım isimlerini duyunca yüksek sesle kahkaha attı. Kahkahasında takılı kaldım. Karanlık bir güne aniden doğan güneş gibi içimi ısıttı, içime ışık oldu.

Bakışlarımı yüzünden, gülüşünden çekerek avucumda tuttuğum masada duran çay bardağıma çevirdim. 'Bir de imamı münafıklar takımına koyan akıllı kim diyor ya.' dedi açıkça söylediği halde sesinde de ima eden tavrı eksiltmeden.

Utancımla ellerimi yüzüme kapattım. 'Bilmemezlikten gelmem gerekiyordu, o an ki rolüm gereği.' dedim, mantıklı tek açıklamam buydu.

'Utanma lütfen. Seni utandırmak için demedim, mesajlarımızı hatırladım sadece. Çek ellerini yüzünden, güneşimi kapatma.' dedi, benim gülümsemesi için düşündüğümü yüzüm için düşünüyordu.

Ellerimi yüzümden çekerek ona tebessüm ettim ve konuşmama devam ettim. 'Babamın takımına verdiğim ismi duyunca yüzünde ki ifadeyi görmeliydim. Gülme krizine girerdin kesin.' dedim, 'Bir şey demedi mi?' diye sordu Tunahan.

'Hayır demedi. Benimle birebir iletişime girememişti tartışmamızdan beri o yüzden o anda da kurmasının boşa olacağını düşünerek sessiz kalmıştı fakat yüz ifadesi tüm duygularını açıkça belli ediyordu.' dedim.

Tekrar sessizleşti ortam. İkimizde birbirimizin sessizliğine ortak olup birbirimizin ruhunu dinlediğimiz zaman dilimi dakikaları devirdi ve artık kalkmamız gerektiğini çalışan kızın bardağımızı alıp taze çay getireceğini anladığımız an oldu.

'Aslı, gitmek istemesem de sanırım kalkmalıyız.' dedi, ona tebessüm ederek kafamla onaylayıp ardından da sesli ifade ettim. 'Evet, sanırım kalkmalıyız.'

Hesabı ben ödemek istesem de nazikçe reddetmiş bende üstelememiştim nasılsa ödeyeceğim başka bir hesap olurdu.

evet, ileride yine buluşacaktık.

Çay bahçesinden çıktık, aramızda iki adımlık mesafe bırakarak yoldan yürümeye koyulduk. 'Mezun olacağını söylemiştin, ne durumdasın?' dedi Tunahan. Bakışlarım adımlarımı takip ederken bakışlarımı ayaklarımda sabit tutarak cevapladım. 'Evet bu dönem mezun oluyorum. Notlarım iyi, bitirdim yani. Geriye sadece diplomayı almak kaldı."

'Mesajlaştığımız o iki hafta da bir yerlere cv bıraktığını söylemiştin. Ne durumda, dönen var mı?" Tunahan'ın konuştuklarımızı hatırlaması ve sorular sorarak ilgisini vende tutması hoşuma gidiyordu.

Haftaya gideceğim görüşmeler aklıma gelince tebessum ettim. "İki yerden olumlu dönüş var. Haftaya görüşmeye gideceğim. Dua et bana, birisinde işe alınayım." dedim, sesim de heyecan ve mutluluk vardı.

"Senin için elbet dua ederim. İkimiz için ediyordum, bir dua hakkımı da işin için kullanırım." dedi, beni kalbimden vurdu.

Daha önce dualarında yer almıştım, ikimizi ilgilendiren dualarda.

Öğrendiğim detayla dudaklarım iki yana kıvrılırken "Sevinirim." dedim. Tunahan sevincimi yüzümden anlayabilirdi fakat yüzüm ona değil yere dönük olduğu için sevincimi söze dökmem gerektiğini hissetmiştim.

"Hakkında hayırlısı olacak, seni mutlu edecek ve seni geliştirecek bir işe girmen için daima dua edeceğim. Kız arkadaşım"

Sonda ki vurgusuyla istemsizce kıkırdarken sesinde ki titreme içten içe kız arkadaşı olmayı kabul ettiğim anın gerçek olduğuna inanamadığı için bir deneme olduğunu düşünüyordum.

"Dualarında yer alacak olduğumu bilmek içini huzurla doldurdu, erkek arkadaşım." Benim sonda ki vurgumun sebebi ise belliydi. Onu onaylamak ve erke arkadaşım olduğunu ona inandırmak.

Gülümsedi, yemin ederim gördüm.

Gülümsemesini gördüm ve kalbim tık-tık-tık diye usulca atarken bir anda tak-tak-tak diye hızlıca, göğsümü dövercesine attı.

Gülümsemelerimiz dudaklarımız da asılı kalırken yolu bitirmiş ve evimin önüne gelmiştik. 'İyi akşamlar Tunahan.' dedim. Kafasını sol omzuna eğerek konuştu benimle 'İyi akşamlar Hanımefendi.'

Gözlerinde haylaz bir parıltı ses tonunda ima vardı. Bu akşam mesajlaşacağız, görüşeceğiz demek miydi?

Bende ona tebessüm ettim ve sırtımı ona dönerek binaya girdim. Bina kapısını kapatırken arkamdan baktığını fark ettim. Ona gülümsedim, baş selamı verdim ve merdivenlere yöneldim. Tunahan ise sokağı yürümeye devam etti.

İnsanların kalplerini Allah birbirine yakınlaştırır, ruhlarını ise zamanla tanımamız için bize şans verdiğine inanırdım. Tunahan ile kalplerimizi Allah ısıtmış ruhlarımızı tanımamız için fırsat sunmuştu. Biz de o fırsatı değerlendirmek için bugün buluşmuş ve bir yola çıkmıştık.

'Kız Aslı' adımı uzatarak söyleyen Aysel ablaydı. 'Kimle geldin sen buraya kadar? Yanında bir bey efendi gördüm.' dedi, evet babam yarın öğlene mutabık Aysel ablanın cenaze namazını kılabilirdi. Çünkü bu dedikodu kazanı her yere söylememesi için benim şuan Aysel ablayı öldürmem gerekiyordu.

☀☀

Selaam! Bölümü nasıl buldunuz? Konuşmakta dahi çekinen bu utangaç ikili Asyel'in dedikodusundan kurtulabilecek mi sizce?

Loading...
0%