@matthiolagolge
|
Aysel ablanın yüzüne bakakalırken beynim olduğundan daha hızlı çalışarak hemen bir şeyler uydurdu. İmam olan babam yalan söylememi tasvip etmezdi ama mahalleye dedikodu malzemesi olmamı daha bir istemez gibiydi. 'Sevgili Aysel ablacım, beyefendi mahallede ki marangoz da çalışan beyefendi. Camiden dolayı tanıdığı için görünce selam verip babama selam söyledi.' dedim, fazla sallamak istemediğim için minimal doğal akışta olabilecek bir yalan uydurmak zorunda kaldım. Aysel abla aldığı cevaptan dedikodu malzemesi çıkmayacağı için pek tatmin kalmayarak dudaklarını büzse de kafasını sallayarak konuştu 'Anladım canım.' İyi akşamlar dileyerek Aysel ablanın yanından geçtim ve asansöre binerek eve çıktım. 'Selamünaleyküm' dedim eve girip ayakkabılarımı portmantoya koyarken. 'Aleykümselam kızım.' dedi annem muhtemelen salondan. Bacaklarıma salona hedef göstererek adımladım ufak ufak. Salona girdiğim de annem elinde şişleriyle oturmuş örgü örüyordu. 'Sultanım bu sefer ne örüyorsun?' Koltukta yanına oturup, yanağından öptüm. 'Geçen bahsetmiştim ya komşunun gelininin torunu olacakmış. Kış bebeği olacak dediler ona patik örüyorum.' dedi, annem örgüden gözlerini ayırmadan. Örgü işlerini epey seviyordu. Benim kışlık hırkalarım, ev patiklerim hatta iki tane de örgü çantamı annem örmüştü. Komşuların torununa da yapmaya bayılıyordu böyle minik hediyeler. Kendi torunu olsa düşünemiyordum nasıl bir şov yapacağını. 'İyi yapmışsın annem.' dedim, aslında babam gelmeden ona anlatmadığım Tunahan'ı anlatmayı ve yine sırsız zamanlarımıza dönmeyi istiyordum ama şuan bütün dikkatini örgüsüne vermişken bölmekte istemiyordum. Çünkü biliyordum ki dikkatinin dağıtılmasını asla sevmiyordu, sadece örgü yaparken. Öylece koltuğun bir köşesinde bacaklarımı totomun altında der top edip oturmuş telefonla uğraşırken annem elindekileri bırakarak bana döndü. 'Anlat bakalım bana anlatmayı ertelediğin şu mevzuyu.' dedi. Annemin neden buraya tünediğimi kavraması çok uzun sürmemişti anlaşılan. Yönümü anneme çevirip koltuğun koluna yasladım sırtımı. 'Şimdi şöyle ki hoşlandığım bey efendi vardı bir tane, bahsetmiştim. Hatırladın mı?' dedim, hatırlamasını söylemesi için de kısa bir es verdim. Böylece burnumdan derin bir soluk almayı da başardım. 'Evet hatırlıyorum, geçen yıl yaz ayında bahsetmiştin.' 'Heh öncelikle o kişi bizim camiye de gelen mahallede de esnaflık yapan bir kişi. Adı Tunahan.' dedim, şimdi de anneme marangoz Tunahan'ı hatırlaması için zaman tanımak için susacaktım ki annem ayaklarının sallamasını durdurup 'Gerçekten mi?' dedi. Sesinde sevinç mi seziyordum bana mı öyle geliyordu? 'Gerçekten anne. Geçen ay cami de ihtiyaç olmuştu da birisi bana numarasını verip sen hallet demişti ya. Numarası öyle elime geçti. Tabii kendimden değil Arap'ın telefonundan mesaj yazıp bilgi verdik. Neyse Arap'ta beni gaza getirdi, benim de gaza gelesim varmış ki Tunahan'a yazdım ismimi vermeden.' dedim, annem hiih diyerek eliyle ağzını kapatarak kocaman gözlerle baktı. Onun sevimli haline gülümsedim ve devam ettim. 'Ben ona yazdım fakat o bana kalbinde birisi olduğunu ama o hanıma söylemeden adını ortalık yerde anamayacağını söyledi.' dedim, annem kaşlarını çatmış ve benim başlamadan biten aşk hayatıma üzgün gözlerle bakıyordu. 'Annem, üzülme hemen. Benle konuşmak istemedi başta ama hani iki hafta önce bir müşterisiyle kavga etmişti ya, mahalleli bahsediyordu. Heh işte onu kafasına takmaması için yazdım ve o günden beri belli bir mesafe eşliğinde günlük hal hatır sorma maksadında konuşuyordu.' dedim, annem ise heyecanlı heyecanlı dizi izlerken araya reklam girdiğinde ki ruh haliyle dizime bir tokat atıp 'Eeee kızım anlat artık ne oldu?' dedi. 'İşte ben ağzımdan kendime dair iki ipucu kaçırdım ve ben olduğumu böylece anladı. Sonra da kalbinde ki hanımın ben olduğumu söyledi.' dedim, bunu böyle sesli söyleyince hem de anneme söyleyince ayrıca bir utandım. Fakat yüzümde ki tebessüme mani olamadım ve bundan dolayı ellerimle yüzümü kapattım. Sadece dudaklarımı örtmek olmazdı çünkü farkındaydım ki gözlerimde gülümsüyordu. 'Kızım buna çok sevindim. Sevgine karşılık bulmana çok sevindim. Hayırlısı olur umarım ikiniz içinde.' dedi ve koltukta kayarak bana yaklaştı. Kollarını açarak beni en çok güvendiğim alana aldı, göğsüne. 'Teşekkür ederim anne. Umarım güzel olur.' dedim, kafamı koyduğum yanağımı yasladığım göğsünün üzerinden. 'Anne, bugün ilk kez buluştuk. Ben zaten heyecanlı ve gergindim ama onu bir görsen o da çok heyecanlıydı. Ne konuşsak ikimiz de bilemedik, ne yapmalıyız onu da bilemedik. Dakikalarca sessizliği paylaşarak çay içtik. Sonra o heyecandan bana çıkma teklif etti anne.' dedim ve o anda gülemediğim kadar çok güldüm. Dalga geçmek için değildi gülmem. Onu tatlı bulduğum için eh tabii bir de komik. 'Gerçekten mi?' dedi annem sadece konuşmamı teşvik etmek için. Bir eliyle de başımı okşamayı ihmal etmiyordu. Saçlarımı okşamak istiyordu muhtemelen ama ben eve girdim gireli nasıl anlatacağım diye düşünmekten saçımı açmayı unutmuştum. Annemin göğsünden doğruldum ve konuşmama devam ederken saçımı açıyordum. 'Anne, ikimiz de görüşlerimizden dolayı göz göze gelmemeye çalıştık fakat karşı karşıya otururken bu mümkün değildi. Hem de birbirimize duygularımız olduğunu, ciddi bir yola girmek istediğimizi söylerken hiç kolay değildi.' dedim ve saçımı açmayı bitirerek annemin dizine yattım. O da başörtümden okşadığı kafamı artık elini koyarak saçlarımı okşamaya başladı. Gülümsedim. 'Çok konuşmadık sadece çay içtik ve sessizce oturduk ama çok huzurluydu. Kalkmamız gerektiğinde yan yana yürüdük ve evin önüne geldiğimde benden onay almak ister gibi bana kız arkadaşım dedi. O kadar hoşuma gitti ki. Heyecanlandım. Bu hayatta ki beni heyecanlandıran bir gülümsemesi ondan da öte sesi var anne.' dedim ve dudaklarımın yukarıya kıvrılmasını durduramadım. 'Biliyorum kızım çünkü insanın kalbi birini gördüğünde ne yaparsa yapsın heyecanlanır, mutlu olur. En ufak hareketinde bile kendine gülümsemek, mutlu olmak için pay çıkarır. Bak bana, babanla senelerdir evliyiz fakat onu Kur'an-ı Kerim okurken duyayım veya göreyim hemen gülümserim. Takip ettiğim derginin yeni sayısıyla gelsin çok heyecanlanırım çünkü beni düşünmüş derim ondan da öte beni sabah namazına kaldırır ve işte en çok o zaman hem mutlu olur hem heyecanlanırım. Çünkü beni sadece dünyevi işlerde değil ahiret için de düşündüğünü anlarım.' Annemi gözüm kapalı dinlerken içimden Allah'a dua ettim biz de en az annem ve babam kadar sevelim birbirimizi, destekleyelim birbirimizi diye. 'Anne, şuan ki heyecanımızı kaçırmak istemem fakat bil diye söylemem gerekiyor.' dedim ve dizinden doğruldum. 'Aysel ablayla binaya girdiğimde karşılaştım ve yanımda ki beyefendiyi sordu. Kim olduğunu söyleyerek babama selam söylediğini bana da selam verdiğini söyledim haberin olsun.' dedim. Annem derin bir nefes aldı ve boş ver dercesine elini havada salladı. 'Baban birazdan gelir ben bir yemekleri ısıtayım. Sende üzerini değiştir.' dedi ve koltuktan kalkarken kafamın tepesini öpmeyi ihmal etmedi. Bende onun elini tutup dudaklarımı değdirdim. Annem mutfağa geçtikten kısa süre sonra babam gelmiş, masayı kurup yemek yemiştik. Yemek yememizin üzerinden ise saatler geçmiş yatsıyı bile kılmıştık. Son on dakikadır ise Tunahan ile mesajlaşıyorduk. Erkek Arkadaşım: Aysel hanımla sorun olmadı yani? Aslı: Dediğim gibi tanıdığın için selam verdiğini söyledim o yüzden sıkıntı olmadı. Erkek Arkadaşım: Sevindim, seni üzecek bir şey olmayacak olmasına. bu adamın nazikliğini severim ya Aslı: Sen ne yaptın ben eve geldikten sonra? Erkek Arkadaşım: Günler öncesinde randevulaştığımız bir müşterim vardı. Erkek Arkadaşım: Seninle ilk mesajlaştığımız zamanlar bana gelmişlerdi. Erkek Arkadaşım: Yeni evleneceklermiş, mobilyalarını da bana yaptırmak istemişler. Erkek Arkadaşım: Ben de sürekli yapıyor onlara gösteriyorum, ya değiştiriyoruz ya da devam ediyoruz yaptığımdan Erkek Arkadaşım: Bugün de geldiler mobilyaların durumuna bakmaya ama yarın bir daha gelecekler Aslı: Mobilyalar bitmedi mi yoksa hoşlanmadıkları bir duru mu oldu? Aslı: Bu arada müşterilerinle bu kadar detaylı, ince düşünceli ilgilenmen çok hoş. Erkek Arkadaşım: Mobilya tamamlanmadı, onlar bir öncekilerin son haline bakmaya gelmiştiler. Çift olarak çok kesinlikçiler, aksilik çıkmasın diye defalarca kontrol ediyorlar. Erkek Arkadaşım: Bende yarın geldiklerinde elimde ki parça da bitsin diye şimdi dükkandayım. kıyamam ya Aslı: Ben seni meşgul etmeyeyim o zaman sen bitir de çabucak eve git. Aslı: Bütün gün çalıştın, yorulmuşsundur. Aslı: Yarın konuşuruz. Erkek Arkadaşım: Sen beni meşgul etmezsin, ben sana her zaman müsaidim Aslı gülümsedim evet. Erkek Arkadaşım: Ama yarın görüşebiliriz, dükkana gelirim kahve içme sözü veririm diyorsan kesinlikle konuşmamızı yarına erteleyebilirim. Aslı: Fırsatçılık demek hmm Aslı: Peki söz veriyorum yarın geleceğim dükkana, ikimizin de müsait olduğu bir anda. yiğidim sen istersin de ben gelmem mi? Onca zamandır bekliyorum. Gerçi Aysel abla gibilerden nasıl korunacağım bilmiyorum ama hallederiz. Erkek Arkadaşım: Sözümü aldım :) Erkek Arkadaşım: İyi geceler, kız arkadaşım. O bana kız arkadaşım dediği her an kocaman gülümsemek geliyordu içimden. Şuanda da gülümsediğim gibi. Gözlerimin kısıldığı, dudak kenarlarımın yukarı kalktığı gibi. ☀☀☀ Güne Tunahan'ın günaydın mesajı ile başlamıştım. Namaza camiye gittiği için benden önce kalkıyor olmalıydı ki kalkmak için kurulu olan alarmımdan on dakika önce mesaj atmış, bildirim sesine uyanmıştım. Mesaj da sadece 'Hayırlı sabahlar kız arkadaşım' yazmıştı ve dört kelimelik bir mesaj beni aşırı mutlu hissettirmişti. Bende karşılık olarak ona 'Hayırlı sabahlar erkek arkadaşım.' yazarak onun gülümsediğini, hitabımla mutlu olduğunu hayal etmiştim. Şimdi ise aynanın karşısında şalımı yapıyordum. Dün akşam Tunahan'a söz verdiğim gibi dükkana gitmek için hazırlanıyordum. Üstüme kot jile bir elbise giyerek saçlarıma da siyah bir eşarp bağladım. Ayaklarıma da siyah spor ayakkabılarımı giydim mi tamamdım. 'Sultanım, ben çıkıyorum.' şalımın yapımı bitmişti. 'Aysel ablayı bize davet et de tehlikeden kurtar beni.' Dün ufak atlattığım tehlikeyi bir daha yaşamamak için annemden ufak bir iyilik istiyordum sadece. 'Tamam kızım, sen git ben şimdi arayıp çağırıyorum.' dedi, ona öpücük atarak ayakkabılarımı giyip kapıyı örttüm. Dükkana giden yolda kulağımda ki kulaklıkta çalan şarkıyla ilerlerken Arap'ın evinin önünden geçerken kısa bir an durup kafamı kaldırarak cama bakındım. Günlerdir konuşamıyorduk çünkü onun büte kaldığı iki dersi vardı. Bu hafta da büt sınavları vardı, o da harıl harıl ders çalışıyor. Bir dönem de olsa okul uzasın istemiyordu. Aslı: Arap'ımm, nasıl gidiyor ders çalışma? Aslı: Notlar arasında kayboldun mu ne oldu? Sesin soluğun çıkmıyor Aslı: Beni bile darlamadın nedir son durum diye Mesajları yazarken adımlamaya devam ediyordum. Düz olan caddeyi bitirmiş, sola dönerek o sokağı yürüyordum. Arap bana neredeyse on gündür yazmıyordu, bu da bütün gelişmelerden geri kaldığı anlamına geliyordu fakat bana nedir durumlar konu başlıklı mesaj atmasını bırakalım bir kenara iş görüşmeleri hatta nasılsın konu içerikli bir mesaj bile atamamıştı. Endişem notlarla kendini boğmuş olmasıydı. Cevap verip vermediğini arada kollasam da bir geri dönüş alamamamın üzüntüsüyle ekrana somurturken annemin mesaj bildirimi ekranımın üstüne düştü. Sultanım: Aysel bizde yine de dikkat et. Aslı: Sen bir tanesin Sultanım. Aslı: Tamamdır. Mesajları atarken dükkana da bakışlar atıyor, daha ne kadar kaldığını kolluyordum. Dükkanla aramda on bilemedim on beş adım vardı. Telefonumu kilitleyip çantama koyarken çaktırmadan, sakince, etrafa bakışlar attım. Beni herkes tanıyabilirdi bu çok olağanken şuan çok korkunçtu. Her an birisi babamın kulağına daha da kötüsü tüm mahalleye saçma sapan bilgiler yayacak diye ödüm kopuyordu. Etrafa attığım bakışlardan kimsenin beni fark etmediğini anlayarak seri ama hızlı olmayan adımlarla usulca Tunahan'ın marangoz dükkanına adımladım. 'Bismillahirrahmanirrahim' Besmele çekerek sağ ayağımla girdiğim dükkanda gözüme çarpan o kadar çok eşya vardı ki. Masalar, çerçeveler, raflar, biblolar ve daha nicesi olan mobilya eşyası. Hepsini Tunahan'ın yapmış olması onları gözümde daha çok önemli kılarken hepsine tebessümle baktım. Dükkan da Tunahan tek değildi. Gelmeden önce müsait olup olmadığını sormuş ve müsait olduğunu söylediği için çıkıp gelmiştim ama ansızın müşteri gelmiş olmalıydı. Tunahan beni gördü fakat karşısında duran müşteri ona bir şeyler anlattığı için sözünü kesip de bana odaklanamadı. Tebessüm edip baş selamı vermekle yetindi. Bende ona aynı şekilde karşılık vererek müşterinin işi bitene kadar dükkanda olan eşyaları yakından incelemeye koyuldum. Eşyaları incelerken müşteri ve Tunahan'ın ne konuştuğunu duyabileceğim kadar yakınlarında ama onları rahatsız edecek kadar diplerinde olmadığım bir mesafedeyken müşterinin Tunahan'a kağıt bir şey uzattığını göz ucuyla gördüm. 'Tunahan Bey, bizimle çok büyük sabır ve incelikle ilgilendiniz. İki hafta sonra düğünümüz var. Düğünümüze gelirseniz çok seviniriz. Çeyizimizde herkese mobilyaları yapan eser sahibi söyleyerek düğünde size müşteri paslayacağımıza inanabilirsiniz.' dedi, az önceki kağıdın artık düğün davetiyesi olduğundan emin olmama konuşmasıyla sağlayan müşteri. 'Davet için teşekkür ederim. Eğer aksilik olmazsa o mutlu gününüz de size eşlik etmeyi çok isterim.' dedi, müşterilerle vedalaştı ve tüm dikkatini bana verdi. Yanıma adımlarken gözlerinde mutluluk vardı, dudaklarında ki gülümsemeyi doğrulayan. 'Hoş geldin kız arkadaşım, kusura bakma lütfen. Randevulaştığımız saatte işleri çıktığı için gelememişler. Az önce aniden gelince haliyle sesimi çıkaramadı.' dedi, onu başımla onayladım. 'Hoş buldum erkek arkadaşım, ayrıca sorun yok. Erkek arkadaşım yoğun bir işi olması yorulması dışında beni mutlu eder.' Arka bahçe kapısını eliyle işaret etti 'Sen arka bahçeye çık bende bize kahve yapıp geleyim.' dedi, tek elini ensesine atıp ensesini okşadıktan sonra devam etti konuşmasına 'Kahveni nasıl içersin?' O malum soru beni başka anlara götürmek istemiş ama kendimi bu anda tutmaya başarmıştım. 'Sen nasıl içersin?' sorusuna soruyla karşılık verdim çünkü iki kere uğraşmasını istemedim. 'Sadece içiyorum.' dedi, eli hala ensesindeydi. Çok... çok yakışıklı duruyordu. tövbe estağfurullah sen yine bozuldun -_- 'Bende sade içerim.' dedim ve iç sesime bende estağfurullah çekerek arka bahçeye ilerledim. Tunahan da kahve yapmaya gitti. senin kahve yaptığın günlere inşallah be İç sesimin duasına amin diyerek Tunahan gelene kadar bahçeyi incelemeye koyuldum. Tuğla duvarla üç bir tarafı çevrili olan bahçe de duvarın önünde ki alanlar taş bloklarla ayrılarak ağaçlar ve çiçekler için ayrılmışken bahçenin geri kalanı oturmak için betondu. orta büyüklükte bir masa dört sandalye vardı. 'Kahvelerimiz geldi.' diyerek elinde tepsiyle bahçeye geldi Tunahan. 'Hoş geldiniz hepiniz' dedim kıkırdayarak. Tunahan kahvelerimizi masaya koyup karşıma oturdu. Arada bana bakıyor ama göz öze gelince hemen gözlerini kaçırıyordu. Sanki bir şey diyecek ama söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmış gibi gözüküyordu. 'Tunahan söylemek istediğin bir şey mi var?' dedim, onu cesaretlendirmek için. 'Aslında var ama olur mu bilemedim.' dedi, sesi pürüzlüydü. Söylemek istediği şeyden dediği gibi emin değildi. 'Söyle beraber düşünelim olur mu olmaz mı diye ne dersin?' dedim başımı sağ omzuma doğru eğip tebessüm ederek. Tebessümüm onu sakinleştirir diye düşünüyordum, doğruydu. 'Sende şahit oldun. Müşterim...' dedi ve yutkundu 'Müşterim düğün davetiyesi verdi, iki hafta sonrasına. Diyorum ki , yani demek istiyorum ki...' yine yutkundu. Gözleri hiç bana değmiyor bahçede dolaşıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı, tekrar yutkundu 'Düşündüm ki kız arkadaşım acaba benimle düğüne gelerek bana eşlik eder mi? ** İçimden geldi bugün iki bölüm okuyalım istedim. Diğer kitabım Benden Bana isimli kitabım da yayımda, göz atarsanız sevinirim <3 |
0% |