Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@matthiolagolge

İyi okumalar

'Nuran teyze kabul etti mi peki aynı evde kalmanızı, istediğin eşyayı değiştirmeni?'

Öğle aramda Arap gelmişti. Nişandan sonra benim yoğun tempomdan dolayı sadece mesajlaşarak haberleştiğimiz için gelişmelerin detaylarından haberi yoktu.

'Evet kabul etti. Tunahan'a söyleme dememe rağmen aynı evde yaşamamızı benim fikrim, teklifim olduğunu da söyleyince Nuran anne biraz duygusallıktan ağladı. Teşekkür etti ama tabii ki ille de onun için aynı evde kalmak zorunda olmadığımızı belirtti. Bende mecburiyetten istemediğimi kimsenin de bana böyle bir tavsiye, fikirle gelmediğini söyledim.'

Çayımdan bir yudum alıp devam ettim. 'Eşyalara gelince Tunahan'ın odasını baştan yapıcaz. Bir çift odası haline getireceğiz. Onun dışında mutfağa dolap ekleyip renlerini beyaza çevireceğiz. Başka da bir değişiklik yapmayı planlamıyorum. Nuran anne çeyizim de halılarım olduğunu öğrenmiş annemle mesajlaştığı esna da onları da sermemi istedi. Bende serili olanları yıkamaya gönderip yedeğe kaldırırız dedim böylece sıkıntı olmadı.'

Arap sessizliğini koruyarak bakışlarını bardağına çevirdi. O sırada benim aklım ise eve karar verdiğimiz akşam Nuran annenin konuşması aklıma üşüştü. Bana burasının onun değil artık benim evim olduğunu misafirin kendisinin olduğunu belirtti. Ona itiraz ettim, olmaz öyle şey dedim ne münasebet dedim fakat nafile beni susturup kendisi konuşmaya devam etti. Böyle düşünmemi istediğini çünkü evde alacağım kararların, yapacağım hareketlerin 'Nuran annem ne der? Doğru mu yapıyorum?' diye kendimi düşüncelere verip isteklerimi geri çekmemi istemediğini belirtti.

Kaynanamdan dünyada başka geline nasip olur muydu bilmiyorum ama iyi ki bana nasip olmuştu onu biliyordum. Tunahan ile olan ilişkime şükrettiğim her an Nuran anne ile aramın iyi olmasına, iyi bir anne ve kadın olmasına da dua edip şükrediyordum. Çünkü tanıdıklardan ve akrabalardan kaynana terörü başlıklı yaşanmışlar, kesitler dinlemiştim. Tek kelimeyle korkunç insanlar vardı.

'Düğüne tam bir hafta kaldı. Haftaya bu akşam resmen düğünün var. Gelin olmuş gideceksin resmen.'

Sesindeki duygusallığı fark etsem de dile getirmedim çünkü ikimizin de gözlerinin sulanmasına hiç gerek yoktu.

'Evet gerçekten bir hafta kaldı. Son bir aydır yeterince yoğun değilmişim gibi bu hafta daha yoğun geçecek olması mentalitemi zorlayacak bunu ön görebiliyorum ama Tunahan'ın da desteğiyle altından kalkabileceğime eminim.'

'Bu hafta olacak kına ve düğün hazırlıklarını tamamlamak dışında ne kaldı ki?'

Sorusuyla bir an düşünür gibi yaparak aklımda ki listeyi düşündüm. 'Benim kıyafetlerim, çeyizim eve geçirilecek. Kına elbisem ve gelinliğim için son provaya gidip onları teslim alacağım. Kına çerezlikleri halledilecek. Dağıtılmayan son davetiyeler dağıtılacak.'

Aklımda ki listeyi bitirip ciğerlerimde biriken nefesi verdim ve başka bir şey var mıydı diye düşündüm. Aklıma gelenle yapılacak son şeyi de söyledim. 'Tunahan ile benim kitaplarımız sığmıyor onun kütüphanesine. O yüzden Tunahan şuan da boşta kalan odaya ikimiz için güzel bir kitaplık yapacak o yüzden bugün ustamla ölçü alacağız.'

Tunahan'a ustam dediğim için istemsizce kıkırdadım. Arap neye kıkırdadığımı anlayıp muzip bakışlarından birini attı bana. 'Çok yoğun olacağınız bir gerçek o zaman dağıtılacak olan davetiyeleri bu akşam bana veriyorsun ve ben hepsini dağıtıyorum. Böylece yapılacaklar listenden şuan bir tanesini eksiltmiş oluyorum.' dedi, ona minnetle bakıp yanağını öperken güldü ve listeden eksiltmek için bir taneyi daha üstlendi. 'Öpücüğün hatırına çerezlikleri almakla da ben ilgileniyorum. Sen bana hangi çerezlerden istediğini, ne kadar almam gerektiğini söylüyorsun sonra ona bir tik atıyorsun.'

Ona minnetle bakıp telefonumu çıkardım ve çerezlikler hakkında istediği bilgileri hemen uygulama üzerinden ona ilettim. Ekranda ki saati görünce ise artık işe dönmem gerektiğini anlamam kaçınılmaz oldu.

'Ben işe geçiyorum, molam bitmiş. Akşam eve dönünce davetiyeleri sana getiririm. Ben getiremezsem de anneme söylerim yarın getirir.'

Arap beni onayladı, birbirimize sarıldık ve kısa sürede görüşebilmek için dua ederek vedalaştık. Bekle beni Charlie, tüylerini kısaltmak için geliyorum.

Charlie, Sude Hanımın köpeğiydi ve moladan sonra ilk randevu onlarındı. Gülümseyerek işe dönerken Tunahan'ın iki gün önce gidip odamıza aldığımız yatak, baza, dolap gibi eşyalarımızın tamamının geldiğini gösteren fotoğrafını gördüm.

Erkek Arkadaşım: *fotoğraf*

Erkek Arkadaşım: Geldi odamızın eşyaları, mutfak dolaplarımız kaldı.

Mutfak dolaplarını da kendisi yapacaktı o yüzden bu dediğine kıkırdadım.

Aslı: Gelmelerine sevindim, sen yerleştirebilir misin yoksa beni bekler misin akşam yerleştirmek için?

Aslı: Ayrıca ustamıza sordun mu mutfak dolapları ne zaman olurmuş?

Tunahan'a tekrar ustam deyince işteki kimseye çaktırmadan gülümsedim ve gelen Charlie ile Tunahan'ın cevabını göremeden telefonu cebime attım.

☀☀️☀️

​​​KINA GÜNÜ-22 EYLÜL CUMA

'Aslı, on beş dakikaya başlarız kınaya diye düşünüyoruz. Haberin olsun.'

Kına başlangıcını haber verip kaçan kişi Arap'ın ta kendisiydi. Onun tatlı telaşına gülümsedim ve aynadan kendimi inceleyip eksik bir parçamın, kötü bir yerimin olmadığına kanaat getirdim.

Boğazlı, bilekten lastikli fakat kol kısmı bol olan, göğsüme tam oturan ama göğsümün altından itibaren kibar bir bolluğu olan kırmızı hafif parıltılı bir kına elbisesiydi üstümde ki. Kendimi çok şık ve güzel hissediyordum. Ellerimi elbisemin etek kısmına sürttüm. Ayakkabımı öne çıkararak ayağımda ki düz tabanlı, sivri burunlu bordo renkli ayakkabıma baktım.

oda gayet güzel duruyordu.

Başıma baktığımda ise elbisemin renk tonunda ki eşarbımın elbisemin tülüyle çevirili olduğunu ilk gördüm. Kına da başımı açmamı söyleyenler olmuş olsa da başımı açtığım taktir de evimde bile çerçeveleyip asamayacağım için istemediğimi dile getirdim ve kınamda da bu yüzden kapalıydım.

Organize edecek bir yerle anlaşmamış, kendi içimiz de klasik bir kına yapalım istemiştim. Şahsen ben daha samimi daha kompakt bir kına hayali kurardım hep ve şimdi de onu gerçekleştireceğime çok emindim.

Tunahan ile ilk kez buluştuğumuz, mahallede ki çay bahçesi ile anlaşarak kınamızı da düğünümüzü de burada yapmak için anlaşmıştık. Hem onlar karlı olacaktı hem de biz mutlu.

'Kızım, çok güzel olmuşsun.'

Aynayı arkama alacak şekilde olduğum yerde döndüm ve kapıyı kapatıp odaya adımlayan annemi gördüm. 'Annem, teşekkür ederim.'

Annem sıkıca kolları arasına alarak bana sarıldı. 'Bugün bu duygusal konuşmayı yapacağım ki yarın düğün de duygusallaşmayalım. Babanla ne yaparsın orası da beni ilgilendirmez.'

Babamla olacak duygusallık imasına şimdilik gülsem de yarın ağlayacağıma adım kadar emindim.

'Şimdi de duygusallaşmasak?'

Kafamı omzuma eğdim ve dudaklarımı bükerek sordum. Annem ise bu tatlı duruşum karşısında başını iki yana sallayarak beni reddetti.

'Kızım, bu yaşına kadar ne zaman evlilik konusu açılsa ben evlenmeyeceğim der babana sığınırdın. O anlar da hep buruk bir tebessümle seni ve babanı izlerdim. Çünkü kendimden biliyordum, bir gün kız çocukları kendine yuva kurmak için baba evinden uçardı. O gün geldi, Tunahan'ı sevdiğini evlenmek istediğini söyledin. Tunahan'ı mahalleden, camiden uzaktan tanısam da ne kadar efendi olduğunu biliyordum. Senin anlattıklarınla da içim daha ferahladı ve evliliklerini nasip et Allah'ım diye dua ettim. Ama içimi kemiren annesiydi, Nuran hanımla tanışıncaya kadar ise içimde bir endişe vardı. Fakat isteme günü tanışınca tamamen rahatladım ve evliliğinizin bir ömür sürecek olmasına bir engel olmadığını kendime söyledim.'

Annem ciğerlerini nefesle doldurdu. Elleriyle kollarımı sıvazladı.

'Nuran hanım çok iyi kalpli, sende öyle. Tunahan zaten annesinin aynası gibi iyilikte. O yüzden kızım bir dargınlık, kırgınlık olduğunda oturup konuşmayı hiç ihmal etme, etmeyin. Konuşmazsanız, iletişimde sıkıntı çıkarsa o evlilikte başka sorunlar da peşi sıra gelir. Çünkü iletişim eksiksizliği bütün sorunların temelinde yatar.'

'Biliyorum, çok uzağa gitmiyorsun, mahalleden bile çıkmıyorsun ama evimden gidiyorsun. Babanın da sana ilk gün dediği gibi kapımız daima sana açık, ne olursa olsun gelmekten çekinme kızım.'

Annem konuşmasını bitirmiş olmalı ki bana sarıldı yanaklarıma hafifçe dudaklarını bastırdı ve geri çekildi. Dediklerine sadece teşekkür etmekten başka bir şey aklıma gelmedi.

'Teşekkür ederim anne, iyi ki varsınız.'

Annemin odadan çıkmadan odaya Arap girdi ve duygusal bir anın içinde olduğumuzu idrak edip hemen annemi odadan kovdu. 'Hadi Nilüfer teyzeciğim, gelin şimdi salona gelecek. Kurtlarımızı dökeceğiz orada görürsün.'

'Peki peki, gidiyorum.'

Annem odadan çıktı, Arap içeriden gelen şarkı sesiyle kapıyı işaret etti ve 'Go girl, sahne senin.' dedi, ona gülümseyip kapıyı araladım ve bahçeye çıktım. Eylül olmasına rağmen bugün ve yarın hava çok güzel olacağı söyleniyordu. Gözüken o ki şansı yakalamıştık, ilişkimizden beri öyle değil miydi?

'Evet hanımlar, gelin Aslı geldiğine göre herkes piste. Dans etmeden bu geceyi kapatmıyoruz!'

Arap'ın mikrofonla yaptığı çağrıyla genci yaşlısı herkes piste gelerek oynamaya başladı. Karşımda dansıma eşlik eden kişi sürekli değişse de yüzümde ki gülümseme hiç solmuyor sesim asla kesilmiyordu.

Gerçi kısılacağı kesindi ama yapacak bir şey yoktu.

Kaçıncı şarkıdan sonra bilmiyordum ama Arap mikrofonu eline geri aldı ve kına yakmak için pisti boşaltmamız gerektiğini söyledi. Dans eden herkes yerine oturmaya giderken bende benim için gelen sandalyelerden birine oturdum.

Arap komşu kızlarından birkaçını daha alıp kafenin içine giderken ne planladıklarını tahmin etsem de bunu neden bana haber etmediklerini bilmiyordum. Günler önce Arap çerezlikleri kendine görev edinmişken çerezlikleri almaya gittiği gün kınayı bana bırak dedi ve benim üzerimden büyük bir yük almıştı. O yüzden bugün çalacak şarkılardan dahi haberim yoktu.

Annem kafamdan kırmızı bir tül örtüp yakınımda duran sandalyelerden birine oturdu. Yanında ise Nuran anne vardı. Onlar gördü mü bilemedim ama ikisine gülümsedim.

Bilgisayar başında kim duruyordu bilmiyordum ama kına şarkısı açıldı ve içeriye Arap'ın önderliğinde bir düzine kız girdi. Hepsinin elinde mum, kafalarında taçlarla tüller vardı. Arap'ın hazırlıkları beni gülümsetti ve bana yaklaşıp etrafımda çember oluşturmalarını izledim.

Çember oluşturup çalan kına şarkısına eşlik ederek etrafımda ritmik adımlarla döndüler. Dönüşlerini uzun sürmeden şarkıyla beraber bitirdiler çünkü bunu daha önce Arap ile konuşmuştuk, ille de ağlamamı beklemeyeceklerdi.

Allah aşkına az önce güle oynaya oynuyorken aniden nasıl ağlayabilirdim?

Arap yanıma eğildi, diğer kızlar elindeki mumları söndürüp geriye çıkıp fon da çalan şarkıyla tempo tutmaya başladı. Arap elime uzanıp kendine çekti. Kınayı yakmak için elime sürmek istedi ama yumruğumu açmadım. Arap ise bu sefer yüksek perdeden konuşarak duyurabilirmiş gibi Nuran anneme duyurmaya kalktı.

'Gelin elini açmıyor! Gelin elini açmıyor! Ne yapmak lazım?'

Bu sahne kınadan önce konuşulmuş, planlanmıştı. Elimi açmamı istemeyen Arapken Nuran anne bu an için çok gergin, çok üzgündü. Kınayı batıracağım diye endişeleri vardı ancak buna da Tunahan ile bir çözüm bulduk. Çözümden dolayı da annemler karşılıklı değil yan yana oturuyordu.

Arap'ın cümlesi bittiği an annem Nuran annemi eliyle işaret verdi ve Nuran anne yerinden kalkıp elinde ki altınla önümde diz çöktü. Altını bana gösterdi ve elimi açıp avucumun içine önce kına ardından altını koyup kapatmasına müsaade ettim.

Nuran annenin yapacağı bittiğinde içinden gelmiş olmalı ki başımdan öpüp solum da yerini alırken annem geldi ve diğer elime o da aynı işlemi yapıp sağ tarafıma geçti. Etrafımda dönen kızlardan biri üçümüzün fotoğrafını çekti.

Kınanın yakılmasıyla beraber oynamaya kaldığımız yerden devam ettik. Roman havası, halay, horondan başlayan müzik listesi yabancı şarkılarla devam ederek kınada yerlerini aldılar.

Arap ve mercimek çorbası kıvamında olan müzik listesi.

Gece on ikiye kadar dans ettik, kahkahalar attık. Bir elin parmağını geçmeyecek kişi kadar kalınca ise eve geçmeden önce oturup kınanın kritiğini yapıp evlere dağıldık.

Yarın soyadımın değiştiği, baba evinden çıktığım gündü.

Duygusaldım, ağlamamak için nasıl yöntemler bulabilirdim?

☀☀☀

DÜĞÜN GÜNÜ- 23 EYLÜL CUMARTESİ

Erkek Arkadaşım: Selamünaleyküm hayatım, günaydın

Erkek Arkadaşım: Günlerdir seni görememenin özlemi bir yana bir de bugünün heyecanı bünyeme yüklendi.

Erkek Arkadaşım: Elini tutabileceğim an için sabırsızlanıyorum.

Aslı: Senin kadar bende heyecanlıyım.

Aslı: Gelmeni dört gözle bekliyorum.

Aslı: Seni çok özledim.

Mesajlarına gülümseyerek cevapladım ve babam odaya girmeden önce Tunahan'ın konvoy ile geleceklerini yazdığı mesaja gülümseme emojisiyle cevap verdim.

Kapı tıklatıldı. Kapının ardından babamın sesi geldi. 'Müsait misin kızım gelebilir miyim?'

Hayatımda ki iki erkekte oldukça ince düşünceliydi.

'Gel baba, müsaidim.'

Babam kapıdan içeri süzüldü. Yüzü benim için mutluluk ama evlendiğim için de hüzün barındırıyordu. Kollarını açtı ve bana doğru geldi. Kollarının açılmasıyla güçlü, kuvvetli duran ve beni her daim güvende tutan göğsüne görmemle beraber gözlerim hemen sulandı. Allahtan makyajımı yapmaya daha Arap gelmemişti.

neler düşünüyorsun şuan ya, makyaj diyor -_-

'Kızım.'

Dudaklarından dökülen tek kelimeydi. Benim babam olduğunu alttan veren, onun kızı olduğumu açıkça ifade eden bir kelime ama söyleyişi, ses tonu ve söylerken iç çekişi gözlerimde biriken yaşların yanaklarımdan süzülmesine sebep oldu.

'Babam.'

Bu dünya da gördüğüm, bana örnek olan nasıl bir insan olmam gerektiğini öğreten, aşılayan insandı babam. Bana sevmeyi de sevilmeyi de öğretendi.

O benim bu hayatta ki ilk öğretmenlerimden biriydi, belki de ilk. Annemle ilk iki de kapışırlardı.

Kollarını belimden çekti, yüzümü görmek için geri çekildi ve büyük elleriyle yüzümü sarmaladı. 'Güzel kızım, bugün de kuğu gibi olmuşsun.'

Gelinliğim kınalığım gibi kabarık değildi. Düz beyaz, dikkat çekmeyen tülde içinde barındıran bir gelinlikti. gelinliğin detayları kollarında saklıydı manşetli olan bilekleri dirseklerimin biraz üzerinde tülden kurdeleler vardı.

Kabarık seçmemiştim çünkü kına da ki kabarıklıkla çok yorulacağımı ön görmüştüm. Kaldı ki ön gördüğüm gibi oldu. Her şarkıda oynayıp hoplayıp zıplamamla çok yorulmuştum.

'Tunahan ile seni birbirinize emanet edecek olabilirim ama bu demek değil ki başınıza ne gelirse gelsin sorunlarınızı kendiniz çözün, bize bir şey söylemeyin. Asla böyle demek değil. İçinden çıkamadığınız, zorlandığınız ya da yardım ihtiyacı almak istediğiniz bir durum olduğun da annenle benim kapımı çalmaktan asla çekinmeyin.'

Gözyaşlarımdan bulanıklaşan görüş açıma rağmen yüzüne bakarak onu onayladım.

'Tunahan'a da söyledim. O bir damat değil, tanışmaya geldiği günden beri oğlum olarak gördük bende annende. Ona da söylüyorum sende bil. Sen gelir eşin ile ilgili bir şikayetini anlatırsan onu da dinlemeden konuşmam. Sen benim öz kızım olduğun için de önce Tunahan'ın penceresinden bakmayı denerim. Beni anladın mı kızım?'

Yine onu onayladım ve kollarımı tekrar beline sararak sıkıca ona sarıldım. Kafamın üstünden öptü ve kollarının arasından çıkmamı sağladı. 'Ben bahçeye çıkıyorum artık. Odaya girme sırası Tunahan'da.'

Ona bir şey demeden babamın kapıdan çıkmasını ardından da odaya Tunahan'ın girmesini izledim. Babamla göz göze gelen Tunahan gülümsedi ve ardından başıyla selam verdi. Babam da aynı şekilde ona karşılık vererek odadan uzaklaştı.

Tunahan odaya girdi, kapıyı kapattı ve gözlerini üzerimde gezdirdi. Gerçekten, dakikalar sonra ki nikahla bu bakışları helal olacak, günahı düşünmeden bakabilecekti.

'Çok güzel olmuşsun sevgilim'

Onun beni süzdüğü gibi bende onu süzdüm. Üstünde siyah bir takım vardı. Beyaz olan tek şey gömleğinin rengiydi. Saçlarını taramış, ön taraflarını havaya kaldırmıştı.

'Sende çok havalısın hayatım.'

İltifatımla gülümsedi, başını eğip bana bir adım daha attı. 'Utanarak bir itirafta bulunmak istiyorum.' melül bakışlarımla ona bakıp ne itiraf edecek diye beklerken itirafını gerçekleştirdi.

'Seni öpmek için çok sabırsızlanıyorum.'

Ben ona cevap veremeden odanın kapısı dan diye açıldı ve içeriye Arap girdi. 'Hadi oyalanmayın. Enişte tak koluna gelini bahçeye gelin. Nikah memuru geldi.'

Arap geldiği hızla odayı terk ederken Tunahan'la ben gülmemize engel olamadık. 'Deli ya'

Tunahan arkasını bana döndü, sol kolunu dirseğinden kırdı ve yüzünü bana çevirip koluna girmem için beni davet etti.

'Müstakbel eşim koluma girmeye ne dersiniz?'

Muhtemelen bugün yüzümden eksik olmayacak o gülümsememle Tunahan'a doğru bir adım attım ve koluna girdim.

"Gidelim"

Odanın kapısını araladık ve önce ben ardımdan Tunahan'ın çıkmasıyla kapıya kadar ilerledik. Kapıda bekleyenler bizi görünce belirlediğimiz giriş şarkımız çalmaya başladı.

Şarkının başlamasıyla bahçeye giriş yapacağımızı anlayan davetliler tüm güçleriyle bizi alkışlamaya başladı.

Tunahan'la senkron adımlarla ilerlerken alkışlar eşliğinde nikah memurunun bizi beklediği masaya doğru ilerledik.

Masaya vardığımız da Tunahan sandalyemi çekti ve oturmam için müsade etti. Yanımda ki sandalyeye de kendisinin oturmasıyla alkışlar dindi, sesler kesildi.

"Sanırım gelin ve damatta geldiğine göre nikah kıyma işlemlerine başlayabiliriz.'

Seyircilerden onaylayan seslerin gelmesiyle kıkırdadığım da memur nikah defterini açtı, mikrofonu eline aldı ve o soruları sormaya başladı.

"Siz Tunahan Ateş, Hamdi ve Nilüfer kızı Aslı Parlak'ı hastalıkta, sağlıkta; iyi günde kötü günde hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan eş olarak kabul ediyor musunuz?'

Tunahan, memurun sorusunun ardından hiç beklemeden uzatılan mikrofona eğildi ve güçlü, gür bir sesle cevapladı.

'Evet'

Davetliler alkışladı ve memur aynı soruyu bana sordu. "Siz Aslı Gürbüz'ü, Nuran ve Mehmet oğlu Tunahan Ateş'i hastalıkta sağlıkta; iyi günde kötü günde kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan eş olarak kabul ediyor musunuz?'

Tunahan gibi bende hiç es vermeden bana uzatılan mikrofona eğildim ve yüksek sesle cevapladım.

'Evet'

Şahitlere de biz gibi evet demesiyle defteri önümüze verdiler ve önce ben ardından Tunahan imzasını attı. Nikah memuru cüzdanı elime verdi. Seyirciler alkışlarken Tunahan ile ilk temasımız kuruldu. Yüzümü örten danteli ağır hareketlerle kaldırdı, yüzümü elleri arasına aldı ve alnıma bir buse kondurdu. Tüm bunlar olurken davetliler bir an olsun alkışlamaya ara vermedi.

Alnımdan dudaklarını, yüzümden ellerini çekmesiyle göz göze geldik.

'Sevgilim'

Bir tek sevgilim dedi ve gerisini gözleri söyledi. Artık karımsın dedi biz bir aileyiz dedi, yuvam sensin dedi. Gözlerimle onu onayladım ve çalan şarkıyla ilk dansımızı etmemiz gerektiğini anladık.

Büyük bir heyecan ve mutlulukla elimi elinin içine aldı ve bahçenin ortasına kadar onu takip etmemi sağladı.

Dans edeceğimiz alana gelince bedenini bana çevirdi. Ben bir elimi omzuma koydum o ise bir elini belime. Diğer ellerimiz hala ayrılmamıştı. İç içe geçmiş öylece duruyorlardı.

Hep merak ederdim bu an da çiftler ne konuşuyor ne söylüyorlar ama bugün de öğrenemeyevektim galiba çünkü heyecandan konuşacak halim yoktu.

Tunahan'ın da bende farklı hissettiğini sanmıyordum.

Yelkovan akrebi takip etti ve ilk dansımızın bitimiyle hareketli şarkılara geçtik. Tunahan horon ve halay dışında alkış tutmak dışında oyun oynamayı istememişti. Ona saygı duyup karşıma geçen kişilerle şarkının ritmine ayak uydurup sözlerini söyleyere dans ettim.

Bir bir şarkıları çalarak eksiltirken saatte akşam on biri yirmi geçtiğini gösteriyordu. Herkes son bir şarkı dedi ve Tunahan ile ilk dans şarkımızı açtılar. Annemler otururken onlara döndüm. Karşımda annem, babam, Nuran anne vardı.Onların arkasında kalabalıktan kalan az denebilecek kişiler de vardı.

Nuran anne ile de bugün çok az dans etsek de bütün akşam bu anı beklemiştim. İşaret dili derslerim bitmişti. Artık işaret diliyle konuşabiliyordum.

Tunahan ile deneyimlerimizle bunu kesinleştirmiştik.

Nuran anneye döndüm. Şarkının sözlerine Ebru Gündeş'in giriş yapmasıyla herkesi şaşkınlığa çevirecek o an başlandı.

Şarkıyı işaret diliyle Nuran anneye söylüyordum.

"Teşekkür ederim böyle baktığın için

Teşekkürler aklımdan..."

Nuran anne ilk önce büyük bir şaşkınlık yaşayarak ellerini ağzına kapatmış, kocaman olan gözleriyle beni izliyordu. Ardından şaşkınlığını göz yaşları eşlik etti.

Sözler kesilip sadece çalgı aletlerinin sesi duyulduğunda ellerimi indirdim ve Nuran anneyle bakıştık. İkimiz de birbirimize adımladık ve birbirimize sıkıca sarıldık. Olduğumuz yer de sarılırken bir tur döndüğümüz de Tunahan'ı gördüm.

Arka taraflarda durmuş elleri siyah pantolonun cebinde dimdik ayakta duruyordu. Gözlerinde mutluluk ve minnet vardı. Göz göze geldiğimiz de dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler söyledi.

"İyi ki varsın '

Sanırım böyle demişti, ona gülümsedim ve Nuran annenin omzundayken gözlerimi kapattım.

Şükürler olsun ki kalbime göre bir eş bulmuştum. Annesinin ise melekten tek farkı kanatlarının olmaması olabilirdi.

Gelecekte de tadımız ve tuzumuzun böyle olması için dua ederek düğünü bu sarılma ve bu güzel anıyla bitirdik.

☀☀☀

BİZ EVLENDİK HARBİ🥳

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere

*Şarkı: Ebru Gündeş-Teşekkür Ederim

Loading...
0%