@matthiolagolge
|
Babam önde benimde sessiz sedasız eve girişimin yirmi yedinci dakikasındaydık. Babam dakikalar önce balkona çıkmı o andan beri sesi soluğu çıkmıyordu. Bu durum beni tedirgin etse de annem sevgilimin olmasını ve evlenmek istediğim gerçeğini hazmetmeye çalıştığını hazmedince benimle konuşmak isteyeceğini söylüyordu. Babamı tanımasam içimi rahatlatmak için diyor derdim ama babamı tanıyordum, annemin dediğini yaşadığına emindim. 'Babandan en az on dakika daha ses çıkmaz. Sen bana hemen ne oldu bitti anlat. Çatladım burada.' Anneme hayretler içerisinde baktım. Kendisi de heyecanlı ve ekşınlı bir anda değilmiş gibi benim bulunduğum ana heyecanlanıp meraklanmış resmen. Enteresan biri. Bu düşüncelerimi sesli de anneme söyledim. 'Enteresan birisin. Sende babama evlenmek istediğimi söyledin ve beni mi merak ederek geçirdin akşamını gerçekten?' Sesimde ve yüzümde hayretler içinde olduğum belli olduğuna emindim. 'Ben kocamı tanırım. Nasıl tepki vereceğini elbette üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum ama senin nasıl bir akşam geçireceğini elbette bilemem. Sadece iyi geçmesi için dua eder, temennilerde bulunabilirdim ki öyle de oldu.' Annem balkon tarafına bakış attı ve etimi mıncırarak isteğini tekrar söyledi 'Anlat çabuk.' dedi, kafamı sallayarak onayladım. Yetmedi sesli de onayladım. 'Of tamam be mıncırma. Anlatıyorum.' Annem elbette ki yemeği merak etmiyordu. Tunahan ile dönmemden ve yüzümün gülmesinden yemeğin iyi geçtiğini anlayabiliyordu. Onun merak ettiği eve girdiğim anda parmağımda gördüğü yüzüğün verildiği andı. 'Güzel bir akşamdı. Annesinin durumundan bahsetmiştim sana evden çıkmadan önce. Annesini de Tunahan'ı da geren şey gelecek olan gelinin annesini dışlaması, hor görmesiymiş. Fakat annesi ve benim aramda böyle bir durum yaşanmadı şükürler olsun. Annesini hor görmek neyime ki zaten? Sevdiğim adamı yetiştirmiş, büyütmüş hem de en layığıyla yapmış bunu. Benim asıl gerginliğim ise işaret dili bilmiyorum diyeydi. Haneme koca bir eksi puan yazılır mı, annesi beni istemezse gibi türlü türlü şeyler ama eve girince annesinin beni karşılaması ve iletişim kurmamız için Tunahan'ın ikimize de yardımcı olması çok güzeldi.' Derin bir nefes aldım ve konuşurken daldığım parke zeminden gözlerimi annemin gözlerine çevirdim. Konuşmama devam edecekken annem ellerime uzandı, tuttu. 'Kızım, sen hangi kelimeyle ifade edersen et, nasıl anlatırsan anlat hiçbir kelime sesinde ki heyecanı gözlerinden parıldayan mutluluğunu tarif edemez. Tebrikler şimdide. Allah tamamına erdirsin.' Anneme sarıldım ve fısıltıyla inşallah dedim. Anneme sarılmamı kesip tekrar koltuğa yaslandım ve konuşmama devam ettim. 'Güzel akşamın sonunda eve gelirken Tunahan güzel bir konuşma yaptı. Bunlardan bahsetmek istemiyorum, ısrar etme lütfen.' annem kafasıyla onayladı ve devam etmem için eliyle işaret etti. 'En sonda ise cebinden yüzüğü çıkararak evlenme teklif etti bende kabul ettim.' Utandım, yüzümü ellerimle kapattım. Annemde kafamı öpüp bana sarıldı. 'Mutlu olmanı çok istiyorum. Umarım çok mutlu olursunuz.' Anneme tam teşekkür edecekken o beklenen an geldi. Balkon kapısı aralandı. Babamın bedeni gözüktü. 'Aslı, ikimize birer kahve yap bakalım kızım.' Sadece ikimiz için kahve istedi ve araladığı kapıyı geri kapattı. Annemle birbirimize bakakaldık. İkimizde anlık duraksama sonunda aynı anda koltuktan doğrulduk. Babamın beni kırıp incitecek bir şey söylemeyeceğine hatta destek olacağına adım kadar emin olmama rağmen bir panik olduğum gerçekti. 'Aslı, sakin ol kızım. Babanı biliyorsun. Şuan hazmedemedi belki tam ama seninle konuşabilecek seviyeye gelmiş. Git sevdiği gibi kahvesini yap, kendine de yap ve baba kız için. Ben o sırada odamda olacağım. Babanı en son yanıma gönderirsin.' Annem konuşmasının sonunda kafamdan öptü ve odasına gitti. Kafamı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. 'Mobbing başkanının bile sesi çıkmıyor, o bile ne kadar ciddi bir anda olduğumuzun farkında.' Babama sade banaysa orta şekerli Türk kahvemi yapmış elimde tepsimle balkona ilerliyordum. Tepsiye iki elimle sarıldığım için kapıyı açamadım. Normalde sarkastik hareketlerle açardım ya da tepsiyi tek elimle tutardım ama şuan o kadar heyecanlı ve gergindim ki iki türe de meyl edemedim. Ayak parmak uçlarımla kapıya hafifçe vurdum. Babamın araladığı kapıdan geçerek balkon masasına önce tepsiyi koydum. Ardından tepside ki bardakları masaya yerleştirdim ve babamın karşısında kalan sandalyeye tünedim. Bu masadan ağlamadan kalkalım, mutluluktan olsa bile. Babam kahvesinden bir yudum aldı bende kahvemden bir yudum aldım. Babam kahvesinden ikinci yudumu aldı ben derin bir nefes aldım. Babam kahvesinden üçüncü yudumu aldı ve ben yerimde kıpırdandım. Kıpırdanmamla beraber balkona girdim gireli babamın ilk kez gözleri beni buldu. Muhtemelen ne diye konuşmaya başlasam bilemediğinden ben hariç balkonda ki her yere bakmıştı şimdi ise refleksif bakmış ve buradan dönüş olmadığını anladığı sesli bir nefes çekti. 'Baba...' dedim ve bakışlarına denk gelince sustum. Konuşmaya başlamak isteyen oydu, anladım. 'Kızım, en değerlim, Aslım...' Saydığı iki sıfatla bana ne kadar iyi şeyler hissettirdiğini biliyor muydu bilmiyorum ama ne zaman bana böyle seslense içim kıpır kıpır oluyordu çünkü sevildiğimi en çok hissetmem gereken kişiden, babamdan hissediyordum. Yalan değildi. Saf, doğduğum andan itibaren gelişen bir sevgiydi. Bu sevgiyle şu zamana kadar gelmiştim. Dizlerimde yara olunca ilk ona koşmuştum, kalbim kırılınca ilk onun yanına gitmiştim çünkü biliyordum ki sevgisiyle ruhuma iyi gelirdi. Beni hemen neşelendirirdi. 'Aslı'm, bu günün geleceğini hiç tahmin etmiyordum diyemem çünkü yalan olur. Sen bana ne zaman turşumu kuracaksın, evlenmeyeceğim desen gülümseyerek sana hak versem de annene bak kızında benden yana desem de biliyordum. Bende anneni bir annenin yanından bir babanın evinden istemiştim. Bir gün bir adamın benim kızımın parmağına da o yüzüğü takacağını biliyordum.' Son cümlesini parmağımda ki yüzüğü işaret ederek bitirdi. Utanarak elimi masadan çekiyordum ki elime uzandı ve tuttu. 'Çekinme, utanma. Sevmek de sevilmekte utanılacak bir şey değil. Ben sen evlenmezsin diyecek babalardan değilim. En çok senin için endişelenirim ama bu da mutluluğunu görünce geçti. Annen ilk söylediğinde kafamda ilk soru kızımı mutlu edebilecek bir adam mı oldu. Şükür ki senin gibi naif yürekli, ince düşünceli olan bir eş bulmuşsun.' Kahvesinden bir yudum daha aldı ve sözlerine devam etti. Gözlerimi doldurmayı başarmıştı. Konuşmasının geri kalanında göz damlalarımı akıtmayı hedefliyordu galiba. 'Tunahan'ı yakından tanıyorum diyemem ama birbirinizi mutlu edeceğinizi biliyorum o yüzden bu evliliğe karşı çıkamam, çıkmam. Senin kararlarına da güveniyor olmam büyük bir etken tabii ki.' bu sefer suyundan bir yudum aldı ondan sonra devam etti. 'Kızımın benim evimden çıkıp kendine bir aile kuracak kadar büyüdüğün kabul etmek istemesem de sanırım o zaman gelmiş. Gelmiş ki o yüzük parmağa takılmış, konu bana kadar gelmiş. Ne diyeyim kızım, kendi ayakları üzerinde duracağını biliyorum. Sadece şunu bil, babaevinin kapısı da babanın kolları da her daim sana açık. Ne zaman sıkıntın olursa ne zaman dara düşersen nereye gelmen gerektiğini biliyorsun.' Bu sefer ne kahvesini ne de suyunu yudumladı sadece gözlerimin içine baktı. Ben ise o bakıştan artık onun söyleyeceklerinin bittiğini anladım. Oturduğum sandalyeden kalkıp masanın diğer tarafında oturan babamın yanına gidip her zaman bana açık olduğunu söylediği kollarının arasına girerek ona sarıldım. 'Teşekkür ederim baba.' Bu sadece bir teşekkür gibi durabilirdi ama değildi. Beni severek yetiştirdiği içindi. Beni kıymetli birisi olduğuma inandırarak sevdiği içindi. Beni, benim kararlarımla sevdiği içindi. 'Kızım.' Sadece kızım dedi ve kollarıyla beni çepe çevre sardı. Saçlarıma bir öpücük kondurdu. Onunda benimde duygusallığımızın en üst düzeyde olduğunun bilincindeydim ama söylemeden edemedim. 'Sen beni ne kadar naif, ne kadar ince seviyorsan o da beni öyle seviyor. Hissediyorum. Senin sevginle ölçüşemez ama senin sevgini anımsatıyor baba. Söylediklerime karşılık vermedi. Sadece saçımdan bir kez daha öptü. 'Qnnem seni odanızda bekliyormuş.' İkimiz arasındaki duygusallık bozulsun ki konuşabilelim diye söyledim bunu ve başarılı oldum. Babam kahkaha attı. 'Emir büyük yerden. Kraliçeler bekletilmez. O zaman ben odama gideyim.' İkimizde ayağa kalktık bir kez daha sarıldık ve babam balkondan çıkıp ardından kapıyı kapattı. Ben ise sandalyeye oturup biraz daha orada kaldım. Gökyüzünü izledim ve sesli bir şekilde şükrettim. 'Şükürler olsun Allah'ım hayatıma giren iki adam tarafından da bu kadar temiz duygularla sevildiğim için. Balkonda biraz kaldıktan sonra bardakları toplayı mutfağa bırakmamın ardından salon masasında olan telefonumu alıp odama geçtim. Ekranda iki bildirim vardı. Birisi Tunahan'dan gelen mesajdı. Diğeri ise Arap'tan. Arap yemeğin nasıl geçtiğini sorup ardından büyük harflerle 'neyse yarın buluşalım öyle anlat.' yazdığı bir mesaj atmıştı. Ona cevaben sadece onaylayıp gün içinde araşalım yazıp sohbetinden çıktım. Tunahan'ın mesajlarına girdim. Erkek Arkadaşım: Baban ne tepki verdi? Aslı: Korkulacak bir şey yok. Aslı: Hazmetmesi biraz zaman alacak ama kötü bir şey söylemedi. Aslı: Konuşmamız iyiydi. Onu kıvrandırmak isterdim sanırım ama kıyamamış olmalıydım ki direkt babamla iyi geçen bir konuşmamız olduğunu söyleyiverdim. Erkek Arkadaşım: Sevindim. Erkek Arkadaşım: Bana delikanlı deyince bir tırsmadım değil. Aslı: 😂 Aslı: Cemaatten bir delikanlı sıfatından terfi ettin ondan yeni sıfat edindin kendine Erkek Arkadaşım: Öyle oldu gerçekten. Biraz daha sohbet ettikten sonra birbirimize iyi geceler diledik ve telefonu kapatıp kendimi huzurlu bir uyunun kollarına bıraktım. Yarın planlarım belliydi. Arapla buluşacak, okula gidip diploma işlerimi halledecek ve ardından da bilgisi olduğunu bildiğim bir hocama işaret diliyle ilgili öğrenebileceğim kursları soracaktım. İşaret dilini öğrenmem gereken konular vardı, acilen. ☀☀☀ 'O YÜZÜK MÜ?' Sabah Arapla konuşmuş ve okulda işlerimin olduğunu söyleyince önce okuldaki işlerimi halledip daha sonrasında buluşalım diye karar vermiştik. Diplomamda ki son pürüzleri halledip hocamla işaret dili kursları hakkında bilgi aldıktan sonra onun aracılığıyla bir kursa kaydımı yaptırmıştım bile. Şimdi ise Arap'la sözleştiğimiz kafeye girip sandalyeye oturdum. 'Kızım bağırma, herkes bize bakıyor.' dedim etrafıma utangaç bakışlar atarken. İkazım sonrası bulunduğumuz kafenin farkında vararak etrafına afedersiniz bakışlarını atarak karşımda ki sandalyeye oturdu ve yüzüğün olduğu elimi elleri arasına alıp yüzüğü okşadı. 'Ben yine ne kaçırdım Allah'ım' Konuşurken sesi hafif ağlamaklı çıkmıştı, oyunculuğu çok iyiydi. 'Bir şey kaçırmadın. Dün eve dönerken teklif etti.' dedim, onun incelediği benim de parmağımda olan yüzüğe alık alık bakarken. 'Sipariş verelim, hemen anlatmaya başla.' Kafamı salladım ve garsonun bakması için elimi havaya kaldırdım. Garson yanımıza gelince isteklerimizi söyledik. Ben hiç görmemiş gibi etrafı incelerken Arap da dün ki gelişmeleri dinlemek için heyecandan oflayıp duruyordu. 'Lan senin elinde yüzük var. O zaman Hamdi amca da öğrendi.' Bu aydınlanmayı yaşamak için çok erken değil miydi sanki Arap? Gözlerimi ona devirip güldüm. 'Tabii ki öğrendi ama yüzük sayesinde değil. Ben Tunahanlar da yemekteyken annem ilişkimizden bahsetmişti. Babam öyle öğrendi. Tabii kapıda eni beklemesi planlarda yoktu.' Arap babamın kapıda beklediğini duyunca gözleri kocaman oldu ve yutkunmak üzere olduğu tükürüğü boğazına kaçtı. 'Ne demek kapıdaydı? Siparişleri boş ver ve hemen anlat olan biteni.' Sabırsızlığına sessizce kıkırdarken dün olan biten her şeyi anlattım. Tunahan'ın evlilik teklifinde ki özel konuşmalarından çok detay vermemekle beraber geri kalan her şeyi harfi harfine anlattığım söylenebilirdi. 'İnanamıyorum ya, resmen gelin oldun gidiyorsun' Bu sefer ki ağlamaklı sesi ve dolan gözleri oyunculuktan değildi. Benim de gözlerim onunla beraber doldu. 'Ağlama be, beni de ağlatıyorsun.' Hemen gözlerimizi silip ben dünü anlatırken gelen tatlımız ve içeceklerimizden birer dilim ve yudum aldık. 'İşaret dili kursuna gideceksin he?' 'Evet gideceğim. Hocayla kaydımı yaptırdık. Diplomamı da hallettim. En son gittiğim ve diploma sonrası işe başlayabilirsin diyen veterinerliğe de haber verdim. Şuan yanında bir stajyer olduğunu o yüzden mezuniyetimden sonra işe başlamama karar verdik. Benim de işime geldi açıkçası. İşaret dili kursuna başta iyi zaman ayırabilirim diye düşündüm. Hem de işe başlayınca çok zamanım olmayacak. O zamana kadar da Tunahan ile daha rahat vakit geçiririz. Sonuçta mezuniyetim Temmuz'un dokuzunda' Bugünden itibaren mezuniyetime üç hafta vardı. Tunahan'ın davet edildiği fakat beraber gideceğimiz düğüne ise iki haftadan az bir süre kalmıştı. Bu vakti güzel geçirebileceğimize emindim. Arap'la benim evlilik sürecimi detaylı konuşmamızdan sonra okul durumlarından, iş hayatlarımızdan bahsetmeye başladık. Arap'ın günlerce kopup da hazırlandığı sınav yarındı ve rahatlayıp da neler yapacağından bahsettiği kısa andan sonra girmek istediği şirketlerde ki işlerden ve şartlarından bahsedip üstüne tartıştığımız bir saat sonunda hesabı ödeyerek eve geçtik. Mahalleye girdikten sonra evlerimize gitmek üzere yollarımız ayrılan Arap'ın ardından sessizce gözlerimin hedefi yerdeyken ilerlerken telefonum çaldı, arayan Tunahan'dı. Çağrıyı cevaplayıp kulağıma götürdüm. 'Efendim erkek arkadaşım.' Ona böyle hitap etmemden hoşlandığı ve kocaman gülümsediği için ona böyle seslendiğim bir gerçekti. Önce selam verdi. Benim de selamını almamın ardından konuşmaya devam ettik. 'Sevgili kız arkadaşım nasıl diye merak ettiğim için aradım. Bugün çok yoğundun.' Dediği gibi bugün yoğun bir gündü. Okula oradan da Arap'ın yanına gidince gerçekten yorulmuştum ama şuan daha iyi anladığım bir şey vardı. Sesi beni dinlendiriyordu. 'Beni düşündüğün için teşekkür ederim. Yoğun bir gündü ama sen arayınca dinlendim.' kız sen flört mü ettin? Mobbing başkanı ortaya çıkmıştı ve bu sefer şaşkınlık vardı cümlesinde. Onu yine duymamazlıktan gelip Tunahan'ın cevabına odaklandım. 'Hislerimiz karşılıklı hanımefendi.' Bana böyle sesleniyordu çünkü biliyordu ki bu hitabı da beni güldürüyordu. Yine ve yeniden güldüm. 'Sen ne yapıyorsun? Dükkanda mısın?' dedim, dükkandaysa on dakika da olsa yanına uğrayabilirdim. 'Dükkanı toparlıyordum. Seni aramak için ara verdim.' dedi ve benim içim bir kez daha eridi. Beni merak ettiği için işine ara vermişti resmen. 'Senin bu ince davranışına karşı kız arkadaşın da sana yardım etmeye gelsin mi?' Kulağıma dayalı telefonun hoparlerinden yüksek sesli kahkahası kulaklarıma doldu. .Onun kahkahasıyla bende gülümsedim. Gel der diye yürümeyi bir süre önce bırakmış ve kaldırımda öylece dikiliyor ve onunla konuşuyordum. 'Kız arkadaşım elbet yanıma gelsin. Ona iş yaptırmam ama kahve yapıp sohbet edelim isterim.' dedi, onu onaylayarak telefonu kapattım. Geldiğim yöne doğru yürümeye koyuldum. Dükkandan çok uzakta değildim. Adımlarımı biraz daha sık atarsam iki dakikaya orada olurdum. Dükkanın kapısından içeri adımlamadan önce anneme Tunahan'ın dükkanında kahve içeceğimi belirten bir mesaj atıp telefonu çantama koydum. Kapıyı araladı ve içeri girdim. Ortalıkta gözükmüyordu. Muhtemelen telefonda bahsettiği kahveyi yapıyordu. 'Selamünaleyküm tekrar, hayırlı geceler.' Geldiğimi anlaması için ben seslenmeden selam verip mutfaktan gülen yüzünü uzattı. 'Aleykümselam. Ben yapsaydım kahveyi.' 'Benim dükkanım da hanıma kahveyi ben yaparım.' dedi, hanım mı dedi o? Gülümsemem kocaman oldu fakat utandığım için kafamı aşağı eğerek önümde birleştirdiğim ellerime baktım. 'Bahçe de içsek olur mu? Hava çok sıcak.' diye seslendi mutfaktan. 'Olur tabii. Yardıma geleyim mi?' dedim oturduğum sandalyeden kalkıp mutfağa ilerlerken. 'Yardımlık bir şey yok hayatım. Sen bahçe kapısını açarsan bana çok yardım etmiş olursun.' Hanım? Hayatım? Bu adam karnımda ki kelebeklerin heyecandan bayılmalarını falan istiyor olmalıydı. Bu kadar art arda bu sıfatları kullanması bana başka bir şeyi getirmiyordu aklıma. 'Çok naziksin hayatım, kapıyı tutuyorum gelebilirsin.' O bana hayatım deme inceliğini gösterdiyse bende ondan esirgemezdim. Çünkü ilişki içinde kullanmaktan hoşlandığını başka bir şekilde belli edebileceğini düşünmüyordum. Fakat benim de ona hitap etmem onu şaşırtmış olmalıydı ki benim gibi sessizce karşılamadı bu durumu. 'Hayatım mı?' Sesinde neşe, hayret vardı. Bu hayret neşenin getirdiği bir durumdu. Buna şaşırması abartı gelirdi muhtemelen başkalarına ama Tunahan'ı şaşırtan durum o ilk bana kız arkadaşım demişti ve ben de direkt ona erkek arkadaşım diye hitap etmiştim. Şimdi de durum aynıydı. Tunahan bana bir kelimeyi kullanıyordu ve bende aynı inceliği ona yapıyordum. Bu aramız da sözlü bir anlaşma değildi elbette. Fakat ilişkimizin içinde ki akışta kendiliğinden olan bir durumdu. Çok da güzel bir akıştı. İyi ki bizdik |
0% |