Yeni Üyelik
22.
Bölüm
@matthiolagolge

 

Erkek Arkadaşım: Saat altı gibi alırım seni gideriz olur mu?

 

Aslı: Olur, ben kapıda beklerim seni.

 

Telefonu elimden bırakırken odamdaki masanın üzerinde ki saate ilişti gözlerim. Saat beşe beş vardı. Tunahan ile buluşmak için anlaştığımız ana bir saat vardı. Bu da demek oluyordu ki bir saatte hazırlanmış olmam gerekiyordu.

 

Hazırlanacağımdan şüphem yoktu. Dün Tunahan bana düğünü hatırlattığında dolabımda ki elbiselere bakmış ve ne giyeceğime karar vermiştim. Giymeye karar verdiğim elbisenin fotoğrafını Tunahan'a fotoğrafını bile atmıştım. Tunahan ise 'O renkte mendilim sanırım yok, nereden bulabilirim acaba' yazmıştı cevap olarak. Cevabına yatakta bebekler gibi tepindim desem yeriydi. Ağzım kulaklarıma varan cinsten bir gülümseme ile elbiseyi kombinleyeceğim çanta, ayakkabı ve eşarbımı seçmiş bunları bile ona atmıştım. Tüm mesajlarıma içtenlikle cevap vermişti. En sonda ise çok güzel olacağımdan ve yanıma nasıl yakışacağından ufak yakınmıştı. Onun bu ufak yakınmasına ise benim cevabım çok netti. Senin kalbin benim yanıma yakışıyor, daha mühimi var mı?

 

İnsanlar birbirlerinin yanına bedenleri, kıyafetleriyle yakışabilirdi pek ala ama ya ruhları, düşünceleri ve kalpleri? Onlar yakışmazsa beden ve kıyafetlerin yakışması ne kadar önemli ve sağlıklı olabilirdi ki?

 

Tunahan'la bedenlerimiz, kıyafetlerimiz yakışıyordu bence ama ona da dediğim gibi beden ve kıyafetlerden önce bizim düşüncelerimiz, ruhlarımız ve kalplerimiz birbirine çok yakışıyordu.

 

'Aslı, gelir misin kızım?'

 

Kıyafetime kombinimi tamamladığım sırada içeriden annem seslendi. 'Geliyorum anne.

 

Odamdan çıkıp annemin yanına, salona gittim. 'Efendim sultanım?'

 

Oturduğu koltukta yanında yerimi aldım. 'Sen dışarı çıkmayacak mıydın?' sesinde kendinden şüphe ettiği yansıyordu. 'Evet anne, hazırlanıp çıkacağım.. Tunahan bir saat sonra alacak beni.'

 

Dün Tunahan'ın bana hatırlatmasıyla annem ve babama düğünden bahsetmiştim ve gitmek istediğimi dile getirmiştim. Babam sessizliğiyle onaylarken annem ikisi adına kelimelerle onaya dökmüştü.

 

'Kaç gibi gelirsiniz?

 

Bunun cevabını net olarak bilmiyordum ama davetiyeyi aldığı gün ki konuşmamızdan hatırladığım eve geç dönmeyecek olmamızdı. 'Net saat veremem anne ama geç gelmeyeceğiz, emin olabilirsin.' ve yanağından öpüp ekledim. 'Ben odama gidiyorum, duş alıp hemen hazırlanacağım.'

 

Annem arkamdan kıkırdarken direkt banyoya girdim. Hızlıca bir duş aldım ve odama geçtim. Saat çoktan beş buçuk olmuştu. Hızlıca karar verdiğim bel kıvrımıma kadar tam oturan belimden sonra bol gelen gül kurusu, eteklerinin dibinde siyah dantel olan elbisemi başımdan geçirdim. Ardından yüzüme nemlendirici kremimi sürüp saçlarımı topladım ve siyah renk üstünde elbisemin renginde noktalar olan bir eşarbı başıma bağladım.

 

Tekrar saate baktım ve saatin artık altıya çeyrek kaldığını gördüm. Hazırlanma sürecimi biraz daha hızlandırdım. Kolye ve bilekliklerimi takıp portmantodan ayağıma giymeyi planladığım topuklu ayakkabıların kutusunu bulmak için bir süre zaman harcadım.

 

'Kızım saat altıya beş var. Bekletme Tunahan oğlumu.'

 

Anneme sadece gülümsedim ve en sonunda elime aldığım kutuda ayakkabılarımı görünce sevindim. Ayakkabıları binanın içine koyup kutuyu yerine kaldırdım. Portmantoya koyduğum siyah mini çantamı da elime alıp ayakkabılarımı giymeye koyuldum.

 

'Anne ben çıktım, görüşürüz.'

 

'Görüşürüz kızım. Dikkat edin.'

 

Erkek arkadaşım: Ben geldim kız arkadaşım.

 

Mesajını gördüm fakat cevap vermedim bunun yerine asansörü beklemektense merdivenlere yöneldim. Adımlarıma hızlanması için komut verdim. Hızlıca giriş kata geldim. Nefesimi düzenleyip bina kapısını açtım.

 

Binadan çıktığım da sokakta arabanın önünde bekleyen siyah takım için de Tunahan'ı gördüm. Kapının sesini duymasıyla bedeninin tamamen bana çeviren Tunahan'ı baştan aşağı süzdüm. Cebinde gül kurusu bir mendil yer alıyordu.

 

Onu baştan ayağa incelemek beni utandırsa da gözlerim benim iznim dışında seyre dalıyordu. Yanına vardım. 'Selamünaleyküm.'

 

'Aleykümselam.'

 

İlk kez selam veren bendim. Bundan önce hep selam veren o, alan ben olurdum. Ama bugün değişen bir şey vardı sanırım, bilemiyordum.

 

'Kız arkadaşım bugün çok güzel olmuş.'

 

Yanaklarım kızardı. Dilim kurudu.

 

Dilim kurusa da iltifatına karşılık vermekten kendini alamadı. 'Erkek arkadaşım da epey yakışıklı olmuş.'

 

Gözlerim dilim yerine utandı ve ona bakmaktansa ikimizin de ayaklarına bakmaya koyuldu. Bu sıra da Tunahan'ın genzinden bir ses geldi. Sanırım gülecekti fakat bunu kısa sürede bastırdı. Yere bakan gözlerimin kadrajına elleri girdi fakat hemen geri çekti.

 

'Gözlerini benden uzaklaştırma lütfen.'

 

Sanırım az önce uzatıp çektiği eliyle çenemi tutup yüzümü kendine çevirecekti fakat bunu yapmaması gerektiğini sonradan hatırlamış olmalıydı. Kafamı kaldırdım, gözlerimi gözlerime çevirdim ve gülümsedim.

 

'Gidelim mi erkek arkadaşım?'

 

Arabaya binişimizin üzerinden epey zaman geçmişti. Elimde ki davetiyede ki adresten anladığım kadarıyla çok bir yolumuz kalmamıştı. En geç beş dakikaya kadar salona varacaktık.

 

'Altı Ağustos mu demiştin mezuniyet törenine?'

 

Bir de bu vardı. Bugün öğlen mesaja göre haftaya mezuniyet törenimiz olacaktı. Resmi olarak mezun olacak ve okulla tüm bağlarım kopacaktı. 'Evet, hayatım. Sen ve annen de eşlik eder misiniz bana?'

 

Yola konsantre olan gözleri anlık bana döndü. 'Ben gelmek çok isterim, ailene ayıp olmazsa. Fakat annemi biliyorsun.' dedi, konuşmasından önce haliyle yola dönmüştü. Sesinde ki heyecanıysa bana bakmasa da hissetmiştim.

 

'Ben konuşursam Nuran teyzemle bence kabul eder.'

 

Tunahan'ın kafasında elbette nasıl konuşacak ki diye geçse de onlara gittiğim de telefon numaralarımızı birbirimize vermiştik. Mesaj atardım. İşaret dili dersleri alsam da henüz seri bir şekilde konuşacak kıvama gelmemiştim. Ona bir süre daha vardı. Şimdilik demokraside ki başka çareleri düşünüp mesaj atabilirdim. İkna edeceğime inanıyordum.

 

'Şansını dene, ben çok sevinirim.'

 

Biz mezuniyetim hakkında konuşurken geleceğimiz adrese gelmiştik. Tunahan'ın arabayı park etmesiyle beraber ikimiz de kapılarımızı aralayıp dışarıya adımımızı attık. Arabadan uzaklaşıp kaldırımda yan yana geldik.

 

Düğün salonuna gireli yarım saat olmuştu. Biz geldiğimiz de nikah memuru yeni içeri girmiş, damat beye anne babasını soruyordu. Şimdi ise sırada Damat beye bir ömür eş olabilecek mi diye soruluyordu.

 

'Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde kötü günde Mustafa kızı Yeşimi eş olarak kabul ediyor musunuz?'

 

Uğur beyden kuvvetli ve gür bir evet cevabının ardından Yeşim Hanım'a da aynı soru yöneltildi. Yeşim hanımdan da tiz ve uzun bir evet cevabıyla beraber memur Yeşim'e nikah cüzdanını uzattı ve bir ömür mutluluklar diledi. Bu süreçte salonda ki tüm davetliler gelin ve damadı alkışladı.

 

Nikah memuru salonu terk ederken Tunahan'a döndüm. Bakışlarım yüzüne tırmandığında onun da bana baktığını gördüm. Sahne ışıklarından ne kadar doğru gördüm bilmiyordum ama bakışlarını yakaladığım için yüzü hafif kızarmıştı.

 

'Memurun bu soruları bize sormasına çok az kaldı.'

 

Tunahan'ın dedikleriyle yüzüme bir gülümseme yayıldı. Kafamla onu onayladım. 'Memurun dilekleri, bizim dualarımız umarım tutar. Bir ömür mutlu oluruz.'

 

Tunahan dediklerime minik bir gülümseme bahşetti ve fısıltıyla amin dedi. Tekrar gelin ve damada döndüğümüz de ilk danslarının ortasında olduklarını gördüm. Birkaç çiftin daha onlara ilk danslarında eşlik ettiklerini gördüm.

 

'Benimle dans eder misin?'

 

Soruyu soran Tunahan muhatabı ise bendim. Bir bana uzattığı eline bir de gözlerine baktım. Ardından elimi elinin içine değmeden bıraktım. Böylece teklifini kabul ettiğimi anladı. İkimiz de mutlulukla dans eden çiftlerin arasına karıştık.

 

Diğer çiftler gibi değildik. Hepsi birbirlerine sokularak, tam temas ederek dans ediyorlardı. Onları yargıladığım için veya kınadığım için söylemiyordum. Bizim farklı dans ettiğimizi vurgulamak için söylüyordum. Tunahan ile dans ediyorduk. Aramızdan bir tren geçecek kadar mesafe yoktu ama diğer çiftler gibi de yapış yapış değildik.

 

Elleri belimdeydi ama belime temas etmiyordu. Ellerim omzundaydı ama temas etmiyordum.

 

Bütün şarkı boyunca birbirimizin gözlerine bakarak kendi tarzımız da dans ettik. Biz sözlerle konuşmasak da sanki gözlerimizden kelimeler dökülüyor ve birbirimizle iletişim kurmamızı sağlıyordu.

 

☀☀☀

 

Düğünde anneme de bahsettiğim gibi çok uzun kalmadık. İlk dansları edilip pasta kesildi ardından takı töreni gerçekleşti. Takı törenini gerçekleştirip, takı töreninde tebriklerimizi iletip fotoğrafımızı çekilip salonu terk etmiştik.

 

Şuan takı töreninde gelinin yanında ben ve damadın yanında duran Tunahan'ın bulunduğu fotoğraf karesi vardı. Dördümüzün yüzünde de derin, manidar bir gülümseme vardı. Onların yüzlerinde ki gülümsemenin sebebi belliydi. Birbirlerini seviyorlar ve evleniyorlardı. Bizim manidar gülümsememizin bir nedeni onlar adına mutlu olmamızken başka bir nedeni daha vardı.

 

Çok yakın bir gelecekte tebrik edilen gelin ve damat biz olacaktık.

 

'Çok güzel çıkmışız.'

 

Fotoğrafı ona doğru çevirip arabaya bindiğimizden beri ilk bu cümleyi kurmuştum. 'Evet, çok güzeliz.'

 

Tekrar biz sessizlik oluştu. Bu sessizlik araba benim evimin kapısına varıncaya kadar sürdü. Arabanın kapısını aralamadan önce ona bu akşam ki mesajlaşmamıza ithafen bir cümle ettim.

 

'Yanıma elbisen veya bedeninle yakışmana hiçbir zaman dikkat etmedim, etmemde çünkü benim ilk dikkatimi çeken şey yüreğin ve gözlerin oldu. Gözlerin bana hep böyle şefkatle, aşkla baktığı müddetçe ve yüreğin de her daim şimdiki gibi merhametle, sevgiyle, iyilikle ve imanla dolu olduğu müddetçe yanıma her daim yakıştığından emin olacağım.'

 

Tunahan dediklerimden sonra bir süre daha sessiz kaldı. Gözleri dolmuştu. Dudaklarını aralarsa gözlerinde biriken yaşların düşmesinden endişe ediyordu sanırım. Elimi yanağının yanına yaklaştırdım ve havada yüzünü okşuyor gibi yaptım.

 

'Tunahan'

 

Sadece ismini söyledim. Öylece bakıştık. Tunahan'ın dudaklarından ise içinde barınan bir dileği sesli dile getirdi.

 

'Ah be Aslı sana şuan sarılmak vardı.'

 

Bugün sarılmadık fakat dileği bir gün gerçek olmaz üzere kulağımız da yer edindi.

 

☀☀☀

 

Pazartesi sendromu denen şeye inanmalı mıydım bilmiyorum ama bugün kesinlikle inanamayacak kadar mutlu, enerjik kalkmıştım yatağımdan. 'Günaydın sultanım.'

 

Annem neşeme gülümseyerek beni öptü. 'Neşen daim olsun kızım, günaydın.'

 

Annem benim neşemi fark ederken benim onun şaşkınlığını ve mutluluğunu fark etmem olacak iş değildi. Mutfak sandalyesinde yanında oturdum. 'Sultanım seni bu kadar şaşırtan ve mutlu eden nedir acaba?'

 

Annem bir şey demeden elinde ki telefonu konuşma ekranı açık bir şekilde önüme bıraktı. Telefonu elime aldım ve önce sohbet sahibine baktım. Sohbetin sahibi Nuran Hanımdı.

 

Tunahan'ın annesi olan Nuran Hanım teyze.

 

Bakışlarımı telefondan çekerek anneme yönelttim. Annem telefonu eliyle gösterip 'Oku kızım.'

 

Bakışlarımı tekrar telefona çevirdim ve sohbeti okumaya başladım.

 

Nuran Hanım: Selamünaleyküm Nilüfer Hanım. Ben Tunahan'ın annesi Nuran.

 

Nilüfer: Aleykümselam Nurcan Hanım.

 

Nuran Hanım: Nasılsınız, iyisinizdir inşallah?

 

Nilüfer: Şükürler olsun iyiyiz, sizler nasılsınız?

 

Nuran Hanım: Bende iyiyim şükürler olsun.

 

Nuran Hanım: Benim size yazma amacım hayırlı bir iş için.

 

Hayırlı bir iş mi? Bakışlarım kocaman olmuş şekilde anlık olarak anneme döndü. Ardından hemen telefonun ekranına döndüm ve konuşmayı okumaya devam ettim.

 

Nuran Hanım: Bizim çocukların münasebetinden haberin var.

 

Nuran Hanım: Bizim de onlara ön ayak olmamız gerek.

 

Nuran Hanım: Bu hafta size uygunsa üç gün sonra, Perşembe günü

 

Nuran Hanım: Oğlumla beraber sizi hayırlı bir iş için gelebilir miyiz?

 

Nilüfer: Elbette var.

 

Nilüfer: Çok sevinirim Nuran Hanım.

 

Nilüfer: Çocuklarımız birbirlerini eş olarak seçmiş

 

Nilüfer: Bizim de üzerimize düşen geleneklerimiz yolunda ön ayak olmak, ilk adımı atmaktır.

 

Nilüfer: Perşembe akşamı görüşmek üzere o halde.

 

Nuran Hanım: Haklısınız Nilüfer Hanım.

 

Nilüfer: Nuran Hanım, sizin için sıkıntı yoksa nişan yüzüklerini de aynı akşam takalım isterim.

 

Nuran Hanım: Bir sıkıntı yok. Tunahan' da böyle isterdi eminim.

 

Nilüfer: Aslı da böyle isterdi o yüzden bu teklifte bulundum.

 

Nuran Hanım: Anladım Nilüfer Hanım. Dediğim gibi çok sevinirim.

 

Nilüfer: Görüşmek üzere o halde.

 

Nuran Hanım: Görüşmek üzere, hayırlı geceler.

 

Konuşmayı okumayı bitirmemle beraber telefonu masaya bıraktım ve çığlık atarak ayağa kalktım. 'Ne demek üç gün sonra?'

 

Resmen üç gün sonra Nuran teyze beni Tunahan'a isteyecek, inşallah babam verecek ve bizim parmaklarımıza nişan yüzüğümüzü geçireceklerdi. İlişkimiz de istediğimiz o hedefe bir adım daha yaklaşmış olacaktık. Buna inanamıyordum.

 

Sevinçle annemin boynuna atladım. 'Anne çok mutluyum.

 

Annem sırtımı, saçlarımı okşadı mutluluğum daim olması için dua etti. 'Babamın haberi var mı?' hayır yani üç gün sonraya Nuran teyze ile sözleştiği için ekstra bir merak oluşmuştu bende.

 

'Var kızım. Sen evden çıktıktan sonra baban geldi. Yemek yerken Nuran Hanım mesaj attı. Haliyle babana da söyledim. O düşüncelerle de camiye gitti zaten.'

 

Annemden ayrıldım ve Tunahan'ı aramak için odama geldim. Tunahan'ın da haberi olmuş muydu bilmiyordum ya da annesinin anneme mesaj atacağını beni almaya gelirken de biliyor muydu acaba?

 

'Efendim hayatım?'

 

Birbirimize hiç düşünmeden hayatım diyorduk ve bu benim kalbimi heyecanlandırıyordu.

 

'Eve geçtin mi?' başka nereye gidecek ki diye soracak olursa yatsıyı kılmak için camiye gidebilirdi.

 

'Camiye geçtim hayatım, namazı kılayım eve öyle geçeceğim.' o halde ya hiç haberi yoktu ya da evden çıkmadan haberi vardı. Şimdi öğrenecektik.

 

'Sen beni aldıktan sonra Nuran teyze anneme mesaj atmış.'

 

'Annem Nilüfer teyzenin numarasını bulmuş ki?' dedi, demek ki olan bitenden haberi yoktu.

 

'Size geldiğimde Nuran teyzeyle numaralarımızı almıştık. Arada konuşuyoruz hatta tatlı tariflerini atıyor bazen bana.' elimle ağzımı kapatarak kıkırdadım. 'Benden gizli konuşmalar, tarif alıp vermeler falan siz işi baya ilerletmişsiniz.' dedi ve güldü.

 

Tunahan bir bilsen bizim işler de ilerlemiş.

 

'İşte o konuşma sırasında geçen günler de annemin numarasını Nuran teyze istemişti bende atmıştım. Bugün de anneme mesaj atmış.' sesli nefes verdim, soluklandım. Sohbetin konusunu da ardından ekledim.

 

'Hayırlı bir işin için mesaj atmış.'

 

Tunahan'ın telefondan gelen soluk alışverişleri yavaşladı. Bir süre hiçbir ses gelmedi. Şok geçirdiğinin farkındaydım. İkimiz de ilişkimizin bu aşamalarına bir an önce geçmesini elbette istiyorduk ama gelişen olaylardan haber alınca istemsizce kısa bir şok geçiriyorduk.

 

'Nişan yüzüklerini de takacakmışız.'

 

Bir yeni bilgiyi daha ekledim.

 

'Üç gün sonra, Perşembe günü.'

 

Bende bulunan son bilgiyi de söyledim. Verdiğim son bilgi ile soluklanma seslerini duydum. Kesik kesik ama hızlıydı. Sanki uzun bir koşudan dönmüştü. 'İyi misin Tunahan?'

 

Sesim de endişe tohumları dolanıyordu. 'İyiyim Aslı. Sadece heyecanlandım. Annemin, annenle iletişime geçmesine de isteme ve nişan günü belirlemesine de.'

 

Kahkaha attı ve ekledi.

 

'Üç gün sonra sen benim nişanlım mı olacaksın?'

 

'Evet erkek arkadaşım, nişanlın olacağım.'

 

☀☀☀

 

3 Gün Sonra- Perşembe

 

Annemle üç gündür ev de derin bir temizliğe girişmiştik. Bu temizlikten Arap'ta nasibini almıştı. Telefonda ona haber verdiğim an annem duymuş ve hemen gelip yardım etmesini söylemişti. Arap ise gelişmeleri canlı dinleyebileceği için hemen kabul etmiş, çok geçmeden bizde bitmişti.

 

Üç gün yoğun temizlik, hazırlık derken hızlıca geçmişti. Camiye babama bir kez yemek götürüp eve dönerken marangoz dükkanına uğradığım bir kahve içimlik an dışında Tunahan'ı düğüne gittiğimiz günden sonra hiç görmemiştim. Sadece mesajlaşıyor, yatsı sonrası kısa da olsa telefonda konuşuyorduk. İkimiz de görüşemiyoruz diye özlese de üç günün sonu selamet olacağı için sabır çekiyor şükrediyorduk.

 

'Anne sarma da pişti. Çay da hazır. Tatlı da donmuş.'

 

Annemler ilk başta çay gibi konuşmuş olsalar da aile arasında olacağı için akşam yemeğiyle birleştirmeye karar vermişlerdi. Ailelerin tanışması, zaman geçirmesi için güzel bir akşam olacağını düşünmüşlerdi. Geldiklerinde önce isteme, yüzük takma olacak ardından da yemeğe geçilecekti. Bunun için tabakları ve bardakları tersine koyduğumuz bir masa bile hali hazırda bekleyecek şekilde hazırladık.

 

'Tamam, gidin giyinin. Geriye bir şey kalmadı.'

 

Arap ile derin bir nefes verip annem kararından vazgeçmeden ortadan kaybolup doğrudan odama geçtik.

 

'Giyinirken sen bana hızlıca olan biteni anlatıyorsun.'

 

Arap'ın isteği doğrultusunda Salı akşamı karar verdiğim, evde bulunan daha önce bir yerde giymemin nasip olmadığı zümrüt yeşili balon kol, bol kesim bir elbiseyi giyecektim. 'Tamam anlatacağım ama önce hızlı bir duşa gidip geliyorum.'

 

Odadan ayrılmamın ardından duştan yirmi dakika da çıkıp odama geri döndüm. 'Sen duş alacaksan git al gel.' dedim Arap'a yönelik. Arap ile senelerdir arkadaştık ve haliyle defalarca birbirimizde kalmıştık. Evlerimiz ne kadar yakın olsa da arkadaşta kalmanın bambaşka bir duygu olduğunu kabul etmeliydik.

 

'Yok ben gelirken aldım. Seni hemen hazırlayalım ve bu süreçte senin o çenen çalışsın ve bana anlat.'

 

'Tamam, başlıyorum. Şu elbisemi uzat.'

 

Arap'ın elinden elbiseyi alırken Tunahan'dan mesaj geldi. Neredeyse baaşlamadığım konuşmaya ara verip şarjda ki telefonuma gelen mesajı okudum.

 

Erkek Arkadaşım: Sevgili kız arkadaşım,

 

Erkek Arkadaşım: Bizim gelmemize bir saat gibi bir süre var.

 

Erkek Arkadaşım: Haber vermemi istemiştin o yüzden yazdım.

 

Aslı: Hazır ve nazır sizi bekliyoruz hayatım

 

Aslı: Haber verdiğin için teşekkür ederim, nazik sevgilim.

 

Ona ilk kez sevgilim dedim ve kalbini heyecanlandırdığımı biliyordum. Ekrana gülümsedim. Sohbetten çıkıp telefonu kenara bıraktım. Ardından elbisemin fermuarını çekebilmesi için sırtımı Arap'a döndüm ve ona anlatmaya devam ettim. Annemin temizlik ve hazırlık telaşından asla üç gündür konuşamamıştık.

 

Ben ona anlatırken evde giyeceğim ayakkabının altını silmiş, saçlarımı taramış ve eşarbımı başıma bağladım. En sonda ayakkabılarımı ayağıma geçirip takı olarak sadece kolye taktım.

 

Sade ama şık olduğumu Arap söylerken dolabımın boy aynasından da görebiliyordum.

 

'Aslı, Arap! Hazırsanız gelin. Birazdan burada olurlar.'

 

Annem haklıydı saat altıya beş vardı. Her an zile basabilirlerdi.

 

'Sende hazırsan içeri geçelim.' dedim Arap'ı süzerken. Arap beni Tunahan'a kaptırdığı için yarı üzgün yarı mutlu olduğunu beyaz ve siyah renklerinden oluşan bir elbise ile ifade ettiğini belirttiği bir çam elbise giymişti. Başında siyah renk bir şalda ona eşlik ediyordu.

 

'Geldik anne.'

 

din dan - din dan

 

Benim geldik dememle kapı zilinin evde yankılanması bir oldu. Ben önde Arap arkamda olarak kapıya ilerledik. Kafamı hafifçe arkama çevirip baktığımda Arap'ın ardından annem en sonda ise babam yerini almıştı.

 

Babamla bugün de duygusal bir an yaşayacak mıydık merak ediyordum ama böyle bir an herkesin içinde yaşansın da istemezdim.

 

Baba kız özeli diye bir şey olmalıydı canım.

 

Kapıyı araladım. İlk içeri adımlayan kişi Nuran teyze oldu. Elinde bir çikolata kutusu vardı. Gülümseyerek içeri girdi, hepimize baş selamı verdi ve ellerimizi sıkıp bize sarıldıktan sonra annemin göstermesi ile salona ilerledi.

 

Kapıdan ikinci giren, elinde çiçek olan kişi ise kalbimin heyecandan kasılmasına sebep olan adamdı. Tunahan. Elinde ki çiçeği bana uzattı. Bakışları bana hiç değmeden Arap'a baş selamı verdi. Annem ve babamın ellerini öperek selam verdi. Ardından Nuran teyze gibi annemin yönlendirmesi ile salona geçtik. Tunahan annesinin yanına, üçlü koltuğun bir diğer ucuna oturdu. Annem ve babam diğer üçlü koltuğa otururken ben ve Arap ise tekli birer koltuğa oturduk.

 

Elimde çiçeğimin kaldığını fark ederek bakışlarımla izin aldım ve çiçeğimi vazoya koymak için mutfağa ilerleyerek salonu terk ettim.

 

İçeriden babamların ve Tunahan'ın sesi geliyordu. Muhtemelen annesinin işaret diliyle dediklerini babamlara çeviriyor. Daha önce de denildiği gibi iletişim için köprü görevi görüyordu.

 

Çok heyecanlıydım. Bu günü bekliyor, istiyordum elbette. O yüzden de heyecanlanmam diyordum ama öyle olmuyordu. Babamın bu evliliği onayladığını bilsem bile üstümde bu konuda bile gereksiz bir gerginlik vardı. Annem bu duruma klasik gelin hissiyatları, tripleri diyordu. Haklı olabilirdi o yüzden hislerimi bastırmaya, görmezden gelmeye çalışıyordum.

 

Salona geri döndüğümde bakışlar bana dönmüş, konuşmada kısa bir es verilmişti. Ardından Tunahan tekrar çevirmeye devam etmişti. Bugün heyecandan çok konuşmaktan yorulacağından emin olduğum Tunahan'a kimsenin bana bakmadığından emin olarak gülümsedim.

 

'Kızım, Aslı sen bize kahve yap bakalım.'

 

Ellerim bir titremeye, terlemeye başladı. Çaktırmadan elbisemin eteklerine ellerimi sildim ve Arap'la beraber koltuklardan ayağa kalktım. Herkesin nasıl içtiğini bildiğimden kimseye sormadım.

 

Mutfağa geçip cezveyi, kahve bardaklarını çıkarttım. 'Tuz koyacak mıyız eniştenin bardağına?'

 

Arap'ın sorusuyla başımı iki yana salladım. 'O dejenere olmuş adeti hiç sevmiyorum. O yüzden yapmayacağım. Normal sade kahve ikram edeceğim ve bu fasıl böylece acısız aklımızda kalacak.' Arap'ta benim gibi düşündüğünden ne bana itiraz etmişti ne de tuz koyalım diye ısrar etmişti.

 

'Senin adına çok mutluyum.'

 

Arap'ın sesiyle cezvede olan bakışlarımı ona çevirdim. 'Seni seven bir adam, kızı olarak gören bir kayınvaliden oldu. Üstelik bunların hepsi annenlerden ve benden uzaklaşmadan olacak. Aşırı mutluyum.'

 

Son dediklerine sessizce güldüm ve kahvenin taşmayacağından emin olarak Arap'a döndüm ve kollarımı boynuna doladım. 'Seni bırakıp gitmeyeceğim. Tunahan'ın bırakmayacağı kişiler var o yüzden merak etme benden kurtulamayacaksın.'

 

Kahveleri yapmam on beş dakikayı aşmıştı. Bu süreçte içeriden sohbet sesleri bir an olsun kesilmediğini kulaklarımla şahit oluyordum. Kahveleri fincanlara doldurdum. Su bardaklarını bir tepside Arap taşırken kahve bardaklarını ben taşıyordum. Salona kahve bardaklarıyla ben önden girdim, ardımdan da Arap su bardaklarıyla.

 

Kahveleri dağıtıp koltuğa geri oturdum. Herkes ikişer yudum aldıktan sonra Nuran Hanım ellerini hareket ettirmeye başladı. Tunahan ise çevirmeye. Kendi istemesini kendisi yapıyor gibi olmuştu ama biz biliyorduk ki bu onun için asla bir yara olmayacaktı. Belki komik bir anı olacaktı ama asla bir yara olmayacaktı.

 

'Eşimi sonsuz bir aşkla severdim. Onu kaybettiğim de duyu organlarımın ikisini de kaybetmiştim ve bu beni bir anne olarak çok yaralamıştı. Onunla nasıl iletişim kuracağımı bilemiyordum. Yıllar geçti. Buna benzer bir sürü korku yaşadım fakat son senelerde en büyük korkum. Tunahan'ın evlenmek istiyorum diye getireceği gelin adayıydı. Çünkü gelinim benden utanacak olabilir beni isteyebilirdi ve biliyordum ki böyle bir durum da Tunahan evlilik yolundan dönerdi. Ama korktuğum başıma gelmedi.' bana baktı ve ellerini hareket ettirmeye Tunahan ise çevirmeye devam etti.

 

'Tunahan, Aslı kızımı getirdi. Tüm korkularım kayboldu yerini mutluluk bıraktı. İkisi için oluşan mutluluk.' annemle babama döndü.

 

'Kızınız ve oğlum birbirini sevmiş, kalplerine birbirlerine yerleştirmiş. Şimdi ise bir yuva kurmak istiyorlar. Allah'ın emri, peygamberin kavliyle kızınız Aslı'yı oğlum Tunahan'a istiyorum.'

 

Konuşması bitti.

 

Tunahan'ın gözleri doldu. Babam cevabını verene kadar bakışlarını halıya çevirdi. Kimseye belli etmeden sessiz fakat derin nefesler alıp verdi.

 

Babam ise kimseyi bekletmedi. Dün gece odama gelip benden öğrenmek istediği işaret dilindeki o cümleyi elleriyle söyledi. Sesli dile getirdiği için de bakışları yerde olan Tunahan duymuştu.

 

'Hayırlısı olsun efendim.'

 

Muhtemelen diyecek daha fazla cümlesi vardı fakat Tunahan'ın halini görmüş olmalıydı ki iletişim de köprü görevlisi olan onu daha da yormak istemedi.

 

Hepimiz ayağa kalktık. Tunahan benim ailemi bende Nuran teyzenin elini öpüp sarıldık. En son Arap ile sıkı bir şekilde sarıldım. Tunahan ile sadece uzaktan, içten bir gülümseme ile selamlaşıp hayırlı olsun dileklerini iletip kabul etmişlerdi.

 

Tekli koltukların önünde Tunahan ile yan yana geldik. Cebinden bir çift yüzük çıkardı babama uzattı. Babam gülümsemeyle elinden aldı ve kırmızı kurdeleyle bağlanmış yüzüklerin birini önce benim parmağıma ardından da Tunahan'ın parmağına geçirdi.

 

Ellerimizi neşe için de izlerken babamın dedikleri kulaklarıma çarptı ve yere düştü. Her dediğini işitiyor ama asla anlamıyordum çünkü şuan kulaklarım sevinçten uğulduyordu. Babam kırmızı kurdeleyi bir şeyler derken kesti. Sanırım Allah mutluluğumuzu daim etmesi üzerine bir duaydı.

 

Bakışlarımı Tunahan'ın önce omzuna oradan çenesine ve en son gözlerine çıkarıp orada kaldım. Ne demeliydik birbirimize biz de bilmiyordum ama ikimiz de aynı anda ellerimizi kaldırıp birbirimize gösterdik.

 

Bu birbirinden habersiz senkron hareketimize güldük ve önümüze geri döndük. Odada bulunan herkeste gözlerimi dolandırdım. Annem ve Nuran teyze sarılmış, bize yaşlı gözlerle bakıyordu. Babam ellerine cebine atmış, kızının yuvadan uçma serüveni için buruk tebessüm eşliğinde bize bakarken Arap'ta durumlar bambaşkaydı. Tüm dişlerini ortaya seren bir gülümseme eşliğinde dikey tuttuğu telefonuyla videomuzu ve fotoğraflarımızı çekiyordu.

 

Tunahan'a kameraya işaret ettim ve ikimiz de kameraya poz verdik. Böylece ikimizin beraber ikinci fotoğrafı oldu.

 

İkimiz de mutluyduk.

 

İkimiz de heyecanlıydık

Loading...
0%