Yeni Üyelik
23.
Bölüm
@matthiolagolge

Kitaplarım hakkında bilgi edinmek ve iletişime geçmek için sosyal medya hesaplarım;

İnstagram/ _kubracebi

Twitter/ MatthiolaGolge

 

☀️☀️☀️

Şuan çıktığım sahneden mesafeden dolayı yüzlerini göremesem de oturdukları koltuğu bilerek ezbere bir noktaya bakıyordum. Göremesem de gözlerimin hedef aldığı kişilerin kimler olduğunu biliyordum.

Annem, babam, Tunahan ve Nuran anne

Hepsi benim sevincime, başarıma ortak olmak için bu akşam bu kongre merkezine kendilerine en yakışan kıyafetlerini giyerek bana eşlik ediyorlardı. Yüzlerinde ki gülümseme ve ellerinin sürekli birbirlerine çarparak çıkardıkları seslerle beni alkışlıyor, tebrik ediyorlardı.

İsteme ve nişan günümüzün üzerinden üç gün geçmişti. O heyecanı atlatamadan yeni bir heyecan olan mezuniyet günüm gelmişti. Şimdi ise dört sene neredeyse her gün gittiğim, her dönem iki kere sınav stresi yaşadığım ama yine de sosyalleşirken en rahat olduğum yerden mezun oluyor olmanın sevinci ve burukluğu vardı.

Burukluğun sebebi artık hayatta gerçekten kendi ayakları üzerimde duracak olmam değildi buna seviniyordum. İçimi burkan sanki gençliğimi geride bırakıyor gibi hissediyordum. Okul arkadaşı değil artık iş arkadaşı kavramı hayatıma girecekti. Öğretmenlerim değil müdürüm, üstlerim olacaktı.

Diplomamı nazik gülümsemesiyle koordinatör hocam bana uzattı. Aynı nazik gülümsemeyi bende sundum ve teşekkür ederek aldım. Kameraya da diplomamla bir poz vermeyi unutmadım. Elbette bu anı çektiğine emin olduğum anneme de poz vermekten geri kalmak istemedim ve ezberimde olan o koltuklara dönüp diplomamı havaya kaldırarak gülümsedim.

Bir başarım vardı. Bir diplomam.

Bu diploma bana nasıl kapılar açacaktı, açabilecek miydi bilmiyordum ama önümüzde ki hafta başında sınavlarım sonrasında görüştüğüm veterinerlikte işe başlayacağımı biliyordum. Açtığı ilk kapı, ilk iş deneyimi diyebilirdim.

İşte yer edinebilmek, kalıcılık sağlamak için çok çalışmam gerektiğinin de bilincindeydim. Ayrıca Nuran anneyle, evet artık anne diyordum. Çünkü nişandan iki gün sonra, dün gittiğim, akşam yemeğinde teyze dediğim için gücendiğini artık onunda benim bir annem olduğunu Tunahan aracılığıyla söylemişti. Bende o an özür dileyerek anne demeye başlamıştım.

Beni doğuran kadından başkasına anne demek garibime gitse de beni mutlu eden bir durumdu. Fakat yemekten döndüğüm de uyumak için yatakta uzanırken aklıma Tunahan düştü ve senelerdir kimseye baba dememişken babama nasıl baba diyecekti diye düşünüp durdum. İçim burkuldu, ne hissediyor ne düşünüyor diye gözlerim kendiliğinden kapanıp uykuya teslim olana kadar düşünüp durdum.

Aklımın konudan saptığını hissedip Nuran anne ile ilgili kısım düştü aklıma. Nuran anne ile iletişim kurabilmek için işaret dili derslerine tanışma yemeğinden sonra yazılmış ve başlamıştım. Daha hızlı bitsin diye haftalık ders sayımı da arttırmıştım. İşte başlayacağım için de kursla beraber sıkı bir programım olacak ve Tunahan'ı görmekte güçlük çekecektim.

Aynı çatının altına girene, imzaları atıp birbirimizi ömrümüzün sonuna kadar yoldaş, eş kabul edene kadar sabredecektik.

Yanımda zincirin halkaları gibi dizili olan arkadaşlarım da diplomalarını alıp kameraya poz vermelerinin ardından sağ tarafımız da duran basamaklara tek sıra halinde ilerleyerek indik ve ailelerimizin yanına gittik

Diğer bölümleri izlemektense ailecek dışarıya çıkıp fotoğraf çekilmemiz için ayrılan alanlara gitmeye karar verdik. İlk önce birkaç poz benim fotoğrafımı çektiler. Ardından annem ve babamla Tunahan bir kaç poz çekti. Annem de Tunahan ve Nuran anneyle çekti. En son ise babam yanımızdan uzaklaşırken annem Tunahan ve benim fotoğrafımı. Ne zaman aldı, bunca zaman nerede saklıyordu bilmiyorum ama fotoğraf çekilirken birden arkasında duran elinden bir demet çiçek çıkardı ve elime verdi.

'Tebrik ederim, sevgilim.'

Kulağıma fısıldadığı tebriğimi yoksa sevgilim demesi mi beni daha çok gülümsetti bilemiyordum ama temasımız olmadan kameralara son pozlarımızı verdiğimizin bilinciyle ciğerlerimize derin bir soluk çektik.

Beraber çekildiğimiz üçüncü pozlarımızdı.

Birinci karede sevgiliydik.

İkinci karede istememizdeydik.

Üçüncü karede parmaklarımızda ki yüzüklerle nişanlı olduğumuz çok netti.

Kaçıncı karede benim üstümde gelinlik Tunahan'ın üstünde damatlık olurdu acaba?

Bu düşüncelerle kameraya gülümsedim ve ardımız da bir anı daha bıraktık, beraber.

☀☀☀

Elimizdeki kağıtları teslim etmek üzere belediye binasına ilerliyorduk. Yine yan yanaydık. Yine aramızda bir mesafe mevcuttu. Ama biliyorduk ki aramızda ki mesafelerden, günahların engeline takılmaktan kurtulmamıza çok az bir zaman kalmıştı.

'Ben çok heyecanlıyım, normal mi?'

Heyecanımı dile getirirken gözlerim hedef noktasına direkt Tunahan'ı almadan dile getirdi. Göz ucuyla ona bakıyor, minik kıvrılan dudaklarımla onu izliyordum.

'Bende çok heyecanlıyım, normal olmalı galiba.'

O da emin değildi ama benim kadar heyecanlı olmasına sevinerek dudaklarımın kıvrımı genişledi ve gülümsemem büyüdü.

'Ne zamana tarih alırız sence?'

Sorduğu sorunu bende cevabı yoktu. Benim için şu gün çok özel ille de o gün alalım diyeceğim bir gün yoktu. Hangi gün boşsa ona alabilirdik.

'Memur günleri söylesin ona göre seçeriz olur mu?'

Başıyla onayladı ve ekledi. Sesinden utangaçlığı belliydi. 'Söylediği en yakın tarihi alalım mı?'

Dediğine gülmek istedim fakat utanıyor olmasından dolayı kendime engel oldum. 'Alalım.' dedim ve ardından ikimiz de hiçbir şey demeden evrakları teslim edip nikah tarihimizi almak için heyecanlı adımlarla önce binaya ardından da nikah tarihi verecek görevli kişinin odasına girdik.

'Kolay gelsin memur bey.'

'Teşekkürler, alayım belgelerinizi.'

Dosyaları uzattık ve önünde ki sandalyelere karşılıklı oturduk. Beyefendi bilgisayardan birkaç şey yaparken sessizlik için de bekledik. Bazen birbirimizin gözlerine bakıyor bazen de odayı incelermişçesine gözlerimizi odada dolaştırıyorduk.

'Nikah tarihi için boş zamanlarımızı size söyleyeyim siz kendinize uygun gördüğünüze tamam deyin.' dedi, ikimizin de onaylamasıyla tarihleri sıralamaya başladı. Aslında sıralamasına gerek yoktu çünkü binaya girmeden önce karar vermiştik, en yakın tarih nikah tarihimiz olacaktı.

'23 Eylül, 1 Ekim, 5 Ekim diye devam ediyor. Bu üç tarihten birisine tamam mısınız yoksa yaz ayını mı tercih edersiniz?'

Tunahan ile hızlıca bakıştık ve ikimiz de bakışlarımızı aynı anda iki yana sallayarak yaz ayını istemediğimizi belli ettik. 'En yakın hangi tarih demiştiniz?'

Adam tarihi tekrar etti, Tunahan ile onayladık ve böylece iki ayı bulmadan evleneceğimize karar verdik.

23 Eylül 2023 bizim evlenme tarihimiz olacaktı.

☀☀☀

'Sevgilim ben beş dakika sonra kapıda olurum.'

'Tamam hayatım, bende senin geldiğin yola doğru yürürüm.'

Görüşürüz diyerek kapattık ve ben çantamı koluma takıp iş arkadaşlarıma hayırlı geceler dedikten sonra iş yerinin kapısını aralayıp kendimi sokağa attım. Telefonda konuştuğum kişi Tunahan'dı. İşe başlayalı neredeyse iki hafta olacaktı. Bu süreci mezuniyetimde de düşündüğüm gibi işaret dili kursu ve mesai saatiyle beraber Tunahan ile görüşmek zor olmuştu. Ona zaman ayıramıyordum ve bu da beni üzüyordu. Kurstan çıkıp eve dönerken gece yarısından sonra dükkanın bahçesinde oturup kahve içerken kendimizce bir çözüm bulmuştuk. O beni iş çıkışı alıyor yürüyerek yakın sayılabilecek kursa gidiyorduk. Ardından ise kurs çıkışımda araba ile geliyor tekrar beni alıyor ve eve bırakıyordu. Böylece hem benim programım aksamıyordu hem de ona bir şekilde zaman ayırabiliyordum.

'Selamünaleyküm hayatım.'

'Aleykümselam hayatım.'

Gözlerimiz birbirine kenetlendi, fiziksel sarılmadık ama gözlerimiz birbirimize sarılmış kadar olduk. İkimiz de gideceğimiz istikamete dönerek yan yana ilerlemeye başladık. 'Nasıl geçti günün?'

Günümüz her zaman aynı geçe bile hiç oflamadan ya da sadece tek kelimeyle aynıydı diyerek geçiştirmiyor. Her seferinde bunu sıkılmadan konuşuyorduk. Çünkü ikimizin düşüncesine göre kişiler partnerleriyle konuşmalıydı. Bu her gün kendini tekrarlayan hayat düzeni de olsa yeni bir olay da olsa birbirleriyle sohbet edecek bir konu bulup konuşmalıydı.

'Geçen hafta gelen mobilyalardan bahsetmiştim, ahşap olan. O seriyi tamamladım. Müşteriye teslim edecek hale getirdim. Yarı teslim edeceğim Allahtan bir aksilik olmazsa.'

'İnşallah olmaz, tamamlamana sevindim. Ellerine sağlık.'

'Bu arada numaramızı bıraktığımız mahallenin emlakçısı bugün aradı müsaitseniz hafta sonu gelin dedi. Bu hafta boşan birkaç tane kiralık ev varmış elinde. Gider miyiz? Senle konuşmadan tamam demek istemedim.'

Bu inceliğini seviyordum.

'Tabii gideriz hayatım. Sen arayıp onay ver adama.'

Tunahan başkasına söz vermesin diye yarına bırakmadan emlakçıyı aradı ve hafta sonu evleri görmek istediğimizi iletti.

'Dersler nasıl gidiyor bakalım?'

İşaret dili derslerine geldiğimi bir tek annemler ve Tunahan biliyordu. Nuran teyzeye hala söylememiştim çünkü sürpriz olsun istiyordum. Her şeyi tamamen öğrendikten sonra onunla hatasız iletişim kurmak istiyordum.

'İyi gidiyor, son birkaç ders kaldı zaten. Tamamlayacağım yakında.'

'Annem var ya şok olacak senin kısa sürede işaret dili öğrenip konuşuyor olmana. Çünkü senden gerçekten böyle bir beklentisi yok, benim olmadığı gibi.'

Onların olmadığını biliyordum elbette ama Tunahan ile evleniyorsam ve annesine anne diyorsam kendi anneme vereceğim özverinin aynısını Nuran anneye de vermeliydim.

'Biliyorum sizin bir beklentiniz olmadığını fakat ben böyle olsun istiyorum. Bir ömür annenle aramda köprü olamazsın.'

'Peki senin öğrenmen değil de Nilüfer annenin öğrenmek istemesine ne diyorsun?'

Ah, evet bir de bu vardı. Annem ben kurstan eve gidince benim notlarımı alıyor, internette ki videolardan da destek alarak işaret dili çalışıyordu. Minimal, kelime ve cümleleri şimdiden öğrenmişti. Kursun bitsin bunların hepsini sen bana öğreteceksin deyip duruyordu.

Seve seve gösterecek olsam da gıcıklık olsun diye kayın valideme beni kötülemen için i öğreteyim? Asla öğretmeyeceğim.' diye anneme takılıyordum.

'O da aile olduğumuz için öğrenmek istiyor. Hem işaret dili şimdiye kadar öğrenmemek bizim ayıbımız da sayılabilir. İşaret dili bir gereklilik bence. Ne zaman ne olacağı belli olmaz.'

Tunahan beni onayladı ve kursun önünde adımlarımızı durdurduk.

'Görüşürüz sevgilim.'

'Görüşürüz hayatım.'

İkimiz de birbirimize el salladık ve farklı yönlere gitmek için bedenlerimizin yönlerini çevirdik. Ben kursa giderken Tunahan ise geldiğimiz yola giderek arabasını bıraktığı yerden almaya gitmek için yürümeye koyuldu.

Elbette arabayla da kursa kadar gelebilirdik ama yol daha kısa sürer ve birbirimize ayırmak istediğimiz zamandan daha azını ayırırdık. O yüzden sessizlik içinde bile yürüsek yürümeyi tercih ediyorduk.

Ev ve kurs arası biraz daha uzun kaldığı ve saat geç olduğu için araba ile dönüyor olsak da bazen dükkanda kahve içmek için kaçamaklar yapmıyor değildik.

Tunahan'ı havayı içime çekerek yüzümde ki tebessümle izledim ardından o neredeyse görünmeyecek kadar uzaklaştığında dersin başlayacağını kendime hatırlatarak kapıyı arkamdan kapatıp sınıfa doğru adımladım.

Nikah tarihimize 2 hafta kaldı, bu da aklıma geldikçe kalbimin yüzüme kan pompalamasıyla utanır gibi yüzümü kızartan bir heyecan sarıyordu benliğimi.

'Ah sevgilim, çok seviyorum seni.'

Tunahan'a sevdiğimi sesli söylemediğimi, en kısa zamanda söylemem gerektiğini dersten önce not ettim ve ders çıkışı beni almaya geldiğinde ona söyledim.

'Seni seviyorum sevgilim.'

Aniden, beklenmedik bir anda söylememle ilk kez itiraf etmişim gibi şaşırsa da kendini topladığında gözlerinde bana olan aşkının parıltılarıyla o da beni sevdiğini söyledi.

'Bende seni seviyorum, hayatım.'

☀☀☀

 

Evden işe, işten kursa, kurstan geri eve döngümüzün sonunda hafta sonu geldi. Önce Tunahan ile ilk buluştuğumuz çay bahçesinde kahvaltı ettik ardından da geçen günler de sözleştiğimiz emlakçının yanına bahsettiği evleri gezmek için geldik.

'Selamünaleyküm Muhsin Bey. Birkaç gün önce konuşmuştuk. Biz kiralık evlerinizi görmeye geldik.'

Adam Tunahan ile el sıkışıp bizi hatırladığını söyledi. 'Eğer sizin için uygunsa hemen çıkıp evleri görmeye gidelim.'

Tunahan ikimizin yerine de konuşarak adamı onayladı. Muhsin bey evlerin anahtarını arkada ki bir bölmeden alıp yanımıza geldi. 'Evler mahalle içinde olduğu için hepsine yürüyerek gidebileceğimizi düşünüyorum. Bir sakıncası olur mu sizin için? Arabayla da gidebiliriz.

Muhsin Bey'e yürüyebileceğimizi söyleyerek dükkandan çıktık ve Muhsin Bey'in ardından ilerlemeye başladık. Eve yaklaştığımız nokta da ev hakkında bize önden bilgilendirme yapmaya başladı.

'Bu evimiz üç artı bir olup ebeveyn banyosu bulunmaktadır. Bina da dördüncü kattadır. Asansör binada mevcuttur.'

Bilgi verdiği daireye çıktık. Tunahan ile baş başa evi gezdik. Muhsin beye bir şey belli etmeden diğer evleri de görmek istediğimizi söyledik. İkimiz de emlakçıya gelmeden önce fikrimizi Muhsin Bey'e belli etmemek konusunda anlaşmıştık. Göstereceği tüm evleri görüp en son kendi aramızda konuşacak ona göre Muhsin Bey'e haber vereceğimiz konusunda karar almıştık.

'İkinci göreceğiniz ev iki artı bir, salonu mutfağı ile bir. İkinci katta, ön cephe.'

'Bugünlük göstereceğim son daire. Bu da ilk gezdiğimiz ev gibi üç artı bir fakat ebeveyn banyosu yok. Üçüncü katta bulunuyor.'

Muhsin bey elinde ki evleri gösterdikten sonra ona yarın haber vereceğimizi söyleyerek yanından ayrıldık. İkimizde kendi içimiz de evleri tartıp düşündüğümüz bir yürüyüş ardından dükkana vardık.

'Sen bahçede otur ben kahvelerimizi yapıp geliyorum. Kahveler eşliğinde evleri konuşuruz.'

Tunahan'ın bu teklifini kabul ederek bahçeye çıktım. Masaya çantamı bırakıp sandalyeye oturdum. Evleri düşünürken içimi huzursuz eden, onları istememi engelleyen bir etken oluşuyordu. Tunahan da da durum böyle miydi bilmiyordum ama kahvelerimizi içerken soracaktım.

Huzursuz eden neydi bilmiyordum ama bir tahminim de yok değildi, vardı. Tahminimin de doğru bir tespit olduğuna inanıyordum. Tunahan ve Nuran anne ne düşünürdü bilmem fakat önce Tunahan'a ardından da Nuran anneye danışmak en iyisi gibi görünüyordu.

'Kahvelerimiz de geldi.'

Tunahan elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve karşımda kalan sandalyeye oturdu. 'Eline sağlık Tunahan.'

'Afiyet olsun' dedi, tepside ki kahve bardağı ve suyumu tepsiden alarak, önüme masaya koyarken.

'Evler hakkında ne düşünüyorsun?'

Onun fikirlerini merak ediyordum. Benim içimde ki huzursuzluk onda da mevcut muydu bunu merak ediyordum.

'İki artı bir olan evi beğenmedim. Son gösterdiği eve de içim ısındı diyemem fakat ilk gördüğümüz ev olabilir gibime geldi. Sen ne düşünüyorsun?'

Kahvemden bir yudum aldım ardından konuşmaya başladım. 'Ben bilmiyorum. Evler çok güzeldi ama içimi huzursuz eden evlerin hiçbirini istemeyen bir yanım yok değil. Zorluk çıkartmak için söylemiyorum, dürüst olmak için söylüyorum.'

Tunahan başıyla beni onayladı ve elinde ki kahve bardağını masaya bırakıp gözlerini bana çevirdi. Bakışlarında merak vardı. Huzursuzluğumun, istememe sebebimi merak ediyordu.

'Zorluk çıkartmak için söylemediğini biliyorum ama neden huzursuz olduğunu bilmiyorum. Biraz daha detaylandırabilir misin?'

Konuşmaya başlamadan önce bir an gözlerimi ellerime çevirdim. Sonra tekrar gözlerine baktım. 'Bunu az önceye kadar tarif edemezdim ama sen kahve yaparken düşündüm ve tek bir neden bulabildim kendime.'

Sorgulayan bir bakış attı bana. 'Neymiş o?'

'Nuran anne.'

Sessiz bir fısıltıyla söyledim. Sadece ikimizin duyabileceği kadar bir sesle. Huzursuzluk nedeni dememin sebebini açıklayacak olmama rağmen bir an kötü bir duyguya neden olarak annesini gösteriyor olmak kendimi kötü hissettirdi.

'Annem mi?' kaşları havaya kalkmıştı. Sesinde şaşkınlık barındırıyordu, normaldi.

'Evet annen. Lütfen bunu kötü algılama, açıklamama izin ver.' yutkundum, dilimle dudaklarımı ıslattım ve devam ettim. 'Annen yıllardır bir evin içinde sadece seninle yaşıyor. Her an yardımına koşan da yalnızlığına arkadaş olan da sensin. Biz evleniyor, eş oluyoruz diye anneni erkenden tekrardan bir yalnızlığa mahkum etmemize gerek olduğunu düşünmüyorum sevgilim.'

Tunahan bakışlarına duygusallık çökmüştü. Şuan ellerimle yüzünü sarmalayıp gözlerinden öpmek isterdim ama yapamadım.

'Anneni yalnızlığa terk edecek olmak içime huzursuzluk verdi evleri gezerken o yüzden diyorum ki senin de Nuran annenin de onayı varsa biz senin odanı ikimize oda yapalım. Yuvamızı sizin eviniz de kuralım.'

Tunahan gözlerimden daha da ötesi dudaklarımdan öpmek ister gibi ihtiyaçla yüzüme bakıyordu. Fakat o da benim gibi öpemedi.

O da benim gibi hissediyordu, bu beni gülümsetti.

'Aslı, narin duyguların ince düşüncelerin için teşekkür ederim ama annemin engelleri var diye ayrı eve çıkma isteğini bir kenara bırakmanı istemem.'

Tunahan'a yarım bir gülüş sundum. 'Hayır sevgilim, öyle bir şey yapmıyorum. İçimden geliyor. He ikimiz ayrı ev tutmuşuz he annenle oturduğun evde oturmuşuz. İki yer de bize yuva olmayacak mı? Biz aile olmayacak mıyız? Olacak. Bunlara ek olarak da annen bizimle olacak ve bizim aklımız asla onda kalmayacak.

Tunahan bana bakabildiği kadar baktı. İç çeke çeke. Öpemediği, sarılamadığı hatta elime bile dokunamadığı her an için iç çekerek beni izledi. Kahvelerimizi içtik, kalkacakken sordum.

'Tunahan, Nuran anne kabul eder mi?'

Tunahan teessüf eder gibi baktı bana. 'Ne demek eder mi Aslı? Çok sevinir.'

Gülümseyen yüzümü yere eğdim ve Tunahan'a veda ederek eve gitmek için dükkandan ayrıldım. Peşimden hızlıca koşup geldi. Bir şey unuttuğumu düşünüp durup ona baktım. O ise kapıyı kilitleyip yanıma geldi. 'Eve tek gitme kararı alman nedendi aniden?'

'Çok yoruldun, ondan.'

Sesim mahcup çıktı çünkü Tunahan'ın beni her gün ne kadar yorgun olursa olsun bıraktığını biliyordum.

'Ne kadar yorgun olursam olayım seninle geçireceğim zamandan önemli değil. Yürüyelim bakalım, buyurunuz.'

Bir elini karnına koyup diğer eliyle yürüyeceğimiz yolu işaret ederek hafifçe öne eğildi. Onun haline gülüp prenses selamı verircesine ayaklarımı çaprazladım ve elbisemin eteklerinden tutup dizlerimi kırdım.

'Hay hay efendim.'

İkimiz de birbirimizin haline gülümsedik ve aldığımız kararla içimizin feraha ermişliği eşliğinde sessizlik eşliğinde yolu yürüdük.

Allah'a her gün böyle bir ilişki içinde olduğum için şükür ediyordum. Çünkü gördüğüm birçok çift konuşmuyor, birbirlerini dinlemiyordu. En önemlisi birbirlerine olan duyguları bitmiş sadece alışkanlıktan aynı evi paylaşıyor boşanmaktan vazgeçiyorlardı. Bizim o çiftler gibi olmadığımız için şükrediyor olmamamız içinde dualar ediyordum.

Bugün aldığımız karar da annem ve babamın beni destekleyeceğini bilsem de komşularımızın yaşıt kızlarının 'kaynana ile yaşanır mı ya' eleştirilerine maruz kalacağımı biliyordum. Fakat önemli değildi. Onları kafa takıp her eleştirilerini ciddiye almıyordum.

Nuran annenin sağlığı tamamen yerinde olsa, yalnızlığa tek başına göğüs gerecek olmasa evet ayrı eve çıkalım isterdim ama Tunahan'a da dediğim gibi seneler önce eşini kaybedip yalnızlığı tadan bir kadını oğluyla da evlerini ayırarak ikinci kez yalnızlığa terk etmek istemezdim. Ne vicdanım bunu kabul ederdi ne aklım ne de kalbim.

Yürüyüşümüz eve kadar sessizlikle sürmüştü, bu sessiz yürüyüşler bizde alışkanlık yaptığı gibi gülümseyerek birbirimize el sallayarak vedalaşmakta alışkanlık yapmıştı.

Birbirimize el salladık ve yarın görüşmek için saat saymaya koyulduk.

Yarın iş çıkışına kadar görüşemeyecektik, elden bir şey gelmezdi. Hiç görüşememekten iyiydi.

Eve girdim, annem ve babamla selamlaşıp odama uyumaya ilerledim. Üstümü değiştirerek yatağa girdim. Bu gecenin de bitmesiyle beraber düğünümüze bir adım daha yaklaştığımızı kendime hatırlatıp uykuyu dudaklarımda ki kıvrımla kucakladım.

**

Geri sayım yapalım mı? Final geliyor.. Finale son 3...

Loading...
0%