Yeni Üyelik
15.
Bölüm
@matthiolagolge

Düşündüm ki kız arkadaşım acaba benimle düğüne gelerek bana eşlik eder mi?'

Tunahan'ın sorusuyla yüzüne baka kaldım. Hızlı hızlı kırpıştırdığım kirpiklerimle ona bakarken o da benim cevaplamam için bekliyordu. Cevap vermem gerekiyordu ve kaşımda duran bu beyefendiye hayır diyerek hem hevesini hem kalbini kırmak istemiyordum.

'Erkek arkadaşıma eşlik etmekten onur duyarım.' dedim, kafamı sağ omzuma doğru eğip tatlı tatlı gülümserken.

'Erkek arkadaşın seni çok seviyor.' dedi, çok ani oldu. Çok net ve beklenmedik oldu. Beni sevdiğini tahmin edebiliyordum elbette. Boşuna benimle bir yola girmek istememişti ama o söylediğinde sesli duymam nefesimi tutmama heyecandan gülümsemeyi unutmama sebep olmuştu.

bende beklemiyordum, haklısın.

Gülümsememin solması ve cevap vermiyor olmam Tunahan'ı endişelendirmiş olmalıydı. Olduğu yerde dikelip sandalyede biraz daha öne kayarak ucuna oturmuştu. 'Kız arkadaşın da seni seviyor.'

Hem itiraf etmem hem de onu endişenin pençelerinden çekip almam için söylemeliyim diye düşündüm. Kalbimde olan, Allah'ın da bildiği bir gerçeği saklamama ne hacet vardı ki?

O da benim itirafımla benim gibi donup kaldı. Ona tebessüm ettim ve kahvemden bir yudum aldım. 'Davetiyeye bakabilir miyim?' dedim, ona bakarak.

bu ara çok bakışıyorsunuz, görmüyorum sanma.

Yüzüne bakmadan nasıl konuşabilirdim Allah aşkına? Konuşamazdım, görgü kurallarına uymazdı o yüzden yüzlerimize bakmamız hakkında gayet geçerli nedenlerimiz vardı.

-_-

'Ta... tabi izninle davetiyeyi getireyim.' dedi ve usulca sandalyesinden kalkarak dükkana geri girdi. Ben bir yandan hala etrafa bakıyordum bir yandan da kahvemi yudumluyordum. Heyecanlıydım, onunla bir davete gidecektim hem de kız arkadaşı olarak. Gergindim çünkü mahalleliye görünmeden nasıl girip çıkacaktık mahalleye onu bilemiyordum. Elbette annemin haber olacağından babamı idare ederdi ama dedikoducu tayfayı nasıl halledecektim koca bir bilinmezlikti.

Babamdan bir şeyler gizlemek, arkasından iş çevirmek istemesem de hatta bir ciddi olduğum bir erkek arkadaşım olduğunu bilse ters davranmaz sorun çıkartmazdı ama ben çekiniyor ve utanıyordum hem de annem uygun bulduğu bir zaman babama söyler beni de haber ederdi biliyordum.

'İşte getirdim. 30 Haziran Cuma düğün.' diyerek düğün davetine bana uzattı ve yine aynı sandalyesine oturarak kahvesinden art arda iki yudum aldı. 'Çok güzelmiş davetiye' sade bir modeli vardı. Düz beyaz bir kağıttı ama irili ufaklı kabartmalı çiçeklerle süslenmişti. Gelin ve damadın isimleri büyük puntolarla yazılıyken altlarına ebeveynlerinin adları ve ardından kına gecesi ve düğün yerinin adı farklı yazı stiliyle küçük puntolarla yazılmıştı.

'Sende sade şeyleri seviyorsun değil mi?' dedi, kafamı sallayarak onayladım. 'Evet, minimal şeyleri seviyorum. Abartılı hiçbir şeyi sevemiyorum.' dedim kahvemin son yudumunu içmek için elimde ki davetiyeyi masaya bırakırken.

'Bende sade severim. Şatafatlı şeyler bana hep sahte geliyor.'

'Bana da öyle geliyor. Gerçek değilmiş, dizilerde ki sahnelerin birer parçasıymış gibi geliyorlar.'

Kısa bir sessizlik oldu, sohbet bitimi gibiydi ama Tunahan başka bir soruyla geldi.

'Aslı, biz ikimiz de ciddiyiz dedik. Belki birbirimizin en sevdiği rengi, yemeği bilmiyoruz ama kalbimizi ısıtan da bunlar değil zaten. Ben şey demek istiyorum. Uzatmasak olur mu bir şeylere adım atmak için? Yani küçük bir mahallede oturuyoruz ve ailenin kulağına bir mahalleliden gitmesini değil de bizden duymasını isterim.' dedi, haklıydı. Ona söylemesem, sesli dile getirmesem d eben de istiyordum adım atalım isteme, nişan gibi olaylara.

Birbirimiz hakkında en sevdiğimiz renk, yemek veya başka spesifik bir bilgiyi illaki oturup konuşur öğrenirdik önemli olan bunlar değildi. Saydığım sorular konuşulmadan da cevabını bulabileceğimiz bilgiler olduğunu düşünüyordum.

Boğazımı temizleyerek konuştum. 'Tunahan, senin de böyle düşünmene sevindim. Saydıkların konuşulup öğrenilebilecek hatta konuşulmadan da cevaplarını bulabileceğimiz sorular olduğunu düşünüyorum. Bende adım atalım, evlenelim çok isterim.' dedim, gülümsüyordum. Ayrıca onunla her konuştuğum da olduğu gibi sadece dudaklarım değil gözlerim de gülümsüyordu. Mutluluktan ağlayacak kadar.

Söylediklerim karşısında tebessüm etti 'Aynı düşünmemize sevindim, ben annemle konuşacağım o zaman bu akşam.' dedi, beni annesine anlatacaktı. Bu akşam.

'Benim annem biliyor.' dedim, kaşları havalandı. 'Babamla da en kısa sürede konuşacağım.' dedim. Kafasını onaylayarak salladı.

'Tunahan, ben artık eve gitsem olur mu? Hem senin işin vardır hem de namaz saati geliyor.'

'Tabii ki, görüşmek üzere sonra.' dedi ve beni kapıya kadar geçirdi.

Kapıdan dışarıya çıktım, arkamı dönerek ona elimi sallayıp başımla da selam verdim. O da aynı şekilde bana karşılık verdikten sonra sokağı bitirene kadar arkamdan beni izledi.

Arkama dönüp bakmamıştım ama sırtımda bakışlarını hissediyordum, biliyordum o bakışlar ona aitti çünkü yanından ayrılmama rağmen kalbim hala sıcacıktı.

Eve gelmiş, anneme akşam yemeği için hazırlıklara yardım ediyordum. Tunahan ile konuştuğumuz evlilik yoluna girme adımları için anneme konuyu açmayı düşünüyor ama konuşmaya nasıl başlamam gerektiğine karar veremediğim için henüz konuşamamıştım.

İçimde ben kendi kendime tartışırken annem dayanamamışçasına bağırarak patladı 'ASLI NE SÖYLEYECEKSEN SÖYLE ARTIK! NE KASTIN BE KIZIM!' anneme kocaman olmuş gözlerimle öylece bakarken hem beni düşünmekten kurtardığı için sevinirken hem de aynı zaman da birden bağırması komiğime gittiği için gülmek istiyordum. Dayanamayarak sesli bir kahkaha attım.

'Anne deli misin niye bağırıyorsun?' dedim gülümsememi durduramamış her kelimeyi bir kahkahamın ardından söyleyebilmiştim. 'Ne yapayım kızım? Geldiğinden beri söylemeni bekliyorum ama Tunahan'ın yanından geldiğinden beri ne söyleyeceksen bir karar veremedin. Söyle gitsin artık.' dedi, annem yılgın bir sesle. Haklıydı, söyleyeyim gitsindi.

'Tunahan'ın dükkanına gittiğimde müşterisi vardı. Düğününe davet etti, davet kağıdı verdi.' Her cümlemde duraksıyor bir sonra ki cümlemi düşünerek kuruyordum. 'Tunahan da bana eşlik eder misin diye sordu, bende kabul ettim.' dedim, ilk adımı bitirmiştim gerisini söylerdim. Söylerdim yani nedir.

Hz. İsa'nın doğumundan başlasaydın bu çok sondan anlatmak oldu -_-

Mobbing başkanım da konuştuğuna göre hay ya rabbim ya. 'Ne zamanmış bu düğün?' dedi annem, '30 haziran da anne. Neyse asıl konumuz buradan sonra geliyor.' dedim dedim de offf

'E kızım de artık ne diyeceksen içim şişti.' annem benimle konuşurken bir gözü kulağı bende olsa da diğer gözü ve kulağı da yaptığı işteydi. Mesela şuan ocaktaki çorbayı karıştırıyordu. 'Ay anne anlatıyorum bir dur darlama. Sonra Tunahan bana dedi ki ikimiz de ciddi düşündüğümüzü başta ifade ettik. Uzatmaya gerek yok, küçük bir mahallede oturuyoruz sonuçta dedi' dedim dedim de annemin yüzüne daha yeni bakmayı daha yeni akıl edebilmiştim. Gözleri dolar görmüş TC vatandaşı edasıyla kocaman olmuş, nefes almakta güçlük çeker gibi ağzı kocaman açılmıştı. Çorbayı karıştıran kolu bile donup kalmıştı. 'Anne, kendine gel korkutma beni.' dedim, yanına yaklaşıp omzuna dokundum kendine gelmesi için.

'NE DEMEK YOLA GİRELİM?' annem dürtülmeyle beraber kendine fazla gelmiş olmalı ki aralanan ağzından kulaklarımı delecek kadar yükseklikte bağırarak konuştu. 'Anne artık bağırmaz mısın lütfen? Ciddi bir ilişki olmasa sence erkek arkadaşım der miyim ya?' dedim anneme. Annem de aslında evlilik olacağını biliyordu bu ilişkinin ilerleyen zamanında ama bu kadar kısa sürede beklemiyordu çünkü dün bir bugün ikiydi sonuçta.

'Kızım daha dur dün bir bugün iki...' ben demiştim 'Bir tanısaydınız ne bileyim ay nasıl halledeceğiz hemen?' dedi annem, asıl derdi belli olmuştu. Senelerdir her an evlenirim diye kendi kendine bir kenarda çeyizimi yapmıyormuş gibi bir de endişelenmesi yok muydu hay yarabbi ya. 'Anne benim çeyizimi sen seneler önce hazırladın farkında mısın? Neyin tribine girdin?' dedim, şimdi ise asıl sorumu soracaktım. 'Anne, babama nasıl söyleyeceğim?'

Annem yine kısa devre yapmışçasına gözlerime baka kaldı. Neyse ki bu sefer hemen kendine geldi hem de sessiz bir tonda. Şükürler olsun. 'Sen onu aklına takma, müsait bir anda baş başayken ben konuşurum.' Canım anam ya, sultanım diye boşuna demiyorum.

'İyi ki varsın be anne.' diyerek yanağına sıkı bir öpücük kondurdum. Annemde benim yanağımı öptü ve ikimiz de beni tırmalayan meseleyi konuşmanın rahatlığıyla yemekleri hazırlamaya devam ettik. 'Sen geldiğinden beri ciddi bir yola girmek istediğini söylemek için mi kıvranıyorsun yani?' diye sordu annem çorbayı bırakıp diğer yemek için soğan doğramaya koyulurken. 'Hayır sultanım babama nasıl diyeceğiz diye kıvranıyordum.'

Annem başını onaylayarak salladı 'Eh haklısın, tek kızını vermek ona da zor gelecek.' dedi ve soğanları doğrama işlemine sessizlik içinde devam etti.

Babamı çok seviyordum her kız gibi. Beni ne istersem o yönde koruyup kollayarak destek olmuş, seçimlerime karşı çıkmamıştı. Şimdi bir eş seçmiştim ve bu konuda da karşı çıkacağına sanmıyordum ama annemin dediği gibi tek kızı olmama dolayısıyla üzüleceğini, düşüncelere dalacağını biliyordum. Annem ne zaman bana çeyiz düzmeye başladıysa babam da eşyaları görüp fesuphanallah demeyi ihmal etmemişti. Bu beni her seferinde gülümsetmiş hatta kahkaha attırmıştı. 'Korkma baba o günlere daha var' diyerek her seferinde yanağından bir öpücük çalıyordum. Şimdi bakıyordum da geçen ay da bu şakalaşmayı yaşamıştık fakat bu sefer içimden umarım o kadar yoktur baba diye geçirmeden edememiştim, şimdi ise zaman ikimizin yüzüne de o anın geldiğini vuracaktı belli ki.

 

☀☀☀

TUNAHAN

Aslı dükkandan gittikten sonra kendimi işe vermeye çalışmış fakat başarılı olamamıştım. Bir yandan anneme gidip bir an önce Aslı'dan bahsetmek isterken aynı zamanda da Aslı'nın babası Hamdi Beyle az da olan hukukumuz neticesinde gidip öncesinde mi sonrasında mı ifade etmeliyim sorusu kafamda dönüp duruyordu.

Kafamda dolaşan düşüncelerin yoğunluğundan dolayı dükkanı erken kapatıp önce camiye gitmiş ardından da hızlıca eve gelmiştim. Odam da kısa süre takıldıktan sonra akşam namazına kadar Kur'an-ı Kerim okuyup kendimi sakinleştirmek istedim.

'Tak, tak, tak' bu ses annemin beni çağırdığına dair bir işaretti. Kur'an-'ı Kerim'i kapatıp yüksek bir rafa koyup anneme seslendim 'Anne geliyorum.'

Annem, babamı kaybettiğimiz trafik kazasında aldığı darbe sonucu işitme ve duyma engelli olmuştu. Ben uzaktaysam az önce ki gibi tak tak tak gibi seslerle çağırıyordu.

İkimizde oturmuş sessizce tabağımızdaki yemeklerimizi yerken annem kaşığını tabağının kenarına bıraktı ve işaret diliyle konuşmaya başladı 'Aklını kurcalayan nedir?'

Anneler çocukları konuşmasa dahi bir bakışından, duruşundan onda ki farklılığı anlıyordu. Yirmi yedi yıllık hayatımdan bunu bilir bunu söylerdim. Annem bu soruyu sorduğunda asla aklımı kurcalamayan bir şey olmaz kesin düşüncelerimin eziyet ettiği bir durum olurdu.

Parmaklarımı hareket ettirdim cevaplamak için 'Yine bildin, aklımı kurcalayn bir şeyler olduğunu.' gülümsedi ve 'Anlat o halde.' dedi.

'Yemeğimizi bitirelim ondan sonra konuşalım olur mu?

'Şimdi anlatamayacağın kadar önemli yani?' dedi annem ve bunu derken dudaklarında oldukça muzip bir tebessüm vardı. Ne diyeceğimi anlamış gibiydi.

'Evet anne, çok önemli.'

Parmaklarının arasına kaşığını alarak kafasını salladı ve kaşığına doldurduğu yemeği ağzına götürdü. Bende ona ayak uydurarak yemeğime devam ettim. İkimizde yemeğimiz bitene kadar başka hiçbir şey konuşmamıştık. Ben nasıl konuşmak için heyecanlansam da annem de en az benim kadar dinlemek için heyecanlıydı, emindim.

Yemeği benden önce bitirmişti.

Vay.

'Masayı sonra toplarız, salona geçelim.' dedi sandalyesinden kalktığında. Anneme gülümsedim. Hiçbir mesele masayı toplamadan mutfaktan çıkmaya onu ikna edemezdi normalde ama şuan durumlar değişmiş gibi duruyordu. Kafamla onu onaylayarak bende peşinden mutfaktan çıktım.

İkimiz de karşılıklı koltuklardan birine oturduk. 'Ne zaman istersen o zaman başlayabilirsin.' dedi annem anlayışlı bakışlarıyla beraber. Ona bakarak parmaklarımı oynatmaya başladım.

'Kalbimde bir kadın var. Bende onun kalbinde yer edinmişim. İkimiz de ciddi bir ilişki istiyoruz.'

Bu cümleyi kurmak bile benim için mucizeymiş gibi geliyordu ama biliyordum ki gerçekti. Annem cümlemle beraber koltukta biraz daha önce kayıp dikkatli dinlemesini daha da arttırarak beni dinliyordu. 'Çok sevindim annecim.' dedi, parmaklarıyla.

'İkimiz de konuştuk, istemeyle ilk adımı atmak istiyoruz.' dedim, gözleri yaşardı. 'Öncelikle seninle tanıştırmak istiyorum.' bu sefer yaşaran gözlerinden bir damla düştü. 'Onu çok seveceğinden eminim.'

Annem çok sık dışarı çıkmazdı. Belirli komşuları vardı onlarla sadece bir araya gelirdi. O komşuları da bunca yıldır annemle iletişim de kalabilmek için temel bir kaç işaret dilini öğrenmişti. İşaret diliyle anlaşamadıkları noktalar da ise yazarak anlaşıyorlardı.

'Benim... benim bu halimi biliyor mu?' dedi annem. Duraksamasının sebebini tahmin edebiliyordum. Hem ilk kez tanışacağı biriyle karşılaşacağının gerginliği vardı hem de Aslı'nın benimle olan izdivacını etkileyeceğini düşünüyordu.

'Bilmiyor ama sen ilişkimizi onaylarsan anlatacağım.' dedim, oturduğum yerden kalkarak iki adımda yanına vardım. Dizinin dibine çökerek oturdum ve ellerini ellerimin arasına alarak önce sıkıca dudaklarımı ellerine bastırdım.

'Annem, sen endişe etme Aslı'nın seni seveceğinden eminim.'

Annem eğildi ve dudaklarını saçlarıma değdirdikten sonra ellerini tekrar hareket ettirdi.

'Sen seversin de ben onay vermez miyim oğlum? Aslı kızım ne zaman müsaitse çağır gelsin.' dedi, anneme sevgi barındıran gözlerimle bakıp koltukta yanına çıkıp kocaman sarıldım. Duymayacaktı ama hissederdi biliyordum, sırtını sıvazlayarak onu sevdiğimi dile getirdim.

'Seni seviyorum anne.'

Onu sevdiğimi hissetse de işaret diliyle de söylemeyi ihmal etmedim.

'Seni seviyorum.'

Annem de bana aynı şekilde seni seviyorum dedi iki gözünden de akan yaşlarla beraber.

Neden bu kadar duygusallaştığını biliyordum. Babamın vefatından beri çalışmış ona da kendime de bakmıştım. Bu süreçte ise hiç aşk hayatım olmamıştı. Bunun sebebi yoğunluk, iş güç değildi. Kalbimde yer edinen, kalbimi ısıtan kimse olmamıştı. Şimdi Aslı'yla beraber o sıcaklığı hissediyordum. Aile kurmamın zamanı şimdiydi muhtemelen.

Allah her zaman en iyi zamanı bilirdi.

Annemi göğsümde biraz daha tutup gözünde ki yaşların dinmesini bekledikten sonra mutfağı toplamasına yardım ettim. Mutfakta ki iş bittikten sonra önce banyoya elimi yüzümü yıkamaya ardından da odama gittim. İlk iş olarak Aslı'ya mesaj attım.

Tunahan: Annemle konuştum.

Tunahan: Müsait olduğun zaman annem seni bize davet ediyor.

Tunahan: Akşam yemeğine.

Mutfağı toplarken anneme sormuştum, saat kaçta davet edeyim diye, annem ise akşam yemeği tanışmak için çok uygun bir zaman dilimi olduğundan söz etmişti.

Aslı'dan gelecek cevabı beklediğim iki dakika da üstümdeki tshirtü kirliye atarak dolaptan aldığım siyah tshirtü geçirdim kafamdan.

Hanımefendi: Heyecanlandım.

Hanımefendi: Tabii ki gelirim, yarın nasıl?

Hanımefendi: Çok mu erken olur.?

Heyecanına gülümsedim ve cevapladım mesajını.

Tunahan: Heyecanının çok tatlı

Tunahan: Erken değil, belki de geç kaldık.

Tunahan: Anneme iletiyorum yarın akşam yemeğinde misafirimiz olduğunu.

Tunahan: Yarın misafirimiz sonrasında evin sahibi olacak kişinin yemeğe geleceğini.

☀☀☀

Bir bölümün daha sonuna geldik. Ve bence kabul edin bu bölümde ki evlilik sürprizini beklemiyordunuz🥳.

Loading...
0%