@matthiolagolge
|
Aslı: Sınavın var biliyorum ama Aslı: Konuşmamız gerek Aslı: Sana geliyorum Aslı: Bir saatini bana ayırabilirsin sanırım Aslı: TELEFONU ÇÖPE Mİ ATTIN BAKSANA MESAJLARIMA Yarım saat önce Arap'a mesaj atmış ve günlerdir cevap alamadığım gibi bu sefer de geri dönüş alamamıştım Arap'tan ama ona gelişmelerden bahsetmem gerekiyordu. Sevincimi de mutluluğumu da annem dışında en yakın arkadaşımla paylaşmak ve sohbet etmek istiyordum. Üstelik akşama Tunahanlara yemeğe davetliyken bu heyecanımı öncesinde koyu bir sohbetle bastırmam gerekiyordu. Hızlı hızlı yürüyerek geldiğim için zile basmadan önce kendime soluklanmak için zaman tanıdım. Nefesimin normale döndüğüne kanaat getirince de Arapların evinin ziline bastım, art arda üç kere kısa soluklarla. Biliyordum ki bu saatte annesi de babası da işte olurdu. Evde olan tek kişi Araptı. Kapının ardından Arap'ın aksi sesini ve asabi ayak seslerini duyuyordum. 'Bu ne ısrardır kardeşim ya!' diye söylene söylene kapıya geliyordu. Sonunda kapıyı açtı. Beni görünce kısa bir duraksadı. 'Arap Allah aşkına telefonunu çöpe mi attın klozet deliğine mi? Yoksa sadece bana olan bir ölü taklidi mi yapıyorsun?' dedim tek solukta. Ayakkabılarımı çıkarıp Arap'ı iterek eve girdim. Arap hala öylece yabancı bir cisim görmüş edasıyla bana bakıyordu. Hala kapı kolunu tutan Arap'ı kolundan çekip kapıdan ayırarak kapıyı kapadım ardından Arap'a dönerek elimi yüzünün önünde el sallar misali salladım. 'Dünyadan Arap'a? Dünyadan Arap'a?' Hızlı hızlı gözlerini kırpmaktan ve nefes alıp vermekten başka bir şey yapmazken son çare hafifçe yüzünü tokatladım. 'Lan korkutma beni tepki ver, konuş Arap' dedim, tokat ona iyi gelmiş olmalı ki hii sesi çıkarıp kollarını boynuma doladı. Arap dünyayla bağlantıyı kurmuştu. 'Kızım derslere gömülüp kafayı mı yedin? Ne bu halin?' dedim, bende ellerimi beline sarıp omzuna çenemi yaslarken. 'Aslı' dedi, ı harfini uzatarak 'Lan biz ne zamandır görüşmüyoruz?' dedi, bana tövbe çektirdi bu cümle. 'Valla ben bir on beş gün sonunda saymayı bıraktım. Neredeyse bir aydır yoksun kızım sen. Büt de büt diye kafayı yedin kapattın kendini eve. O büt verilecek naraları atıyordun en son.' Belinden ellerimi ayırıp onunda boynumda ki kollarını ayırdım ve bir adım geriledim. Onu baştan aşağı kısa bir inceledim. 'Bu ne hal Allah aşkına?' günlerdir üstünde olduğu belli olan siyah bir tshirt ve altında da bir şort vardı. Altında ki şorta tezatta tshirtün üstünde ince de olsa bir hırka vardı. Gözlerinin kızarmışlığından ve göz altlarının morluğundan bahsetmek bile istemiyordum. 'Ne var ki halimde?' dedi kendine bakarken. 'Geç salona geç.' dedim, salona geçerken hırkasından onu arındırmayı da ihmal etmedim. 'Senin sınavın iki gün sonra değil mi?' cevabını bildiğim soruyu bir de o teyit etsin diye sordum. 'Evet, öyle olmalı.' kafa uçmuş bunun. 'Öylesi yok evet öyle. Sen ise haftalardır çalışıyorsun. Yeter artık, ezberlemişsindir zaten. Gel bir kaç saat dinlen.' koltuğa oturttum. İtiraz edecek oldu engel oldum. 'Arap saçmalama aralıksız ders çalışmak sana nasıl bir fayda sağlayabilir? Hem bak sana çok güzel haberlerle geldim. Kafanı dağıtmak, toplamak için birebir olacak eminim.' Havadisleri vermeden önce onu toplamak gerektiğini biliyordum ama onun mola vermesi gerektiğini bir tek havadisler ikna edebilirdi. Tanıyordum onu. 'Ne havadisi? Ona güldüm, 'Önce seni bir toparlayalım sonra benim havadislere geçeriz.' kolundan tutup koltuktan kaldırdım ve banyoya doğru sürükleme başladım. 'Sen önce gidip duş alıyorsun güzelce. Bende bize bir çay demleyip seni bekliyorum.' itiraz edecek oldu ama bakışlarımı dikerek banyoyu gösterdim hatta tuttuğum kolundan banyoya itekleyip kapıyı da kapattım. 'Duş almadan oradan tek adım atarsan annenin terliklerinin tadından birde benim elimden tadacaksın.' Su sesini duyana kadar kapıda bekledim, duşa girdiğinden emin olunca dediğim gibi önce çayı demledim ardından odasına ilerledim. Dün akşam Arap'a yine ulaşamayınca annesi Gülhan teyzeyi aramış konuşmuştum. Gülhan teyze Arap'ın ders çalışmak dışında başka bir şey yapmadığından bahsedip yardım istemişti benden. Onu sakinleştirip bugün için sabahtan gelirim demiştim ama yalan yoktu durumun bu kadar ciddi olduğunu tahmin edememiştim. Odasının kapısını araladığımda tam bir not kağıtlarının savaşı olduğunu gördüm. Çalışma masasında, yatakta, yerlerde hatta dolap kapaklarında bile yapıştırılmış not kağıtları vardı. Defter ve kitaplardan bahsetmek bile istemiyordum. Defterlerin altında kalan çamaşırlar ise odada ki ağır havanın sebebini açıklıyordu. Odayı toplama işinden önce camı açarak başladım. Ardından defter ve kitapları topladım masanın üstünde duran rafa yerleştirdim. Not kağıtlarını tek tek toplayıp koca bir deste haline getirip onları da masa da kare not kağıt kutusuna yerleştirdim. Bu sıra da duşta ki su sesinin kesildiğini duyumsadım. Yerde sadece çamaşırlar kalmıştı, onları da Arap giyindikten sonra halledebilirdim. Arap odaya girdi etrafa çatık kaşlarla baktı fakat sesini çıkaramadı 'Hepsini masaya koydum merak etme. Beraber oturup düzenleriz istediğin düzende ama önce sen giyin.' dedim ve odadan çıktım. Mutfağa geçip Arap gelene kadar tezgahta duran birkaç parça kirli bardak, tabağı sudan geçirip makineye dizdim. 'Teşekkür ederim, iyi ki geldin.' Arap son defa bezle tezgahı silerken yaslandığı mutfak kapısından bana minnet besleyen gözlerle bakıyordu. Bezi tezgaha bırakıp yanına ilerledim ve omzunu sıvazladım. 'Önemi yok biliyorsun. Annenleri çok endişelendirmişsin.' kafamı önüme eğerek mahcup sesle konuştum. 'Hem özür dilerim. Son bir aydır bende seni çok boşladım. Tunahan'a kendimi kaptırdım. Heyecandan tek odak noktam haline geldi. Israrla arayıp sormadım bile seni.' dedim, konuşmamın sonunda kafamı eğdiğim yerden kaldırıp yüzüne tekrar bakarak. Arap az önce benim yaptığım gibi o da omzumu sıvazladı ve kocaman gülümseyerek 'Eniştemden bahsettin...' kafasını havaya kaldırdı, ellerini dua eder gibi açtı ve dua etti 'İnşallah eniştem olmuştur.' Onun bu haline gülümsedim 'Oldu.' Fısıldadım. Sanki yüksek sesle dile getirsem büyü bozulacak, rüyadan uyanacakmışım gibi geliyordu bazen. Şuan öyle gibi hissetmiştim. 'NE DEMEK OLDU?' Ses desibeli yine kulaklarımı tırmalarken gözlerimi kapatıp ellerimi kulaklarıma götürmek için hamle yapacakken elimden tutup masaya çekiştirdi 'Otur ve çay içerken hemen anlat olup biteni.' Masaya oturdu ve çayından bir yudum alırken küçük harflerle kendi kendine konuştu 'Ben o kadar derse kaptırmış mıyım ya kendimi? Aslı'nın bana enişte bulacağı kadar. Vay be.' Aynı saniyeler içinde hem kendine soru sormuş hem de şaşırmıştı. Tunahan'la biz bu kadar hızlı ilerlememiştik. "Anlat dinliyorum." Sandalyeyi çektim, oturdum ve çayımdan bir yudum aldım. Anlatmaya başlamak için onun kaldığı yerden başlamaya karar verdim. "Camide karşılaştığımızi söyle demiştin ya, söyledim ve biz konuşmayı o günden beri sürdürüyoruz. Her akşam, akşam veya yatsı namazından sonra günlük sohbetler ediyorduk. Nasılsın, günün nasıl geçti, iş/okul yolunda mı gibi minimal şeyler." Ara ara çayından yudum alarak beni pür dikkat dinleyen Arap'a kıkırdayarak devam ettim anlatmaya. "Camiden sonra başka bir oot daha kırdım ve Tunahan kalbinde ki hanımın kim olduğunu itiraf etti." Arap çay bardağını heyecanla masaya bırakıp "Sendin değil mi?" dedi ve gözlerinde ki parıltılarla beraber ona onay vermemi bekledi. "Evet, benmişim." "İşte bu be! Sonunda sende aşkına kavuştun." "Hem de nasıl. Bizim gittiğimiz çay bahçesine çağırdım. Yanıma geldi..." Anlatmaya bir başladım çenemi kapatmak imkansız hale geldi. Birebir diyaloglarımızdan bahsetmek hala özel hissettirse de Tunahan'la zaman geçirirken, mesajlaşırken hissettiğim duyguları anlatmaktan çekinmedim. "...Dün ise daha büyük bir gelişme oldu." dedim, düğüne davet etmesine kadar anlatmış, geriye evlilik kararımız kalmıştı. "Daha ne gibi bir gelişme olmuş olabilir Aslı Allah aşkına?" Sesinde abartma der gibi bir hava vardı, gözlerinin de sonuna kadar açıldığını kafasını arkaya atarak konuştuğunu göz ardı edemezdim. Haklıydı da evlilik haberi beklemezdi. "Evlilik" Tek kelime yedi harften oluşan iki kişinin hayatlarını bir imzayla birleştirdiğini ifade eden kelimeyle oturduğu sandalyeyi düşürecek güçte yerinden çığlık atarak doğruldu Arap. "NE! NE! NE! NE DEMEK EVLİLİK? NE ARA?" Yine desibel yine desibel 'Arap sakin ol ve otur yerine.' dedim sandalyesini gösterip ardından avuç içimi yeri gösterecek şekilde tutarak aşağı yukarı hareket ettirdim 'Bir de bağırma lütfen her şaşırmanda.' 'Tamam sakinim, anlat çabuk. AH!' bana çabuk derken çayın soğuduğunu düşünmüş olmalı ki büyüdük bir yudum aldı ve muhtemelen ağzı yandı. 'Sen gerçekten çocuk gibisin Arap.' kafamı iki yana sallayarak hayret ettiğimi belirttim. Anlatmaya başlamadan önce yerimde kıpırdandım, yutkundum ve boğazımı temizledim. O sırada tek elini hadi hadi dercesine hava da sallıyordu. 'Evlilik diyordun?' dedi sorarcasına kaşlarını da havaya kaldırarak. Ona gülümsedim ve başladım. 'Dün dükkana kahve içmeye gittim, sözüm vardı. Gittiğimde müşterisi ona düğün davetiyesi verdi ve benimde eşlik etmemi istedi. İçten içe babamdan nasıl izin alıcam, mahalleden nasıl kaçıcam gibi sorular kafama üşüşse de büyük bir sevinçle kabul ettim.' Derin bir nefes alarak ciğerlerimi doldurdum, soluğumu geri verip konuşmama devam ettim. 'Düğüne gitmek hakkında konuşurken Tunahan birden ciddi ilişki istediğimizi ikimizin de ortak kararı olduğunu ve küçük bir mahallede oturduğumuzu söyleyerek süreci uzatmamıza gerek yok dedi. Bende onu onayladım.' dedim, gözlerimi masaya diktim ve o anki hislerimi düşünmeye başladım. Hislerim zihnime düşünce o anki gibi hissetmeyi de başardım. Kocaman gülümsedim ve gözlerimi masadan ayırmadan konuşmaya devam ettim. 'O kadar heyecanlandım o kadar mutlu oldum ki bunu kelimelerle tam olarak ifade edemem. En kısa ve öz şekilde sevildiğimi hissettim. Mahallede yaşayan birisi olarak biliyordu ki rahatça görüşemezdik. ve muhtemelen mahalleden de öte onun da babamla yüz yüze gelip konuşmasından dolayı o da rahat edemeyecekti ve ailelerimizle konuşmamız gerektiğini söyledi.' Sesim hülyalı çıkıyordu. Mutluluğum da heyecanımda belli oluyordu. 'Eve gittiğimde anneme anlattım zaten Tunahan ile bir ilişkiye başladığımızı biliyordu. Evlilik kararımızı da onayladı. Babama annem söyleyecek. Sanıyorum bu akşam.' dedim, Arap beni dikkatle dinlerken çıtladığı çekirdeğe ara vererek bir sonra ki gelişmeyi öðrenmesini saðlayacak soruyu sordu. 'Neden ille de bu akşam?' sesinde şüphe vardı. 'Bu sorun tam olarak bizi son gelişmeye götürüyor.' biraz daha heyecanlansın diye direkt söylemedim nedenini 'He daha da gelişme var. Allah'ım bir büt yolunda resmen arkadaşımın hayatından geri kalmışım. Düğüne de gelemezmidim ben bu gidişle.' dedi hayıflanıp kendine kızarken. 'Tunahan dün mesaj attı. Annesine söylemiş ve bu akşam yemeğe beni bekliyorlar. Tanışacağız.' yerimde duramıyor, sürekli ya iki yana sallanıyor ya da konuşurken ellerim büyük işaretlerle hareket ediyordu. Beden dilim heyecanımı resmen gözler önüne seriyordu. Birkaç saat içinde heyecanım azalır da yemekte de bu kadar heyecanlı olmazdım umarım 'İnanamıyorum Aslı, resmen gelin olup gideceksin' dedi ağlamaklı çıkan sesiyle. Ardından da sandalyesinden kalkarak adımlayıp yanıma geldi ve boynuma sarıldı. 'Uzağa gitmiyorum ki yine bu mahalleye yakın otururuz. Tunahan'ın dükkanı burada sonuçta.' Arap dediğime onay verse de gelin olmamı kaldıramıyor gibiydi. 'Hadi yerine geç ve çayını yudumlamaya devam et.' 'Akşam için heyecanın epey yüksek belli.' dedi dolu gözlerinin inadına gülümseyen dudaklarının arasından. Kafamla onaylayarak cevapladım. 'Evet çok heyecanlıyım. Annesi beni beğenecek mi, evliliğimize ne diyecek gibi daha birçok soru var kafamda. Tunahan'ı yetiştiren birinden hoşlanmamam imkansız o yüzden anlaşabilir miyiz, nasıl biridir gibi endişelerim yok. Endişelerim benim üzerimden sevilecek, onaylanacak mıyım diye' Endişelerimi göz ardı etmeye çalışıyordum. Beni evlerine yemeğe davet ettiklerine göre onaylamadıkları bir evlilik olmadığını düşünmeye çalışıyordum ki Arap'ta pozitif yönde ki düşüncelerimi onaylayan cümleler kurdu. Elini masanýn üzerinde ki elimi avucunun içine alarak tuttu. 'Endişe etme lütfen. Seni yemeğe davet ettiklerine göre onayları var. Yemeğe davet ettiler ki seni önemsediler ve tanımak istediler. S8kma canını. Baksana bir ay ortadan kayboldum enişte yapmışsınn bana. Hem de onayım olanından.' dediğine sesli, gür bir kahkaha atarken o da yumruk yaptığı elini benim omzuma vurup 'Ne gülüyorsun be? Önemli bir ayrıntı bu.' dedi. 'Haklısın Arap'ým haklısın. Hem de senin sayende numarasını alabilmişken çok haklısın. Bir nevi senin sayende oldu bir şeyler.' dedim bende onun omzunu dürterek. 'Heh bak benim hayrım dokunmuş sana. Senin? Peh! Ben hala sap.' dedi kollarını göðsünde kavuşturup başını başka tarafa dönerek. 'Kızım hemen trip atma ya. Gönlüne hoş gelen biri olsun hele valla destekçin olacağım.' Arap'ın gönlünü almam iki dakika sürmezken konuşmamıza devam etmiştik. Şimdi ise saat dördü yirmi üç geçiyordu. Bunca zamandır çoğunlukla Tunahan'la iliþkimiz konu olsa da elimden geldiðlğince çok detaya girmeden ama detay vermemezlik de yapmadan anlatmıştım Arap'a. 'Hadi bir demlik çay bitirdik. Sen duştan gelmeden önce yarım kalan odanı toplama işini devam ettirelim. Ardından benim eve geçip hazırlanmam gerekiyor.' dedim ve masada ki bardakları ve birkaç tabağ8 bir tepsiye koyarak mutfak tezgahýna götürdüm. Arap bu sırada odayı toplamak istemediği için isyan etmekle meşguldü. 'Bu sefer gerçekten Gülhan teyze edasıyla ayağımda ki terliği kafanla buluşturacağım.' dedim sağ ayağım8 hafifçe havaya kaldırıp terliði havada sallayarak. 'Çabuk kalk beni delirtme. Leş etmiþsin odayı.' tshirtünü omuz kısmından tutup itekleyerek kalkmasýný saðladým ve önüme geçip yürümesi ardýndan peþinden odasýna adýmladýk beraber. 'Geç masanın başına not kağıtlarını ayır istediğin düzende bende odanın geri kalanında ki dağınıklıkla ilgileneyim.' dedim. Yaptığım görev dağılımına sadece onaylayan mırıltılar çıkartarak hemen masaya geçerek kağıtlarla ilgilenmeye koyuldu. Telefonumdan açtığım müzik eşliğinde hiç konuşmadan odayı toplamak için çabalarken yarım saat sonunda ben elimdeki işi bitirmiş Arap'ın yatağının ucuna oturmuştum. Arap'ta not kağıtlarını bitirmişti. Şimdi ise oturmuş mezuniyette ne giymeliyiz diye konuşuyorduk 'Ben akşama erkek arkadaşımın ailesiyle tanışmaya gideceğim ama burada oturmuş mezuniyet elbisesi bakıyorum. Sanki heyecanım normal düzeye indi' dedim sorgulayan bir havada. 'Sanki öyle bir şeyler oldu ama gayette iyi oldu.' Tam bu sırada bahsi geçtiğini hissetmiş gibi Tunahandan mesaj geldi. 'Kim mesaj atmış? Müstakbel damat mı?' dedi omzuyla omzumu dürten Arap. 'Evet Tunahan atmış.' 'Ne diyor?' 'Bir durursan okuyacağım.' Bildirimin üstüne tıklayıp mesaja girdim. Erkek Arkadaşım: iyi günler kız arkadaşım Erkek Arkadaşım: Müsaitsen yarım saat kadar ilk kez buluştuğumuz çay bahçesinde Erkek Arkadaşım: buluşabilir miyiz? Erkek Arkadaşım: Eve geçmeden önce sana anlatmam gereken bir mesele var. Erkek Arkadaşım: Çay bahçesinden sonra eve geçeriz. Uygun olur mu? Mesajlarıyla kaşlarım havalanırken anlatacağı konuyu merak etmiş ve heyecanlanmıştım. Tunahan ile tekrar o bahçede buluşacak hatta yetmeyecek annesiyle tanışmaya evlerine gidecektim. Allah'ım sana şükürler olsun. |
0% |