Yeni Üyelik
19.
Bölüm
@matthiolagolge

Tunahan çay bahçesinde annesini durumunu anlattığında içimde istemsizce nasıl iletişim kuracağım diye endişelendim. İşaret dili bilmiyorum diye annesi üzülür mü diye düşündüm. Bu zamana kadar mesleğimin de bir getirisi olmadığı için işaret dili öğrenmemiştim fakat Tunahan beni eve bıraktığı andan itibaren önce işaret dili kursları araştırmış, YouTube'dan kendim nasıl öğrenebilirim diye videoları araştırmıştım.

Kısa zamanda izlediğim videolardan en azından kibarlık olsun, önem verdiğimi göstermek için hoş buldum gibi küçük bir kelimeyi öğrenmek için çabalamış ve az önce işaret diliyle hoş buldum dediğimde Tunahan ve annesinin yüzünde ki şaşkınlığa bakılırsa başarmıştım.

Tunahan annesinin üzerinde ki bakışlarını bana çevirip konuştu. 'İşaret dili biliyor musun?' dedi, kafamı iki yana sallayarak cevapladım. 'Hayır bilmiyorum. Gelmeden önce kelimeyi öğrenmek için internetten yardım aldım.'

Bu ince davranışım onu mutlu etmiş, gülümsetti. Annesine döndü, ellerini kullanarak durumu ona da izah etti. Benim de anlamam için annesine söylediklerini sesli dile getirdi.

'İşaret dili bilmiyor. Buraya gelmeden önce evde internetten o kelimeyi öğrenmiş.'

Annesi yüzünü bana döndüğünde mutlu ve içten bir gülümseme dudaklarında yer ediniyordu. Annesi benimle göz temasını kesmeden işaret diliyle bir şeyler söyledi. Bana hitaben konuştuğunu hemen anladım.

'Çok incesin, teşekkür ederim. İçeri geç lütfen.'

Tunahan'ın tercümesiyle kafamı aşağı yukarı sallayıp ayakkabılarımı çıkartarak Tunahan'ın öncelik vermesiyle ondan önce eve adım attım. Tunahan da hemen arkamdan içeri geldi. Annesi bana iki adım daha yaklaşarak kollarını sırtıma doladı ve bir eliyle sırtıma iki defa pıt pıt vurdu. Bende ellerimi onun sırtına dolayarak iki elimle sırtını okşadım.

Annesiyle ayrılınca annesi karşımız da kalan kapıyı eliyle göstererek kafasıyla işaret etti. Arkamda ki Tunahan'ın fısıltılı sesi geldi 'Oraya geçmemizi istiyor, salona.' dedi. Kafamla onu onaylarken 'O kadar anlayabiliyorum Tunahan.' dedim ve sessiz bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan.

Tunahan arka da ben önde salona girdim. Salon beyaz ağırlıklı ama koyu mor yeşillerle de detaylandırılmış mobilya ve dekorlarla tamamlanmıştı. İç açan, ruhu besleyen bir havası vardı. Yer yer küçüklü büyüklü saksılar da çeşit çeşit çiçek vardı.

Çiçek besleyen ince ruhlu bir kadın ve onun yetiştirdiği oğlu Tunahan Ateş.

Cümle bu kardı ve çok şey anlatıyordu.

Üçlü koltuğun birine ben birine Tunahan oturmuş, annesi ise bizim oturmamızın ardından salondan çıkmış evin başka odasına gitmişti, mutfak olduğunu tahmin ediyordum. 'Aslı, düşüncen çok inceydi. Teşekkür ederim.'

Fısıltı gibi çıkan ama benim duyabileceğim kadar yüksek bir sesle konuştu Tunahan. Bakışlarında parıltı dudaklarında ki gülümsemeyi destekliyor ve nabzımın artışına sebep oluyordu.

Ellerimi dizlerimin üstünde kavuşturup mutlulukla parıldayan gözlerine baktım. 'Önemli değil Tunahan.'

Televizyonun altında sekiz kişilik bir masa vardı ve üstünde çeşit çeşit yemek vardı. Annesi ben geleceğim diye çok emek vermiş olmalıydı. Masayı gözlerimle işaret edip 'Annen çok zahmet etmiş, ben teşekkür ederim.' dedim, o ise hafif muzip bir gülüşle bana bakıp konuştu.

'Gelini geliyor diye çok heyecanlandı.'

Utandım, gerçekten utandım ve diyecek bir cevap bulamayarak 'Mutfak nerede? Annene yardıma gideyim.' dedim, dedim ama işaret dili bilmediğim ve yardım etmek isterken iş çıkartabileceğim cümle bitiminde aklıma geldiğinden bakışlarımı halının çizgilerine çevirerek dudağımı ısırdım.

'Aslı, endişelenmene gerek yok. Ben şimdi yardıma ihtiyacı var mı diye sorar gelirim ama seni yalnız bırakmamı istemez. Sende gel benimle istersen.' dedi bende hevesle kafamı sallayarak oturduğum yerden kalktım 'Hadi gidelim.' dedim kafamla kapıyı göstererek.

Tunahan bu heyecanıma bıyık altı gülerek önüme geçti ve mutfağa doğru adımladı. 'Babamlarla tanışmaya geldiğinde seni de göreceğim Tunahan Bey.' dedim, önümde yürüdüğü için yüzünü göremesem de yüzünde ki o bıyık altı gülümseme anında yok olup ciddi hale bürünerek ağzının içinde homurdandı. Haline sessizce tebessüm ederek daha çok üstüne gitmedim.

Annesine yardım etmiş, masaya gelecek olan son birkaç parçayı da taşıyarak üçümüz de sandalyelere oturmuştuk. Yemekte sadece çatal tabağın sesi olsa da yemeğe başladıktan bir süre sonra heyecanımı geri planda tutarak düşündüğümde Tunahan'ın yanındayken sessizlikten aldığım keyfi aldığımı fark ettim. Bu detay beni rahatlattığı için sakince yemeğimi yiyordum.

Tabağımdan kafamı kaldırarak ağzıma attığım lokmayı çiğnerken annesinin bana baktığını fark ettim. Benim de ona baktığımı fark edince gülümsedi ve işaret diliyle bir şey söyledi. Annesinden gözlerimi ayırmadan Tunahan'ın tercüme etmesini bekledim. ve o da gecikmeden tercümanlığını yerine getirdi.

'Afiyet olsun kızım. Yemekleri beğendin m?'

Annesine gülümsedim ve iki eliminde her parmağını birleştirerek havada salladım. İşaret dili bilmiyor olabilirdim ama halkımın beden dili beni yer yer kurtarabilirdi, şuan olduğu gibi. 'Evet çok beğendim, elinize sağlık.'

Annesi beden dilinden beğendiğimi anlamış olsa da Tunahan'ın işaret diliyle söylediklerimi ifade etmesiyle daha çok gülümsemişti. 'Annene söyler misin ben de böyle yapıyorum bu yemeği ama olmuyor. Tarifini bana verebilir mi?'

Tunahan bu isteğime gülümsedi ve annesinin koluna dokunarak kendisine bakmasını sağladıktan sonra yemeğin tarifini istediğimi annesine anlattı. Annesi Tunahan'ın dediklerini yani benim isteğimi söyledikten sonra gülümseyerek masa da duran kolumu sıkıca tuttu ve diğer elini yanağıma yaslayıp kafasıyla onayladı beni.

Kaynanamız bizi sevdi Aslıııığ

Mobbing başkanım bugün mutlu gününde olmasıyla beraber aşırı da haklı bir gününde olması beni şaşırtıyor olsa da belli etmedim ve bende annesinin yanağımda ki elini avcumun içine alarak avcunun içini öptüm.

Yemeğin geri kalanında sessizlik içinde yemek yemiştik. Tunahan bana yemekte annesinin konuşmayı sevmediğini çünkü insanların zamanını aldığını düşünmesinden kaynaklandığını söyledi. Çay zamanında bolca konuşacağımızı söyledi. Annesinin böyle düşünmesini istemesem de ileride bunun üstesinden beraber gelebileceğimizi aklıma not ettim. Tunahan ise yemeğini ikimizden önce bitirerek tabağıyla, çatal ve kaşığını mutfağa götürmek üzere kalktı.

İkimiz belki iki dakika yalnız kalmıştık ama annesi o arada telefonunu çıkartıp notlar kısmına girdi. Hızlıca bir şeyler yazıp bana uzattı. Telefon ekranında gördüklerim gözlerimin hızlıca dolmasına ve içimde ki kelebeklerin kaynana sevgisiyle çırpınmasına sebep oldu.

'İyi ki karşılaşmışsınız. Ben seni sevdim kızım. Gelinim değil, kızımsın. Tunahan'ın sende ne bulduğunu anlayabiliyorum. Oğlum kendi gibi birini bulduğu için mutluyum. Hep mutlu olun.'

Yazılanı okuyup gözlerimi annesine çevirdim ve gülümsedim. Tekrar ekrana dönerek klavyede parmaklarımı hızlıca hareket ettirdim.

'İyi karşılaşmışız. Siz beni kızınız gibi gördünüz bende sizi annem olarak görmekten çekinmeyeceğim emin olabilirsiniz.'

Telefonu annesine uzattım ve o sırada Tunahan içeri girdi. Bir şey olduğunu sezdi ama ne olduğunu anlayamadığı için sorgulayan gözlerle bize baksa da ben fısıltıyla 'sonra' dedim o da nezaket göstererek üstelemedi. Biz yemeğimizi bitirene kadar sandalyesinde oturdu ve annesiyle beni izledi.

☀☀☀

Yemek bitmiş sofrayı hep beraber toplayarak mutfağa görmüştük. Çay demlenene kadar annesiyle sessizlik içinde mutfağı toplayıp çay demlenince de bardaklara çayı tabaklara da tatlıyı koyarak salona geçtik.

'Annen harika yemek yapıyor Tunahan. Tarif defteri varsa hemen alabilir miyim.'

Çayın yanında koyduğumuz tatlıdan ilk çatalı almama rağmen tatlıya bayıldım. Annesinin el lezzeti harikaydı. Tarifleri istemeden duramıyordum ve Tunahan'ı bu çok güldürüyordu. 'Tariflerini vermez komşulara ama sen gelinisin esirgeyeceğini sanmam.' dedi, yine utandım.

Tunahan neden böyle yapıyorum bakışlarımı atarak bakışlarımı çayıma çevirdim ve tatlının ardından bir yudum içtim. Ben çayımı yudumlarken Tunahan annesine tatlı tarifini istediğimi gülümseyerek söylerken annesi de bana dönmüş ve gülümseyerek verebileceğini söyledi. Söylediğini elbette Tunahan dile getirdiği için biliyordum.

'Annen baban ne iş yapıyor kızım?' dedi annesi ve Tunahan anlamam için sesli dile getirdi. Annesi benden cevap beklerken çayından iki yudum aldı.

'Babam imam annem ev hanımı' dedim, Tunahan çevirdi. Annesi bana sorular sordu Tunahan hepsini yüreğimi ısıtan içime huzur dolduran gülümsemesiyle bana sesli dile getirirken benim cevaplarımı da annesine aynı sabır ve sükunetle çeviriyordu.

'Okuyor musun kızım?' dedi, kızım dediği her an gülümsemem daha da imkanı varmış gibi genişliyordu.

'Evet efendim, mezun oldum sayılır. Mezuniyetime sizi de beklerim. Gelin lütfen.'

Tunahan annesinin evden çıkmayı tercih etmediğini söylemişti ama belki benim hatırıma gelirdi.

'Hayırlı olsun kızım. Ne okudun?' yeni sorusunu yöneltti ve ilerleyen süreçte beni tanımak için birçok soru sordu. Oğluyla sevgili olan gelinini değil de kızına soru sorar gibi ilgiyle sorular soruyor cevaplarımı dinliyordu.

Annesinin sorduğu benim cevapladığım ve Tunahan'ın ikimize de çevirmenlik yaparak epey yorulduğu saatlerin sonunda Tunahan saate bakıp annesine dönerek 'Ailesi merak eder. Aslı'yı eve bırakayım olur mu?' dedi.

Saat on bir olmuştu. Babam her an arayıp nerede kaldığımı sorabileceğimden dolayı yarım saattir kalkmak istiyor ama ne annesinin sohbetinden kopabiliyordum ne de eve gitme düşüncesinden. O yüzden Tunahan'ın teklifi içten derin bir nefes vermeme sebep olduğunu itiraf etmem yalan olmazdı.

Annesi bana bakış atıp Tunahan'a dönerek işaret diliyle bir şeyler söyledi. Annesini anlayamamak beni çok geriyordu ama kendime içten içe halledeceksin diyerek kendimi telkin ediyordum.

'Aslı hadi seni eve bırakayım.' dedi oturduğu koltuktan ayağa kalkarken. 'Zahmet etme ben giderim.' dedim, bana bir bakışı var aman yarabbi resmen. Konuşmayı bırakıp o bakışa sadece kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım.

Önde Tunahan arkasında ben ve benim arkamda annesi kapıya ilerledik. Tunahan ayakkabısını giyerken annesine döndüm ve elinden öptüm. Geriye doğru bir adım atarak öğrendiğim ikinci kelime için ellerimi havaya kaldırdım.

'Görüşmek üzere'

İşaret diliyle söylediğimi sesli de dile getirdim ki Tunahan da duysun ve annesinin bana diyeceğini tercüme etsin.

Annesi görüşürüz dememe gülümsedi ve tek elini omzuma koyarak okşayarak gülümsedi. Ardından Tunahan'ın bize baktığından emin olarak ellerini hareket ettirmeye başladı. Annesinin elleri vücudunun yanına inince ise kapıda duran Tunahan'ın sesi duyuldu.

'Görüşürüz kızım. Dikkat et kendine. Selam söyle annene.

Anneme selam söylememin anlamını bilerek gülümsedim ve 'Aleykümselam efendim.' dedim ve ayakkabılarımı giymeden önce son kez sarıldım.

Ayakkabılarımı giyerek son kez elimi annesine sallayarak görüşürüz dedim ve Tunahan'ın arkasından merdivenleri aşındırarak binadan çıktık. Bahçeyi de geçip sokağa vardığımız da Tunahan arkasını dönerek binaya baktı. Bende onun baktığı yere baktığımda camda annesini gördük. İkimiz de aynı anda kolumuzu kaldırarak el salladık. Annesi de bize el salladıktan sonra tekrar önümüze dönerek adımlamaya başladık.

Yürüdüğümüz ilk beş dakika da hiçbir şey konuşmadan gecenin de sessizliği ayın ışığı altında sessizce yan yana adımladık. İkimiz de bu heyecanlı ve güzel akşamın etkisini paylaştığımız sessizlikte hazmetmeyi doğru bulduk ve bu beni mutlu eden özelliklerimizden biriydi.

'Bu akşam çok keyifliydi, teşekkür ederim.' dedi, ilk sessizliği bozan Tunahan oldu. Yürümemizin altıncı dakikasında.

'Ben teşekkür ederim. Bu kadar keyifli ve güzel bir akşam geçirmeme neden olduğun için. Annenle iletişim kurmamda yardım edip bir an bile of demediğin için.'

Bakışlarım ara ara Tunahan'ı bulsa da genelde ayaklarımı takip ediyordum. Tunahan'ın konuşmasını beklerken Tunahan'ın adımları önce yavaşladı ardından duraksadı. Onun beş adım kadar önünde bende duraksayıp ona döndüm.

Önce çenesini kaşıdı ardından sokağa birkaç bakış attı. Bir şey söylemek istiyordu ama nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi. Konuşması için üstelemektense kendini söylemek için iyi hissettiğinde söylemesi için bekledim.

Ne kadar zaman bekledim konuşması için bilmiyorum ama konuşacağını boğazını temizleyip bakışlarını gözlerime çevirdiğinde anladım artık hazır olduğunu.

'Aslı, bu ilişkiye başlarken gideceği yolu ikimizde bilerek çıktık. İkimiz de sevgimizden emindik ve çok beklemeden adım atmaya başladık. Bugün annemle iyi anlaşıp, ince davranışını da görünce çok mutlu oldum. Mutluluğumu anlatamam çünkü annemin engelinden dolayı çok kişi gördüm ayıplayan, arkasından konuşan hatta duymadığı için yanında bile hakkında ileri geri konuşanlar.'

Nefes verip geri devam etti konuşmasına.

'Belki de evliliği bu yüzden erteledim çünkü anneme eşim olmasını istiyorum diyeceğim kadının kalbi çok önemliydi. Benimle olan sorunlarını halledebilir bir yolunu illaki bulabilirdim ama annemle olan sorunlara bir çözüm yolu bulamam çünkü annemin engelleri olmasa da annemin tecrübeleri bazı engelleri aşmasına engel oluyordu.'

Devamında ne demesini kafasında toparlamak ister gibi tekrar sustu bu sırada bakışlarımız birbirinden ayrılmıyordu.

'Ama sen çıktın karşıma ve kalbime girdin. Çok ani oldu. Çok beklenmedik oldu. Sadece bana baktın ve selam verdin. Kalbime girmeye, kalbimin sana ısınmasına yetti. O günden sonra gözümle sana bakmamak için çok çaba sarf ettim. Allah biliyor bazen hakim olamadığım anlar oldu, affeder inşallah.'

Bu sefer susarken elini cebine attı ve avucunun içine sakladığı bir şeyle elini cebinden çıkardı. Onu neredeyse nefes almadığım düşünülecek derece sessizce nefes alıp vererek dinliyor. Gözlerimi çok nadir kırpıyordum. Kulaklarım ise tüm odaklığıyla Tunahan'ı dinliyordu.

'Ben artık sana rahatça bakmak istiyorum. Bakarken günah diye düşünmek istemiyorum. Seni de günahıma ortak etmek istemiyorum.' dedi ve elinde sıkı sıkıya tuttuğu kutuyu çıkartıp açtı ve bir dizinin üstüne çökerek gözlerime parıldayan gözleriyle bakarak konuşmasına devam etti.

'Aslı, benimle iyisi kötüsüyle bir evliliğe var mısın? Birbirimize bakarken değil de birbirimizin kalbini kırıp da günaha gireceğimiz korkusunu taşıyarak devam edelim ister misin?'

Sessizce alıp verdiğim nefes şuan ciğerlerime sıkışmıştı. En son Tunahan'ı konuşmasında ne zaman ciğerlerime çekmiştim bilmiyordum ama şuan heyecandan veremediğim bir gerçekti. Böyle bir teklif beklemiyordum. Daha doğrusu bir evlilik teklifi beklemiyordum. Çünkü ikimiz de başta evlilik için bu ilişkiye başlayacağımızı belirtmiştik. Evleneceğimiz belliydi.

Tunahan dizinin üstünde elindeki yüzük kutusuyla beklentili bakışları eşliğinde cevap vermemi bekliyordu. Düşünmem gereken bir durum yoktu çünkü onun da dediği gibi bu ilişkiye başlarken sonucunun nereye varması gerektiğini ikimiz de biliyor ve istiyorduk.

'Evet Tunahan, isterim.'

Çok heyecanlayım. Uzun uzun cümleler kurmaya ne nefesim yeterdi şuan ne de mecalim vardı. Heyecandan maraton koşusu yapmış gibi kalbim atığı için yorulduğumu hissediyordum ama aynı zamanda kalbimde ki heyecandan dolayı da vücudumun enerji dolduğunu da. İkisi aynı anda nasıl olduğunu bilemesem de şuan hissettiklerim bunlardı.

'Essah mı?'

Konuşmalarımızın başını anımsattı bana bu dediği ve istemsizce kıkırdadım.

'Essah'

Ayağa kalktı, kutunun içinde ki yüzüğü uzattığım elimin yüzük parmağından geçirdi. Bir süre havada ki elimde ki yüzüğü beraber inceledik. İkimiz de anın heyecanıyla dili lal olmuş gibiydi.

'Seni ilk gördüğümde benim de kalbim ısındı. Olurumuz yok diye düşünüyordum ama şuan buradayız. Hem de annenle tanışmam sonrasında üstelik parmağımda senin verdiğin yüzükle. Allah kimin kalbini kime ısındırmasını gerektiğini en iyi şeklinde biliyor, şükürler olsun.'

Tunahan kafasını yine bir omzuna yatırarak gözlerinde bu sefer bariz belli olan aşkla bana baktı. Seni seviyorum demedi ama ben anladım. Bende ona baktım ve dudaklarında oluşan utangaç ama mutlu gülümsemeden bende onun anladığını anladım.

'Yürüyelim mi?'

'Olur.'

Yine yan yana benim evime doğru adımlamaya başladık. El ele tutuşmak istiyordum onun da isteğini hissediyordum ama biliyordum ki ne o ne de ben o imzayı atmadan Allah katında nikahlanmadan bunu yapmak istemiyorduk da.

Aramızda iki adım mesafe de tüm yolu sessizlik içinde ilerledik. Saatler önce yarım saatte gittiğimiz yolu bu sefer elli dakika da anca gelebilmiştik. Malum bir takım teklifler olmuştu.

'İyi ge-'

İyi geceler diyecekti fakat o sırada tanıdık bir ses duyuldu evimin bahçesinden.

'Delikanlı, iyi geceler.'

Bu ses babama aitti.

İkimizde babama doğru döndük. Tunahan aramızda iki adım mesafeye iki adım daha ekledi ve mesafemiz dörde çıktı.

'Aslı, eve gir kızım. Delikanlı evine dönsün.'

Tunahan onun sadece camide ki cemaatinden biri olmadığını biliyordu, annem söylemişti belli ki ve şuandan itibaren Tunahan onun için camide sohbet ettiği birisi dışında kızının gönlüne girmiş bir delikanlı olduğunu fark etmişti.

Tunahan efendi değil delikanlı olmuştu.

'Tamam baba geliyorum.' dedim, babamın duyacağı bir sesle. Tunahan'ın yüzüne hiç bakmadan fakat sadece onun duyabileceği bir sesle konuştum.

'İyi geceler erkek arkadaşım. Dikkatli git.'

Tunahan babamın sözünü dinleyerek hiç ses çıkartmadan fakat babama da selam vermeyi ihmal etmeden geldiğimiz yönün tersine, evine doğru gitmek üzere yola koyuldu. Bana ve babama sırt çevirdi.

'Gir bakalım eve. Konuşacak konularımız var belli ki.'

Evet arkadaşlar bu gece çok önemli bir gece. Allah yardım etsin. Babam ağlamadan bu gece bitsin.

 

☀️☀️☀️

Aslı'nın kendi için değil babası için üzülmesi sjsndnxjssmk

Loading...
0%